Hafize Gaye Erkan daha fazla gecikmeden affını istedi.. Mehmet Şimşek de gün sayıyor olabilir mi?

21
Reklam

Merkez Bankası’nın dokuz ay önce atanmış başkanı Hafize Gaye Erkan, dün, yeni dönemde adet olduğu üzere, istifasını ‘affımı istiyorum’ diye duyurarak, görevini bıraktı.

Bazıları için beklenmedik bir gelişme bu.

Kendisinin yönetim tarzıyla ilgili hoşa gitmeyen haberler ortalığı sardığında, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yaptığı bir konuşma ile, atadığı başkana sahip çıktığı genel olarak benimsenmişti.

Galiba farklı düşünen nadir yorumculardandım.

Aynı zamanda okurum da olan yakınlarım, “Mutlaka belirtmelisin” dedikleri için, o konuşmanın ardından burada yazdığım yazının ilgili bölümünü paylaşayım:

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, AK Parti genel başkanı olarak, partisinin Ankara il ve ilçe belediye başkan adaylarını açıkladığı toplantıda, yorumculara göre, Merkez Bankası’yla ilgili gelişme üzerine de konuştu.

Daha doğrusu, konuyu yakından izleyen yorumcular, konuşmasının aşağıda alıntılayacağım bölümünün o konuya ait olduğu görüşünü paylaştılar.

O bölüm şu:

Reklam

“Akla ziyan dedikodularla ekonomide binbir güçlükle temin ettiğimiz güven ve istikrar iklimini bozacak kampanyalar yürütüyorlar. Tüm umutlarını ülkemizin tökezlemesine bağlayanları, daha önce olduğu gibi yine hüsrana uğratmakta kararlıyız. Dedikodular üzerinden bir bardak suda fırtına koparmaya çalışan fitne tüccarlarını kesinlikle umursamıyoruz.”

Gazetelerin internet siteleri ile haber siteleri konuşmanın bu bölümünü “Erdoğan, Hafize Gaye Erkan’a sahip çıktı” başlığıyla sundular.

Dediklerini defalarca okudum, aynı sonuca varamadım.

Herhalde, cümlenin ‘kesinlikle umursamıyoruz’ diye sonlandırılması yorumculara bu izlenimi vermiş olmalı.

Oysa, o bölüm, Erdoğan’ın hemen her gün yaptığı türden, muhalefete ve muhalif medyaya çatmasından ibaret.

Çatmanın illa Merkez Bankası başkanıyla ilgili olması gerekmiyor.

Yapar veya yapmaz, ancak bu konuşmadan sonra Merkez Bankası başkanının istifa ettiğini veya görevden alındığını duyarsam, kendi hesabıma şaşırmam.”

[25 Ocak 2024 tarihli yazının başlığı: Cumhurbaşkanı, Gaye Erkan’a sahip mi çıktı? Bence hayır.. Ekonomide yanlışları muhalifler yapmıyor ki…]

Reklam

Böyle yazdığım için, dün akşam geç saatlerde gelen istifa haberi, beni hiç mi hiç şaşırtmadı.

İstifaların ‘affını istedi’ biçiminde duyurulduğuna ilk kez tanık olunmuyor; Hazine bakanlığından ayrıldığını İnstagram hesabından ilan eden Berat Albayrak’tan beri, vaktinden önce görevini bırakmak zorunda bırakılan yüksek bürokratlar hep aynı kalıbı kullanıyorlar. [Hafize Erkan da istifasını şimdi adı X olan Twitter’dan duyurdu.]

Görevi bırakmaları istenen AK Partili belediye başkanları için farklı bir kalıp vardı; onlar ‘metal yorgunu’ olduklarından ayrıldılar.

Erkan‘ın görevi bırakmasının görünür sebebi, üzerinde birkaç hafta süren fırtınalar koptuğu için biliniyor. Kendisinin “İtibar suikastı” dediği iddiaların hafife alınacak tarafı yoktu. Ancak, göreve getiren/ler açısından kendisini denklem dışına zorlayan daha temel bir sebep olduğu da gözden kaçırılmamalı.

