You are currently viewing Dışişleri bakanı “Yeniden Asya” dedi.. Dedi de iyi mi yaptı? AK Parti’nin 18 yılına bu gözle bakalım…

Dışişleri bakanı “Yeniden Asya” dedi.. Dedi de iyi mi yaptı? AK Parti’nin 18 yılına bu gözle bakalım…

Bakmayın adının ‘dış politika’ konulmasına; aslında bir ülkenin dış politikası o ülkenin içerisini en fazla etkileyen tercihlerini yansıtır. En kalıcı politik çizgi de hep o alanda yaşanır; iktidarlar gelir geçer, ülkelerin dışa dönük politikalarında büyük çapta bir değişiklik olmaz. Dış politikayı daha fazla ciddiye alan iktidarlar olur ve bu yüzden sıkıntılar da yaşanabilir; ancak dış politikayı hafife alan iktidarlar da fazla uzun ömürlü olamıyor.

Türkiye Cumhuriyeti’nin geleneksel dış politikası, yerine kurulduğu Osmanlı İmparatorluğu’nun nihayetine doğru yaşanan sarsıntıların etkisini üzerinde taşıyor. Bu durum, bizim ülke olarak hem şansımız, hem de en ciddi sorunumuzdur. Savaşlardan kaçınırız ülke olarak, başka ülkelerin iç işleriyle fazla ilgilenmeyiz, yönümüzü Batı’ya çevirmişizdir. Ülkemiz sınırları dışında yaşayan aynı ırk, din, hatta ülküye sahip unsurlara sahip çıkmaktan da, içeride de kendilerine farklı bakan ve öyle bakılmasını isteyen vatandaşlara kulak vermekten de kaçınırız.

‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ sloganı bunu ifade eder.

Cumhuriyet’in bir asra yaklaşan tarihinde izlenen dış politik çizgisinde esas, yukarıdaki paragrafta özetlenen genel bakıştır. Bu genel bakışa ters düşen yaklaşımları deneyen ya da denemeye çalışan iktidarlar olmuştur, ancak onların bu yoldaki çabalarının kalıcılık kazandığı söylenemez. Kimi zaman bizim hareket kabiliyetimizin sınırlı oluşu, kimi zaman da hedeflenen yeni dostlar ve düşman bellediklerimizin verdikleri tepkiler yüzünden istenen sonuçlar alınamamıştır.

AK Parti geleneği esnetebildi

AK Parti’nin neredeyse 18 yılı bulan uzun iktidar süresinde dış politik çizginin sınırlarını esnetmek, ilgi alanını genişletmek için özel bir çaba gösterdiği söylenebilir. Daha önce uzak durulan yakın coğrafya ile samimi ilişkiler kurulmaya, Batı’ya dönük -neredeyse bağımlı- tek boyutlu tercihe yeni boyutlar kazandırılmaya çalışıldı bu süre içerisinde. Bunun yararı da pek çok alanda görüldü. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) geçici üyeliğine, Türkiye, 192 üye ülkeden 151’inin oyunu alarak seçildi (2008); bu BM tarihinin rekorudur. Türkiye’nin gösterdiği aday (Ekmeleddin İhsanoğlu), İslam İşbirliği Teşkilatı’nda en uzun süreyle genel sekreterlik yapan kişi oldu. 

Çeşitlendirilmiş dış politikanın kazandırdığı itibarın ekonomide de yararlarını gördü ülkemiz; son birkaç yılı dışarıda bırakacak olursak, tarihimizin en sıcak yabancı ilgisini, ekonomimiz, ondan önceki 10 küsur yıl boyunca gördü.

Gelişmelerin sağladığı özgüvenle ülkemiz kronik hal almış sorunlarını çözme yolunda adımlar da atabildi.

‘Komşularla sıfır sorun’ o dönemin temel ölçüsü haline geldi.

Ve Türkiye bütün bunları Batı ile arayı bozmadan gerçekleştirebildi. Aynı dönemde Avrupa Birliği (AB) ile üyelik müzakerelerinin başlaması da bunu gösteriyor zaten.

Bugün ise farklı bir noktadayız. 

Esnetilen ve bir çok alanda yararı da görülen dış politikaya kazandırılmış yeni boyutlardan en önemlileri işlemez durumda. Yakın çevremiz kadar uzak coğrafyamızdaki sorunlar da içinden çıkılmaz işaretleri veren birer yumağa dönüştü. Aramızın iyi olduğu ülkelerin sayısı parmakla gösterilebilecek kadar azaldı. (2014 yılında ülkemiz yeniden BMGK geçici üyeliğine aday oldu; üçüncü turda Türkiye ancak 60 oy alabilirken 121 oy alan İspanya o görev için tercih edilmiş oldu.)

Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil eden siyasiler bir aralar zamanlarının neredeyse yarısını Batılı başkentleri ziyarete ayırırken, şimdilerde o tür ziyaretler pek olmuyor. Doğu’da da davetine mazhar olunan ülkelerin sayısı giderek azaldı.

‘Yeniden Asya’ ne demek?

Konuyu üzerinde düşünmeye değer bulmamın sebebi, Dışişleri bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, bayramın hemen öncesinde, “Yeniden Asya” şiarını gündeme taşıması oldu. İktidar partisinin galiba köklü tercihini yansıtan bir ibare bu. Bu sloganla kast edilenin, yakın komşumuz Rusya ve uzak coğrafyadan Çin ile ilişkilerimizi artırma niyeti olduğu aşikar.  

Elbette Rusya ve Çin dış politikada önemleri ihmal edilemeyecek iki ülke. Türkiye’nin de bu ülkelerle daha yakın ilgilenmesinde hiçbir mahzur yok. Ancak, AK Parti’nin iktidarının ilk bölümünde -hiç değilse 2012’ye kadar- geleneksel dış politik çizgiyi esneterek ülkemize kazandırdığı çok boyutluluk, bu açıklama ile, yeniden tek boyuta indirgenme yolunda olduğumuz anlamına geliyor.

Tek boyutun ‘Batı’ olması kadar ‘Doğu’ haline gelmesi de doğru değildir. Tek boyutlu dış politika doğru değildir. Ülkemiz geçmişte yaşadığı sıkıntıların -hatta daha fazlasını- bu tercih istikametinde oluşacak yeni dış politika çizgisinde bulunurken yaşayabilir. Doğru olan, ‘çok boyutlu’ ve ‘barışçı’ dış politika çizgisidir.

Hatırlatmak istedim.

ΩΩΩΩ