Zorunlu bir açıklama –hediye ev konusunda–

3
Reklam

 

Bir yalanı illâ yalanlamak gerekir mi?

Hayat bana üzerime yapışması mümkün olmayan iftiralar karşısında en doğru davranışın ‘susmak’ olduğunu öğretti.

Sadece bugünlerde değil geçmişte de, bana yakışmayacak iddia ve isnatlarla üzerime gelenleri cevaplama zahmetine katlanmadım.

Doğru yaptığıma inanıyorum.

Geçenlerde, son günlerde TV’lerde çok konuşanlardan biri, lâf arasına sıkıştırarak, Fethullah Gülen’in bana ev hediye ettiğini, yine Gülen’e atıfta bulunarak, söyledi.

Zaman gazetesinin ilk genel yayın yönetmeniyim; o sıralar Cemaat denilen yapıyla gazete irtibatlandıktan sonra bir süre daha (1998 yılına kadar) başyazarlığını ve Ankara temsilciliğini sürdürdüm.

Ancak bu süre içerisinde veya sonra profesyonel manada Fethullah Gülen ile profesyonel (paraya dayalı) bir ilişkim olmadı.

Maaşım konusunda pazarlığı onunla yapmadım.

O dönem içerisinde ev sahibi olduysam, alınterimle kazandığım parayla satın alarak oldum.

“Size bir ev armağan ettim” diyen bir Allah’ın kulu çıkamaz.

Aksini iddia eden doğru söylemiyor.

Başka bir hediye ev –bu defa villa– olayı…

Öyle armağan bir eve sahip olabilirdim ama.

Gerçeği hikâye edeyim:

Yeni Şafak’ta yazarken ‘Star’ gazetesi Kıbrıslı bir işadamı tarafından satın alınarak yeni bir yapıya kavuşturuldu.

Medya grubunun başına kısa süre öncesine kadar üst kurumlardan birinde görevli bir dostum getirildi.

Star’ın yeni patronları benim de yazı kadrosuna katılmamı istediler. Konuyla ilgili birkaç görüşmemiz oldu. Hatta üzerlerinde hatırım olabileceğini düşündükleri meslektaşlarla, onlar namına, Star’a gelip gelmeyeceklerini sorgulayan görüşmeler yürüttüm.

İşte Star’a geçmem konusundaki görüşmeler sırasında bana transfer ücreti olarak bir villa verileceği vaadinde o günlerde bulunuldu. Biri kulağıma “Pazarlık et, 2 villa vermeye de hazırlar” diye fısıldadı da.

Ben ise…

O günlerde Yeni Şafak’ın yöneticisi olan dostum, “Sen bizden ayrılırsan, gazete büyük darbe alır, ne olur kal” ricasında bulunduğu için, evet sadece bu yüzden, başka bir gazeteye gitmekten vazgeçtim.

Hayatımda hiçbir zaman parayı önceleyen biri olmadım; işsiz kaldığım dönemler vardır, ama ihtiyaç içerisine düşüp başkalarına muhtaç olduğumu hatırlamıyorum.

Parayla aramda böyle bir anlayış güzelliği var.

Ricada bulunan Yeni Şafak yönetmeni sonradan kendisi ‘Star’ gazetesinin başına gitti. Giderken de, “Senin kalmanı istedim, şimdi ise ben gidiyorum, ne olur kusuruma bakma” diyerek…

Bugün Yeni Şafak gazetesinde köşesi olan biri ‘hediye ev’ konusuna takılmasaydı yine sessiz kalacaktım.

İddiayı önemsediğim için değil ama, Yeni Şafak geçmişim baskın geldiği için bu açıklamayı yapma ihtiyacı duydum.

Kimdi onlar?

O zaman beni Star’a mutlaka isteyen kişinin hatırı kırılamayacak biri olduğu ve benim gitmemem üzerine rahatsızlık duyduğu da bana iletilmişti.

Pazarlığı benimle yürütenler sağ.

Biri artık Star’da değil, ama önemli bir medya grubunun başında. Yazıyı yazanın da tanıdığını sandığım önemli biri. Çok merak ediyorsa, eski dönemlere ait olmadığı için zihinlerden henüz silinmediğini sandığım ‘villa vaadine dayalı pazarlığı’ o doğrulayabilir.

Merak edenlere de duyururum.

ΩΩΩΩ

Reklam

3 YORUMLAR

  1. ahmaklara en iyi cevap susmakmış der dinde buyuk söz sahibi buyuklerimiz.
    bence onlara kulak vermek lazım gibi

  2. Sn Koru,
    Ev konusunda yaptığınız açıklama iyi oldu, aslında sizden de FETO konusunda ciddi bir hüküm duymak isteriz. Sizin genel yayın yönetmeni olduğunuzda da tüm manşetleri FETO mu belirliyor du? FETO dediğime bakmayın Fetullah Gülen (haini) mi demek istiyorum. Kabul ediyorum eski dostlarınızı satmayın ama ağzınızı doldurarak kandırılmışım diyebiliyor musunuz? Yoksa ne bileyim aslında hepsi başka bir şey mi? Sizde çok orijinal bilgilerin olduğunu düşünüyorum.

    Sevgi ve saygılarımla,

    • Ünsal Bey,
      Bendeki bilgiler 360 sayfalık kocaman bir kitap oldu:
      ‘Ben Böyle Gördüm: Cemaat’in Siyasetle Sınavı’ kitabım Nisan ayından beri piyasada.
      İlk 10 hafta ‘en çok satanlar’ listesindeydi.
      Bilginiz olsun diye: Ben ‘yayın yönetmeni’ iken (1986 kasım – 1987 kasım arası) henüz o tür uygulamalar başlamamıştı.
      Sonra Zaman’ın merkezi Ankara’dan İstanbul’a taşındı; ben Ankara’da kaldım ve yayın yöentmenliği de gitti.
      Selamlar

Yoruma kapalı.