Türkiye Cumhuriyeti: Nice yüzyıllara…

32
Reklam

Cumhuriyet’in henüz genç sayıldığı bir zaman diliminde doğdum; bir anlamda bugün 100. yılını kutladığımız Cumhuriyet’in son üç çeyreğinin tanığıyım.

Her devlette olduğu gibi, Türkiye Cumhuriyeti’nin hayatı da düz bir çizgiye sahip değil. 

Bir kere, kıtalar-aşan bir imparatorluğun mirasçısı Türkiye Cumhuriyeti. İmparatorlukların tasfiye edildiği bir dönemde, Osmanlı İmparatorluğu’nun yerine kuruldu. Kurucu kadro, savaşlarda yıpranmış, yenilgilerle morali bozulmuş bir halkı İstiklal Savaşı ile güvene kavuşturmuş, önceki dönemde aralıklarla denenmiş Meclis’li bir yönetime geçişi sağlayabilmişti.

İlk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün İstiklal Savaşı’nı kazanan ordunun başkomutanı da olması, hiç kuşkusuz, bir ailenin -Osmanoğulları’nın- yönetiminden halkın kendini yönetmesine geçişinde ve ardından yeni dönemin temellerinin atılmasında büyük yararı olmuştu.

Atatürk’ün sağlığında çok partiye geçişin iki kez denenmesi, denemelerin başarıya ulaşamamasına rağmen amaçlananın demokratik bir sistem olduğunu düşündürüyor.

Biraz gecikmeli de olsa, Cumhuriyet’in ilk çeyreğinin sonunda, çok partili demokratik sisteme de geçildi.

Çok-partili dönemin başladığı yılda doğdum.

Demokrasimizin birkaç kez darbelerle önünün kesilmesi o yoldan bütünüyle vazgeçilmesini getirmedi çok şükür. Yine de, her askeri müdahaleden sonra yaşanan çalkantılardan herkes gibi ben de az ya da çok etkilendim.

Reklam

En fazla hayıflanacak şey, kuruluşundan bu yana geçen bir asrın sonunda, Türkiye Cumhuriyeti’nin demokrasi konusunda hala bazı sorunlarının bulunmasıdır.

Hayatımın üçte ikisi siyaseti yakından gözleyerek ve çoğu zaman da daha iyiye doğru yol alması için başlayan tartışmalara katkıda bulunarak geçti.

En başlarda, 1970’lerde, ülkede neler tartışılıyor ise, bugün de hemen hemen aynı şeylerin tartışılıyor olması, beni son zamanlarda daha fazla düşündürüyor.

Dünyanın gittiği istikamet her zaman bizim tercihlerimizle örtüşmüyor; dünyanın gidişine ayak uydurmak yerine, kendi yürüyüşümüzün doğru olduğunu düşünüyoruz.

Geçmişte de böyle düşünüldüğü için sanayi devrimini yakalayamamıştık; bugün de teknoloji devriminin uzağındayız.

Elbette bu Cumhuriyet’in kabahati değil; ancak dünyadan kopukluk özgüven eksikliğine yol açabiliyor ve durduk yere ‘beka sorunu’ olarak karşımıza çıkabiliyor.

Her ülkenin sorunları var, ama özendiğimiz ülkelerin hiçbirinde ‘beka’ diye adlandırılabilecek bir sorun yaşanmıyor.

Yaş günleri söz konusu olduğunda beşli-onlu yıllar nasıl önemseniyorsa, devletler için de 25’li, 50’li, 75’li yıllar ve özellikle de 100. yaş önemli sayılabilir.

Reklam

Türkiye Cumhuriyeti 100 yaşına girdi, bu bütün ülkede kutlanıyor, ancak kutlamalardan her eğilim kendi farklı cumhuriyet anlayışını kutluyor hissi almamak elde değil. Bu sebeple de, Cumhuriyet’in 100. yıldönümünü hakkını vererek kutladığımız söylenemez.

Oysa işte bütünüyle Cumhuriyet yönetimine geçildikten sonra -hatta çoğunluk olarak bayağı sonra- doğmuş, halkın kendisini yönetmesini sağlayan Cumhuriyet sayesinde yönetime talip olmuş insanlar siyasetle meşguller; iktidar ve muhalefet olarak… 

Galiba bunun değeri bile tam anlaşılmış değil. 

Devletler sistemleri değişse bile insanlardan daha uzun ömürlüler. İnsan dediğin, bir zaman geliyor, bu dünyadan ayrılıyor; oysa devletler genellikle ‘ebed müddet’ hayatta kalıyor.

Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılının kutlandığı sırada, ben de onun üç çeyreğini yaşamış biri olarak hayatımı sürdürüyorum ve onun ‘ebed müddet’ süreceğine inancım tam.

