MHP eliyle yürütülen Türkiye Yüzyılı projesine muhalefet kayıtsız görünmüyor mu? Yoksa farkında mı değil?

20
Reklam

‘Türkiye Yüzyılı’, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin siyaset literatürüne kazandırdığı bir kavram. Daha doğrusu ben öyle olduğunu sanıyordum. Dün, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, partisinin adayını tanıtmak amacıyla gittiği Manisa’da, taraftarlarına hitap ederken sarf ettiği bir cümle, o düşüncemi düzeltmem gerektiğini düşündürdü.

“Maksadımız Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerini gerçekleştirmektir” cümlesi…

‘Türkiye Yüzyılı’ ile kast edilen yalnız AK Parti’nin değil MHP’nin de projesiymiş…

Hatta belki de esas MHP’nin de, AK Parti onu gerçekleştirme yönünde önemli bir destek…

Ne dersiniz?

Üzerinde düşünürken, ‘Cumhur İttifakı’ içerisinde bir araya gelmiş iki partinin birbirini nasıl etkiledikleriyle ilgili gözümün önündeki perde açıldı. 

‘Cumhurbaşkanı hükümet sistemi’ denilen bize özgü yönetim biçimini ilk telaffuz edenler AK Partililer olduğu için, projeyi hep onlara mal ettik. Projeyi ilk gündeme getirdiklerinde en sert eleştiriyi MHP ve özellikle de lideri Devlet Bahçeli’den almıştı AK Partililer…

Bahçeli sürpriz biçimde,“Gelin, sistemi birlikte değiştirelim” çıkışıyla işbirliği önerince, bunu onun AK Parti projesine destek vermesi olarak yorumladık.

Reklam

O günden bugüne kadar da öyle bilinegeldi.

Acaba o arada MHP, AK Parti’ye ait projeyi, siyaseten kendi çıkarlarına uygun gelecek biçime kavuşturmuş olabilir mi?

Projenin AK Parti’nin işine yarayan tek yönü, MHP desteği sayesinde, iktidarının devamını sağlaması. Sistem değişikliğinin gerçekleştiği 2017 yılındaki anayasa referandumundan bu yana, AK Parti’nin iktidarı ile birlikte, MHP’nin devlet içerisindeki ve uygulamalardaki ağırlığı daha belirgin hale geldi.

Gariptir ama üzerinde düşündükçe daha görünür olan bir gerçek daha var: İki partinin birlikteliği ve Devlet Bahçeli’nin her hafta grup konuşmalarında hiza verdiği konuların AK Parti denetiminde bilinen devlet kurumları tarafından uygulamaya konulması, AK Parti’nin oylarını olumsuz etkileyerek MHP’ye daha muhtaç hale getiriyor.

Uygulanan politikaların hangilerinin AK Parti’nin benimsedikleri, hangilerinin sırf MHP’yi mutlu etmek için benimser görünerek uygulamaya koydukları olduğunu bilmek elbette zor. Ancak çoğunun ikinci türden olduğunu düşünmek için sebepler az değil.

AK Parti’ye oy veren insanların 2017’den bu yana oy vermekten vazgeçenleri, bilerek veya bilmeyerek, o sebeplerden etkilenerek partilerini terk ediyor olabilir.

Oy vermeye devam edenler arasında da görüntüden rahatsızlık duyanlar az değildir sanırım.

Bu önemli mi?

Reklam

Hiç kuşkusuz AK Parti açısından bunun önemi büyük. MHP ile ortaklık AK Parti’ye iktidarın devamını sağlıyor sağlamasına ama ne pahasına?

Sürekli oy kaybetmesine yol açtığı için MHP’ye daha bağımlı hale geliyor ve bu da AK Parti’yi uyguladığı politikalarda söylem ve kadro tercihi olarak daha fazla MHP çizgisini benimsemeye sevk ediyor.

Geçenlerde bir imam-kaymakam sürtüşmesi sonrasında kaymakama destek çıkan vali-kaymakam sosyal medya mesajları bunun bir göstergesi.

