CB Erdoğan emeklilere ‘‘Size ikramiye yok’’ derken gerekçesi doğru, ancak muhatabı emekliler olmamalıydı 

23
Reklam

Şiarımız eskiden beri ‘doğruya doğru’ oldu; herhangi bir konuda birinin ağzından doğru olduğunu düşündüğüm bir tespit çıktığını işitirsem, kime ait olduğuna bakmaksızın, o sözlerin doğruluğunu tasdik ve söyleyeni tebrik ederim.

Dün son zamanların en doğru ekonomik tespiti -biraz uzunca olacak ama- şu cümlelerde karşıma çıktı:

‘‘En düşüğü 10 bin lira olan emekli maaşı, ömrünü kendisinin ve ailesinin geçimi için harcamış vatandaşlarımız için yeterli mi? Elbette değil. Peki, emekli maaşlarını arzu ettiğimiz düzeye nasıl yükselteceğiz? Devlet ve millet olarak daha fazla çalışacak, daha çok gelir elde edecek, ortaya çıkan kazançtan da emeklilerimize hak ettikleri parayı vereceğiz. Şimdi birileri çıkıyor, ‘Emekli maaşlarına 7 bin lira, 10 bin lira seyyanen ekleyelim’ diyerek kendi akıllarınca emeklilerimizi tahrik ediyor. Bakınız, bizim ülkemizde hâlihazırda 16 milyon emeklimiz var. Emekli maaşlarına 7 bin lira eklemek demek bütçeden yaklaşık 1,4 trilyon liralık, 10 bin lira eklemek demek 1,9 trilyon liralık bir kaynağı buraya aktarmak demektir. (..) Yani, 2024 yılı boyunca ülkemizde tek çivi çakmasak, tüm yatırım bütçesini buraya aktarsak bile bu gideri karşılamaya yetmiyor.’’

Bu tespiti AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 160 bin emeklinin yaşadığı Kütahya’da yaptı.

Ülkemizde 16 milyon emekli var. Geçen yıla kadar bu rakam 13 milyonun altındaydı; Yıllarca direndiği genç yaşta emeklilik hakkı kazanmak isteyenlerin oluşturduğu itirazcıların taleplerini karşılama kararı almasıyla, 3 milyon yeni emekliyi zaten kalabalık olan kitleye Cumhurbaşkanı Erdoğan katmıştı.

Nüfusun 85 milyon olduğunu düşünürsek, o rakamın içerisinde 16 milyonluk emekli kitlesi hayli yüklü.

Dediği gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, birilerine bir defaya mahsus bile olsa 10 bin TL ikramiye sunmak, bütçeye hayli ağır bir yük getirir.

Cumhurbaşkanı ‘‘Çalışmalı ve kazanmalıyız’’ diyor, ama o kadarı yetmez, ayrıca hepimiz tasarrufa riayet etmeli, devletin gelirlerinin heba edilmesini önlemeli, bunu yaparken her türlü fedakarlığa da katlanmalıyız.

Reklam

Sorun da işte yukarıdaki paragrafta yatıyor: Tasarruf yapması gerekenler israf konusunda titizliğe kulak asmazken, tasarruf yapmak bir yana günlük hayati -temel ihtiyaç- harcamalarıyla 15 günü ancak geçirebilenlere, bütçe kaygıları gerekçe gösterilerek, sabır telkininde bulunuluyor.

Daha önce burada devletteki israfın boyutlarını yazmıştım. Aktarayım:

‘‘Devlet, geçen yılın Haziran ayında, ‘tasarruf genelgesi’ yayımlayarak uyulması gereken tedbirleri tamim etmiş. 

Bakanın ‘defter-kağıt’ tasarrufu titizliğinin devlette mukabili var mıymış peki?

Okuyalım:

“Tasarruf Genelgesi’nin yayımlandığı Haziran ayında, yaklaşık 235 milyon TL olan devletin kırtasiye harcaması, Aralık ayına gelindiğinde yaklaşık 7 kat artarak 1 milyar 607 milyon TL’yi geçmiş.”

