Sandık başına gideceğimiz günler yaklaştıkça, her seçim öncesinde tanık olunan müphemlik, doğal olarak azalıyor. Partilerin neredeyse hepsi adaylarıyla bu seçime katılacaklar. Pek çok parti önemli illerde göstereceği adaylarını açıkladı zaten; önümüzdeki bir hafta içerisinde tablo daha da belirgin hale gelecek.
Tablo belirginleşecek de bilinmezlik bütünüyle ortadan kalkacak mı?
Elbette kalkmayacak. Her şeyin belirgin hale gelmesi için, seçimin yapılacağı 31 Mart akşamını beklememiz gerekiyor.
Yine de şimdiden belli olan bazı noktalar üzerinde durabiliriz.
Bu seçim, 2023 yılı mayıs ayında yapılan genel ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinden farklı olarak, ittifaklar arasında geçmeyecek.
Önceki seçimde partiler beş ayrı ittifak altında buluşmuştu.
Konuya ilişkin eski bir yazımda o ittifakları şöyle özetlemiştim:
“AK Parti öncelikle MHP ve BBP ile, daha sonra da DSP, Yeniden Refah Partisi ve HÜDA-PAR ile ‘Cumhur İttifakı’nda buluştu.
CHP’nin ana gövdesini oluşturduğu ‘Millet İttifakı’ ise İYİ Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, DEVA ve Demokrat Parti’yi bünyesinde bulundurarak seçime girdi.
‘Emek ve Özgürlük İttifakı’ genel anlamda ‘sol’ kabul edilen Emekçi Hareket Partisi, Emek Partisi, Sosyalist Meclisler Federasyonu, Türkiye İşçi Partisi, Toplumsal Özgürlük Partisi, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin (HDP) birlikteliğiyle vücut buldu.
Daha sol partiler de ‘Sosyalist Güç Birliği’ adı altında bir araya geldiler. SOL Parti, Türkiye Komünist Partisi, Türkiye Komünist Hareketi, Devrim Hareketi, Türkiye Sosyalist İşçi Partisi seçime bu ittifakla girdi.
Zafer Partisi’nin öncülük ettiği ‘ATA İttifakı’ da Adalet Partisi, Ülkem Partisi ve Türkiye İttifakı Partisi’nden oluşmaktaydı.”
Muhalif her parti kendi başına
Bu seçimde Cumhur İttifakı genel hatlarıyla eski varlığını koruyor. [İttifak partilerinden Yeniden Refah her yerde kendi adaylarıyla seçmen karşısına çıkacağını duyuruyor ama İstanbul ve Ankara için pazarlığı sürdürdüğü de anlaşılıyor.]
Diğer ittifakların partileri kendi başlarınalar.
Herbiri bu seçimde adaylarıyla kazanmayı umuyorlar.
Ve bana bu umut biraz tuhaf geliyor.
Tuhaflık, umudun, pek çok parti için, özellikle bu seçimde gerçeğe dönüşmesinin zor -hatta imkansız- oluşunda.
Mart ayının son günü yapılacak seçim genel olarak Cumhur İttifakı ile CHP arasında geçecek çünkü.
[Tabii, bu seçime DEM adıyla katılan parti de, ülkenin belli yerlerinde birinci parti olarak adaylarını seçtirebilme özelliğine sahip. Ancak onun seçmenini düşündürecek bir konu var: DEM’den seçilecek belediye başkanlarının ne kadarı ne kadar süreyle görevlerini yapma imkanı bulacak?]
Geçmişte CHP ile ittifak çatısı altında buluşmuş partilerin, bu yerel seçimde, nokta atışıyla bile, adayını seçtirebilme şansı pek az.
Seçmenler şimdikine benzer seçimlerde, genellikle, beğendiği adaya oy vermek yerine beğenmediği adayın veya beğenmediği partinin adayının karşısındaki kazanma ihtimali olan adaya oy verme tercihinde bulunurlar.
Az bir zaman kala, bu seçimin, eski benzerlerinden de daha çok, kazanması istenenin kazanmasına göre değil, kaybetmesi istenenin rakibinin kazanmasına göre yapılacak tercihe dayalı geçeceği izlenimi alınabiliyor.
