Son dönemeçte referandum: Yüzde 51 mi, yüzde 54 mü? Evet mi, hayır mı?

26
Reklam

AK Parti ve Cumhurbaşkanlığı çevrelerinden iyi haber almasıyla tanınan bir meslektaş “Şunu söyleyebiliyoruz” dedikten sonra sıralamış:

  1. Evetler önde.
  2. (Cumhurbaşkanı) Erdoğan 17 Nisan sabahı elinin daha da güçlü olabilmesi için çalışıyor.

Okuyunca “Bu kaçıncı ‘Evetler önde’ yazısı” diye düşünmeden edemedim.

Böyle kampanya daha önce görülmedi

İstanbul’u bir baştan diğer başına dolaştım dün. Bir, Belediye’nin her yıl bu zamanlarda özel ihtimamiyla kenti donattığı ‘lâleler’ dikkat çekiyordu; bir de her boşluğu dolduran ‘Evet’ afişleri…

Daha önce hiçbir seçimde görmediğimiz kadar yoğun bir ‘Evet’ propagandasıyla yürütülüyor referandum kampanyası. Her kentimiz İstanbul kadar ‘Evet’ ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan afişleriyle donatılmışsa.. ‘propaganda yoğunluğu rekoru’ bu referandumda diyebiliriz.

Yalnızca afiş yoğunluğu sebebiyle değil..

Medyada, sosyal medyada, WhatsApp ve telefon mesajlarında, daha doğrusu akla gelebilecek her iletişim alanında ‘Evet’ ve Erdoğan reklamları açık ara önde…

Ekranlar ve gazete sayfalarında da…

Reklam

‘Hayır’ için propaganda yok mu? Herhalde vardır, ancak ben pek görmüyorum.

Böyle bir propaganda bombalamasına muhatap kalan insanların.. sandık başına gittiklerinde.. hiç tereddüt etmeden.. oylarını kullanması beklenir…

Ancak yine de yüzde 15’i bulan bir oran.. ya “Oy kullanmayacağım” ya da “Kararsızım” cevabını veriyormuş anketçilere…

Cesur insanlar bunlar…

Günümüzde ‘Hayır’ oyu kullanacağını söylemek kadar cesaret isteyen bir iş “Kararsızım” demek…

Herhalde çok açık ara bir yarışta kazananı şimdiden kutlamamız gerekiyor…

Eğer yoğun kampanya bire bir sandığa oy olarak yansıyacaksa tabii…

Anketler doğruyu söyler mi?

Genellikle söyler.

Reklam

Bu defa tereddüdümün sebebi, AKP ve Cumhurbaşkanlığı çevrelerinden iyi haber alan meslektaşımızın sütununa yansıyan anket sonuçları…

Anket sevgim bilinir. Her seçim öncesinde, sahiplerinin bir bölümü dostum olan anket şirketleri de, sevgimi bildikleri için, araştırmalarından haberdar etmişlerdir.

Kimsenin “İşte benim bu son anketim” diye bir araştırma gönderdiği yok bu referandum öncesinde.

Arayıp kabaca bir sonuç bildiren oluyor, ama o kadar…

Nitekim, konuya eğilen meslektaş da, ‘anket sonucu’ diye kabaca bazı oranlar paylaşıyor. ‘Evet’ oylarını yüzde 51, 51,5 ve 54 gösteren anketler…

İnanalım mı?

AK Parti ve Cumhurbaşkanlığı çevrelerinin inanmadıkları, kampanyanın yoğunluğunu her geçen gün artırmalarından anlaşılıyor.

Daha önce hiç görülmemiş kampanya yoğunluğu ile yüzde 54 ihtimali pek üst üste oturmuyor.

“OHAL yüzünden” diyenler var…

Yabana atılmayacak bir gerekçe bu.

Anket sorularını yöneltmek için sahaya inen şirket elemanları, önceki seçimlerde, karşılarına çıkan her 2 kişiden birini kendileriyle görüşmeye ikna edebiliyordu.

Öğrendiğime göre, bu oran, şimdilerde her 5 kişiden 1’e düşmüş durumda.

İnsanlar görüş belirtmekten kaçınıyorlar.

Acaba görüş belirtmeye razı olanlar oylarının rengini samimi olarak ifade ediyorlar mıdır?

“Kararsızım” diyenlerin oranının bir türlü azalmaması bir işaret sayılabilir mi?

