11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül sonunda dünyaya ders vermek üzere kalemi eline aldı

25
Reklam

Bazen öyle olur; önce bir haber veya yazıyla güne zihnimi toparlayarak başlarım, daha sonra karşıma çıkan bir başka haber veya yazı zihnimi tekrar dağıtır.

Dün de o günlerden biriydi. 

Unutmuştuk, dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hatırlattı: Türkiye Filistin ile İsrail arasındaki ihtilafı ‘iki devletli’ formül ile çözmek üzere devreye girmiş, bayağı mesafe de almıştı.

Ta 2007 yılında. Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesinden kısa bir süre sonra.

İsrail devlet başkanı Mahmud Abbas ile İsrail’in o zamanki cumhurbaşkanı Şimon Peres, aynı gün, Cumhurbaşkanı Gül’ün konuğu olarak Ankara’ya gelmiş, Cumhurbaşkanlığı forsu taşıyan araçla üç devlet adamı Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gitmiş ve konuk başkanlar orada yaptıkları konuşmalarla dünyaya barış mesajları ile birlikte ‘iki devletli çözüm’den yana sözler vermişlerdi. 

Gazze’nin Erez bölgesinde ‘barış için sanayi projesi’ ile Türkiye İsrail’in de red edemeyeceği bir girişimi başlatarak Filistinlilere yeni bir ekmek kapısı açmıştı. 

Cumhurbaşkanı Gül, bu hatırlatmaları, dünyanın her tarafındaki gazetelere servis yapan bir uluslararası haber ajansı aracılığıyla İngilizce bir yazıyla yaptı.

Yazısında bu hatırlatmaların ardından, Ankara’da kendisinin ev sahipliğinde gerçekleşen üçlü buluşmadan kısa süre sonra, Gazze’yi kara, deniz ve havadan ablukaya alma kararıyla, Ankara’da beliren umudu İsrail’in yok ettiğini de yazmış Cumhurbaşkanı Gül

Reklam

Hiç kuşkusuz, Gazze’de kadın-erkek, çocuk-genç-yaşlı ayırt etmeksizin katliama girişen İsrail’e arka çıkan dünya liderleri, Gül’ün yazısıyla yüzlerine tuttuğu aynada gördüklerinden hoşlanmayacaklardır. 

İsrail’in savaş hukukuna aykırı eylemleri yazıda tek tek sıralanıyor: Gazzelileri elektrik, su ve gıda maddelerinden mahrum etme, meskûn mahalleri, hastaneleri, camileri, kiliseleri, okulları ve mülteci kamplarını hedef alma, Cenevre Antlaşması ile ek protokollarına aykırı eylemler…

Bunları ‘savaş suçu’ olarak tanımlıyor Cumhurbaşkanı Gül ve “Tarih bunların sorumlularına hesap soracaktır” diyor.  

Ne yapılmalı?

Sorunun Gül’e göre cevabı açık: Her şeyden önce, kan dökülmesini durdurmalı, derhal ve şartsız ateşkes ilan edilmeli. Konuya samimi ve yapıcı yaklaşılmalı, etkin diplomatik çabalar sarf edilip güçlü bölgesel sorumluluk anlayışı hakim olmalı. [Bu arada, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres ile dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın barış yolundaki çabalarına vurguda bulunuyor.]

“Gazze’deki savaş, kurallar üzerine oturan uluslararası düzene bağlılığımızın da sınavıdır; şimdi eylemlerimizi uluslararası hukukun ahlaki pusulasına bağlı hale getirmemiz her zamankinden daha önemlidir” tespitiyle sona eriyor Cumhurbaşkanı Gül’ün yazısı.

Filistinli bakanın günlüğünden

Atef Abu Saif Filistin Yönetimi’nin kültür bakanı. Tanınmış bir edip, yayınlanmış altı romanı var. Gazze’de yaşıyor ve 7 Ekim sonrasında tanıklık ettiği olayları günlüğüne kaydediyor.

Reklam

İngiliz Guardian gazetesi Abu Saif’in günlüğünden bazı bölümleri yayımladı.

29 Ekim 2023 Pazar

Sabah saat 05.40’da bağırtılarla uyanıyor. “Sinyal geldi, internet de açıldı” diye bağırıyor biri. Uykulu ve rüya gördüğünü düşünüyor. Evinde kaldığı komşusu onu uyandırıyor. Eşi Hanna’yı telefonla aramasını söylüyor. “Telefon çalışıyor mu?” Komşusu başıyla onaylıyor.

İki gün boyunca haberleşemedikleri eşi aradığında mutluluktan ağlıyor. 