AK Parti-MHP arasındaki ortaklığın AK Parti saflarında görünür-görünmez sıkıntılara yol açtığı bir gerçek ise, bunu değerlendirmek en çok muhalefetin ilgisini çekmesi gereken bir durum.

Bir önceki seçimde, İstanbul ve Ankara ile birlikte toplam 11 büyükşehirde belediye başkanlıklarının el değiştirmesi, muhalefet cephesinin iktidara karşı oluşmuş olumsuz havayı değerlendirmesinin bir sonucu.

Yalnız o kentlerin belediyelerine karşıtlık değişimde rol oynamadı, alınan sonuçta iktidara karşıtlık daha önemli bir payın sahibiydi.

Önceki seçimde bunu sağlamak için oluşan ittifak bu kez sağlanamadı; tam tersine, eski ittifakın bazı unsurları şimdi karşı saflarda.

Muhalefetin yapması gereken, iktidarın MHP’li yapısının AK Parti’yi kendi tabanı için bile sevimsiz hale getirdiği tespitini, propagandalarında kullanıma kavuşturmak olabilir.

Sistem içerisindeki MHP’nin ağırlığını vurgulayarak…

Bunun yalnız oy verip vermeme tereddüdü yaşayan AK Parti tabanı üzerinde değil, partileri öyle uygun gördüğü için kendilerine aday seçeneği sunulmuş İYİ Parti ve DEM Partisi seçmenleri üzerinde bile etkili olması muhtemeldir.

Uygun parametrelere dayalı propaganda malzemeleri bulunmazsa, İstanbul ve Ankara’da bile muhalefetin işi zordur ve durum her geçen gün muhalefet için daha da zorlaşıyor.

‘Türkiye Yüzyılı’ içerisinde muhalefetin esamesi okunmaz hale gelebilir.

ΩΩΩΩ

Reklam

20 YORUMLAR

  1. “Ender
    5 Şubat 2024 De 16:51
    Muhalefetin elinde yapabileceği çok şey var ama yapmıyor. Hem aciz beceriksiz hem de isteksiz.”
    filan diyorsunuz da,
    sahi muhalefet neler yapsındı da yapmıyor?

  2. İyi ki internete kapılıp zaman israfı alışkanlığında biri değilim. İmam olayını da burada değinildiği kadar öğrenmiş oldum. Ayrıntıları bilmiyorum, bilmek de istemiyorum.

    Masraflı da olmuş olsa ilk astronotumuz Gezeravcı’nın dönüşü ne zaman olacak merak edip internete girmiştim. Haliyle, birçok video özeti çıktı karşıma. Başlığını ilginç bulduğum için sadece birini tıkladım. Gezeavcı’nın uzaydan Diyarbakır’a bağlanıp öğrencilerle soru-cevap şeklindeki söyleşi ne kadar isabetli ve güzel bir olaysa, Diyarbakır’da laiklik konusuyla ilişkili kaymakam (=devlet) ve vatandaş (=müslüman din adamı) arasındaki ölümle sonuçlanan olay o kadar isabetsiz ve çirkin bir olaydır. Aşağıda, CeHaPe’li muhalif kesim bile olaya ses çıkarmadı deniyor. Seçime gidildiği sırada bu olay pekala bir provokasyon esaslı hareket olmuş olabilir. Bu takdirde kazançlı olacak olan CeHaPe’dir. Niye ses çıkarsın ki? İsrail Gazze olaylarının bitmek tükenmek bilmeyen vehametinde başka ihtimaller de akla gelmiyor değil…

