Öfkesi burnunda bir politikacıdan daha tehlikelisi yoktur. Beklentilerine cevap alamadığı veya alamayacağını anladığı için de öfkelenebilir politikacı, kendisini öfkeye sevk eden başka sebepler de bulunabilir.
Sebep ne olursa olsun şunu akılda tutalım: Öfkeye kapılan politikacı, sonunda kendisini de yok edebilecek bir eyleme giderken yapabileceği en büyük tahribatı meydana getirmek isteyen bir kamikaze pilotu gibidir.
Bunları yazarken aklımda bugün 10.30’da ‘bomba’ açıklamalar yapacağını önceden ilan etmiş CHP’li Muharrem İnce var.
Kızdığı ilk gün de paylaşabilirdi ‘bomba’ haber/ler/ini; arada geçen günlerde hakkında yazılacakları merak etmiş olmalıdır.
Gazetelere göz attıysanız, özellikle İnce’ye yakınlık duyması beklenebilecek kalemlerin yazdıklarının öfke artırıcı türden olduğunu sizler de görmüşsünüzdür.
Partili kalemler
Şimdi hep zihnimde taşıdığım ‘partili kalemler’ konusunda birkaç şey söylemenin tam zamanı.
Zaman uygun, ancak esas konudan sapmamak için bu ara başlığı kısa keseceğim.
Her yazarın, yorumcunun kendisini yakın hissettiği bir siyasi görüş, akım, parti veya lider olabilir. Hele görüş, akım, parti ve lider tek bir çatı altında toplanmışsa yazarımız kendisini oy kullanırken daha rahat hissedebilir.
Fakat günümüzde resmen ‘mahalle kavgası’ yapmaya başladı yazarlar ve yalnızca bir görüşe/partiye/lidere bağlılıklarını açıkça beyan etmekten öte, başkalarını kendilerinin desteklediği partiye/lidere yeterince veya hiç bağlı olmamakla suçlamakta da beis görmüyorlar.
Yazılar artık bir partinin veya bir liderin resmi açıklaması gibi kaleme alınıyor.
Partilerin ismi değişiyor, ama konulara yaklaşım değişmiyor.
Muharrem İnce şu üç-beş gündür bu gerçeği kendi şahsında somutlaşmış olarak görüyor olmalı. Kendisini yakın tanıdığını sandığım yazarlar birkaç fırça darbesiyle onu yok etmek veya hiç değilse etkisini azaltmak amacıyla kaleme sarılmış görüntüsünü veriyorlar çünkü.
Kimsenin ‘bomba’ etkisinde olacağı önceden açıklanmış açıklamayı merak ettiği yok.
Çoğu yazar “Bomba haberini kendine sakla” havasında yazılarla okur karşısındalar.
Herhalde bu duruma “CHP’den ileri CHP’li olmak” denilebilir.
Öyle denilebilir, çünkü Muharrem İnce’nin “Hareket başlatacağım, parti de kurabilirim” çıkışı sonrası CHP yönetimi herhangi bir tepki vermedi. Çıkışı görmezden geldi, önemsemediğini belli etmeye çalıştı. Yalnızca bir dönem CHP’lilere genel başkanlık yapmış olan Hikmet Çetin ile Murat Karayalçın eski günlerin hatırına Muharrem İnce ile görüşerek ne yapmak istediğini anlamaya çalıştı.
Aldıkları izlenim kendilerini telaşa düşürmemiş olmalı ki, bugün CHP’de yönetim kadrolarında bulunanlar, tavırlarını değiştirmediler.
Telaş daha çok CHP’li kalemlerde.
[Şu sıralarda AK Partili kalemler de başka sebeplerle telaştalar ve bunu yazılarında fazlasıyla dışa vuruyorlar. Muharrem İnce’nin çıkışı onları biraz olsun rahatlatmış görünüyor.]
Merak bu ya
Ne söyleyeceğini sizler merak etmiyor musunuz Muharrem İnce’nin? Ben ediyorum. Siyasetin doğasında fazlasıyla bulunan karşılaştığı küçük ayak oyunlarını mı, parti içi dedikoduları mı kamuoyuyla paylaşacak, yoksa CHP’ye neden bugüne kadar seçimlerde başarısız olduğunu hatırlatıp oy artırmayı getirecek yeni bir ufuk mu çizecek?
[Umarım “Ben cumhurbaşkanı seçiminde partimin genel seçimde aldığından fazla oy aldım” türünden bir açıklama yapmaz Muharrem İnce; çünkü kendisi 2018’de yüzde 30.4 oranında oy almışken, 2014 yılında yapılan bir önceki cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP’nin -kimseler tarafından adı bilinmeyen hatta telaffuz da edilemeyen- adayı Ekmeleddin İhsanoğlu yüzde 38.44 oy almıştı.]
