Dün ilginç bir gündü. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Külliye’de ‘ekonomi kurmayları’ denilebilecek isimler ile görüşürken, başkanının o görüşmede bulunduğu Merkez Bankası TL karşısında ateşi tepesine vurmuş doları dizginleme mücadelesi veriyordu…
Ekonomimizin durumuyla yakından ilgilenen bir yabancı haber ajansı, Merkez Bankası’nın ateşi düşürme amacıyla dün piyasaya sürdüğü miktarın 2,5 milyar dolar olduğunu abonelerine duyurdu.
Külliye’deki görüşme sürerken bir ara 14.75 TL’ye kadar yükselmiş olan dolar, neden sonra, günün başlangıcındaki 13.80’ler değerine geri döndürülebildi.
Hiç değilse bir süre öyle kalması için her çaba gösterilecektir.
Neden böyle bir çaba şimdi gösteriliyor?
Sebebi açık: İktidar bu yılın enflasyon oranını belli bir sınırda tutmak istiyor. Doların gemi azıya alması, daha doğrusu yerli ve milli para birimimizin değer kaybetmesi, hayatı pahalı hale getiriyor. Bu da enflasyon demek. Asgari ücretten memur ve emekli maaşlarına kadar her şey geride bırakılan yılın enflasyon rakamına göre hesap ediliyor.
Enflasyon dizginlenemezse maaşlara ve ücretlere hükümet tarafından ilan edilecek zam yüzünden öngörüler bir kez daha yanlış çıkacak, zamlarla sevinmesi amaçlanan geniş kitleler tatmin de edilemeyecek…
Döviz rezervlerinden birkaç milyar bunun sağlanması için feda edilebiliyor.
Kalıcılık kazanamasa bile…
Neden kalıcılık kazanamayabilir?
Bunun sebebi de yapılmak istenen son bir-iki yıl içerisinde defalarca denendiği için biliniyor: TL’nin değerinin düşmesini durdurabilmek için Merkez Bankası’nın kamu bankaları aracılığıyla piyasaya dolar sürmesinin hemen hiçbir olumlu etkisi olmadı; muhalefetin “Nerede?” diye sorup durduğu 128 milyar dolar dün gerçekleştirilen müdahaleye benzer girişimler sonucu harcanan miktardır.
Piyasalara dolar sürerek TL’nin değerini koruyabilmek kısa süreliğine işe yarasa da dolar sonradan başını alıp gidiyor.
Her müdahale, tasarrufların bir miktarının daha dolar mevduatına dönüşmesi sonucunu doğuruyor.
Ekonomistler bunun sebebinin de faizi düşürme arzusu olduğunu söylüyorlar. Dolar kurunun TL karşısında yükselmesi enflasyonu tetikliyor, bunu TÜİK’in her ay başında açıkladığı enflasyon oranlarından bile görebiliyoruz. Kasım ayının TÜİK tarafından ilan edilen enflasyonu yüzde 20’nin üzerindeydi. Faiz ise Merkez Bankası tarafından bir ay önce yüzde 15’e indirilmişti.
Bankaların mevduatlara yüzde 15 faiz uygulaması, enflasyonun yüzde 20’inin üzerinde -başkalarının hesabına göre çok daha üzerinde- olduğu günümüz ortamında, tasarrufların enflasyon karşısında erimesi sonucunu doğuruyor.
Tasarruf sahipleri birikimlerini koruyabilmek için TL’den kaçıyor, yabancı paralara sığınıyor…
Dolara ve Euro’ya hücumun TL’nin değerini olumsuz etkilemesi kaçınılmaz oluyor.
Ekonomi bir bilim ve bu konudaki kuralları kaçınılmaz sonucu getiren etken…
Külliye’de dün gerçekleşen görüşme bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından mı istendi, yoksa içlerinde kamu bankalarının genel müdürleri de bulunan ekonomi kurmayları mı böyle bir talepte bulundu?
Sorum tuhaf gelebilir, fakat kuşkum bir tespitimden kaynaklanıyor.
O da şu: Ülkemiz ekonomisinin kilit taşlarını teşkil eden siyasi ve bürokrat kimlikli yetkililerin, şimdiki görevlerine atanana kadar açıkladıkları olumsuz gidişle ilgili kanaatlerini, soruna daha yakından bakıp işleyişi görmeleriyle birlikte değiştirdikleri fark ediliyor.