    • *******
      ….
      Madalyonun bir yüzünde böylesi bir olay,
      Öyle vahim ki görünüşte, ama dile kolay
      Kimin işine yaramışsa yaramış olsun,
      Duyarsız kulaklara laf olsun torba dolsun..
      Madalyonun diğer yüzünde şiddet vardır
      Bu şiddet olayı kimin yanına kardır?
      Bacağına kurşun sıkan Devlet’in mi?
      Olayı planlayan belli mi, dost mu, hain mi?
      Nihai analizde, her ölüm bu ülkeye kazık!
      Yazık tetiği çek(tir)ene, yazık mı yazık!
      Ucuz can pazarında her ölüm kan israfı…
      Kıble, namaz aynı! eylem saf farkının zaafı.
      Ne yapan kişi işin ciddiyetinin farkında.
      Ya yaptıran! vebali çok ağır, Tanrı katında.
      O’ndan başka tanrı yok, bu besbelli.
      İşte budur malesef, iki müslümanın hali!
      Ezberine “iman”sahibi, otomatik müslüman,
      Katledebiliyor “akıl” gittiğinde bir an!
      Ortada bir ölü, uzaklaşan kanlı birkaç ayak izi!…
      Krizlerden kriz beğen, resm-i geçit bir dizi
      İşte bunun içindir ki “Akıl*İman Sentezi”.
      Bilumum Nefs kontrolünün en dengeli merkezi….
      Biri zaafa düştüğünde diğeri devreye girmeli,
      İyinin iyisi tek ikisi, hep el ele vermeli!
      Sonsuza dek hem dünyevi ve hem mahşeri,
      Şükredilesi bir nimettir, “İlahi”nin rehberi!
      Yıkılsın günah surlarında çarpışan etnik zan!
      Cehalet kaybederken asalet kazanır her kan!
      ….
      *******

  3. Erdoğan, Antakya Spor Salonu’nda düzenlenen Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Hatay İlçe Belediye Başkan Tanıtım Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, “Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı, mahzun kaldı” dedi. Ne alaka dediğinizi duyuyorum. Artık Türkiye’de tek özgürlük saçmalamaktır. Ben de bunu yapıyorum.

  4. Türkiye Yüzyılı’ içerisinde muhalefetin esamesi okunmaz hale gelebilir. En doğru cümle kuşkunuz mu var?

  5. Siz mufalefet ølu diyorsunuz ? Size soruyorum ? Siz olsaniz neyapardiniz ? Hic bir medya gucunuz Yok arti karsinizdaki nin iki sapkasi var Az ileri gitseler cumhur baskani kasketini takip cezalandiriyor Can Atalay davasinda gørdunuz ulke azarbaycan ve kuzey koreye døndu mafyanin derin devletin kol gezdigi yerde insanlarin Can guvenligi bilile Yok siz agziniz acin polis kapida ey Simdi siz søyleyin malifler Ne yapsin ?

    • Muhalefetin elinde yapabileceği çok şey var ama yapmıyor. Hem aciz beceriksiz hem de isteksiz. Muhalefet ortada devlet kadrolarında olsun, ihalelerde olsun her türlü yamuk ilişkileri görüyor. Bunları belgelendirmekten, mahkemelere taşımaktan aciz. Sorsanız laf çok ama yazılı dosyaları yok. Avrupa’da muhalefet partileri gölge bakanlar kuruyor ve tek tek herşeyi araştırıyor ve istifa ettiriyorlar. Bizde muhalefet iktidar hülyaları kurup çay kahve muhabbeti yapmakla meşgul. Hiçbirinin hazır dosyaları ve mahkemelere taşınmış davaları yok. Hazırlıksızlar ve bu yüzden güven vermiyorlar. Onlar da rant peşinde kariyer siyasetçileri. Muhalefet olmadığı için de demokrasi olmuyor. İktidar her rejimde var.