CHP’nin kendine özgü bir taraftar kitlesi var. Seçmenlerde bu kitle dörtte bir oranında. Geçmişte bir-iki kez bu dar alanı kıracağı umudu partililere yaşatılmış olsa da, kısır döngüyü bir türlü kıramadı CHP yönetimi.
Kemal Kılıçdaroğlu CHP’ye lider olduktan sonra yaşadığı birkaç seçim yenilgisi ve ülkenin geçirdiği sistem değişikliği sonrası kısır döngüyü kırmayı amaçlayan bir yöntem bulmuşa benziyor: Diğer muhalefet partileriyle bir platformda -demokratik zeminde- buluşup ortak oyları iktidara dönüştürmek yöntemi…
Muharrem İnce’nin bu yönteme karşı çıktığı biliniyor da, kısır döngüyü tersine çevirmede kendisinin herhangi bir formulü bulunup bulunmadığı bilinmiyor.
Belki de bugün 10.30’da açıklayacağını belirttiği ‘bomba haber’ o formüldür…
[Kendisinin gelecek seçimde de cumhurbaşkanı adayı yapılması talebini yineleyecekse, bu herkes için hayal kırıklığı olur. Alabileceği oyu ben bile şimdiden söyleyebilirim.]
Galiba benden başka da bugün yapılacak açıklamayı merakla bekleyen yok. Kimi daha şimdiden “Dağ fare doğuracak” diye yazıp politikacının öfkesini artırabildi.
Öfkeli bir politikacıdan daha tehlikelisi yoktur, unutmayalım.
Muharrem İnce de “Öfkeyle kalkan zararla oturur” özdeyişini unutmasın.
ΩΩΩΩ
Ermenilere Yardım Eden İngilizlere Mustafa Kemal Atatürk’ün Mektubu
Yıl 1920…
İstanbul İngiliz işgali altında…
Mustafa Kemal Paşa milli mücadele için Anadolu’da…
O dönem İngiliz destekli Yunanlılara karşı mücadele verilirken bir taraftan da doğuda Ermenilere karşı mücadele verilmektedir.
Yunanlılara sınırsız silah yardımı yapan İngilizler Ermenilere de Türkleri yenmeleri için 40 bin tüfek verir.
Türkler, Ermenileri ezip geçer ve tüfeklere el koyar.
Mustafa Kemal Paşa İngiltere Başbakanı Lloyd George’a mektup yazar.
Atatürk mektubunda tüfekler için Lloyd George’a teşekkür eder.
İşte Mustafa Kemal Atatürk’ün bu mektubu Amerika’da büyük yankı bulur.
New York Times gazetesi haberinde bu olaya yer vererek Mustafa Kemal Atatürk’ün İngilizler ile nasıl dalga geçtiğini yazar.
Yanlış anlaşılmasın. Bu örneği, neden ABD’nin YPG/PYD’ye verdiği silahları Barış Pınarı harekatı ile ele geçirmedik diye vermedim.
Bernar bey yorumlarinizi ilgi ile okuyorum. Teşekkürler.
Ne zaman kisir tartismalardan sahis uzerine yorumlardan vaz gececegiz. Ulkelerin planlari olmali. Bu planlar revize ve takip edilmeli. Coklukla dusunce kuruluslari kurulup desteklenip bu planlamalara uzman destegi ile katki vermeli. Sahislar gelecek ve gececek. Ama ulkem zaman kaybetmemeli. Cin 35 40 yilda cin oldu. Soner yalcin dun yazdi. Biz sahislardan ve politikacilardan bagimsiz politikaci siyasetcilerin onunu actigi bir planlamaya gidemezmiyiz. 3 nesil sonra dunyanin en buyuk ekonomilerinden biri olamazmiyiz. Oluruz. Sahislar gelip gectiginde biz nerede olacagiz. Onemli olan bu. Yeni kusagin zaten bu isimler umurunda degil. Dunya ve nesil donusuyor. Ulkemin vasatta kalma ihtimali yok. Emin olun. Donusumu planlayacaklar sadece ulkeme zaman kazandiracak emin olun. Bu ulke vasata mahkum edilemiyecek emin olun. Ulke insanina bakin bir tanesi digerine benzemiyor. Bu ne demek bilen varmi. Saglam planlama ve yetenek cikartma ile dunyanin en farkli fikirleri buradan cikacak. Son bir sey daha bu ulke nesillerinin bizim belki gorebilecegimiz sure icerisinde butun bilimi cope atacak yeni icatlari ile ulke acik ara one cikacaktir.
Türkiye’nin ana siyasi gündemindeydi İnce. Sayın Koru’nun yazısı, düşüncelerimi dile getirip paylaşmama vesile oldu. Söyleyeceklerimi fazlasıyla söyledim. Bu M. İnce temasının mümkün olduğu kadar kısa sürede tüketilip gündemden düşürülmesi gerektiğine inandığım için, artık bu konuda hiçbir yorum metni yazmayacağım.