Ne olmuş görüyorsunuz: Tasarruf yapacak devlet, kırtasiye harcamalarını tam 7 kat artırmış…

O kağıtlara o kalemlerle neler yazdılar acaba?

Reklam

Kırtasiye harcaması böyle de, ‘makam’ sahibi olunca beklenen -gelmez veya verilmezse istenen- araç ve gereçlerde durum nedir dersiniz?

‘Temsil, tanıtma, ağırlama’ ile kast edilen nedir bilmiyorum, ama o alandaki harcamanın da altı ay içerisinde tam 17 kat arttığını biliyorum.’’ 

Bu arada, Kütahya’da emeklilere bir defalık ikramiye ile devletin bütün dengelerinin alt üst olacağı bilgisini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görev yeri olan Cumhurbaşkanlığı için bu yıl bütçeden ayrılan miktarın 12 milyar 283 milyon 843 lira olduğunu ve geçtiğimiz yıllarda bütçeye yıl içerisinde ekler yapılmak zorunda kalındığını da hatırlatayım.

Madem hatırlatmalar yapıyorum, o halde yine önceki yazılarımın birinden emeklilerin durumunun son beş-altı yıl içerisinde ne hale geldiğine dair birkaç bilgiyi de buraya taşıyayım:

‘‘Eskiden (2007-2016) ortalama bir emekli maaşı asgari ücretin yüzde 20 üzerindeydi. Şimdi ortalama bir emekli maaşı asgari ücretin yüzde 25 altına düşmüş durumda.

Bu emekli maaşı işini bir de GSYH açısından inceliyoruz.

Mesela 2012 yılını örnek alalım. Ülkenin hasılası 1 trilyon 581 milyar lira. Ve o yıl emeklilere ödenen toplam maaş 105 milyar lira. Emeklilere ödenen maaş GSYH’nın yüzde 6,66’sı ediyor. Unutmadan söyleyelim: 2012 yılında 10 milyon 383 bin emekli vardı.

Şimdi durum ne?

2022 yılına bakalım.

Ülkenin hasılası 15 trilyon lira. Ve emeklilere ödenen toplam maaş 669 milyar lira. Emeklilere ödenen maaş GSYH’nın yüzde 4,46’sı ediyor. Unutmadan söyleyelim: 2022 yılında 13 milyon 993 bin emekli var.

2012 yılında 1 emeklinin maaşı GSYH payı 5,34 iken bu pay 2022 yılında 2,66 oldu.

Ve seçim yılı 2023. İlk 9 aylık verilere göre emeklilere bir miktar zam verilmiş. (yılın ilk yarısında)

Emeklilerin toplam maaşlarının GSYH payı yüzde 4,46’dan 5,64’e çıkarken 1 emeklinin payı da 2,66’dan 3,98’e çıkmış.’’

Yani, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bütçeyle ilgili verdiği bilgiler doğru, ayrıca oradan çıkartmamız amaçlanan sonuç da yanlış değil; birileri israftan kaçınıp tasarrufa riayet etmeli ve devlet bütçesinin dengeleri bozulmamalı; ancak israftan kaçınması ve tasarrufa riayet etmesi gerekenler listesinde emekliler herhalde son sırada yer alır.

Hatta en son sırada. 

Emeklilerin bir kilo kıyma almak için sabahın köründe Et ve Süt Kurumu (ESK) mağazaları önünde kilometrelerce kuyruk teşkil etmelerinin de gösterdiği manzaraya bakıp, onları onurlu bir hayata kavuşturmak için, öyle bir defalık ikramiyeler yerine, birkaç yıl öncesine kadar yararlandıkları imkanlara -hatta daha fazlasına- kavuşturmanın yolları aranmalı.

[Devletin israfıyla ilgili bilgileri Çiğdem Toker’in, emeklilerin durumlarının yıllar içerisinde nasıl bozulduğuna dair bilgileri de İbrahim Kahveci’nin yazılarından kendi yazılarıma aktarmıştım.]

