Sanki mümkünmüş gibi hilafet ve tevhid bayrakları ile gündeme taşınan özentili ve cahilce çıkışlar…

32
Reklam

Yeni yılın ilk günü İstanbul’da yapılan İsrail’i kınama amaçlı mitingde ilk kez kullanılmıştı; ardından, aynı mitingden sonra kendisine hesap soran bir gençle takışan kişinin yüzüne inen yumruk sonrasında olay gündeme gelince yeniden kullanıma girmişti.

‘Hilafet bayrağı’

Birileri sonradan o bayrağın ‘Hilafet bayrağı’ değil ‘Tevhid bayrağı’ olduğunu ileri sürdü.

Her iki bayrağın –‘Hilafet’ ve ‘Tevhid’ bayraklarının- adlarını da o vesilelerle duyduk.

Konu ne zaman açılsa, birileri, o ‘Hilafet bayrağı’ndan hareketle Türkiye’de halifelik tarzı bir yönetimin taraftarları bulunduğunu ve onların bunu sağlamak için harekete geçtiklerini ileri sürüyor, birileri de, bunu ileri sürenlere cevap olarak, onun ‘Tevhid bayrağı’ olduğundan hareketle, konunun yanlış ele alındığını savunuyor.

Ne yalan söyleyeyim, şaşırıyorum.

İki taraf da yanlışı savunuyor çünkü.

Literatürde ‘Hilafet bayrağı’ veya ‘Tevhid bayrağı’ adlarıyla anılan bir bayrak yok çünkü.

Reklam

Ne var peki?

Özenti ve cahillik var.

Hayatının büyük bölümünü, öğrencilik döneminde kendini yakın hissettiği ‘mukaddesatçı’ gruplar ve örgütlerin düzenlediği etkinliklerde -bazılarının düzenlemesinde de görev alarak- geçirmiş, sonrasında gazeteci olarak benzer etkinlikleri gözlemlemiş biri olarak, hiçbirinde Türk bayrağı dışında bir bayrak gördüğümü hatırlamıyorum.

‘Mukaddesatçı’ denilirdi yurtseverliği ağır basan muhafazakarlara eski dönemlerde, Osmanlı’ya hayranlık vardı, CHP’li yönetimlerin genel uygulamalarından rahatsızlık duyulurdu, ancak hilafete özlem denilecek bir hissiyat kendisine sosyal ortamda temsilci bulamazdı.

Dini toplantılarda bile şimdinin yeşil zemin üzerine ‘kelime-i tevhid’ yazılı pankartlarına rastlanmazdı.

Sanıyorum, daha çok Batı ülkelerinde düzenlenen bazı İslami etkinliklerde belli belirsiz varlığı hissedilen o bayrağın ülkemize taşınmasından ibaret bir yeni durum söz konusu…

İşin özenti tarafı, tartışmanın bu arka-plana ters düşmesinden…

Cahillik daha fazla belirgin…

Reklam

Tarihin hiçbir döneminde, Hilafet’in Osmalı’ya intikal etmesinden önce ve sonrasında, halifeyi veya hilafeti özel olarak temsil eden bir bayrak hiçbir zaman olmadı.

Olması gerekmedi de ondan…

Peki, bu bayrağın ortaya çıkması ülkemizde birilerinin hilafetin yeniden canlandırılmasını arzuladığı ve bunun için örgütlenildiği anlamına mı geliyor?

Sanmıyorum, ama elbette her ülkede her türlü düşünceyi ve arzuyu şahsında sürdüren birilerine rastlanabileceği gibi, “Keşke hilafet olsa” diye söylenen veya “Türkiye İslam Dünyası’nın lider ülkesi olmalı, bu da hilafetle sağlanmalı” gibi bir düşünceye sahip insanlar da bulunabilir.

Cumhuriyet’in ilk döneminde böylelerinin bulunduğunu biliyoruz. 

Nitekim, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’i ilan eden kadro, onu ilan etmeden  bir yıl kadar önce, 1 Kasım 1922’de saltanata son vermişken hilafeti ilga etmemiş, 18 Kasım 1922 günü, Sultan Abdülaziz’in oğlu Abdülmecid Efendi’yi ‘halife’ ilan etmişlerdi. Hilafet, 4 Mart 1924 tarihinde ilga edilene kadar, onun şahsında varlığını sürdürmüştü.

Acaba neden?

Cumhuriyet’i kuran kadro, vaktiyle imparatorluğun birer parçası iken yeni dönemde ondan kopmuş unsurları olan ve sonradan bağımsızlığına kavuşacak ülkelerle irtibatı koparmamak için, Osmanlı İmparatorluğu’nu tasfiye ederken, onun bir özelliği olan hilafet kurumunu korumayı düşünmüş olabilir.

Tıpkı ‘üzerinde güneşin batmadığı imparatorluk’ şöhretine sahip İngiltere’nin, ‘Commonwealth’ (İngiliz Milletler Topluluğu) yapılanması ile, eskiden kendisine bağımlı ülkelerle irtibatını koruması gibi…

Hilafetin varlığını sürdürdüğü 1,5 yıl içerisinde bunun mümkün olmayacağı görülmüş olmalı ki, sonunda bundan vazgeçildi.

Dün -yani Cumhuriyet’in o ilk döneminde- olmayacağı görülen, bugün bütünüyle imkansız olarak karşımızda.

Bu bir hülya bile olamaz.

Olabilir diye düşünenler varsa yanılıyorlar.