Ayrılmanın zamanlaması önemli.

Erkal bu göreve, Hazine ve Maliye Bakanlığı’na getirilen Mehmet Şimşek’in hemen ardından atanmıştı. Bu ikiliden beklenen, daha önce aynı görevlerde bulunanların ‘Neo-klasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuş’ ile ‘heterodoks’ bir anlayış olarak tanımlanan ve adı ‘Türk modeli’ konulmuş politikalarından farklı, Mehmet Şimşek’in görevi devraldığı gün, “Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönmekten başka çaresi kalmamıştır” cümlesiyle anlattığı, yeni politikayla ekonominin sorunlarını çözmeleriydi. 

Kısacası, enflasyonu düşürmeleri ve hayat pahalılığının önünü kesmeleri kendilerinden bekleniyordu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın temelinde ‘nass’ bulunduğunu ileri sürdüğü “Faiz sebep, enflasyon sonuç” kabulü terk edildi ve her ay alınan kararlarla mevduat faizi %45 sınırına kadar yükseltildi.

Faiz yükseltildi ama enflasyon düşmedi, düşmüyor.

TÜİK de baskıyı yumuşattığı için enflasyon yüksek görünüyor.

[TÜİK’in şu yakınlarda ‘hissedilen enflasyon’ diye %126’lık bir oran duyurması da Şimşek-Erkan ikilisini herhalde rahatsız etmiştir.]

Hafize Gaye Erkan dün istifa etmeseydi, Pazartesi günü %70’in ötesinde çıkması beklenen yıllık enflasyonu o açıklayacaktı.

“Zamanlaması önemli” derken bunu kast ettim.

Muhtemelen, ilan edilecek enflasyon oranının yüksek çıkacak olması, kendisinin ‘affını istemesini’ çabuklaştırmış da olabilir. 

Mehmet Şimşek’in durumu ne olacak?

Şimşek, kısmen kamuoyu önünde kısık sesle ifade etmeye çalıştığı ekonominin gerçek sorunlarını, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a anlatıyor mu, kuşkuluyum.

Ona yardımcı olmak isterim:

Bu işin yalnızca faizi indirip bindirmekle çözülemeyeceğini, her şeyden ve herkesten önce, devletin ve bürokrasinin tasarrufa zorlanarak kamu harcamalarının kesin tedbirlerle kısılmasıyla işe başlanması gerektiğini…

Yabancı sermaye girişi ve yabancı doğrudan yatırımlar için, Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunun uygulamalarla da vurgulanmasının şart olduğunu… 

Ayıplı demokrasi görüntüsünün dışarıdan bakanları endişeye sürüklediğini, içeride de iş dünyasının iştahını azalttığını…

Bütün bunları Cumhurbaşkanı Erdoğan’a anlatıyor mudur Mehmet Şimşek?

Sorumun cevabı “Hayır” ise…

Yukarıdaki yarım cümleyi sizler tamamlayabilirsiniz.

ΩΩΩΩ

Reklam

21 YORUMLAR

  1. Enerji hayat/iş demektir ve karşılığı olan para ile en önemli ekonomik faktörlerden biridir. Malum, halen daha baskın olan enerji çeşidi fosil bazlı yakıtlar. Eyaletten eyalete epey değişse de doların anavatanı ABD’de benzin geçen yazki ülke ortalaması olarak litre başı 0.85-0.90 dolar. Şu anda 0.92 dolar gibi, yani pek değişme yok. Güney Amerikada ülkeden ülkeye çok değişiyor 1.1-1.8 dolar. Şimdiki fiyatın orada da büyük değişiklik yok. Bizde T.L. bazında % 100 artış dolar bazında %30 gibi bir artış var.