Bir yandan OHAL ve uygulamaları.. bir yandan yoğun ‘Evet’ kampanyası bombardımanı..

“Ya ters teperse?” diye düşünmeden edemiyor insan…

Her iki halde de değişiklik olmayacak

Aslına bakılırsa, sandıktan çıkacak olan sonuç ne olursa olsun, fazla sarsıcı bir değişikliğe yol açmayacak: Sandıktan ‘Evet’ oyları önde çıkarsa, anayasa değişikliği ile getirilecek yeni sistem, Tayyip Erdoğan tarafından, Cumhurbaşkanı seçildiği ilk günden itibaren fiili olarak uygulanmıyor mu? Buna karşılık, ‘Hayır’ oylarının baskın gelmesi, “Var olan sistemle yola devam” anlamı taşıyor…

Her iki halde de Türkiye bugünkü Türkiye olmaya devam edecek…

Tek merakım, başbakanlık makamını yok etmeyi amaçlamasına rağmen.. anayasa değişikliği paketinin geçer oy alması için canla başla çalışan Başbakan Binali Yıldırım’ın.. sandıktan ‘Hayır’ oyu baskın çıktığı taktirde takınacağı tavrın ne olacağı..

Makamı yok olsun diye çalışan başbakan.. halk oyunu esirgedi diye.. bunu şahsına karşı bir ‘güvensizlik’ sayacak mı?

Hayır, bu merakımın sebebi, sandıktan ‘Hayır’ oylarının baskın çıkacağına inanmam değil.

Daha doğrusu halkın eğilimini ölçebilecek bir mekanizmaya sahip olmadığım, o mekanizmaya sahip olduğu bilinen şirketlerin hayli utangaç hallerinden onların da bulgularından emin olmadığını fark ettiğim için, “Ne olur?” diye soranlara ben de “Ortada” cevabını veriyorum.

“Yüzde 51 ‘Evet’ önde görünüyor” demeyi de ihmal etmeden…

Resmi görüşüm bu benim.

“Tek adamlık konusunun hâlâ etkisi gözleniyor” diyor Abdülkadir Selvi; “AK Parti tabanının en büyük kaygısı ise Erdoğan’dan sonra ne olacak sorusu” diye de ekliyor. Bazı mayınlı alanlar da varmış: “KHK ihraçları ve gözaltılan nedeniyle yaşanan mağduriyetler ve Kürtler gibi.”

Bunu da diyen Abdülkadir Selvi

“Yüzde 51 garanti, yüzde 54 de olabilir” diyen meslektaş yani…

Şunun şurasında kaç gün kaldı zaten…

ΩΩΩΩ

Reklam

26 YORUMLAR

  1. Bir ülkenin rejimi her platformda önerilen modelleri ve bu modellere dayalı yasa değişikliklerini tartışmadan, halkı adam akıllı bilgilendirmeden referandumla bu kadar kolayca haldır huldur değişme sunulabilir mi? Bir faşizm yanlısı çıksa halka kendini inandırsa, %51 oyla istediği değişiklikleri anayasada yaptırsa bu kabul edilebilir bir durum mudur? Burada kimseye anormal gelen bir durum yok mudur? Bence vardır. Madem bir sonraki CB için bu değişiklik işlerlik kazanacak, e zaman sorarım kardeşim bu acele, halka adam akıllı bilgi vermeden zorlanan referandum neye hikmet neye niyettir? İnşallah Türk Milleti %51 oyla da olsa HAYIR’lı bir sonuçla çoluk çocuğunun geleceğini bir kişinin iki dudağının arasına vermez. Allah yar ve yardımcımız olsun HAYIRLI bir geleceğimiz olsun inşallah.

  2. Anketler Brexit de yanıldı, Trump da yanıldı, ülkemizde ise OHAL altında yapılan çalışmalarda anketörün sorduğu kişilerin geçmiş seçim anketlerine göre büyük kısmı ankete katılmak bile istemiyor kısacası anket ancak hayır diyebilecek korkusuzlar ve evet deyip tarafımı belli edeyim diyenler arasında yapılıyor asıl düğüm anketörlere soru bile sordurtmayanların oyu ile belli olacak sizce evet demenin büyük kazanç olduğu bu zamanda anketöre cevap bile vermemek ne anlama gelir ?