Sokaklar insanla dolu. “Tıpkı bayram günü” diyor. Şifa Hastanesi’ne doğru aracını sürerken sahilden uzağa, güneye doğru giden insanlar görüyor. Kadınlar çocuklarını sırtlarında, eşyalarını başlarında taşıyorlar. Hepsi harp gemilerinin görüntüsünden uzaklaşma telaşında. İyi de nereye gidiyorlar? Gittikleri yönde de tanklar var. 

30 Ekim Pazartesi

Kardeşi Ayşe’nin evinde gaz bitmiş. Tüpü nasıl dolduracak? Abu Saif evinde iki tüp olduğunu söylüyor. Tüpü getirmek üzere eve gidileceğini öğrenince Ayşe bunun tehlikesini hatırlatıyor. Kardeşi ile oğlu tüpü almak üzere eve giderken onlara evden çıkarken yanlarına bir yatak ile yastık almalarını söylüyor. İsrail drone operatörü evi boşalttıklarını sansın diye. 

O gün İsrail askerleri Gazze’nin güneyinde bulunan Türk-Filistin Kardeşlik Hastanesi’ne saldırıyor. Saldırıdan beri kapalı olan bu hastanede kanser hastaları tedavi görüyor. Bir hafta kadar önce Şifa Hastanesi yönetimi bazı yaralıları oraya taşımayı düşünmüş. Eşinin kardeşi Hüda’nın kızı da yaralı hastalar arasında ama Şifa’dan ayrılmamış. 

Hüda ilk haftaki saldırılarda sağ kalmış, fakat iki bacağı ile bir eli kesilmiş. 

Günlükteki notlar daha ayrıntılı ve devam ediyor ama benim tahammülüm buraya kadar. 

Cumhurbaşkanı Gül’ün yazısıyla zihnimi toparlamışken, aynı gün Abu Saif’in günlüğünde okuduklarım keyfimi iyice kaçırdı.

Vicdanı olmayan bir dünyada vicdanlı olmak çok zor.

ΩΩΩΩ

Reklam

25 YORUMLAR

  1. Not: yoruma link adresi ekleyınce benim yazdılarım yarım gözüküyor. Onun için bunu ayri yazdım.
    Troll’ik bu olsa gerek. Atalarımız ne güzel demış “El Hayayi vel iman.” Biliyoruz Allahtan korkmaz kuldan utanmazlarsınız. Fakat cahaletinizden azda olsa utansanız sizin için iyi olur.

    11. Cumuhr Başkanı olmasidi Ne erdoğan nede zamanın MS partisi değil ihdidar olmak adı sanı kalmazdı. Sudiarapistanda millet vekili mââşından daha fazla kazanan Güle yalvararak Millet vekili adayi yapip oylarını artıtarn parti 1991 Erdoğan ortalarda yok iken millet vekili ve Bakan olan Gül idi erdoğan değil.
    Erdoğan 11.C Başkanı Gülün sayesinde Buralara geldi.
    11.C Başkani Gülün öz geçmışı
    Okuyun biraz olsun utanın 😝

  2. Troll’ik bu olsa gerek. Atalarımız ne güzel demış “El Hayayi vel iman.” Biliyoruz Allahtan korkmaz kuldan utanmazlarsınız. Fakat cahaletinizden azda olsa utansanız sizin için iyi olur.

    11. Cumuhr Başkanı olmasidi Ne erdoğan nede zamanın MS partisi değil ihdidar olmak adı sanı kalmazdı. Sudiarapistanda millet vekili mââşından daha fazla kazanan Güle yalvararak Millet vekili adayi yapip oylarını artıtarn parti 1991 Erdoğan ortalarda yok iken millet vekili ve Bakan olan Gül idi erdoğan değil.
    Erdoğan 11.C Başkanı Gülün sayesinde Buralara geldi.
    11.C Başkani Gülün öz geçmışı
    Okuyun biraz olsun utanın 😝

    Kopi👇******

    29 Ekim 1950’de Kayseri’de doğdu. Öğrenimini Kayseri Lisesi ve İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. Aynı fakültede başladığı doktora çalışmaları için iki yıl İngiltere’de kaldı ve 1983’te İstanbul Üniversitesi’nden Doktor unvanı aldı. Sakarya Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nün kuruluşunda çalıştı ve aynı bölümde ekonomi dersleri verdi. 1989’da uluslararası ekonomi dalında Doçent oldu. 1983-1991 yılları arasında merkezi Cidde’de olan İslam Kalkınma Bankası’nda ekonomist olarak çalıştı. 1991 – 2007 yılları arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde beş dönem Kayseri Milletvekili olarak hizmet verdi. 1991 – 1995 yılları arasında TBMM’de Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliği yaptı. 1991 – 2001 yılları arasında Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi üyesi olarak Konsey’in Kültür, Tüzük, Siyasi ve Ekonomik Kalkınma komitelerinde çalıştı. 1995 – 2001 yılları arasında TBMM’de Dışişleri Komisyonu’nda üye olarak görev yaptı. 1996’da kurulan 54. Hükümet’te Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü olarak görev aldı.