Yanılanların başında da, sanki böyle bir ihtimal varmış ve bunu gerçekleştirmek mümkün olabilirmiş gibi, üzerinde Arapça yazılı ne görürlerse, hemen saldırıya geçenler…

Cehalet tek taraflı değil, sizin anlayacağınız.

ΩΩΩΩ

Reklam

32 YORUMLAR

  1. Bugün yok alfebemiz değişti, yok dilimiz değişti, yok kıyafetimiz değişti, yok Arapça isimler azaldı (Türkçe isimler) diyenlerin İslam’dan anladığı: Din Araplara gelmiştir, bizde Arap gibi olalimki Tanrı bizi Arap zannedip kabul etsin içgüdüsüdür. Bireylerin araplaşma tercihine bir sözüm yok. Ama herkes Arap gibi olacak zorlamasına karşı asla. Türk’üz, Türkçe konuşacağız, Türkçeleştiririlmiş alfabe kullanıp, Türkçe isimler alıp Dinimizide Türkçe anlamıyla öğreneceğiz. İslam’da her ayet çok anlamlıdır. En ilkel olan değil, en uygar anlam elbetteki Allah’ın sözüdür. Yani Dinimizede bir Arap gibi değil bir Türk gibi sahip çıkacağız

    • “Yani Dinimizede bir Arap gibi değil bir Türk gibi sahip çıkacağız”

      Yorumu Cevapla

      -Yani bu iş AtaTÜRK gibi bir sahip çıkma olacaksa vay halimize denebilir. Kutuplaşmanın tohumlarını atan ve bu konuda “taraf” olan bizzat kendisi. Korkarım, bu kafayla bir 100 yıl daha geçer üç-beş nesil sonra hala kavga ediyor olabiliriz.. Demekki neymiş, “Paşamız”ın hatalarını bir an önce kabul edip onu aşmak, hatta bir model olarak tahtından indirmek lazımmış diyorum (defolu-hatalı model olmaz!). İstiklal savaşındaki katkıları saygın bir müzeliktir o başka! AnıtKabir, belli başlı tüm silah arkadaşlarını Mehmet Akif’i, O dönem katledilen Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey’i de dahil edecek şekilde müzeye çevrilse fena mı olur? Halk muhtemel daha iyi sahip çıkar. Hatırlanırsa, İmamoğlu’nun henüz seçim sonuçları açıklanmadan (zafer sarhoşluğuna kapılıp beyanat vermek için) soluğu aldığı bu yer ideolojik bir kale olmaktan ebediyyen kurtarılmış olur… Fena mı olur?

  2. Cumhuriyet örneğinde olduğu gibi devletler geçmişle irtibatını koparabiliyor. Sonucu tartışmak abes… Bazen fertler de geçmişiyle irtibatını koparabiliyor. Kötü olanı, sağlam bir kökten kopan yeni bir köke de bağlanamıyor.
    Köksüz kalıyor.

    • Tartışmak neden abes olsun ki Sn Kadim okuyucu? Eskisinin hataları çok ta kurulan “Yeni”sinin hataları yok mu yani? Yani Yenisi Bilimsel Düşünceye dayanmadan, “ben yaptım oldu modunda” mı kurulmuş? Oysaki “Bilim” hatalarını kabul eder ve yanıla yanıla doğruyu bularak gelişir. Değişen fert te geçmişteki hatalarını görüp güzele doğru değişmişse ne mutlu denir ancak. Cumhuriyet donup kalmış, dokunulamaz, geliştirilemez kökü havada fırtınalara açık bir yapı mıdır? Öyleyse, kısır döngü kapanına yakalanmış fareler gibi nesil nesil daha çok çekeceğiz demektir…. Benim dediğim geçmişin mekanını ve zamanını günümüze getirelim, geleceğe taşıyalım şeklinde bir teklif de değil aslında….Artık nasıl anlaşıldıysa….

  3. Memnun Memduh 9 Ocak 2024 De 17:36

    “Şimdiki halimizin nesi var?”
    Yorumu Cevapla

    *******
    ….
    İşte buyrun cenaze namazına!
    Memnuniyet türküsüne, sazına,…
    Şekerim! ben halimden memnunum,
    Sen de öyle, dön de bak şu yazına….

    Lakin konumuz şu “Çınar ağacı”dır,
    Duymuyorsan yazık, ah ne acıdır!
    Ülkede sessizliğin sesi var!
    Memnunlar “Çınar”ın kaçta kaçıdır?

    Döküldü yapraklar elit tabaka…
    Topraktan gelen kökler sanki tu kaka,
    Nice dalları gitti biçare çınar,
    İmalat hatası dallar, tEcE marka!

    Fabrika ayarlarına dön istersen,
    Ayarlar yapmacık, bozuktu zaten,
    Anlamadı, kolayına kaçtı “Paşa”mız,
    Hata dolu memnun olduğun düzen!
    ….
    *******

  4. İnanç simsarlığı din bezirganlığı yapmaya kalkanlarla bay kamal gibi kolay lokmalarla baş edemezsiniz!
    Halife de seçseniz, imam Humeyni de belirleseniz, halfelik aday adaylığına birilerinin meşhur hocaafendi hazretleri!! yada bebek katilleri!!! Talip olacaksa!..
    İSTEMEZ! EKSİK KALSIN😡😡😡
    Bize şunlara dikkat edenler lazım:
    Taşeron işçilerin canını değil, zamanı vereceği parayı gideri şahsi menfaatleri siyasetçi nin aferinini düşünen hiç lazım değil mesela..
    Emekli aylığı 7500 lira iken, ………(ne olduğunu annadınız😡)
    Bunlara önem veren, bu sorunlarla ilgilenen lazım.
    uyduruk şeyler ile sokağa çıkan terörist lazım değil!
    Ulaşımı gıdayı eğitimi yaşamı ucuzlatıp hayatı kolaylaştıran YÖNETİCİLER lazım bize🤗. Slogan atan bağırıp deli gibi çığıran ona buna saldıran gerizekalılar değil!