  3. Parlementer sistemin (çift başlılık) pekçok sorunun çözümüne engel olduğu ve başkanlıkta bunların çözüleceği propagandasına karşı bir okuyucu, bir gazete şu mealde sorular sormuştu: “terörü tayyip erdoğan bitirecek ama binali yıldırım engel mi oluyor?. Cumhurbaşkanı bu ülkeyi uçuracak ama başbakan sayın binali yıldırım ülkenin kalkınmasına engel mi oluyor?” Bu iki başlı sistemde kim ülkenin kalkınmasına engel oluyor. onu söyleseler de millet de bu ülkeye ihanet edeni bilse.

  4. Başkanlık sistemi ayrıntısını pek bilmediğim bir sistem.Ama bu bizim eski sistemden iyi olacagını düşünüyorum.Ama böyle bir ortamda ve böyle kafayla yazılmış bir anayasanın pek sağlıklı olacagını pek düşünemiyorum.Hani o ilk AKP’nin kuruluşunda ve sonrasında oluşan ortak akıl ve ortak irade düşüncesinde çıksaydı belki sağlıklı olurdu.Ama şimdi bunu sağlıklı olacagına inanamıyorum. Ben bu anayasanın ½51 ve ya ½55 ile değil ½70 ile çıkmasını beklerdım.Ama Ankarada’ki kraldan cok kralcı olan çevreler saolsun ½ kaç ile çıkarsa gine de memlketimize hayırlı olsun.

  5. Seçim kampanyası eşit koşullarda, ifade ve basın özgürlüğünün serbest olduğu bir ortamda yapılmadı. Benim için oylamanın neticesinden çok bu önemli. Oylama sonucu ne olursa olsun iki kutba ayrılmış insanlar barışmayacaklar ve gerilim devam edecek…
    Demokratik bir seçim kampanyası olsaydı kaybeden taraf yenilgisini daha kolay kabul edebilirdi ve ülke kısa sürede normal yaşama dönebilirdi.

    Aşiret düzeninde bile insanlar amaçlarına erişmek için her aracı mübah sayamazlar. Demokrasilerde iktidarlar da bu kurala uyarlar…Siyaset, bırakalım demokratik koşulları, basit etik kurallara bile uymazsa, demokrasiye varıncaya kadar gidilecek yol çok uzun demektir!

  6. Benim olacaklar hakkında kaynağım iki tanedir. Biri Kuran diğeri ise müspet ilimdir. Tahminime göre ‘Hayır’ %52-60, ‘Evet’ ise 48 ile 40 arasında çıkacaktır. Türkiye siyasetinde ‘Evet’ veya ‘Hayır’ fazla bir değişiklik yapmaz ama bende büyük değişiklik yapacaktır. Benim 60 senedir yaptığım hesaplarla olayları açıklıyorum ama bugün Erdoğan’ın neden bunu bu kadar canla başla savunduğunu henüz anlamış değilim. Bahçeli’nin bunu neden ortaya koyduğunu ve kimin adına bunu yaptığını anlamış değilim. Kuran ve sosyolojik bilgime göre bunları açıklayamıyorum. Bu sebeple kendi usulümden ve bilgimden kuşkulanmaya başladım.
    Yoğun propagandayı AK Parti adına Sermaye yapıyor. Sermaye benzer oyunu ABD’de oynadı. Trump aleyhinde propaganda yaptı böylece onu iktidar etti. Şimdi ona istediklerini yaptırmaktadır. Eğer bu halk ‘Evet’ verirse Sermaye derin nefes alacak “Yolu buldum. Aksini savunurum. Sonucu cebime koyarım.” diyecek. Yüzde 56’dan fazla ‘Evet’ çıkarsa AK Parti kendisine güven içinde seçime gidecek ve orada Erdoğan’a oynanan oyun oynanacaktır.
    ‘Hayır’ fazla çıkarsa önce ben 60 yıllık çalışma yolumun onayını almış olacağım. Olacaklar çok basit. Sermaye’nin elinde oynayacağı koz kalmayacaktır. Trump da Sermaye’ye sırtını çevirecektir. Dünya artık Sermaye’den korkmayacaktır. Sermaye’nin mumu söndü demektir. ‘Evet’ler mumun yanmaya devam edeceği anlamındadır.
    Ben ne yapacağıma karar vermiş bulunuyorum. ‘Evet’ çıkarsa AK Parti’yi destekleyeceğim ama Adil Düzen Partisi’nin kurulması için yollara düşeceğim. ‘Hayır’ çıkarsa AK Parti’yi destekleyeceğim ama ayrı bir partiye gerek kalmayacak. Bu ‘Evet’ ve ‘Hayır’ları ben Rabbimden bir tebliğ olarak kabul edeceğim.

