‘Türkiye yüzyılı: Maarif modeli’ 100 yıl önceyi mi, yoksa önümüzdeki 100 yılı mı esas alarak çocuklara eğitim vermeyi öngörüyor? 

28
Reklam

Üşenmedim baktım: Yusuf Tekin Türkiye Cumhuriyeti’nin 65. milli eğitim bakanıymış. 2002 sonunda iktidar olan AK Parti’nin de tam dokuzuncu milli eğitim bakanı o.

Bizde her bakan, göreve gelir gelmez, bürokratlarına bir reform programı hazırlama görevi verir ve günü geldiğinde de programını bir paket halinde kamuoyuyla paylaşır.

Geçen yıldan -2023- beri önümüzdeki uzun döneme ‘Türkiye yüzyılı’ adı verildi ya, yeni bakanın kamuoyuyla paylaştığı en son reform paketinin adı da ‘Türkiye yüzyılı: Maarif modeli’ oldu.

Hayırlı olmasını diliyorum.

Önceki sekiz bakanın açıkladığı eğitim reformu programlarının akıbetine bakıldığında öyle dilemem gerekiyor çünkü…

Acaba bu yeni paket hazırlanırken hangi modelden esinlenilmiş olabilir?

Paketin adında ‘maarif’ sözcüğü geçtiği için Osmanlı’dan esinlenildiğini düşünenler var. Yeni bakanın özgeçmişine, kamuoyuyla paylaştığı bazı görüşlerine bakarak böyle bir kanaate varıldığını sanıyorum.

Ben öyle olduğunu düşünmek istemiyorum. Eğitim konusu için yüz yıl öncesine giderek oradan bir model çıkarmak bana hiç akıllıca gelmiyor da ondan… 

Reklam

Hem ‘Türkiye yüzyılı’ denilecek ve önümüzdeki 100 yıl perspektifi akla getirilecek, hem de onun içi 100 yıl öncesi eğitim sisteminin esaslarıyla doldurulacak; böyle bir şey olabilir mi?

Eğitim hayatında çocuğu, torunu, bir veya birden fazla yakını bulunanlar, o çocukların hangi zorluklara muhatap olduklarını biliyorlar.

Zaten o zorlukların büyük bölümü velileri de ilgilendiriyor.

Devlet büyükleri eskiden sıkça nikahlara giderlerdi; şimdilerde pek gitmiyorlar galiba. 

Eskiden gittikleri nikah törenlerinde yeni evli çiftlere en az üç çocuk sahibi olma tavsiyesinde bulunurlardı. Kendilerinin tavsiyelerini dinleyip üç çocuk sahibi olanlar şimdi büyük sıkıntı içerisindeler.

O çocukların herbirini okutabilmek için katlanılması gereken maddi yük çok fazla çünkü. 

Daha iyi eğitim almaları için çocuklarını özel okullara göndermek isteseler, anne-babanın ikisinin maaşlarının okul ücretine yetmesi imkansız.

Ne yapacak bu anne-babalar? Devlet okullarında da eğitimin kalitesi hayli düşük ve üniversitenin tercih edilen bölümlerine girebilmenin adresi olarak velilere özel okullar gösteriliyor.

Reklam

Geçenlerde bir dostumla sohbet ederken, komşularından birinin farklı bir yöntem uyguladığını öğrendim. İyi eğitimli -mühendis- komşu, yabancı bir kadınla evli. İmkanları var, isteseler tek çocuklarını en iyi özel okula gönderebilecek durumdalar.

“Romanya’ya gidip, oradaki bir okula çocuğun kaydını yaptırdılar” dedi dostum.

İyi de, neden Romanya?

Oradaki okullarda çocukların vakti test çözmekle ziyan edilmiyormuş…

Maalesef bizde, ilkokuldan başlayarak her düzeydeki okulların son sınıflarında, derslerde çocuklara her gün test çözdürülüyor…

Dostumdan aldığım bu örnek olay haberi, bana, Amerikalı muhalif yönetmen Michael Moore’un sekiz-on yıl önce izlediğim bir belgeselini hatırlattı.

Belgeselin adı ‘Where to invade next’ (Bundan sonra nereyi fethedeceğiz?)