Safların yeterince netleşmiş olduğu kanısındayım. Ana gerilim, tüm toplumsal kesimlerin sivil toplumu, çoğulculuğu, demokratik ve sivil siyaset etrafında bir arada ve birbirimizle konuşup müzakere ederek bir arada durmamızı ima eden muhalefet bloku ile, Kürt milliyetçiliğinin de ateşine odun taşıdığı hamasi ve istismarcı milliyetçi, dışa kapanmacı, otoriter ittifak arasında.
Demokratik ittifakın enerjisinin törpülenmesi, orada bir dağılmışlık görüntüsü, moral bozukluğu yaratılmak isteniyor. İnce meselesinin olabildiğince kısa sürede tüketilmesi çok uzun zamana yaymamak gündemden düşürülmesi beni sevindirecek. Kişisel beklentim bu.
A haber muhabirinin bile kavrayabildiği birşeyi incenin kavrayamamış olma ihtimali var mı? mümkün mü yaptığının cumhur ittifakına hizmet olduğunu anlıyamaması.
– troller bile kavrayabiliyor ince kavrayamıyor.
– pes yani. inşallah ince pisa sınavına girmez.
Basın toplantısı değil, basın açıklaması oldu. Dedi kodu barajını güç bela geçen, parti yönetimi ile iki yıl öncesinin kişisel hesaplaşmasından, bir toplumsal hareket doğacak, yüzde 51’ie yürüyecek! Ya ekip? Yine yok! Yine tek tabanca! 🙂
Sayın Muharrem İnce’nin %50+1 hareketi başlatıyorum hatta gerekirse yeni bir parti kurarım demesi temel bir insan hakkıdır. Sn. Ahmet Davutoğlu ve Sn. Ali Babacan da pek yakında eski partilerinden ayrılıp yeni partiler kurmuşlardı.
Değerlendirmeyi, bölücülük ve ihanet gibi duygusal kavramlar üzerinden yapmamak gerekir. Neden ayrı bir parti kurmak zorunda kaldığını ve kendi hedeflerini anlattığında ne kadar seçmeni ikna ederse o kadar oy alacaktır.
Sn. M.İnce’nin konuşmasının ana hatlarını kafir icadı olan internette birkaç yerden okudum. İlk izlenimim M.İnce’nin dersini yeterince çalışmamış olduğudur. Sanki CHP %51 oy alabilecek bir potansiyele sahip de mevcut yönetim bunun için gerekli uğraşı vermeyerek diğer muhalif partilerle bir ortaklığa yönelmiş ve o da buna karşı çıkıyormuş. Ana tezi yani çıkış noktası bu gözüküyor.
Sn. M.İnce’nin ana tezinin doğru olmadığı açık bence ve sanırım hemen herkes de bunu doğrular. M.İnce tipik Rize’li hiperaktifliği ile yerinde duramıyor. Ben olsam şöyle yaparım, böyle yaparım diye düşünüyor. Oysa 2018 Cumhurbaşkanlığı seçiminde ancak %30 küsur oy alabilmişti.
Eğer M.İnce, CHP’yi gerçek kimliğine (1980 öncesi) çekmek için bir çıkış yapsaydı kendisini destekleyebilirdim. Fakat hemşehrisi olduğu Erdoğan’ın laik bir versiyonu olmaktan öte bir ışığı kendisinde göremedim. Bir de Kuantum teorisini bizlerin anlayacağı şekilde açıklamasını bekliyorum.
Muharrem İnce ak partili bir siyasetçi sayın hocam-:))
AK Parti ve MHP yandaşlarının ellerinde İnce bayraklarıyla bindirilmiş klıtalar olarak İnce mitinglerine akacaklarından emin olabiliriz. 🙂
“Muharrem İnce’nin çıkışı onları biraz olsun rahatlatmış görünüyor.”
dogrudur ama gordugum birilerini rahatlattigindan ziyade birilerini cok ciddi rahatsiz etmis ,son bir kac yazi resmen bagira bagira soyluyor//
Kamikazeler
Tam sayıyı bilebilmek zor ama o yıllarda 3-4 bin Japon pilotun intihar dalışı yaptığı tahmin ediliyor.
Bu saldırıların sadece yüzde 10’unun başarılı olduğu düşünülüyor ama yine de toplam aşağı yukarı 50 ‘düşman gemisi’ batırmayı başarmışlar.
M. İnce, iki yıldır pek ortalarda yoktu. Parti, Atatürk düşmanları tarafından ele geçirilirken yaygara koparmayıp şimdi ortalığı velveleye vermesi tuhaf.
Yoksa, erken seçim yaklaşıyor, ve birileri İnce’ye “Sen değilse kim? Bugün değilse ne zaman?” falan mı dedi?
Hareketine verdiği ismin “1000 gün” ibaresini de içeriyor olması manidar.
“Ben erken seçim olabileceğini hiç düşünmüyordum. 2023’e hazırlanmak için yola çıktım. İnanmıyorsanız hareketime koyduğum isme bakın. . .” filan diyecek her halde.