Örnek olarak İstanbul’u alalım:
Sadece CHP’lilerin oy verebileceği bir aday olarak Ekrem İmamoğlu’nun seçimi kazanması mümkün değil; ancak karşısındaki Cumhur İttifakı adayı Murat Kurum’a şahsı veya partisi yüzünden oy vermek istemeyecek seçmenlerin tercihiyle seçilebilir.
Yalnız onların oyları da yeterli değil, aslında gönlü Cumhur İttifakı dışındaki partilerden birinde olduğu halde, Murat Kurum veya partisi seçimde başarılı olamasın diye oy kullanabilecek seçmenleri de kendisine çekmesi gerekiyor Ekrem İmamoğlu’nun…
Tabii bu arada CHP’li seçmenlerin de bütününün oyuna ihtiyacı var.
Seçmenleri, öngördüğüm sebeple, onu beğendikleri için değil de, karşısındaki aday kazanmasın diye Ekrem İmamoğlu’na oy verebilecek partilerin durumu ne olur?
Öngörünün doğrulanmaması için canla başla çalışacaklardır o partilerin taraftarları. Onların çabası sonuç getirir mi? Bir an sonuç getirdiğini ve adayları kazanamasa bile oylarını artırdıklarını varsayalım, ortaya çıkacak tablonun yararını seçimden sonra görürler mi?
Yazının bir yerinde ‘müphemlik’ demiştim ya, bu sorular da o takımdan…
Galiba, bu yılın 1 Nisan günü, gerçek anlamda 1 Nisan şakalarına sahne olabilecek…
ΩΩΩΩ
“Bu seçim, 2023 yılı mayıs ayında yapılan genel ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinden farklı olarak, ittifaklar arasında geçmeyecek.”
Cumhur lttlfaki tek bir ittifak grubu olarak tüm partileri Cumhur ittifakına dahil etmeyi başarmış görünüyor ama. mesela iyi parti Cumhur ittifakında seçime giriyor ve propaganda çalışmalarında “Ekrem İmamoğluna kaybettireceğiz” iddialarını halka açık açık söylüyorlar. dün bulunduğum bir kafeye iyi partinin ilçe belediye başkan adayı seçim kampanyasını yürüten reklamcisiyla birlikte geldi ve kampanya sorumlusu reklamcı herkese hitaben “Ekrem İmamoğluna kaybettirmek icin çok çalışacağız” dedi.
o kafede gördüğüm siyasi hava önümüzdeki seçimleri ve seçimlere giren partilerin tavırları yalnız iç siyaset verileriyle anlasilamayacağını oğretti bana. dış dünyadaki gelişmelerle ülke siyaseti arasındaki var olan paralellik daha önce hiç içinde bulunduğumuz seçim atmosferi kadar berrak görünmemişti bana.
net olarak gördüğüm başka bir şey daha varki o da akpartinin MHP’den etkilendiği meselesi, akparti bilerek ve planlayarak mhplileşti.
MHP uyguladığı politikaları akparti liderinden aldığı talimatlara göre şekillendiriyor.
uzun lafın kısası,
seçime tek bir ittifak giriyor. Ekrem imamoglunun kazanması seçmenin bu gerçeğin farkına varmasına bağlı.
ben oy kullanmayacagim için kimin kazanıp kimin kaybedeceğiyle ilgilenmiyorum. iyi olan kazansın:))
“DİDEM
6 Şubat 2024 De 19:04
deprem belediyelerden çok, merkez iradenin sorumluluğudur.”
Özetle şöyle diyebilir miyiz:
Belediye başkanı muhalefet mensubuysa sorumsuzdur, iktidara mensupsa kesinlikle sorumludur!
Ya da:
her işin sorumlusu merkezi hükümettir,
yerel yönetim olan biten hiçbir şeyden sorumlu değildir,
sadece heykel diker ve konser düzenler…
Böylesi uygun mu acaba?
(NOT: YEREL HÜKÜMET HER ŞEYİN,
AMA ÖZELLİKLE DE YERELDEKİ HER ŞEYİN BAŞ SORUMLUSUDUR!)
bence uygundur, son zamanlar için tamamen doğru bir okuma çünkü muhalefeti de merkezi hükümet yönlendiriyor!
