Çeyrek asırda bayağı farklı bir Türkiye tablosu.. Bunu ABD’deki bir gelişmeye bakarak anladım…

66
Reklam

Türkiye’nin son çeyrek yüzyılda ne kadar değiştiğini, nereden nereye geldiğini anlamak için Pazar günü yapılan yerel seçim sonrasında yaşananlara bakmak bile yeterli.

Fakat ben müsaadenizle biraz uzaktaki bir seçime odaklanarak bunu dikkatlerinize sunmak istiyorum.

Amerika: Nereden nereye?

Önceki gün (Salı) ABD/Şikago’da da belediye başkanlığı seçimi yapıldı. Kentin tarihinde bir ilk gerçekleşti ve üç çarpıcı özelliği üzerinde taşıyan biri halktan oy alarak başkan seçilmeyi başardı.

Bir kadın, siyahi bir kadın, siyahi ve açıkça gey bir kadın…

Lori Lightfoot bu özellikleriyle seçildiği kentte ‘tarih yazmış’ oldu.

O değil de rakibi seçilmiş olsaydı, o da siyahi bir kadındı.

Şikago’yu iki dönemdir yöneten belediye başkanının da kentin tarihinde bir ilk sayılması gereken bir özelliği vardı: Bir önceki başkan Barack Obama‘nın özel kalem müdürlüğünü yaparken belediye başkanlığı yarışına katılıp seçilmeyi başarmış Lahm Emmanuel de kent tarihinin ilk Musevi başkanıydı.

Reklam
Seçilen Lori Lightfoot (sağda) ve kaybeden Toni Preckwinkle (solda)..

İki siyahi kadının Şikago gibi beyazı ağır basan kentine belediye başkanı seçilmek için girdikleri yarışla ilgili haber ve değerlendirmeleri okuyorum ve her ikisinin de benzer vaatlerde bulunduklarını görüyorum. Seçilmeyi kolaylaştıran, Lori Lightfoot‘un, ‘politika-dışı’ bir figür olarak, kenti kirleten politik ilişkiler ağını yok etme vaadini yerine getirme konusunda halka rakibinden daha fazla güven vermesi olmuş…

Kaybeden rakibi kent yönetiminde uzun yıllar görevli deneyimli biriymiş; seçilen Lightfoot ise bir federal savcı…

Şikagolular kentlerini düşünerek oy kullanmış olmalı.

Biz benzer bir değişimi 25 yıl önce İstanbul ve Ankara’da yaşamıştık. Her iki kentin belediye başkanlıklarını Refah Partisi adayı olarak seçime katılmış Tayyip Erdoğan ile Melih Gökçek kazandıklarında…

Tayyip Erdoğan‘ın o sıralar ve sonrasında sıkça kendisinin de içinde bulunduğu kesimi ‘ülkenin zencileri’ olarak tanımladığı herhalde unutulmamıştır.

İstanbul ve Ankara halkı, Salı günü bir siyahi kadını belediye başkanı seçen Şikago halkından tam 25 yıl önce, o tarihe kadar olabileceği düşünülmeyeni yapmakta fazla tereddüt göstermemişti.

Daha da önemlisi, İstanbul ve Ankara’da yaşayanlar, 25 yıl boyunca, hep aynı çizgideki adaylara oy vererek kentlerini onlara teslim edebilmişti.

Konunun nereden nereye geldiğimiz yönü ise, bu son seçimde yaşananlar…

Reklam

RP’den AK Parti’ye uzanan çizginin temsilcileri, 25 yıl önce, ‘beklenmeyen konuk’ gibi seçim yarışına girmişti; bugün ise koltuklarına sımsıkı sarılan ev sahibi konumundalar.

Yazının burasında şu ‘beklenmeyen konuk’ nitelemesini biraz açayım.

Hollywood sinemasının ülkedeki siyahların müthiş aleyhine yerleşik hal almış siyah-beyaz ayrımına ilişkin en çarpıcı örneği, 1967 tarihli Stanley Kramer imzalı ‘Guess Who is Coming to Dinner’ (Tahmin et bakalım, yemeğe kim geliyor) filmiydi.

Deri renkleri farklı insanların evliliklerinin yasak olduğu bir dönemde, babası gazete patronu (filmde bu rolü Spencer Tracy üstlenmişti) olan genç bir kız, tatilde tanıştığı ve evlenmek istediği bir genci evlerine konuk getirir. Kızlarının aşk heyecanından etkilenen anne-baba eve gelen damat adayını görünce şaşkınlaşır: Üniversite profesörü bir tabip olan damat adayı siyahidir (bu rolü de büyük başarıyla Sidney Poitier canlandırıyor)…

Evdeki siyahi hizmetçiler bile genç kızın seçimine “Olmaz, olamaz” tepkisini verir ve karşı çıkarlar…

ABD o zamanlar ırkçılığın normal karşılandığı bir ülkeydi; bugün siyahi bir kadın ülkenin en müreffeh kentlerinden Şikago’ya belediye başkanı seçilebiliyor… Amerikalılar bir siyahiyi (Obama) başkan da seçebildiler…

Türkiye: Nereden nereye?

Tayyip Erdoğan ile Melih Gökçek‘in İstanbul ve Ankara’ya belediye başkanı seçilmeleri genç kızın evleneceğini söyleyerek eve getirdiği ‘beklenmeyen konuk’ olayına benziyor muydu?

O günleri yaşamış ve hatırlayacak durumda olanların da beni doğrulayacakları gibi, evet benziyordu…

Büyük bir şaşkınlık yaşanmış, kabul edilmek istenmemiş, hile yapıldığı iddiaları eşliğinde çöplüklerde sahte oy pusulaları aranmış, seçildikleri halde mazbatalarının verilmesi geciktirilmişti.

Gürültülü bir dönemden sonra ayaklar suya erdi ve Erdoğan ile Gökçek nihayet göreve başlayabildi.

Hazımsızlık, daha sonra Tayyip Erdoğan‘ın Siirt’te bir miting sırasında okuduğu bir şiir yüzünden hapse girmesine ve siyasi yasaklı hale getirilmesine kadar varacaktı.

Tayyip Erdoğan sonradan başbakan da oldu, cumhurbaşkanı da…

Daha önceleri devlet ve kent yönetimlerini kendilerinin hakkı olarak gören, onlar öyle görmeseler bile öyle olduğu kabul edilen kesimin aday gösterdiği iki isme, Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş‘a, ilk oy sayımı sonrasında ipi önde göğüsledikleri de ilan edildiği halde, ‘beklenmeyen konuk’ muamelesi yapılıyor şimdi…

Nereden nereye gerçekten…

ΩΩΩΩ

NOT: ABD’de son seçimi takiben ilginç gelişmeler yaşanıyor.

Üç senatör her Amerikalıya devletin zorunlu olarak iş bulmasını teklif ettiler. Yeni seçilen bir Temsilciler Meclisi üyesi sağlık sigortasının herkesi kapsamasını ve ücretsiz olmasını, üniversitelerin parasız olmasını ve daha da önemlisi vergi diliminin yüzde 70’e çıkarılmasını savunuyor. Bir kamuoyu yoklaması (Gallup), Demokrat Parti taraftarlarının kapitalizmden (yüzde 47) daha fazla (yüzde 57) sosyalizme ‘olumlu’ baktıklarını ortaya çıkardı.

İlginç değil mi?

Bizde de bir Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyesi, bir ilde (Tunceli’de), belediye başkanı seçilmeyi başardı.

Bu da ilginç bir gelişme.

ΩΩΩΩ

Reklam

66 YORUMLAR

  1. İstanbuldaki tüm oylar kameralar önünde canlı olarak birdaha sayılması gerekir………Hırsızlar otraya çıkarılmalıdır……..Adaletten dem vuranlar., alın size adalet…ak koyun kara koyun ortaya çıkarılmalı… sonuç ne olursa olsun…kaosdan medet umanlar tel tek deşifre edilmelidir, bu sefer kaçmalarına izin verilmemelidir.

  2. YSK 11900 oyu düzeltmiş. 10 bin oyun üstü bir ilçenin seçmen sayısı kadarmış. . .

    Reisçilik böyle bir şey herhalde. Hiç şu aklına gelmiyor muheteremin: Yahu 11 ilçede bu kadar fark gösteriyorsa bu oylar, buna bir 15 ilçe daha eklendiğinde bir bu kadar oy daha yer değiştiriyor ise, bu nasıl ebelek gübelek bir seçimdir 21 yüzyılda? İlçe seçim kurulları da, il seçim kurulları da, YSK da yüksek yargıçlardan kurulu. Birinin verdiği kararı öbürü, öbürünün verdiği kararı bir diğeri bozup duruyor -yani devletin Yüksek Seçim Kurulu da, hakimleri de sizlere ömür!

    İnanın umurumda değil belediye başkanının İmamoğlu mu yoksa Yıldırım mı olacağı. Kimin itirazı haklı ve meşru imiş, kim kimden oy araklamış ya da araklamamış, üç kuruşluk değeri yok bu saatten sonra bunların. Geçtim artık bu başkanlık sisteminin ne menem bir şey olduğundan: Devlet ciddiyeti güme gidiyor ey ahali -ama işlerine geldiğinde “Devlet! Devlet!” diye ortalıkta dolananların umurunda bile değil.

    Verilen oyların doğru sayıldığı, sonuçların herkeste güven uyandırdığı bir seçim organizasyonunu becermekten bile aciz durumdayız. Bu il ilçe seçim kurulları tombalasından Binali çıksa ne olur, İmamoğlu çıksa ne olur.