    2000 yılında Yenilikçi Hareket’e liderlik etti ve Fazilet Partisi Kongresi’nde genel başkan adayı oldu.
    Devami bu👇 linkte.
    https://www.tccb.gov.tr/cumhurbaskanlarimiz/abdullah_gul/

  3. Kankan Gül mü dünyaya mesaj verecek? O, Reisle çalıştığı dönemlerde gaale alınıyordu.

  4. Sayın fehmi koru .. kankisi abdullah bey in yazısına çok sevinmiş .. ya… mahmut abbas gibi maaşını dahi israilden alan ..MARABA kılıklı adama mı kaldı filistin davası … yandı gülüm ..keten helva … bari dahlan marabasına bıraksalar diyecek de….

  5. bugün kalemi eline alan siyasetçiler için bir yorum yazacaktım, daha adil bir dünya mümkün diye adaletin kitabını yazanlarda var diye ama bazı yorumlar dikkatimi çekti,

    ddn 15 Kasım 2023 De 08:42

    sayın ddn muhalefetin vicdanı olmadığını düşünüyor mesela, kimin vicdanı varmış öyleyse? miting miting gezenlerin zannedersem.
    muhalefet israil haklı diyormuş, insanların bir söyledikleri vardır bir de bazılarının ne anladığı vardır. kimse çıkıp ne anladığını muhalefete toptan yıkmasın, komik oluyor. insanı güldürüyor. kuşkusuz vicdanın kabul etmeyeceği ifadeler olabilir, eleştirilebilir, hedef alınabilir ama bunu muhalefete mal etmek cahillikle açıklanabilir.
    vicdan arıyorsak nerede bulacağız?
    miting miting gezip, slogan atmakta mı?
    on yıllardır bir faydası olmadı değil mi?
    israil, yardıma giden insanlarımızı öldürdü, parasını alıp eyvallah dedik, vicdanınız rahatlamıştır herhalde, israil ile tarihimizin en yüksek alışverişini yapıyoruz, hamasın bu eylemi olmasaydı, natanyahu türkiyeye gelmeyecek miydi? kırmızı halılarla karşılanacaktı değil mi? sayın erdoğanın da bildiğim kadarıyla bir israil ziyareti olacaktı, el sıkışıp, anlaşmalar yapacaklardı. ama bu arada filistinliler hala öldürülüyor olacaktı, o zaman da miting miting yorulacak mıydınız? hangi vicdandan bahsediyorsunuz bir anlasak keşke.
    daha geçenlerde yazdım,
    filistinin önemli bir geliri truzim. kaç çok mütedeyyinimdir diyen ziyarete gidiyor? bu truzim teşvik edilemez mi peki? var mı böyle bir girişim? siyasiler ekranlara çıkıp, filistinli kardeşlerimizi ziyaret edin, alış veriş edin diyorlar mı? siz nasıl bir vicdanınız olduğunu düşünüyorsanız kaç kez gittiniz? hangi dertlerine derman oldunuz?
    kudüs gitmiş-miş. 50 yıldır. kurtaran yokmuş. coğrafyanın kurtarıcıları büyük projelerle meşguller, mega inşaatlarla. mekkeye gittiniz mi? medineye? ben gittim.
    bazı ezoterik örgütler vardır, masonlar gibi. mason duvar işçisi demek. onlar tepedeki üstadlarına evrenin ulu mimarı derler. sembolleri de gönye ve pergeldir. şehir ve mimari ve insan arasındaki ilişkiyi anlamak için göze değil, yüreğe ihtiyaç var. kudüs gitmiş-miş. acaba neden? muhalefet ne güne duruyor, suçlayın gitsin, bir iki de hakaret edersiniz. mis. daha iyi hissettiniz kendinizi şimdi değil mi? muhasebe yapacak haliniz yoktur herhalde. milyon milyon da yeni göçmen gelir zaten bir dilim kalmış ekmeğinizi de paylaşırsınız artık. millet kalıp vatanını savunacak değil ya, gelsinler tabi. israil bunlara sanki şöyle demiş ” çağırın, gelsinler. ne işleri var burada? topraklarını bize bıraksınlar siz orada bakın. yardımsa ederiz tabi, lafı mı olur?” bizim güvenlik endişemiz artmış, demografik yapımız bozulmuş, ekonomimiz çökmüş ne gam değil mi? israilin umuru mu? bazılarının da olmadığı gibi.
    ülkeler ancak güçlü bir ekonomi ile ayakta kalabilirler. para sayın erdoğanın dediği gibi bir ülkenin itibarıdır, bağımsızlık sembolüdür.
    oysa bugün en öncelikli sorunumuz özellikle yaşadığımız cehalet karanlığındaki kanlı coğrafya nedeniyle ekonomidir. bu coğrafya da boş hazineyle nasıl ayakta kalabiliriz, ne kadar? ülkenin iktidar partisi lideri ekranlarda ev almayın araba almayın diyor. neden? enflasyon düşecek. kağıt üstünde. enflasyona sebep olan sorunlar çözülmeden ev alma, araba alma, alış veriş yapma nasıl çözüm olacak? olabilir mi? kağıt üzerinde düzelse bize faydası olur mu? bugün halk dün aldığının yarısını alabiliyor, yarın bugün aldığının da yarısını alacak. çünkü aksi için bir gelişme, bir iyileşme, bir reçete yok. bu bir zihniyet meselesi, bir ufuk, bir vizyon meselesi. biz mevcut olanla ancak sefalet endekslerinde rekora koşuyoruz.
    filistindeki çocuğa yardım etmemiz için bizim kendi çocuklarımıza yardım etmemiz gerekmiyor hep birlikte yoksulluğa evrilelim noolmuş?
    hazır suriyeli dolmuşken ve filistinlilerde gelsinken yemenlileri mi ayıralım şimdi? sırada kim-ler var? hepsi gelsin. hepsi kardeşimiz. hepsi ülkesini bıraksın gitsin başka ülkelerde mülteci olsun, ağaç altında uyusun, üç kuruşa çalışsın değil mi ama? ingiliz gelip tatil köylerimizde kalsın. filistinli/suriyeli/yemenli bulaşık yıkasın. türkler de ucuz ekmek kuyruğunda sıralansın.
    bugün coğrafyanın haline bakınca kutsal kitapların akıl vurgusunun kıymetini daha iyi anlıyor insan. kudüsü kaybetmek kader mi?
    değil tabii.