Didem hanıma göre türkiyenin uzay programı “içinde bulunduğumuz koşullarda fazla pahalı bir proje” imiş,
şehir hastaneleri de zaten çok büyüktü ve fazla konforluydu,
çanakkale köprüsü demişsin koy gitsin,
yeni havaalanı kime lazım,
Üçüncü köprüyü kim naapsın?
Hızlı tren yapılmasın, yoksa sivasta kimseyi tutamazsın, alayı istanbula göçer:)
Nükleer santral tukaka…
Baraj yapalım, olmaz!
Doğal gaz bedava oldu, uzaya çıktık, seçim yatırımı!
Bunlara habire heykel dik, konser ver,
bir de hızlı okuma kursu, metin yazarlığı filan,
gerisi hikaye…
Hissedilen enflasyon resmi açıklamaya göre yüzde 120. Seçimden sonra paranın tekrar devalüe olacağını herkes söylüyor, enflasyon tekrar zıplayacak. Uzaya bir iki kişi fırlatsanız da bu fakirliğe çözüm olmuyor, sadece bir ilüzyon satılıyor. Bütçenin önemli bir parçası sosyal yardımlar. Halk fakirleşiyor ve asgari ücrete talim ediyor. Kalitesiz bir eğitim alıyor, ayrıca cemaatlere teslim edilmiş eğitim ve gençlerin yetişmesi. Bu rakamlara ve ortama bakınca başarı yok elbette. Borç ve fakirlik var sadece.
Şapkadan tavşan çıktığında şaşıran halk, bir gün şapkadan timsah çıktığını görürse o zaman korkudan ne yapacağını şaşıracak.
İşte o gün geldiğinde timsahı şapkaya sokan kazanacak.
Bunu da ancak yapay zeka başarabilir.
Yapay zeka atasözü (şaka tabiki)
Kente en güzel hizmeti kimin getireceğinin bir önemi yok, çünkü bunların (yapılan ve yapılacakların) bir önemi yok.
Doğru ya yaşamak nefes almaksa ve o yaşamı kendi için değil de başkaları için kavgaları için feda etmekse ne farkeder ki..
Bütün bunların rağmına, öyküde anlatıldığı gibi bak bunun için farketti diyecek adaylar olmadığı sürece..
Partiler dernek-federasyon-konfederasyon şablonuna ayak uydurdu bu sistem gereği.
Yazar da hangi partilerin bir araya GELE BİLECEĞİ nin vermiş örneğini;
Dertte tasada fikirde düşüncede amaçta ayrımı yapılmış bile🤗
Tek eksik yapıştırıcı helva (zamk)😂.
(Yani menfaatleri! Menfaat olmazsa bir araya gelmeyi bırak selam vermezler cenazede bile😡)
ZAM K NE OLABİLİR:
-50+1 (veya başka bir oran basamaklı)
-devletin ödeyeceği oarti ödeneği
-seçime girme yeterliliği şartı (örneğin hesaplarında teminat bulunması gayrimenkul vb varlıkları olması gibi..)
-ittifakların FEDERASYON şemsiyesi altında resmen tescil edilmesi!!!🤔
İsim olarak varlık olarak kendi kimliğini koruyup seçimlerde birlikte seçime girmek!
(Böylece o partiden bu partiye geçişler GEREKSİZ SEBEPSİZ VEYE ŞANTAJ YAPMAK ŞEKLİNDE VUKUU BULMAZ!).
Son söz:
Bir ilin tüm hemşehrilerini toplasan,
Dağdan bilimum yılanları indirip adalardan birdekatil bulup getirsen,
Hatta tramptan gizli destek görsen, Aeropalılar hülke şeklinde ege denizini geçip gelseler!…
20-25 yılda bu hale gelirken oturup seyrettiğin (hatta kendi içinde birbirinizi yediğiniz) durumda,
Sağ siyasetin nirvanasına erdiği bir ortamda!! NE NE OLSA DA NE OLUR Kİ?