    • Türkiyede,hayır fazla çıkarsa(….)Trump dasermayeye sırtını çevirecektir.Dünya artık sermayeden korkmayacaktır.Sermayenin mumu söndü demektir.”Demek ki bütün dünyanın gözü bizim referandumda!

    • Süleyman Bey, sermaye derken maddi sermayeden bahsetmektedir. Manevi sermaye Süleyman Bey’e göre “Hayır”ı istemektedir. Peki manevi sermayenin “Hayır” çıkarma gücü var mı? Manevi sermayenin kaynağını insanlar oluştururken, maddi (ekonomik) sermayenin kaynağını şirketler ve çıkar grupları oluşturmaktadır. Maddi sermaye statükoyu sürdürmek (para döngüsünün devamını sağlamak), kurulan bağlantıların bozulmasını önlemek için “Evet” çıkmasını istemektedir. Manevi sermaye ise “adil düzen” istemektedir. “Adil Düzen” ideal fantastik bir düzen gibi algılansa da insanlar “ortak ve adil paylaşım” istemektedirler. “Ortak ve adil paylaşım” birlikte yaşamaya olan inanç, insanların beraber çalışmasına yetecektir. Maddi sermayenin yeniden organize olup politik farklılık ve zaaflardan yararlanıp, çıkarlarını maksimize etmeye çalışması ve yeniden statükoyu oluşturması ihtimali manevi sermayenin önündeki en büyük zorluktur. Bu zorluğun aşılması, bir daha benzer problemlerin ortaya çıkmaması için manevi sermayenin (adil düzenin) ne gibi dinamiklere sahip olması gerektiği soru işaretidir.

  7. Insanlar genelde son anda statukadan yana tavir korlar. “Evet” cikacaktir bence de, oyle olmasini istemesem de. Ama boylesine bir degisiklik %55 ile kabul edilse bile surekli bir tartismayi ve iyice artan kutuplasmayi beraberinde getirecektir. Turkiye’yi zor gunler bekliyor.

    Bu arada Sayin Fehmi Koru’nun dis politikada diger ulkelerin amaclari ve taktikleri uzerine yorumlari beni cok sasirtiyor. Kendisinin birikimi ve analiz yetenegini dusununce anlamlandiramiyorum. Ama su kadarini soyleyeyim, umarim ki “oksidentalizm virusunun” etkisinde degildir. Gerci bu Turkiye’de ve Ortadogu’da cok yaygin. Buradaki yorumcularda da bolce hissediliyor. En azindan oriyentalizm kadar goz karartici ve saglikli analiz yapmayi onleyicidir.

    • Batının, doğuyu sömürmesi görüşü, “virüs”le bulaşan hastalık değil, tarihi gerçektir. Aksi kanaatte olanların batılılaşma zehrini atmaları için dedoks gereklidir.

  8. Ak Parti ile MHP’nin – son firelerini çıkarsak kemikleşmiş asgari % 42 oyu var. Bağımsız, tarafsız, kararsız,seçici denilen kitlenin oy’unun en az yarısını da bu blok alsa %51’i bulur. Cumhurbaşkanına beslenen özel teveccüh de nazara alınırsa % 54 lere ulaşılabiır, belki de aşar. Burada, sandığa gitmiyecek seçmenin temayülü de önem arz ediyor. TÜRKİYEDE önem arz eden BİR HUSUS DA SEÇMENİN “genel kanaat notu” verdiğinin anlaşılamamasıdır. Çok büyük manipülasyonlar yapılmadığı sürece, seçmen, reyini, öyle sıradan afiş ve reklamlarla değiştirmez. Olağanüstü Hal’in mevcudiyeti ise, Güney-Doğu’daki oylara az bir şey etki yapabilir. Türkiyede fikir partisine pek hayat tanınmıyor. Çünkü, siyaset, Lider ve menfaat ve biraz da aldatma esasına dayanılarak yürütülüyor. Partici (bölücü) lik zaten bu demektir. Böylesi bir demokrasiden ne adalet, ne eşitlik, ne de KANUN üstünlüğü beklenebilir. Dolayısıyla, seçileceklerde, bilgi ve tecrübe ve ahlak aramıya da lüzum yok !… Leş kargaları… Örnek çok…, zibil gibi. Mesela bir ilçe başkanı bir Kaymakam’dan, transit olarak ihraç edilmesi gereken bir malın, ihraç edilmiş gösterilmesini istiyebilir, yoksa, o kaymakam orada barınamaz…. Türkiyede hilesiz seçim olmadığını düşünebilmek de zor.
    Türkiye, şimdiye kadar gerçek demokrasi görmedi. Demokrasinin kısmen de olsa yararlı olabilmesi için faziletli, kamil, şahsi menfaatini ön planda düşünmiyen “adam”lara ihtiyaç vardır. Esasen, Başkanlığa karşı çıkanlar da belki bu kokuşmuş sömürü düzeninden otlananlar olabilir. Halbuki, getirilmek istenen sistemde, vurdumu tam vururlar, belki ; başkanı da: (ABD de olduğu gibi). Bu bakımdan, hangi sistem olursa olsun, propaganda (beyin yıkama) süresi kısa tutulmalı ve seçimler, ileri teknoloji ülkelerinde olduğu gibi, artık, elektronik ortamda veya mektupla yapılmalıdır Hayır oylarının çokluğu ise, Başbakan Bin Ali Yıldırım için güvensizlik değil, bilakis güven oyu mahiyeti kazanır.