ΩΩΩΩ

Reklam

23 YORUMLAR

  1. Sayın Koru Emeklilerin durumunu öyle güzel detaylı anlatıyorsunuzki benzeri yazılarınızın devamını Kemal’i sabırla bekliyoruz.

  2. Emeklilik düzeni bir an önce sağlanmalı. Ne gerekiyorsa o yapılmalı.
    Bilmeyen, kafası karışan varsa okusun:
    -emekliye 25bin verirsin, aynı mesleğin çalışanına 30 bin!
    -sgk lıya en düşük 15 ve 18-22-26-30 şeklinde yatırdığı prime ve gün sayısına göre aylık verirsin!
    -EMEKLİLİK İLE SOSYAL YARDIM MESELESİ Nİ BİRBİRİNE KARIŞTIRMAMAK LAZIM!!!!
    Karıştırmaya kalkanın planını bozmak gerek
    Yaşlı aylığı..
    Ölenin yakınına!!! ödemeleri..
    Dul yetim aylığı..
    Vb ödemeler kalem kalem ayrılıp her ay-yıl açıklanıp bilgi verilmeli!!!
    Kim mi bu işlerle ilgilenip sormalı?
    Cevap:tramp yada putin!:(((

  3. Devlet optimal ve etkin çalışmalı. Bunun için şeffaf olmalı. Denetlenmeli. CB sistemi zaten zayıf olan şeffaflığı tamamen ortadan kaldırdı. Şu anda kasaya giren çıkanı bilmek çok zor. Muhaliflerin belirttiği gibi merkez bankasının arka kapıdan sattığı dövizleri ve kasayı nasıl boşalttıklarını bilemiyoruz. Yada ihalesiz verilen işletmeleri takip edemiyoruz. Yolsuzluğun her kademede çok çok arttığı herkesin bildiği bir durum. Bu durumda dikiş tutmuyor elbette. Ayrıca devlet yine araba uçak yapmaya kalktı. Bunlar sürdürülebilir yatırımlar değil. Zararına reklam için yapılıyor. Bunu en güzel Macaristan devlet başkanı ifade etti. Erdoğan kendisine Togg hediye edince o da Erdoğan’a bir at hediye etti ve gülerek karlı bir alışveriş yaptım dedi, bir beygir verdim 300 beygir aldım dedi.

  4. H.B. 23 Şubat 2024 De 23:58

    deha anlayışım elbette bir takım kriterler üzerinden şekilleniyor sizinki de öyledir kuşkusuz ama benzer olmadığı kesin.
    benzer olmayan bir diğer konu da paşamızın din gibi ucu açık konularda taraf olması meselesi. burada eğer konu din dersek çok yanlış anlaşılıyor, konu din değil, dincilik ve dinbazlık olarak tanımlamak gerekir. önceliğin eğitim olmasına ise katılmamak mümkün değil, hemfikirim. g. kore ve japonya da kılık kıyafet gibi konular zaman içinde ciddi tartışma konuları olmuş, geleneksel ve modern orada da çatışmış, lakin kazanan modern oldu kaçınılmaz olarak.
    bugün japonlar artık batılı gibi giyiniyorlar ve yaşıyorlar.
    sorun giyim kuşamdan çok bir idrak sorunu elbette, bir zihniyet meselesi. bizde hala 1400 sene önce olduğu gibi giyinmek, düşünmek, yaşamak peşinde kitleler bile var
    gelişmeye ise hala kapalı hala dirençli kitlelerimiz de hala var. bilimle-teknolojiyle sorunlu, alıp kullanıyor ama üretmeye, geliştirmeye direnç gösteriyor.
    bugün muhafazakar olduğunu iddia eden, dindar olduğunu dile getiren insanlar var yönetimde. N’oldu? hiç olmadığı kadar adaletsiz paylaşımın, israfın, yoksulluk ve yolsuzluğun konuşulduğu zamanlar işte. savunma sanayideki bir kaç gelişme dışında ilimde-bilimde-teknolojide-sanayide-eğitimde-adalette-ekonomide-tarımda-hayvancılıkta ne haldeyiz? neredeyse her alanda geri gitmekteyiz.
    coğrafyanın hali ortada.
    her yer inşaat sadece. bütün servet inşaata akıyor.
    kendi madenini, petrolünü çıkaramıyor,
    başkaları gelip burnumuzun önünden götürüyor.
    nasıl olmadığını ve nasıl olamayacağını hep birlikte görmekteyiz değil mi?