ülkenin haline bakarsak,
seçmenin gönlünde bir parti olması mümkün değil,
mecburen herkes ama getirisi olduğu için ama ehveni şer bulduğu için oy verecek haliyle. bütün zamanların en başarısız iktidarına ve de muhalefetine sahip olduğumuz bir dönemde, dünyada paramız pul olmuşken, enflasyon rekorları kırarken, tarımdan eğitime her alanda acınası gerileme yaşanırken kim mutlu oy verebilir ki?
mutluluk sorunu olabilir ancak ya da mutlulukla sorunu…
muhalefetin dağınık olması her zaman söylediğimiz gibi bir pasta meselesi, pasta olunca iktidarda olduğu gibi bir arada kalmak için nedenler oluyor, yoksa bir araya gelmek için uygun zemin olmadığında mesela akp-mhp arasında geçen diyaloglar benzeri bugün yaşanmıyor muhalefet arasında. yeniden refah mesela iktidara ağır eleştirilerinden sonra bir araya gelmeye ikna oldu, aday çıkaracağız diyor ama pazarlıklar sürüyor ne bu şimdi?yine muhalefetteki anlaşmazlıklar iktidarda olduğu gibi sarsıcı ve kanlı ve faturası yüksek olmuyor tabi, 15 temmuz gibi.
istanbul özeline gelirsek, ne sayın imamoğlunun ne de sayın kurumun kazanmasını istiyorum, sayın kurum kazansa yine eskisi gibi istanbul ranta açılacak sayın imamoğlu kazansa istanbula bağlanması yazık olacak. başarılı bulalım ya da bulmayalım ama şimdilik onun dışında etrafına milyonları toplayabilecek, sevilen, ilgi gören fazla lider yok, bir an önce chp nin ve sonra muhalefetin başına geçmeli bence ve CB için hazırlanmalı. kılınçdaroğlu neredeyse en sevilmeyen siyasetçilerden biri olmasına rağmen ve alevi ve yıpranmış iki oydan birini aldı, ekrem bey aday olsaydı sonuç ne olurdu? zaten kendisinin rakibi erdoğan ya da akp değil,
kendi partisi değil mi?
belki de chp de kalmak için ısrar etmemeli ve parti kurmalı…
Özgür Özel’e de sormak lazım. Kandil’i Başak Demirtaş’ı aday göstermemeleri konusunda kim ikna etti? Dahası nasıl ikna etti? Peki bu irtibatı kim kurdu? Kandil’le pazarlık nerede yapıldı?
Tabii ki bu soruları duymamazlıktan gelip cevaplamayacaksın.
Ama yakındır çıkar kokusu!
öncelikle duymazlıktan geldiğim bir soru,
cevap vermediğim bir yorum neredeyse yoktur. sizin de cevap vermediğim bir yorumunuz olduğunu sanmıyorum belki bazı benimle ilgili müstakil olmak şartıyla yorumlara cevap vermediğim olabilir. mesela biri ya da birileri benim yorumlarımdan ne anladığını yazıyorsa buna neden cevap vereyim, ben yazarım dileyen dilediği gibi anlar, doğru anlar, yanlış anlar beni neden ilgilendirsin?
özgür özele sormak lazımsa bu soruların burada ne işi var?
6 milyon oyu olan bir parti herkesle pazarlık yapabilir, üç-beş oyu olanların bile nasıl pazarlıklar yaptığını izlemiyor muyuz?
geçenlerde sayın bahçeli bile o zamanın hdp si için görüşülmesi doğal ve doğru bir adım dedi. seçimle ilgili olmayan bir konuda doğal ve doğruysa 6 milyon oyla ilgili olunca daha doğal ve doğru olur bana kalırsa. mecliste diğerleriyle aynı yerde olan legal bir parti sonuçta. değilse kapatılsın efenim, tutan mı var?
Mahkeme karar veremedi ama PKK, HDP’yi çoktan kapatıp yerine DEM’i kurdu. Zaman geçse de üyeler değişse de bu mahkemede, bu yapıda, bu zihniyette bir problem var.
Ve maalesef yapının kendisi bu problemi teşhis edip düzeltmekten oldukça uzak.
İş yine siyaset kurumuna düşecek.
CHP de İmamoğlu da rahatladı diyebiliriz. DEM Parti aday çıkarsa da belli ki arkasında durmayacak. CHP’ye destek verecek.
Peki, karşılığında ne alacak? CHP’nin vereceği tavizler, tabanda ve seçmende nasıl bir tepkiye yol açacak?