  6. şahsım selamet çizgisinde gelen biriyim sayın BAHÇELİDEN hiç rahatsızlık duymuyorum gönül İSTER DİKİ kendi ikbali için ve hırsları için partisini terk edenler gibi değil bahçeli gibi liderlere bu ülkenin ihtiyacı var elbette iktidarda olan idare edecek hiç oyu olmayanlar idare etti bu ülkeyi bizim yaşımız müsait geçmişi iyi biliriz koru unutmadık o günleri biz

    • Milliyetçilik denince Türk milliyetçiliği mi geliyor senin aklına Arif?
      Radikal sol desek mesela..
      Halbuki birde şu pencereden bakmayı denesek:
      -Dem partisi neyin milliyetçiliğini yapıyor
      -Mhp olmasa Dem olurmu mesela?
      -ya gomonist partisi bilimum tip mip birsürü aşırı (büyük ihtimal normal seçmenden daha iyi çalışıyor kafaları😊) partiler?!?!..
      Yani şu sonuç kötü mü olurdu:
      Tüm radijal sol CeHaPe ye..
      Bilimum sağ milliyetçilik Akp ye..
      Doğru yönelse:))))
      Merkezde tek bir adaya,
      Yerelde ilçelerde anlaşıp ayrılsa!…

  7. Boşuna uğraşmayın, Menderes, Demirel, Özal, Erdoğan çizgisinde olan şahsım her zaman MHP yi ikinci parti olarak kabul etmiş biriyim ve MHP li birinin belediye başkanı olmasından hiç rahatsızlık duymam, hele Devlet gibi adam olan Bahçeli çizgisinde olan biri devam ettikçe öyle kalacaktır. Herkes Bahçeli gibi olamaz, Yeniden Refah Partisini gördük, o da Saadet Partisi gibi olacak çünkü bu memleketin ekseriyeti menfaat değil gönül birliği ister. Ne yazık ki YRP liler bunu sağlayamamışlardır. Saadet Partisinin oyları kendilerine geçince güç zehirlenmesine uğradılar ve CHP ile işbirliği yapan partiler gibi kendilerini olduğundan fazlasına kabul ettirmek istediler, tutmadı, bunu seçimlerde görecekler. Hele hele başkan yardımcılarının bir müslüman’ın yapmayacağı şekilde kendilerini yüzde 20-25 lerde olduklarını söylemeleri hiç yakışmıyor. Bekleyip göreceğiz.

  8. ben derdimi biraz mandalina üzerinden anlatayım.
    bu yıl mandalinalar ağaçlarında kaldı. çiftçi alıcı bulamadı. alıcılar/tüccarlar ağaçta ürüne düşük fiyat verince toplama masrafları çiftçiye ait olduğu için toplama masrafının maliyetinden dolayı toplayamadı.
    peki neden mandalinalar ağaçta kaldı?
    ihracat geçen yıllara göre daha düşük düzeyde olması, mazot fiyatlarının yüksekliğinden dolayı şehirler arası nakliyenin çok fazla artması, alım gücünün düşmesi…
    yazık ki bir tarım planlamamız da yok.
    benim yaşadığım yerde bizzat izlediğim narenciye bahçelerinin gelir getirmediğinden dolayı satıldığı ya da ağaçların kesildiği gerçeği maalesef.
    tarım alanlarımız da hızla azalıyor, “Tarım Bakanlığı Bitkisel Üretim Müdürü Mehmet Hasdemir 20 yılda tarım alanlarının 26 milyon hektardan 23,8 milyon hektara düşerek azaldığını itiraf ettiği” gibi.
    tarım ve hayvancılıkta çok büyük sıkıntılar var.
    biri nasıl da dindarım biri nasıl da milliyetçiyim söylemli iki parti tarafından uzun yıllardır yönetiliyoruz.
    yerlilik, dinilik, milliyetçilik; ekonomidir, tarımdır, hayvancılıktır, adil paylaşımdır, bilimdir, tekniktir, teknolojidir, ahlaktır, etiktir.
    bakınız, bilim adamları uzun zamandır iklim değişikliklerine bağlı gıda ve su kaynaklarının sıkıntı yaratacağı ve insanlığın bir kuraklık ve kıtlık tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu bize anlatıyorlar, ülkemizde daha sıkıntı olmadığı zamanlarda bile sorun yaşıyoruz, ne su kaynaklarımızı koruyoruz ne de tarım alanlarımızı ve hayvancılığımızı.
    “Ülkemizde son 60 yılda, Marmara Denizi’nin yüz ölçümünden daha büyük, neredeyse üç Van Gölü büyüklüğünde 70’e yakın doğal göl kurudu. Göllerimizin son yıllarda giderek kurumasının ve kuruma sürecine girmesinin başlıca nedeni, göllerin yıllık su bütçelerinin korunarak kullanılmaması, Yanlış su kullanım oranı neredeyse yüzde 80 diğer faktörler olarak balık çiftlikleri, tarım alanı kazanmak için göl kıyılarında yapılan drenajlarla oluşturulan kurutmalar, kıyı alanlarının dolgu ile yol, konut, sanayi gibi yapılaşması”
    sorunların neredeyse tamamı kaynakların iyi yönetilmemesine bağlı.
    bu nasıl yerlilik, bu nasıl millilik???