  5. Baran 24 Şubat 2024 De 11:37

    “tasavvufi düşünceler kişinin takvasını yansıtır. takva şahsi bir yolculuktur herkesten aynı yolculuk beklenmez.” demişsin, bazı noktalarda farklı düşünmekle beraber teknik olarak itiraz edemem
    tefsire gelirsek,
    ihtisaslaşan tefsirler var, kavramları açıklayan ya da surelerin iniş nedenlerini ya da tarihi olayları vb. tasavvufi tefsirlerde kişinin ağırlıklı olarak ve tabi doğal olarak tasavvufi görüşleri üzerinden ayetleri açıklıyorlar dolayısıyla müfessirin böyle bir tefsirin içinden kimi görüşlerini çıkarmak abesle iştigaldir ve sansürdür. müfessir, tefsirine uygun olmadığını düşünse, başka bir kitabında yer verir o uygun gördükten sonra kime ney oluyor? zaten ayetleri bu görüşleri üzerinden açıklamak için yazmış.
    dileyen, tasavvufi tefsir okumayabilir, özgürlük budur.

  6. yakışır.
    emekliler et-süt kurumunun önünde beklesin,
    asgari ücretliler ucuz ekmek kuyruklarında.
    ‘‘En düşüğü 10 bin lira olan emekli maaşı, ömrünü kendisinin ve ailesinin geçimi için harcamış vatandaşlarımız için yeterli mi? Elbette değil. Peki, emekli maaşlarını arzu ettiğimiz düzeye nasıl yükselteceğiz? Devlet ve millet olarak daha fazla çalışacak, daha çok gelir elde edecek, ortaya çıkan kazançtan da emeklilerimize hak ettikleri parayı vereceğiz.” diyor sayın erdoğan,
    devlet ve millet olarak şimdiye kadar daha çok gelir elde edecek şekilde neden daha fazla çalışmadık öyleyse? bu durumda gelecekte devlet ve millet olarak daha çok gelir elde edecek şekilde çalışacağımız bir programımız var mı?
    istihdam yaratacak hangi projeleri var hökümetimizin mesela?
    çok çalışacağız ve emeklilerin hayatı kurtulacak ya,
    öte yandan dolgun maaşlı milletvekilleri ya da bir kaç yerden maaşlı bürokratlar bütçeye fazla yük değil tabi, mega projelerden döviz bazlı-garantili milyar dolarlık ödemeler de değil, somaliye yardımdan, dünyada en çok yardım yapan ülkeyiz hökümetimizin itibar harcamalarına kadar-saraylar, yazlık saraylar, arabalar, köşkler, uçaklar, ikramlar, itibar adına ne varsa- her şeye para var
    ama işte emeklimiz,
    asgari ücretlimiz temel gıda bile alamaz halde,
    açlık sınırının altında yaşıyorlar neredeyse.
    bu millete bu yakışır diyorlar işte…