    Hep birlikte bu işin de şeyini çıkarmayı becerdik diyelim -hiç değilse bunun üzerinde uzlaşalım 🙂

    • Sen kimsin ki… ne idüğü belirsiz adamsın her şeye atlıyon yeni gelinler gibi… herkesi yaftalıyon… laf ebesi olmak doğru konuştuğun anlamına gelmiyor beyfendi… haddini bil ilk önce…1 oy 1 oy dur… kim kazanırsa kazansın… yok hakimler şöyle yok hakimler böyle geç şu işleri……Adaletten madaletten bshset dur….bu 10000 bin oyu kim çaldı sen onu söyle….sen buraları boş buldun öylemi millete laf yetiştirip durun….Kimi desteklediğin belli değil yanardöner olmana gerek yok……. bi de adalet deyip duruyon sürekli milete akıl satıp durma…..Hırsızlıktan bahset hırsızlıktan….hiç mi önemli değil bu…..işine gelmez tabi…

  3. Şu an itibariyle istanbulda isyer chp ister akp kazansın farketmez ama… Ysk 11900 oyu düzeltti…10bin oyun üstü bir ilçenin seçmen sayısı kadar….. muhalif Kişilerin böyle bir şey başlarına gelseydi……. hırsızzzzz vaaarrrrr…………diye yeri göğü inletirlerdi…. geçen seçimden belliydi zaten bunlar yok trafoya kedi girdi yol şöyle oldu yok böyle oldu…… sonuç ne olursa olsun farketmez….muhalifler konuşun bakim….. büyükşehirlerde istediğiniz oldu… patlıcan fiyatları düştü herhalde sizin oralarda….Almanya basını başladı duymadınız sokak çağrılarını….

  4. Şu akplilere Türkiyenin bütün belediyeleri verelimde, yakamizdan düşsünler!
    Zaten seçimleri oyla değil hille ile kazaniyorlar.
    Hertarafi alsinlar belki karinlari doyar…..

    Burada hepsi durmada örtüyor.
    Daha seçim günü içinden çiktikları partinin iki görevlisini öldürüdüler.
    Bunlarda ne vicdan nede insanlik kalmiş.
    Peki Öldurulenler SP li degilde AKP li olsaidi? Şimdi Fehmi Koruda dahil hepimizi katil ilan ederdiler.

    Bu seçimlere kan bulaşmıştır ve o kani dökenler ve döktürenleri ölenlerin kanlarinda boğulacaklari gün yakindır….

    Bunlar Istanbuluda ne eder eder alirlar, çünkü bunlar için hersey mubahdır.
    Bizim vergilerimizle yapmadiklari pislik kalmadi.
    Ateş yiyiyorlar, yesinler bakalim…
    Son gülen tam güler

  5. Saat 20.15. Hürriyet, Cumhuriyet, Karar, T24 internet siteleri, İstanbul İl Seçim Kurulu’nun ilçe seçim kurullarının almış oldukları kararları hükümsüz kılarak tüm ilçelerde geçersiz oyların sayılmasına karar verdiğini son dakika haberi olarak geçiyorlar. MHP liderinin seçim öncesinin keskin dilini devam ettirdiği basın açıklamasının hemen ardından gelen bu haber, eğer doğruysa, bende, zinde güçlerin hayli aktif bir biçimde devrede olduğu kuşkusu yaratıyor. Yanısıra, HDP’nin kazandığı Kars ilinde tüm oyları yeniden saydıran MHP, sonuç değişmeyince, bu kez Kars’ta seçimlerin iptali için başvuruyor il seçim kuruluna.

    Sahnede, tıpkı AK Parti’nin henüz zamansız olduğu sanısıyla rafa kaldrılmış olduğu başkanlık sistemini bir anda gündeme getirip ülkeyi başkanlık sistemi referandumuna götüren ve AK Parti’yi kendisine mahkum hale getiren Devlet Bahçeli var yine.

    Amaç, süreci “İstanbul Belediye Başkanlığı’nı Binali Yıldırım kazandı” noktasına taşımak mı? Eğer nihai hedef bu ise, biliniz ki birileri Erdoğan iktidarını seçim yoluyla düşürme sürecini hızlandırmak istiyor.

    Binali Bey’in İBB Başkanı ilan edilmesi, Erdoğan hükümetinin sorumluluğundaki ekonominin içinde bulunduğu krizden çöküntüye yuvarlanması, IMF’nin kaçınılmaz hale gelmesi, en çok iki yıl içinde erken seçimlere gidilmesi ve AK Parti’nin seçimleri kaybetmesi anlamına gelir. Erdoğan, siyasi hayatının en kritik kararlarından birini almanın eşiğine gelir eğer işkillendiğim şey gerçek olursa.

    Çok, ama çok sabırlı bir satranç oyununu sürdürüyor birileri -hedefden de uzak değil görünüyorlar.

    Gerçekten şapka çıkarmak gerekir. . .

  6. Ortada bir “Atı alan Üsküdar’ı geçti!” hadisesi varken Imamoglu’na sessiz sessiz bekle demek çok saçma.

    • At da üsküdar da yerinde duruyor safa bey, kimsenin biyere geçtiği yok; ama bu kadar açgözlülük ve şımarıklığı da chp ye çok görmemek lazım, ne de olsa sandıktan çıkmak başkadır yani..:)

  7. Bernar Bey,Fehmi Koru’nun buraya yazılan yorumları okuduğuna inanmadığını
    söylemiş aşağıda yazdığı
    bir yorumunda.Böyle bir ifade hem bu platformun varlığını anlamsızlaştır,hem de gerçeğe mutabık düşmez kanaatindeyim.Bu sitenin ilk açıldığı aylarda Fehmi Koru
    benim bir yorumuma bizzat
    kendisi burada cevap yazmıştı.

    Ayrıca T.Koru da okuyucuların
    eleştirilerine babasının sonraki günlerde yazdığı yazılarla cevap verdiği mealinde bir ifade kullanmıştı.

    Sadece Fehmi Koru için değil,
    bütün yazarlar için yazıları
    hakkında olurlarının fikir beyan etmeleri değerlidir.
    Eleştirel yorumların yazara katkısı biraz daha fazladır.

    Sayın Bernar’ın buraya yazılan yorumları Fehmi Koru’nun okumadığını söylemesi
    bu siteye yapılan bir iyilik değildir.Böyle bir beyandan
    yazarımızın memnun kalacağını da hiç zannetmiyorum.

  8. İstanbul ve çevresinde yatırım yapmak isteyenlere özellikle damacana ve şişesu sektörünü tavsiye ediyorum. Yine borsada kısa vadede ambalajlı su firmalarının hisseleri de değer kazanacaktır. Çünkü bölgenin en büyük su tedarikçisi iski çok yakında devre dışı kalacak gibi görünüyor… Bu arada imamoğlu mazbatasını aldığı gün evdeki tüm kapları ve küveti doldurmayı da unutmayın derim; ama ibb nasıl olsa bedava anti-bit ilacı dağıtır diyenlerdenseniz sorun yok tabii…

  9. Dünyaya terbiye edilmeden gönderilen tek mahluk insandır, sanıyorum.
    Allah insanı RESULLerivasıtasıyla TERBİYE etmeği tasarlamıştır. Terbiye olmıyan
    insanı KUR’AN, CAHİL, ZALİM, MÜFSİT (bozucu)KAN DÖKÜCÜ olacağını ve
    HAYVANDAN aşağı derekeye (seviyeye) düşeceğini beyan buyuruyor.
    ( Bakara …. ve TİİN suresi) . Bunu niye yazdım? İnsan, kendini bu derekeye
    düşüren evlat, MAL, mevkii ve bunlar (ın şehvet derecesi) için PARA verenden ve
    mürai (iki yüzlü-rüşvetçi) den HOŞLANIYOR ve dizinin bağı çözülüyor.

    Bir yorumcu TALANCIlardan, ” NEDEN Hesap SORULMUYOR ?”diyor.
    Vaktiyle, Mehmet BARLAS yazdı : İSTANBUL Belediyesi’nin TÜM Komisyon Kararlarını
    araştırdım, hepsinde, Karar – genelde – Oy Çokluğu ile çıkmış ise de, sadece,
    İMAR KOMİSYONU Kararları Oy BİRLİĞİ ile çıkmış, diye YAZMIŞTI.
    Yani , hesap vermesi gereken ile hesap verecek olan aynı Mahkeme’nin HIRSIZLARI.
    Hele, buna, perde arkası EL SIKIŞMA veya PARTİLİM kayırmasını da ekledin mi
    oldu-bitti, bile. Bunların Hükumetlerde DAİMİ temsilcileri de mevcut oldukça….
    Politika-siyaset MESLEĞİ Toplumun her tarafını SARIYOR (Mecliste
    -Müşterek Menfaat- Dernekleri var ; Türk Parlımanterler Birliği). Her istediğini
    gezebilir, beleşe denecek fiata yiyebilir, eğlenebilirler, yeter ki, içeri birkere
    adımını AT). Hatta, o dayanışma ruhu ile Apt sakinleri istemezse bile, kimse,
    bir apt. dahilinde işyeri, yazıhane açamaz ise de – SADECE AVUKATLAR
    – oy çokluğu ve SINIF KAYIRMASI ile – bu hakka SAHİP kılınmıştır.
    (Bu da SİYASİ RÜŞVET)
    Ali İzzet Begoviç ” düşmanınla aynı düşünceyi ve eylemi
    paylaştığında, MÜCADELEnin anlamı (farkınız) KALMAZ” diyor.
    BATI’nın oyunları arasında yer alan DEMOKRASİ yalanı bir
    kere daha tekerrür edip, sırıtıyor : Düzülenler AYNI, Düzenler FARKLI.

