Bayram günlerinde kendimi olumsuzluklara kapatabilmek için bizim medyayla ilişkimi asgarinin asgarisine indirdim.
Kendim okumadığım, izlemediğim gibi okuyup izleyenlerin bana iletmesine de engel oldum.
Asgarinin asgarisi dememin sebebi bu.
İlk kez bugün, bayramın dördüncü günü, gazetelere ve köşelere göz attım. Keşke atmaz olaydım. İktidar yanlısı kalemler de muhalif olanlar da, yazdıkları günün ‘bayram’ olduğunu hiçe sayan yazılarla okur karşısına çıkmış durumdaydılar.
Tevekkeli, bayramda kiminle karşılaşsam, söze ya “Çoktandır gazete okumuyorum” veya “Artık televizyonların haberlerini ve tartışma programlarını izlemiyorum” diye başladı.
Önceleri “Gazete almıyorum” denirdi, işittiğinizde muhatabınızın internet üzerinden haber ve yoruma ulaşmayı tercih ettiğini anlardınız.
Şimdi doğrudan “Gazete okumuyorum” deniliyor.
Ne kadar yazık.
Ülkemizdeki yazılı ve görsel medyanın çok büyük bölümü hep aynı telden çalıyor. Bunun anlamı şu: Üslup ve kullanılan malzeme değişse bile, bir yazıyı okuduğunuzda diğer yazarları okumanız zaman kaybına dönüşüyor.
Mesajlar aynı çünkü.
Durum ekranlarda da farklı değil. Programlara çağrılanların çoğu birbirlerini tasdik etmekle görevli hissini veren insanlar; azınlıktakileri de oraya çeşni olsun diye çağırdıkları o kadar belli ki… Onlar da hep çağrılmak için fazla ileri gitmemeleri gerektiğini bilecek kadar ‘akıllı’ insanlar…
“Körlerle sağırlar birbirini ağırlar” görüntüsü gizlenemiyor.
Medyaya hakim olan taraf, yatırımlarının yeteri kadar siyasi getirisi kalmadığını, etkilemeleri gereken siyasete yakın duran kitlelerin haber alma ve yorum ihtiyaçlarını başka kaynaklardan karşıladıklarını sonunda keşfetti.
İşte bu yüzden sosyal medyaya disiplin getirilmek isteniyor.
Yeni çıkan yasayla bu alanda başarılı olunabilecek mi, uygulama bütün yönleriyle başlamadan bunu bilmemiz zor.
Ben yine de teknolojinin bariyer yıkıcı gücünün engel tanımayacağını düşünüyorum.
Değişik kanallarda uzun yıllar boyunca dörtlü siyasi yorum programı yaptım. İzleyicilerin bizlerden günün gelişen olaylarıyla ilgili kulis bilgileri aktarmamızı ve çok tartışılan konulara yorumlar getirmemizi beklediğini biliyorduk. Tek sesli olmasın istenen programlardı katıldıklarım; yine de mümkün olduğunca medeni bir tartışma üslubunu program boyunca bozmazdık.
Program tarihi bayrama denk geldiğinde ya o haftayı es geçerdik, ya da pek çok kez başvurduğumuz gibi, o haftanın programını tatlı anılar ile sesi güzel konuklara ayırırdık.
Bayram günü insanların huzurunu bozmayalım diye.
Gazeteler de bayrama özel güzelliklerle dolup taşardı. Gazeteci örgütlerinin çıkardığı, imece usulüyle hazırlanmış güne özel ‘bayram gazetesi’ konuk yazarlara “Yazılarınız fazla siyasi olmasın” tembihinin eserini üzerinde taşırdı.
Zaten birkaç gün önceden teslim edeceğiniz yazıda nasıl siyaset yapacaktınız ki?
Bugünkü gazetelerde bayramlık tek bir yazıyla karşılaşmadım.
Varsa yoksa siyaset.
Kusura bakmayın ben bugün de iç siyasete dönük bir yazıyla karşınıza çıkamadım.
Onun için yarını ve daha sonraki günleri bekleyeceksiniz.
ΩΩΩΩ