  5. Cehalet tek taraflı değil, sizin anlayacağınız….
    😂😂😂😂😂 bence de….

  6. Almanya da cemalettin kaplan ve avaneleri Anadolu federe islam devleti adıyla bir devlet bile kurmuşlardı.
    salonlarda tahta kılıç tüfekle resmi geçit yaparlardı.
    kaplan onların halifesiydi.
    zaten islam dünyasında elini sallasan ben diyim elli bin sen de yüzbin başkası da ne derse desin halifeden bol ne var zaten.
    ama o halifelerin gazzeye inen israil bombalarını önlemeye hiç faydası yok.
    sadece kahrolsun israil kahrolsun israil sadece laf laf laf.

  7. Fetih Önce kalplerde başlar… kalpler kazanıldığı zaman ( tabii ki kalpleri kazanma anlamında dini kullanıp kendi mefkureleri, idealleri, cemaatlerinin bekası için kalplerini kazandıkları insanları harcayanlara da şahitlik etmişliğimiz vardır…) bezlerin üstünde ne yazdığının önemi ne kadar var bilemiyorum… ( Sancak nedir, neyi ifade eder, hangi sancak altında yaşamak isteriz şu anın konusu değil)
    ama bu konularda yazılanlar ve bunlarla meşgul olmamız bile nerede olduğumuzu gösterir.
    Allah hepimizi ıslah eylesin …

  8. -“K.Atatürk’ün, hilafeti sarık cüppeyi kaldırıp şeriat düzenini değiştirmek!.. ne hakkı ne haddi idi!!..😯” diyor kendini önder! yerine koyup, din ve etnik tarafgirlik yapan (hatta vekillik yapan) bir TC vatandaşı!🤔🤔🤔.
    (Onu kim önder seçmiş derseniz, vekil seçmek önderim budur demekse!…)
    -bir halde meclise girebilen! (Ne tür bir ilişki ağı içinde sürükleniyorsa kocca ülke!) başka vekil!..
    “Anayasanın şu maddelerini tartışalım!!!..”
    Diyor…🤔🤔🤔🤔
    -dağa çıkmış eşkiyalar ülkenin meclisine girecek vekili ismen!! belirleye biliyor!..😡 diyorlar!! (Ben inanmıyorum).
    İŞTE BU AHVAL VE ŞERAİT İÇİNDE DAHİ VAZİFEN!!!!!….
    NOT:birisi eşarbını bayrak yapıp beyazıt camii önünde gösteri yapmış!..
    Öbürü yeşil renkli , diğeri kırmızı orak çekiçli flamalar çekmiş!…☹️☹️☹️
    BIRAKIN KARDEŞİM BU İŞLERİ,
    GEÇTİ BORUN PAZARI O OLUKLAR SU TAHLİYE BORUSU OLDU😊
    1 Nisan’a odaklanın…
    Ya bir nisan şakası yapacak bu seçmen size!
    Yada gideceğiz daha da kötüye🤔.

  9. Özer İyibaş 9 Ocak 2024 De 08:27

    özer bey istanbul belediyesinin bütçesini alıntılamış, pek çok bakanlıktan daha çok bütçeye sahip öyleyse yeterli bütçesi var demek istiyor anladığım kadarıyla.
    bir evin sabit giderleri olduğu gibi bir şehrin de sabit giderleri vardır ve bu bu giderler eve göre değiştiği gibi şehre göre de değişir. bir dünya metropolü olan neredeyse 20 milyona yakın nüfusu barındıran istanbulun bütçesi ancak giderlerini karşılıyor yatırım için ek kaynaklara ihtiyacı oluyor
    bunun için dışarıdan ve içeriden borç alması gerekiyor.
    ama yorumuma konu olduğu üzere büyük oranda engelleniyor.

    ben de bir medyaskop alıntısı yapayım konu daha iyi anlaşılsın;
    “İBB’nin kendi öz kaynaklarıyla Eylül 2021’de 160 yeni metrobüs alındı. Kasım 2020’de 300 otobüsün alınmasıyla ilgili 90 milyon euro’luk borçlanma yetkisi İBB Meclisi’nden oybirliği ile geçti.
    2023 yılına geldiğimizde ise teklif hâlâ Ankara’da bekletiliyor. Hatta dış borçlanma onayı, cumhurbaşkanlığınca yatırım programına dahi alınmadı.”
    gibi mesela…
    İBB’nin metro projesi için bulduğu dövizli kredi haczedildi. Vakıfbank, İBB hesabına transfer edilen krediyi aynı gün bir müteahhidin alacağına karşılık icra dairesine aktardı.
    “İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, göreve geldiğinden bu yana hiçbir kamu bankası İBB’ye kredi vermedi.”
    Ümraniye-Ataşehir-Göztepe Metro Hattı’nın kredi onayı bir yıl bekletildi, mehmet şimşek onayladı.