Ülkesinin dıştan göründüğü kadar dört başı mamur bir sisteme sahip olmadığını en canlı biçimde nasıl yansıtabileceğini düşünmüş Moore ve sonunda, hangi konularda aksayan -hatta perişan halde bulunan- yönler varsa, o konuların gittiği değişik ülkelerde nasıl ABD’den daha iyi çözümlere kavuşturulduklarını belgeseline  yansıtmış…

Eğitim alanında örnek ülkesi Finlandiya…

Çocuklara ödev verilmiyor, test çözdürülmüyor, dersler ezbere dayanmıyor, hemen her konu öğretmen nezaretinde katılımcı biçimde işleniyor Finlandiya’da.

Tevekkeli, Finlandiya, yapılan araştırmalarda, her yıl, açık ara ‘dünyanın en mutlu insanlarının ülkesi’ çıkıyor…

Bugünün çocuklarını internet öncesi kurallarıyla eğitmeye kalkışmak kadar anlamsızlık olamaz. Çocuklar hemen her konuda bilginin bir tık  ötede bulunduğunu biliyorlar.

Ezberle çocukların zeka gelişimini engellemekten ve sınav sorusu çözdürerek saatlerini ve günlerini çalmaktan vazgeçilmesi gerekiyor.

Hafta sonlarını, hatta bayram tatillerini bile boş geçirtmemek için çocuklara ödev yüklemesinde bulunan öğretmenler de, o ödevleri çoğunlukla anne-babaların yaptıklarını biliyorlar aslında.

Yine de habire ödev, habire test çözdürme ve habire ezber…

‘Türkiye yüzyılı: Maarif modeli’ de aynı yoldan geçecekse, evet, o zaman, bu modeli de yüz yıl öncenin devamı sayabiliriz.

Karar, Türkiye Cumhuriyeti’nin 65. ve 2002 sonunda iktidar olan AK Parti’nin de dokuzunca milli eğitim bakanı olan Yusuf Tekin’in…

ΩΩΩΩ  

Reklam

28 YORUMLAR

  1. Üniversite kapısı erkekler için askerden kaçma, kızlar için koca bulma kapısı olduğuna göre:
    Meslek yüksek okulu mezunları da yedek subay olarak askerlik yapabilirse tüm sorunlar kendiliğinden çözülür:))))

  2. Ukrayna Rusya savaşında çarşı pazar karismis diyorlar, Rusya inhiltere ile fransati Ukrayna’daki askerlerinizi cekmezseniz sizi de vururuz diye tehdit ettiği söyleniyor.

    dışarıya bakınca özgür Özel çıplak kalıyor:)) maarifil millimiz de haliyle konjonktür gereği 100 yıl öncesine götürecek hepimizi. ataman bey haklıymış dört yıl daha seçim olmayacağı belli oldu.

  3. Basit bir soru: egitim duzeyi dusuk olan yerlerde cok oy alan, duzey arttikca da oy orani azalan bir parti olsaniz, (secimler de zaten bicak sirti, hatta sonraki secimde cogunlugu kaybedeceksiniz gibi gorunuyor) ayrica muflis ve operasyonel bircok partiyle ittifaka da mahkumsaniz: soruyorum,; egitim seviyesini artiracak hamleler yapar misiniz? Yani diyorum ki, yapabilecek olsaniz bile stratejik olarak hatali olur ve yapmazsiniz. Bir de bu acidan konuya bakilmasini salik veririm. 😉

    • Sonuçta chp kazandı,
      türkiyeli seçmenin eğitim düzeyi ve politik bilinci yükselmiştir,
      bu da akpartinin yüksek kaliteli eğitim politikaları sayesinde başarılmıştır!
      İtirazı olan????

      • Okudugunu dogru anlamak, anladigini dogru analiz edip bunlardan dogru sonuclar cikarmak egitimin hedefidir. Bu minvalde, yorumumu bir kez daha ama bu defa daha dikkatle okumanizi salik veririm.