Merkez Bankası başkanı ile Hazine ve Maliye Bakanı sözgelimi…
Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati’nin Habertürk’ten Sevilay Yılman’a açıklamaları bana bunları düşündürdü.
Daha önceleri ekonomideki sıkıntılardan ‘dış güçleri’ gönül rahatlığıyla suçladığı bilinen yeni bakan, “Çok net söylüyorum” keskinliğiyle “Dışarıdan herhangi bir saldırı yok; içeride birkaç manipülatif, spekülatif işlem var” diyebilmiş.
Doğru bir tespit bu ve spekülatif, manipülatif işlemlere açık haldeki ekonomimizi bu durumdan kurtarmak gerekiyor. Her müdahale manipülatör birilerine kaynak aktarımını getiriyor çünkü.
Orada da kalmamış yeni bakan. “Bizim modelimiz Çin modeli, Güney Kore modeli değil; bu Türkiye modeli, bize özgü bir model” dediği yeni deneme için “Ya bu modeliniz tutmazsa?” sorusu kendisine yöneltilince verdiği cevap göz açıcı:
“Üzülürüm. Çünkü ya kahramanı olacağım çocuklarımın ya da boynu bükük bir şekilde eve döneceğim ve onların da boynunu bükmüş olacağım. Ben eve boynu bükük dönemem. Çünkü eğer öyle dönersem, bilirim ki, sokaktaki vatandaş, Dicle’deki çoban artık benden umudunu kesmiştir. Boynum bükülürse, işçilerin artık mutlu olmadığını, patronların benden nefret ettiğini, siyasete ve Türkiye’ye zarar verdiğimi düşünür, üzülürüm.”
Eğer Külliye’deki görüşmeye davet Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan gelmişse, sebebini, bakanın kamuoyuna yansıyan bu sözlerinde aramak gerekir.
“Ya herro ya merro” demekte yeni bakan…
Bakanın yeni uygulamadan ‘deneme’ olarak söz etmesi muhalefetten eleştiri çekti, ancak açıklamasının esas üzerinde durulması gereken yönü sorumluluk anlayışını dışa vurmasıdır. Sorumluluk taşıyana kadar var olan görüşleri, başarısızlık halinde faturanın kendisine çıkarılacağı bilinciyle besbelli farklılaşmış.
Altı ay içerisinde ülke ekonomisini düzlüğe çıkaracağı iddiasıyla benimsenmiş ‘model’ eşi-benzerine başka yerlerde rastlanmamış bir ‘deneme’ gerçekten ve her daha önce denenmemiş model gibi, başarıya ulaşması kadar -hatta ondan çok daha fazla- başarısız olma ihtimali de var.
Unutan yoktur ama yine de hatırlatayım: Bir gün sonra Merkez Bankası’nın Para Politikaları Kurulu faizle ilgili kararını yenileyecek.
Beklenen, kamuoyuna kesin ifadelerle yansıtıldığı gibi, bir miktar daha faiz indirimine gidilmesi…
Dünkü görüşme kimin fikri olursa olsun, görüşmede konuşulanların etkisi 48 saat içerisinde anlaşılacak demektir.
Siyasi sonuçları da olacak o görüşmenin…
ΩΩΩΩ
Eldeki paranın değerinin korunması için dövize veya altına ilk defa sığınmıyoruz.
Aylık alarak geçinmeye çalışan biri olarak; 1990 lı yıllarda da maaşı alır almaz mark alıp lazım oldukca bozdurup ay sonunu öyle getiriyordum.
Ülke olarak borç sarmalındayız ve bundan da bir türlü kurtulamıyoruz.
Allah hepimizin yardımcısı olsun.
Bu vatan bizim. Anca beraber kanca beraber demiş atalarımız.
Terketmeyeceğiz.
Nureddin Nebati’nin bu konuşması bile başlıbaşına bir sorun.Yani ne demek sizin bir maaşınız var,benim işçilerim,işyerlerim var ben daha çok zarar ederim,ben hepten batarım.Peki kırkbin işçisi olanın batışı nasıl olacak,ülkenin batışı nasıl olacak.
Ülkemizin geleceği senin zar atma,kumar oynama yerin değil?Derhal istifa etmelisin.