    Ekonomik dengeler bir bozulmaya görsün, toparlaması bizim gibi kaygan zemin bir ülkede çok daha zor. Olan oldu, çünkü, ekonomi yerli üretime dayalı sağlam bir ekonomi değil. Yıllarca lüzumsuz harcamalara devam ederken, amerikanvari darbe teşebbüsü, arkasından korona darbesi, ve arkasından enflasyon. Bir taraftan pusuda hazır bekleyen faiz lobileri; üretim yapmadan “hap yap para kap çarkları” tüm hızıyla dönmekte. Devletin başı iktidara bakıyoruz; Sn Erdoğan iktisatçı ve Sn Bahçeli iktisatçı ne farkediyor, yetmiyor?

    Enflasyon-devaluasyon s.d.k yarışı nereye kadar? ekonomiye katma değer sağlayacak, enflasyonu dizginleyecek yerli üretim evel ezel kısır durumda. Fırsatçı açgözlüleri (örneğin, tüketim mazlemesi tedarikçileri/stokçuları, ev/mal-mülkünü kiraya veren kesim) ne kadar kontrol edilebiliyor. Sattığı şeyin fiyatını “o arttırmış, ben enayi miyin” zihniyeti (nefs arsızlığı!) ile belirleyen kesimin ekonominin daha da kötüleşmesindeki izafi payını hep merak etmisimdir. Para basmak, dinsizin hakkından imansız gelir hesabı, en kolay iş! Hangi zaman peryodunda devalüasyon yapılacağını en iyi bilen musluk başkındakilerdir herhalde. Daha fazla ihtiyaç sahibi tüketici eflasyondan zarar görüp şikayet ederken, devaluasyondan izafi olarak kim ne kadar etkileniyor ve bunun enflasyona etkisi n’oluyor? Bütün bunlardan ortaya çıkan net miktar döviz olarak dış borçları ödemek için ne kadar kaynak oluşturabiliyor? MB’ Başkanı Hafize hanım nihai analizde kaynak arayışları için ABD’ye gönderilmedi mi? Görüşmeleri sonuçta olumlu olamadıysa üzerine muhalefet bir yığın baskı koymuşken görevden affını istemesi anormal bir durum mu? Bizim iç siyasette herhangi bir sebeple başarılı olamayanlar bunu yapabiliyor mu, yoksa hiç istifini bozmadan koltuğuna daha mı sıkı sıkıya sarılıyor?

    • Amerikan ve Avrupai formüller ancak kendi ekonomilerinin yangınlarını söndürmeğe yararlı olabilir. Bizdeki ekonomik yangınlara kıyasla orada enflasyondan şikayet eden önlem almağa çalışan olsa da halka yansıyan yangınlar pek yok. Bizde ise devlet sponsorluğunda her zaman israflı-masraflı seçimleri bekleyen partizan iş çevreleri ve umutla bekleşen seçmen halk. Kim seçilirse seçilsin sürdürülebilir ekonomik durum ne kadar değişecek ki? Devam etmekte olan bu tablo “Allah sonumuzu hayretsin tablosu”. Yerine seçilecek olanlar bir süre n’apalım hazineyi boş bulduk, enkaz devraldık” türü salvolarla işe başlıyor bir süre işleri iyi de götürebiliyor. AKP iş başına geldiğinde de ilk 10 yıl gayet iyiye gidiyordu ekonomi. Ancak, başarılı olmasınlar diye adeta bir kaşık suda boğmak isteyen muhalefet ideolojik baskılarını eksik etmediler. O zamanlar bunun yanlış olduğuna dairö muhalefete karşı yorumlar yazıyorduk. Tökezleme yerine anlayışla yapıcı nitelikli muhalefet gerekirken tam tersini yaptılar. Yapmasalardı, yönetim sırası kendilerine daha çabuk gelebilirdi. İş inada bindi. Çünkü her iki kutbun birbirine zerre kadar güveni ve tahammülü yok. Her seçilen daha sonra kendi siyasi mahallesini memnun etmekle işine devam ediyor (yine öyle olacak, göreceğiz!). Neticede verilen sözlere rağmen “Y” çeşitleri artıyor.