    • cemal enginyurta troller maaşı 147.000 tl diye sataşmışlar.
      bu trollerde hiç vicdan yok cidden.
      o da şöyle cevap vermiş;

      “Ben emekli milletvekiliyim. Benim gibi emekli olan milletvekilinin maaşını 65 bin liraya çıkarttılar ama milletvekiline bu zammı yapan iktidarın emekliye 7 bin 500 lira maaş vermesi reva mı? Fakat nasıl bir ülkede yaşadığıma şaşırdım. Bana ak troller, solcu troller gerekli gereksiz ne kadar zevat varsa yazamaya başladılar ‘Cemal Enginyurt’un maaşı 147 bin liraymış’ diye. Arkadaş bu maaşı yalnız ben almıyorum, halen emekli olup da TBMM’de milletvekilliği yapan yaklaşık 300 vekil alıyor. Maaş artışı da AKP ve MHP’nin teklifiyle yapıldı. Cemal Enginyurt olarak diyorum ki ‘Ben bu maaşı alırken emeklinin bu haline vicdanınız sızlamadı mı?’ Bunların maaşını 7 bin 500 lirada bıraktınız diye isyan ediyorum. Ama adam yazıyor, ‘Cemal Bey, 147 bin lira alıyorsun, nasıl rahat yiyor musun?’ Arkadaş sadece ben almıyorum, bütün milletvekilleri alıyor. Gece yarısı bu maddeyi AKP koydu. Ben eleştiriyorum bunu. Emekliye seyyanen 8 bin lira verilmedi ama emekli milletvekiline 4 bin 330 lira verildi. Buna vicdanınız nasıl müsaade ediliyor?”
      “Kızılay Başkanı 310 bin liranın üzerinde, Tarım Kredi Kooperatifi’nin eski başkanı maaşı 200 bin liranın üzerindeydi. 5 maaş, 10 maaş alanlar var. Ama maalesef Türkiye’de her konuda milletvekili öne çıkarılarak aslında milletvekili üzerinden siyaset yıpratılıyor”

      milletvekillerimizi ve siyasetimizi yıpratmayalım, bir de utanıp sıkılmadan saray harcamalarını dillerine dolarlar şimdi, vicdan dersi vermeye kalkarlar üstüne
      oysa
      daha adil bir dünya mümkün-müş, öyle diyorlar.
      adaletin kitabını yazanlar bilecek herhalde,
      emeklilerin bilecek halleri yok ya da askeri ücretlilerin ya da diğerlerinin…

  6. T.C siyasetinde yeni natan yahular türemiş gibi geliyor bana bu dönemde.
    Sağ gösteriyormuş gibi gösterip…
    (Sağ gösterip sol vurmak idi bu bir zamanlar ☹️) sol kolunu bile kaldıramamak😯!
    Bir partiyi muktedirler için yedek kulübe yapmaya çalışıuor! görünüp,
    Tümden yok etmenin planlarını uyguluyor ileri bir zeka!!
    Daha dün destekleriyle seçtirdiklerine,
    muhalif oldurmaya çalışan bir cinkafa🤔!
    Çok şükür ki;
    Fifti fifti kadın erkek eşitliğine inanan😂😂😂😂 özgür bir siyasetçi miz var artıkın🤗
    Yani…
    Yarısı meral,
    Yarısı özgür🤗.