Argoda buna “salağa yatmak” diyoruz galiba -öyle değil mi sn. H. Gayret? 🙂
1-Kılıçdaroğlu İnce’yi cumhurbaşkanı adayı olarak ilan edince, İnce “Kılıçdaroğlu’nun karşısına genel başkan adayı olarak çıkmayacağına” söz verdi mi vermedi mi?
2-İktidar ya da anamuhalefet partisi genel başkanlarının bir yabancı dili tercihen İngilizceyi anadili gibi bilmeleri gerekiyor.Tabii ki 35 kelimeden fazla Türkçe de.
Sayın yk, dersimli kemal de baykalın ardından aday olmam demişti ama on yıldır kendisi o koltukta oturuyor biliyorsunuz, etme bulma dünyası işte; bir de liderlerimiz neden iyi derecede ingilizce bilmek zorunda olsunlar ki, sömürge ülkesimiyiz biz, anadilimiz yok mu?
Devletin çevirmen kadrolarında çalışan elemanları ne diye varlar, dersane hocası mı seçiyoruz devlet başkanı mı?
Tamam İngilizcesi zayıf olsun, tercümanlar çevirir. Fakat üniversite diplomasını gösteremiyor. Üst düzey kavramları kim çevirecek? En iyisi seni CB danışmanı yapalım 🙂
M. İnce’ye haksızlık mı? Bugünkü ikinci metnimde, M. İnce’nin kendi siyasi hayatına mal olacak da olsa geri adım atmayacağını, çünkü kendisinin vesayetin ve vesayetçilerin hizmetinde olduğunu yazdım. Bana hayli muhtermel görünen o ki, kimi yorumcu ya da yorumcular, bunun çok zorlama ve abartılı bir iddia olduğunu söyleyecekler.
Sınıflar arasındaki mücadeleler, iktidar talep eden güç odakları arasındaki savaşlar keskinleştiğinde, pek çok gözlemciye şaşırtıcı gelen saflaşmalar yaşanır.
Bunun modern zamanlardaki en dramatik ve en çarpıcı örneği, Alman Sosyal Demokratları’nın hiç akla gelmeyecek biçimde, parlamentoda savaş kredileri leyhine oy kullanmalarıdır. (Bunu emekçi sınıfına bir ihanet olarak gören Rosa Luxemburg ve Karl Liebnecht’in partiden ayrılarak Alman Komünist Partisi’ni kurmaları, Alman işçi sınıfını savaşa karşı çıkıp kendi burjuva hükümetini devirmeye çağırmaları hemen bunun sonrasındadır.)
M. İnce ile vesayetçi güç odakları arasındaki ilişki konusundaki yorumuma karşı çıkacak arkadaşlara, bir kaç hatırlatmada bulunmak isterim:
Ergenekon davasından içeride yatmış, tutuklanması bütün bir ‘sol’ kesimin ayaklanmasına yol açmış Nedim Şener’in, bugün siyasal İslamcı, kökten dinci olmakla suçladığı Erdoğan’ın yanında olmasını nasıl açıklıyorsunuz?
Nasıl oldu da, üç beş yıl önce, yeni yasama yılının açılış konuşmasında Erdoğan’ı öfke nöbetine gark edip kendisine ağır ithamnlarla yüklendikten sonra meclisi terk etmesine yol açan, CHP’nin başına geçmeye layık bulunan Barolar Birliği Başkanı M. Feyzioğlu, bugün Erdoğan’ın has adamları arasında?
Ömrünü militan bir Atatürkçülük, Kemalizm lafızıyla geçirmiş olan Doğu Perinçek, nasıl oluyor da A. Dilipak ile aynı safta İstanbul Sözleşmesi’nin iptali talebinde bulunuyor, çok daha ileri giderek, milli diktatörlük kurması halinde Erdoğan’a destek vereceğini ilan ediyor?
Bunlar sizi şaşırtmadıysa ve şaşırtmıyorsa, M. İnce’ye ilişkin iddiam neden abartılı ya da zorlama görünüyor?
“CHP, muhalefet bloku, ortak aday bilmem ne işlerini bıraksın. Tek başına iktidara yürüsün. Seçime kendi liderini aday göstererek katılsın!” diyor. M. İnce.
Bunu söyleyen, Erdoğan’a karşı çok açık farkla kaybetmiş, seçimi ikinci tura bile taşıyamamış Muharrem İnce.
Kuantumcu İnce, iki çıkarma bir toplama işlemi yapamayacak bir matematik özürlüsü mü?
NEDEN akla ve gerçekçiliğe tamamen aykırı iddialarla ortaya çıkıyor ve CHP seçmenini muhalefetle iş birliği yapmak yerine seçime CHP’li bir adayla katılmak gerektiğini söylüyor?
Üstelik de, son yerel seçimlerde Erdoğan’a ilk kez seçim yenilgisi tattırılmışken?
