‘Sözün bittiği yer’den Gazze’den etrafa sıçrayan kan, ateş ve gözyaşlarına…

17
Reklam

“Sözün bittiği yer” deyimini son zamanlarda sıkça tekrarlıyorum. Deyimi bana dünyada ve Türkiye’de meydana gelen olaylar hatırlatıyor.

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Hatay halkının oylarıyla milletvekili seçildiği halde tutuklu bulunduğu için TBMM’deki görevine başlaması engellenen Can Atalay için verdiği serbest bırakma kararının Yargıtay’ın bir dairesi tarafından ikinci kez reddedilmesi ve bu arada AYM kararının uygulanmaması gereğinin de aynı red kararında yer alması için en kestirme yorum, “Sözün bittiği yer” deyimi olabilir…

Yargıtay’ın ilk red kararı sonrasında başgösteren tartışmalarda söylenebilecek her şey söylenmişti çünkü.

Daha ne söylenebilir ki, daha önce söylenenlerin tekrarından başka?

Beni en fazla, bu iki gelişmeden esas rahatsız olması gerekenlerin tavrı rahatsız ediyor…. 

Görmedim, işitmedim, bilmiyorum oyunu bu.

Kendileri gibi halkın oyunu alarak milletvekili olmaya hak kazanmış birinin, yedi aydır Meclis’te değil de cezaevinde bulunması, diğer vekilleri rahatsız etmeli değil midir?

Cumhurbaşkanı atıyor çoğu Anayasa Mahkemesi üyesini; bazılarını Meclis seçiyor ama orada da iktidar partilerinin oyları sonucu belirliyor. AYM’nin 14 üyesinden 11’inin altına imza koyduğu kararın çöpe atılması tavsiyesi, herhalde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı da rahatsız etmiştir.

Reklam

TBMM başkanı Numan Kurtulmuş’un, önemli günlerde riyaset ettiğinde karşısındaki sıralardan birinin boş kalmasından rahatsızlık duymaması düşünülebilir mi? Hem de, daha önceki dönemde Atalay ile aynı durumda olan iki milletvekilinin Meclis’e gelmesinin yolunu, AYM karar verince, kendisinden önce aynı koltukta oturan TBMM başkanı açmışken…

Devlette göreve gelen herkes, ister seçilmiş ister o önemli göreve atamayla gelmiş olsun, ‘anayasaya uyacağına’ dair yemin ediyor ülkemizde; Cumhurbaşkanından Yargıtay üyelerine kadar… Anayasa’nın 153. maddesi çok açık olduğu halde, nasıl oluyor da, AYM kararlarının uygulanmaması konusunda sessiz kalınabiliyor?

O kadar çok önemli kişiyi birden rahatsız etmesi düşünülen bu son gelişme, onlar yerine beni rahatsız ediyorsa, müsaade edin de, buna “Sözün bittiği yer” demekle yetineyim.

…..

Gazze’deki savaşın artçı sarsıntıları sayılabilecek bir dizi yeni gelişme

Dünkü yabancı gazetelerin en fazla büyüttüğü uluslararası olay, Kasım Süleymani’ye karşı düzenlenen suikastın yıldönümünü vesilesiyle düzenlenen anma töreninde patlayan bombaydı. 

Wall Street Journal, Washington Post ve New York Times’ta manşetti olay…

Tam 95 kişi hayatını kaybetti o olayda, yaralananların sayısı da 211…

Reklam

Gün boyu olayla ilgili yeni gelişmeleri izledim, aa, o da ne, suikastı IŞİD üstlenmemiş mi?

Aynı gazetelerde, Hamas liderlerinden Salih el-Arouri’ye karşı Lübnan’da İsrail’in düzenlediğine inanılan bir saldırıyla ilgili geniş haberler de yer alıyordu. 

Saldırıdan iki gün önce Mossad şefi David Barnea Gazze’deki 7 Ekim Hamas saldırısında rol oynamış herkesin hedefleri olduğunu açıklamıştı. El-Arouri ilk hedef, bunu başkalarının da izleyeceği düşünülüyor.

Yine de bakarsınız bu eylemi de IŞİD üstlenivermiş…

[Bizde de, kendilerini zayıflamış hisseden bazı yerli örgütler, içte-dışta önemli eylemler meydana geldiğinde, sahneye koyanlardan da önce, hemen ortaya atılıp eylemi üstlenirler. Zaten o yüzden bu tür olayları, kimin üstlendiğinden çok, eylemden kimin yararlandığına bakarak değerlendiriyoruz.]