    şimdi, yok mhp akp ye eklemlenmiş, yok akp mhp ye dönüşmüş cidden hiç sorun değil, seçim kazanmak için neler yapıldığı ve ülkeye olanlar ortada.
    çok ciddi, çok büyük, çok sıkıntılı sorunlarımız var bizim,
    yaşadığımız bu kanlı ve acımasız coğrafya da…
    istanbulu yıllarca yöneten ve partisinin elinde tutan sayın erdoğan kendi çıkıp istanbula ihanet edildiğini söylemedi mi? her yer çarpık yapılaşmaya ve ranta açıldı, dünyada paranın dolaşıma sokulduğu yıllarda üretime, tarıma, hayvancılığa, teknolojiye, sanayiye harcanması gereken paralar inşaata harcandı, alt yapısı olmadan konserve dairelerde milyonların yaşadığı siteler inşa edildi,
    şimdi istanbulu geri almak için yine milli servetimiz boca ediliyor?
    böyle seçim zaferlerinden bol bizim coğrafya ne var?
    yeni insanlara, yeni liderlere ihtiyacımız var bizim
    geçtim vizyoner, ileri görüşlü, ülkeye çağ atlatacak kişiler olmasından
    ahlaklı, adil ve vicdanlı insanlar olsun öncelikle.

    • İnanılır gibi değil Gerçekten doğru mu bunlar
      Yazık yazık yazık! Emeğe yazık, ürüne yazık,
      toprağa yazık, suya yazık! güneşe yazık!
      Masraf, masraf masraf!
      İsraf, israf israf!
      Haram!
      Ürün nimettir,
      Ve nimet kutsaldır…..

      Talimatlar her yere yetişmiyor olmalı. Ancak, mandalinaların durumuna gerçekten üzüldüm, üreticilere acıdım. Önümüzde ne temel sorunlar var. Henüz önünü görmekte zorlananların, koltuklarında oturup yüzyıl ileriyi görmeğe çalışmaları ne kadar inandırıcı ve ne kadar güven verici?

      • keşke doğru olmasa, değil mi?
        keşke başta ben, muhalifler haklı olmasa…
        keşke bu yandaşların sandığı gihi uçuyor kaçıyor olsak ya da biraz daha aklı olanların sandığı gibi kolayca düzeltilebilir durumda olsak.
        haksız olmayı çok isterdim doğrusu.
        özellikle yazamadıklarım için yanılan olmayı çok isterdim.

  9. Bunca zaman terör belasını def’edemeyen! (Def’etmek istemeyen belkide😡) bir güruh mu var? diye sormadan olmuyor!
    KAN’dan beslenen vampir bir tabaka mı var sorusu geliyor ardından☹️.
    Koskoca Anadolu tabakası depremde paramparça lakin, kırılmıyor bu killi yumuşak cıvık tabaka🤔
    Acaba yeni bir zamk mı çıktıda bizim haberimiz yok? Sümük gibi yapışmakta..
    “ Türkiye Yüzyılı’ içerisinde muhalefetin esamesi okunmaz hale gelebilir.” demiş yazar kibarca.
    Ben soğuk su serpeyim suratlarına:
    Muhalefet için Yasin, okunuyor sonra fatiha. Cenaze 1 Nisan sabahı direk mezarlıkta.
    (1 Nisan şakası sanmayın gelin mutlaka).
    Not:1 Nisan muhalefet içinden ne cevherler de çıkaracak? Çıkarabilir!!!…
    Bunu da yaz bir kenara 🤗.