    Türkiye’nin meşhur Başbakanlarından biri, vaktiyle, bir VAKFA
    üye olmak için müracaat ediyor ise de, HAYIR cevabı ile karşılaşıyor.
    Aradan belli bir ZAMAN geçiyor. Bu defa, ÜYE olması için VAKIFTAN
    DAVET geliyor, kendisine… Türkiye bu.
    Keza, benim oğlum (doktoralı), bir Üniversiteye asistan olmak
    için başvuru yapmak istedi. Netice alamadı. Belli bir zaman geçti, bu defa
    Üniversite Kendisi TALEP ve Davet etti ve O da gerekli belgeleri de tamamlayıp
    verdi. Bu defa kendileri atama yapmadı. (Oğlumun hiçbir yerde resmi ve
    g.resmi bir takıntısı, bağlantısı yok, ama, Kendi çocuklarının belki olabilir).
    Yazar Dilipak’a bir okuru yazmış, bugün. Okur, dolandırılmış,
    soyguna uğramış. Sonunda CAMİye gideyim de bir dua edeyim, kusurum varsa
    AF diliyeyim. Bir de bakmış ki, Dolandırıcı kendinden önce ORADA.
    Aynı olay benim başıma geldi. Aynı şekilde aynı dernek yönetiminde
    çalıştığımız, bir ay önce, DİN TURİZMİnden gelmiş, bir cemaat mensubu kişi
    bizi dolandırdı. Mahkeme Kararı ile Haciz konuldu. Mallar YED-EMİN olarak,
    Şirket ortağına teslim edildi. Malları KAÇIRDILAR. BİN (1000) TL cezası varmış,
    kaçırmanın. Neyse, yeni bir semte taşındıktı. Ben de CAMİye bir Varayım dedim.
    Bir de ne göreyim : İmamın ARKASINda duran bizim SOYGUNCU. Benden güzel,
    AF AF diye dileniyor, direniyor. Camiye gidemez oldum. Her yazdığımın Hesabını
    ve Belgesini veririm. EVET TÜRKİYE 25 YILDA NEREYE GELDİ. Bir de KADIN
    İSTATİSTİĞİ ile MUTLU İnsan İstatistiği yayınlansa. RUSLARLA VİZEYİ de kaldırdılar
    mı, deme gitsin. Bayram ederiz, beyaz ruslarla. Bir de bizim kadınlara kızıyorlar.
    KADIN ve ADALET BAKANLARI bu memlekette GERİNE GERİNE GEZEBİLİYOR.
    Yumurta atan da yok. 25 YILDA ne mi değişti ? Anlaşılmadı ise, ilave edeyim :
    Yalakalar, vurguncu siyasiler, haramhor, kul hakkı yiyenler, sahte müslümanlar…
    çoğaldı. Her gün epeyce katil olayı duyuyoruz. Kalan sağlar bizimdir.
    Bir de O Güzel İSTNBUL’un her şeyi DEĞİŞTİ. – DİNİNE, NAMUSUNA
    doğru söylesinler – NE KARŞILIĞI DEĞİŞTİ, İstanbul ? Ahmak, Öküz ! denen
    Seçmen bunu gördü ki, o da oy musluğunu kıstı. PARA…. görmemişler
    PARAYI görünce, ÇOK Tenkid-İKAZ alındığı halde, SERVETİ TOPRAĞA gömdü
    ve gömdürdü. CEBİ ve GÖNLÜ boş halkı, SÖMÜRGEN BATILILAR gibi,
    EL KESESİNDEN Kapitalist uşağı TÜKETİCİ TOPLUMUNA dönüştürdüler.
    NURDAN hanımın peşin hükümlülüğü yoksa, şimdikiler, o gömleği
    değiştirdiklerini açık beyan ettiler. Parti kurarken de ABD ile açıkça müzakere
    yaptıklarına F.KORU, E. Mütercimler ilebirlikte ŞAHİTLİK etmiş. Onun için rahat
    yazıyor olabilir.
    Kaldı ki, Milli Görüşcüleri de bu sistem, bu düzen yetiştiriyor, ne de olsa.
    akmasa damlar, parti geçişmelerini herkes biliyor.
    Nuran hm’in beklediği gibi ÇIKSALARDI, onları yaşatmıyan eli silahlı güçlüler !
    Bakanlıklardan ÖLÜLERİNİ çıkarırdı. Şunu da ekliyelim : ETİKET değiştirmekle,
    malın VASFI DEĞİŞMİYOR. Parmakçı Kifayetsiz Muhterisleri de unutmamak lazım.
    Anlatacak, çok hikaye var…
    Hd’nin tesbitleri için tebrik ve teşekkür etmeliyiz.
    Atatürk’ün en büyük İnKİLABI Karagülle’nin üzerinde ISRARLA durduğu,
    İŞÇİLİK YERİNE – karınca kararınca – ORTAKLIK SİSTEMİNİN İHDAS edilmesidir.
    Ne çare ki, Başta TEK Partinin kendi mebusları ve Bakanları ve bilahare, TEK Partiden
    türeme DEMOKRAT PARTİNİN ve….. lerinin MEBUSLARI ve militanları ve
    KİFAYETSİZ Rütbeliler, KİT’leri AÇ-KURT gibi yiyip bitirdi. Çünkü, ORTAKLIK
    FAZİLETLİ- DÜRÜST İNSAN istiyor. Bu yüzdendir ki, Cenab-ı ALLAH, 3. ortak
    benim (bereket), buyuruyor. Ne çare ki….
    Müslüman İslamı bilmiyor, bilene hürmet etmiyor ki, Batılının İSRAFÇI,
    bencil “Homo ekonomikus” insanı yerine, iktisadlı, HELALI ile kanaat edinen,
    yorganına göre düşünen, ” HOMO İSLAMİKUS” insanını ORTAYA ÇIKARSIN

    Not : – Tunceli’deki Alevi ve sünni müslümanlar utunsın. Demek ki,
    İyi örnek, ADAM koyamamış, ümit verememişler, halka.
    – Hud’a, aldatma, hile, oyun demektir, imparatorluk dilinde.
    (buradaki H’nin Latin alfabesinde karşılığı yoktur. Azeriler
    (X) işareti kullanıyor.
    – hurda , defolu (bozuk) mal demektir
    – “Birbiri” kelimesi hiçbir zaman çoğul eki almaz.
    – Bernar Türkiyeyi fazla tanımıyor. Hukuku da fazla bilmiyor galiba.
    Celal Doğan, 1994 te B.Başkanı seçildiğinde sayım1 hafta kadar sürdü.
    1960’larda, İst. Belediye Başkanlığı itirazla karşı partiye verildi.
    1989’da Beyoğlu B.Başkanlığına itiraz değersiz kaldı.Halka bakarsan,
    o seçimi de RTE kazanmıştı.
    Hukuk, farklı KAVRAMAlar, farklı kafalardan dolayı farklı kararlar
    alabildiği gibi ; Kişiler değiştikçe, Yüksek Mahkeme Kararları da
    farklılık gösterebiliyor, AYM. Kararları da değişiyor.
    Onun için iSLAMDA üstün (faik-selim-fıkheden) akıl üstündür.
    Bu istişare etmez demek değildir. Antebliler adamdan adama
    bir deve boyu fark var, derler. Bunu kavrıyabilsek… M.Ş.Eygi’nin
    dediği gibi, FUTBOLCU yerine, astronomik paralarla BEYİN ithal
    ederiz.

  10. Büyükşehir belediyelerinin kaybını Fehmi bey gibi aslında gidişatın seyrini görüp ilgililerini önceden uyaranlara yükleyen Akpartici muterizlerin durumu,komadaki yakın hastalarının ölüm haberini veren doktor ve hemşireleri suçlu görerek döven yeniyetme köy delikanlısının haline benziyor.

    Dilipak ta kaç aydır kaç kere uyardı.Şimdi de neticenin sebeplerini yazmaya devam ediyor.Hatta o sebeplerden biri olarak ta medyanın ve sosyal medyanın trollük boyutundaki ölçüsüz Akparticilik yapanlarını gösteriyor.Ancak muterizler her eleştiriyi aleyhlerine sanıyor,körler sağırlar gibi davranıp,suçu sürekli dışarıdakilere yükleyip ,fikir içermeyen cümleleriyle,ölçüsüz üsluplarıyla veryansın ediyorlar.Hatayı birazda kendinde aramak lazım.

    Bir de particiliği dava,vatan savunması olarak görüp,hain diyerek değerlendirdiği rakip partiye karşı,kendi partisine yakın fikriyattaki kazanma ihtimali olmayan başka parti müntesiplerinin kendilerini desteklememesine bozulanlar için de özel bir vurgu yapmak istiyorum.

    Dün bir örneğini yazmıştım.Yerelde özellikle küçük seçim çevrelerinde seçilenler ve parti teşkilat üyeleri bazında her partiden her partiye geçişler bir adet halini almıştır,üstelik hiç te yadırganır gibi görünen bir durum değildir.Yani örneğin CHPden belediye başkanlığı yapmış birisi iki dönem sonra AKP den Başkan olmakta veya tam tersi daha önce AKP liyken sonradan CHP li Başkan olabilmektedir.Hatta Hakkari,Şırnak gibi yerlerde Hdpyle MHP arasında bile teşkilat üyeliği bazında geçişler olabilmektedir.Üstteki partisine bağlı seçmen vatandaş da çoğu zaman altta ne döndüğünden habersiz iki seçim dönemi önce hain dediği kişiye vatan kurtaran kahraman edasıyla oy verip, bu sefer başka birine hain deme trajikomik absürtlüğüne düşmektedir.

    Yani diyeceğim o ki ;parti ayağına kendimizi boşuna tüketip durmayalım.Akan zaman ömürden götürüyor.Bizimkisi ise başkasının malına çene yoran kişiden hallice olmuyor.