  7. NASRETTİN HOCA ÇOK BORÇLU İMİŞ. ALACAKLILARDAN BİRİ GELİP ALACAĞINI TALEP ETMİŞ. MUHTEREM HOCANIN VERECEK CEVABI YOK. DEMİŞKİ; ARKADAŞ BAK BENİM EVİM YAYLA YOLU ÜZERİNDE ,BEN BÜTÜN YOLA BOYDAN BOYA DİKEN DİKTİM. SONBAHARDA KOYUNLAR SÜRÜ HALİNDE BURADAN GEÇİYOR, GEÇERLERKEN KOYINLARIN YÜNLERİ DİKENLERE TAKILIP KALACAK, BEN BU YÜNLERİ TOPLAYIP SATACAĞIM VE SANA OLAN BORCUMU ÖDEYECEĞİM. DEYİNCE ALACAKLI GAYRİ İHTİYARI GÜLMÜŞ. HOCA GÜLÜMSEMEYİ GÖRÜNCE DEMİŞKİ ,KÖFTEHOR PEŞİN PARAYI DUYUNCA GÜLERSİN TABBİİ. BİZ ÇLIŞTIK ÜRETTİK VE ŞİMDİ EMEKLİLİĞİMİZİ İNSANCA YAŞAMAK İSTİYORUZ. DOLAYISIYLA BİZİ NE OLACAĞI BELLİ OLMAYAN İLERİLERE ATMADAN BU GÜN NE YAPACAKSANIZ YAPIN. DEVLETİN İTİBARI VATANDAŞININDA İTİBARI İLE ÖLÇÜĞLSE GEREKTİR. DEVLET DAİRELERİ TASARRUF ETSİN. BELEDİYELER PARK BAHÇE DİYE YAPTIRDIKLARI YERLERE AĞAÇ TAN FAZLA AYDINLATMA DİREKLERİ DİKİYORLAR. YAPMASINLAR MEVCUT HALİYLE BIRAKSALAR DAHA GÜZEL OLACAK. KALDIKİ KOYDUKLARI ATDINLATMA ARMATÜRLERİ DİBİNİ DAHİ IŞITMIYOR. BIRAK AYDINLATMAYI IŞIK KİRLİLİĞİNDEN ÖTE GEÇİLMİYOR. BELEDİYELERİN YAPACAĞI YATIRIMLARIN ÖNCELİKLE ŞEHRE KATACAĞI BİR DEĞER VATANDAŞIN YAŞAMINA YANSIYACAK BİR KOLAYLIKVARMI DEVLETİN BİR KURUMU BUNU KONTROLEDİP YAPILACAK YATIRIMLAR UYGUNSA MÜSAADE EDİLMELİ. ESKİDEN BELEDİYE BAŞKANI DENİLMİYORDU. SEHREMİNİ ŞEHRİN EMİN KİŞİSİ DENİYORDU. ŞİMDİKİ ADAYLAR PARTİ FARKI GÖZETMİYORUM. BANA HİZMET ETMEK İÇİN DÜNYANIN PARASINI HARCIYORLAR, BUNU DA ANLAMAKTA ZORLUK ÇEKİYORUM. İSRAF DEMİŞKEN MAHELLE MUHTARLIKLARINI KALDIRA BİLİRSİNİZ. ONLARIN YAPACAKLARI TÜM HİZMETLER E DEVLET ÜZERİNDEN YAPILIYOR. BEN BEŞ YILDIR MAHALLEMİN MUHTARINI GÖRMEDİM. SAYGILARIMLA

  8. Inönü, Lozan görüşmelerine ,yokluklar nedeniyle yeni bir masrafa yol açmamak için mevcut elbisesiyle gitmek ister , M.Kemal Paşa , karşı çıkar ‘ Hayır olmaz ‘ der ve kendi özel terzisine parasını da cebinden vererek Inönü’ye yeni bir elbise diktirir.
    Ve şu açıklamayı yapar ,
    — Sen oraya , bir devleti , bir milleti temsil etmeye gidiyorsun , bu nedenle en güzel ve en yeni elbiseyi giymen gerekir , devlet ve millet için itibardan tasarruf olmaz !

  9. Ülke büyüme oranları açıklanıyor. Büyümeden aylıklar ters oranda etkileniyor☹️. Bu büyümenin köpüğünü kim hüpletiyor? (Faizenflasyonkur simsarları😡)
    Bir siyasetçiye göre yannış ve (ona göre) gereksiz! yatırımlar yüzünden🤔
    (Bana göre ise “zamanından önce! ve sonra yapılması gereken şeylerin öncellenmesi, acele edilmesi” nedeniyle 🙃)!!!
    -her şehire tunel duble yol kanal köprü havalanı yapılmaz; AYNI ANDA!!!😡
    YAP AMA, sırasıyla! ZAMANINDA!
    -bu duruma halktan bir örnek:
    Gelecek ay %20 zamlanacak gıda!! “Ben alıp stok yapayım kredi kartıyla!”!!!!
    PEKİ SONRA?
    Enflasyon!!!….
    (devamını yazıp çenemi yormayayım boşuna 😶😡😡😡).