Bütün dileğim, Cumhuriyet’in sağladığı zeminin, insanlara özgürlüklerini tam anlamıyla yaşayabilecekleri, yarınlarına güvenle bakabilecekleri, kendilerinden sonra geleceklere de övünülebilecek huzur ve müreffeh bir ülke bırakabilecekleri bir verimli iklimi getirebilmesidir.

Cumhuriyet’in 100. yılı kutlu olsun.

ΩΩΩΩ

Reklam

32 YORUMLAR

  1. Herkesin cumhuriyeti kendisine! Bir kısım Atatürk zamanının cumhuriyetine özlem duyuyor. Bir kısım bugünkü tek adam cumhuriyetine biat etmiş. Ama kimse demokrasiyi ağzına almıyor. Yüzyıllardır öykündüğümüz Batı Avrupa’nın yarısı cumhuriyet değil, krallık. İspanya, İngiltere, Belçika, İsveç, say say bitmez. Yanı başımız cumhuriyetlerle dolu. İran, Suriye, Irak, vs. İyi de kimse durum düşünmüyor mu, nedir bunların farkı diye. Neden Atatürk batıya yöneldi diye. Geçiniz, daha çok fırın ekmek yemesi gerekiyor bu milletin. Ekmek yemekle olmuyor belki de. Yüz yılda değişen bir şey yok. Hala başladığımız yerdeyiz. Milim ilerleme yok.

  2. Bugün çok önemli bir gündü. Saltanatın hilafetin şeriatın ben ne dersem o olur kafasının düşncesinin inancı ipotek altına almaya kalkanların planlarının son bulduğu günün yüzyıl geçtiği güzel bir gün🤗.
    Yüz sene geçsede o hastalıklı kafaların başını çıkaramadığı, her kafasını çıkarmaya kalktıklarında (15temmuz gibi) başlarının ezildiği, eşkiyalık yapmaya kalkanların derslerinin verildiği bir düzen içinde huzur içinde yaşıyoruz çok şükür. Lakin,… Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi deha olmak marifet istiyor muş meğer😊.
    -bugün meclisteki konuşmasını dinledim: bugün bile 600 ünün bir araya gelse üretemeyeceğini tahmin ettiğim fikirler açıklıyor! Fabrikalar sanayii ve Cumhuriyet ile taçlanan :İSTİKLAL MÜCADELESİ.. konuşması Atatürk’ün 🤗.
    -Sayın CB da İstanbul’da muhteşem bir konuşma yaptı🤗 (burda yazmıyorum çünkü yarın yandaş gaste! ler manşatten verirler nassı olsa)😂😂😂.
    Dilerim ki, ekonomi ile sanayi ile barış konuşmaları adalet vurguları ile taçlanır yarından sonraki YENİ YÜZYILIMIZIN da,
    yüzyılın başlangıcı da..🤗🤗🤗🇹🇷🇹🇷🇹🇷

  3. aslında bugün ki cumhuriyet ile ilgili yazılara kutlamalara şuna bunabaktım..yine maalesef cumhuriyette de anlasamadığımızı gördüm😂😂😂😂😂hangi cumhuriyet…..sözcününün cumhuriyetin türkiye laik kalacaktırların …CHP zihniyetinin cumhuriyetimi??? yoksa dindar demokrat cumhuriyetcilerin cumhuriyetimi 😂?? bunda bile anlasabilmiş değiliz.komedi gibi herkes kendi cumhuriyetini övüyor….

  4. “Geçmişte de böyle düşünüldüğü için sanayi devrimini yakalayamamıştık; bugün de teknoloji devriminin uzağındayız.” diyorsun. Sanayi devrimini Sultan Abdülhamit Han başlatmıştı. İttihatçılar engelledi. Bugün de ileri teknoloji geliştiriyoruz, ama neo-ittihatçılar bunu da engellemeye çalışıyorlar.

    “Her ülkenin sorunları var, ama özendiğimiz ülkelerin hiçbirinde ‘beka’ diye adlandırılabilecek bir sorun yaşanmıyor.” diyorsun. Coğrafyanın etkisine hiç değinmeden, sanki ülke kötü yönetiliyormuş da beka sorunu varmış gibi yazman senin niyet çıkmazını gösteriyor.

    “Türkiye Cumhuriyeti 100 yaşına girdi, bu bütün ülkede kutlanıyor, ancak kutlamalardan her eğilim kendi farklı cumhuriyet anlayışını kutluyor hissi almamak elde değil.” ifaden ne kadar karanlık! Hani 28 Şubat döneminde Demirel “hiçbir devlet vatandaşlarının kendisinden farklı düşünmesini istemez” demişti ya, aynı o tarz kadar faşist. Cumhuriyeti farklı açılardan değerlendirmek, farklı boyutlarıyla önemsemek onu zenginleştirmektir.