    sorun sadece finansman bulmada yaşanmıyor, yorumuma konu olduğu üzere pek çok geliri elinden alınıyor ve projeler de engelleniyor,

    işte bir kaçı;
    İncirli-Beylikdüzü metro hattının 2019’dan bu yana çalışmaları sürüyor. Finansmanı ve yatırımcısı dahi hazır olan proje, hükûmet tarafından yıllardır onaylanmadı.
    Başvurudan tam 311 gün sonra Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’ndan onay alan İBB, bu sefer de cumhurbaşkanlığına takıldı. İBB, hattın “2023 Kamu Yatırım Programı”na alınabilmesi için 2022 sonunda Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’na başvurdu ancak proje programa dahil edilmedi.
    İBB’de önceki dönemde yapıldığı iddia edilen usulsüzlüklere ilişkin İBB Teftiş Kurulu inceleme başlattı. Ancak 40’tan fazla olan bu klasörlere İçişleri Bakanlığı “Biz bakacağız” diyerek el koydu.
    İmamoğlu, göreve geldikten yaklaşık yedi ay sonra kamu kurumları, İBB’nin iştirâk şirketlerinden Hamidiye Su A.Ş’den su almayı bıraktı.
    Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı,
    Koza Holding,
    Arnavutköy Belediyesi,
    Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ),
    Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı (TÜRGEV),
    Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA),
    Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK),
    Yıldız Teknik Üniversitesi Teknopark,
    AKP Genel Merkezi,
    Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)

    İBB mülkiyetindeki bazı yerlerin vakıf ve bankalara devri
    Tarihî alanlar bir gecede birtakım vakıflara devredilerek İBB’nin tasarrufundan çıkarıldı. Bu örneklerden bazıları şöyle:
    Taksim Gezi Parkı, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından İBB mülkiyetinden alınarak Sultan Beyazıt Hanı Veli Hazretleri Vakfı’na geçirildi.
    Galata Kulesi, İBB’den alınarak Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devredildi.
    İBB mülkiyetinde bulunan Yerebatan Sarnıcı üzerindeki tarihi Talat Paşa Konağı ile Yerebatan Sarnıcı giriş binası, Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devredildi.
    İBB, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları’nın (TCDD) tarihi Haydarpaşa ve Sirkeci Garı’nın atıl depo sahaları bölgesini kiralamak için açtığı ihalede elendi.

    Taksim, Kadıköy ve Beşiktaş gibi meydanların düzenlenmesiyle ilgili projeler, ilgili kurullar tarafından gündeme alınmadı.

    ben yorumumda büyükşehir meclisindeki engellemelerden bahsetmemiştim bile
    biraz alıntı yapayım;
    Hafriyat alanlarının işletilmesinden elde edilecek gelirden ilçe belediyelerine kaynak aktarılması İBB Meclisi çoğunluğu ile kararlaştırıldı. İBB’nin geliri azaltıldı
    Uyuşturucu ile Mücadele Komisyonu ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonu’nun kurulması İBB Meclisi’nde reddedildi
    İBB’nin çocuklara sürdürülebilir politikalar geliştirmek üzere Boğaziçi Üniversitesi ve Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) ile yapmak istediği işbirliği protokolü İBB Meclisi’nde reddedildi
    Melen Barajı’ndaki çatlağın tespiti için ilgili araştırma komisyonu kurulması önergesi İBB Meclisi’nde reddedildi. Ayrıca İBB, Melen Barajı hakkındaki sürece dahil edilmedi
    İSKİ’nin arıtma tesisi ve altyapı için ihtiyaç duyduğu krediler Meclis’te reddedildi
    İBB’nin mülkiyetinde bulunan bazı hizmet binaları ve mülkler, İBB Meclisi’ndeki Cumhur İttifakı’nın oylarıyla AKP’li ilçe belediyelerine devredildi
    “Yuvamız İstanbul” kreşleri ile ilgili imar değişikliği planları İBB Meclisi’nde ya reddedildi ya da komisyonda uzun süre bekletildi
    İBB’nin kendi icraatları için kullanacağı arsaların AKP’li ilçelere tahsis edildi
    Kendi dönemlerinde satılmak üzere hazırlanan arsaların yeşil alana çevrildi: “Başakşehir, Tuzla, Esenler, Kağıthane, Eyüpsultan, Şişli ve Beşiktaş’taki birçok parsel, İBB Meclisi’nde yeşil alan ilan edildi”
    Önceki dönemde satılmak üzere yapılan konutların satışları reddedildi
    Salgın döneminde başvuru sayısı 1 milyon 200 bini bulan ihtiyaç sahiplerine sosyal inceleme olmadan, hızlıca sosyal yardım yapılması teklifi İBB Meclisi’nden geçmedi
    Halk Ekmek büfelerinin sayısının artırılmasıyla ilgili teklif, İBB Meclisi’nde uzun süre reddedildi, kamuoyu baskısı ile kabul edildi
    İBB tarafından hazırlanan ve kentsel dönüşümün hızlanmasını sağlayacak çatı katları ile ilgili imar yönetmeliği İBB Meclisi’nde reddedildi
    Şehir Tiyatroları yönetim ve oyuncu kadrosunda yapılmak istenen değişiklikler İBB Meclisi’nde reddedildi

    https://medyascope.tv/2023/10/19/ibbnin-engelli-projeleri-iktidar-ekrem-imamoglu-calismiyor-imamoglu-ise-engelleniyorum-diyor/
    alıntılar böyle işte…
    uzayıp gidiyor ellbette ben kısaltarak alıntıladım. dileyen metni okuyabilir.

    şimdi bir şeye pesss diyeceksek “adam olan bir yolunu bulur” sözüne karşı yapılmış mesel’e mi yoksa bu tabloya mı demeli???