İnce’yi uykusundan uyandırp ortalığa atılmasını sağlayan şey, CHP’nin Atatürkçülük ve parti ilkelerinden sapması mı?
Yoksa, Erdoğan’ın üzerine örttüğü şalın gizlediği gerici-Ergenekoncu iktidar blokunu muhtemel bir ikinci seçim yenilgisinden sakınmaya çalışmak mı?
“M. İnce, Erdoğan’a koltuk çıkmak için ortaya çıkmadı.”
Çok doğru.
Ama, devletin gerçek iktidar sahipleri arasında Erdoğan olmadığı için doğru.
Bu çok zorlama ve abartılı bir iddia olmuş sanki sn.bernar; aksine m.ince chp den değil de akpartiden oy tırtıklayacakmış gibi geliyor bana, daha doğrusu şu dawidow veya bebecana gidebilecek kimi küskünlerin oylarını yani…
Muharrem incenin CHP partisinden ayrılması hayırlar getirebilir.
Millet partisinden %2-3 giden tepki oyları alıyor.
Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı adayı değil.
Ekrem imamoğlu veya Mansur Yavaş aday olacak.
Bunların oyu erdoğanın oyunu geçti.
Kılıçdaroğlu en iyi işi Yerel belediyelerde başarılı olanları büyükşehir adayı yapması.
Bu büyükşehir belediyeleri hem çalışıyor hemde Fakirlere koli koli erzak gidiyor.
Erdoğanın bu bölgelerde, fakirlerin verdiği oyu azalıyor.
AKP’YE YAKIN MEDYA ORGANLARI CANLI YAYINLADI
Yeni Şafak ve A Haber’in, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tam sansür uyguladığı Muharrem İnce’nin basın toplantısını canlı yayınlaması ise dikkatlerden kaçmadı.
Kemal Kılıçdaroğlu Tek adam rejiminde çok dengeli siyaset yürütüyor.
Kemal Kılıçdaroğlu Aklı başında ülkede oynan oyunları biliyor ülkeyi nereye sürüklekmekmekte olduklarını biliyor onun için siyaseti bırakmıyor.
Halkı sokağa dökmek istiyorlar Kemal Kılıçdaroğlu bu oyuna gelmiyor.
Akp ye yakın organlar canlı yayınlanırsa chp seçmeni neden sokağa dökülürmüş tam anlaşılmıyor, biraz açar mısınız şahin bey?
Ortalama CHP’li muhalif zihin açısından şu argüman güçlü bir argüman olarak görünüyor:
“Erdoğan’a göre, Babacan ve Davutluğu bölücü, ama iş M. İnce olunca, onlara hak olmayan şeyi M. İnce’ye hak olarak görüyor. Baştan aşağı tutarsızlık.”
Ortalama Cuımhur İttifakı seçmeni de zihniyet açısından, aynı pencereden bakıyor:
“Davutoğlu ve Babacan ayrılıp parti kurduklarında, bu makul ve meşru, demokrasi açısından olumlu bir adım. M. İnce partisinden ayrılıp bir parti kurmaya veya bir hareket başlatmaya girştiğinde ‘Olur mu öyle şey! Ana muhalefet partisini bölmek ihanet olur!’ diye yaygarası. Bu ne tutarsızlık, bu ne çifte standart Allahım!”
Burada, meseleye bu zihniyet içinden bakmayan insanların yaklaşımları güme gidiyor. Bu insanlar, ortalama CHP’li gibi, “M. İnce ayrılırsa yanlış yapar. Muhalefeti zayıflatır ya da moral bozukluğuna uğratir. Ne alemi var şimdi böylesine kritk bir dönemece girilmiş görünürken ortaya parti ya da hareket diye çıkmanın?” demiyorlar.
En azından ben, meseleye bu açıdan bakmıyorum.
M. İnce’nin girişimini “bölücülük” ilan etmek ve o girişime karşı çıkmak bir şey.
M. İnce’nin girşiminin siyaseten ve kendi siyasi geleceği açısından yanlış bir adım olduğunu söylemek başka bir şey.
Babacan ve Davutoğlu’nun parti kurmaları ne kadar hak ise, İnce’nin parti veya hareket başlatması o kadar hak. Bu, tarışmaya yer bırakmayacak kadar açık.
AK Parti içinden çıkan bu iki parti ile, M. İnce girşimi, kimi müştereklere sahipler.
Babacan ve Davutoğlu, AK Parti’nin başlangıçtaki kuruluş ilke ve hedeflerinden bambaşka yerlere savrulduğunu, ideolojik olarak bambaşka bir yere geldiğini, AK Parti’yi AK Parti yapan kadroların çok büyük ölçüde partiden tasfiye edilip uzaklaştırıldıklarını, Erdoğan’ın siyasal iktidarını ancak Eski Türkiye’nin en otoriter, en gerici güç odaklarıyla ittifak sayesinde sürdürebildiklerini söylüyorlar (ki haklılar), ve kopuş gerekçelerini (başka gerekçelerin yanısıra) bunlara dayandırıyorlar.