  11. seçimlerle ilgili olarak öncelikli olarak hile iddialarından başlamak istiyorum.
    – Bu ülkede organize hile yapabilecek 2 tane güç var. Öncelikle bu durumun net olarak ortaya konulması lazım.
    – Bu güçler: akp ve ergenekonculardır. bu iki gücün haricinde, türkiyede organize olarak hile yapabilecek başka bir güç yoktur.
    – akpnin kendisinin kaybetmesi için hile yapacağı gibi bir düşüncenin absürd olduğu ortada. geriye ergenekoncular kalıyor. Ergenekoncular organize olarak hile yapabilirler. ancak akpye karşı böyle bir girişimde bulunmaları dahi düşünülemez. 2 nedenle: A- ergenekoncuların çıkarları şu an akpnin çıkarları ile örtüşüyor, B- daha önemlisi; ergenekoncuların akpye karşı organize hile yapabilecek güçleri yok. belki eskiden vardı, ancak fetullah gülen ile birlikte akp, ergenekoncuların gücünü kırdı. yani eski güçlerinde değiller.
    – Bazıları, hem bahçelinin başkanlık konusunu durup dururken gündeme getirmesinden hem de perinçekin açıklamalarından yola çıkarak ergenekonun akpyi kontrol ettiğini iddia ediyor, ancak bana göre bu tamamen temelsiz bir iddia.
    – Nitekim, eğer yanlış hatırlamıyorsam, hemen başkanlık seçimleri öncesi, ergenekoncular (bahçeli), akp karşısındaki gücünü, af talebi ve çakıcı için düzenlenen rapor ile test etti. akp ise, çok ihtiyaç duyduğu bir dönemde bile bu resti görüp, ergenekonculara haddini bildirdi. hem af konusunun gündemlerinde olmadığını açıkladı ve bu konuda hiçbir girişim yapmadı hem de çakıcı hakkında rapor yazanlar hakkında soruşturma başlattı. Ayrıca, andımız konusu da bu iki gücün bilek güreşlerinden bir tanesi idi. burda da ergenekoncular boylarının ölçüsünü aldılar.
    – akpnin, aftan ve çakıcının uyduruk raporlarla dışarı çıkmasından pek rahatsız olacağı bir durum yok esasında. fakat akplilerin de, en az ergenekoncular kadar kafaları çalışıyor. bunun bir güç savaşı olduğunu bildiklerinden bu iki konuda olumsuz tavır aldılar ve ergenekonculara, özelde ise devlet bahçeliye haddini bildirdiler. o dönem yaşananlar, mhp’nin, en fazla, akpnin koltuk değneği olabileceği gerçeğini ortaya çıkardı. Yani, ergenekoncular da akpye karşı hile yapamazlar. yani bir hile varsa, bunu akp ve ergenekoncular muhalefete karşı yapmışlardır ki bir evde 48 tane seçmen gösterilmesi ve bunun da ysk tarafından mantıklı görülmesi (bu imam hatipli mantığı çok görmüyorum) bu hilelerden bazıları.
    – akpnin seçimlerde hile iddiasının ise birkaç nedeni var: bunlardan birincisi, her zamanki gibi; “bize operasyon çekiliyor” politikasının bir devamı, ikincisi ise, kazanılacak zaman ile belediyelerdeki yolsuzlukların üzerini örtme çabası ve yeni belediye başkanlarının çalışmasını zorlaştırıcı adımların atılabilmesi hesabıdır. Tabi olabilirse, seçim sonucunun değiştirilmesi de bir diğer amaçtır.
    – seçim sonucunun değiştirilmesi de bir diğer amaçtır derken; ben de bernar bey gibi istanbul ve ankara gibi gözönünde olan yerlerde başkanlıkları alacaklarını düşünmüyorum. Daha doğru bir ifade ile söyleyecek olursam: istanbul ve ankara gibi gözönünde olan yerlerdeki başkanlıkları, çok fazla haksızlık görüntüsü olacak şekilde değiştiremezler. ya da en azından pek mantıklı olmaz. ama, yaptıkları ile hem ülkeyi, hem de kendisini zorunluluklara hapsetmiş olan akpnin, denize düşen misali, neler yapabileceğini tam olarak kestirmek de mümkün değil. bir de tabii olayları analiz yeteneklerindeki yoksunluk da bu tahmini güçleştiriyor. malum, herkes her zaman en doğru olanı yapmıyor.
    – akpnin seçimi neden kaybettiğine ilişkin pekçok yorum yapılıyor. bunlardan en öne çıkanı da, akp içinde de tartışılan beka söylemi.
    – Öncelikle, akpnin topluma yeni birşey söyleyecek durumda olmaması, bu seçimde ortaya çıkmadı. hatırlarsanız geçen seçimde de en büyük söylemleri bedava kek ve çay, millet bahçeleri, topluca yatıp yuvarlanmaktı. beka söylemi ise, akpnin klasik düşman yaratma politikasının sadece bir devamı. ancak bu seçimde çok öne çıktı.
    – Beka söyleminin çok öne çıkmasının ya da çok göze batmasının 2 nedeni var. 1- “eyy nazi almanyası” gibi dış düşman yaratma politikasını artık sürdürememeleri ve seçimin yerel niteliği nedeniyle, iç düşman yaratma politikasına ağırlık vermeleri! 2- Beka söyleminin yanına, numune olarak bile olsa, ekleyebilecekleri, toplumda az da olsa karşılık bulabilecek, yatıp yuvarlanma, bedava kek ve çay argümanlarının bile olmaması. yani tamamen kılçıktan oluşan bir söylem. ayrıca bu politikayı geliştirenlerin ve uygulayanların kapasiteleri de, bu söylemin büyükşehirlerde işe yaramamasının (ya da istedikleri kadar işe yaramamasının) nedenlerindendir.
    – Dış düşman artık azaldı çünkü; brunson ve deniz yücel olaylarına kadar batı, türkiye ile olan ilişkilerde demokratik ve diplomatik teamüllere göre hareket ederken, türkiyenin tavrını sürdürmesi ve hatta artırması karşısında bu politikaları terk edip, türkiye yöneticilerinin anlayacağı yöntemlere yönelmeye başladılar. nitekim bunun en net halini, brunson ve deniz yücel örneklerinde gördük. sonuç olarak da iktidar, “dış düşman”lara karşı daha nazik olmak gerektiği sonucuna vardı.
    – belediyeleri kim alırsa alsın, hem belediyelerin hem de ülkenin yönetimi artık çok daha zorlaştı. seçim sürecinde iktidarın seçim harcamaları da bu durumu daha da artırdı. ayrıca yürütülen diğer politikalar da gelecek açısından umut vermiyor.
    – öncelikle türkiyenin 2019 yılında ödemesi gereken 180 milyar dolar dış borç var. yanlış yazdım. düzeltiyorum: Öncelikle, ekonomisi tarumar olmuş olan, 8 milyon işsizi olan, bütün varlıkları satılmış olan, samanı bile ithal eden, üretim için bile ithalat yapmak zorunda olan, 450 milyar dolar borcu olan ve borçlarını ödeyebilme riski en yüksek ülkelerden biri olan türkiyenin 2019 yılında ödemesi gereken miktar 180 milyar dolar. buna cari açık rakamını da ilave ettiğimizde, 2019 yılında bulmak zorunda olduğumuz dolar miktarı kabaca 200 milyar dolar.
    – dış kaynak bulursa büyüyebilen bir ekonomi için korkunç ötesi bir rakam.
    – Bunun anlamı şudur: ya tefeci faizi ile borçlanacak; bu durumda da en fazla ülke 2 yıl gider. şu an yapılan borçlanmalar dolar bazında %8 gibi (bu rakam tefeci faizi). önümüzdeki günlerde, bu %8lik tefeci faizi bile, yeni ortaya çıkacak faizin yanında normal kalabilir. normal faizle senede 14-15 milyar dolar gibi bir rakamı faiz olarak ödeyen bir ülkenin tefeci faizi ile 2 yıldan fazla yaşaması mümkün değil. Yani önümüzdeki dönemde sadece faiz ödemesi için bile ciddi bir borçlanma yapmamız gerekecek. bu durumda da ülke yönetiminin 2023’ü görme ihtimali yoktur.
    – Bu durumun ortaya koyduğu bir başka gerçek daha var. akp taraftarlarına, pastadan daha az pay verebilecektir. yani akp içinde, azalan pastadan pay kapma savaşı şiddetlenecektir.
    – Bu savaşa ergenekoncuları da ilave etmek gerekiyor.
    – işte bu pasta savaşı nedeniyle hem akp içinden, hem de ergenekonculardan iktidara yönelik hoşnutsuzluk ortaya çıkacaktır. bu nedenle de iktidarın 2023’ü görmesi zor. (ergenekonculardan bahçeli hala iktidarı destekleyebilir. bu durumda ergenekon içinde bölünme ihtimali de ortaya çıkar)
    – imfye el açılması durumunda, hem ülke, hem de akp iktidarı bir nebze rahatlar. Ancak burda da, yandaşlara kaynak artırımında sıkıntı yaşayacaktır. Çünkü tuikin imf’yi “enflasyon %20” diye kandırma ihtimali yoktur. artık akp iktidarını denetleyecek bir kurum olacaktır. Muhtemelen, akp ya da daha doğrusu reis, iktidarını sürdürebilmek için imf ile anlaşma yoluna gidecektir.
    – belki mckinsey gibi imf ile anlaşmanın gizli kalması için pazarlık yapacaklardır fakat imfnin bunu kabul edeceğini zannetmiyorum.
    – Sonucu tekrarlayacak olursam: imf’ye el açıp, “şu fakire bir sadaka” diyeceğiz. çünkü, dünyada bu kadar çok doları, bu kadar ucuza verecek başka kurum yoktur.

      • beğeniniz için teşekkür ederim nurdan hanım. aslında daha epey yazılacak şey vardı fakat şu hali ile bile destan gibi oldu. o nedenle bazı şeyleri atlamak durumunda kaldım.
        – mesela brunson meselesinin ciddi bir muhasebesinin, muhasebenin ötesinde ciddi bir eleştirisinin yapılması lazım. tabii ki hayırsever vatandaşımız rıza zarrab davası ile birlikte.
        – fehmi bey, dün, “büyü bozuldu” diye bir ifade kullandı. aslında o konuyu da işleyecektim. umarım gündeme gelir de o meseleleri de inceleme fırsatı bulurum.
        – ancak büyü bozulması ile ilgili şunu hemen burada vurgulamak istiyorum: recep tayyip erdoğan, kampanya döneminde büyük bir hata yaptı. meral akşeneri tehdit etti. meral akşener ise “senden korkmuyorum” mealinde şeyler söyledi ve meydan okudu.
        – Tayyip erdoğanın milletteki karşılığı (simgesel anlamda); “hiçkimseye boyun eğmeyen, istediğini yapabilen güçlü lider” dir. pekçok insan, recep tayyip erdoğanı bu nedenle tapar gibi seviyor ve ne yaparsa yapsın, hem savunuyor hem de oyunu veriyor (du).
        – meral akşeneri tehdit etmesi ve meral akşenerin cesur çıkışı, insanlardaki recep tayyip erdoğan simgesine darbe vurdu. seçim sonuçları da erdoğanın o kadar güçlü olmayabileceği şüphesini oluşturdu insanlarda. bir büyü bozulmasından bahsedilecek olursa, en başa bu ikisini yazarım.
        – durumu bir başka açıdan ifade etmek gerekirse; meral akşener, tayyip erdoğanın fiyakasını bir miktar bozdu.
        saygılarımla.

        • Hamza bey! Konulari,benim diyen analizci dahi sizin kadar güzel açıklayamaz.
          Teşeekurler ellerinize ve bilginize, sağlık.
          Değindiğiniz konularide benim okuyucusu olarak kendisini tanidiğim kadari ile Fehmi bey, yakinda yazar gibime geliyor.
          Sağlıkle ve Mutlu kalın.

          • iyi temennileriniz için teşekkür ederim. siz de sağlıklı ve mutlu kalın.