  9. Sonucu belirleyecek olan bir kitle var. Onlar için sonrasının bir önemi yok. Mahallesine yol evladına is istiyor… Bir önceki seçimde %9 luk farkı bu yolla aldılar. İstekleri yerine gelen oyunu da verdi.Bu seferde isteklerin karşılanması sonucu belirleyecek bence

  10. tabii ki başkanlık sisteminin temsil oranı bir çok açıdan daha demokratik. bırakın üç beş bin oy alan bir partiyi hdp nin bile kendisine oy veren seçmenini temsil ettiğini düşünüyor musunuz. birkaç bin oyla değirmenin suyu döner millet temsil edilir mi sanıyorsunuz.

  11. İlk defa yorumların yazıdan güzel olduğu bir köşe yazısı okuyorum. Yorumculara teşekkür ederim.

  12. fehmi beyin bazı yazıları kendini tekrar edince yorumlarda da belli ölçüde bir tekrar oluyor ister istemez. referandum sürecinde fazla seyahat edemedim. izmir ve İstanbul da olabildim. izmir de hayır kampanyası açık ara önde. her yer tek adama hayır diye bağıran insanlarla dolu. hayır afişleri olmayan yer yok gibi. geceleri ünlü isimlerin hayır panelleri var. hemen her gecemiz dolu. sizce kararı evet olan biri bunları görünce her yerde yoğun çok yoğun hayır propagandası var iyisi mi ben de kararımı değiştireyim bu furyaya uyayım der mi…yoksa bilakis mi…İstanbul da da evet ve hayır propagandası arasında bahsi geçen efsane farkı göremiyorum. evet kadar hayır propagandası da çok. diğer şehirleri bilemiyorum. ama muhalif şehirlerde hayır kampanyası yoğun ise olmayan şehirlerde de elbette evet kampanyası etkindir. yani normal değil mi…insanlar basında da kampanya mı takip ediyor sanıyoruz bilmiyorum ki. çoğunluk haber izleyip dizisinin başına geçiyor. reklamlarda da kanal geziyor. Avrupa da yoğun hayır kampanyası vardı oylara nasıl etki yaptı göreceğiz. pek fazla hayır propagandası görmemek nasıl açıklanır belki algıda seçicilikle. ters işleyen bir mekanizması da var demek.
    oyunu açıklamamak herkesin en doğal hakkı. sanırım hepimiz asıl sonucu zaten 16 nisan akşamı öğrenebileceğiz. şimdi evet ya da hayırın gösterdiği sonucun bizi etkiler bir yanı yok. kampanya yürütenler açıklamalarının sonuçlarını belki az ya da çok anketlerle ölçebiliyorlarsa yön verme açısından faydalanabiliyorlardır. bu da açıklanan bilgilerden değil. mesela izmirden denize dökme meselesi sonuçları ne kadar etkiledi bilmek isteyen çoktur herhalde. demokrasinin gereği % 50+1 dir.meşru sonuç budur. herkes bu sonucu meşru bulmak zorunda olmayabilir. hatta % 95 çıksa meşru bulmayacaklarını açıklayanlar var. sonucu değiştirir mi, değiştirmez. tabii hayır demenin cesaret işi olduğu meselesi de var ki türkler zaten cesur insanlardır. tartışma programlarında 2 ya da 3 evet diyene karşılık 2 ya da 3 hayır tartışıyor. bir akpliye karşılık bir chp li bir MHP li konuşturuluyor. günlük hayatımda da hiç hayır saklayana rastlamadım. bilakis. belki devlet kademelerinde çalışan bazı insanlar arasında fikrini saklamak isteyenler çok açık ile getirmeyi tercih etmeyenler olabilir. olabilir tabii….
    cumhurbaşkanının izmir mitingi şaşırtıcıydı sadece. bu kadar kalabalık beklemiyordum. katılım profili de ilginçti. her kesimde onun yerinin ayrı olduğunu herkesin kabul etmesi gerekir, ediliyor da zaten . böyle liderler her zaman gelmiyorlar. ne Avrupa da ne Amerika da var şu ara. akp nin evet çıkarsa yapacağı en büyük hizmet siyasilerin özellikle lider özelliklerine sahip kişilerin eğitileceği siyaset okullarını açmak ve bu konuya önem vermek olmalıdır. hayır çıkarsa gerek olmayabilir tekme tokat işi götürürler yine…binali yıldırım meselesi var bir de. tanım ilginç geldi yine. makamı yok olsun diye çalışan başbakan. daha önce de benzer tanım kendisine yapıldığında en basitinden bizim makamda gözümüz yok demişti makam hırsı olmaması herkesin anlayabileceği bir şey olmadığından sonrasında uzun gerekçelendirmişti. makamım var olsun diye uğraşanlara öyle alışığız ki aksi bize tuhaf geliyor değil mi…