    • Atilla bey “-her şehire tunel duble yol kanal köprü havalanı yapılmaz; AYNI ANDA!!!😡” dediğiniz işlerin hepsi 1950lerde yapılmış bitmiş olması lazımdı, sizin gibilere beğendirebilmek için bir yüzyıl daha bekletse miydik acaba yapılan mega projeleri, şehirhastanelerini, barajları, köprüleri, hızlıtreni, metroları..?
      Yoksa siz de mi bu tür hizmetleri didem hanım ve mucib bey gibi, halkımız için fazla konforlu buluyorsunuz?

      • Senin kafaya göre takılırsak ta,
        -şu anda uzayda bir üssümüz, uzay gemimiz mekiğimiz..
        -akdenizde karadenizde birer (enaz😊) uçak gemimiz..
        -antartikada hatta ay’da birer rezerv alanımız..
        Olmalı değil miydi? Ataman?
        Nükleer füzemiz niye yok mesela??
        F35 in parasını verdiğin halde vermiyenlere sen kaan için ödeme YAPAN OLURSA!!!
        Vermem! Vermiyooom işte
        diyebilecek misin??

  10. EMEKLİ NE İSTEMİYOR?
    Acınacak duruma düşmek!Geçinememek!
    Karnını doyurabilme telaşına düşmemek!
    Çoluk çocuğunun eline bakmak zorunda kalmamak!!!
    Şehir imkanlarından en ekonomik en kolay ve en rahat şekilde faydalana mamak!!
    Seyyanenmeyyanendiye para istemiyor!😡
    Çocuklarının eğitim sonrası işe girip çalışa maması! İŞ BULAMAMASINI istemiyor!
    Onca yıl ödediği primleri enflasyon kur faiz hesabı üzerinden AYNEN AYLIĞINI İSTİYOR!
    Nerden bulursan bul!😡
    Nereden kısarsan kıs!
    Bulamadın! Veremedin mi?
    Kendi yediğin içtiğinden kıs ve !!!!!
    BENİM HAKKIM NEYSE? EKSİKSİZ BENİM AYLIĞIMI VER/VERİN!

  11. İTİRAFLAR
    İstanbul a ihanet ettik.
    EYT bu ülkeye ihanet etmek ile eşdeğerdir.
    Seyyanen zam haksızlıktır.
    Daha sayalım mi ama gerek yok,
    Yukarıda saydıklarım bazen yapılan tüm iyi şeyleri unutturabiliyor.

    • Engin bey eyt’nin neresi ihanetmiş.kendi adıma konuşuyorum.5,500 prim günü ile emekli olmam gerekirken 8800 günle emekli oldum.primlerim en üst seviyeye yakın yattı.asgari üçretin biraz üstünde maaş bağlandı.yaşım 50 ,işe başlangıç 1990/ 16 yaşından beri çalışmışım.şu anda vergi ödeyerek kendi işimi yapıyorum.emeklilerin yarısına yakını özellikle yeni olanların bir çoğu çalışıp prim ödüyor .yani aldığı maaşın bir kısmını şirketi devlete ödeme yapıyor.en düşük prim ödemesi 6500 tl ,benim bunca yıl devlete prim ödemeyip ev yatırımı yapsam İstanbul’da 2 adet dairem minimum 50. Bin tl gelirim olurdu.dairelerde çocuklarıma kalırdı.benim paramı zamanında çarçur eden yöneticilere sormak lazım..

