CB Erdoğan Gazze konulu zirve için Suudi Arabistan’a gidiyor.. Umutları kırmak istemem ama…

16
Reklam

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, orada toplanacak olan İslam İşbirliği Örgütü’nün 8. Olağanüstü zirvesine katılmak üzere, bugün, Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’a gidiyor. 

İslam İşbirliği Örgütü‘nün (İİÖ) bu olağandışı zirvesi Filistin’de yaşananlar konusunda.

Örgütün kuruluşu da yine böyle bir olay üzerineydi.

Bir Musevi radikal, Kudüs’teki Mescid-i Aksa’yı yakmaya kalkışmış ve bu olay İslam dünyasında büyük tepkilere yol açmıştı. 

21 Ağustos 1969 tarihinde meydana gelen olay sonrasında, Suudi Arabistan kralı Faysal İslam dünyasını harekete geçirme girişimini üstlenmiş ve Mescid-i Aksa’yı yakma olayından bir ay sonra, 25 Eylül 1969 tarihinde, ülkesinin o zamanki başkenti Cidde’de faaliyete geçmek üzere, sonradan İİÖ adını alacak İslam Konferansı Örgütü’nün (İKÖ) kurulmasına öncülük etmiştir.

Kral Faysal, 1973 yılındaki Arap-İsrail savaşında –Yom Kippur Savaşı– ABD’nin İsrail’e maddi ve manevi destek vermesi üzerine de, petrol üreticisi ülkeler örgütü (OPEC) üzerindeki etkisini kullanarak, savaşta İsrail’i destekleyen ülkelere petrol satılmamasını sağlamıştı.

Petrol ambargosu Batı’yı sarsmıştı.

Suudi Arabistan’ın tarihinde, hem İİÖ’nün kuruluşuna öncülük etmek gibi, hem de Filistin davasına petrol silahını kullanarak sahip çıkmak gibi önemli girişimler bulunuyor.

Reklam

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İİÖ zirvesine katılmak üzere Suudi Arabistan’a gitmesinde bu tarihi geçmişin etkisi herhalde olmuştur.

Özbekistan’dan dönerken, uçakta görüş açıkladığı gazetecilere, zirvenin ana konusunun Gazze’de yaşananlar olduğunu söylerken, Cumhurbaşkanı Erdoğan, orada görüşeceği İslam dünyası liderlerine İsrail’e karşı işbirliği teklifi götüreceği izlenimini de verdi.

Bizim gazeteler, zirveye katılacağını son anda açıklamış olan Suriye devlet başkanı Beşşar Esad’la görüşme ihtimalini daha fazla önemser görünüyor. Erdoğan ile Esad Suriye’de iç savaşın çıktığı 2011 yılından bu yana hiç karşılaşmadılar. O arada iki liderin birbirleri hakkında pek çok kez olumsuz görüşler açıkladıkları da biliniyor.

Mısır devlet başkanı Abdülfettah el-Sisi ile de benzer bir durum vardı ve Erdoğan ile el-Sisi Katar’da yapılan Dünya kupası sırasında el sıkışıp görüşmüşlerdi.

“Neden bu defa da Esad’la görüşmesin?” diye düşünülüyor olmalı.  

Gazze’de çok sayıda çocuk ve kadının da can vermesine yol açan İsrail saldırılarını durdurma kararlığını, Riyad’tan dünyaya bir kez daha  duyurma amacında olduğunu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçak konuşmasından anlıyoruz.

Hamas’ın, elinde tuttuğu rehinelerin serbest bırakılmasına karşı İsrail cezaevlerindeki Filistinli tutuklu ve mahkumların salıverilmesine razı olduğunu, bütün dünya da, bizler gibi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Özbekistan dönüşü uçakta yaptığı konuşmasından öğrendi.

Şimdi iş Hamas ile İsrail’in bu konuyu görüşmelerine kalmış görünüyor.

Reklam

Aralarından bazıları İsrail’i diplomatik olarak tanımış olan İİÖ üyesi ülkelerin, bu yakınlıklarını arabuluculuk için kullanmaları da düşünülmüş olabilir.

