Murat Aksoy’u tanırım.. Gazetecilik ateşiyle yanan bir genç adamdır..

11
Reklam

Özel radyoculuğun ilk yıllarındaydı.

Kendisini adlı adınca tanıtan, radyosunun ‘Alevi’ kesime hitap ettiğini de tanıtımına ekleyen genç bir ses.. telefonda.. programına katılma teklifinde bulundu.

Gittim.. radyo yayınına katıldım.. ve o gün genç Murat Aksoy’la arkadaş oldum…

O radyodan Yeni Şafak’a giden yol

Gazetecilik ateşiyle yanıyor ve gazetelerde çalışmak istiyordu.

Yıllar sonra ‘Taraf’ gazetesinin ‘Her Taraf’ başlıklı sayfasında kanaat önderlerinin yazılarının editörlüğünü üstlendiğinde kavuşacaktı arzusuna.

Araya bir de (2005) ‘Başörtüsü – Türban’ (Batılılaşma-Modernleşme, Laiklik ve Örtünme)’ başlıklı bir kitap sıkıştırarak…

Murat’ın ‘Türkiye’de Siyasetin Dayanılmaz Boşluğu (Sosyal Demokrat Parti Krizi ve Sol Arayışlar)’ başlıklı bir kitabı (2008) daha var.

Taraf’ta rahatsız ve huzursuz olduğunu biliyorum.

Reklam

Evlenmişti ve bedava çalışmak ağırına gidiyordu.

Yeni Şafak gazetesine geçmesinde.. hem Taraf’ta yaptığına benzer bir sayfanın sorumluluğunu üstlenmesinde.. hem sonradan köşe sahibi olmasında.. Ali Bayramoğlu ile benim referansım belirleyici olmuştur sanıyorum.

O zamanlar.. birlikte çalışılacak kişinin.. Alevi kökenli.. sol siyasete yakın duran biri olması.. hiç sorun edilmezdi benim çalıştığım gazetelerde…

İlişkileri geliştirmediysem kabahat benimdir: Murat Aksoy sevecenliği ve girişimciliği sayesinde yıllar içerisinde tanışıp ahbap olduğu değerli kişilerle beni tanıştırdı; bunu yakın çevresinin kalabalık olduğunu belirtmek için kayda geçiriyorum.

Televizyon ekranlarında Yeni Şafak yazarı olarak beyan ettiği görüşleri ilgiyle izleniyordu.

17-25 Aralık’tan (2013) kısa süre sonra, yine bir TV programında sarf ettiği sözler yüzünden, Yeni Şafak’la ilişkisi kesildi Murat’ın…

Evlilik hayatına bir de bebek katılmıştı o sırada.

‘FETÖ’cü’lük bu kadar kolay mı?
Yeni Şafak sonrasında yazdığı gazete/ler (Millet gibi) ve ekranlarında sürekli görüş açıkladığı TV kanalları (Halk TV gibi) ilgi alanım dışında kalıyorlardı.

Bir şeyden eminim ama: Murat Aksoy ‘FETÖ’cü’ sıfatının hakkında rahatlıkla kullanılabileceği bir kişiliğe sahip değildir.

Reklam

Siyasi kimliği ‘orta sol’ alanda oluşmuş.. demokrasi içerisinde herkesin görüşlerini serd etme hakkı olduğuna inanan.. zor duruma düşürülmüşlerin yardımına koşmayı görev bilen bir kişiliktedir Murat Aksoy

Darbe girişimi sonrası, yazdığı gazete/ler ve çıktığı kanallara bakılarak gözaltına alınması bu gerçeği değiştirmez.

İki küçük çocuğu ile tek başına kalmış ve kendisi yüzünden işten atılmış eşi düşünülerek tutuksuz yargılanmasına karar verilmesi doğruydu. Son duruşmada “7,5 aydır çocuklarımı görmekten mahrumum; onlar için adalet istiyorum” dediğini okuyunca.. yanağımdan iki damla yaşın döküldüğünü itiraf ederim.

‘FETÖ’nün medya örgütü’ davasından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldığı akşam.. bu defa.. ‘darbeye destek’ çıktığı iddiasıyla tutuklandı Murat

Hakkında isterse 10 dava açılsın, “Adaletin kestiği parmak acımaz” diye sineye çekilebilir. Ancak her açılan dava özgürlüğü de elden aldığında.. bu.. başka bir cezalandırma biçimi haline dönüşüyor…

İçeride 7,5 aydır yatan, iddianamesi hazır ve savcının da serbest bırakılmasını talep ettiği bir kişinin.. farklı bir dava konusu yüzünden.. yeniden gözaltı ve tutukluluk işlemine maruz bırakılması.. en başta adalet duygusunu zedeler…

Ankara Hilton diye anılan Ulucanlar’ı hatırlar mısınız?