Dikkatimi çeken haberler bunlardan ibaret değil. Bir de, Yemen’de iç-savaşın taraflarından Husiler’in Kızıldeniz’de bazı teknelere saldırılarına karşı Batılı ülkelerin tek sesle “Bunu durdurun, yoksa fena yaparız” anlamına gelen ortak açıklamaları var.

ABD, İngiltere, Belçika, Avustralya, Kanada, Danimarka, Almanya, İtalya, Japonya, Hollanda, Yeni Zelanda ve Singapur ile birlikte Bahreyn de imzalamış bu ortak açıklamayı.

Suudi Arabistan’ın desteğindeki koalisyon güçleri ve Birleşik Arap Emirlikleri destekli Güney Geçiş Güçleri ile savaşan Husiler İran tarafından destekleniyor.

Üç haberi birbirine bağlayan zincir İran…

İran’da 100’e yakın insanın canını alan bomba… İran destekli Hizbullah’ın hüküm sürdüğü Lübnan’da Hamas liderlerinden birine suikast… Batılı ülkelerin Yemen’de İran destekli savaşı sürdüren Husilere yönelttiği ortak ültimatom…

En son haber bizden: İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi bugün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüşmek üzere Ankara’ya gelecekti; ülkesinde patlayan bomba sebebiyle gelemeyeceğini bildirmiş. Reisi’nin Kasım ayı sonunda da Ankara’ya gelmesi bekleniyordu; o ziyareti de son anda iptal edilmişti.

“Bize ne bu haberlerden” diyeceklerden özür dilerim.

ΩΩΩΩ

Reklam

17 YORUMLAR

  1. HAYRETI MUCIP 5 Ocak 2024 De 05:42
    —Bütün bunlar ve bunlara benzer diğer olaylar /durumlar için buyrun cenaze namazına,
    —Allahu ekber !

    Yorumu Cevapla

    *******
    …..
    Ah be kuzum, Allah’ın düzeni çetin!
    ‘Sen’se kendi başına buyruk, bir kurban,
    Hiç önem vermedin ki ne diyordu DiN,
    Kayıpta olan kim? işte sensin bu insan!
    …..

    H.B. 1 Ocak 2024 De 12:11 den devam…
    …..
    Doğrultacaktır elbet bizi şu “Sentez”,
    “Akıl*İman Sentezi” en emin rehber!
    İlahidir! hiçbir zaman tükenmez!
    Korkmayın ey “Laik”ler! “Allah-u Ekber!

    Niğbolu, Çanakkale, Dumlupınarda…
    Bu sesler şereflendirdi hep ceddimizi,
    İzleri vardır yaşlanmayan her çınarda,
    Ve “BiLiM”e davet ediyordu hep bizi!…

    “AD”ları BiLMEKle ilgiliydi bu davet,
    Tercüme ettirdi, göremedi “Rahmetli”
    Nerden görecekti, ‘OKU’madıysa şayet!
    Görenlerin aklına eremedi “Rahmetli”!
    ……
    *******

  2. Akp yönetimi ve medyası, trolleriyle beraber gece gündüz İmamoğlu kabusu yaşıyor. Çünkü İstanbul’dan tüm Türkiye’yi etkiliyor. Çare bulamazlarsa yasakları devreye sokabilirler. Ne yaparlarsa olmuyor. Malum kesimden en fazla iftira alan kişi Ata’dan sonra İmamoglu’dur. Elbet bitecektir bir gün bu hayasız akın.

    • Sizce “malum kesim” mi “Akıl*İman Sentezi”e daha yakın, yoksa “M. Kemal Atatürk Paşa”mızın “malum kesim”i mi daha yakın.

      Hatırlanırsa, imamoğlu Belediye seçimlerinde resmi sonuçlar henüz açıklanmadan soluğu “AnıtKabir”de alıp zafer sarhoşluğunda beyanatlara başlamıştı. Kendisi “Ata”dan miras kalan “ezberci laik” zihniyetin tipik bir başka “akıncı”sıdır.