Düşünülmüşse ve bu konuda bir beklenti oluşmuşsa, bu durum bana pek uygulanabilir gibi gelmiyor.

Sebep, arabuluculuk yapabilecek durumundaki ülkelerin neredeyse hepsinin, İsrail ile ilişkileri samimi olsa da, Hamas’a karşı tutumlarının düşmanca olduğu gerçeğidir.

Mısır başta olmak üzere, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve diğer Körfez ülkelerinde Hamas’ın Filistin şubesi konumunda bulunduğu Müslüman Kardeşler bir ‘terör örgütü’ olarak değerlendiriliyor.

O ülkelerde Müslüman Kardeşler örgütüne mensup olduğundan kuşkulanılan kişiler, bazen sorgusuz sualsiz, cezaevini boyluyorlar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, Hamas’ın ve dolayısıyla Müslüman Kardeşler’in ‘terör örgütü’ olmadığı, Hamas militanlarının birer ‘kurtuluş savaşçısı’ olduğu görüşünde.

Riyad’ta bu çelişkili görüşlerle nasıl bir ortak noktada buluşulabilir?

İki taraf da, bir arada bulunmanın verdiği kolaylığı kullanarak, birbirlerini ikna etmeye çalışacaktır.

Benim zirveden Gazze ile ilgili güçlü bir ortak politika çıkmasından kuşku duymamın sebebi işte bu görüş farklılığı…    

Görebildiğim kadarıyla, İsrail, sorunun Gazze ve Hamas sorunu haline dönüşmesinden aldığı cesaretle savaşı fütursuzca yürütebiliyor.

[Sorun, en başlarda ‘Arap-İsrail sorunu’ olarak biliniyordu. Yasir Arafat’lı yıllarda sorunun adı ‘Filistin-İsrail sorunu’ haline dönüşmüştü. Şimdi de, sorunun yeni adı ‘Hamas-İsrail sorunu’ oldu. İsrail zaman içerisinde karşısındaki cepheyi böylece hayli küçültmeyi başardı.]

Umarım, benim olumsuz beklentime rağmen, Riyad’taki zirveden savaş çılgınlığını sona erdirecek olumlu bir sonuç çıkar.

ΩΩΩΩ 

Reklam

16 YORUMLAR

  1. İslâm ülkelerinin yöneticileri fetulla’dan farklı değiller. Tarihî figürlere gidersek, İslâm toplumlarının yöneticileri Abdullah bin Übeyy’in kopyası, klonlanmış tipler. Bunların içinde İslâm’a Netenyahu kadar düşman olanlar bile vardır. Tanrıları ABD’dir. ABD’ye taabbütleri ayaklara dolanıp yaltaklanan dört ayaklılara benzer. İsrail Gazze’yi kazısa, geri dönüşüme gönderse, mesela Brezilya, Güney Afrika, Venezuella…harekete geçebilir, ama İran, Mısır, Suudi Arabistan gibi ülkeler harekete geçmez. Gazze’den yükselen çığlıklar taşı çatlatır, oltalı yöneticileri kımıldatmaz. Gazze Ümmet’in vicdanıdır ve bu vicdan yoğunlaşa yoğunlaşa İslâm toplumlarının başlarındaki enfeksiyonlu yara kabuklarını atacaktır. Riyad’daki toplantı ve benzerleri Erdoğan’ın sesini duyurması için fırsattır, ama diğer lider taslaklarının yönettikleri toplumları uyuşturmalarından başka bir işe yaramaz.

  2. İslam işbirliği teşkilatından Filistin i destekleyen güçlü bir kararın çıkmasını ümit ediyorum. Ama zalim saddam Halepçeye kimyasal yağdırıp beşbin Kürdü katlederken de İslam Konferansı toplantı halindeydi ve bir satır bile açıklama yapmadılar. İnşallah Gazze için iyi bir karar çıkar.