Biliyorum, “Gazeteci olmak suç işleyen bir insana dokunulmazlık mı kazandırır?” diye düşünenler var.

Elbette kazandırmaz.

‘Suç’ işlediği mahkeme kararıyla sabit olan kişi/ler, gazeteci iseler, diğer suçlular ile aynı muameleyi görmeliler.

Ancak yargılandıkları süre içerisinde hapiste yatmaları gerekir mi?

Hangi kanıtları karartabilir bu insanlar? Burada kök saldıklarına, çoluk-çocuk sahibi olduklarına göre, nereye kaçabilirler?

İstenen, tutuksuz yargılanmalarıdır.

Türk basın tarihi cezaevlerinden geçen gazetecilerin de tarihidir; bu yüzden Ankara’daki Ulucanlar Cezaevi’nin adı, bizden önceki neslin meslektaşları arasında ‘Ankara Hilton’a çıkmıştı.

Ulucanlar.. Bugün müze.. gazeteciler ve siyasiler koğuşu..

Şu isimleri sizler de okuyun:

Necip Fazıl Kısakürek, Nazım Hikmet, Sami Cebeci, Yılmaz Güney, Ahmet Arif, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Metin Peker, Oral Çalışlar, İpek Çalışlar, Beyhan Cenkçi, Adnan Cemgil, Cüneyt Arcayürek, Fakir Baykurt, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Metin Toker, Osman Yüksel Serdengeçti…”

Tahmin ettiğiniz gibi, bunlar, Ankara Hilton denilen cezaevinde ağırlanmış gazeteciler ve yazarlar…

AK Parti iktidara gelene kadar, sayıları azalsa bile, gazeteciler hapse düşebiliyordu.

Son yıllarda o alışkanlıktan vazgeçilmişti. Ulucanlar cezaevi olmaktan çıkarıldı, bu iktidar döneminde müzeye dönüştürüldü ve açık kaldığı 81 yıl boyunca oradan geçen yazarlar, müze ziyaretçilerine, o kara dönemlerin örnekleri olarak sunuluyor…

Farklı sebeplerle cezaevine düşmüşler çıkarıldıktan sonra.. sırf yazdıkları veya konuştukları için şu sırada cezaevinde bulunan gazeteci sayısı..

Hayli fazla…

Murat Aksoy onlardan biri…

Bu satırlarım bir açık dilekçe olarak kabul edilsin isterim: Gazetecilerimizi.. yazarlarımızı.. cezaevlerinde misafir etmekten vazgeçelim…

ΩΩΩΩ

Reklam

11 YORUMLAR

  1. Sayın Özer İYİBAŞ birini begenmek veya begenmemek hiç bir şeyi degiştirmez
    ama inandygyn şeyi onun gibi açyk beyan etmek her kişinin degil er kişinin işidir.

  2. Elinize sağlık Sn. Fehmi Koru. güzel bir yazı hazırlamışsınız. umarız duyması gerekenler de duyar…

  3. 18 Uyuşturucu maddeye
    Aydınlanmayan “gece”ye
    Çözülmeyen bilmeceye
    Evet diyene şaşarım.

    Terkedilen adalara
    Masal gibi odalara
    Mutsuz kalan yuvalara
    Evet diyene acırım.

    Yad ellerde şehitlere
    Yitirilen ümitlere
    Çare bulunmaz dertlere
    Evet diyene çatarım.

  4. Korku ülkesi olduk korku!
    Emimim Fehmi Koru da dahil herkes eleştirilerini dile getirirken acaba beni de tutuklarlar mı endişesi taşıyordur.
    Yakın çevremden işini kaybeden açığa alınan içeri alınanların sayısı onları geçti yirmilere yaklaştı. Hele bazıları var ki cemaatle zerre kadar ilişkileri yoktu.
    Eh bir de olsun. Ne varki bunda?
    Ne istedilerde vermedik, Rabbim bizi affettsin diyenler Bankasya dan milyonluk kredileri çekip ödemeyenler dışarıda geziyor.
    Adaletin batsın Dünya!

  5. Murat Aksoy gibi değerler kolay yetişmiyor ama Türkiye’de kolay harcanıyorlar. Ama bu tutuklama hala tereddüt eden bazı seçmenin doğru karar vermesini de sağlayabilir.

    Sistem iyi düşünülmüş. Kendi seçmenini etkileyebilecek gazeteciler gazetelerinden kovuldular. Iyice susturulması gereken gazeteciler tutuklandılar. Aynı HDP yöneticileri ve milletvekilleri gibi. MHP‘ deki muhaliflere çıkarılan engeller de bu sisteme dahil. Iktidara zaten oy vermeyecek seçmene hitabedenlerin bir kısmı ve bir kısım internet gazetecileri halen yazabiliyorlar. Herhalde dışarıya karşı Türkiye’de demokrasi olduğunu böyle daha kolay satabileceklerini düşünüyorlar. Ama Batı da önemli politikacılar Türkiye’deki yönetimin ismini koydular, yalnız böyle haberleri Türkiye’deki medyada pek okumak mümkün değil.