    • Erdoğan, 15 yıldır iktidarda ve yerine namzet birini yetiştirdi mi bilen var mı? Herkes damat diyor. Kendisi giderse ülke elden gider gibi bir algı oluşturan bir liderin siyaset okulları ile anılması gülünç. Batı ülkelerinde güçlü liderlerin görünmeyişi, güçlü anayasalarından ve geniş kitlelerce kabul görmüş demokrasi anlayışından kaynaklanıyor. Erdoğan’ın yokluğu ile ülke elden gidecekse ve istila edilecekse, vay ki halimize. O zaman Erdoğa’ı şimdiden klonlamamız gerekiyor.

      • yorumumdan anladığınız Erdoğan giderse ülke elden gider ise ben ne yapabilirim . batı ululamasına cevap versem onu da yanlış anlayabilirsiniz.

  13. Hukuk ahkamına,milli irade anlamına,demokrasinin özüne,dünya konjoktürüne,ülke gerçeklerine ve nihayet normal bir akla ve dumura uğramamış vicdana aykırı olan bu karmanyolacılık abesle iştigaldir.
    Tersinden,yani madalyonun öteki yüzüne bakınca,işin içinde işler olduğu kaygı ve kuşkularla örülü sofistikabir
    merdiven altı ustalığı olduğu anlaşılır.
    “Fiilidurumu hukuki duruma getirme” cümlesi sirkatin faşı bahasına ,yapılan şecaat arzı olamaz mı?
    Demek ki:
    *Fiili durum,yani uygulamaların hukuksuzluğu sözkonusudur.
    *Sürdürüleceği deklare edilen buduruma “hukuk”kılıfı uydurma telaşının amaçveanlamı masum sayılabilir mi?
    *İki yıl sonra uygulanması öngörülen bir düzenleme için böylesi bir acele ve telaşınsebebi hikmeti ne ola ki?
    *Bu aculiyet,muhtemel risklere karşı biran önce kendisini garantiye alma psikolojik sendromu olamaz mı?
    *Bir halk deyimi şöyledir:”rüzgar çıkmadan kavudunu ye” Kavut,kavrulmuş buğday unudur,bal katılarak yenilirse tadına doyulmaz.Fakat,ihmale gelmeyen bir özellii vardır:Yemesi zordur,boğula boğula yenilir,bir de kırda iseniz ve rüzgar çıkarsa iş iyice zorlaşır,Bu bakımdan,”rüzgar çıkmadan kavutu yemek”gerekir.Anlatabildim mi?

  14. Yazarlar ve tv programcıları harıl harıl hayır kampanyası yaparken hayırcılar hayır diyemiyor demek ve bunun propagandasını yapmak ciddi sayılan yazarlara hiç yakışmıyor bir tv kanalın sunucusu sunduğu programda S Cumhurbaşkanımıza atfe ben onu artık görmek istemiyorum diye bangır bangır bağrıyorsa bunu yaparken korkuyoruz demek sadece iki yüzlülük den başka birşey deyil.