  3. -“Katliamın durması için!” Elinden ne geliyorsa yap!
    -“Saldırgan İsrail ile mazlum Filistin lilerin varlık yokluk mücadelesi “ dir bunun adı!
    -“Kendi toprağından VATANINDAN! sürülmek istenilen bir toplumun çığlığını duymak!” tır insan olmanın ilk şartı!
    SEN NE YAPABİLİRSİN:
    Bir masa, bir sandalye ve konuşacak, ANNATACAKSIN her bişeyi😡. Katliama izin vermiyoruz!!!! diye haykıracaksın😡😡😡!
    Esed ne yapabilir:
    Dünyanın gözünün içine baka baka👀,
    HADİ HEMŞERİM, DOOOORUUU GİT TAYYİP AMCANIN YANINA!; live yazan tüm camera lara BAKA BAKA👀👀👀👀🤗.
    Ve de ki;
    “Biz komşuyuz!
    Aynı bölgede aynı havayı solumaya çalışıyoruz!
    Birileri gelip bizi birbirimize düşünüyor!
    Sonrada sürüden ayırdığının BOĞAZINDAN DİŞLİYOR!!!”
    YeteEEERRRRRR!!!!
    diyeceksin o kadar😡!
    (Gerisini amcan halleder🤗).

    • Türkiye’nin İsrail barbarlığına karşı, Katar, Cezayir ve Tunus gibi birkaç güzel istisna dışında bölgemizde güçlü bir duruş sergileyen tek ülke olmasının sebebi sahte değil, gerçek bir savaşın tarafı olmasından kaynaklanıyor. Mahmut Abbas’ın tahta silahlarla askeri geçit töreni yaptırdığı uyduruk bir yapı değil, başkenti Kudüs olan bağımsız ve gerçek bir Filistin Devleti’nin kurulması Türkiye için bir devlet politikası durumunda. Türkiye, Filistin davasına ne İran gibi yayılmacılık zaviyesinden, ne de kendi halkını zapturapt altına almak maksadıyla yaklaşıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, sahici bir kavga veriyor.

      Yalnız Filistin’de mi?

      1960 darbesinin ürünü olan Anayasa Mahkemesi’nin tüm yargı süreçlerini görmezden gelip bir terör hükümlüsünün tahliye edilmesi kararı vermesine yaptığı itirazda görüldüğü gibi Erdoğan, Türkiye’de hukuk adına da sahici bir kavga veriyor.

      Erdoğan bu karara direnen Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin haklı duruşunun yanında yer alırken, karşı tarafta gezi terörüne destek veren tüm darbeci yapılar toplanıyor. Ömrü vesayete karşı mücadeleyle geçen Erdoğan’ın etrafından çıkan çatlak sesler ise şaşırtıcı değil.

      Davos’ta İsrail’e “dur” dediğinde “şimdi yandık” diyenler kimse, İstanbul Gezi terörüne teslim olduğunda “eylemcilere kulak ver, anlayışla karşıla” diyenler kimse, bugün demokrasi ve insan hakları perdesiyle “Yargıtay’a dur de” diyenler de aynı kişiler. FETÖ’ye yönelik operasyonları etkisizleştirmek için “KHK’lılara zulüm var bayrağı” altında toplananlar çok geçmeden soluğu CHP’nin himayesinde kurulan particiklerde almışlardı.

      Menderes’ten bu yana edindiğimiz en önemli tecrübe, vesayetçilerle korkarak, geri çekilerek ya da karşıtına öykünerek mücadele edilemeyeceğidir. Böylesi sahte kavgaların da artık sonu geldi.