  7. “Kardeşim Abdullah” 2018’de muhalefetin ortak adayı olmak için tarzına uygun çabalar gösterdi ya, işte o zaman gül olmaktan istinkaf etti. Cumhurbaşkanı adayı gösterildiğinde sevinçten ağlamıştım. Tayyip Beyefendinin risk alarak cumhurbaşkanlığına taşıma cesareti gösterdiği “kardeşim Abdullah” muhalefetin taktik adayı olmayı bu milletin ağabeyi olmaya tercih etti. Ben “kardeşim Abdullah”ın Ümmet’in hayrına bir faaliyet içerisinde olacağına inanmam. O toplama-çıkarma hesabından başka bir şey yapmaz.

  8. Aaaa…!
    Abdullah Gül sahiden yaşıyor mu !
    Hayret , ben hiç farkında değilim!
    Bu arada ne var ne yok diye yorumlara baktım ; hepsi de
    gerçekten birbirinden şahane!
    Filistin meselesine gelince ; dünya tribünlerden arenadaki vahşeti seyrediyor, tepki gösterenlere gelince ; ” Onlar ki laf ile aleme verir nizamat , binbir teseyyüp bulunur hanelerinde ” !

  9. Barış için sanayi sitesi yada toki evleri kesmez Natanyahuyu bundan sonra.
    Ortadoğu da kalabilmenin, varlığını sürdüre bilmenin yolunun,
    Onun bunun köpeği olarak değil!
    Devlet! olabilmekten geçtiğini çakozlamış🤔; “tüm Filistin lileri katletmek bahasına!”
    Bedelini de belli ki Natan efendi ödemeye ve cani cahraman olmaya aday olarak hazır😡
    Umalım ki, tüm Filistin lileri katliam yapıp yok etmek gibi aptalca ve şizofrence bir duruma dönüşüme uğramamış olsun😡.
    Son tahlilde:
    Bunlar kendi s.diklerini bırakıp işaretledikleri noktalara,
    -önce birer idlip kulübesi dikmek,
    -tankların borularını telavive doğrultmak,
    -gazze vadisine bm her ne işe yarayacak bir birlik konuşlandırmak,
    -sahra hastanelerini tüm güneye yapmak,
    -sonra masayı Kudüs’te KURMAK!
    “FİLİSTİN DEVLETİ İLE İSRAİL DEVLETLERİNİ BU MASANIN BİRER UCUNA OTURTMAK!”.