      Özetle, siyasete yansıyan idiolojik kavgayla başlayan T.C. beş aşağı, beş yukarı aynı kavgayla devam ediyor. Cumhuriyet kurulalı beri her kesime yetecek, kendi kendini geliştirecek ve dış sermayeye el avuç açmayacak çekirdek bir zenginlik üretemedi Cumhuriyet (yanlış anlaşılmasın “yıkalım” diyen falan yok!). Neden böyle oldu? Tüm sorumluluğu/ipleri eline alan/geçiren “Rahmetli Paşamız”ın aklı fikri başka işlerdeydi, adeta. O zamanlar “The Sentez” ile sinerji yaratıp topyekün ve süratle gelişme işlerini kendi döneminde kolaylaştıracağına zorlaştıran bizzat kendisiydi. Bugün, ruhunun rahatsızlık içinde olduğunu hissetmek mümkün. Ne diyelim, “The Sentez” ile işler elbet düzelir, bunun için gerekecek zamanın burnumuzu daha da sürteceğinden emin olunuz… Taaki aklımız ve imanımız yerine oturasaya kadar. Bu “Sentez”i başardığımızda ise ruhu huzura kavuşacaktır (bundan eminim). En azından bir zamanlar değindiğim, ayrıntısına henüz girmediğim “rüya”mda durum böyle idi..

  2. FİYAT/BAŞKAN İSTİKRARSIZLIĞI
    Merkez Bankalarının birinci görevi enflasyonla mücadele. Diğer bir deyişle fiyat istikrarını sağlama.
    Herkesin hemfikir olduğu kural şu:
    Enflasyonla mücadelede başarı için sadece para politikaları yetmez, maliye politikaları ile de desteklenmeli.
    Bu da yetmez. hukuk güvenliği de gerekir, deniyor.
    Biz sadece para politikalarıyla enflasyonla mücadelede başarılı olabileceğimizi “varsayalım”
    Siz Merkez Bankası başkanı olsanız mücadele edeceğiniz enflasyonu kaç kabul edersiniz;
    –% 64 mü?
    –%129 mu?
    –%150 mi?
    –%200 mü?
    Gerçek(hissedilen)enflasyon çok daha yüksek olduğu halde resmi veriyi esas alarak politika faizi belirlediniz diyelim.
    Bu durumda “kanser” hastasına “kemoterapi” yerine sadece “aspirin” vermiş olmaz mısınız?
    Yada bir savaşta komutansınız.
    Kurmaylarınıza düşmanın mevcudunu soruyorsunuz.
    Size şu deniyor:
    Vallahi komutanım düşman mevcudu;
    – 64 bin de olabilir;
    –129 bin de olabilr;
    –150 bin de olabilir;
    –200 bin de olabilir.
    Bu durumda siz olsanız ne yapardınız?
    Ben olsam şunu derdim:
    “–Sittiriiinnn gidiiinnnn ! Yıkılın karşımdan şeref yoksunları !”
    Demek ki neymiş?
    –Sadece bir(1) “parametreye” göre bile, Merkez Bankası başkanlarının başarı ihtimali sadece “sıfır(0)mış”

  3. Sayın Cumhurbaşkanı ve AKP genel başkanı daha tecrübeli, üstelik M.Şimşek … adam.

    Kendisi,” Ben Ekonomistim” deMİŞti!!!
    Anlamadığım kendi düşen işi daha iyi biliyor olmalı değil mi?
    Düştüğü yerden kendisi kalksa!…

    • ilginç bir yorum, Erdoğan ne zaman düşmüş ben de bunu anlamadım. Erdoğan kendisi düşmeden yürüyebilmesi için sık sık brokrat degistiriyor. “ekonomiyi ve siyaseti hiç düşürmeden zar zor da olsa istikrara kavusturduğu” için istikrarı bozan burokratlarini değiştirerek hiç düşmeden yürüyebiliyor. kendisi bu kadar istikrar yeter, düşmek nasıl bir şey acaba diye meraklanip düşmeyi denemek istese bile düşemez. çünkü Allah bir kere “yürü ya kulum demiş” adama, Allah’tan başka hiç bir sebep Erdoğan’ı düşüremez, dünya yıkılsa Erdoğan gene düşmez.