  4. bu cpliler siyaset bilimcileri hiç dinlemiyorlar mi acaba. mesela Murat yetkin, ilk önce siyaset bilimcilerin konular hakkındaki düşüncelerini hiç merak etmemiş, maarif programını eleştirirken bı maddeyi okuyup “yahu cuma hutbesi mi veriyorsunuz” diye çıkışıyor. siyaset bilimciler ne diyor; milli eğitim müfredatı hazırlamak bir adet, her gelen bir müfredat programı hazırlar ama adına ‘maarif’ demez. niye? çünkü milli maarif programı derse muhalefetin bunu yerden yere vuracağını bilir de ondan” diyor. bile bile niye adına milli maarif programı koyuyor? diye soruyor.

    seçim yenilgisinden sonra ilki yeni anayasa ikincisi de maarif programı ile CHP’yi hedef alan hareketler bunlar.

  5. Şu an ülkemizde yapılan bilgi yüklemekten başka bir şey değil. Çocuklar ne bir spora, ne bir müzik aletine, ne de yeteneğe yönlendiriliyor. Çocuklarımıza çok üzülüyorum. Köy enstitüleri gibi bir örnek varken neden beyinlerini iğdiş ediyoruz evlatlarımızın? O modeli ideolojik kaygılardan arındırır ve bugüne uygularsak on sene sonra ülkemizde çok şey değişir.

  6. hani bir ara bir dekan vardı ve sonra yök yönetim kurulu üyesi de yapılmıştı.
    ülkenin eğitim geleceğini ve nasıl görülmek istendiğini açıkça ifade etmişti.
    (bu ülke de yaşayan cahil insanın ferasetine güveniyoruz.)diye veciz ve mükemmel bir eğitimciye yakışan bu sözü ile kendini ülkemizin eğitim tarihine altın harflerle yazdırdı.

  7. EĞİTİM ÖĞRETİM SİSTEMİ NASIL OLMALI?
    Sorusu nun cevabı:
    -Zamana ve mekana göre olmalı
    -Bölgelerin ihtiyaç ve imkanlarına göre ayarlanmalı (tarım besi maden vb gibi)
    -Şehirlerde devlet eliyle yurtlar ihtisas üniversite leri teşvik edilmeli (teknoloji sanayi elektronik tarih-müze-arkeoloji turizm ar-ge vb..)
    -Kırsalda uygulamalı devlete ait meralar tarlalar çiflikler kurulmalı.
    ÇOK ZOR ŞEYLER BUNLAR TABİİ☹️
    Yada,
    Pehlivan gibi gençleri verelim bir tekkeye..
    Zehir gibi çocukları verelim sanayiye..
    Özürlü veya küçük te olsa bir engeli bulunan veya kendi köyünden ailesinden ayrılmak istemeyen, ayrılması iyi olmayacak çocukları verelim dilenci yapsınlar!!😡😡
    Bırakalım sosyal yardımla yaşıyormuş gibi yapsınlar😡😡
    Dedeleri nineleri de 10 bin gosgoca bir aylık ta alıyo zaten…😶

  8. Milli eğitim bakanı nın şeceresi yerine,
    -fetö zembil takkeli cüppeli gibi oluşumların bir zamanlar bir zamanlar öğrenci yurdu açarak!!!! bu milletin kanına girdi!☹️
    -Ankara’da 50 katlı kız öğrenci yurdundan..
    -benim oğlumun kızımın hemşehrimin hatta tarikatımın😯!!! yurduna!…
    İLE BAŞLADAYDINIZ KEŞKE YAZIYA🤔.
    Sonra sıra gelirdi belki;
    -ülkede kaç devlet okulu var?
    Kaç özel okul bulunuyoor?
    Özel okullara gidenlerin ailelerinin meslek-işi???
    Devlet okuluna gidenlerin işi ve geliri?
    -bundan sonra belki!!…
    “bugün seçim olsa bana kim verir😳”
    araştırması yapıp sözde parti parasından! (aslında bizim vergilerimizle😡😡😡)
    milletin parasını kolonlayanlar
    bu araştırmaları parti yararına işler! yerine
    HALKIN İŞİNE YARAYACAK!
    KARNINI DOYURACAĞI ÇALIŞACAĞI İŞLER ÜZERİNE!!
    ÇOCUKLARIN EĞİTİM VE İŞE GİRECEĞİ DALLARI KONULARI!!!!
    araştırmaya paraları harcarlar!
    kimseye hırsızlıyor!!!!
    ÇALIYOORRR AMA YAPMIYOOR!
    demez kimse kimseye😡