  10. En büyük eksikliklerimizden bir tanesi de yakın tarihimizi bilmememizdir.
    Özendiğimiz ama nelerine özenmemiz gerektiğini bilmediğimiz Batılılar, ne kadar aleyhlerinde de olsa tarihlerini doğru yansıtıyorlar. Tarih, bir bakıma ibret almak için okunur; yalan ve yanlış yazılan tarihten ibret alınamayacağına göre, okutulan tarihle akıntıya kürek çekiyoruz.
    Kimi aklıevveller, Filistin konusunda Sultan Abdülhamit’e iftira atarak mahut toprakları Yahudilere sattığını ileri sürüyor. Halbuki Sultan Abdülhamit Han Filistin topraklarını vermediği için tahtından indirilmiş mazlum ve mağdur bir padişahtır.
    Devlet-i Aliyye (Osmanlı Devleti) borç içinde kıvranırken, Yahudi ileri gelenleri, bu borçları Filistin topraklarının karşılığında kapatabileceklerini söylüyorlar. Sultan, “Şehit kanıyla alınan toprakların bedelinin olamayacağını ve asla satılamayacağını” söyleyip gelenleri kovar.
    Siyonist Yahudiler boş durmazlar, Avrupa’nın çeşitli merkezlerinde konferans üzerine konferanslar düzenlerler. Bu konferansların amacı dünyanın muhtelif yerlerinde bulunan Yahudilerin Filistin’e göçlerini sağlamaktır.
    Avrupalılar gerçekte Yahudiler’den nefret ederler ve onları, Peygamberlerini öldüren (Hıristiyan inancına göre) lanetli kavim addederlerdi. Avrupalılar, Yahudiler’den kurtulmak için, Siyonistlerin bu projesini desteklediler.
    Hitler Almanya’sı ise, Yahudi cadı avına çıkarak bu projeyi destekleyen en önemli ülke oldu.
    O topraklar bize ait iken, bir kısım Filistinli’nin sahip oldukları toprağı satamasınlar diye, Sultan Abdülhamit Han ne yaptı biliyor musunuz? Tehlikeyi sezdi ve önlemini aldı; baştan başa tüm Filistin topraklarını satın alarak ‘Memalik-i Şahane’ye tapuladı. Böylece hiç kimse, bir karış toprak satamadı.
    Sultan’ı tahtından indirip sürgüne gönderdiler; iktidarı ele geçiren İttihat ve Terakki sergerdeleri (kötülük önderleri) bütün bir ülkeyle birlikte, Padişah’ın şahsi mülkünü de peşkeş çektiler.
    Birinci Büyük Savaş’tan sonra, o yerler İngilizler’in eline geçti. İngilizler’in desteğiyle Filistin toprakları üzerinde İsrail devleti kuruldu (1948), Müslüman ülkeler arasında İsrail’i ilk tanıyan devlet Türkiye oldu (1949).
    İkinci Büyük Savaş’tan sonra ise, İsrail’in hamiliğine ABD soyundu.
    Uluslararası tüm resmi platformlarda iki bağımsız devletli çözüm şekli kabul edilmesine rağmen, bu durumun kuvveden fiile çıkarılmasına asla müsaade edilmedi. İsrail, sürekli Müslüman kanı dökerek adım adım Filistin topraklarını işgal etti.
    Osmanlı’nın elinden çıktığı günden beri o topraklar bir gün olsun huzur yüzü görmedi.
    Zira İsrail hiçbir gün devlet gibi davranmadı; terör örgütleri gibi davrandı ve tipik örneğini bugün gördüğümüz şekliyle tam bir terör devleti oldu.
    Sürekli terör estirerek, Filistinlileri öldürdü. Onları yurtlarından sürerek yerlerini işgal etti ve etmeye devam ediyor.
    7 Ekim 2023 itibarıyla kelimenin tam anlamıyla soykırıma girişti; bu gidişle Gazze’de taş üstüne taş bırakmayacak.
    Tüm dünya, hunharca işlenen bu katliamları izlerken, kendilerini medeni, hürriyetin ve insan haklarının timsali gören ülkeler, İsrail’in vahşetini destekliyor ve yanında yer alıyorlar.
    Dünyanın yarısını teşkil eden diğer ülkeler ise, bana dokunmayan yılan bin yaşasın gafleti, dalaleti ve dilsiz şeytan olma yarışı içindeler.
    Sadece Türkiye ve Başkan Erdoğan, dünyayı ayağa kaldırmak için yırtınıyor, çabalıyor, haykırıyor.
    Zalimler için yaşasın cehennem!

    • “Halkın tarihini bilmeyen özünü bilmez/
      Özünü bilmeyen söyleyen sözünü bilmez!
      Pınarın sefalısından içer hayvan suyu/
      Pınarın gözünü bilmez!”
      B.V.

  11. Dünyada siyasetçiler olmazsa savaş falan olmaz. Netanyahu’yu
    Biden şımarttı.
    Şu an israilin Gazze’deki yaptiğı uygulamaları bizde 7 yıldır devam ediyor. İsrail bebek öldürüyor.
    Yeterki siyasetçilerin eline fırsat geçmesın. Bidenı merhametli zannederdık, fakant netanyahudan daha zalim çıktı. Yahudiler ve diğer halklar birleşip protesto edince. Bugün ABD de Yahudilerın cani tehlikedeymış gibi binlerce özde deği sozde yahudilerin cangüvenikleri koruma gösterisi yaptılar.
    Diğer taraftan yahudi bariş aktivistlerde örgütleniyor.
    Ama silah tüccarlarına kimse güç yeterimiyor.