    • Didem Hanım zahmet etmiş, paylaştığınız linkteki engellemw kalemlerini ayrı ayrı yazarak uzuun bir cevap yazmışsınız. Beklerdim ki İBB’nin devasa bütçesinin hangi zaruri harcama kalemlerine en verimli şekilde taksim edilerek tüketildiğini ve maalesef maddi imkan kalmadığı için verilmiş sözlerin yerine getirilemediğini izah edesiniz ama bildik engellenme hikayelerini alıntılamışsınız. İnternette ne arasanız karşınıza malzeme çıkıyor sonuçta.

      Sayın İmamoğlu’nun vadettiklerini yapamadığını gösteren videolar çokça dolaştı, herkes görmüştür sanırım. Hiç birine kaynak bulamadığını varsaysak dahi cânım dikey bahçeleri tasarruf maksadıyla söktükten sonra daha güzelleriyle değiştireceği sözünü yerine getirmemiş olmasının, İstanbul’u gördüğü güzelliklerden mahrum bırakmasının internette dahi izahı yok.

      Bankaya yatan bir paranın ödenmemiş borçtan dolayı haczedilmesinden daha doğal ne olabilir? Bunun için şikayet edilebilir mi? Yönetici problem çözen olmalıdır. Bütçe onaylandıktan sonra yapacağı hizmetler için onay verilmediyse belki tatil yapmayıp gerekirse Beştepenin önünde çadırda yatması uygun olurdu çözüm üretmek için. Seçildiği günden beri neler yaptığını ve yapmadığını akıl izan sahibi herkes görüyor zaar.

      Son olarak, dini bir emir olarak Kuran’da başörtüsü bulunmadığını ama tepe çakrasını korumak, vs. için örtünmenin olduğunu da okudum ya sizden…pes üstü PESSS!!!

      • İBB’nin devasa bütçesinin zaruri harcama kalemleri gizli bilgi değil ki. bütçe demek gelir ve gider tablosu değil midir basitçe?
        engelleme hikayeleri de belli zaten, ulaşımdan sosyal yardım paralarına kadar. buradan hangi sözlerin yerine getirilmediğini anlamak için bir tıkla ulaşılabilir tabloyu okumak yeterli değil mi?

        bir dikey bahçelerin sökülmesi meselesi var, 2020 de bakım maliyeti 12 milyon imiş, bugün için bakım karşılığı 35 milyon lira bir rakama geliyor sizce de çok yüksek bir rakam değil mi? özellikle ödenekleri bu kadar kısıtlanan bir belediye için. belki de merkez idare tasarruf amaçlı sökülmesine çare önerip ek ödenek vermeliydi,
        neden yapmadılar acaba?

        bankaya yatan bir paranın ödenmemiş borçtan dolayı haczedilmesi pek te doğal değildir, paranın ne zaman ve nasıl ödeneceğine bütçe sahibinin karar vermesi elbette yerinde olurdu, bu hak hukuk için yapılmış bir davranış değil, belediyeye sorun çıkarmak için yapılmış bir tavır. belediyeye sorun çıkarmak vatandaşa sorun çıkarmak değil midir?

        ama beştepenin önüne çadıra yatması konusunda hemfikirim gerçi fetöcü suçlamasıyla başlanıp dış güçlerin oyunu zırvalarıyla uğraşmak zorunda kalırdı ama değerdi bence.
        kuşkusuz sempatisi çok yüksek bir siyasi, insanlar ne yapıp ne yapmadığını gördükleri için zannedersem.

        son olarak Kur’anda başörtüsünün emir olarak bulunmadığını söyledim, varsa buyrun paylaşın.
        başı örtmenin nedenlerinden bazılarını da paylaştım itirazınız varsa buyrun yapın.
        pes demek fazla kolaya kaçmak oluyor, ne biliyorsunuz ya da ne bilmiyorsunuz saklamayın madem.

        • İBB’nin gelir-gider tabloları resmi sitesinde ilan edilmiş ama sıradan vatandaşın anlayabileceği kadar açık değil, hatta bilinçli karmaşıklaştırılmış denebilir. İBB AK Parti Grup Başkanvekili ve Esenler Belediye Başkanı Mehmet Tevfik Göksu, CHP’li Ekrem İmamoğlu idaresindeki İBB’nin 2022 bütçesinde reklam ve organizasyona ayrılan paranın, sosyal konut ve deprem bütçesinin iki katı olduğunu ifade etmişti; yalanlama veya düzeltme göremedim. Hizmette yarışılsa idi, “İstanbul senin” sloganının reklamı için büyük bütçelere gerek kalmazdı, değil mi??

          Dikey bahçelerin tasarruf nedeniyle söküleceği ilan edilmişti 2019 seçimleri öncesinde. Vadedilen daha güzelleri nerede??

          İcra-haciz meselesini pek bilmiyorsunuz galiba, Allah öğretmesin diyeyim.

          Fetö mücadelesi sizin geçmişte Akparti’ye oy vermenizde en etkili faktör olmuştu diye hatırlıyorum. “Kim gelse mevcuttan iyi yönetir”e geldiğinize bakılırsa artık gündeminizden düşmüş görünüyor.