      Buna karşı geçenlerde Fehmi bey kulislerden duyduğunu burada aktardı bu “laik akıncı”ya karşı “Selçuk Bayraktar” AK akıllardan geçiyormuş. Ancak, bu genç adamın “Ata”larının iftar edeceği gerçek anlamda bir akıncı olduğu yaptığı işlerden belli. Neydi, o uçak makinalarından birinin adı?

      O vesileyle Selçuk Bayraktar’ın websitesine (https://baykartech.com/en/ozdemir-bayraktar/) girip bir göz atmıştım. Makina müh. babası Özdemir Bayraktar’ın şöyle bir ifadesi var: “You can commit haram unlawful acts as much as you are willing to endure fire” (Ateşte acı çekmeğe ne kadar istekli iseniz, ancak o kadar haram (gayrimeşru) işlere girişiniz). Niteliklerine ve becerilerine bakılırsa “Akıl*İman Sentezi” endeksi yüksek insanlar bunlar. Allah razı olsun, ve sayılarını arttırsın. Seçime girerse kazanır. Ancak, şirketini çok emin ellere bırakması lazım. Hem öyle ciddi işler, hem siyaset bir arada gitmez. Siyaseten çevresine çöreklenenler siyaseten dejenere edebilirler ve şirketine de zarar verirler.

  3. HÜSAMETTİN AYDIN 4 Ocak 2024 De 11:38
    ……
    Yorumu Cevapla

    -Gayet güzel detaylandırmışsınız. İyi güzel ama, “Batı” dünyasına açılmakta çok çok geç kaldık, üstelik “Paşamız” sayesinde, işe yamaz bir şekilde. “Batı”ya açılanlardan bir “hayr” var mı? Bunların “Batı” daki sayıları ve etleri budları ne ki? Sözde, “M. Kemal Atatürk” paşamız işin taa başında biz “Batı”lıyız dedi. Ama, istiklal savaşında tepe tepe/öve öve kullandığı ruhumuzun/maneviyatımızın sadece kurtulmada değil, topyekün kalkınmada adeta bir dinamo işlevi görebilecek potansiyelini farkedebildi mi? Onu idiolojik bir maşa gibi kullanmak için on yıllardır göklere çıkaran kesimler bir “DEHA” idi diyorlar. Ne biçim dehalıksa, “Paşamız” değindiğim şu potansiyeli görebildi mi? hayır! “Akıl*İman Sentezi” zafiyetinde nasıl görsündü ki bunu.

    “N’apalım, Kuran’ı dilimize çevirdi dah ne, ama dindar değildi” deniyor. Dindar olmamış olsa bile büyük devlet adamlığının gerektirdiği “Bütün”ün mümkün tüm değerlerinden maksimum derecede faydalanarak “topyekün kalkınma” kapasitesini açığa çıkarıp geliştirme konusunda ne yapabildi ki? Onun istediği gibi (kendi zafiyetinde yetişen) “Batı”lılarımızın dünyadaki manzarasına bir bak bakalım ne göreceksin! büyük çoğunluğu gittikleri “Batı” ülkesinde güneş gibi “batmış”lardır. Gemisini kurtaran kaptan bencilliğinde…. İstisnalar kaideyi bozmaz. Batış o batış! eriyip kaybolmuşlardır. İncele bakalım, bugün dünya güçlerini elinde oynatan ELin YAHUDİsi öyle mi yapmış!…

    Tabi bütün bu görüş ve sorgulamalar “Akıl*İman Sentezi” gereğidir. Daha etkin ama çok daha iyi örnek olabilme potansiyelini bu “sentez”le çıkarmanın tohumlarını atabilirdi “M. Kemal Atatürk Paşamız”.

    …..
    Ama, ne edecen, göremedi “Rahmetli”,
    İşte bundandır ki hava hâlâ kasvetli….
    ….

  4. Yemen Gazze Ukrayna derken bizler kendi ülkemizde yıllarca süren, hergün 10-20 öğrencinin öldüğü!!! Yaşı büyütülüp asılan gençleri!!! Kardeşin kardeşe düşman edildiği!.. günleri unutmayalım derim!
    Daha düne kadar boğazlara alternatif kanal açmaya çalışmanın ne menem sonuçları olacağını dahi yeni yeni görüyor halkımız.
    Farzetki kanalı uluslar arası konsorsiyuma verdin, sende yap işlet devret ile (son yap işlet devret gibi olmasında!) paramı alırım dedin!!!
    Yaaa.. adamlar dünyayı tapulamış parsellemişler!
    20 bin insanı bombalıyor köpekleri oarçalıyor! Sen bişey yapamıyorsun😡
    Tüm birlikleri bm nato ne varsa sahibi onlar!
    Hangi boğazı koruyacaksın?
    Hangi karakolu kaç gün savunacaksın???
    Kuzıldeniz cebelitarık panama …
    Hatta sıra gelecek İstanbul boğazına!!!
    SEN NASIL BİR PLAN YAPIYORSUN GELECEK İLE İLGİLİ MESELA???????
    (Şu kendi boğazınıza homini gırtlak aahhh bir doysa!!😡😡😡).

