Kürtler sürekli ‘ihanete’ uğradılar; yeni bir ‘ihanet’ kendilerini bekliyor olmasın?

14
Reklam

Türkiye bu güne kadar inişli-çıkışlı da olsa sınırları ötesindeki Kürtler konusunda doğru bir politika izledi. Onların Türkiye’de yakın akrabaları bulunduğunu hiç gözardı etmeyen bir politika…

Kürtler de, ilişki içerisinde oldukları hemen her ülkeden ancak ‘ihanet’ sözcüğüyle karşılanacak davranışlar gördükleri halde, Türkiye’nin bu ilkeli tavrını her zaman şükranla karşıladılar.

Dün Saygı Öztürk, şimdiki Jandarma Genel Komutanı Org. Arif Çetin’i de tanık göstererek, Mesut Barzani’nin 1992 yılında bizim komutanlara söylediklerini yazdı.

Org. Eşref Bitlis ile Korg. Necati Özgen 1992 yılı Ekim ayında, PKK’ya karşı mücadelede Barzani ve Peşmergelerinin daha neler yapabileceğini görüşmek üzere Erbil’e gitmiş. İki komutan Barzani’nin evinde konaklamış. Duvardaki baba Mustafa Barzani’nin yağlıboya tablosu önünde aralarında şöyle bir konuşma geçmiş:

PKK’yla mücadele konusunda hep Türkiye’nin yanındayım, yanında olmaya devam edeceğim.
– Çok memnun oldum. Bunu harekat sırasında gösterdiniz. Hep böyle olmanızı biz de istiyoruz.
– Babamın, Türkiye’yle ilgili vasiyetini uyguluyorum.
– Babanızın, uygulanmasını istediği vasiyeti neydi Mesut Bey?
– Babam, ‘Türkiye’yle, Türk milletiyle, devletiyle asla kötü olmayın. Hep iyi ilişkiler içinde olun. Türkiye, bize her dönemde yardımcı oldu. Onlara sakın karşı gelmeyin’ dedi.”

Kürtler sürekli ihanete uğradı, önce Moskova’dan geldi ihanet…

‘Mele’ veya ‘Molla’ sıfatı da bulunan Mustafa Barzani o noktaya nasıl geldi, bunu en iyi oğlu Mesut Barzani biliyor.

Kürtlerin bu bölgede yaşadıklarını anlatan herhangi bir kaynağa şöylesine bir göz gezdiren, ister istemez benimle aynı kanaate varacaktır: Sürekli ‘ihanet’ görmüş bir millettir Kürtler; bu ihanetlerin çoğu da Mesut Barzani’nin babasının Kürtlerin kaderinde rol oynadığı 1940’lı yıllardan öldüğü 1979 yılına kadar olan sürede yaşanmıştır.

Önce Moskova’yla işbirliği yaparak Peşmergelerini İran ve Irak’a karşı savaştırdı Baba Barzani; İkinci Dünya Savaşı sonrasında muzaffer liderlerin Yalta’da yaptıkları ‘paylaşım’ görüşmeleri sırasında, Stalin, Baba Barzani’ye verdiği sözleri unuttu ve Kürtleri kendi başlarına bırakıverdi.

İran’ın kuzeybatısındaki Mahabad kenti merkezli olarak kurulmuş Mahabad Kürt Cumhuriyeti’nin ömrü ancak birkaç ay sürebildi (Faal olarak 1945 Aralık ayından 1946 Mayıs ayına kadar.)

1946 yılı sonunda İran ordusu Mahabad’ı ele geçirdi ve KDP-İran’ın lideri Kadı Muhammed’i ve ailesi fertlerini idam etti İran…

Peşmerge komutanı Mustafa Barzani ve ailesi fertleri hayatlarının sonraki 12 yılını Sovyet Cumhuriyetlerinde oradan oraya sürgün edilerek geçirdi.

Sonra yeniden Irak…

Sonra İran, İsrail ve ABD ihanet etti Kürtlere

Kürdistan bölgesinin ‘otonom’ statüsü kazanması Mustafa Barzani’nin Irak’ın güçlü adamı Saddam Hüseyin ile girdiği pazarlıkların sonucudur (1970).

Mahabad’ta Kürt kıyımı gerçekleştirmiş İran’la anlaşarak, bulduğu ilk fırsatta, Irak’a karşı isyan bayrağını açtı Mustafa Barzani. Savaştan ‘bağımsız Kürdistan’ hülyasını gerçekleştirmekti.

Bölgede İran ve İsrail’i, global planda da ABD’yi arkasına alarak amacını gerçekleştireceğini hesap ediyordu Baba Barzani.

Hiç beklenmedik bir gelişme yaşandı: Petrol fiyatlarını görüşmek üzere Cezayir’deki OPEC toplantısına giden İran Şahı ile Saddam Hüseyin, oradayken, aralarındaki en büyük ihtilâf konusunu çözen bir anlaşmaya imza attılar.