    “…oysa devletler genellikle ‘ebed müddet’ hayatta kalıyor.” haaa? Vay be! Demek tarihteki devletler hortlak olmuşlar, aramıza katılmışlar da haberimiz yokmuş!

  5. En fazla hayıflanacak şey, kuruluşundan bu yana geçen bir asrın sonunda, Türkiye Cumhuriyeti’nin demokrasi konusunda hala bazı sorunlarının bulunmasıdır…..katıldığım….
    Her ülkenin sorunları var, ama özendiğimiz ülkelerin hiçbirinde ‘beka’ diye adlandırılabilecek bir sorun yaşanmıyor……Katılmadığım…yani sayın yazarı bu kadar basit düşünebileceğini zannetmiyorum…
    Cumhuriyet’in 100. yıldönümünü hakkını vererek kutladığımız söylenemez…katılıyorum..bunun sebebi ne..yine halk mı..halkın cehaleti mi.. yani yoksa Cumhuriyet cumhuriyet diye diye bu millete yapılan baskı dinine sövme hakaret darbe olmasın.bu ülkede bir noktada islamın meşveret anlayışına uygun olan cumhuriyet yönetiminin hakkını vererek kutlayamamızın sebebi yine sahte cumhuriyetciler ve CHP zihniyeti değil mi…

  6. değirmende alınır lafı ile büyüdük.
    Adalet bir kadının (A.oğlu) adı sandık onyıllarca☹️.
    Bahriye, Behice, derken.. ilk kadın pilotun adını unutturmuşlar bize😯.!!!
    İki ayyaşın birini gösterip, öbürünü (sandalyede oturan çarşaf lı Atatürk’ün eşi) yok saydılar yıllarca!!!
    Haa bu arada, sandalyede oturan kadın eşi, Atatürk’ün ayakta poz verdikleri siyah beyaz fotoğraf tan bahsediyorum🤔.
    Allah rahmet eylesin hepsine,
    Rabbim yardımcı olsun Çoluk çocuk tüm Filistin lilere😡. Koca ülkeyi ve
    Cumhuriyeti bize hediye eden o kutlu insanları rahmetle anıp, iki satır Fatiha edemiyoruz hediye😡.
    (Bir ilçe kadar Gazzeye sıkıştırılıp üstüne de bombalar yağdırılan mazlum halk ta ders olamadıysa bize😡😡😡🤔..).

  7. ne kadar tören yapsak da bu milletin bir asırda başardıklarını anlatamayız. Zaten Cumhuriyet de sadece tören yapmakla, bayrak sallamakla, nutuk atmakla kutlanmaz. Cumhuriyet, Aziz Atatürk’ün ayak izlerine basarak, onun gösterdiği muasır medeniyetler seviyesine ne kadar yaklaştığımızı idrak ederek kutlanır. Cumhuriyet’in 50’nci yılında etrafıma baktığımda beni gururlandıracak sadece Boğaziçi Köprüsü vardı. Peki ya şimdi? İstanbul’un iki yakası üç köprü ve bir tüp geçitle bir araya geldi. 1915 Çanakkale Köprüsü ve Osman Gazi Köprüsü ile birlikte yollar kısaldı, ömürler uzadı. Anayurdu duble yollarla ördük dört baştan. Otoyollar, viyadükler, tüneller, barajlarla çağ atladık. Hızlı trenlerle şehirleri birbirine yaklaştırdık. Avrupa’nın en büyük havalimanını inşa ettik. Yerli savaş uçağımızı, insansız muharebe uçağımızı, İHA’mızı, SİHA’mızı, eğitim uçağımızı, savaş ve taktik helikopterimizi, tankımızı, dünyanın ilk çok amaçlı SİHA gemisini, balistik füzesini, milli hava savunma sistemini, otomobilini, nükleer santralini yaptık. Yıllardır bizden esirgenen kendi toprağımızdaki petrolü, doğalgazı çıkarttık. Edebiyatta, bilimde NOBEL ödüllerine ulaştık. Başta voleybol ve basketbol olmak üzere pek çok branşta sporun zirvelerine abone olduk. Dünyada sözü geçen, her global krizde çabasına başvurulan, sadece bölgenin lider ülkesi olmakla yetinmeyip yeni çağda süper güç olmaya aday bir ülke haline geldik.
    İşte Cumhuriyet böyle kutlanır.
    Ne mutlu Türk’üm diyene…

