Son günlerde eski politikacılardan en çok kimi hatırlıyorum dersiniz? Sizi fazla zorlamak niyetinde değilim, o sebeple soruma hemen cevap vereceğim: Süleyman Demirel’i…
Siyasi tarihimize silinmez izler bırakarak geçmiş pek çok başka tarihi sözleri var da, onun en fazla “Dün dündür, bugün de bugün” sözünü hatırladım.
Nedeni, günümüz politikacılarının birbiri ardına karşımıza çıkarak, gözümüzün içine bakmayı da ihmal etmeden, herhalde hoşumuza gideceği düşüncesiyle, doğrulukla alakası bulunmayan sözlerini bizlerle paylaşmaları…
Rahmetli Demirel, her seçim öncesinde, rakip partileri zor duruma düşürecek ne kadar iddia varsa hepsini birden kamuoyuna taşırdı. Turgut Özal’ın aleyhinde ‘Koskotas dosyaları’ diye bir söylem tutturduğu unutulur gibi değildir. Seçim olup bittiğinde iddialarının hemen hepsinin gerçekleri yansıtmadığı ortaya çıkardı; Koskotas’ı seçimin ertesi günü unutuvermişti Demirel…
Hiç aldırmazdı rahmetli.
Benim gibi iddialarının boş olduğunu bıkıp usanmadan yazıp söyleyenlerin üzerini çizmeyi ise unutmazdı.
Ya şimdi?
Üç tipik politikacı
Kendisini hatırlamama sebep olan günümüz politikacıları onun rahatlığını, hayrettir ama, seçim sonrasında sergiliyorlar.
İlk politikacı partisinin 2 numarasıymış, iddialarını üzerimize boca etmek üzere ekranlara çıkmaya başlamadan önce ismini bile duymamıştık hazretin. Son 17 günümüzün tümünde çevremizde en çok anılan isim onunki oldu.
Önce Büyükçekmece ile başladı, ardından Maltepe’yi günlerce işledi. Bir seçimde ne kadar çok hile yöntemine başvurulabilecekse hepsini onun ağzından işittik. İlk ekrana çıkıp iddialarını dile getirdiğinde, yüzünü de daha önce görmediğim için, söylediklerine bakıp onu muhalefet sözcüsü sandığımı itiraf ederim.
Genellikle o tür hileleri iktidarlara karşı muhalefet partileri sözcüleri dile getirir çünkü.
‘Koskotas dosyaları’nı diline doladığında Demirel muhalefet lideriydi.
En son, içinde belgeler olduğunu söylediği üç bavulu itirazlarına ek olarak hazırlayıp Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) kapısına dayandı aynı politikacı. İtiraz dilekçesinde Büyükçekmece ve Maltepe’nin isimleri de, daha önce dile getirdiği hile yöntemleri de yer almıyor.
Gelin de politika yaptığı dönemde çok daha masum çıkışlarını ayıpladığımız Demirel’i hatırlamayın bakalım.
İkinci politikacı, hükümetin önemli bir koltuğunda oturuyor. “Kriz içinde miyiz, yoksa krize doğru mu yol alıyoruz?” sorusu eşliğinde adı akla gelen hükümet üyesi. Seçim sonrasında bıçakla kesilir gibi varlığına son verilen ‘tanzim satış’ çadırlarının mucidi oydu.
İşsizlik oranının tarihi rekorlara ulaştığı haberinin ilgili kurum tarafından kamuoyuyla paylaştığı gün, hem de yabancı dinleyiciler önünde, “Her şey kontrolümüz altında, dengelerimiz yerli yerinde, ileriye güvenle bakıyoruz” anlamına gelen cümleler sarf edebildi o politikacı.
Her gün iş ve işçi bulma kurumu önünde bekleşen gençlerin yerine koydum kendimi, biraz da tanzim satış çadırlarının kalktığı gün market alışverişine çıkmış emeklilerin…
Aklıma ilk gelen yine rahmetli Demirel oldu.
Üçüncü politikacı ise, vaktiyle gazetelerde yazılar da yazdığı ve o dönemlerde bana garip gelen tezlerini son birkaç yıldır partisine kabul ettirip politik çizgi haline dönüştürdüğü için dikkatle izlediğim biri.
İttihat ve Terakki için Ziya Gökalp ne idiyse bugün aynı konum ona ait.
Bir yandan dışarıdan ülkemizdeki bazı uygulamalara yönelik yapılan eleştirilere cevap yetiştirmeye çalışırken, bir yandan da Ankara ve İstanbul belediye başkanlığı seçimlerine yönelik itirazları aslanlar gibi savunmasıyla sıkça karşımıza çıktı o da…
Diğer iki partili arkadaşı gibi günlük sohbetlerde adı en fazla anılan politikacı o oldu.
Süleyman Demirel’le mukayese edilmekten hoşlanır mı, bilemem; ancak diğer iki politikacı gibi o da akla hemen rahmetli cumhurbaşkanını getirenlerden…
Toplum karşısına daha çok çıkmalılar
Dün Ekrem İmamoğlu’na ‘mazbatası’ verildiği, alel usul de olsa İstanbul Büyükşehir Belediyesi binasında başkanlık devir-teslim töreni yapıldığı sırada, benim gözümün önünden, bu üç politikacının kendilerini parçalarcasına yaptıkları geçti.
Herhalde ‘mazbata’ verildi diye duracak değiller. Üçüne de muhalefetin kendi partilerinden fazla ihtiyacı var. Onlar ekranlardan evlere misafir girdikçe, her söyledikleri, dinleyenlerin politikaya bakışlarını doğrudan etkiliyor.
Muhalefetin hanesine artı olarak yazılıyor tavırları…
AK Partililer de daha önce keşfetmedikleri gerçekleri onların konuşmalarından öğreniyorlar.
Dün Turgut Özal’ın da vefat yıldönümüydü. Kendisine rahmet dualarımı gönderirken, Süleyman Demirel’in ona çektirdiklerini de düşünmeden edemedim.
ΩΩΩΩ