İran, ABD ve İsrail ile birlikte, kışkırtarak Irak’a karşı savaşa süreklediği Kürtlere ‘ihanet’ etti; isyan halindeki Barzani’ye ulaştırdığı Amerikan ve İsrail silâhları ile lojistik desteği kesiverdi (1975).

İnternet ansiklopedisi Wikipedia o günlerdeki durumu iki cümleye indirgemiş görünüyor.

Okuyalım:

“Sovyetler Birliği’nin Irak’taki yeni (Saddam) hükümet ile dostane ilişkiler içerisine girdiğini fark eden (Mustafa) Barzani ve yardımcıları ABD’den destek devşirme çabalarına devam etti. Ancak Barzani ABD’nin Kürtleri yalnızca bir ‘araç’ olarak kullandığını, kendilerinin milli davalarına ilgisiz kaldığını çok geçmeden yaşayarak öğrenecekti.”

Baba Barzani akciğer kanseri tedavisi için gittiği ABD’de yüreği kırık bir halde vefat etti (1 Mart 1979).

Endişeliyim

Bütün bunlar olup biterken sınırları dışındaki Kürtler ile arasına kan davası girmemiş tek ülke olarak Türkiye’ye minnettar kalması ve oğlu Mesut’a, “Türkiye ile, Türk milleti ve devleti ile hep iyi ilişkiler içinde olun” vasiyetinde bulunması, Baba Barzani açısından şaşılacak bir durum değil.

Endişemi bir kez daha paylaşayım: Referandum ile Türkiye’ye bir oldu-bitti yaptığı görüntüsü veriyor Mesut Barzani; bir gözüyle İsrail’e, diğer gözüyle Amerika’ya bakarak yapıyor bunu…

Her ikisi de babasına ihanet etmiş ve Kürt kanı dökülmesine sebep olmuş ülkeler bunlar…

İkisinin de bugünkü derdi Türkiye’ye zarar vermek…

Bir başka dertleri de araya kan davası sokmak olmasın?

Türkiye’yi zora düşürecek her türlü girişimden uzak durmalıydı Mesut Barzani.

Ortadoğu’da dengeyi, diğer unsurları da yanlarına çekerek, Türkler ile Kürtler birlikte kurabilirler.

Kürtler yine bir ‘ihanete’ uğrarlarsa, bunu, Mesut Barzani’nin yüreği de kaldıramayabilir.

ΩΩΩΩ

Reklam

14 YORUMLAR

  1. devlet kurmanın ve korumanın temel ve vazgecilmez iki şartı vardır.
    1:Askeri güç
    2:Ekonomik güç.
    her ikiside olmadıgına göre korkarımki,kürt kardeşlerimiz oyuna geliyor.

    • bu yazdıklarıma en büyük delil,1945 yılında kurulan ve bir kac ay süren kürt cumhuriyeti.
      cünkü şartlar yok.onun icindirki,oyuna geliyorlar.

    • Kürtler bu devleti örnek almıyolar zaten kendileri bu devletin öz kurucu ve sahiplerindendir.
      Tabi siz(yani şahıs olarak siz) israil gibi temeli ırkçılık, katillik, şeytanın dünyada ki görevlerini tam üstlenmiş bir devleti saygın görme hakkınız var(Dünyada nerde ne bela var daeş inden tutda myanmar canileri tamil gerillaları ,afrikada falaşaları yani hangi devlet ülke diyosan bunların izini kesin bulursun,yayılmışlar dünyaya).
      Sizin zanlarınızın aksine kim ne derse desin nasıl bir oyun oynarsa oynasın eninde sonunda o isralliler Hz Musa (as)ın yanında nasıl çöllerde dolaşıp vadedilmiş topraklara ulaşamadılar,gene aynı şey olacak bi türlü bu amaçlarına ulaşamayacaklar ve soluğu çölde alacaklar.
      Ve dostum şuna emin ol bunlarla yola çıkanların sonları felaket olacak,tarihe bak