      ekonomi kötüyse bu ekonomi bürokratlarının beceriksizligidir ve Erdoğan hemen değiştirir, yeni bir ekonomik söylem bulup yola devam eder, sadece ekonomide değil her konuda böyle, Erdoğan 20 senedir bu taktikle yönetiyor ülkeyi. seçme.

      Erdoğan’ın bu taktığını bilmeyen yok ama işte salt bilgi hiç bir işe yaramiyor:)) bu taktiği ak partililer de biliyor ama onlar buna Abdülhamit siyaseti diyorlar:))

      Abdülhamit deyince merak ettim, rahmetli sultan Abdülhamit han siyasi yalanları fütursuzca söyleyen bürokratlarla vezirlerle hiç çalışmış mi acaba? yani abdulhamit Han’ın tahtini korumak için siyasi yalanlara başvuran bürokratlarla çalışmış mıdır? bilen biri yazarsa öğrenmiş olurum.

  4. Bu ulkede adalete guven zedelendigi icin kimse yatirim yapip parasini riske etmek istemiyor. adalet in liderlerin iki dudagi arasinda ulkelerde ekonomi hep sallantida oluyor. once adalet tam saglanmali demokrasi bu ulkenin insanina fazla.degil tam tersi ekmek su kadar bir ihtiyactir. bu insanlar 3 yildir marketlere gitmekten korkar oldu. hala birileri cikip soyle olacak boyle olacak diyebiliyor. once adalet saglam olmalidir….

  5. dingonun pastanesi tadında.
    birileri geliyor, birileri gidiyor,
    bazıları da koltuğuna yapışıyor
    uzaya çıkıyoruz sanan bir kesime de bu bürokratların hallerinin kaça patlayacağını anlatmanın bir yolu yok, onlar bir şekilde işlerin düzeleceğini umuyorlar, bunun için elimizde reçete yokmuş, bilakis işlerin pek te yolunda gitmeyeceğine dair veriler varmış, kimin umurunda? olmadı şeriat gelir, işleri artık “O” düzeltir diye düşünüyorlar sanırsam.
    zaten sosyolojik göstergeler ekonomik verilerden de vahim durumda,
    öldürülen hocalardan, kilise saldırılarına göründüğünden çok daha derin olaylara bakarsak,
    bu gidişle yolsuzluk haberlerini bile arayacağız anlaşılan.
    erdoğan türkiyesi.

  6. “HGE giderse Mehmet Şimşek durmaz o da gider” diyen yorumcular var da aynı görüşte olan yorumcular dan ” seçimlerden sonra mecburi develuasyon” beklentisinde olanlar da var. Mehmet Şimşek seçimden önce giderse beklenen develuasyona mecbur kalınırsa iktidar seçimi kaybedebilir.

    “HGE gitti ama Şimşek yerinde duruyor, beyler bı sakin. zaten mb’i da gercekte Cevdet Akçay yönetiyordu” diye milleti rahatlatmaya çalışan ekonomist Mehmet Şimşek giderse milleti ne ile rahatlatacak.

    babamın bir lafı var; “zor, çok zor çok, işi çok zor”

  7. Merkez başkanı başkanı da illüzyonu görmüş olamaz mı? İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, ‘enflasyonist ortamların yarattığı illüzyonun’ sonuna geldik” diyerek yapısal reformların aciliyetini vurguladı. Bahçıvan ayrıca, Türkiye ekonomisinin ikinci yarıda karşılaşacağı zorluklara dikkat çekti. Enflasyonist baskıların ve iç talepteki yavaşlamanın ekonomik büyümeyi olumsuz etkileyeceğini söyleyen Bahçıvan, sanayi sektörünün rekabet gücünün düştüğünü ve rasyonel ekonomi politikalarına ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.
    https://www.karar.com/ekonomi-haberleri/iso-baskani-bahcivandan-enflasyon-uyarisi-illuzyonun-sonuna-geldik-1833087

  8. Yolda yürürlerken. Bir mürid şeyhinden keramet istemiş öyle ya bütün şeyler keramet gösterir çünkü.
    Şeyh kaşlarını çatarak hiddetle demiş ki:

    -Yürüyoruz ya işte!