  6. karşıdan bakınca her yer karışık. Amerika da karışık özellikle trumptan sonra. ve Avrupa. ırkçılar burun farkıyla geçiliyor. Ortadoğu zaten karmakarışık. zamanın ruhundan nasibimizi bolca alıyoruz. adam 40 yıllık karısının ne olduğunu bilmiyor, tanımıyor. önce şaka sanıyor sonra yanlışlık. sonrası şaşkınlık.
    bir çok kişi meşru okullarda, şirketlerde, kuruluşlarda aile geçimleri için çalıştılar. sade birer vatandaştılar. bazıları ise öyle gibiydi. ama değildi. değilmiş. acı bir şekilde öğrendik. nasıl ayrılacaklar. karşıdan bakınca her yer karışık. karışık. karmaşık. karmançorman. karşıdan bakınca yıllardır alışveriş ettiğimiz güvendiğimiz firmanın reklamı kadar karışık.
    en tehlikeli düşman, size benzeyen ama sizden olmayandır.
    hz Ali.

  7. Çocuklarının maişetini sağlamağa çalıştığımız oğlum; 6 aydır yargısız infazla tutuklu.Tutuklanmadan önce evi aranmıştı.Ailece hepsinin pasaportlarına el konulmuştu.Görevden ihraç edilmişti. Yani, delil karartma, yurtdışına kaçma ihtimali yoktu. “Berat-ı zimmet esastır”; yani suçu(varsa) isbat edilinceye kadar herkes masumdur.
    Suçu sabit olmamış bir kişiyi, işinden ihraç edip, Tutuksuz yargılamak varken,cezaevine tıkmağa “hukuksuzluk” demek yetersiz kalır.Bu durumu müstehak olduğu şekilde nitelersem yorumum veto edilebilir.Arife tarif gerekmez;yapılanın ne olduğunu herkes bilir;ya yaşayarak veya izleyerek..
    15 Temmuz uğursuz karanlığından önce oğlum, iki defa tenzili rütbeye çarptırılmış.Müdürlükten alınmıştı.
    İdari Mahkemede açtığı davaları kazanarak, asli görevine kısa süre dönmüştü.Yanlış hesaplar yargıdan dönünce
    Birim sorumlusu,üst makamlardan, “Görevden alınan bu kişiler açtıkları idari davaları kazandıkça biz yönetim olarak zor durumda kalıyoruz,bu kişileri yıldırmak için Doğu ve Güney Doğu illerine üçer aylık geçici görevle görevlendirilmelidir.”diye yazıyor ve dediği gibi de yapılıyordu.
    Hukuksuzluk içinde bocalayıp,hukuk dışına taşanların imdadına 15 temmuz ve olağan üstü hal yetişiyor.
    Artık,”atış serbest” endaze yok, yargıç bile zanlı avukatına,”uzatma,kısa kes”diyebiliyor.
    Avukat deyince, içim sızladı, konuştuğumuz iki Avukattan biri,ellibin,bir başkası yetmişbeşbin TL.isteyince boynu bükük olarak döndük..TEVEKKEL TEALALLAH..
    NOT:Yazıyı yazarken bir mitingten TV aracılığıyla şu sözler kulağıma geldi:”ALLAH”IN TUZAĞININ ÜSTÜNDE BİR TUZAK YOKTUR.”Tevbe tevbe… Ne büyük hata. Söylemeye lüzum var mı: Allah(cc) tuzak kuran değil,tuzakları bozandır amenna..

    • Allah hem tuzak kurandır hem tuzak bozandır. hem tuzak kuranların en hayırlısı, hem tuzak bozanların en hayırlısıdır. ayetleri anlamak için la ilahe illallah yetmez mutlaka hz peygamberin kapısına uğramak onun yolundan gitmek gerekir. dikkat edelim de şeytan bizi Allah ile aldatmasın.

  8. “Vatan Haini” soylemleri belki oylari fazla etkilemeyecek ama medya uzerinde baski olusturdugu kesin. Flynn, Zerrab olaylari hakkindaki son gelismelerin hukumete yandas olmaya ana medya da bile yer bulmamasi dogru duzgun, ABD konsoloslugu telefon olayinin “Bakin ister onlerin adami” seklinde lanse edilmesinin komikliginin gundeme getirilmemesi, ne desem ki.

  9. “Burada kök saldıklarına, çoluk-çocuk sahibi olduklarına göre, nereye kaçabilirler?”
    “Hicret” eden çok kişi var. En başta Ekrem Dumanlı geldi aklıma. Bir zamanlar beğenirdim kendisini.

Yoruma kapalı.