  10. ‘Türkiye Yüzyılı” daha çok milliyetçi bir kavram.
    Dini argümanlarla yola çıkmış bir partinin geldiği son noktada iktidarını ittifakla yürütür hale geldiği için dini-milliyetçi bir söylem olarak bu kavramı benimsediği düşünülebilir.

    Çünkü artık dine, dindarlığa veya dini söyleme ilginin azaldığı, en dindar çevrelerde dahi seküler yaşam tarzının benimsediği, gençlerde ise dinden uzaklaşma olduğu göze çarpmaktadır.

    Dolayısıyla milliyetçiliğin işlevsel hale getirilmesi, toplumun din tarafında kaybolmaya başlayan toplumsallaşma ve toplumsal aidiyet ihtiyacına en iyi cevap verecek bir fikir olması sebebiyle önem arz etmektedir.

    Ülkemizin içinde bulunduğu ortam çevremizde olup bitenler, riskler, dışardan gelebilecek tehlikelere karşı milli söylem hem toplumsal ihtiyaç hem de politik bir güçtür. 20 yüzyıldan itibaren de hemen tüm dünyada ve Avrupa’da egemen politik bir düşünce tarzı haline gelmiştir.

    Bu düşünce tarzı bize özel olarak dinle yani İslam diniyle birlikte anılmalıdır. Sosyal medya veya iletişim araçlarını kullanarak bu yönde açıklamalar daha sık hale gelmiş ve gelecektir. Nedir bu açıklamalar Müslümanlıktan bağımsız bir Türklüğün düşünülemeyeceğidir. Ki öyledir.

    “Türkiye Yüzyılı” kavramı bu yüzden önemlidir. Dinin etkisinin giderek azaldığı toplumlar üzerinde sosyal, siyasal, politik, psikolojik etkileri olacaktır.

    Bu yüzden de CHP ya toplumun ihtiyaçlarını dikkate alacak bir politika benimseyecek yada toplumu (ekonomik, sosyal, kültürel politik) daha ileri seviyeye taşıyacak politikalar belirleyecektir. Önceki başkan buna niyetlenmişti fakat olmadı. Bundan olur mu? Bilmiyorum. Görünen o ki şimdilik bir iki belediye almak kafi gibi görünüyor onlar için.

  11. MHP-Akp koalisyonunda gizli sözleşmenin ana maddeleri biliniyor aslında. Devlette önemli idari ve adli kadrolar MHP’ye veriliyor. Buna paralel yapı diyoruz kısaca. Son imam dövme hadisesi de turnusol kağıdı gibi bu kadroları açığa çıkardı. 80+ kaymakam ve vali paralel devleti yada diğer adıyla derin devleti temsil ediyorlar belli ki ve hepsi birden ayaklandılar kendi elemanlarına sahip çıktılar. Akp de işin akçeli taraflarını devlet ihalelerini paylaşıyor bu uzlaşmada. Güzel güzel paylaşımlarını yapmışlar. Ancak bu siyaseten ve demokratik kriterler açısından ahlaksız ve anayasal olmayan bir paylaşım. Aynısını Akp cemaat ile yaptı ve sonuçlarını biliyoruz. Siyaset böyle aklaksız paylaşımlar üzerinden yapıldığında sonuçlar son derece yıkıcı oluyor. Vesayetçi yönetim derhal sonlanmalı ve demokrasiye dönüş için bir yol bulmalıyız. Muhalefetin görevi bu tür çirkin paylaşımları ortaya dökmek, hesap sormak ve devlet yönetiminde liyakati esas alan bir yönetim için gerekli denetim görevini yapmak. Ancak bunu yapmaktan, hesap sormaktan fersah fersah uzaklar. Bu sebeple demokrasiden giderek adım adım uzaklaşıyoruz.