    Evet bazen, yürümek de bir keramettir. Bazılarına göre.

    Gözü kapalı yürümek ise kerametten de öte..

    Lars von Trier’in Dancer in the Dark filminden bir replik yürüme konusuna farklı bir açıdan bakmamızı sağlıyor.

    – Neden gözü kapalı yürüyorsun?
    – Bütün yolları ezberledim.
    – Ama düşebilirsin.
    – Bütün düşüşleri de ezberledim.

    Bu biraz bana saçma geldi. Niye gôzü kapalı yürüyor ki?

    Yeni Merkez Bankası Başkanına yeni görevinde başarılar dilerim. Ayağına taş değmesin.

  9. Bu üç gün bile dayanamaz kaçar! (Biraz tacizlik az sıkıştırma üstüne aile inanç sosu biraz geçmişi karıştır üzerine kaya tuzu yerine limon suyu !.).😡😡😡
    Gelmişini geçmişini!….
    de kattıkmı üstüne süs olarak!.. çifte pasaportu vardır zaten!😯..
    Herkes economissst bu ülkede malum😂
    HİSSEDİLEN ENFLASYON 😳😯☹️
    (Sanki hissedilen donsuz geceler temenni eden hava durumu gibi🤣😂🤣😂)
    icat edip birde bunu habesiz izinsiz ilan ettin mii!…
    Bizim economist taifesinin imajı zıfır (0).
    NERESİ DOĞRU Kİ? sorusuna,
    “Siyasileri Yargılama!” hakkı görevi de olan Yüksek yüksek tepelerdeki mahkemeleri bile kapatmaya!….
    aaAAAAAAAMMMMMAAaaaaaannnn…..
    artık batılı da böyle diyo..
    Tıpkı onların kucağına koşarak giden gençler meslek adamları ve işçiler gibi…

  10. Sistem artık dikiş tutmuyor. Başkan da dayanmıyor o yüzden sisteme. Buna sistem denirse elbette. Erdoğan’ın başkana ihtiyacı da yok aslında. Artık istediği gibi indir bindir yapabilir. Zaten öyle yapıyordu. Hissedilen enflasyonun yüzde 126 olduğu bir yerde, faizi yüzde 45 yapmanın da bir değeri kalmıyor elbette. Kimse bu kat kat reel zarara rağmen gelip parasını yatıracak ve borç verecek değil. Yatırım yapacak hali de yok bu zararına çalışan hukuksuz sistemde. Anayasayı bile tanımıyor mahkemeler meclis iktidar. Böyle olunca artık dükkanı da kapatmaktan başka çare kalmıyor. İçeride kaynaklar tükendiği için son numara Amerika’dan başkan ithal etmek şimdi, yeni gelen başkan da yine Amerika’dan ithal. Ama sonuçta dayanmıyor işte. Sonuncusunun ömrü 1 yıl bile olmadı. İçeriyi de dışarıyı da tükettik. Ömür törpüsü, iflah olmaz, hastalıklı bir durum. Yapısal ve anayasal handikapları aşamıyoruz bir türlü. Dönüp dolaşıp aynı çukura düşüyoruz.

  11. Demek ki MB.da da ” At izi it izine karıştı, Allah sonumuzu hayretsin ” hali tecelli etti !
    Aslında ‘şahsım devletinde ‘ şahsın kendisi ekonomist olduktan sonra başkasına ne gerek var ki !