    • eğitim öğretim adı üstünde milli eğitim Bakanlığı’nın görevi, eleştirdiğiniz cemaatlerin görevi değil. dünün gerceklerini bu günün gerçeklerini gözardı ederek eleştiri yapılmaz. devletin içinden çıkılmaz hale getirdiği milli eğitim sorunlarını görevi ve yetkisi olmayan cemaatleri suçlayarak saklayamazsınız. saklamaya kalkarsanız en başta milli eğitim bakanı “sadece ilköğretim kısmında bir milyon altı bin yabancı öğrenci var ve bu öğrenciler dünyanın 160 ülkesinden gelen yabancı göçmenlerin çocukları” diyerek sizi yalanlar.

  9. Eğitim sistemine girmeden önce toplum olarak verdiğimiz değerler ve hayat anlayışımızı değiştirmemiz gerekiyor.Herkes çocuğunu Mühendis ,avukat, doktor yapmak istiyor.
    Peki diğer işlerimizi kimler yapacak. Yapılan hesaplamalarda 5 yıl sonra iş çalışma hayatına girmeyi bekleyecek 10.000.000 beyaz yakalı olacak .Varmı böyle bir iş potansiyeli. Tabi ki yok.
    Toplum bunları beklerken siysetçilerimiz de tabi bu yönde hareket edip bol bol üniversite açıyorlar.
    Eğitim sistemine gelince :Bu hükümet yazboz ile büyük zararlar vermiştir. ancak enbuyuk zararı 28 şubatçılar verdi.Sırf imam hatipleri üniversiteye sokmamak için meslek liselerini bitirdi. 90 öncesi insanlar istedikleri liseyi tercih ediyor ve bilgi ve becerilerine göre üniversiteye girebiliyorlardı.Meslek lisesini seçen ya meslek sahibi oluyor iş hayatına atılıyor veya başarı durumuna göre teknik liseye geçip üniversiteye gidiyordu.Şuan tüm işletmelerin ortak sorunu ara eleman yok ve bulunmuyor.
    Tabi toplumun üniversite seçmesinde şöyle bir haklılık payı var .Devlette bir yere gelmek istiyorsan önüne YÜKSEK okul şartı çıkıyor. Yani hiçbir liseli devlette şef kadrosu üzerinde bir göreve atanmıyor. Acilen bunun da değişmesi gerekiyor. batı toplumlarında yüksek okul diye bir şart yok .Herkes yeteneğine göre en üst düzey göreve gelebilmeli .
    Siz hiç bir özel veya devlet kuruluşunda süper yetenekli ilk , ortaokul veya lise mezunu CEO gördünüzmü yok çünkü .Önce diploma sorarlar.
    Gelelim müfredata :Sistem öğrenciyi at gibi koşturuyor ,çaresiz öğrencilerde ilk okuldan itibaren koşuyor. Bunun çözümü tek bir sınav değil de tüm öğrenim hayatı boyunca almış olduğu eğitime göre koşmadan girilen sınavlar olmalı. Ayrıca yönlendirme ilk okuldan başlamalı.Doktor veya avukat olacak bir öğrenciye türev integral vs gösterilmemeli ama mühendis olmak isteyen biri bu dersleri mutlaka lisede görmeli. Şimdiki sistemde yanılmıyorsam bu dersler toptan çıkarılmış çok büyük yanlış.
    Netice olarak önce bizler bireyler olarak tercihlerimizi doğru yapmalı ve bu tercihlere göre bizi yönetenlere YOL VERMELİYİZ.