    • Vay be adı saklı vatandaş. Çok değil bir kaç yıl önce bazıları makam araçlarının (yabancı marka ve son model) içinde mahsur kalmış, saatlerce uğraşılıp balyozlarla camları kırılarak kurtarılmışlardı. Ne mutlu onlara ki her seçim öncesi buldukları petrollerle benzin ve motorin satış fiyatı çok şükür 40 TL da çakıldı kaldı. (bir yıl önce 20 TL nin altında olmasının önemi yoktur.) uçuracaklarını söyledikleri uçakları geçtik otomobillerinden otobanlarda trafik tıkanıyor. Benden “2023 yılında seri üretimden çıkacak 75.001. TOGG marka Suv otoyu almak yerine, bana 2024 model 0 km herhangi bir Suv otoyu vermemek için sırra kadem basan H GAYRET gibisiniz. Ne diyeyim, hepinize ALLAH SELAMET VERSİN diyorum da, vermiyor nedense. Ne büyük günahlar işlemişsek sizlerle yaşıyoruz, sizlerle yok olup gideceğiz. Irak gibi, Libya gibi, Suriye gibi…

  8. Evet tam bir asır önce cumhuriyete kavuştuk ve onunla birlikte yarım yamalak da olsa demokrasiye de geçtiğimiz söylenebilir. Ancak aradan yüz sene geçtiği halde bu gün hala tam anlamıyla eksiksiz, ideal bir demokratik sistemi kurmaya muvaffak olduğumuzu söylemek mümkün değildir.
    Ne yazık ki biz Atatürk’ten sonra Onun kadar olmasa da Ona yakın kapasitede başarılı, gerçekçi, vatana ve millete candan hizmet eden bir yönetici görmedik.
    Menderes’in ve Turgut Ozal’in ilk dört senesi ile RTE .’nın ilk on senesi dışında başarılı olmuş biir lider yoktur.
    Bu meyanda ülke yönetimini sağlayacak olan siyasi partilerimiz de maalesef hiç bir zaman hatta ne acıdır ki bu gün bile demokratik bir olgunluğa bir kaliteye bir türlü sahip olamadılar , yönetimi ele geçiren bir parti devleti adeta bir çiftlik gibi yönetti .
    Bu konuda tabii ki seçmenin de bilinçli ve gerçekçi olması, verdiği oylarla iyi partileri takdir ederken kötülere de gereken uyarıyı yapması, cezalandirmasi gerekir; ne yazık ki bazı istisna seçimlerin dışında bu pek mümkün olmamıştır
    ve olmamaktadır.
    Özet olarak çok kötü değiliz ama asla olmamız gereken yerde de değiliz!

  9. CUMHURİYET ADALET DEMOKRASİ
    kavramlarını anlayamaz, bu kelimeleri mahalle köşesindeki s.ahmet çeşmesi gibi görürsek!
    TIPKI BUGÜNLERDEKİ FİLİSTİNLİLER GİBİ o çeşmelerin akıttığı suya muhtaç ederler bizleri🤔🤔🤔, o birileri😡.
    Cumhuriyet bayramı tüm halkımıza kutlu olsun.🤗.

  10. 100. Yıl kutlamak için madeni 5 TL basmışlar. Paradan 1 sıfır atsalar daha anlamlı olurdu. Enflasyon ayıplarını kapatırlardı bir nebze. İşe yarar mı, zannetmem. Yakında 50 TL madeni para da basar bunlar. Görmedik değil.

    • 5 TL 0.20 dolar etmiyor. Benzinden gaza herşeyin dolara endeksli olduğu bir ülkede böyle bir madeni para basmak, üstelik enflasyon yüzde yüzlerde gezerken gerçekten anlamsız. Bunu basmaya harcanan paraya yazık elbette. Ama işte birileri itibar da itibar diye tutturmuş. Ama itibarı ara ki bulasın.

  11. Atatürk önemli bir değişimi gerçekleştirdi, o kurucu ekip cumhuriyeti getirdi, ama demokrasiye geçişi sağlayamadılar. Sonra gelenler ise bu mirasa sahip çıkmadılar.

    Erdoğan, ve ekibi, demokratik bir mücadele ile iktidara geldi, ama demokrasiyi güçlendirmek yerine tek adam yönetimine geçmeyi ve demokrasiden vazgeçmeyi tercih ettiler.

    Birisi ilericiydi, diğeri …

    Sonuçta sorunlarımız yüzyıl önce de aynıydı, şimdi de aynı. İleri gittiğimiz söylenemez. Tersine geri geri gidiyoruz artık.

    Hafta sonu Gazze mitingleri yapıldı tüm başkentlerde ve büyük şehirlerde. Erdoğan yüzbinlerce taraftarını gözlerden uzak Atatürk Havalimanında topladı, onlara nutuk çekti, dünyaya mesaj yolladı kendince.

    Dünyanın demokrat ve barışçı insanları ise sokaklarda, ana caddelerde ve ana meydanlardaydı. Başlarında nutuk çeken siyasiler yoktu. Kimse onları zorlamadan yollara döküldüler. Onlar seslerini tüm duyarlı insanlara ve duyarsızlara duyurmaya çalıştılar.