  12. Çok eskilerde , biri ağız mızıkasıyla , diğeri akordeonla çeşitli hiciv programları yapan çok hoş iki sahne sanatçısı vardı.
    Bunların bir programı da Istanbul’da 7 kere düzenlemeye tabi tutulan Beyazıt meydanı idi.
    O programda , nakaratı “Kaldır kaldırımı , indir kaldırımı ” olan çok güzel bir hiciv kullanılırdı.
    Yani MB. ‘nin durumu aynen o zamanki Istanbul Beyazıt meydanına döndü !
    Bu gidişle galiba başkanlık sırası bendenize geldi , eh ben de şimdiden hazırlıklarıma başlayayım bari !

  13. DİKİŞ DE ÇİVİ DE TUTMAZ
    “Yırtık don dikiş tutmaz, çürük tahta çivi tutmaz” Türk Atasözü
    “Bu soyguna Dünyanın hiçbir ekonomisi dayanamaz”YK
    Gelelim SİSTEMSEL PARADOKS’a:
    Sistemimizin adı”Kabile Reisliği Hükümet Sistemi”
    Önceki atamayı müteakip kamuoyuna yansıyan uygulamalar( şayet doğru ise) tamamen sisteme uygun idi.
    Yani önceki atama “tam” isabet idi.
    Sanki 100 yıldır sistemin içinde görüntüsü mükemmel şekilde verilmiş idi.
    Sistemimizin en temel prensibi ne idi?
    –Yanlışını asla ve kat’a kabul etmeyeceksin.
    Pekâlâ sizlere soruyorum:
    Yeni atama yanlışın kabulü değil mi?
    Neymiş efendim başında bulunduğu kurumu “babasının çiftliği gibi kullanmış”
    Yahu iddialar doğruysa en doğrusunu yapmış.
    Bir soru daha:
    Başında bulundukları tarafından, babasının çiftliği gibi yönetilmeyen bir tek kurum gösterebilir misiniz?

  14. Sayın koru “… kamu harcamalarının kesin tedbirlerle kısılmasıyla işe başlanması gerektiğini…” söylüyor ama kamunun ödenemez borçları filan mı vardır nedir?
    Ya da hükümetin hazırladığı ulusal bütçenin açıkları mı var?
    Geçen yılın turizm gelirleri 60 milyar dolara dayanmış, ihracat demişsin rekor üstüne rekor kırıyor, siz neyin tasarrufundan söz ediyorsunuz ki?

    • Birilerinin gelirleri rekor üstüne rekor kırıyor elbette. Onlara tasarruf yapmanın bir anlamı yok. Ama az buçuk asgari ücreti ile geçinmeye çalışan koca bir ülke var. Onlar ne yapacaklar. Özel tüketim tüzel tüketim adı altında vergi üstüne vergi salıyor millete bu müslif iktidar, ama yine de bütçe deliğini borç ile kapatmaktan başka çaresi yok, ama yine de kapatamıyor. Fakat itibard lüksten, saraydan, şatafattan, en küçük memuruna kadar ışıldaklı Mercedes makam aracından ve şoföründen vazgeçmiyor. Millet bu müslifleri beslemeye mecburmuş. Acaba? El mi yaman bey mi yaman yakında sandıkta patlatacak bu millet şamarı bu şımarıklara. Az daha sabır.

      • fazla iyimser olduğunu düşünüyorum,
        devlet imkanlarını kullanmanın sonuçlarını geçen seçimde gördük,
        bu seçimde neden farklı olsun?
        çaydan sonra mandalina
        mucizeler yaratabilir yine.

        • Hissedilen enflasyonu gördükten sonra fikrim değişti. Millet artık hissediyordur diye düşünüyorum 🙂

    • Kamu harcamaları merkez bankası kaynakları yani para basılarak finanse edildiğinde yani karşılıksız para basılarak karşılandığında bu bize yol su elektrik değil enflasyon olarak yansır. Yoksul daha da yoksullaşır.

Yoruma kapalı.