    • Lise mezunları en fazla şef olabiliyor diyorsunuz ama açık öğretimi, sıfır netle girilebilen, parası düzenli ödenince dört senede garanti mezun olunan özel üniversiteleri unutmuşsunuz. Zaten sınıfta kalmadan dört işlemi bile doğru dürüst yapamadan lise diploması alanlar, hele bir de İHL mezunu iseler, açık öğretim + paralı bir yüksek lisans programı ile bilgi ve becerilerine fazla bir şey eklemeden, terlemeden ve yorulmadan ODTÜ mezunu, yurt dışı doktoralı mühendislerin üzerinde müdür vb. olabiliyor. Yeterki doğru bağlantıları olsun!
      Eğitimde asıl olan değişim değil gelişim olmalı, değişimin bizatihi bir gelişme ve iyileşme getireceği varsayımı yanlış.
      İlkokul ikinci sınıfta bölme öğreten bir müfredat minikleri Matematikten soğutuyor, çünkü erken. Çocuklarım yurt dışında ilk okul okudukları için biliyorum, orada 4. sınıfta bölme öğretiliyor. Ortanca oğlum ülkeye döndüğümüzde 4. sınıfa başlamıştı, anadili gibi yabancı dil biliyordu, onlarca kitap okumuş, projeler yapmış, sınıf önünde sunumlar yapmış parlak bir öğrenci olarak iyi bir vakıf ilköğretim okuluna başladı. İlk hafta sonuna doğru öğretmen dehşet içinde beni aradı, “oğlunuz bölme bilmiyor” dedi! “Sorun değil, ben hafta sonu öğretirim” dedim. Bir sonraki hafta arkadaşlarından daha iyi bölme yapıyordu, çünkü o işlemi öğrenme yaşına gelmişti. Dersaneye bile gitmeden (o zaman orta okul seviyesinde sınavla girilen) çok iyi bir Anadolu Lisesini kazandı, çünkü dolu dolu bir alt yapı ve en gerekli alışkanlıkları ve değerleri kazanmıştı.
      İlköğretim çocuklara bilgiden çocuk temel değerleri ve doğru alışkanlıkları kazandırmalı. Japonya’da çocuklar birinci sınıftan itibaren sırayla okulun temizlik, düzen, mutfak vb. işlerini yapıyorlar. Kibirli olmamayı, başkalarına destek olmayı, sorumluluk/görev paylaşmayı, kendi işlerini görmeyi, farklılıklara (ve özellikle engellilere) saygı göstermeyi, temizlik ve disiplini, özetle iyi insan olmayı öğreniyorlar. Ülkemizdeki çocukların küçük bir azınlığı bunları ailede (ve iyi bir öğretmene rastlarsa ilk okulda) öğrenebiliyor, diğerleri bencilliği, tembelliği, işini başkalarına yaptırmayı, eksiği, engeli olanlarla alay etmeyi, sıranın önüne geçmeyi, kendinden zayıf olanı ezmeyi, ödevini başkasına yaptırmayı vb. öğreniyor. Üniversite öğrencilerinin çoğu bile tuvaletten çıkarken arkasında temiz bir ortam bırakmayı öğrenmemiş oluyor.
      Öğretmenleri iyi yetiştirmeden, onların bizzat güzel örnekler olmasını sağlamadan müfredat değiştirerek daha iyi sonuç almayı beklemek ancak bize yakışır. Ben maalesef karamsarım.

    • Detaylar asıl faydalı kısmı boğar.
      Ara eleman ihtiyacı varsa ihtiyaç duyanlar! yani sanayi birlikleri kodaman sözde iş adamları ilgilenecek bu işlerle (x spor kulübüne niye elebaşgan olmak için yarışıyorlar acaba? Bişey mi konuşuluyor görüşülüyor oralarda fitbolun geleceği hakkında!!)
      Ah bir kurtarabilsek şu maarif teşkilatını tarikat cemaat kapsama alanından:((
      Köy enstitülerini kurmsyalım yeniden fakat, bir araştırın sorun YAPAY ZEKANIN KIZI HALA KIZI ZEHRAYI be kardeşim:))

  10. Yeni maarif modelinde de yer aldığı üzere “disiplinler arası” bir anlayışla bakarsak, eğitimi adaletten, şeffaflıktan, sosyo ekonomik gelişmişlikten ayrı tutarak bir sonuca varamayız. Dünyanın en iyi müfredatı da gelse;
    Adaletin olmadığı bir ülkede hakkı hukuku nasıl öğreteceksiniz?
    Ekonominin gelişmemiş olduğu bir ülkede diploma sahibi olup maaşlı bir işe yerleşmeye odaklanmış gençliği nasıl kendini gerçekleştirmeye yönlendireceksiniz? Sevmediği halde puanı öğretmenliğe yettiği için öğretmen olan bir kadroyla nereye varabilirsiniz? Finlandiya’da bir çocuk oku da memur ol, x ol, y ol hedefiyle okutulmuyor muhtemelen.
    Memleket hasta… Adalet yok, yolsuzluk var, gençler fuhuş, uyuşturucu batağında. Ciğerlerinden kurşunlanmış. Vitamin vermeden önce şu yaraları kapat ki vücut kendini toparlasın.