Benzer bir durum M. İnce için de geçerli.
M. İnce de, Kemal Kılıçdaroğlu yönetiminde partinin adım adım tanınmaz hale geldiğini, Atatürkçü seslerin boğulduğunu, partiye CHP’nin kurucu ilkelerine, siyasi misyonuna yabancı (ve hatta bunlara düşman) unsurların hakim olduğunu söylüyor. CHP’nin -kendisinin kabul edilmez bulduğu- muhafazakar kesimlere açılma stratejisini yerden yere vuruyor, CHP’nin kimliksizleştirilip sağcılaştırıldığını filan ileri sürüyor.
Bunları düşünen, bu tespitleri yapan, bu düşünceleri kamusal alanda dillendirmek isteyen İnce, elbette ki parti kurma hakkına sahiptir ve CHP’den ayrılıp Özhakiki CHP’yi kurmalıdır da.
Benim ve bazılarının tartıştığı şeyler şunlar:
1) M. İnce’nin başarı şansı var mı?
2) M. İnce, argümanlarında ikna edici mi?
3) M. İnce, Türkiye siyasetinin nereden nereye gidiyor olduğunu doğru analiz edebiliyor mu?
4) M. İnce’nin bu girişimi, iktidar ve muhalefet bloku açısından fayda-zarar getirileri pratik olarak ne olur?
Bu sorulara aşağıdaki yanıtları vermek, “Muharrem İnce parti falan kurmasın, çünkü bu Erdoğan’a yarar” demek değil:
1) Hayır, İnce’nin siyaseten bir başarı şansı yok. Bu konjonktürde ortaya çıkıp muhalefet ile iktidar bloku arasındaki oy farkında iktidar leyhine dikkate değer bir rol oynayablir. Ama, kendi kişisel siyaset bekası açısından kendi kendisine kaybettirmiş olur. Kuracağı parti de ilk seçimden sonra siyaset çöplüğünü boylar.
2) Hayır. Yanlış üstüne yanlış yaptığı için, M. İnce’nin inandırıcılığı ve ikna ediciliği çok aşındı. Yeni bir partinin veya hareketin taşıyıcısı olma kapasitesinden çok uzak.
3) Evet. Türkiye siyasetinin nereden nereye gittiğini doğru analiz ediyor. Safını, zaten her zaman tutkulu bir hizmetçisi olduğu vesayetçi deevletten yana seçiyor. Kendi siyasi ikbalinin tükenişi anlamına gelecek olmasına rağmen, dün olduğu gibi, sivil toplumun karşısında, vesayetin ve vesayetçilerin hizmetinde Muharrem İnce. Vesayet, her zaman vesayetçi seküler otoriter rejimin sivil görünümlü silahı olarak tepe tepe kullandığı CHP’nin sivilleşip dönüşmesini istemiyor. İnce, kendi ideolojik ilkelerinin tutkulu bir militanı olduğu için, bunları ölümüne savunduğu için çıkmıyor ortaya. Muhalefet blokunun ortak bir aday üzerinde uzlaşması olasılığını torpillemek, ve Erdoğan’ın gölgelediği vesayetçi bloka seçim kazandırmak için sahneye çıkıyor.
4) İnce’nin bugünkü vesayetçi otoriter devlet bloku iktidarına ne kazandırıp muhalefete ne kaybettireceği, erken seçimlerde görülür hale gelecek. Girişimi, çabası, arzulanan sonucu verse de vermese de, İnce, siyaseten, kendi kendisini patlatan bir siyasetçi. Vesayetin gönüllü intahar bombacısı.
Böyle bir bombacıyı durduramazsınız.
“Muharrem İnce’nin bu yönteme karşı çıktığı biliniyor da, kısır döngüyü tersine çevirmede kendisinin herhangi bir formulü bulunup bulunmadığı bilinmiyor.
Belki de bugün 10.30’da açıklayacağını belirttiği ‘bomba haber’ o formüldür…
[Kendisinin gelecek seçimde de cumhurbaşkanı adayı yapılması talebini yineleyecekse, bu herkes için hayal kırıklığı olur. Alabileceği oyu ben bile şimdiden söyleyebilirim.]
Galiba benden başka da bugün yapılacak açıklamayı merakla bekleyen yok. Kimi daha şimdiden “Dağ fare doğuracak” diye yazıp politikacının öfkesini artırabildi.
Öfkeli bir politikacıdan daha tehlikelisi yoktur, unutmayalım.
Muharrem İnce de “Öfkeyle kalkan zararla oturur” özdeyişini unutmasın.”