          Burası Kur’an tartışma yeri değil, ben de bu konuda ehil biri değilim. Talebiniz doğrultusunda şöyle bir link bırakayım nasibi olanlar için:

          https://sorularlaislamiyet.com/blog/kuranda-basortusu-yok-diyenlere

  10. “Halife”, Kuran’da tanımlandığı anlamına uygun bir şekilde olacaksa ancak o zaman insanlığa faydalı bir model teşkil eder. Allah’ın beklentisine uygun olarak ve bütün çeşitleriyle “Şirk” koşmadan O’nu gerektiği gibi tanıma, tanıtma, ve bunun gereği olarak doğrulukla amel etme “Halife”nin en önemli nitelikleridir. Bu beklentiye en uygun karşılık, O’nu tanımaya ve rızasına göre toplumda ve dünyada insanlığa yararlı işler yapmağa en emin rehber “Akıl*İman Sentezi”yle mümkündür. Buradaki “insanlığa yararlı işler”in en etkin ve en verimli yolunun Bilim-Teknoloji yoluyla olacağının altını çizmek gerekir, özellikle. Başka bir deyişle, Halife olmanın ve Allah’ın rızasına uygun “Bilim-Teknolojinin yolu bu “Sentez”den geçer. Kuran’da ayetlerle «“Ad”ları “Bilmek”» kapasitesinin bildirilmesinden beri bu böyledir. Ezberci ve dar kalıplarda ele alınmış olmasının maliyeti tüm islam alemine ve önderlik iddiasındaki türkler dahil her topluma çok ağır olmuştur.

    Daha önceden olduğu gibi bugün de “Halife”nin Kuran’daki anlamından uzak bir “Halifelik”, herhangi bir ülke veya ülkeler grubunun siyasetine alet edilecekse veya kullanımı için güç ve nüfuz temini için bir araç olarak kullanılacaksa pek bir kıymeti yoktur. Olmamıştır da nitekim. Şimdi, güçsüz ve baskı altında bulunulan bir zaman diliminde bayrağa sarılıp sallamak ne fayda getirebilir ki. Alın işte biri yumruklamış, diğeri yumruklanmış burnu kanamış iki vatandaşl Her iki olay da “Akıl*İman Sentezi”nden nasibini alamamış cehalet örnekleri. M.Kemal Atatürk Paşamız da kafası karışık ayrı bir alem! “Halife”yi temsil eden “Halifelik” olgusunu/kurumunu kaldıracağına biraz stratejik düşünebilseydi de reformlarla gerçek hüviyetine kavuşturabilseydi ne muazzam olurdu diyorum ve inanıyorum ki böylece hem kendini kurtarırdı ve hem de önderlik ettiği TC marka bir ulusu vaktiyle sağlam temellerde motive etmiş olabilirdi. İşte o zaman gelişmişlik konusunda bir ABD veya bir Japonya olmuş olabilirdik ve tüm dünyaya Allah rızasına uygun örnek bir ülke olmuş olabilirdik.

    • Abd’ye sevdalanıp onun maşalığını yapmak! Sonrada kendi ekmek yediğin devlete, paralel yürüdüğün hökümate ihtilal yapmak!!
      Caponya desen kafasına yedi o amerinyadan bir bomba!
      Kafasını kaldıramadı bir daha da!!!
      Şimdiki halimizin nesi var? Nesinden memnun değilsin ki sayın H.B.??

      • Sn Memnun Memduh: Malum sevdalıların maşalık konusuna hemfikir olsam da yorumunda araya bir kaç tane pişmiş kelle emoji sıkıştırmayı unutmuşsun. Ayrıca okuduğunu anladığın çok çok şüpheli. Örneğin, “gelişmişlik konusu” derken kastedilen bilim ve teknoloji seviyesi. Japonyanınki ha keza! Kalkmışsın bu halinle bir de “memnun”iyetten dem vuruyorsun!….

        Geç otur yerine, 10 üzerinden 2!

      • İsrail/ABD’nin müslümanların kanını daha da akıtarak dünya düzenini altüst etmeğe çalıştıkları, tarafımızca çaresiz kalınan bu zamanda ve ortadoğu gibi bir mekanda “Halifelik” konusunda Allah rızasına da uygun olacak şekilde ne yapılabilir noktasında birşeyler daha yazacaktım. Zaman kalmadı. Artık, bir başka bahara…..

        2 puanı da geri aldım! 10 üzerinden 0! Aslında “Akıl*İman Sentezi” endeksi skalasında değerlendirmeler 0 altına inebiliyor, şükret!

  11. Buhran ve bunalım dönemlerinde umudu iyice tükenmiş veya tükenmek üzere olan halklar çareyi mesih, mehdi, mucize ve bir kurtarıcı beklemekte bulur. Bugün bu yaşananlar bunun tezahürü olabilir.

    Hilafeti isteyen de ona karşı çıkan da temelde aynı beklenti içindedir. Fark biri kurtarıcının yolunu gelecekten, diğeri geçmişten gözlüyor. Biri bunu sağlamanın yolunun hilafetin ruhunda, öbürü kurucu iradenin ruhunda olduğunu savunarak birbiriyle catışıyor. Dedim ya aynı şeyi savunuyorlar belki farkında değiller.

    Bakın ne demiş Mustafa Kemal Atatürk: “Şayet bir gün, çaresiz kalırsanız, bir kurtarıcı beklemeyin. Kurtarıcı kendiniz olun!”
    (Kurtarıcı kendiniz olun, çare çözümü kendiniz bulun dediği halde bugün Atatürk’ün izinde olduğunu iddia edenler ne yapıyor?)

    Son olarak Cemil Meriç’ten alıntı yaparak sözlerime son vereyim. “Biz hâlâ dışındayız ilmin. Hepimiz mucizelere inanıyoruz. Bir adam çıkacak, bir Mesih., bir mehdi, bir kahraman ve hep birden hızlanıp yirminci yüzyılı atlayacağız. Nereden? Kimimiz tarih öncesinden, kimimiz Ortaçağdan. Hayır! Yirminci yüzyıla değil tarih’e atlayacağız.”

    (Yirmibirinci yüzyıl, daha ilerisi, refah, bolluk, ileri medeni vs. dersek sanıyorum hata etmemiş oluruz.)