    • Abdullah bey “Dünyanın en iyi müfredatı da gelse;
      Adaletin olmadığı bir ülkede hakkı hukuku nasıl öğreteceksiniz?” diye sormuş,
      hukuk fakültelerinde ne öğretiliyor ki?

  11. Evet, Kuzey ülkeleri en mutlu ve refah seviyesi en yüksek ülkeler. O kadar mutlular ki mutluluktan intihar ediyorlar. Çünkü bu ülkeler dünyada intihar oranının en yüksek olduğu (ve ne tesadüf ki bir yaratıcıya inancın en düşük olduğu) ülkeler. Ne diyordu asrın tabibi: “Dinsiz bir millet yaşayamaz.” Kominizmin tarihin çöplüğünde yerini almasının en önemli sebebi de dine karşı tutumu değil mi zaten?

    • Fakir yaşa ama inançlı ol diyorsan, 22 Yılda gelinen fakirliğe çare bu mu? Örneğinin tam tersi de mümkün, hem saraylarda yaşayabilir, hemde İnançlı olunabiliyor pekala.

  12. Herkes sınavlar testler kalksın diyor ama nasıl olacağını söylemiyor veya neden test yarışı olduğu konusuna girmiyor. Her konuyu yarım yamalak konuşmamız gibi. Testler var çünkü sınıf atlamak için bir yarış var. Az sayıda kaliteli üniversiteye girme yarışı bu. Bazılarına para verseniz bile giremiyorsunuz, ki ücretler çok yüksek pek çok çalışan için. Eğer üniversite giriş sınavı olmasaydı, Amerika’daki gibi tüm devlet üniversiteleri de ücretli olsaydı, sadece akademik başarı değil pekçok farklı beceriler de değerlendirilseydi belki sınavlar da kalkardı. Ama bizim öyle bir niyetimiz yok. Ayrıcalıklarımızı kaybetmek istemiyoruz. Hesap ödemek de istemiyoruz. Bedava olsun istiyoruz. Böyle olunca tartışmanın da konuşmanın da anlamı kalmıyor. Siz bu sınavları kaldıramazsınız. Bu köhne maarif sisteminden de vazgeçemezsiniz. Gerici olduğunuz için geriye gitmekten de çekinmezsiniz. O zaman herkes yoluna. Son söz: Aklı olan çocuğunu bu alaturka maarif sistemine teslim etmez. Yolunu bulur çocuğunu yurt dışında okutur.

    • Nasıl mı olacak. Mülakatla tabiki. Bu sistem tıkır tıkır işler. İktidarımız tecrübeli bu konuda. Torpil, Milli ve yerli bir sistemdir, başarısı denenmiştir, yetiştirdiği değerli siyasetçiler, Avrupa’nın kıskandığı mucizeler gerçekleştirmiştir.

    • Ender bey bizde de “Amerika’daki gibi tüm devlet üniversiteleri de ücretli olsaydı,”
      millet çuvallar dolusu para ödeyip
      çocuğunu yurt dışında okutmazdı öyle mi?
      Akpartiden önce tüm üniversiteler paralıydı,
      ama bazı ayrıcalıklı kesimler yine de yurtdışında öğrenim görüyordu, buna ne diyorsunuz?

  13. Bizim milli eğitimin ne kadar bir halta yaradığı , 100 yılda 65 bakan ve AK. parti döneminde yani 22 yılda da 9 bakanın görev yapmasıyla zaten ispatlanmış olmuyor mu ; başka söze ne gerek var !
    Yani bizim eğitim sistemi milli değil adeta zillidir, her daim zil takıp oynar !
    Onun için ” He de geç ” !