    • Ergenekon dosyasının tamamen kapanmadığını biliyorum Hamza bey!16 Mayıs’ta Yargıtay savcısının mütalaasına uygun olarak davanın düşürülmesi bekleniyor diye biliyorum.

      Bu bilgi Ergenekon okumanızı gözden geçirmenizi gerektirebilir.

      • bernar bey merhaba! ergenekon davası düşebilir. düşmeyebilir de. bunu bilemiyorum. ben ergenekon davası ile ilgili herhangi bir yorumda bulunmadım. 2 nedenle bulunmadım: 1- ergenekon, ergenekon davasındaki sanıklardan ibaret değil (ki ayrıca pekçok masum insan da bu davaya fetöcüler tarafından yamandı) 2- zaten akpnin ergenekoncularla işbirliği yaptığından herkes bahsediyor. benim yazımda da aynı yönde beyanlar var. bu anlamda, davanın düşecek olması benim yorumumla çelişen bir durum değil. yani ergenekon okumamı gözden geçirmemi gerektirecek bir durum ortaya çıkmıyor.

        • Baran Bey’le beni karıştırmışsınız, Hamza Bey. Ben son metniniz üzerine bir yorumda bulunmadım. Selamlar.

          • özür dilerim bernar bey. bernar bey ile sizi hep karıştırıyorum. farklı kişiler olduğunuzu biliyorum ama bazen baranı bernar, bazen de bernarı baran diye okuyorum ya da yazarken karıştırıyorum.
            kendinize iyi bakın.

          • Hamza bey bırak dağınık kalsın; karıştır karıştır sonu yok yani:) nurdan ablanın da dediği gibi “bilginize sağlık” olsun… Ya da hasan günay beyin sayın yazara dediği gibi “aklınıza sağlık” diyelim de tam olsun..! Muhalefet arkadaşlarımız hakan k. olmuş baran olmuş ne farkı var da? İstediğin gibi paylaş sen yorumunu; mırın kırın eden olursa da ben burdayım..:)

  12. İstanbulun avrupa yakasında oturanlar için uyarı: 5-6 nisanda yeni havaalanına taşınılıyor. Eğer yeni başkan imamoğlu çıkarsa ve belirtilen tarihlerde mazbatasını almış olursa; bu göçü engellemek için ibb araç parkındaki otobüsler ve iş makinalarıyla güzergahta bulunan köprü ve kavşaklara barikatlar kurdurabilir, hatta dinamitletebilir de..! Her ihtimale karşı araç anahtarları taşınma işlemleri bitene kadar yedeminde tutulmalıdır…

    • ? insanların hezeyanları olabiliyor işte. Benim gibi yontma taş devrinden kalma ilkelliği olanlarda komik durabilir de H.Gayret gibi birinde……

  13. Biz benzer bir değişimi 25 yıl önce İstanbul ve Ankara’da yaşamıştık. Her iki kentin belediye başkanlıklarını Refah Partisi adayı olarak seçime katılmış Tayyip Erdoğan ile Melih Gökçek kazandıklarında… demişsin de
    Sn Koru 44,33 AKP oyu ortadayken nasıl bir değişim yaşandı?

  14. “Silun, paştan yazun!”
    Bu kadar tartışmanın bir fikralık cevabı var aslında: Malûm …………. yarışma sonuçlarında anlaşmazlık çıkınca, Temel: ” Silun, paştan yazun! ” Demiş. Doğru ve güçlü olduğuna inanıyorsan, bir şeyden korkmazsın. Vesselam…

  15. CHP, 17 yıldır, her seçim sonrası itiraz eder.

    İtirazlarından çoğunlukla bir şey çıkmaz.

    Sonra çöplüklerden çıkan oylardan, trafolara giren kedilerden tutun aklınıza gelen her türlü hilenin yapıldığından bahseder.

    17 yıldır Ak Parti hep hile ile hurda ile seçimi kazanmıştır.

    Şimdi olan ise tam tersi gibi. Bu sefer Ak Parti CHP’nin 17 yıldır yaptığını yapıyor.

    Ama dikkat edin bunu yapan Ak Parti. Reis değil.

    Reis yine tarihi bir ders veriyor. 17 yıldır hile ile hurda ile değil, bileğinin hakkıyla kazandığını ispat ediyor.

    Bunu anlamak için biraz geri çekilip sadece sakin sakin izlemek yeterli.

    Peki Binali Yıldırım ve diğerleri ne diye çırpınıyorlar o kadar?

    Çünkü tarih olmak üzereler. Reis onları da tarih edecek, bunu gayet iyi biliyorlar.

    Ne diyelim. Kendi düşen ağlamaz.

  16. Seçim sonuçlarını 4 ay önceden bilen iktidar.. Yöneticilerimizin uyuduğunu mu zannediyorsunuz ?..
    ***********
    http://www.hatayhaber.com/gundem/cumhurbaskani-istedigi-belediyeye-istedigi-odenegi-gonderebilecek/2875

    CUMHURBAŞKANI,İSTEDİĞİ BELEDİYEYE İSTEDİĞİ ÖDENEĞİ GÖNDEREBİLECEK
    10 Aralık 2018
    Cumhurbaşkanı Erdoğan, istediği belediyeyeye istediği ödeneği gönderebilecek. TBMM’ye AKP tarafından sunulan yasa teklifi, belediyelere gönderilecek ödenekleri belirleme konusunda cumhurbaşkanına tam yetki veriyor.
    AK Parti, TBMM Genel Kurulu’na gönderilen torba teklife belediyelere bütçeden yapılan kaynak aktarım yöntemlerine yeni bir kalem daha ekledi.
    Tasarı yasalaşırsa ‘‘Belediyelerin ihtiyaç duyduğu yatırım nitelikli projelerin gerçekleştirilmesi amacıyla Strateji ve Bütçe Başkanlığı bütçesine konulan belediyelere yardım ödeneğini, belediyelerin talebi üzerine kullandırmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir” maddesi yürürlüğe girecek
    Halen yürürlükte olan bütçe yasası, yerel yönetimler için ayrılan ödenekleri nüfus, yerleşim biriminin gelişmişlik endeksindeki yeri, belediyenin yüzölçümü, konut ve işyeri sayısı gibi kıstaslarla belediyelere dağıtıyor.
    Son düzenleme Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bu kıstaslara ek olarak ödenek göndermekte sınırsız yetki veriyor.

  17. yazıklar olsun, neyse ki Hesap Günü var.
    Yazar, oylardaki kaydırmalardan, sıfırlamalardan hiç bahsetmiyor; hatta bu durumun yargıya taşınmasından da rahatsız anlaşılan. Aynı durum sayın Ekrem İmamoğlu’na verilmiş oylarda yaşansaydı tepkisi nasıl olurdu? Akledenler için cevabı çok açık.
    Mehmedim sevinin başlar yüksekte
    Ölsek de sevinin eve dönsek de
    Sanma bu tekerlek kalır tümsekte
    Yarın elbet bizim elbet bizimdir
    Gün doğmuş gün batmış
    Ebed bizimdir.

  18. İnşallah tüm gümrük kapıları tutulmuştur; çünkü 15temmuzdaki gibi yine yurtdışına sıvışan fareler olabilir. İstanbuldaki il seçim kurullarında görev almış ya da görev almak istemiş tüm kamu personeli incelenmelidir.(Kura çekimlerini yapanlar dahil!) Seçimden hemen önce veya sonra emekliliğini isteyen, istifa eden, uzun süreli rapor alan varsa; yurtdışına uçuş bileti olanlar veya rezervasyon yaptıranlar öncelikli olmak üzere eşi ve çocukları yurtdışında bulunanlar derhal fetömetreye sokulmalıdır. Ayrıca sözkonusu personelin yurtiçi ve yurtdışı banka hesaplarındaki tüm hareketler geçmişe doğru taranmalıdır… Belediye başkanı kim olursa olsun milli irade başımızın tacıdır; yalnız ambarda fareler varsa memleket gemisinin hala bir “beka” sorunu var demektir…

  19. Her devrin adamı Mehmet Metiner bakın neler söylemiş: “31 Mart’ta hâlâ devlet içinde varlığını sürdüren kripto FETÖ’cüler üzerinden bir operasyon çektiler bize. Bir de içimizdeki AKP’liler ve ihanetçiler arkamızdan vurdular bizi. Bizden görünerek bizi hançerlediler.”

    Bu sayfalarda ben dahil kaç yorumcu kaç kez söyledi: “Bu kafayla siz yakında birbirinize girersiniz FETÖcü, ihanet şebekesi laflarıyla. . .”

    Başladılar işte! 🙂

    Kim bu sizi arkanızdan vuran, sizden görünüp sizi hançerleyenler, kripto FETÖcüler, Bekir Bey? Pelikancılar mı? Soylu’nun askerleri mi, damadın şövalyeleri mi? Bir tiyö verseniz de meseleleri daha iyi kavrasak. 😉

    • bernar bey, trolsavar gibisiniz maşallah. dudağını büzüşünden ömer diyeceğini anlayan arkadaşların performansında düşme göze çarpıyor. seçimlerin de etkisi mutlaka vardır ama sizin katkınız da yadsınamaz.

  20. kendi yürüyüşümüzü terk ettik başkasının yürüyüşünü de taklit edemedik paytak paytak yürümeye devam

    • Tam da dediğiniz gibi oldu, Haydar Bey. Belki bir kaç istisna dışında, her biri en az birkaç dönem AK Parti’ye oy vermiş, bulunduğu sosyal ortamlarda seküler buyurganlara karşı Erdoğan’ı ve AK Parti’yi özgüvenle, entelektüel ve ahlaki üstünlükten aldığı güçle haklı olarak savunmuş benim gibi eski AK Partililere, F. Koru’ya yönelik ithamlara ve ahlak özürlü sözde yorumlara bakarak, bu tavır ve bu dilin aramızdan kaç tane eski AK Parti seçmenini yine bu partiye dönmeye ikna edeceğini kestirmek bence hiç güç değil.

      Doğru söylüyorsunuz, paytak paytak da yürünür -ve yürünüyor da zaten. Ama, nereye kadar?