      • Anayasa maddelerinin birine giriyor ise konu (sade vatandaş, bir kurum, tüzel kişilik, kadın erkek yada çocuk)
        YAZ KIZIM!… der AYM ve iş biter!🤗.
        (Bunun lamı cimi yoktur, sonrası AİHM!)
        AYM kararı bu cepheden sorunlu mu bulundu? (Durum bu gibi geliyor bana)
        Çözüm yeri:TBMM dir!
        yasanın eksik tuğlası varsa onu koyarlar! (Son konan tuğla sayılmaz!).
        Ülkenin iç sorunları küçük çıkarlar yada ucuz hesaplarla halledilemediği gibi, dışarıyı da olumsuz etkiliyor😡
        -cds düşmüyor! Para yatırım girmiyor! İhracat için hammade üretilmiyor! Onca hastane köprü yol tünel yapılmış turizme çevrilemiyor! Tasarruf HİÇ yapılmıyor😡!
        -Bizim herhangi bir ülke safında (batı yada çin-rus-iran) durmamız GEREKMİYOR!!!!🙂
        Son söz: böyle kişilerle örgütlerle (fetöymüş hammasmış basmasmış kalkmasmış..) işimiz olmaz bizim.
        48 saatte biter bu işler istenirse!
        Ama bizim niyetimiz üzüm yemek olmalı;
        Biz bu bölgede köprüyüz!
        Sınırlarımızı 100 km etki alanı içererekten korumalıyız!!
        İsrail tüm ülkeyi kontrolü altına mı almak istiyor?
        Çözüm:önce benim VATANDAŞIM (musevi arap Filistin li Hristiyan Müslümanlar vs diye) ! BAŞLAMAYI ÖĞRENSİN ÖNCE: öğretmenin yolunu bulacaksın!
        Sonra istersen çağır Özgürü Merali kur sofrayı kap çorbayı🤗🤗🤗.

        • Bu zulüm payidar olmaz. Arşa yükselen bu ahlar yerde kalmaz.

          Ne gariptir ki 1940’lı yıllarda uğradıkları zulüm karşısında literatüre “soykırım” tanımını yerleştiren Yahudiler, şimdilerde daha vahşi bir tarzda adeta “soy kazıma, soy kurutma” denebilecek “soykırım” yapmaktadırlar. Kendilerine bu konuda “dur” demek yerine ne yazık ki Amerika’da Kızılderililere, Afrika’da siyah derililere soykırım yapan uygar (!) Batı toplumu tanklarıyla, toplarıyla, tüfekleriyle, uçaklarıyla, gemileriyle destek olmakta; suç ortaklığı yapmaktadırlar.

          Elbette ki İsrail, ABD ve diğer destekçi ülkelerin içinde masum sivillerin, annelerin, hastaların, çocukların öldürülmelerine, hastanelerin, camilerin, kiliselerin ve okulların kasıtlı olarak bombalanışına üzülen vicdan sahibi insanlar da vardır.

          Ne Hamas’ın, ne İsrail’in ve ne de bir başkasının zulüm yapmasına razı gelebiliriz. Zulüm ilanihaye ( sonsuza kadar) devam etmez. Bu da etmeyecektir !

          İsrail, ABD ve destekçilerinin tarih sahnesine yüzüstü kapaklanışı, dünya vicdanı ile yüz yüze kalışı çok yakındır.

          Ölümün son olmadığını bilen bir milleti yenemezsiniz! LA GALİBE İLLALLAH

  4. İsrail-Filistin-Gazze üzerine herkes Amerikan planını merak ediyor değil mi?
    Şu;
    İsrail zulmünden kaçan ve onlara ‘yer açan’ Gazzeliler için Arap/Körfez parasıyla kurulacak mülteci kampları. Kendisiyle uyumlu hareket edecek bir Filistin yönetimi. Yeniden inşanın bu politikayı destekleyecek ülkelere peşkeş çekilmesi. İran veya başka ülkelerin Hizbullah-Hamas’a uzanan ellerini kesmek. İsrail’in alana tam hakimiyetini sağlamak.
    Kabul görüyor mu?
    Hayır…
    Orta-uzun vadeli plan hiç aramayın, o zaten yok.
    Bütüne bakıldığında görülüyor ki, Batı bölgedeki en ciddi stratejik kayıplarını yaşıyor ve bunları elinde tutma/yönetme kabiliyeti de sakatlanmış halde…

  5. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın, Doha yönetimine açıkça “El Cezîre’nin Gazze’yle ilgili yayınlarında tonu düşürün!” şeklinde telkinde bulunduğu basına yansıdı. El Cezîre’yi bizzat fonlayan ve yayın politikasının ana çizgilerini de belirleyen Katar hükümeti, elbette bu talebi kulak ardı etti. Ancak Amerikalı Bakan’ın, İsrail’in işlediği insanlık suçlarının engellenmesine dair çaba göstermek yerine, bu suçları dünyaya duyuran bir yayın organının sesini kısarak hakikati susturmaya çalışması, “modern” dünyanın “basın özgürlüğü” adıyla diline doladığı helvadan putu ilk fırsatta yediğini gösteren bir ibret tablosu olarak akıllara kazındı.