    Mesala kampanyalar neden hayırcılar meydanları bukadar doldurmuyorlar .şundan olabilirmimi hayır nasıl olsa kazanacağız gerek yok mu düşüncesindeler .
    Mesela bu köşede referandum kararı çıkandan bu tarafa hayır kampanyası yürütülüyor hayırın kazanacağı kesingibi bakılıyor
    Sizler sadece basındaki evet ve hayırlara bakıp değerlendirme yapıyorsunuz yalnız birde sokağın gerçekleri var
    Ben daha öncede belirttim istanbulda halk pazarlarına çıkıyorum ve buralarda her pazarda hayırcıları kalabalık bir gurupla buröşür dağtıyorla şuana kadar evetcileri iki üç sefer gördüm hani hayırcılar korkuyordu işin gerçekleri bu

    Chp gerçekten ciddi bir çalışma yapsaydı inanın hayır ciddi oranda kazanırdı ama maddelere yönelik bir eleştiri yok tek argumanları Tek adam başka birşey diyemiyorlar işte meselenin özü bu

    Allah cc bu milletin birlik beraberliğini bozmasın
    Dürüstlük en büyük kazançtır..

    • Evet, “dürüstlük en büyük kazançtır”. Evetçilerin emrideki TV kanallarının hayırcılarınkinin 9(dokuz)katı olduğunu
      söyleyebilecek seviyedeyse eğer!..

  15. Bir kampanyanın maliyetinin nasıl karşılandığına bakarak, bir de kampanyada kullanılan dile bakınca bu propaganda bombardımanından anladığım, ‘EVET’in öyle çantada keklik olmadığı..

    Ama daha önce de bu sayfadan, başından beri yaptığım yorumlarda, fifti fifti, %51-52 ‘EVET’ lehine olan tahminimi muhafaza ediyorum.

    ‘EVET’ kampanyasının maliyetini, tv’ler, gazeteler, sosyal medya, kamuya ait binalar, araç ve gereçler ve masraflarının nereden ve nasıl karşılandığını sorgulamamıza gerek kalmadan, bir de kampanyada kullanılan ağır dili de ekleyip, yanına ‘OHAL’ şartlarını da koyduğumuz da.. yarıdan biraz fazlasının çıkamayacağını düşünemiyorum.
    Hele, karşısında sistem değişikliğinde halkı bilgilendirecek, cezbedecek tamtrak bir ‘HAYIR’ cephesini de göremeyince..

    Abdülkadir Selvi; “AK Parti tabanının en büyük kaygısı ise Erdoğan’dan sonra ne olacak sorusu”
    Sadece tabanında değil, diğerlerinde de Erdoğan sonrası endişeler de belirmiş ise, başka yolu yok.

    ‘OHAL’de; ‘EVET’ %51’i zor bulur, bulsa da %52’yi aşamaz..

    Son kararım.

  16. Fehmi Bey, hükümetle aranız limoni olduğundan dolayı anketçiler mesafe koymuş olabilir mi?

  17. Bu kanpanya suresince cok seyler duyduk. Denize dokmeler, kontrollu darbeler ve bnun gibi bir suru ifadeler. Fakat sonunda tum argumanlar iki ana temele dayaniyor:
    (1) Oyumuz “Evet” diyenlerin nedeni:
    Millet Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasındaki iki başlılıktan çok çekti, güçlü ve istikrarlı hükümetleri kurmak zorlaştı. İki başlılığın örnekleri: Atatürk ile İnönü, Bayar ile Menderes, Özal ile Demirel, Sezer ile Ecevit, Sezer ile Tayyip Erdoğan anlaşmazlıkları Türkiye’nin daha fazla gelişmesine engel olmuş ve hatta Sezer Ecevit arasındaki kitap fırlatmaları Türkiye’yi ekonomik açıdan bir gecede çok gerilere götürmüştür. Parlamenter sistem çoğu zaman güçlü ve istikrarlı hükümet kurmayı engellemiş ve bu da yine gelişmeyi engellemiştir. İstikrarlı hükümetler (Menderes, Demirel’in ilk dönemi, Özal ve Erdoğan hükümetleri) zamanlarında Türkiye’nin yıllık ekonomik büyümesi dünyadaki average ekonomik gelişmelerin iki misli olmuştur. İstikrarsız ve kısa vadeli iktidarlar (askeri ve sivil) hükümetler zamanında ise Türkiye’nin ekonomik büyümesi dünya ekonomik büyüme averajının yarısından daha az olmuştur. Dolayısıyla hem iki başlılığı önleyen ve kalkınmayı daha da hızlandıracak anayasa değişikliği için evet diyorum.
    (2) Oyumuz “Hayır diyenlerin” nedeni:
    Bu değişiklikler Cumhurbaşkanına çok fazla yetki veriyor, herşeyi kontrol etme yetkisi verip tek adam ve diktatör bir Cumhurbaşkanı yaratıyor. Cumhurbaşkanı lokantaları da kapatacak, muhtarları da kaldıracak, 20 tane Cumhurbaşkanı yardımcısı atayacak, bale ve operaları da Diyanet İşleri Başkanlığına bağlayacak. Bunların olmaması için bu sistemle devam için oyum “Hayır”dır.