    Demokrasi ile cumhuriyetin farkı bu işte.

    • Yüzüncü Yıl’a bugün itibarıyla girdik. Yüz yıl önce iki büyük savaştan çıkıp kurdu atalarımız bu ülkeyi. Yüzyıl, devletlerin ömrü için bir politik eşik olarak kabul edilmesi açısından önemlidir. Bunu, siyaset bilimi ilkeleriyle matematiksel formül gibi izah etmek mümkün değil elbette. Gelgelelim bir ülkenin, kuruluşunun yüzüncü yılını tamamlaması, yani milletin arketipsel, mistik ortak değerlerinin, bir başka deyişle bekasının sigortası olan kolektif ruhunun yansıdığı/yansıtıldığı devletin ömrünün yüz yılı aşması kritik bir milattır.
      İşte böyle bir miladın başlangıcında bizi yine savaşla tehdit ediyorlar. 16 Mayıs 1919’da İstanbul Karaköy’den Bandırma Vapuru nasıl çıktıysa, bugün de 100 tane donanma gemimiz İstanbul Boğazı’ndan geçecek. Artık 100 ya da 104 yıl öncesine göre çok daha güçlüyüz. Samsun’da bir İlk Adım Anıtı vardı, Cuma günü Karaköy’e de yerleştirildi. İstanbul Valisi Davut Gül, anıtın açılışında önemli bir şey söyledi. “Bu vatanın tesadüfen elimize geçmediğini bilmemiz gerekiyor” dedi. Hayatta hiçbir şey tesadüf değil de, bu coğrafyada ayakta kalmak hiç değil. Vali Gül, “Birlik ve beraberliğimizi güçlendirerek Türkiye Yüzyılı’nın sonunda dünyanın 10 güçlü ülkesinden biri olduğumuzu torunlarımız, yavrularımız görmüş olacak” dedi. Beyoğlu Belediye Başkanı Haydar Ali Yıldız’ın şu cümlesi de bugünle, konumuzla doğrudan bağlantılı: “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere emanet ettiği Cumhuriyetin Yüzüncü Yılında, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Türkiye Yüzyılı’ söylemiyle hepimize yüklediği bir sorumluluk var.”

    • Cumhuriyet bir yönetim şeklidir. Ancak her Cumhuriyet sistemi halkın egemenliğini yansıtmadığı için demokratik değildir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti halkın iradesinin üstünde hiçbir iradeyi tanımayan demokratik yönetim sistemine sahiptir. Demokratiktir çünkü halk kendi yöneticilerini kendi iradeleriyle belirler. Cumhuriyetçidir çünkü halkın iradesini temsil eden bir meclise ve meclisten çıkan hükümet gibi demokratik araçlara sahiptir. Ama nihayetinde bunların hepsi milletimizin hür ve bağımsız olma karakterinin yansımasıdır.

      Demokratik Cumhuriyet sistemi emperyalizmin hiç sevmediği, hoşlanmadığı bir yönetim şeklidir. O yüzden emperyalist güçlerin demokrasi adı altında aslında ne tür yönetim sistemlerine sahip oldukları iyice araştırılmalı, toplumumuza ve gelecek nesillere gerçekçi olarak anlatılmalıdır. Emperyalistler için demokratik cumhuriyet sistemi adeta bir kabustur çünkü bu sisteme sahip toplumlar gelişmeye açık ve sosyolojik açıdan kendilerini sürekli olarak yeniden üretebilmek kabiliyetine sahiptirler. Millidirler ve değerlerinden vazgeçmezler. Bu yüzden satın alınmaları mümkün değildir. Dolayısıyla emperyalizm karşısında en güçlü duruşu sergileyebilecek ve en çetin mücadeleleri verebilecek toplumsal özelliklere sahiptirler. Ayrıştırılmaları zordur. Bireyler hangi fikre sahip olurlarsa olsunlar ortak milli eksen etrafında kolaylıkla ve hızlıca birleşebilirler. Günümüz küresel sistemi içerisinde yer alan devletlere bakıldığında Demokratik Cumhuriyet sistemine sahip ulusların hem kendi içinde ve hem de dışarıya karşı oldukça güçlü bulundukları, diğerlerinin ise içte ve dışta emperyalist odaklara çoğunlukla sembiyotik tarzda bağımlı ilişkiler geliştirerek yaşamak zorunda kaldıkları görülür.