  12. VİCDANİ OLMAYAN MUHALEFET

    Şu muhaliflik nasıl bir şey vicdan dahil bütün insani duyarlılıklarından sıyırılıyorlar. Televizyonlarda gazze de 5 bine yakın çocuğun öldürüldüğünü görmüşler mutluluktan havaya uçuyorlar. Sanki şöyle demişler ” ey israil çocukları ve kadınları öldürüyorsun ne güzel, ama bizim bu işe katkımız yok, bize de görev ver biz de bu katliamın ortağı olmak istiyoruz” İsrail de onlara “tabi siz de katliama ortak olabilirsiniz, ülkenizdeki gazete köşelerinde ve sosyal medyadaki hesaplarınızda, siyasi iseniz kürsüde bize yönelik olumsuz algıyı kıracak, propaganda yapabilirsiniz. 12 bin kişinin öldüğü bu vahşi cinayeti sululuklarınız, çarpıtlamalarınız ve ahlaksızca ama ama diyerek sizin gibi düşünenlere ” israil haklı” dedirtebilir, düşünmeyenlerin ise sulandırmalarınızla zihnini bulandırabilirsiniz. Onları köşelerinde görüyorsunuz insani duyarlılıkla bir şeyler yapma çalışan bireylerle dalga geçiyorlar, portakal bıçaklıyorlar diyorlar, kola döküyolar diyorlar. starbucklarda yapılan eylemleri tii ye alıyorlar. 12 bin insan öldü ulan alçaklar. HAla bunun üzerinden siyasi hesap görmeye çalışıyorlar. Hemde ilkokul 2 sınıf seviyesinde boktan idolejileri ile.

    Başka bir konu da şu; Dün akşam bir insan diyemiyeceğim şey, mecliste ” ey akp sakın ola üç beş milyar dolara bu gazzelileri ülkeye almaya kalkma, filistin davasına ihanet etmiy olursun. gevşek gevşek de gülüyor, daha önce yaptın çünkü diye. Ona göre benzer soykırımdan kaçan suriyelileri almamalıymışız, avrupa para verdi diye almışız. Şimdi de gazzede hergün katledilen kadın ve çocuklara siz orada ölün aman toprağınızı terketmeyin yoksa gazzeyi kaybedersiniz diyecekmişiz. ulan vicdansız sen karını çocuklarını göndersene onlar ölsün orada, niye ümmetin 100 yıllık davasını zavallı kadın ve çocuklara yüklüyorsun. Herkes tutturmuş israilin gazzeyi boşaltma planından bahsediyor ve gazzelilere akıl veriyor yerininizi terketmeyin diye. Ulan küdüs işgal edilmiş ne gazzesi. Bence eğer isterlerse gazzeden kadın çocuklar acilen boşaltılmalı, Türkiye ye gelirlerse de başımızın üstünde yeri var. Nasıl olsa onların yerine Türkiyeden gidecek saadet partili çokmuş. Ekmeğimiz bölünecekmiş, gazze israilini olacakmış geçin bunları efendim. Kudüs gitmiş 50 yıldır kurtaran yok üç beş gariban kadının çocuğun kanını masaya sürmenin vicdanla ne alakası var. Yine sinirden meramı mı anlatamadım ama kalbi olanlar anlayacaktır. Ne mutlu okuyup anlayıp mucibi mustakilce amel edenlere, ne kadar yazıkki ne idi, ne oldu ve daha ne olacağını bilemeyen muhaliflere.

  13. Demokrasinin ve anayasanın rafa kalkması ile birlikte ülkemizin de sesi soluğu kısıldı. Artık etkili bir Türkiye yok maalesef. Ülke liderliğini kimse ciddiye almıyor. Çünkü arkasında güçlü bir ülke ve millet olmadığını biliyorlar. Tüm dünyanın başkentleri protestolarla inlerken ülkemizin sokaklarının boş olduğunu, sokağa çıkanların gazlandığını bizden iyi biliyorlar. Bu ortamda çıkan cılız sesler de sönük kalıyor. Etkisi yok maalesef. İktidar, taraftarları boş bulunup İsrail elçilikleri önüne toplanınca hemen uyandı, gazladı onları seslerini kesti önce, sonra da emirle Atatürk havaalanına topladı durumu kurtarmak için. Yoksa kendisinin de meydana çıkacağı yoktu. Hiç bu kadar düşmemişti ülkemizin profili. Despot ve otokrat yönetim ülkenin itibarını maalesef iki paralık etti. Hayır değil diyenler tabloya baksınlar. Daha önce one minute denince bir etkisi oluyordu. Bir ayda 11 bin Filistinli öldürüldü, 5000’i çocuk. Kimsenin sesi soluğu çıkmıyor. Çıksa da dediğim gibi etkisi yok. Sokağa çıkanları da gazlıyorlar, kendileri gibi herkesin susmasını istiyorlar.

    • İsrail’in zehirli propagandaları çöküyor. Ortadoğu’da tek demokrasi ve tek uygar ülke olduğu yalanı bütün dünyada artık işlemiyor. İnsanlar sokaklara dökülüyor. Batı devlet düzenlerinin sessizliğini Batı sokakları bozuyor.

      Berlin, Londra, New York, Barcelona… Hepsinde yüzbinlerce insan yürüyor. Gazze’deki katliam ve barbarlığa dur diyor. Filistin bayraklarıyla protesto ediyorlar Siyonizmi. Egemenlerin düzenleri işlevsizliği ifşa oluyor. Sokağın vicdanı ve toplumun vicdanı tepedekilerin suratlarına çarpıyor.