    Bunun dışında da bazı söylemler var ama iki taraf da dönüp dolaşıp bu iki tezi savunuyor. Halk oyunu hangi yönde kullanacak? Sonucta halk taraftari oldugu partisinin gorusu ve ideolojisi doğrultusunda oy kullanacak. Adil Gur de bunu soyluyor. Yani, Tayyip Erdoğan’a kızanlar “Hayır”, Tayyip Erdoğan’ı takdir edenler ise “Evet” oyu kulanacak. Ötekiler? Ötekiler diye birşey yok. Bu iki grup %100u oluşturuyor. Bu durum Avrupa için ve MHP’liler için de geçerli. MHP’lilerin de Erdoğan’a kızanları “Hayır” oyu verecek. Halk oylamasinin sonucu da çok büyük bir ihtimalle Bekir beyin baştan beri savunduğuna yakın bir oranda olacak.
    Oylama bitikten sonraki günlerde basın ne mi yazacak? O konudaki tahminimi de ikinci bir yorumumda sunacagim.

  18. Fehmi Bey,”Benim resmi görüşüm, %51 evet önde” diyor.

    Son haftaya girerken ben de “resmi görüşümü” bir kez daha yazayım: Evetler en az %60 olur.Bu aynı zamanda benim temennimdir.

    Halkın görüşünü açıklama konusunda bir çekingenlik içinde olduğu kanaatinde değilim. Ancak halkın pek de heyecanlı olduğu söylenemez. Aynı heyecansızlık bende de var. Çünkü referandum sonucunda iktidarın değişmeyeceğini biliyorum. Benim için iktidarda bulunanların zihniyeti önemlidir. Zira başörtülü milletvekilini meclise kabul etmeyenlerin de bu ülkede iktidar olduklarını henüz unutmadım.

    Anayasa değişikliğinin omurgasını,her başkanlık seçiminin mutlaka koalisyonsuz bir iktidarı çıkaracak olması olarak gördüğümü daha önce de ifade ettim. Dolayısı ile böyle bir değişiklik kabul edilmese bile sonraki genel seçimlerde şimdiki iktidara benzeyen tek parti iktidarlarının çıkmasını önemli görürüm. Bu çıktığı takdirde başkanlığa geçip geçmemeyi o kadar da hayatî görmem. Daha doğrusu başkanlığın hayatîliği,böyle
    bir istikrarı garanti edecek olmasından kaynaklanıyor.

    Fehmi Bey hatırlatmasa OHAL’in yürürlükte olduğu aklımıza bile gelmiyor. Zira vatandaşın hayatına OHAL’in bir yansıması yok.

    • Yarın öbür gün sizinle %100 zıt düşüncede biri Başkan seçilirse hiçbir itiraz hakkınız olmadan size istediği gibi davranabileceği bir yönetim sergileyebilecek ve siz asla onu yasalarla indirip mahkemede hesap soramayacaksınız. Bunu hiç düşündünüz mü?

  19. Referandumda 18 maddeyi okuduktan sonra şöyle yorumladım. “Meclisin içinden çıkan Hükümet Sistemi ile devam edilecek mi, yoksa Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne mi geçilecek” sorusunun cevabını Pazar günü millet verecek.
    Meclisin baraj olmazsa temsil oranı: yüzde 100
    Başkanlık Sisteminin temsil oranı: yüzde 50+
    Bu durumda hangisi daha demokratik?

Yoruma kapalı.