  6. Konu hepimizin her gün içini adeta kanatan ve bir aydan beri halkı da kan ağlayan Filistin meselesi olduğu için dikkatli olmaya çalışıyorum .
    Son zamanlarda islam ülkeleri arasında bu tür zirveler adeta moda oldu, bildiğim kadarıyla yakında Istanbul’da da bir zirve olacak .
    Bizimkiler zirve yaparken Israil de dünyanın gözünün içine baka baka zırvalarına devam ediyor !
    Işimiz Allaha kaldı ama Allahü Tealanın da ne zaman ne yapacağını bilemiyoruz , bekliyoruz ?

  7. Elon Musk doğru soruyu sormuş. Bu çatışma, her öldürülen Hamas teröristi kaç yeni terörist ortaya çıkarıyor, demiş. Binlerce insan öldürülüyor. Ve onların yakınları terörist olarak yazılacaklar bu savaşa. Bitmeyen bir çatışma. Hamas da Netanyahu da bu çatışmanın devam etmesini istiyorlardı. Muratlarına erdiler. Hamas elebaşları İstanbul’da şükür namazı kılarak kutlayıp sosyal medyadan yayınladılar. Sonra da ülkeden şutlandılar palas pandıras. Ülkemiz adına son derece zavallı bir durum. Bu savaşın tarafı haline gelmek, tarafları ve üçüncü tarafları barışçıl bir çözümde buluşmak yerine çatışmaya körüklemek, acizlik içinde hiç bir şey yapmamak, bunların hepsi çok acı, Filistin halkını yok olmaya götüren son derece beceriksiz acizlik halleri. Şu anda yapılması gereken İsraili aklı selime çağırmak, sakinleştirmek ve barışa davet etmek. Bunu yapacak kimse kalmadı. Türkiye yakın zamana kadar bunu yapabilecek bir adaydı. Ama bunu terkedip taraf olmayı tercih etti ve savaşı körükler hale geldi. Hamas’a kapısını açtı ve Filistin halkına hiç bir faydası olmayan bir yola girdi. Buradan dönülmediği sürece de savaş devam edecek, Filistinliler yok edilecek. İnsanlık adına yapılması gerekenleri kimse yapmayacak. Savaş baronları bunu istiyorlar. Türkiye de savunma sanayinde hamleler yapıyorum diyerek bu kulübe dahil oldu. Savaştan kimse fayda görmemiş. Ülkemizin Atatürk’ün yurtta barış dünyada barış ilkesinden böyle fütursuz ve şuursuzca ayrılışı ülkemizi daha fazla bu kaosların bir parçası haline getirecek.

    • sayın erdogan için pek çok eleştirim olmakla beraber her zaman onun çok pragmatist biri olduğunu da kabul ederim. yazık ki en büyük şanssızlıklarından biri seçmen kitlesi. belki kendine kalsa başta mevcut sartlarımız nedeniyle çok daha yapıcı bir pozisyonu koruyabilirdi ama kitlesi yaşananlar karşısında uzlaşmacı bir tavırla yetinmezdi diye düşünüyorum.
      tarafsız kalamazdı.
      popülist politikalar ve oy ve seçim mantığı her zaman öncelikli olmuştur,
      şimdi de öyle.
      hamasa sahip çıkınca uzlaşmacı devlet olma şansımızı kaybettik. en azından acele etmeyebilirdik, kuşkusuz filistin halkına çok daha fazla yardımcı olabilirdik günü gelecek şiddet yerini görüşmelere bırakacaktı ama şimdi yeni cephelerle iş büyüyecek görünüyor tam da bu kana susamış canilerin istedikleri gibi. batının sattığı, batıdan aldıkları silahlarla israile karşı mı durulacak yoksa kısa bir süre sonra onu bırakıp birbirleriyle mi savaşacaklar izleyeceğiz.
      araplar zirve yapadursun bakalım,
      ne büyük acılar yaşanıyor.
      coğrafyanın gerçekliği yoksulluk. bir yanda saltanat sürenler öte yanda yiyecek bulamayanlar. terör örgütleri bir kaç on dolara istedikleri kadar terörist bulabiliyorlar. adalet mekanizması çalışsa, bu insanlar yeterli eğitim alsalar ailelerine bakabilecek olsalar hiç bir gelecekleri olmadığını bildikleri çoğunu batının finanse ettiği bu örgütlere katılırlar mı?
      geri kalmışlık bir kader değildir,
      adalet mülkün temelidir,
      anlaması neden zor.