      • Sayın MS. Kısaca EYT denilen tukaka edilen yasa 1999 yılında çıktı. Bu yasa çıkarılmadan önce 5000 gün prim ödeyip kadınsa 20 yıldır erkekse 25 yıldır sigortalı ise emekli olunuyordu. Çok geçmişte halkımızın emeklilikle ilgili düşüncesi; çok çocuk yaparım, birinden biri yaşlılığımda bakar diye özetlenebilir. Yasal zorunluluk varken bile insanlar Bağ-Kur’lu olmaktan kaçınıyor, çalışanlar sigorta primi yerine eline biraz daha çok para geçmesini önceliyorlardı. İşçi ve esnaf sayımız zamanla arttı. Emekliliğin önemi daha iyi anlaşılmaya başlandı. Bunun sonucunda 1999 yılına gelindiğinde 5000 gün prim ödemekle (bazı özel durumlarda 3600 gün) emekli olmanın ve edilmenin ekonomik ve mantıklı olmadığı anlaşıldı. 5000 gün prim demek 14 yıldan daha az prim ödemek anlamına gelir. 360 x 14 yıl = 5040 gündür. 18 yaşında çalışmaya başlayan bir erkek 14 yıl prim ödeyerek 18+25yıl= 43 yaşında emekli olabilir demektir bu. Türkiye’de ortalama yaşam süresi şimdilerde 75-80. Yasa çıktığında 65 bile olsa, 65-43= 22 yıldır. Hiç bir kurum (buna devletler de dahil) 14 yıl prim alıp 22 yıl emekli maaşı ödeyerek ayakta kalamaz. İşte 1999 yılında bunun farkına varıldı ve çok yumuşak bir geçiş takvimi ile, yani eski yasaya göre emekliliğine az kalanlar az, çok kalanlar biraz daha fazla etkilenerek, yasadan sonra işe başlayacak olanlar sorunu tam çözemese bile en azından maaş ödenebilir durumun sürdürülebilmesini sağlayacak ölçüde emeklilik gün sayısı ve yılı artırıldı. Yetersiz bile olsa çıkan yasa doğruydu. Nitekim RTE bile yıllarca yazdıklarımı onaylar açıklamalar yaptı. Bu yüzden konuyu öncelikle iyi bilmek ve anlamak gerekiyor. Şimdi biraz daha eskiye dönülüyor. Bu gelecekte emeklilerin ekonomik koşullara göre daha az emekli maaşı alacaklarının, hatta hiç alamayacakları günlere doğru gidileceğinin göstergesidir. Burada ve diğer mecralarda hep dediğim şudur; İNSANLAR NE KADAR ÇOK GÜN ÇALIŞIR, NE KADAR ÇOK PRİM ÖDERLERSE BUNA UYGUN EMEKLİ MAAŞI ALMALI, ARTIŞLAR ORANSAL OLMALIDIR. Parti ayrımı yapılmaksızın, eski ve yeni siyasiler hakkaniyet, adalet değil günü ve kendilerini kurtarma derdinde olduklarından Türkiye’de emeklilik konusu sakız gibi, bilenlerce, bilmeyenlerce çiğnenmektedir. Bayram harçlığı çocuklara verilir. Bayram paraları ve seyyanen artışlar emeklileri salak yerine koymaktır, haksızlıktır. Olaya kişisel değil toplumsal bakmak gerekir. Büyük harfle yazdığım çözüm hayata geçirilmeden TC emeklilik hastalığı iyileşmeyecektir.

  12. Bu kadar insan emekli edilirken başta mevcut emeklilerin itiraz etmesi gerekiyordu. Sonuçta pasta belli. Daha fazla insana bölüştürüyorsanız daha aza razı olacaksınız. Sonuçta geliyoruz hep aynı konuya. İnsanlar çalışmadan emek harcamadan yemeyi seviyorlar. Avantayı, hak yemeyi, birilerine kazık atmayı yeğliyorlar. Akıllı geçinmeyi kolaydan köşe dönmeyi de. Böyle bir toplumdan düzgün sonuçlar beklemek de imkansız elbette. Ne iş ahlakı ne dürüstlük var. Varsa yoksa namus belası. Sokakta kadınları vuracaklarmış hergün namuslarını kurtarmak isteyen namussuzlar.