  14. CAHİLİYE MODELİ
    TV kanalını vermiyorum.
    “Cübbeli” bir öğretmen.
    Yaşlarını 8-10 olarak tahmin ettiğim 4 öğrenci.
    Başlarında da tabii ki, sarık var.
    Güya hafızlık eğitimi alıyorlarmış.
    Bir bilgi yarışması yapıyorlar.
    Her öğrencinin önünde de birer buton.
    1. SORU:
    –Kulağı en büyük hayvan hangisidir?
    Paaaattttt.( Butuno basılmıyor pattt diye vuruluyor. Muhtemelen ekran gerisinde öğretmenlerin kendilerine nasıl vurduğunu göstermek istiyor)
    Cevap:
    –Yarasa.
    2. SORU:
    –Bir yılda kaç gün vardır?
    Paaatttt.
    Cevap:
    –130 gün.
    3.SORU
    -Hangi ay 28 gündür?
    Paaattt.
    Cevap:
    –Temmuz, Ağustos.
    4.SORU:
    –666 sayısındaki rakamların toplamı kaçtır?
    Paaatttt.
    Cevap:
    –666.
    5. SORU:
    –İstanbul hangi bölgemizdedir?
    Paaatttt.
    Cevap:
    –Karadeniz.
    Hedeflerin reklamı yapılır.
    Böyle bir rezalet neden yayınlanır?
    Demek ki, hefefleri “cehalet”
    Demek istiyorlar ki;
    –Doğru adrestesiniz,
    –Bizleri fonlamaya devam edin,
    –Bizleri desteklemeye aynen devam ediniz,
    –Bizleri destekleyenleri de.
    –Bu konuda kimse bizim elimize su dökemez.
    –Bizden iyisini bulabilirseniz saniye düşünmeden onları destekleyin diyorlar.
    666 sorusuyla da ağa babalarına selam çakmayı ihmal etmiyorlar

  15. “Daha iyi eğitim almaları için çocuklarını özel okullara göndermek isteseler, anne-babanın ikisinin maaşlarının okul ücretine yetmesi imkansız.
    ZATEN GELİR SEVİYESİ YÜKSEK OLAN TUZU KURU KESİMLER ÇOCUKLARINI ÖZEL OKULA VERİYOR.
    Ne yapacak bu anne-babalar? Devlet okullarında da eğitimin kalitesi hayli düşük ve üniversitenin tercih edilen bölümlerine girebilmenin adresi olarak velilere özel okullar gösteriliyor.
    ÖZEL OKULLARI BİLMEM AMA DEVLET OKULLARINDA UYGULANAN MÜFREDAT GAYET BAŞARILI OLDUĞU İÇİN TOPLUMUN EĞİTİM DÜZEYİ YÜKSELDİKÇE CHP OYLARI DA ARTIYOR.”
    İtirazı olan?

    • özel okullar da aynı müfredatı uygular. Eğer başarı farkı varsa, sebeplerini başka yerlerde aramak lazım. Mesela, daha az sınıf mevcudu olabilir; öğretmenlerin öğrencilere daha ilgili davranması, daha fazla zaman ayırması olabilir; öğrenci-veli profilinin farklı olması olabilir vs vs vs

    • eğitim seviyesi ile CHP’nin aldığı oy arasındaki ilişki daha derin sosyolojik analizi hak ediyor. Naçizane şöyle basit bir ilişki örneği verebilirim: eğitim seviyesi arttıkça bireysel özgürlük talebi artar, oyların bu talebe karşılık veren partiye yönelmesi doğal.

  16. Çocuğa evde yapması için bir el işi ödevi veriyorsunuz. Çocuk çok güzel bir iş getiriyor. Kendisinin yapmadığı belli. Kimi kaldırdık? Eksik hatalı çirkin de olsa okulda beraber yapsanız; kendi yaparak çocuğun yetenekleri gelişse olmaz mı? Yanlış yapa yapa öğrenirsiniz. Kim ilk seferde mükemmel yapmış. Diyeceğim o ki; her şeyde olduğu gibi eğitimde de kendimizi kandırmaktan başka bir şey yapmıyoruz. Geldiğimiz yer de ortada. Dünyada bizim gibi kendini kandıran başka bir toplum var mıdır acaba?

    • “Test modeli!” Nin getirdiği nok.’tayı sonu’ cuyla izah ve ispat etmişsiniz.
      Bu fikri gelişme aşamasına geçirirsek;
      (mEslek lisesimi önlisans mı sorunsalını sandığa kilitleyip bekleyelim)
      İnsanlığı oturtsak KANTAR’a mesela..:)..

Yoruma kapalı.