      • Meral Akşener’in fedaileri bir bir dökülüyor.
        Dün de Durmuş Yılmaz ve Bahadır Erdem gibi ağır toplar zehir zemberek açıklamalarla partiden istifa ettiler.
        Ama İyi Parti’de beni en çok şaşırtan satış Ümit Dikbayır’ınki oldu.
        Zira “Akşener’in yeğeni” diye anılan Dikbayır’a ekranda ne zaman rastlasam, Meral Hanım’a ithamlarda bulunanları dövecek gibi tehditler savuruyordu.
        Ancak şimdi bizzat kendisi Meral Abla’sına fena yüklendi… Hakkında çıkan ihale ve iş aldığı iddialarına tepki gösterirken, Meral Akşener ve ailesi ile Akşener’in özel kalem müdürü ve eşinin de banka hesaplarının incelenmesini istedi.
        Hiç şaşırmıyorum. Bu beylerin Akşener’e “abla” diye hitap ettiklerini her duyduğumda finalin böyle olacağını tahmin ediyordum.
        Öyle ya bir siyasetçi, genel başkanına kamuoyu önünde neden “abla” diye hitap eder ki?

        • bir gün “ne alaka” diye düşünmeyeceğim bir yorumunuza denk geleceğim kuşkusuz,
          belki yakında değil
          ama bir gün mutlaka(◕‿◕)

        • *******
          ….
          N’etcen beyim! “alaturka siyaset”tir bu sana,
          “Abla” der, “Reyiz”, “Madam” der oğlu der
          Bu kültürde normaldir de bu anlasana
          “Ümmetin lideri”, “deha” der daha neler neler….

          “Kainat imamı”, “şeriat dede”, tövbe tövbe!
          Bizim millet birinci, murdarın adını koymakta,
          Birbirinden farkı yok! karizmalar harabe!
          Geri kalmış herkes, birbirinin gözünü oymakta…
          ….
          *******

  8. olumlu bir şeyler varda biz mi yazmıyoruz?
    geçenlerde yapılan türk dünyası zirvesinden ne çıktı? üstelik kazakistan gözlemci statüsündeki, kktc liderini erdoğanın özel talebine rağmen kabul etmedi. filistin devlet başkanı bize karşı rum tezlerini savunurken kazakistan rum tarafında fahri konsolosluk açıyor şimdi türk cumhuriyetlerinde bile durum böyleyken
    araplarla olan kendi petrolünü bile çıkaramayan örgüt işlerinden ne çıkar?
    mısırın başında, arkasına batı desteği almış, darbe yapmış, saltanat sürmekte olan biri var, trumpın ne dediğini hatırlarsak, saltanat sürmekte olan suud ailesini kim koruyor? zaten batıya çalışmayan bu coğrafyada saltanat sürebilir mi? tahtında uzun kalabilir mi?
    bu zırvadan pardon zirveden ne umabiliriz?
    hele ki hamas araplar tarafından batıdan daha çok terör örgütü olarak görülürken.
    olan filistin halkına oluyor,
    bu liderlerden hayr gelmez.
    keşke yanılsak.

  9. EYVAH EYVAH
    Gazze olayına İİÖ ve “Yurtta ayrışma, Dünya’da çatışma” şiarı olanlar el atmışsa “vah-vah” mı demeli?
    Yoksa Eyvah Eyvah mı demeli ? Bilemiyorum.
    Gazzelieri bir de Mısır komandoları kurtarmaya kalkarsa bildiğiniz tüm duaları okuyun.
    Malum “Bir terör saldırsına uğramaktan daha kötüsü Mısır komandoların kurtarma operasyonuna uğramak.” diye bir özlü söz var.

Yoruma kapalı.