  2. Devlet dili Kürtçe olan bir devletin kurulmasını istemek her Kürt’ün hakkıdır. Bunun için çalışmalar devam etmelidir. Ancak bir devlet sadece kalabalıktan ibaret değildir. Devlet olabilmenin bazı şartları vardır.
    1- Önce 30 milyondan fazla halkı olmalıdır. Ondan az sayıda bir topluluk devlet kuramaz, birlik kurabilir.
    2- Dilleri devlet dili olacak seviyede gelişmiş olmalıdır. Hukuk terimleri olmayan bir dil devlet dili olamaz.
    3- Halkın ayrı devlet olma azmi olmalıdır. Kürt olmayan halkların da o devlet içinde yaşamayı kabul etmeleri gerekir. Örnek olarak benim ırkım Gürcü’dür. Türkiye’de doğdum, Türkiye’de büyüdüm. Atalarım Türkiye için savaştılar, şehit verdiler. Türkiye’de bir başka ırkın diliyle yaşamak istemem.
    4- Sonuç olarak da ekonomi bakımından yaşadıkları devletten daha ileride olmalıdırlar. Kuzey Irak’ta insanların geliri Irak’tan, İran’dan, Türkiye’den ve Suriye’den daha ileri olmalıdır. Gün/saat daha büyük olmalıdır. Bu; petrol gelirleri ile değil, halkın emeği ile, emeğinin ve toprağının değerlendirilmesi ile olmalıdır.
    Bu kriterleri ele aldığınızda Kuzey Irak Kürt Devleti’nin kurulması söz konusu olamaz. Olsa olsa bir yabancının müstemlekesi olur. Demek ki Kürtler eğer ‘Evet’ derlerse yalnız devletlerine değil Ortadoğu’ya da ihanet etmiş olacaklar.

  3. İngiliz Bakanlardan hangisi idi – hatırlıyamadım – İstiklal Harbi’nin akabinde, “Türkleri (MÜSLÜMANLLARI), belini bir daha doğrultamayacak derecede perişan ettik” demekle doğru bir teşhiste bulunmuştu. “Irkçılık” fitnesini en iyi şekilde kullanan İngilizler (ve Batılı Müstevliler), halifeliği def edip, milletleri islamdan uzaklaştırarak da epey mesafe kat etmişti. O anda ortalığı müsait görmiyen İngiliz kurtları. Musul ve ırak topraklarının akıbetini de ileri bir tarihe bırakmıştı.
    TBMM nin uyanık, vatansever milletvekilleri bu bölgenin terki ile, kürtlerin İngilizlerin oyununa maruz bırakılacağını ateşli nutukları ile dile getirdiler ise de, sözleri makes bulmadı.
    O günden bugüne, her fırsatta, İngiliz kürleri kaşıdı. Kürtler de diğer Müslüman milletler gibi dinen zayıfladıkça ırkçılık duyguları artarak devam etti.
    1991 tarihinden bu yana Tahrik edilen Irak kürtleri ölümlerden ölüm beğenerek bu yolda devam etmektedir.
    İngiliz ve Yahudi oyuncuları bu defa Arap, Kürt, Türk, Acemler arasında yeniden fitne çıkarmağı denemektedir. Barzanide zerre iman kırıntısı varsa, bu ırkçıı sevdayı bırakır, İslamı ön plana alır. halkının elde ettiği o kadar huzur ve saadeti, kazanımları heba etmez. Allah Milletimize zeval vermesin, acı hatıralar bıraktırmasın.

  4. Kürtler söz konusu olunca hepiniz hepiniz pespayeleşiyorsunuz…. Birakin başkalarının Kürtlere yaptığı ihaneti, Türkler olarak Kürtlere yapmış oldugunuz bir iyiliği gösterebilir misiniz?

    • Saddam , Halepçe ‘ de Kürtler üzerine Kimyasal Silah attığında , 5000 Kürt çoluk çocuk öldüğünde , Kürtler Türkiye’ye sığınmıştı. Barzani Bağdat Merkezi hükümeti ile sorun yaşayıp petrol gelirini alamayınca hep Kuzey Irak’ta memurların vs.maaşları TÜrkiyeden giden paralarla ödendi. En son DEAŞ Kobaniye saldırınca yine 200 bin Kürt soluğu Türkiye ‘de almıştı. Kuzey Irak Kürt yönetimi petrol sevkiyatını Türkiye üzerinden yapıyor ve parasını alıp ayakta kalabiliyor. Daha sayayım mı ? Kürtlerin tümü değil belki ama içlerinde nankör olanlar da var demekki. Ne çabuk unutuluyor.

  5. ‘Mele’ veya ‘Molla’ sıfatı da bulunan Mustafa Barzani o noktaya nasıl geldi? sorusuna Koru’nun; baba Barzani eğer ihanete uğramamış olmasa ve bu günkü gibi özerk bir yapıya kavuşmuş olsaydı aynı vasiyeti oğul Barzani’ye yapar mıydı?.. yada ”peşmerge, ilk hedefiniz kuzeyimiz” mi derdi? diye sorasım geldi.

    Bugünkü şartlar ile 1970 li yılların şartları tamamen farklı ve özelde Barzani genelde tüm Kürt siyasi hareketleri bunun farkında. Bugün Kuzey Irak’a eklemlenme noktasına varan bir Kuzey Suriye gerçeği var ve bu ABD marifetiyle, PKK/PYD eliyle gerçekleştiriliyor. Bu bağlamda Kandil’in kendi bölgesinde bulunduğu Barzani’nin çıkışını PKK dan ayrı düşünmemek gerekir kanısındayım.