Hasan Öztürk AKP yanlılarının nasıl biri olduklarını özetlemiş.
Nagehan Alçı yurt dışına gitme hazırlıklarına başlamasına kılıf uydurma yazılarına başlamış.
AKP yi onlar kadar bilemeyiniz ne de olsa…
HEM GAZA, HEM DE FRENE BASMAK.
Araç kullanıyorsunuz.
“Aynı anda” hem gaza hem de frene basarsanız ne olur?
Benim aracım manuel.
Bir tanıdığım yeni otomatik vites araç(C-5) almıştı.
Manuel alışkanlığı ile sağ ayağı ile gazı kullanırken, sol ayağı ile debriyaja basma refleksi ile aynı anda frene basınca araç olduğu yerde durdu ve “kendini kilitledi”. Tanıdığım servisi aramak zorunda kaldı. Bereket servisin gelmesine gerek kalmadı. Servis elemanlarının yönlendirmesi ile aracı calıştırabilmiştik.
Şu anda ekonomide yapılan tam da bu:
1—Adeta kurun arması için politika faizi indiriliyor. Gerçekte faiz de inmiyor. Zira tahvil faizleri %21-22.Konut dışında diğer faizler de çok yüksek. Konutl faizlerinde de sadece markalılar.
Yani sadece gösterge(göstermelik) politika faizi indirilerek, yani gaza basılarak kurun yükselmesi sağlanıyor. Biraz saftiriğe yatarak bu kastedilmese bile göz göre göre bu sonuca varılıyor diyelim.Yani kura tam gaz veriliyor.
2— Aynı anda bu kez kuru düşürmek için emanet(swap) dövizlerle piyasaya müdahalede bulunuluyor. Yani bu kez de freni köklüyorlar.
Bir de Dünya doğalgaz ve petrol üretiminde birinci, buğday üretiminde üçüncü olan Rusya bile beklentilerin de üzerinde faiz artışına gittiği, yani kemer sıkıktığı bir ortamda bizimkiler faiz indirimine gidiyorlar.
Yani görüş mesafesi 20-30metreye inmiş. Bizim kilometre göstergesi 120-150 üzerinde.
Gılıçtaroğlu çıkarsa bu işin arkasından hiç şaşırmam??? İmamoğlu da arkasından ???
Zaten buymuş gizli plan, gılıçla hücum edip…
Fakat, İmamoğlu nu taktir ettim. İlk günden beri çark etmedi. hep dedi, yaptırmam da yaptırmam.
Oysaki hükmeden ler öylemi, ya tutarsa!.. misali ???
Muhalefet bile anladı ekmeğin neleri önüne katıp götürebileceğini, bir sel gibi, bir tek anlayamadı patates soğan dan sonra şimdide yağda yağsız soğan?
Dolarla TL tahterevalli oynarken ve sonunda TL devamlı değer kaybederken kafayı faize takmak biraz gülünҫ oluyor.
Devamlı değer kaybeden TL ile ticaretin zorlukları ön planda duruyor ama, TL ile nasıl kredi, hayat sigortası hesaplayacaksın. Zorunlu trafik sigortalarının verdiği hasar teminatları artan araҫ fiatlarının yanında gülünҫ rakamlar oldu. Bu örnekleri bütün endüstri sektörlerine yayabiliriz.
Senelerdir TL sürekli değer kaybederken, Türkiye’den Almanya’ya gelen eṣya ve besin maddelerinde göze batan bir ucuzlama yok. Alıṣveriṣ yaptığım Türk marketler, aldıklarını toptancılara Euro ile ödüyorlar ve tüketiciye’de Euro ile satıyorlar. Burada Euronun değerinde bir değiṣiklik yok. Toptancıların Türkiye’de ödedikleri fiyatları bilmiyorum.
https://www.lebensmittelzeitung.net/industrie/nachrichten/wechselkurse-firmen-besorgt-nach-absturz-der-tuerkischen-lira-162862
İbrahim Kahveci, kaç yıldır duvara konuşup, suya yazıyor hissi ile artık olayı bir ileri boyuta götürmüş. Adamı ekonomi yazarlığından toplumsal çöküş uyarısına kaydıran zaman ve zemin, İMF’yi benim dedem kovmuştu. Sonra gene İMF’yi bu sefer kılıç kalkan ekibi gösterileri ile dedem çağırdı lakırdısına kadar gidecek.