Sayın Koru yazısının son satırlarında Sayın İnce yi kesin dille uyarmasının sizce bir gayesi ya da amacı yok mu.? Bizce var yanı diyor ki ey ince CHP ve dostlarının muhtemel adayı İntifada gülünün Gül’ü sakın ha ona bir önceki seçimde sayın Akşener mani oldu bu defada sen adaylık açıklayarak mani yada engel olma yani planlarımızı bozma sen otur oturduğun yerde senden bir şey olmaz seçim gecesi halkın karşısına çıkıp teşekkür edip chp örğütünü selemlasa idin Kaftancıoğlu ile aynı seviyeye gelirdin şimdi wc önüneki sıraya kadar düşürülmeyi hakettin.diyor.diye düşünüyorum.Ama chp ye yakın anket şirketleri;%16 hatta en az %6 alır gibi değerlendirmeleri gördük,okuduk yanı en az oy oranını bile baz alsak bile ak partiden ayrılan iki partinin oy’unun 5 katı toplam oy oranı çıkıyor bana göre bu oy chp nin alacağı oydan daha çok pazarlıkta elini güçlendirir sayın İnce nin benden söylemesi,,,
Yani sizin reyisin karşısına muhalefet güçlü bir aday çıkaramasın tekrar M.İnce aday olabilsin diye uğraşıyorlar. Eh olabilir tabi, siyaset bu.
Ben tek başına.. yada
Hep beraber hep başına.
Hımm sen böyle yapmıştın,
Al sana.. yada
Gel gelde birbirimizin kıymetini bilelim.
Belli olmaz birbirimizden ansızın ayrılabiliriz.
Veya
“Ben bir omurilik ağacıyım bu koca coğrafyada,
Açtım ellerimi ne sen bunun farkındasın
Ne de sevdam farkında..”
Saygıdeğer Fehmi Bey aynı özdeyiş Davutoğlu ve Babacan için de geçerli mi? Ne dersiniz
Onlarınki normal doğum sayılır aynur hanım!
mim
12 Ağustos 2020 At 20:34
Döviz bozdurmak örneğin dolar verip TL almak değil mi? Bu yüklü miktarda yapılırsa piyasada dolar bollaşır ve TL değer kazanmaz mı? Teröristler! bunu neden yapsın anlayamadım.
benim tahminim;
Muharrem İnce sayın mim’e konuşacaktır. aklıma da başka birşey gelmiyor:))
Memduh Bayraktaroğlu iç işleri bakünlığı intarnet sitesinin haberini yorumlarken krize girip nasıl güleceğini şaşırmış halde anlatıyor:”o teröristler Katar’dan bir miktar para getirip kamu bankalarında bozdurup dolar kurunu 7’nin altına indirmeye çalışacaklar demekki” demeye getiriyor. ama bence asıl amaç “Reyizi yedirmeyiz duygusuna” çalışıyorlar. Sn. Muharrem İnce de muhtemelen bu amaca hizmet eden bir konuşma yapacaktır.
Bu ara bana iyi takılıyorsunuz. Sorun yok, bence siz iyi bir insansınız. Ama ben yine anlayamadım, M.İnce neden ‘mim’e konuşacak, teröristlerin! döviz bozdurması reyizi kurtaracak ise S.Soylu neden böyle konuşmuş? Fazla ince konular ki anlamakta güçlük çekiyorum, hatta hiç anlamıyorum.
çok naziksiniz mim hocam o sizin iyiliğiniz. ben aslında sizin üzerinizden Memduh abi’ye takılıyorum. siz kusuruma bakmayın.
bu güne kadar rezerv paraladan piyasaya sürerek kurları belirli bir seviyede tutuyorlardı. Memduh abi de katarda hala para olduğu zannıyla esprisini yapıyor. Muharrem bey açıklamasında devlet batıyor diyor yani katarda ve başka bir yerde para mara yok kardeşim para tınne diyerek memduh bey’in beklentisini suya düşürüyor. bir de yapacak bir şey yok “biz bize yeteriz türkiyem” diyor.
iç işlerinin teröristler yüklü miktarda döviz bozduracaklar haberinin aslı bu işte. bu ne demek biliyor musunuz, bunu en iyi maduro açıklıyor. vidyonun sonundaki hareket tam manayı karşılıyor;
Watch “Nusret’te ‘et ziyafeti çeken’ Maduro kendini savundu” on YouTube
https://youtu.be/XDkad5mRzZ0
peki bu açıklamayı niçin Muharrem İnce yapıyor derseniz işte onu anlatmak uzun iş. belki hafta sonu pazar yazısı mahiyetinde anlatmaya çalışırım, tabi Sinan hoca “herkes işi gücü bırakmış haber paylaşma yarışına girmiş, e biz ne iş yapacaz” demezse.
-D-:))))))))))
https://www.ocakmedya.com/bin-gunde-memleket-hareketi-baslatti/
M. İnce’nin yanlış adım atması için öfkeli olması da gerekmiyor. Vasat ve siyaset aklından yoksun olduğunun farkına varamamış bir siyasetçi İnce. Hangi zamanda, nerden baksanız, “yanlış” onun birinci tanımlayıcı sıfatı. 14 yaşında CHP Gençlik kollarına üye olmuşluk, 40 bilmem kaç yıldır CHP’nin has çocuğu olmak vs. sizi zeki ve siyaset oyununda usta bir oyuncu kılmıyor.