      Bugün İsrail’in Gazze’de yaptığı barbarlıklar aslında onlarca yıldır kendi milli eksenleri dışında yaşayan özellikle Ortadoğu toplumlarının emperyalistlere karşı güçlü bir etki üretememesinin sonuçlarıdır. Maalesef önümüzdeki yıllarda da Ortadoğu başta olmak üzere Müslüman olsalar bile çoğu ülkenin İsrail ve ABD’ye olan derin bağımlılıkları pek değişmeyecek gibi görünüyor. Birleşmiş Milletler deseniz adeta içi boş bir teneke kutusuna dönmüş durumda. Akbabalar gibi Gazze’nin etrafına gemiler uçaklar füzeler gönderenlerin ve bunlara karşı bölgedeki proksilerine el altından ölüm araçları yollayanların aslında Gazze umurlarında bile değil. Acaba pastadan nasıl pay kaparız derdindeler. İslam coğrafyası diye tarif edilen geniş alanlardaki çoğu Müslüman devletin büyük bir ayrışma içerisinde olduğunu ve bu nedenle İsrail’e karşı etkili şekilde karşı koyamadıklarını üzülerek görmekteyiz. O yüzden geçmiş tarihi birikimlerimizle birlikte Türkiye Cumhuriyeti büyüme yolunda ilerledikçe ve gelişmesini her geçen gün daha fazla tamamladıkça aynı zamanda başta Filistin halkı olmak üzere bütün mazlum toplumların da daha fazla ümidi haline gelmektedir. Demem o dur ki; “Türk, Övün, Çalış, Güven”.

      • tanımında Cumhuriyet ve Demokrasi kavramları iç içe geçmiş durumda. Cumhuriyeti bu şekilde tanımlayanlar az değil, ancak dünyadaki örneklere bakınca “halk tarafından seçilmiş bir temsilciler meclisin bulunduğu, yasama, yürütme ve yargı şeklinde kuvvetler ayrılığına dayanan bir yönetim ve tabii hesap verebilirliğin”in olmadığı ama adı cumhuriyet olan bir çok devlet olduğunu görebiliriz. Öte yanda hala bir hanedanın (sembolik ve tarafsız bir kişinin) devleti temsil ettiği ama gerçek anlamda “halk tarafından seçilmiş bir temsilciler meclisin bulunduğu, yasama, yürütme ve yargı şeklinde kuvvetler ayrılığına dayanan bir yönetim ve hesap verebilir kurumların” olduğu demokratik ülkeler de az değil.
        Demokrasi halk tarafından (liderler tarafından değil) seçilmiş bir temsilciler meclisin bulunduğu, yasama, yürütme ve yargı şeklinde kuvvetler ayrılığına dayanan, kurumların ve kuralların esas olduğu, hesap verilebilirlik ilkesinin hayat bulduğu bir yönetim şeklidir; güçlü olanın haklı değil, haklı olanın güçlü olduğu, suçun bireysel olduğu tarafsız ve bağımsız bir adalet sistemine sahip olan, kimsenin kimseye üstün olmadığı, her vatandaşa eşit muamelenin yapıldığı, tek tipçiliği, tek particiliği, tek adamlığı reddeden, özgürlükçülüğü ve çoğulculuğu hedefleyen bir yönetim anlayışıdır.
        Cumhuriyet, monarşi ve demokrasi kavramları konusunda bayağı kapsamlı bir makaleyi gençlik yıllarında (şimdi nitelikli bir anayasa profesörü olan) Kemal Gözler yazmış, meraklısı okuyabilir, ilginç gözlemler var. https://www.anayasa.gen.tr/cumhuriyet.htm

        • İkinci Yüzyılda Güçlü Türkiye
          İsmail Kara’nın “Şeyh Efendi’nin Rüyasındaki Türkiye” kitabında resmettiği Türkiye, temel çatışmaların anlaşılması adına önemlidir. Rüya metaforu üzerinden ortaya koyulan tablo, rejimin baskıcı ve otoriter tavrına rağmen rejimle barışık bir düzenin varlığının tercih edildiğini göstermektedir. Buradaki gaye, kuvvetli eleştirilere rağmen rejimi ayakta tutmak ve gerekli koşullarda ıslah mekanizmasını harekete geçirmektir. Bu nedenle rejimin belirli tehditlere maruz kaldığını söyleyerek bu söylem üzerinden bir çatışma yaratma kültürünün son bulması ve Türkiye paydasında buluşulması güçlü ve demokratik bir rejim için olmazsa olmazdır. Son olarak Türkiye’nin maruz kaldığı güvenlik eksenli meydan okumalara cevap verebilmesi ve ikinci yüzyılda küresel bir güç olabilmesi, bütün toplumsal kesimlerin kapsama alanında olduğu ve halk egemenliğinin daha fazla hissedildiği bir demokratik Cumhuriyet ile mümkün olacaktır. Aksi durumda Cumhuriyet, belirli bir topluluğun ya grubun iktidarında dışlayıcı bir sistem de üretebilmektedir.