Kahveci alenen bürokrasi içinde yer alan icracılara, inanmadıkları şeyleri yapan polit büro düdüklerine diyor ki:
“İnanın ben de bir şey söyleyemiyorum.
Sokakta vatandaş ile söyleşi yapanları dahi eve tıkmaya başladıysak durum sadece ekonomik değil, bilesiniz…
Demokrasi dışında arayışları harekete geçirdiğimiz de izlenmektedir.
Ama yarın herkes anılacaktır.
Baban kimdi?
Sorulduğunda aslında en büyük mirasın ne olduğunu o soruya başı dik cevap veren evlatlar söyleyecektir.
Başka miras yoktur.
Ülke çökerken neredeydiniz sorusuna da cevabı siz vicdanınızda verin. Bunun cevabını evladınıza bırakmayın derim.”
“Ey iman edenler, yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir gazap nedenidir.” (Saf, 61/2-3)
Sebil abi, yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır:))))
Nurettin ismi bana Nasrettin hocayı çağrıştırdı. Ha Nurettin hoca, ha Nasrettin hoca…
Göle maya çalmak gibi bir şey bu -Türkiye ekonomik modeli-; “Ya tutarsa!”…
Merhum, gölün maya tutmayacağın biliyordu elbette ama bir umuttur yok(sul)luğa gidilen yolda bir “göl kadar yoğurd”a sahip olmak hayali. Halbu ki, ihtiyaç olunan kadar yoğurdu elde etmek için çaba göstermek en gerçekçi olanı değil midir?
Yıkmak yapmaktan daha kolaydır. Tadilat yaptığınız binaya/eşyaya yanlış bir dokunuş onarılması zaman alacak yıkıma/arızalara sebep olabiliyor. Ancak alanında çok ehil bir usta en az zararla ve de orijinaline yakın bir onarım gerçekleştirebilir. Aynı tadilat/onarım konusunda usta olsa bile birden fazla ustayı! işin içine sokmak, iş sahibinin ne istediğini bilmediğinden veya çok bilmişliğinden olsa gerek hep olumsuz sonuçlar verecektir. Ta ki, “cana tak” edeceği ana kadar.
Türkiye ekonomisinin, malesef bir onarıma/tadilata değil, uğradığı, yerle yeksan olduğu bir yıkım sonrası, temelleri üzerinde yeniden bir inşaa ihtiyacı var. Damı çökmüş, kolonları kırılmış binanın duvarlarında yapılacak tadilat/onarım işleri binayı ihya etmeyecek, edemeyecektir.
Anlaşılan yeni bakan da “göle maya çalmaya” devam etme niyetindedir. Yıl sonuna kadar, asgari ücret ile maaşlarda yapılacak zamma temel teşkil edecek enflasyon oranını olabildiğince düşük tutulmasına çalışılacak; 4000 TL üzerindeki bir asgari ücretin sevincini hiç değilse yılbaşına kadar yaşamaları için bu kesime mühlet verilecek; maaşlardaki artışa da temel teşkil edecek yılsonu enflasyon oranları, yılbaşından sonra zirve yapacak galiba.
Sanırım Dolar 15 TL ve üzeri bir bantta tutulmaya çalışılacak. Aslında bunu daha önce de belirtmiştim.
MB’nin son 2,5 Milyar Dolarlık müdahalesi, dövizde çok ani tırmanmaları bloke etmek ve bu bandı çok uzun olmayan geniş zamana yaymak, manipülatörlere/spekülatörlere “azıcık sabredin”; yüksek enflasyona, geçim sıkıntısına maruz kalanlara da azar azar uygulanan doz şeklinde “bu sıkıntıya iyiden iyiye alışmaya bakın” gibi bir ekonomi uygulaması gibi.
Gerçekle yüzleşmiş olduk. Ekonomik durumumuzun hali bu. Fakir bir ülkeyiz artık. Azalan varlıkları ile beraber elde kalanının da ucuzladığı bir ülke. İktidarın çabası, erken ya da zamanında yapılacak seçime kadar milli ve hamasi söylemlerle ekonomik tabloyu tos pembe bir görüntü ile sunmak. Gel gör ki, zenginlik ile refahın bir kaç elde toplandığı bu durumda, gıda maddelerine erişimin artık kotaya girdiği/gireceği bir süreçte “soğana muhtaç yiğitler(!)”, ekonomik çürümeyi de iliklerine kadar hissediyor…
Muhalefetin çare olamayışı, aymazlığı da cabası.