    • Sn. H.k. halbuki sizler oldum bittim paytak paytak yürürdünüz zaten; bırak onlar düşünsün artık..:)

  21. F. Koru okurları arasında muhalif olup yorumlara da göz atan, “Acaba bir şekilde seçimi B. Yıldırım’ın kazanmış olduğu ilan edilir mi?” sorusunu sorup kaygılanan var mıdır, bilemiyorum. Varsa eğer böyle okurlar, şunu söyleyeyim: Bu mümkün DEĞİL. Aradaki fark hilesiz hurdasız kapanıp B. Yıldırım öne geçse bile, Erdoğan, YSK’ya, “Binali Yıldırım kazandı!” açıklaması YAPTIRMAZ, YAPTIRAMAZ. Hem buna gücü olmadığını biliyor, hem de böyle bir şeyin ekonomiyle birlikte kendisini de göçerteceğini biliyor.

    E. İmamoğlu bir iki güne mazbatasını alır, ardından 8 Nisan’la birlikte bunlar bize damadın o bilgiç havada “Bakın burası çok önemli. . .” lafları eşliğinde “Ekonomide yeni yol haritası” konuştururlar, ve seçim sonuçları unutulur gider. Reis yine alır bir kaç bakanın kellesini (kuşkusuz Tarım Bakanı liste başı aday!), “Ben iyiyim bunlar kötü!” demeğe getirir. Millet aş iş, gelen giden elektrik doğal gaz faturası vb. gerçekliğinin öne çıktığı gündelik yaşamına geri döner.

    • Seçimi Binali Yıldırım kazandıysa bile Ekrem İmamoğlunu başkan ilan edelim diyorsun yani.

      Değişik bir hak ve hukuk anlayışı bu.Böyle bir görüşle
      ilk defa karşılaşıyorum.

      • Benim söylediğim şey çok açık: YSK başakanı çıkıp E. İmamoğlu 24 bin küsur oyla önde tamamladı diyor. Eğer yeniden sayımlar sonucunda aradaki bu fark kapanır, hilesiz hurdasız B. Yıldırım öne geçerse, AK Parti seçmenleri dahil, ülkede bu ilkel başkanlık sisteninin eli ayağı düzgün bir seçim bile yapamadığı iddiası karşısında ne söyleyebileceksiniz? Kim inanacak diğer 81 ildeki sonuçların güvenilir olduğuna? Yok eğer koardığınız bu yaygaranın hiçbir temeli yoksa (ki öyle görünüyor), ne bu cızırdamalar, yok FETÖ oyun çekti, seçimle darbe şarlatanlıkları?

        Hem ülke yönetimi açısından hem eknomi açısından uçacaktık başkanlık sistemine geçtiğimizde. Daha yılı dolmadı, seçimler bile eline ayağına dolandı partinizin ve liderinizin. Doğru dürüst bir seçim organizasyonunu becerebiliyorsa hükümetiniz ve devletiniz, ortalıktaki bu “Binali kazandı!” yaygarası niye? Yok eğer yeniden sayımlarla kazanan aday el değiştiriyorsa, bu ne menem bir seçim, bu ne menem bir başkanlık sistemi?

        Uzun sözün kısası, beceriksiz bir partiniz var, her şeyi arap saçına döndüren ve tel tel dökülen bir sisteminiz var. “Binali!” deseniz, dolar yarım saatte en az 7-8 liraya uçacak, kimse seçim sonuçlarına inanmaz hale gelecek. “İmamoğlu!”diye ilan ettiğinizde, “İyi de CHP’lilerle benzeştiğiniz o yaygara neyin nesiydi?” sorusuyla karşılaşacaksınız. Lideriniz elbette ki ikincisini seçecek!

        Anlatabiliyor muyum? 🙂

  22. SAYIN KORU ARTIK SİZİN DE TARAF OLDUĞUNUZU DÜŞÜNÜYORUM. HER GÜN SİZİN TARAFIN NE DÜŞÜNDÜĞÜNÜ MERAK ETTİĞİM İÇİN SİZİ OKUMAYA DEVAM EDİYORUM.
    BUGÜNKÜ YAZINIZDAKİ ‘BEKLENMEYEN KONUK’ İFADESİ BENCE BAYAĞI ABARTILMIŞ.
    28 ŞUBAT SÜRECİNİ, ÖNCESİNİ VE SONRASINI ÇABUK UNUTMUŞA BENZİYORSUNUZ.

    • Bence Sayın Koru’nun “taraf olduğunu düşünmekten” vaz geçin, ve Koru’nun bal gibi, kör parmağım gözüne taraf olduğunu görün artık.

      Onyıllardır olduğu gibi, sayın Koru bugün de taraf elbette. Aklın, sağduyunun, hakkaniyetin, adil ve özgürlükçü olanın, kardeşliğin ve barışın tarafı. 🙂

      • SAYIN BERNAR: KEŞKE ÖNCE KENDİNİZ ‘ÖZGÜRLÜKÇÜ’ OLSANIZ VE KİMİN, NEYİ, NASIL DÜŞÜNMESİ GEREKTİĞİNE KARIŞMASANIZ.
        SAYIN KORU’NUN TARAF OLMASI SADECE ONU İLGİLENDİRİR. SİZİN AVUKATLIĞINIZA İHTİYACININ OLDUĞUNU ZANNETMİYORUM.

        • Ne benim Sayın Koru’nun avukatlığına soyunmak gibi salakça bir işe soyunmaya niyetim var, ne de Koru’nun burada yazılıp çizilen, çoğu incir çekirdeğini doldurmaz iddialaşmaları merak edip okuduğuna inanıyorum. Bu yorum sayfalarında kimler kendisine paralel düşüncelere sahiptir, kimler, bana çok çocuksu görünen”F. Koru Bey!” diye söze başlayıp kendisine saydırıyordur, ne bunlardan haberdardır, ne de haberdar olsa önemser. O doğru bildiklerini yazıyor. Yazılarını okunmaya değer bulan, bunlardan yararlanan hangi partinin seçmenidir, vs. Fehmi Bey’in dert edineceği bir mesele değil.

          Özgürlükçülüğe gelince. Bence susun bu konuda. Seçimlerden önce, partinize oy vermeyi düşünmeyen herkesi Saadetli’sinden HDP’lisine, CHP’lisinden İyi Partili’sine varıncaya kadar teröristlere arka çıkan partiler olarak yaftalayıp kendinizde kimin vatansever kimin vatan haini olduğunu tespit etme hakkını bulacaksınız, ondan sonra gelip burada özgürlükçülük konusunda ahkam keseceksiniz.

          • SAYIN BERNAR, ASLINDA SİZE CEVAP YAZMAK İSTEDİM AMA VAZGEÇTİM. BUNU İFADE ETMEK İÇİN YAZIYORUM.

  23. İleriyi Görmek
    1960’larda “İnanmış insanlar yeni parti kursunlar” önerimize “Olmaz öyle şey!” diyorlardı. 7 sene sonra Erbakan dediğime geldi ve bağımsız adaylıklarımızı koyduk. Üç misli oy aldık. Parti kurduk. Bir iki sene içinde iktidara ortak olduk. Bugün rakipsiz iktidar durumundayız. İleriyi görmek budur.
    1960’larda yazdığım bir makalemde “Sovyetler liberalizme, ABD ise sosyalizme dönecektir.” demiştim. Biri doksanlarda gerçekleşti, ikincisi 2010’larda gerçekleşiyor.
    Yeniden olacakları söylüyorum, ilme ve Kur’an’a dayanarak söylüyorum, insanlık işçilik sisteminden ortaklık sistemine geçecektir. Belki elli sene sonra ama geçecektir. Ekseriyet sistemi tarih olacak, çocuklarımız gülecekler. Sermaye’nin yüzyıllarca nasıl dolandırdığını gülerek okuyacaklar.

  24. DOĞAL OLAN

    Doğal hukuk okulu alemin yasalarının en doğru yasalar olduğu, doğaya uygun davranılarak gerçek adalete ulaşılabileceğini savunur. Bir kısım Müslüman düşünürde, doğanın yasalarını yapan yaratıcının iradesi olduğundan hukuk yaparken bu kurallara uyulmasını tanrının iradesine uyulması olarak görerek bu görüşe sıcak durmuşlardır. Çok dolandırdım ama söylemek istediğim şu;
    Ak partiye yakın yazarlar bile seçimlerin niçin kazanıldığına dair bir çoğu kısmen de haklı gerekçeler ileri sürüyor. Bu alanlarda önlem alınması önerisi ile. Kim ne derse desin bu seçimin asıl kaybedilme nedeni kürt seçmenin kaybedilmesi. “Defolsun gitsin!” söylemi nasıl açıklanırsa açıklansın bu kesimin zihinlerinde uyandıracağı etki hoş değil.
    Bilinmelidir ki Ak Partinin doğal müttefiği kürt seçmendir. Rahmetli Necip Fazıl bir dönem Rahmetli Erbakan’a kızıp mhp ile çalışmaya başlamıştı. Fakat son günlerinde şöyle dediği beyan edilir. “Anladım ki demir ile Altın kaynak tutmuyormuş” Ak parti ile mhp kaynağı tutmamıştır. Kazançtan çok kayıp getirmiştir. İç anadoluda millet “madem milliyetçilik ile beka ile oy istiyorsunuz bu alanın sahibi aslı dururken size niye oy vereyim” demiştir. Muhalefetin kazanması zencilerin kazanması ile eş tutulamaz. Bunu son bir kaç gündür Sözcü gazetesinin yandaş yazarlarının sevinç sarhoşu (gerçek de olabilir) yazılarından anlarsınız.
    Son olarak kominist başkanın kazanması bir olay değildir. Eğer eski belediyesi ovacıkta tkp kazansa idi bir anlamı olabilirdi. Efsane! çok değişik! güzel! uygulamalarla oy alsa ovacıkta bu partinin olurdu. İlk seçimde burayı kaybetmesi malesef ülkemizde fikir değil kişi merkezli, hdp den kurtulmak, chp ye oy vermemek gibi yerel etkiler söz konusu.