  12. Cumhuriyeti kutlarken özellikle Muhafazakar kesime bir iki çift laf söylemem gerekiyor.
    Genel olarak Cumhuriyete geçişi sağlayan Mustafa Kemal Paşaya karşı muhafazakar kesim mesafe koyuyor Ona gereken değeri vermiyor . Oysa yaşanan bu son Filistin olaylarında bile
    ONUN nekadar değerli olduğunu anlamamız gerekiyor.Savaşlardan yorgun düşmüş,toprak kaybetmiş ,yıkılmış bir ulusa güven vermiş ve geleceğini kurtarmış Ona karşı neden mesafe koyuyoruz. Örneğin bu 100. yıl kutlamalarında cumhuriyeti kuranlar için Cuma namazında hutbe okutulamazmıydı veya mevlit okutulamazmıydı Neden ?
    Yuzyaşını doldurmuş cumhuriyetin fertleri olarak durup biraz düşünmemiz lazım .Şükürki sağlam bir devletimiz var canımız namusumuz emin ellerde.
    Şöyle etrafımıza bakalım Suriye , ırak lübnan iran ne halde .
    Evet cumhuriyete sahip çıkalım ve onu bize emanet edenlere gereken itibarı gösterelim.

    • Atatürk, parasını bizzat cebinden vererek bu gün hala en muteber olan Elmalılı Hamdi Yazır tefsirini ve Sahihi Buhariyi Türkçeye çevirterek
      bu millete armağan etmiştir !
      Dinci geçinenlerin hiç birinin bundan haberdar olduğunu sanmıyorum!

    • Genel olarak Cumhuriyete geçişi sağlayan Mustafa Kemal Paşaya karşı muhafazakar kesim mesafe koyuyor Ona gereken değeri vermiyor… Ahmetciğim bunun nedenini hala anlayamadın ise sen bu ülkeyide toplumunuda tanımiyon ,okumuyon….özgür ve bilimsel düşünemiyon… hassasiyetlerin yok ,ezberlerin var…..

      • Canım kardeşim, madem ki sen biliyorsun sitem edeceğine
        keşke söyleseydin de hepimiz istifade etseydik !

  13. CUMHURİYETİN BAYRAMINI BİLE YOK ETTİLER
    Şeklen “güya” bayram kutluyorlar.
    Cumhuriyetimizin 100. yılı böyle mi kutlanır?
    Öncelikle 100. yıl kutlamaları ile ilgili bir kanun çıkartırsın.
    Tamam TBMM’yi devre dışı bıraktın.
    En azından bir kararname çıkarırsın.
    “Cumhuriyetimizin 100. yıl Kutlamalarına Dair Kararname”
    Kutlamalar için bir bütçe ayırırsın.
    3 gün resmi tatil ilan edip kutlama programı oluşturursun.
    Dünya’nın her yerinden sanatçıları davet edersin.
    Bir futbolcuya bile milyonlarca dolar-euro para saçıyoruz.
    Bahsettiğim kutlama bütçesi için, milletimizin anasına sinkaf eden çetelerin “tek kalemde silinen” vergi borcu yeter de artardı bile.
    Evet yok etmedikleri olumlu ne kaldı?

    • Türkiye Yüzyılı ne demek?
      Başkan Erdoğan’ın ilan ettiği TÜRKİYE YÜZYILI, 29 Ekim 1923 günü Atatürk tarafından ilan edilen ve yüzyılını tamamlayan Cumhuriyetimizin ikinci halkasıdır. Büyük Türk Milletinin gelecek 100 yıl yürüyüşünün yol haritasıdır. Bir vizyondur. Bir gelecek yüzyıl perspektifidir.
      Bir ülküdür. Maziden atiye kurulacak köprüyü işaret etmektedir.
      Atatürk’ten Erdoğan’a ve geleceğe yönelik köprü, sağlam tutulursa Türkiye Yüzyılı vizyonunun hayata geçirme azmi çok güçlü olacaktır. Başkan Erdoğan, bu köprünün önemini TBMM’de çok güzel dile getiriyor: Geçen 21 yılda Türkiye’nin kalkınma ve demokrasi altyapısının eksiklerini tamamlayarak bu doğrultuda atılacak daha büyük adımların zeminini hazırladık. Hamdolsun artık Meclis’in kapısına kilit vurulduğu, milletvekillerinin istiskale maruz bırakıldığı, Başbakanların ve Bakanların idam sehpasına gönderildiği, vesayetin millî iradeyi hiçe saydığı dönemler geride kaldı. Şimdi önümüzde yeni bir görev ve yeni bir fırsat var. ‘Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir.’ ilkesinin hakkını vererek, son yıllarda elde ettiğimiz tarihî, siyasi ve askerî başarıları yeni kazanımlarla daha da ileriye taşımak görevimizdir.
      Türkiye Yüzyılı’nın ruhu, ATATÜRK’ün başlattığı BAĞIMSIZ TÜRKİYE YÜRÜYÜŞÜ’NÜ BAŞKAN ERDOĞAN LİDERLİĞİNDE BÜYÜK VE BAĞIMSIZ TÜRKİYE MOTTOSUYLA tamamlama kararlılığıdır.
      Bugün artık, kendi başına koşan Türkiye var. Dünya sahnesinde büyük güç olmak isteyen Türkiye var. Bölgesel güç küresel aktörlük yolunda emin adımlarla yürüyen Türkiye var. Küresel siyasetin önde gelen belirleyici aktörlerinden Erdoğan liderliğinde ülkemiz, 2053’te BÜYÜK TÜRKİYE, 2071’DE KIZIL ELMA’YI HEDEFLEMIŞTİR. ZAFER İNANANLARIN OLACAKTIR.