  5. …..kadar çok önemli kişiyi birden rahatsız etmesi düşünülen bu son gelişme, onlar yerine beni rahatsız ediyorsa……..😂
    şu an kendine milliyetçi muhafazakar diyen bu veya öyle bildiğimiz burdaki birçok yazarında derdi bu…beni rahatsız eden de bu 😂…..milliyetçi muhafazakar olduğunuz icin sizin derdiniz Gazze ….İslam islama yapilan hakaretler…. küfür ….küçümseme …gibi şeyler..ama o karşi grup derdi bunlar değil…aksine dertleri daha nasıl bir vesile bulsak da daha fazla algı yapıp hakaret etsek iktidara vuruken onuda araya sıkıştırsak😂siz onların derdi ile dertlenmişsiniz.onların derdi siz😂…
    (siz onlar derken zihniyet olarak…kişiselllestirme değil)
    buda beni rahatsız ediyor😂😂😂

    • O kadar çok önemli kişiyi birden rahatsız etmesi düşünülen bu son gelişme, onlar yerine beni rahatsız ediyorsa………..(üstelik bu kişi kim can atalay…..)yazarı okuyunca şu hakikat aklıma geldi….
      Ey uykuda iken kendilerini ayık zannedenler! Umûr-u diniyede müsamaha veya teşebbühle medenîlere yanaşmayın. Çünkü, aramızdaki dere pek derindir; doldurup hatt-ı muvasalayı temin edemezsiniz. Ya siz de onlara iltihak edersiniz, veya dalâlete düşer, boğulursunuz.
      🙂aranızdaki dere pek derindir…dolduramazsın….
      derdini yenile bence…🙂

      • Çok eskiden cumuk hukuk vesaire isimle anılan düzenlemeler konuşulurken,
        şöyle demiş uyarmıştı o günün tecrübe lileri: kanunları eksik sünger gibi uzatılan yapmayın!!!..
        Gün geldi o muktedirler (kanundaki ammaaann ben nasıl olsa o kanunu uygulayanım! yargılanacak olanlar zaten benim düşmanım! diyenler) muhtemelen o kanunun muallakta kalan durumundan hapse girdiler!!
        Bu gezi-can atalay -vekil seçilme üçgeninde durum bu bence yine:
        -geziden suçlanmaktan kurtulsun diye mi vekil listesine girdirildi?
        -bir suçlanan vekil seçilince yargılaması biter mi??
        -mahkeme kararında kanun maddesinde eksik olan (açık bir nokta) bir yer var ise,
        O deliğe çaput depmek mi görevlinin işi? Yoksa,
        Meclis derhal toplanıp, barolar çalışma yapıp düzeltmeli midir herkesin işi?

  6. “..AYM’nin 14 üyesinden 11’inin altına imza koyduğu kararın çöpe atılması tavsiyesi, herhalde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı da rahatsız etmiştir.”
    Sözün üstüne bir şey daha var ise koyabilen bulabilen koysun.

    • Rahatsız ettiyse
      Anayasa mahkemesi kararları sorgulanmaz uygulanır denir ve bu kaos biter.

  7. —Bütün bunlar ve bunlara benzer diğer olaylar /durumlar için buyrun cenaze namazına,
    —Allahu ekber !
    ……………………
    —Esselamu aleyküm ve rahmetullah , esselamu aleyküm ve rahmetullah !
    —Hakkınızı helal eder misiniz?
    —Hayır etmeyiz !
    —Hakkınızı helal eder misiniz?
    —Hayır etmeyiz !
    —Hakkınızı helal eder misiniz?
    –Hayır etmeyiz !