İnce’nin son birkaç yıl içinde attığı adımların hepsi yanlış.
(1) CHP’ye cumhurbaşkanı adaylığınızı dayatıp kabul ettirmeniz bir başarı sayılabilir, ama, eğer hedef bu ise, o hedefi, kürsüye, parti genel başkanı tarafından, “Gel bakalım Muharrem” diye çağrılmanın önünü kesebilecek bir ağırlığınız olmalı siyasette. “Gel bakalım Muharrem” iseniz, “Baktım Recep!” olup kendinizi rakibinizle eşitleyemezsiniz.
(2) Kılıçdaroğlu ve ekibi, baktılar M. İnce kendini gerçekten cin sanıyor ve sandıkları patlatacağına inanmış, bir ekibe bile ihtiyaç duymadan tek başına siyaseti sarsacağı gibi ham bir düşe inanmış, onun arzusunu yerine getirdiler, “Tamam” dediler, “İstediğin gibi olsun. Biz hiç karışmayalım.”
(3) “Hadi bakalım, sen muhafazakar mahallenin Recep’i isen, ben de laik mahallenin Muharrem’iyim.” gibi evlere şenlik, yenilgi-garanti belgeli bir kampanya stratejisi izledi (ona “strateji” denebilirse eğer).
Üç şey aklımda kaldı kampanyasından:
“Baktım Recep!”: Senin bir üstünlüğün yok. Bak kendimi seninle eşitliyorum, hatta üstüne çıkıyorum. Bak, sana Recep diyorum! (Çocuk dünyasında kalmışlık hali. Aklın kırıntısı dahi yok.)
“Kuantum fiziği”: Biz, sizden daha eğitimli bir mahalleyiz, siz ne anlarsınız bilimden eğtimden, dünyanın nereye gittiğinden.”
“Sökeceğim o generalin apoletlerini!” (seküler ordu generaline bunu söyleyen, laik cumhuriyet için tehlike addeddiği dindarlara neler yapmaz!)
Erdoğan’ın arayıp da bulamayacağı ideal bir rakip adaydı, İnce. Erdoğan’ın kampanya yürütmesine bile gerek yoktu. İnce konuşsun, yeterliydi. O, muhafazakarların neden Erdoğan’a oy vermesi gerektiğini belki de Erdoğan’dan daha iyi anlatıp gösteriyordu.
Sonuçlar belli oldu. “Adam kazandı” mesajı attı. Ortadan kayboldu.
(4) Ortaya çıkmış göründüğünde de aslında ortada değildi. İki yıl boyunca sustu. Sonra, artık ne CB adayı ne de parti genel başkanlığı için bir şansı kalmadığı son kurultayla iyice gün ışığına çıktığında, yine ortadan kaybolarak ortaya çıkmak gibi tuhaf bir eyleme girişti: Parti kuracaktı. bir yakını, bazı gazetecilere öyle söylemişti.” Böylece, yokluğuyla varlığına işaret eden bir siyasetçi de görmüş olduk.
(5) Niye parti kuracağı veya hareket başlatacağı sorusunun karşılığı yoktu. Bir rivayete göre Yalova delegeleri arasında kurultay sıralarının arkalarında bir yere oturtulmuşluğuna öfkelenmişti (bunun helalı versiyonu da var). Bir rivayete göre, birden bire, CHP içinde Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı, parti yönetimine yakın ve hatta bilfiii içinde, CHP’ye ait olmayan düşman unsurlar görmüştü ve şimdi teyakkuza geçiyordu.
Elinde, parti yönetiminin -CHP seçmenlerini çok sarsacak- bomba gibi, üstelik belgeli suçları vardı. Herkes sabırlı olsun ve beklesindi, Perşembe günü bütün Türkiye’ye duyuracaktı o kabul edilmez suçları. “Neden iki yıl boyunca bir kelime etmedin bu durum hakkıında?” sorusunun kaçınılmaz olarak akıllara geleceği, İnce’nin aklına bile gelmemiş görünüyor.
İnce, bu şavalak halleriyle, kendi ipini kendisi çekiyor. Henüz farkında değil. Farkına vardığında, kendi gemisinde bir başına bir alamete doğru gittiğinin farkına vardığı zaman, son kez ve büyük kaybettiğini gördüğü zaman, sayın Koru’nun çok muhtemel saydığı izlenimini edindiğimiz öfke aşamasına geçecek.
Kendi kendisini patlatırken, öfke duyduklarına mümkün olan maksimum zararı verme güdüsüne esir düşecek.
İnce, bir YANLIŞLAR KOMEDİSİ.
Komediyi dramatik bir trajediye dönüştürmeyi çok ister görünüyor.
İstediği olacak.
Yoruma kapalı.