Bu yazının girişinde yer alan fotoğraftaki şahıs İngilizlerin ‘Sir’ unvanı almış en değerli tiyatro sanatçılarından Ian McKellen… Elinde tuttuğu kafatası şu anda oynadığı dünyanın en fazla sahnelenmiş oyununun en bilinen sahnesinden. Hamlet’ten…
William Shakespeare’in en meşhur eseri olan Hamlet‘in kahramanı nispeten genç bir Danimarka prensidir. Bir trajedi kahramanıdır. Dünyanın her tarafında olduğu gibi bizde de eser sahneye konulurken Hamlet’i canladırmada en değerli genç sanatçılar seçilmiştir. Oyunda da Hamlet’in o sırada 30 yaşında olduğu bir başkasının ağzından dile getirilmiştir.
Sir Ian McKellen şu sıralarda 82 yaşında ve ilk kez aynı oyunda 50 yıl önce üstlendiği Hamlet rolünü şimdi bir kez daha canlandırıyor.
Oyunun bir yerinde işitilen ‘‘Çürümüş bir şeyler var şu Danimarka krallığında’’ cümlesini onun ağzından dinlemeyi çok isterdim.
Shakespeare’in Hamlet’e oyun boyunca sarf ettirdiği sözler çok şeyler görmüş geçirmiş yaşlı birinin ağzına daha çok yakışır çünkü.
Sedat Peker ve Hamlet
Hamlet’i en son bu yılın Mayıs ayının sonlarına doğru hatırlamıştım. Hatırlama sebebim bugün de o günkü ile aynı: Sedat Peker’in paylaştıkları… Henüz daha bildiklerini paylaşmaya yeni başlamış, yolun başındayken, ifşaatları bana, Shakespeare’in oyununda ‘Danimarka krallığı’ diye andığı ülkede yaşanan trajediyi ‘çürümüşlük’ olarak tanımlamasını hatırlatmıştı; dün 50 Twitter mesajına sığdırdığı yeni açıklamaları akıl durduracak boyutlarda.
O mesajlarda nelerin yer aldığını öğrenmek için başvurabileceğiniz, hatta onların yayınlanmasının hemen ardından yapılan yorumlardan ifşaat boyutlarının biraz daha açılımlarını öğrenebileceğiniz hayli kaynak var.
Mideleri ağza getirecek ayrıntılara girmek istemiyorum.
En başta benim midem bulanıyor çünkü.
İfşaatlarda ismi en fazla geçen kişiyi asistanlığından beri tanıyorum. AK Parti ile birlikte siyasete atıldı, Meclis’te önemli konumlarda bulundu. Son zamanlarda Külliye’de hukuk alanında görüşlerine başvurulan kişilerden oluşan bir kurulun üyesiydi. Koronaya kurban verilenler arasında aniden hayatını kaybetmişti.
Gerçekten Korona’nın mı kurbanı, yoksa?
Şimdilerde bu kuşkuyu duymaya başlamamın sebebi Sedat Peker’in onunla ilgili verdiği bilgiler…
[Hamlet Perde I, sahne 2’den bir parça:
‘‘Kötü işler gömülse de yerin dibine
Çıkar bir gün insanların gözü önüne.’’]
Yalnız o olsa neyse, onun merkezinde bulunduğu ilişkiler ağı içerisinde pek çok başka kişi ile kurumun da adları geçiyor.
Hukukçular, hakimler, savcılar, adli tıp kurumu…
Siyasiler baş rolde…
Ian McKellen’in ileri yaşında canlandırdığı Hamlet’te de olayları derinden etkileyen ikinci derecede önemli tipler vardır; bizdekinde o rol erkekli-kadınlı -daha çok kadınlı- arabulucularda. Google’da yapılan kısa bir taramada o tiplerin ahbaplık ettiği önemli kişilerle çektirdikleri samimi fotoğraflara ulaşılabiliyor.
Kimler yok ki? Bazısı açık isimleriyle, bazısı sadece kendilerinin anlayabileceği üstü kapalı ifadelerle ifşaatların öznesi durumundalar.
[Hamlet, Perde I, Hayalet, sahne V’ten:
‘‘Ey çürümüş yürekli kadın!
Yılan, yılan, yüze gülen zehirli yılan!
Yaz aklım yaz defterine, yaz şunu:
Güler yüzlü, hep güler yüzlü bir insan
Zehirli bir yılan da olabilir.’’]
En fazla merak ettiğim konu şu: Bu insanlar ifşaatlarda anlatılan türden yanlışlıklara nasıl sürüklendiler?
Anlatılanları okurken okuyanların kapıldığı hisleri tahmin etmek zor değil; o hisleri kendimden bilebiliyorum. Peki, ifşaatların öznesi olan kişilerin üzerinde dün okuduklarının ne tür etkileri olmuştur?
Kendilerinin yaptıkları veya yapılmasına yardımcı oldukları yanlışlıkların bir bir anlatılması herhalde beklemedikleri bir şeydi. Fakat anlatıldı işte. Şimdi ne hissediyorlar?
Hiçbir şey hissetmiyorlar mı yoksa?
O hale mi geldiler?
Yukarıda alıntıladığım oyun Shakespeare tarafından 1599-1601 arasında yazıldı. Yazılmasının üzerinden 400 yıldan fazla zaman geçmiş bulunuyor. Yazarın kendisi de bir oyuncu olduğuna ve eserlerinin sahnelenmesinde rol aldığı sanıldığına göre, Hamlet o kadar uzun yıllar boyunca dünyanın pek çok ülkesinde insanlar önünde sahnelenmiş bir dram.
Hatta trajedi. Eserin özgün ismi de zaten ‘The Tragical History of Hamlet, Prince of Denmark’.
Yazıyı daha fazla uzatmadan yine eserden bir alıntıyla bitireyim:
[Hamlet, Perde III’ten:
‘‘Kim dayanabilir zamanın kırbacına?
Zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine,
Sevgisinin kepaze edilmesine
Kanunların bu kadar yavaş
Yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine
Kötülere kul olmasına iyi insanın
Bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken?
Kim ister bütün bunlara katlanmak
Ağır bir hayatın altında inleyip terlemek
Ölümden sonraki bir şeyden korkmasa,
O kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya
Ürkütmese yüreğini?’’]
ΩΩΩΩ