  8. CMK 318/2 MADDESİ NE DİYOR?
    –Yargıtay “temyiz mercii olarak” hiçbir şekilde yargılamanın yenilenmesine hususunda karar veremez diyor.
    Bunu nereden çıkarıyoruz?
    Yargıtay’ın temyiz aşamasında davaların
    “esası hakkında” karar verip davayı sonuçlandırabildiği haller son derece ” sınırlı ” olup, bu haller Ceza Muhakemesi Kanunu(CMK)nun 303. maddesinde sayılmıştır.
    CMK 318/2. maddesi Yargıtay’ın temyiz aşamasında 303. maddeye göre davayı esastan sonuçlandırdığı hallerde de(BİLE) yargılamanın yenilenmesi hakkında (Yargıtay’ın değil) ilk kararı veren mahkemenin karar vermesi gerektiğini hüküm altına alıyor.
    Evet Yargıtay temyiz mahkemesi sıfatıyla yargılamanın yenilenmesi konusunda hiçbir şekilde karar veremez.
    Gelelim İlk kararı veren Ağır Ceza Muhakemesi(ACM) heyetine.
    Bu heyet de dava hakkında karar verdiğinden yani “ihsas-ı rey”de bulunduğundan CMK 23/3. maddesinin:
    “Yargılamanın yenilenmesi halinde, önceki yargılamada görev yapan hakim, aynı işte görev alamaz” amir hükmü gereğince hiçbir karar yada karar yerine geçecek işlem yapamaz.
    Davadan “derhal” çekilmeleri gerekir.
    Bu heyet davadan çekildikten sonra “merci tayini” prosedürü ile yeniden belirlenecek heyet gerekli kararı verebilecektir.
    Yasada açıkça belirtilmediğinden “bana göre” bir tek yapabilecekleri şey, yani verebilecekleri karar “infazın durdurulması” olabilir.
    Sanık haklarının teminatı için sadece bunu yapabilirler.
    Ancak yasada açıklık olmadığından,
    “infazı durdurmamaktan” hiçbir hakim sorumlu tutulamaz.
    Yani ilk kararı veren ACM heyetindeki herhangi bir hakim, (infaz durdurma kararı dışında)”dosyayı Yargıtay’a gönderme yada başka hiçbir karar dahil olmak üzere” hiçbir karar veremez”
    “Usûl hükümleri” çok açık ve net.
    Usul hukukunda şöyle bir “safsata” vardır:
    “Ne kadar hukukçu varsa, o kadar da usul ve uygulama vardır” diye.
    Benim de buna itirazım şudur:
    “Bir(1) tane usul kanunu vardır.Bu kanunun bir doğru, bir de yanlış uygulaması vardır.”
    Güç zehirlenmesi nedeniyle hesap sorulmayacağını düşünenlerin keyfi uygulamalarına bir süre daha tanıklık edeceğiz sanırım.
    Karar verildiği gün daha ayrıntılı görüş yazmıştım.
    Ancak gündemin farklı olması nedeniyle okeylenmemişti.
    Çabuk yazamadığımdan kısa kesiyorum.

  9. Hamas yöneticileri, İsrailin 300 sivilin ölümünü Gazze halkına misliyle ödeteceğini elbet biliyorlardı. Planları savaşın Gazze dışına taşarak bir Ortadoğu savaşına dönmesiydi. Halklar ayaklanacak yönetimler yıkılacak tüm bölge Hamaslaştırılacaktı. Onbinler yada milyonların ölümü onlar için önemsizdir. Bu yüzden Arap dünyası kendilerine bulaşma riskinden dolayı İsrail zulmüne sessiz kaldı.

  10. AYM nin hak ihlali kararını beraat olarak anlayan Akp’lilere açıklayayım. Dava tekrar görülecek demektir bu. Bundan niye çekiniyor Akp hukukçuları. Bir dava itiraz durumunda Ceza mahkemesi yada Üst mahkeme, yada Yüksek mahkeme kararı tekrar görülebilir.

    • Üst mahkemeler zaten yargılama yapmaz hukuk sistemimizde!
      Kararın virgülü eksik boynozu fazla der ve karar tekrar görülür (nerde görüşür kim nereye müracat eder ben bilemem)
      Nerede mesela?
      Aynı mahkeme
      Belki bir üst özel mahkeme
      Yada AİHM!…
      Hatta bir yer daha var ama bu dava için çoookkk uzakta!!.. (her nedense?)
      TBMM.

Yoruma kapalı.