  13. Her doğru haklı olmaz , nitekim burdaki durum da öyledir .
    Mayıs seçiminde , seçim rüşveti olarak EYT.li 3 milyona yakın insanı emekli edenlerin , bu konuda dert yanmaya hiç mi hiç hakları yoktur.
    Ülkenin ekonomisini içinden çıkılmaz hale getirenler , bunun hesabını da vermek zorundadır.
    Hem o ‘ağlama duvarı ‘ burada değil Kudüs’tedir!

  14. SEYYANEN İFLAS MI?
    Aktifler 5’li çeteye.
    Pasifler emekçi ve emekliye.
    İflas olmasına iflas da, seyyanen değil.
    Seyyanen demek eşit şekilde demek.
    Nimeti de külfeti de eşit paylaşırsak o zaman seyyanen olur.
    Her emekliye seyyanen 7 bin lira verilirse 1,4 trilyon, 10 bin verilirse 1,9 trilyon TL bütçeye yük imiş.
    Suriyelilere doğrudan harcanan para 80 milyar dolar.
    Yani 2,48 trilyon TL.
    En az 50 milyar dolar.
    Zaten 2017 yılında başbakan yardımcısı 30 milyar dolar açıklamıştı.
    Suriye politikasının toplam maliyeti en az 250 milyar dolar.
    En az 150 milyar doları bölgesel ticaret kaybı.
    En az 50 milyar dolar da ilave askeri ve güvenlik harcaması.
    Harakiri, pardon Suriye politikasının toplam maliyeti
    bugün için en az 8 trilyon TL.
    Yani emekliye en az 40.000(40 bin) TL “ilave zam” birilerinin keyfi için heba edildi.

  15. Sayın yazar ekmek ve gıda israfında dünya şampiyonu olan bir ülkede yaşıyor ama
    tasarruf deyince nedense aklına sadece devlet memurlarının kullandığı toplu iğne, dosya kağıdı, tel zımba, torba dosya vs gibi sarf malzemeleri geliyor:)
    Tamam, çöpe giden ekmek ve gıda maddelerini görmezden gelelim,
    yahu kamu kurumları ve belediyelerin bütçesinden barınaklar ve açık alanlardaki başıboş köpekler için yapılan köpek maması alım ihalelerini bir görseniz(iktidarı muhalefeti farketmez!),
    o ihalelerde dönen parayla, bırakın emekli ikramiyesini, yemin ediyorum, bütün bir ülkeye on iki ay iftar verilir…
    Doğrudur, emekliler kıyma kuyruğunda bekliyordur, öbür tarafta ise devletin milletin parasıyla şehirlerimizin ortasında, sokaklarda yırtıcı/etobur hayvanlar besleyen kamu kurumları(emniyet, jandarma, belediyeler…)
    Siz de burda tasarruf memurun kullandığı defter kalem parasından mı medet umuyorsunuz?

    • Sabahın beşinde, kışın ortasında aldığı ekmeği çöpe atıyorlar demek. Çok ilginç.
      Gıda fiyatları geçen yıl tüm Dünyada %10 düşerken, bizde %74 arttığından haberdar değilsiniz galiba.
      Burada yazabildiğinize göre bu bilgiyi bilmiyor olamazsınız.
      Bilip de burada bu şekilde yazıyorsanız size diyebilecek bir şeyimiz olamaz.

    • Devlet memuru denen devlete kapaklanmış yiyici sınıfın aslında önemli bir kısmının hiç bir iş yapmadığı, akşama kadar yine devletin kasasından çay kahve içip yerli milli muhabbet yaptığını, yine önemli sayıda memurun sadece bankamatik memuru olduğunu herhalde herkes biliyor. Biliyor ki herkes çocuğunu memur yapmaya çalışıyor. En zeki beyinlere devlete kapaklanıp ömür boyu rahat yiyip içmek istiyor. Bekçi muhtar bile kendini devlet olarak tanıtıyor burada. Yanılıyor muyum?

Yoruma kapalı.