“Muhalefetin çare olamayışı, aymazlığı da cabası.” Son cümle içimi yakan kasıp kavuran işte benimde!
Soğanıda çürük patatesleride hatta hormonlu domates leride uydurma satış çadırlarını da çektim sineye..
Amma, içime yediremediğim benim de bu işte?.
Bugün önce ki yazınızdan “Devlette, belediyelerde, bürokraside, akademi dünyasında, medyada, insanlar sürekli bulundukları yerden bir yukarıya çıkma çabasındadırlar; bu çaba o insanların layık olmadıkları ve başarısız olacakları bir konuma gelmelerine kadar sürer.”?
Şirin arkadaş yükselmek için çabalamayıp herkes bulunduğu konumda yan gelip yatsın mı yani?
İşçisin işçi kal/köylüsün köylü kal! kafası…
Gönlünü ; yakışıklı mı yakışıklı bir köylü prensine kaptıran , ona deliler gibi aşık olan şehirli bir genç kız , nihayet onunla evlenerek hayatının en büyük muradına nail olur . Uğrunda her şeye katlandığı sevgilisinin , memleketindeki köyünde yalnız yaşayan annesinin yanına seve seve ve biraz da köy hayatını romantik bularak gelip yerleşirler ve böylece baba ocağında kumrular gibi yepyeni bir hayata başlarlar.
Kendini adeta rüyalarda yaşayan bir prenses gibi hisseden ve çok çok mutlu olan genç kız için bir kaç gün sonra etrafa hakim olan hayvan pisliği kokusu biraz sıkıntı vermeye , kendisini rahatsız etmeye başlar.
Bir gün evin etrafını ve çevreyi dolaşarak kısa bir keşif yaptıktan sonra büyük bir temizlik yaparak bu kokunun kökünü kazıyabileceğini düşünür ve kesin kararını da hemen oracıkta vererek kolları sıvar,işe koyulur !
Yaşlı kayınvalidesi ne kadar ‘Kızım bununla baş edemezsin ‘ dese de yeni gelin kararından dönmez ve günlerce , haftalarca bıkıp usanmadan etrafı temizlemeye, bazı yerleri deterjanlı sularla yıkamaya devam eder , her tarafı istediği gibi pırıl pırıl yapar .
Ve nihayet kayınvalidesine müjdeyi verir ,
– Bak anneciğim , her tarafı temizledim ,artık ortalıkta hiç bir koku kalmadı !
Görmüş geçirmiş olan tecrübeli, yaşlı kadın ,gülümseyerek gelinin yüzüne bakar ve şöyle der,
– Yavrum , sen öyle zannediyorsun, kokunun bir yere gittiği yok , olduğu yerde duruyor ! Sadece senin burnun kokuya alıştı, o kadar !
Selamlar, iyi günler
Dövizin bu seviyelere çıkacağını hiç hesaplamadılardı. sonuç vahim.
TARİHE NOT:
Uzun zamandır dillendiriliyor, dün de kanallar arası geçiş yaparken İslam Memiş isimli yorumcu aynı sözleri söyledi. “Halk dış güçler, pandemi, faiz, nas anlamaz cebine bakar” Üç aşağı beş yukarı bütün yorumcuların söylediği bu. Halkın cebine dokunan gider diyorlar. Bunu ak partililerden de dinledim. Yönetici sıfatına haiz birisi “halk cebine girene çıkana bakar, marketlerde gördüğüne bakar” deyince buraya bir not bırakma ihtiyacı hissettim. Sonunda sabit gelirli ve birikimini hep tl olarak tutan birisi olarak dolar bazında gelirim yarıya indi. Bütün yorumcuların, yazarların belirttiği halk benim işte kardeşim. Fakat dolar 14 değil 114 lira da olsa kılıçtaroğlu ve avanesine oy verecek değilim. Bir eline ay, bir eline güneş verilen Resulün ümmeti olarak bunu burada deklare ediyorum. Bizi bir avuç kömüre bir torba makarnaya oyunu satmak şerefsizliği ile suçlayanlar şimdi de tuvalet kağıdı 140 tl oldu diye oyumuzu istiyorlar. Allah günleri aramızda dolaştırıyor. Biz yine aynı yerdeyiz. Lanet olsun size ve yolunuza…
Sen aynı yerdesin de reis aynı yerde mi?