    • “Şayet bir gün, çaresiz kalırsanız, bir kurtarıcı beklemeyin. Kurtarıcı kendiniz olun!”

      Daha iyi olmaz mıydı şöyle deseydi: “Allah’ın düzeni çetin. Bakın yurttaşlarım bu bir ayettir. Bir durumdan diğerine sevkedileceksiniz. Gün gelecek çaresiz hissedeceksiniz. O gün geldiğinde aynı Kurtuluş savaşındaki gibi önce Allah’a güveneceksiniz, sonra da kendinize. Bu inançla çalışırsanız kurtarıcı kendiniz olacaksınız”

      “El”in yankisi “In God We Trust” diyebildi ve çalıştı. Neticede, o para aciz olduğumuz bu zaman diliminde başkalarını bırak kendi ülkemizde bile en güçlü para. Bilim ve Teknoloji de ha keza. Buna değinmek, yankiye sevdalılık örneği değil. Birçok yaptıklarının “Rıza”sını bırak, “Şirk”in içinde, O’nu tanıdıklarıyla bir ilgisi yok (ele alınası ayrı mesele).

  12. Valla ne yalan söyleyeyim , dünya lideri bir Reyiz’imiz var , bir de hilafeti ilan edip islam aleminin başına geçtik mi değme keyfine gitsin!
    Neden olmasın yani !
    ‘ Olur oluuuuurrrr bal gibi olur ,
    kalplerimiz yolları bulur ‘

  13. BAŞÖRTÜSÜ –HİJYEN
    “Başörtüsü(aynı zamanda) HİJYEN kurallarına da aykırıdır” diyenler hilâfeti savunuyor yada savunanları
    azmettiriyor yada teşvik ediyor yada en azından savunanlara göz yumuyor.
    Ne yaman çelişki!
    Gazze konusunda olduğu gibi bu konuda da “gemiciklerini” yürütüyorlar.
    Atalarımız ne demiş?
    “Gemisini yürüten kaptan” demiş.
    Denizde, karada, havada, her zaman her yerde.
    Maşallah! Nazar değmez inşallah!
    Gelelim BAŞÖRTÜSÜ – HİJYEN olayına:
    Ülkemizdeki başörtüsü konusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin(AİHM) ilk ve son(bildiğim) davası Leyla ŞAHİN/Türkiye Davası.
    Karar tarihi:
    29 Haziran 2004
    Hükümetin savunma tarihleri:
    5 ve 8 Mart, 7 ve 13 Kasım “2003”
    En son iktidardaki partinin ilk seçildiği tarih ne?
    3 Kasım “2002”
    Şimdiki genel başkan ne zaman milletvekili seçildi?
    9 Mart “2003”
    Şimdiki genel başkan ilk hükümeti ne zaman kurdu?
    14 Mart “2003”
    Leyla Şahin/Türkiye Davasındaki hükümet savunmaları kararın 90 ila 96. paragrafında yer alıyor.
    95. paragraf hariç hükümet savunmasının özeti: Türkiye’de laikliğin Anayasal bir ilke olduğu, bu ilkeye göre hukuk kurallarının dini kurallara dayandırılamayacağı, başörtüsünün dini bir emir olduğundan bu emrin referans alınmasının laiklik ilkesine aykırı olduğundan davanın “reddi” savunuluyor.
    Gelelim 95. paragraftaki “evlere şenlik”hükümet savunmasına:
    Aynen ve harfiyen;
    “Başvurucunun, hekimlik alanında, tıbbi çalışmalarını sürdürmeyi seçtiği; muhafazakâr dinî yaklaşımın hijyen gerekleriyle şüphesiz uyumsuz olduğu ve erkek hastalara ayrımcı davranmakla sonuçlanacağı..”
    Pek sayın hökümatımıza pardon hükümetimize göre başörtüsü neymiş?
    1–Hijyen kurallarına aykırı imiş.
    2–Erkek hastaları ötekileştirir imiş.
    İşin en acı veren tarafı, kendileri hakkında verilen karardaki hükümet savunmasını okumamış, okumuş ise kesinlikle anlamamış bir zat-ı muhteremenin ülkemizin traktör imalat sorununa el atmasıdır.
    Ülkemizde hilafet isteyenlerin gerçekte neyi istediklerinin farkında olduklarını düşünmüyorum.

    • müsade ederseniz yorumunuzla hiç alakası yok ama başörtüsü ile ilgili bir iki şey yazmak isterim.
      başörtüsü dini bir emir olarak Kur’an da yok ama başın örtülmesi neredeyse bütün tek tanrılı dinlerde cinsiyet ayrımı gözetmeksizin emir olarak değil ama etik olarak olagelmiş. Kur’anda kadınlara yönelik emir sadece göğsünü örtmeye geliyor.
      yaşadığımız boyutta madde herşey gibi bir dualiteye sahip, hem dalgacık hem de parçacık olarak bulunuyor yani bizler hem madde bedene sahipken bir yandan da enerji olarak varız ve tepe çakrası olarak bilinen bölüm her türlü etkiye negatif de olmak üzere açık bulunuyor. tam da bu nedenle çağlar boyu başın özellikle tepe kısmı hep örtülegelmiş. yahudilerde kadınlar örfe göre örtü kullandığı gibi erkeklerde başın üst bölümünü tepe çakra alanını kipa ile örterler, hırıstiyan rahipler de genel örtmez iseler o bölümü örterler rahibeler de aynı şekilde hep başlarını örfe uygun örtegelmişler. amerika kıtasından afrikaya, osmanlıdan avrupaya halklarda çağlar boyu yakın bir geçmişe kadar başını günün koşulları nasılsa hep örtmüş, hatta osmanlı da bırakalım kadınları, bırakalım gündüzleri fesle çıkmayı, gece bile erkekler uyku bonesi kullanırlar imiş. bugün de başı açık erkekler namazda o bölge için takke denen bir örtü kullanıyorlar çoğunlukla.
      bu örtünme mevzusu bir yasakla ilgili olmaktan çok bilgelikle ilgili bir konu. ve örtünmesi gerekiyorsa “insanın” örtünmesi, hem başını hem bakışlarını koruması gerekiyor.
      cehalet nedeniyle örtü işleri bir şekilde hem erkeklerin kadınlara tahakküm etmesine vesile olmuş hem de siyasallaşmış. şimdi de bunca ahlak, etik, adalet, iyilik, cömertlik gibi kavramlar dururken islamı temsiliyet bir bez parçasına kalmış.
      dünyanın hali de böyle işte…