  25. Türkiye değişmedi-gelişmedi değil, ancak çarpıklardan kurtulamadı. Zaman ilerledikçe sorunlar daha azalmadı, aksine arttı. Millet tüketici toplum olarak yabancılar gibi yaşamaya özendiriliyor. Para yetmeyince, hormonları şaha kalkmış gençlik analarını, dedelerini boğazlayacak duruma geliyor (zaman zaman gezetelerde rastlıyoruz). Çarpıklık olmaması için bu tüketime yeterli bir üretim gerek ve bize en uygun eğitim (akıl*iman sentezi esaslı eğitim). Bu konulara kafa yoran yok. Bu gidişle daha “alçaktan sürünme” ve arasıra kalkarak “biribirimizi boğazlama” dönemleri de kaçınılmaz olacaktır.

    Ekonomik ve teknolojik niteliklerle mukayese edilebilecek pek bir yanımız olmasa da “ABD’deki bazı gelişme”lerle kendimizi mukayese etme işimiz ciddi bir tutatsızlık. Biz maddi nitelik ve ihtiyaçlarla henüz “sağlıklı ve zinde bir sistem” oluşturamamış durumdayız. Oradaki sistem bu açıdan o kadar yerine oturmuş ki “gey ve zenci” biri seçilse n’olur, sadece bir zenci seçilse n’olur. Seçilecek kişide kapitalist felsese hakim olsa n’olur, sosyalist felsefe hakim olsa n’olur. Seçilecek kişi sistemin ihtiyaçlarına beklentisine cevap vermeğe hazır olduğu konusunda toplumu ikna edebiliyorsa seçimi kazanan aday o olur (2*2=4). Yani seçimlerde görev tanımı ve bu konudaki sorumluluk belirleyici oluyor. Seçmen, “gey kişi” de seçilmiş olsa vaadettiği konularda ne kadar başarılı olacak ona bakıyor (vaadilen konular arasında geylik veya geyiklik yok!). Bir dahaki seçimlerde seçmenin kararlarını etkileyecek olan sadece başarı karnesi. Toplum ve kültür değerleri mukayese kabul etmeyecek kadar çok farklı.

    Bizim temel sorunlarımızın bunlarla alakası yok. Biz henüz sapla-samanı ayırabilme sorununu aşabilmiş değiliz. Sistem zaten istismara açık. Önyargılı at gözlüklülerin kördöğüşü….

    Karşılıklı güvensizlik hakimse, seçimlerde oy oranlarının İstanbuldaki kadar yakın olduğu durumlarda iptalli oyların şekine şemaline tekrardan bakma teşebbüsü geyet doğaldır. Önemli olan, bu işin şeffaf bir şekilde yapılması, sonucun herkesin içine sinmesi ve tek bir oy farkı olmuş olsa bile sonucu kabul etmesidir. Oylara tekrardan bakma işine karar verildikten sonra CHP tayfasının Anıtkabirde soluğu alma işi oldukça abes bir durumdur…

  26. AK Parti bürokrasisi tüm ülkeyi manüpüle ediyor. İstanbul seçim sonuçlarının DEĞİŞMEYECEĞİNİ ve DEĞİŞTİRİLEMEYECEĞİNİ çok iyi biliyorlar. Öyle adil olduklarından değil elbette. Öyle güçleri buna yetmeyeceğinden de değil. Bunu yapmayı GÖZE ALAMAYACAKLARI için. Kamuoyu seçim sonuçlarını değil, bu işleri konuşsun, büyük şehirlerde çuvalladıkları gözden kaçsın istiyorlar.

    “İstanbul’da B. Yıldırım kazandı” diyebilme şansları milyonda bir bile değil. Buradan bir şeyler çıkabileceğini gerçekten düşünüp umut besleyebilmek için siyaset ve ekonomi cahili olup aklını Star Gazetesi gibilere teslim etmek gerekiyor -buna gönüllü olan hayli de yorumcu var görünüyor 🙂

  27. Fehmi bey doğrusu işiniz zor. Yorumlara bakınca birileri başarısızlığın faturasını yüklemek için ha bire kendilerinin dışın da günah keçisi aramaktalar. Sanırım sizi de bu kategorinin içerisine koymuşlar ve ne dediğinizi anlamak için gayret etmek yerine ,acaba biz nerede hata yaptık ve dün ne diyorduk ne amaçla yola çıktık bugün nerelere savrulduk sorusunu sormak yerine sadece her değerlendirmeyi eleştirip tıpkı seçim öncesinde de olduğu gibi karşıdakini suçlayıp sürekli itham etmekle meşguller. Eh ne diyelim anlayana saz, anlamayana da davul zurna az derler. Saygılar

  28. Tunceli halkı akilli insanlarmiş! gerçekten iş yapani seçilmişler. Helal olsun.

    Amerkalilar iş yapani seçer çene yapani değil.Onun için Dünyaya hükmediyorlar.
    Ya bizimkile koltuklarina kara sakiz gibi yapişmis kalkmiyorlar. Kal dediğiniz zamanda hücume geçiyorlar.

    Son 25 yılda Milli Görüş tabanindan gelenler, Türkiyeyı ikiye böldüler, 1.Muhbirci vatan severler…
    2. Vatan haini teröristtiler.
    Allah bu milletin başına birdaha MİLLİ GÖRÜŞÇÜLERden yönetici nasip etmesin,AMİN.
    Sanki Türkiye onlarin babalarinin çiftliği.
    Hem Türkiyeyi hemde Dini kendi menfaatlarina göre dizayn ettiler.
    Rahmetli Babam, Rahmetli Özala durmadan zam yaptiği için çok kızardı ve şöyle derdı “Türkiyemizin doktolarina güvenmeyen ve miliyonlarca dolari oralarda ameliyat olarak onlara verip burdaki halkını sefil eden birine maalesef benim çocuklarimda hayranlar ve oyda veriyorlar, kendi geleceklerini değıl milletin parasini ABD ye yedirenleri düşuniyorlar.” sık sık “bu millet adam olmaz”derdi.
    Babam Demireli desdeklerdi bende dahil çocuklarinin bir kismide Özali desdeklerdik.
    Şu an babamin dediklerini düşünüyorumda, hakikaten haklı imiş.
    ABD de Heleki Texas eyaletinde Hastahaneler çok pahalı, Rahmetli Özal iki sefer orda amaleyet olmuştu.
    Biz millet olarak balik gibi baştan bozulmuşuz.

    Rahmetli Özal, şimdikilerden biraz daha az harciyordu, Cumhur başkanliğina ilk özel uçağı da o almişti. O zaman ona herkes kıziyordu.
    Ya şimdikiler?
    1 değil 2 değil 8 degil 10 değil tam 12 ücak ve uçan saraylar aldilar, kimselerin giki cikmiyor.

    Dindar politikacilarimiz Bizim DİNIMIZDE İSRAF VE GÖSTERIŞ HARAM olduğunu iyi bildiklerinden dolayi bunlara hiç tenezzül etmiyorlar, KUL HAKKINA GELINCEDE?
    Hani liderlere biat etmedikleri için Vatan haini ve terörisit ilan edilmişlerin haklarini kendi biatcilarina peşkeş çekmeleri de fetvacilara göre caiz oluyor. Zaten cennet anahtarlaride ceplerinde
    Yazik Ankarilar ve Istanbullular bu seçimlerde cennetin anahtarlarindan mahrum kaldilar.

    • Nurdan Hanım ben de milli görüş içinde rol alıyorum ve çalışmalarda bulunuyorum. Milli görüşçüler devleti o hale getirmedi; milli görüşçü olup sonradan 180 derece çark yapanlar yaptı. Biz Adil Düzen çerçevesinde hareket ediyoruz. Sayın Süleyman Karagülle hocamızla beraber çalışıyoruz. Bizim rehberimiz Kur’an ve Sünnettir. Şimdiki milli görüşçülere itibar etmiyoruz.
      “Allah bu milletin başına birdaha MİLLİ GÖRÜŞÇÜLERden yönetici nasip etmesin,AMİN.
      Sanki Türkiye onlarin babalarinin çiftliği.
      Hem Türkiyeyi hemde Dini kendi menfaatlarina göre dizayn ettiler.”
      Bu paragrafınız beni çok üzdüğünü belirtmek istiyorum.
      SAYGILAR

      • Nüsret bey! Maksadim sizi üzmek değildi, o paragrafa bir cümle yazmayı ihmal etmişim. MILLI GÖRÜŞ GÖMLEYINI ÇIKARANLARA YAZSAIDIM DAHA İYİ OLURDU.
        Çünkü onlar Milli GÖRÜŞ Gomlegi ile ihtidar olamayacaklarindan dolayı yalan söyleyerek ihtidar oldular ve DINI KULLANDILAR.Önce Bizi Dünyaya vezir ettiler daha sonrada Rezil ettiler.
        Suçun tamami onlarda ve onlara destek olan bizlerde.
        Allaha emanet olun.

          • Nusret bey, milli görüşten olduğunuz için mi sevindiniz yoksa olmadığınız için mi tam anlaşılmıyor? Bir de karagülle hocanın talebesi olarak kendisinden yeterince nasiplenebildiğinizden emin misiniz? Neyse, hiçbir şey öğrenmeseniz bile gölgesi yeter; selamlar…

  29. Ekrem imamoglu hakkını arayınca halk ve Türkiye’yi gerdiriyor diyorlar ama; yandaş gazete manşette 31 mart seçime darbe yapıldı dedi kimsede çıt yok. Seçime itiraz herkesin doğal hakkıdir bu itiraz hakkı Türkiye geneline eşit olarak uygulanmalıdir. Ekrem imamoglu ve Mansur yavaş görevlerine baslayacaklardir. Türkiye demokratik bir ülkedir.
    SAYGILAR SEVGİLER

  30. Bundan çok daha ilginç ve anlamlı benzerlikler de var. . . Örneğin, toplam eyalet sayısı 50 olan ABD’nin, kendi kendine zenginlik üretemeyip devlet yatırımlarına bağımlı en yoksul 10 eyaletini alın ve bir kağıdın sol kenarına yazın alt alta. Sonra, ABD’nin en sağcı, dini hamasetten en çok etkilenip Trump’a en yüksek düzeyde destek veren 10 eyaletini yazın sağ tarafa alt alta. Sonra, sol taraftaki eyaletlerle sağ taraftaki eyaletlere bakın. . .