Ak partili yöneticiler de yorumcularla aynı şeyi mi söylemiş, iyi de bından erdoğana ne, Erdoğan ak partililerin adayı değil ki MHP’lilerin adayı:))))
Einstein a izafe edilir. sinavda onceki yilin sorularini sorunca asitani: Efendim bunlar gecen seneki sorularin aynisi der. bunun uzerine Einstein asistanina su muhtesem cevabi verir: cevaplari farkli.
halk onceki secimdeki halk bu sefer cevap cooook farkli olabilir….
O da bir şey mi? Yıllardır aynı kitaptan sınava girenler, üstelik büyüklerimize ve uzmanlardan fikir almak, kitaba bakmak bile serbestken sınavdan kalıyor, kalacak. Bizim cevabımız hep aynı.
Keçiyi yardan atan bir kuru inattır derler atalarımız.
İnat da bir murattır!!!
Umumen trollerin asabını bozuk görüyorum. Kimi gemiden inmek için ilk limana yetişmeye gayret ediyor, kimi mülaane yapmaya kalkıyor. Halbuki lanet ekranda durduğu gibi durmuyor, sonra gidip sahibini vuruyor.
“Kim izzet isterse bilmeli ki izzet tamamıyla Allah’a aittir. Güzel sözler O’na yükselir; rızâsına uygun iş ve davranışları da O yüceltir. Sinsi sinsi kötülük tasarlayanlar için çetin bir azap vardır ve onların tuzakları altüst olur.” Fatır-10
Aşağınız falan bozuk değil, gayet mutluyuz. Biz 80 lerde %2,5 larda da partimizi destekledik. Yorumlarımı daha önce hiç rastladıysan seçimi Biden destekli muhalefetin kazanacağın söylüyorum.
Siz de ağanızla bir konuşsanız, bu ekonomik oyunlara gerek yok zaten seçimi kazanacaksınız. Millete yazık oluyor.
bir siyaseytcinin uzulmesi neticeyi pek ilgilendirmez. bakanin ifadeleri tamamen caresizlik tukenmislik.
dunyada bu durumda olan ekonomilerde normal.olan enflasyonu dusurecek uretim arzini ve fazlasini olusturmaktir. arz yukselince talep az kaldigi icin enflasyon duser. dusen enflasyona paralel faizde otamatik. duser. uretim kanallarini çin gibi ulkelere bağlayip iceride uretim bitmisse rezev paraya endeksli bir sarmal faiz enflasyon doviz girdabindan kurtulmaniz mumkun degil. suan yasanan budur.
Ayrica dogrudan yatirim icin gelen para rant ekonomisine donustugu icin. uretim 20 yildir zayifladi. mevcut iktidar guven kaybi yasadigi icin ekonomi duzelse bile kaybedecektir… yeni ve bir iktidar lazim. baska cozum beyhudedir. 20 yil once ekilen agaclar simdi meyvesini veriyor. demek ki yanlis agaclar dikilmis.
“dunyada bu durumda olan ekonomilerde normal.olan enflasyonu ….
…. enflasyon duser. dusen enflasyona paralel faizde otamatik. duser. uretim …..
…..faiz enflasyon doviz girdabindan kurtulmaniz mumkun degil. suan yasanan budur.” Demiş yolcu.
***Bakın bir yorumcu bile muhalefetten iyi biliyor çözümü de..
Şeytan üçgeni nide..
Üçlü sacayağını da..
#bir kişi bile yazmamış:
– sözleşme yap döviz den öde..
– senin olmayan parayı harca bol bol..
– tasarruf neyine, ye iç bak keyfine..
Diye!!!
tesekkur ederim. sanirim. iktidar cephesininde bu durumu anlamasi ve uygulamasi lazim.
bu konuyla ilgili haberleri tam okuyamadım, okumaya başladım “ya kahraman olurum ya da boynu bükük evime dönerim” cümlesinde koptum, bir daha da habere geri dönemedim. bütün sektörlere çökmüşler, hangi birini kurtaracak da kahraman olacak acaba!