      • Didem hanım!
        Başörtüsünü tamamen temel hak ve özgürlük bağlamında ele almak gerekir.
        Aynen alevi vatandaşlarımızın cemevi anlayışında olduğu gibi
        Vatandaşımızın dinsel kavramlarını modern devlet tanımlayamaz.
        Sadece ve sadece tanıma görevi vardır.
        Benim vurgulamak istediğim iki yüzlülük.
        Bir taraftan başörtüsünün yasaklanması için “akla ziyan” ve tamamen vicdansızca gerekçelerle AİHM’de savunma yapacaksın.
        Bir taraftan da başörtüsü üzerinden “siyasi rant-suistimal” devşireceksin.
        Bu savunmayı en islâm karşıtı bile yapamaz.

        • Başörtüsünü tamamen temel hak ve özgürlük bağlamında ele almak gerekir.✅
          Vatandaşımızın dinsel kavramlarını modern devlet tanımlayamaz.✅
          Sadece ve sadece tanıma görevi vardır.✅
          doğrusu budur.

        • Detay kırıntıları bir yana temel açıdan Didem hanım haklı, bence. Diğer taraftan modern devlet hiçbir zaman olabildik mi zaten, beka sorunu başladığından beri bitmedi. Bir kalıba sokma uğruna yasaklarla şeklen işe başlanacağına, ülkede köşe bucak her diyarda eğitim, kaliteli eğitim, daha kaliteli eğitim ve bunu en hücra köşelere kadar yaygınlaştırma enöncelik olarak ele alınsaydı baş örtüsüymüş, tesettürmüş, sakalmış, kravatmış, fesmiş, takkeymiş, bıyıkmış bunların hiçbiri sorun olmadan kendiliğinden şirazesini bulacaktı zaten (Yerçekimi kuralı zaten var. Su akar yolunu bulur, sana n’oluyor? türkü yapılsa yeridir!). En önemli ihtiyaç, her kesimi en etkin bir şekilde homojenize edecek, bütünleştirecek ve hızla geliştirecek olan Eğitim/Bilim-Teknik iken şekil-şemal için sözde bir devrimle milletini hırpalayan tek ülke sanırım bizimkisi, paşamızın önderliği sayesinde. “Don’t judge turkey by the look of its skin” diye bir söz var ingilizcede. Hindinin iyi pişip pişmediğine karar vermek için derisinin görünüşüne bakmayın türü bir anlamı var. Yani yüzeysel bakışa geri tepmeler oldu. Doğruyu söyleyene de vay sen bilmemkim düşmanı. Adeta ulusal nakış, Ama ne yüzeysel bakış…..

  14. bir cehaletten diğerine,
    bir karanlıktan daha derinine.
    hilafet sözleri ülkeyi karıştırmak isteyenlerden başka kimin işine yarar?
    halife seçmek için bütün islam aleminin katılımı ve onayı olması gerekir. bu mümkün mü? selmanın, sisinin, esedin, mahmut abbasların olduğu bir coğrafya da israile karşı bile ortak tavır alınamazken halife mi seçebilecekler,
    dahası bunların seçtiği halife den ne hayır gelir?
    kendi ülkelerine kendi insanlarına hayırları olmayan bu liderlerden…
    hilafet bu zamanda sadece karışıklık, kargaşa ve kaos anlamına gelir.
    ve bu kimin işine yarar şu sıralar en çok???
    hepimizin bu konuda akıllı olması gerekir.
    umalım en azından o kadar aklımız vardır.

    • İslamın bu binyılda bir lider! yada bozuntusuna ihtiyaç olduğunu düşünmüyorum 🤔.
      Geçmişte uluslararası hukuk sistemi yada bu günkü iletişim imkanları bulunmadığından, dini liderler (şimdi halâ mezhep olarak isimleri geçenler) hem kadı hem DİB hem muallim hem hakim … vazifesini üstlenmişler! Kimisi de siyasi menfi işler!..
      Not: bu arada hac masrafları, dini günler vb ihtişamlı törenler veya aç muhtaç insanların himayesi ve benzeri (günümüzde bunları anlamak anlayabilmek mümkün değil çünkü islam din denince bir mt çarşaf takıp altına kot pantolon giymek gibi şeyler öne çıkıyor ahlak toplum değerleri es geçiliyor!😡) şeyler günümüzde başka şekilde (kızılay vb) karşılanıyor!

      • islam dünyasının bir halifesi olsa iyi olmaz mı?
        ama tarihe bakarsak daha Hz. Muhammed bekaya göçer göçmez halifelik seçimi o kutlu zamanda bile büyük olaylara neden olmuş,
        bugünler akla zarar olsa gerek.

Yoruma kapalı.