    • Bir cami imamı bir kaymakamdan dayak yemiş hem de Diyarbakır’da, üstelik de cuma kalabalığında, cemaatin camide bulunduğu halde. tek bir kaymakam bir de koruması imam odasına kapatıp demir sopayla imamı dövüp yürüyemez hale getiriyor. akpartililer de imamı protesto edip kaymakama eline sağlık diyorlar. inanması güç ama gerçek. devlet içi kavga biz vatandaşları ilgilendirmez demiş cemaat.

      Kendini savunma yeterliliği olmayanlar imam olmasin!

      Halbuki imam daha hutbedeyken kendini güvenli alanda tutup kaymakama din işlerine karışarak laiklik ilkesini ihlal ettiğini hatırlatıp dava da edebilirdi. ama imam laikliğe karsiysa yapacak bir şey yok, dayak kaçınılmaz olur. muhalefet de seyretmekten başka bir şey yapmaz.

  12. Sayın yazarın “… iktidarın MHP’li yapısının AK Parti’yi kendi tabanı için bile sevimsiz hale getirdiği tespiti” bize,
    politik öngörüş kapasitesinin çok sınırlı olduğunu gösteriyor, şöyle ki:
    sırf mhp liderinin hatırına hala akpartiye oy veren akpliler var:))))

  13. NİYE 2023 HAZİRAN’INDA İSTİFA ETMEDİLER
    Buradan 2023 seçimlerinden hemen sonra Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’a bir çağrıda bulunmuştum:
    “–Ne olur Büyük Şehir Belediye başkanlıklarından derhal istifa edin ve 2024 yılındaki seçimlerde de aday olmayacağınızı da deklare ediniz” diye.
    Boş yere ülkemizin ilk bakışta 9 ayı va asırlara denk hasarın önüne ancak bu şekilde geçilebilirdi.
    Yapmadılar, yapamadılar.
    Yapmaları da mümkün değildi.
    Niyetleri bumudur bilmiyorum.
    İlla ki, madara olacaklar.
    İlla ki, iktidara demokratik meşruiyet görüntüsü verdirtecekler.
    Anayasanın paspas edildiği bir ortamda seçim kazanabilir misiniz?
    Kazansanız ne olur?
    Dediğim yapılsaydı neler olabileceğine dair o kadar net öngörülerimin hiçbirini paylaşma ihtiyacı dahi hissetmiyorum.

  14. “Muhalefetin yapması gereken, iktidarın MHP’li yapısının AK Parti’yi kendi tabanı için bile sevimsiz hale getirdiği tespitini, propagandalarında kullanıma kavuşturmak olabilir”.

    Fehmi bey, muhalefet için değil, işbirliği için tavsiyede bulunmak daha doğru olabilir. Ülkenin şiddet sahnelerine gebe “siyasi nefs arsızlığı” yerine iyi iletişim bağları geliştirmeğe ve işbirliğine ihtiyacı var. Gelecek hakkında hayaller kurmadan (veya kurarken), ülke öncelikle buna hazırlanmalı. Ancak, koalisyonların devreye sokulmasıyla siyasetteki kötülük ve fesatlıklar ortadan kaldırılabilir. Arınma hareketi başlar. Böylelikle, yıkıcı kısırdöngülere mahkumiyet duvarları birlikte yıkılır, sinerjinin oluşması sağlanabilir.

    Birbirini dişine kestiren, tarihi hasım görüp uzlaşmayan/anlaşamayan tüm partileri “Akıl*İman Sentezi” temelinde koalisyona davet ediyorum! Herkes için kazan-kazan formülü budur. Bu arada, bir önşart olarak “Rahmetli Paşamız”ın hatalarını kabul etmekten ona bir zarar gelmez. Bilakis, rahmet yönünde çok faydası olacaktır.

Yoruma kapalı.