    Ben işinizi kolaylaştırmış olayım. Sağcı ve sofu, Trump desteğinin en yüksek olduğu 10 eyalet: South Carolina, Kentucky, Idaho, Arkansas, South Dakota, Tennessee, Louisiana, Mississippi, Alabama, West Virginia, Wyoming

    En yoksul 10 eyalet: Louisiana, Mississippi, New Mexico, West Virginia, Alabama, Arkansas, Kentucky, South Carolina, Arizona, Georgia

    Kaç eyalet eşleşiyor? Yanıtı da ben vermiş olayım: 7

    Son 4 seçim sonuçlarına bir de bu açıdan bakarsak, AK Parti’nin neden ekonomik açıdan güçlü, katma değer yaratan şehirlerde gerilediğini daha iyi anlarız. Benzer şey MHP ile İyi Parti için de geçerli. Kentli ülkücüler İyi Parti arkasında saf tutarlarken, geleneksel ülkücü tabanı tutan MHP Orta Anadolu şehirlerinde güçlü.

    Eğtim ve gelir düzeyi açısından da bir karşılaştırma ilginç görünebilir size. Bunu da artık Bekir Bey öğrenip yazsın. Öyle ya, ben AK Parti’li değilim. “Bu parti neden büyük kentlerde geriliyor?” sorusunu asıl merak edip araştırması gerekenler AK Partili arkadaşlarımız -öyle değil mi?

    Ama elbette ki onların bu tür meraklardan uzak kalıp A Haber ve Star Gazetesi okumakla yetinmek, uğradıkları yenilgiden F. Koru’yu sorumlu tutmak gibi bir hakları var -zaten bol bol kullanıyorlar da bu hakkı. 🙂

  31. Kimse Sayın Mansur ve İmamoğlu na beklenmeyen misafir muamelesi yapmıyor yapılan her seçimde gördüğümüz hukuki bir süreç olan itirazlar yapiliyor son kararı ysk verecek

  32. Fehmi Bey’in konuya yaklaşımı objektif olmadığı gibi hakkaniyete de uygun değil.Bir tarafı kayırıyor.Buna da bir şey denemez.Taraf tutması da hakkıdır sonuçta. Ama kendisinin objektif ve hakkaniyete uygun bir değerlendirme yaptığını zannederse yanılmış olur.

    Niçin böyle söylüyorum?

    Bir tarafın itirazlarını koltuğa yapışmak olarak gördüğü
    halde,diğer tarafın itirazlarının
    yakın semtinden geçmiyor da
    ondan.CHP’nin Gülnar’da itirazı üzerine MHP’li adayın
    kazandığı seçim iptal edildi.
    Keşan’da ve daha başka bir çok yerde de itirazları var CHP’nin.Niçin bunlar görmezden geliniyor?İstanbul’da aynı durumda olsaydı CHP’nin itiraz etmeyeceğini 1 tek kişi
    söyleyebilir mi?Asla söyleyemez?Öylese Ak Parti’nin tavrında ne gibi bir yanlışlık var?

    9 milyon civarında seçmenin bulunduğu yerdeki 25 binlik fark,5000 seçmenin bulunduğu yerdeki 8-9 kişilik
    farka tekabül eder.Böyle durumlarda siyasi partilerin itiraz etmelerinden tabii ne olabilir? İtiraz eden parti
    hangisi olursa olsun.İtiraz edilir,sonuç beklenir,kim 1 oy
    fazla almışsa koltuğa oturur.
    3-5 gün sabretmenin kime ne zararı olacak?

    Öte yandan bir siyasi parti
    bir takım hatalar tespit etmişse,farkın fazla olduğu yerlerde,kazanamayacağını
    bilse bile gene itiraz edebilir.
    İtiraz üzerine hata düzeltilir,
    kazanan örneğin 100 bin farkla kazanacağına,99 bin
    farkla kazanır.Ama doğru rakamlar kayıtlara geçmiş olur.

    • Buraya bir örnek olayı daha
      not etmek istiyorum:2014’te
      ilkönce Yalova’da seçimi Ak Parti adayının kazandığı açıklandı.CHP’nin itirazı üzerine yeniden sayım yapıldı ve CHP adayı başkanlığı kazandı.Buna benzer çok örnekler var.İtiraz seçim sürecinin bir parçasıdır.

      • Muş’ta fark sadece 538. Niye itirazların hepsi reddedildi?

        İtiraz elbette ki seçim sürecinin parçası ve doğru olan da bu zaten. Göstermek istediğinizin aksine, mesele bu değil. Tartıştığımız şey de bu değil. Mesele ve tartıştığımız şey şu: İtirazların meşru ve kabul edilir olmasını düzenleyen yasa ne ve bize neler söylüyor bu yasa?

        Dürüst bir insansanız, bize bu YASA’yı ve o yasann hükümlerini açıklayın. Ortada yasal bir düzenleme varken, neden her biri yargıç ve hakimlerden kurulu olan ilçe seçim kurulları, il seçim kurulları birbirinin tam zıddı kararlar alıyorlar?

        Var mı bir sözünüz?

        • Muş’ta hangi gerekçe ile itiraz ettiğinizi,kurulun da hangi gerekçe ile itirazı reddettiğini burada açıklamalısınız.

          • (1) Ben HDP’li de değilim, CHP’li de değilim. Kim neye nasıl ve hangi gerekçe ile itiraz ediyor, bunun izini sürmek benim işim değil. Muş’ta haklı gerekçelerle mi itiraz edilmiştir, yoksa HDP kendi başarısızlığını gölgelemek için ortalığı yaygaraya mı boğmaktadır, bu beni ilgilendirmez. İtirazların kabul ya da reddinde ölçü nedir, ben bunu soruyorum.

            (2) Benim derdim, CHP’nin geçmişteki iddialarını doğrulamak değil. Bunların seçimlere hile karıştırıldığı yolundaki yaygaralarını alaya alan hayli yorum mentnim var.

            (3) Ben tek bir şeyi tartışıyorum: Şu veya bu seçim bölgesinde, şu veya bu sandıkta, seçim sonuçlarına itirazın kabulünü gerektiren YASAL DÜZENLEME nedir, neyi emretmektedir?

            (4) Tek bir şey soruyorum: Hem il, hem ilçe seçim kurulları ve YSK üst kurulu devletin yargıçlarından oluşuyor olmasına rağmen nasıl oluyor da birbirine taban tabana zıt kararlar alabiliyorlar?

            (5) Tek bir şey iddia ediyorum: Ortada bir rezalet var. Ülke seçimlerin üzerinden 4 gün geçmiş olmasına rağmen İstanbul’da kimin kazandığı belli olmayan bir ülke konumuna düştü. Etrafta, “Hakıımızı yedirmeyiz!” diye cıyaklayan CHP’liler, “Bu bir FETÖ operasyonudur!” diye saçmalayan soytarılar cirit atıyor -bunlardan birisi de Yeni Şafak gazatesinin genel yayın yönetmeni! 🙂

    • Baştan sona yanlış ‘bilgiler’ (!) veriyorsunuz, Bekir Bey! Önce bir ilgili yasayı okuyun, sonra gelin burada bizi sözüm ona bilgilendirin. Ya bizleri cahil sanıyorsunuz, ya da “Nasıl olsa meseleye hakim değildir bunlar, ne yazsam doğru kabul ederler” diye düşünmüş olmalısınız.

      Seçim sonuçlarına itiraz etmek öyle siyasi partilerin ya da adayların paşa gönlüne bırakılmış bir mesele değil. Öyle hata tespiti, aradaki oy farkının şu ya da bu olmasıyla da uzaktan yakından ilgisi yok. Hata tespit edilmişse, YSK’nın o hatayı düzeltmesi talebinde bulunulabilir, oyların yeniden sayımı değil.

      Bir sandıkta yasal olarak itiraz hakına sahip olabilmeniz için, o sandıktaki üyelerden birinin, ıslak imzalı tutanak hazırlandığında, o tutanağın altına, hangi oya hangi gerekçeyle itiraz ettiğini not düşmesi gerekir. Ortadaki rezilliğin de, il seçim kurulunun verdiği karar ile ilçe seçim kurullarının verdiği kararın taban tabana zıt olmasının nedeni de bu zaten. Bir ilçe seçim kurulu, oyların yeniden sayımı talebini reddediyor. İl seçim kurulu bunu değiştiriyor: Sayın ulen hepsini yeniden! diye buyuruyor vs.

      Sözüm ona bunlar devletin en yüksek yargıçları! İtirazlar ve yeniden sayım hikayeleri kimin borusunun güçlü öttüğü ile ilgili. Başkanlık sistemi dediğiniz hilkat garibesi tel tel dökülüyor. Devletin haber ajansı bir rezalet, devletin YSK’sı başka bir rezalet.

      Ya siz burada insanları manüpüle etmeye çabalıyorsunuz, ya da ben. Hakikatin peşinde iseniz, ilgili yasayı bulun ve bizlerle paylaşın burada. Değilse bunu ben yapacağım! 🙂

      • Bernar Bey,CHP’nin sayısız kabul edilen itirazları oldu.
        Örnek itiraz dilekçelerini gösterebilir misin burada söylediğin şartları taşıyan?
        CHP’nin kaç dilekçesini
        incelediniz?Teoriden ziyade pratiğe bakalım.

        Örneğin CHP geçen seçimde mühürsüz zarflara itiraz etti.Sandık kurulu üyeleri bu zarfların içindeki oyların geçersiz sayılması için tutanağa itiraz şerhi koydukları için mi itiraz edebildi?

        Özellikle geçersiz oylar her zaman tekrar tekrar sayılmıştır ve hiç bir zaman da kurul üyelerinin bunlara itiraz edip etmediğine bakılmamıştır.İleri sürdüğünüz görüşler
        taraftarlık saikiyle söylenmiş olmsktan öte bir anlam taşımıyor.

        Öte yandan ben kendime güveniyorsam ” Sayın kardeşim,isterseniz 10
        defa sayın” derim.Niye
        diyemiyorsunuz bunu?
        Sayarken sayımı siz de izleyeceksiniz,hatta sayımı
        bizzat siz de yapacaksınız
        üstelik.İşin özü buradadır. Diğer kısımlar formaliteden ibarettir.

        Ayrıca YSK rüştünü ispat etmiş bir kurumdur.Her seçimde her parti tarafından itirazlar yapılmış ve itirazlar sağlıklı bir şekilde sonuçlandırılmıştır. Siz veya ben bu kuruma hukuk öğretecek değiliz.

Yoruma kapalı.