      Bütün Batı egemen siyasi ve egemen medya düzeni şaşkın! Güç, egemenlik ve sermaye yetmiyor İsrail’i temize çıkarmaya. Antisemitizm propagandalarıyla Avrupa’da oluşturulan sessizlik, şimdi İsrail’e karşı ses ediyor. Bu ses, Antisemitizm de değil. Irkçı hiç değil. Yahudilere karşı da değil.

      Bu ses, Gazze’nin yanında yer alanların sesi. İsrail vahşetine karşılık veren ses. Siyonizmin bebek katliamlarına dur diyen ses. İnsanın, vicdanın, adaletin, evrensel bilincin, insan doğasının sesi.

      Gazze bu seslerle beraber artık bütün dünyanın meselesidir. Siyonizm’in köleleştirme ameliyeleri bu sesle beraber bozulmaya başlıyor. Dünya üzerinde kurulan Siyonist güç hegemonyası, bu sesle büyüsünü kaybediyor. Katil oldukları ortaya çıkıyor. Barbar oldukları ortaya çıkıyor. Son teknolojileriyle son vahşiler oldukları ortaya çıkıyor.

      Siyonizm’in vahşetine başkaldıranlara, Batı’nın vicdanlı sesleri selama duruyor! Gazze direnişi, bütün dünya vicdanlarını ayaklandırıyor.

    • Enderciğim senin yorumlarını okuyunca Bediüzzamanın şu yazısı aklıma geliyor…
      Muhali taleb etmek, kendine fenalık etmektir….
      Zerratı günahkârlardan mürekkeb bir hükûmet, tamamıyla masum olamaz. Demek nokta-i nazar, hükûmetin hasenatı seyyiatına tereccuhudur. Yoksa seyyiesiz hükûmet muhal-i âdidir. Ben öyle adamlara, anarşist nazarıyla bakıyorum. Zira onlardan birisi -Allah etmesin- bin sene yaşayacak olsa, âdeta mümkün hükûmetin hangi suretini görse, hülya ile yine razı olmayacak. Şu hülyanın neticesi olan meylü’t-tahrib ile o sureti bozmağa çalışacak.
      Münazarat – 17

      • Bediüzzaman o sözleri Atatürk hükümetleri için söylemiş belkide, yoksa Menderes hükümetleri için mi söylemiş!

        • Bediüzzaman bu eseri 1910_1911 li yıllarda yazmış..meşrutiyete karşı olanlara ve Meşrutiyet yönetiminde iktidardan rahatsız olanlara karşı verdiği bir derstir..her döneme hitap eder…şu dönem veya bu döneme hitap eder diyemeyiz.bu gün içinde geçerli yarın içinde…

    • Filistin’de 12 bine yaklaşan ölü sayısı karşısında aciz aciz otururken..
      Dünya devletleri, bu katliama, bu soykırıma açıkça destek verirken..
      “Hukukun üstünlüğü endeksinde, Türkiye kaçıncı biliyor musunuz” hokkabazlığı ile üç kişi üzerinden “Türkiye’de hukuk yok” algısı oluşturmaya kalkışanları iyi tanımalıyız..
      “Katliama sessiz kalanların, Türkiye’ye hukuk dersi vermeye hakları yoktur” diyemeyenler..
      Dahası, Türkiye’yi “Hukuk yok” diyerek suçlamaya kalkanlar..
      İşlenen suçların da, bilerek veya bilmeyerek ortaklarıdırlar..
      Üç kişiyi, üç gün fazla cezaevinde tutsanız ne olur?
      Üç kişi, üç gün fazla cezaevinde tutuldu diye, Türkiye’de hukuk yok ise..
      12 bin kişinin göz göre öldürüldüğü ve öldürülmesine sessiz kalındığı dünyada, hukukun olduğunu kim söyleyebilir?
      Ki, onlar “Hukukun üstünlüğü endeksi”nde birinci sıradalar da, biz 130. sıradayız?

      • Siz adaletli değilseniz ve bunu açıkça itiraf ediyorsanız, üç kişi üç gün yatıversin canım diyerek, ki üç gün değil yıllarca yatıyor insanlar içerde, adalet talep etmeye hakkınız da yok. Yine itiraf ettiğiniz gibi özgür dünya protesto ediyor, siz edemiyorsunuz. Bundan da utanç duymanız lazım. Hiç bir moral üstünlüğünüz kalmamış, bu yüzden ciddiye alınmıyorsunuz. Bunları tekrar etmek hoşunuza gitmiyor ama busunuz. Bize boş propaganda yapmayın, hukukta adalette insan haklarında ve hemen her alanda sınıfta kaldınız.

Yoruma kapalı.