Sizi yıllardır okurum Fehmi bey..
Bu yazınızda hemen dikkatimi çeken şey,”sen maaş alıyorsun, ne kaybedersin en fazla enflasyona ezilirsin” sözüne hiç değinmemiş olmanız oldu…!!!
Bu “zihniyet” üzerine her halde kitap yazılabilir de,ben de öyle bir kabiliyet yok…
Siz de nedense es geçmişsiniz…Enteresan…
Gerçekten öyle. Ekonomik düzene, sermaye-emek ilişkisine ve ne taraftda durduklarını bir çırpıda özlü ortaya koyan bir sözüydü. Yazarın bunu atlamış olması inanılmaz ya da yazar da sermaye emek ilişkisine öyle bakıyor ve normal karşılamıştır.
Mustafa usta sayın yazar neyi esgeçiyor;
kendisi önce dolarla biyerlerden maaş almadığını defaatle açıkladı zaten, biraz açar mısınız?
Allah kimseyi şaşırmasın. Yapacak hiçbir şeyi kalmayınca hiç kimsenin bilmediği, kendisinin de tam olarak ne olduğunu bilmediği, içini sonradan doldurmaya çalıştığı, bilimsel dayanağı olmayan, yeni bir şey icat etmek, çaresizliğin tükenmişliğin alametinden başka ne olabilir ki. Amaç zaman kazanmak, ilk önce kendilerine daha sonra topluma umut pazarlamak. Artık mızrak çuvala sığmıyor derler ya tam da oradayız. Başını kuma gömen kuş misali her şey güllük gülistanlık göstermeye çalışanların durumu da sırıtmıyor değil. Tabi ki ülkenin yüzde onu istisna, güllük gülistanlık göstermeye çalışanlar belki de bu katogoride yer alıyorlardır öyle ise tahlilleri doğrudur.
Bazıları vatan millet sakarya diyerek döviz bozdurun diyor. Böyle diyenleri gidip baksanız kim bilir ne kadar dövizi vardır, fakat bakmak ne mümkün, asla ve kata mümkün değil.
Bir de yeni bir düşman icat ettiler stokçular, depo basıp mallarına el koyup ceza yazacaklarmış yine yanlış yerden düğmelemeye başladılar. Yani ülkeyi ele geçirdikleri ganimetlerle mi kurtaracaklar?
Nasrettin hoca misali Ya tutarsa
Haydi hayırlısı
Bizlere de İnşallah demekten başka seçenek kalmıyor.
Nebati yağ almış yürümüş ev gezmelerine yakında 5 lt teneke nebati yağ götürülse yeridir. Alt gelir seviyesinin anne, baba evladu iyal hepsinin boynu bükük yolda 12-13 yaşında çocuklar Beşiktaş Fenerbahçe maçını değil dolar ne olacak ile ekonominin kötü gidişini konuşuyor, simit Mansur Yavaş’ ın halk ekmek büfesinde 1,5 TL serbest piyasada 3,5-5 TL arasında dalgalanıyor, 50 TL lık benzin alıyorum ben zamlardan etkilenmem diyen ertrolcu holiganlar ellerinde bidon karakol önlerinde yolda kalmış arabalarına açıktan benzin almak için izin kaadı almayı bekliyor, benzin istasyonlarında hazırlıksız tabelalar ile yakalananlar 4 hane fiyatın başında ki koca kazık gibi 1 rakamını gösteremiyorlar ve ne yaptığını bilmez bu ekonomi deneybazları, ortaçağ simyacıları gibi Türk parasının değerini korumaları gerekirken, her söz ve icraatları ile parayı pula, emtiayı ateşe dönüştürmekle meşguller. Düdük gibi sahibi üflemeden ses çıkaramayan bürokrasi tayfası iktidar değiştiğinde kendilerinin Sayıştay ve Danıştay incelemelerinden nasıl çıkacaklarını şimdiden kara kara düşündüklerinin evvel emirde en önemli kaygıları olduğuna inanıyorum. Bugün kiralık Audi sefası ile makama oturmuş sahibinin sesi siyaset güdümlü, parti devletinin polit bürosu aslında tornet sürüp, pazarda su, simit sattıkları günlere dönmeyi çok özlüyorlar inancını taşıyorum. Teemmel
Yoruma kapalı.