Elbette getireceklerinin yanında götürecekleri de olacak. Şunun şurasında 31 Mart’a kadar çok fazla zaman kalmadı, bekleyip göreceğiz.
bu tavizler konusu şeffaf konular değil maalesef,
medyada konuşulmuyor ki bilelim, kapalı kapılar ardında oluyor genellikle…
mesela geçtiğimiz yerel seçimler öncesi devlet televizyonlarında katil öcalangiller akp için oy istediğinde ne karşılığında biliyor muyduk?
çakarlı arabalarla gezen mafya liderleri ne karşılığında meydan meydan oy dilendiler?
kapı kapı gezip oy isteyen cemaat?
biliyor muyduk?
bunlar da konuşuyorlardır doğal olarak,
geçen seçim getirilerinin yanında fazla bir götürüsü olmamıştı sanki, iki seçmenden birinin oyunu kılınçdaroğlu bile almıştı,
neyse bu sefer umarım yurt dışı oylar yine imdada yetişir,
bazen kaybetmek kazanmaktan hayırlı olabilir.
“DİDEM
8 Şubat 2024 De 17:37
bu tavizler konusu şeffaf konular değil maalesef,
medyada konuşulmuyor ki bilelim, kapalı kapılar ardında oluyor genellikle…”
Kim demiş?
Ü.özdağ çıkıp diyecek ki 3 bakanlık ve miti istiyorum, verirlerse chp adayını destekleriz!
Dersimli kemal de çıkıp diyecek ki, lafı mı olur, alın hepsi sizin olsun!
Böyle bir pazarlığa kim itiraz edebilir,
gizli kapaklı iş yaparsan
kendi partindekileri bile inandıramazsın:)
İyi de bu pazarlıkları halka önceden duyurmak için muhalefetin medyası mı vardı diyeceklere ise twitr ne güne duruyor derim, öyle değil mi?
“bu tavizler” derken
“bu” işaret zamiri olur belki biliyorsundur,
zamir yorumdaki gayenin -konunun da diyebiliriz- yerini tutar,
yani gayeye-konu da diyebiliriz- işaret eder,
yani chp-dem ilişkisini ifade eder.
chp-zafer partisi başka bir konu olur-gaye de diyebiliriz-bu arada.
iktidar-cemaat meselelerinin de mit başkanlığı nedeniyle bozulduğu iddiaları vardı sonrası çok pahalıya mal olmuştu, bunlar baştan anlaşmışlar işte, N’olmuş?
X ne güne duruyor diyecektin herhalde, nuh nebiden kalma konulardan, isimlerden ve resimlerden kurtulsan mı artık?
Sayın yazar “Seçimde seçmenler gönüllerindeki partiye mi oy verecekler?” diye sormuş,
hiç şüpheniz olmasın!
Türk seçmenine hiçbir güç ya da sebep
başka bir partiye oy verdirtemez,
her seçmen sadece kendi ideolojisine uygun olan partiye oy verir, bir oy bile şaşmaz:)
‘müphemlik’ filan yok, 20 yıldır kim nereye oy verdiyse yine oraya verecek, birinci parti de belli ikinci de, hatta üçüncü ve dördüncü de…
Dikkat ederseniz başkanlar değişse bile meclis çoğunluğu hiç değişmiyor, millet durduğu yerde duruyor, kaşınan olursa onu da kaşıyor, yerine yenisini seçiyor ama encümen hep aynı, cumhur ittifakı:))))
Yanılıyorsunuz elbette. Geçen seçimde halkın yarıya yakını CHP’li, Dersimli, Alevi ve Kürt bir adaya CB olsun diye oy verdiler. Halkımızı salak yerine koyan içerden bir kaç oyun bozan olmasaydı da seçimi almıştı.
Cumhur ittifakının oyu azalmıyor, hatta artacaktır,
chp nin oyu ise artmıyor ama zillet ittifakının oyu azaldı haberiniz olsun…
akparti nin oylari son 3 secimdir. surekli azaliyor. dediginiz dogruysa bu azalma neden oluyor. aciklarmisiniz?
Dolar 100 Lira olursa yine de Ak Parti’ye ve Başkan Erdoğan’a oy verir misiniz?
Yoruma kapalı.