      • Nice yüzyıllara inşallah…
        Türk milleti sen çok yaşa!
        Türk devleti sen çok yaşa!

  14. Ben de kutluyorum fakat ici bos bir cumhuriyet nerdeyse insanlarin Can ve mal guvenligi Yok sokaklar cetelere teslim tv ve yazili basindan izleyip duruyoruz siz üc ceyrek Asir gørdunuz bende iki ceyrek ben demokrasiyi hak ve hukuku avrupada tanistim her 10 yilda bir inkilap yapan ve kendi halkina silah dogrultup efelenen askerler devlete ayar ceken derin devletciler mi kafasina gøre isyapan ve kendini devletmis gibi tanitanlari mi dersin bak arkadas bu herseyi alt üst olmus tek Adam yønetimi cumhuriyetin kutlu olsun yalniz o bølgede birseyler olacak belkide bir savasin icinde kendimizi bulacagiz Allah korusun

    • AK Parti, Cumhuriyet ile iktidar oldu.
      Erdoğan, Cumhuriyet ile halkın yönetici Cumhurbaşkanı seçildi.
      Cumhuriyet sayesinde Ayasofya asli hüviyetine, fethin sembolü cami olma asliyesine kavuştu.
      AK Parti iktidarı ile Cumhuriyet, milli iradenin yoluna girdi.
      Cumhur İttifakı ile Cumhuriyet, diriliş ruhuna kavuştu.
      Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile cumhur ve Cumhuriyet kenetlendi, kucaklaştı.
      Nehir yatağını buldu.
      CHP zihniyeti, Cumhuriyet’i halka rağmen yönetmenin manivelası olarak kullanmaya kalktı.
      Baskılarla, zulümlerle, darbelerle, milli iradenin önüne engeller konuldu.
      Cumhur ile Cumhuriyet arasına; laik-dindar, Türk-Kürt, Alevi-Sünni duvarları çekildi.
      AK Parti iktidarı bu duvarları yıktı.
      Milli birlik ve kardeşlik; her türlü sabotaja, komploya, tuzağa, PKK, FETÖ terörüne rağmen en güçlü şekilde muhafaza edildi/ediliyor.
      Vatan müdafaası için, sınırlarımızın güvenliği için, Cumhuriyet’in verdiği güçle ordumuz kahramanlık destanları yazıyor.
      Milletimiz de, devletimiz de biz Cumhuriyet’ten razıyız.
      Ama burada durulmayacak.
      Cumhuriyet’e yakışan demokrasi tacının takılması için; milletimizin birliğini, farklılıklarımızın zenginliğini, mana köklerimizi koruyan, yücelten bir sivil anayasa için yeniden yollara düşülecek.
      2053 ve 2071 vizyonlarımızın temelleri atılıyor. “Türkiye Yüzyılı”nı inşa etmekte kararlıyız.
      Yaşasın Cumhuriyet.
      Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti…

  15. Sayın yazar “… bugün de teknoloji devriminin uzağındayız.” dediğine göre,
    türk malı akıllı cihazımız TOGGdan haberi yok galiba? Ukraynada adına marşlar, şarkılar bestelenen yüksek teknoloji ürünü, yerli ve milli iha/sihalarımızı duymamış olabilir misiniz? Yine tümüyle türk mühendislik eseri olan yeni haberleşme uydumuz 6A yı da mı duymadınız? Elektrikli milli trenimizi, milgemi, tcg anadoluyu kim yaptı?
    Efendim?
    Estek köstek…

    • Teknoloji uçtu da biz niye fakirleştik peki. En kötü araba milyon TL, maaşlar 15-20 bin TL. Yemesen içmesen 4-5 yılda bir kötü araba ancak alabiliyorsun. Hani nerede TOGG’lar, ortada bir kaç göstermelik var. Ona binen de tuzu kuru üç beş vatandaş.

    • 2023 hedefi tutmadı, şimdi hedef oldu 2053. Ama boşa çaba. Hiç bir hedefi tutturacak kapasiteniz yok. Boş yapmayı bırakın.

Yoruma kapalı.