    Kürtler baba Barzani döneminde Irak’ta ”otonom”bir statüye kavuştu (1970), lakin 1991 de ABD’nin Irak’a müdahalesi sonrası özerk bir Kürt bölgesi oluşturulmuş oldu ve bu baba Barzani dönemine göre çok daha ileri bir düzeydir. Keza bugün Kuzey Suriye’de oluşan otonom yapı, projenin genişleme trendinde ve bölge ülkelerince kontrol edilemez olduğunu, hatta İsrail’in bölge ülkelerini karşına alarak referandumu açıktan desteklemesi de bunu gösteriyor. ABD’nin ”dur, acele etme” tavrına rağmen bu İsrail’in ”şımarık” bir tık daha ileri adımıdır.

    Kuzey Suriye’de ki kazanımlar PKK/PYD marifetiyle oluyor.. peşmergenin buna dahli nedir, ne kadardır bilmiyorum ama molla sıfatlı merhum baba Barzani ve oğlu Mesut’un dindar, sünni ve özerk bir Kürt Bölgesine sahip olmaları bütün Kürtleri temsilde onları marksist-sosyalist PKK’nın önüne geçirmiyor.

    Bugün bölgeyi PKK/PYD eliyle şekillendirmeye devam eden ABD, Barzani’nin bağımsız bir Kuzey Irak isteğini ”turpun büyüğü torbada” kabilinden ağırdan alıyor. ABD’nin referandumda iştahsız davranması PKK/PYD eli ile bölgede daha fazla mesai yapmayı planladığının bir işaretidir zaten.

    Bütün bunlara rağmen ABD ve İsrail, kadim dost ve müttefik, laik ve seküler (İsrail’in Kürdistan’dan en çok murat ettiği..) bir ülke olarak Türkiyeyi, güneyinden bir kısmını Küdistan’a vermeye razı yada ikna edilebilir mi?

    Kürtler hep aldatılıyor..hep aynı delikten defalarca ısırılıyor, bu doğru..beraberinde, bölge ülkeleri de…

    Nasıl olsa Kürtlerin bir devleti olamayacak, buna göre, Türkiye Barzani özelinde, genelde bütün Kürtlere özerklik tanısa ve onlara dair bir eyalet oluşturursa, bu bölgede nasıl siyasi ve ekonomik bir gelişmeye sebep olur yada çalkantılara..Sayın Koru?

    Elde olan bir sihirli değnek değil ki, hangisinden tutsan her iki ucu da elini kirletiyor.

  6. Kurmançlar ve Sorani Kürtleri Iran’a karşı israil’i korumak amaçlı kurulması düşünülen tampon bölgenin kartıdır. iyi niyetle bağımsızlık isteyen barzani aslında israil ve suudi çıkarlarının bir oyuncusu konumundadır. Israil filistin topraklarını sonradan işgal etmiş bir devlet, suudiler ise osmanlı’yla birinci dünya savaşında ingilizlerin oyunuyla savaşa tutulmuş bir aile. Emperyalistler yeni harita dayatarak israil’i tam koruma altına almak istemektedirler. İsrail devletine karşı değilim ama israil’i korumak için bütün bölgenin karıştırılmasına karşıyım. Yeni haritayı bu haber sitesinde bulabilirsiniz. http://www.voltairenet.org/article197943.html

  7. Sızce Turkiye niye bağımsız bir Kürt devletini istemiyor ve buna tahammül edemiyor? Bosna ve kosovayı destekleyen Turkiye neden Kurtler olunca dişini gösteriyor? Orada bağımsız bir devlet olunca Turkiyenin ikinci vatanı olmaz mı? Türkiye karlı çikmaz mi? Diyeceksiniz Abd ve israil kullanir onları… Turkiye firsat vermezse ve iyi ilişkiler kurma gayreti gösterirse sizce ABD ve İSRAİL kullanabilir mi bağımsız Kürt devletini? Ulusların kendi kaderini tayin etme hakkı vardır deniliyor. Peki Kürtlere gelince neden baskasinin himayesinde kalmali deniliyor? Yazdıklariniz ve Turkiyenin bu politikası bir Kürt olarak beni ve bizleri ciddi manada rahatsız ediyor. Akpnin politikası destekleyici olmalı ki muhafazakar Kürtlerin kalbini geri kazansin. Galip ensarioğlunun aciklamalarıni okumanizi tavsiye ederim. Ve bununla ilgili bir yazi kaleme almanizı umarim. Saygilarimla.

    • Kürtler devlet kurunca , Türkiye ve İran daki Kürtler oraya katılma referandumları yapıp bölgedeki güçlü devletler parçalanmak isteniyor. İsrail için yapılıyor tüm bunlar. Hala göremiyor musunuz ?

Yoruma kapalı.