Trump ölümü göze alır koltuğu bırakmaz.. Âmâ kadın kâhin onun son başkan olacağını söylüyor…

32
Reklam

‘Baba Vanga’ adını duymuş muydunuz? Kehanetleriyle tanınanbiriydi ve 1996’da ölmeden önce yaptığı son öngörüsü Donald Trump‘ın ABD’nin son başkanı olacağına dairdi.

Fakat kehanetine daha sonra geleceğim.

CNN muhabiri, biraz önce, Donald Trump’ın uzun süre önde gittiği kritik eyaletlerde rakibi Joe Biden’in öne geçtiğini öğrenen Beyaz Saray halkının, başkanın göreve getirdiği kadronun, telaşa düştüğünü aktardıktan sonra şunu da ekledi: Pek çoğu “Bundan sonra nerede iş buluruz” derdindeler…

Bence onları daha büyük dertler bekliyor.

Trump’ı bekleyen zorluklar

Amerika’da gelmiş geçmiş 45 başkandan hiçbiri görev sonrasında yargı önüne çıkartılmadı. Richard Nixon ikinci döneminin başlarında ayağına dolanan Watergate skandalı yüzünden istifa etmek zorunda kalmıştı, ama yerine gelen Gerard Ford başkanlık yetkisini kullanarak onu affederek dokunulmazlık zırhına kavuşturmuştu.

Monica Lewinsky skandalı sırasında kendisini suçlu duruma düşüren yanlışlıklar yapan Bill Clinton, yanlışlarını kamuoyu önünde itiraf etme karşılığı yargının pençesinden kurtulmayı başarmıştı. Ona bu yolu yargı göstermişti.

Trump’ın durumu bir ilk olacağı ve Beyaz Saray’dan ayrılması bile beklenmeden yargının ellerinin yakasına yapışacağı düşünülüyor. Hakkında tam bir düzine soruşturma ve başkan olduğu için ertelenmiş pek çok dava bulunuyor. Seçimle iş başına gelmiş New York’taki savcılar bugüne kadar yürüttükleri onunla ilgili soruşturmalardan oluşan dava dosyalarını mahkemeye sevk etmek için Trump’ın başkanlığı kaybetmesini bekliyorlar.

Reklam

Zaten bu yüzden olmalı, Trump’ın onunla aynı ismi taşıyan büyük oğlu, kameralar önünde, “Babam ölümü bile göze aldı; seçimi kendisinin kazandığını ispatlayacaktır” dedi.

Bu görüşünde yalnız da değil. Bu yazıda dikkatinize sunacağım bilgileri edindiğim New Yorker dergisi yazarı Jane Mayer’in seçim sonuçlarının belli olmasından hemen önce kaleme aldığı 6335 sözcük uzunluğundaki kapsamlı makalesi için görüşlerine başvurduğu Trump’ı yakından tanıyan pek çok kişi, yazara, Trump’ın yerinden gitmemek için elinden gelen her şeyi yapacağını söylemiş. 

“Kendisini kabul edecek ABD ile suçluların iadesi anlaşması bulunmayan bir ülke varsa, hiç durmaz oraya gider” diyen de var, o ülkenin adını “Rusya” olarak veren de… Yakasını yargıdan kurtarmayı becerirse 2024’te yeniden başkanlığa adaylığını koyabileceğini, o zamana kadar da bir televizyon kanalına sahip olup siyasi gücünü korumaya çalışacağını söyleyen de çıkmış.

Mayer, “Başkanın istediği kişiyi af etme yetkisi var, acaba kendisini de af edemez mi?” sorusunu yönelttiği hukukçuların çoğu, bu soruya, “Hayır, edemez” cevabını vermiş… “Ford’un yaptığını Biden da yapabilir, Trump’ı o af edebilir” görüşünü -ama kuşkuyla- açıklayan olmuş. Bir hukukçu, “Yeni başkanın göreve başlayacağı 20 Ocak tarihinden önce Trump istifa eder, anayasa gereği kısa süreliğine yerini alacak olan yardımcısı Mike Pence hiç vakit kaybetmeden onun için af mekanizmasını işletir” hülle formülünü dile getirmiş…

Trump kirli işlerini gördürdüğü yargı tarafından mahkum edilmiş onlarca kişiyi af ederek hapisten kurtardı. O yolun kendisi için de kullanılmasının yolunu mutlaka arayacaktır.

Ancak yanındakilerin öyle bir çıkış yolu yok.

Richard Nixon istifa etti, yerine gelen yardımcısı Ford onu af ederek hapisten kurtardı, ancak Nixon’un göreve getirdiği 29 kişi hakkında soruşturmalar açıldı, adalet bakanı John Mitchell başta olmak üzere tam yedi en yakın çalışma arkadaşı yargılandı, mahkum oldu ve hapse düştü.

Nixon’un son günleri

Reklam

New Yorker yazarı Mayer yazısının girişine gazeteci Bob Woodward’un ‘Son Günleri’ (The Final Days) kitabından Nixon’un zorlandığı günlere ait bir sahneyi yerleştirmiş.

Sahne şu:

Zamanın kendisi için kısaldığını hisseden Nixon içine düştüğü umutsuzlukla danışmanlarından önündeki seçeneklerin bir listesini çıkarmalarını istemiş. Dindar biri olmadığı halde, insanların artık kendisini terk ettiği Beyaz Saray’da çömelmiş yüksek sesle dua ederken, bir yandan da ağlıyor ve yumruğuyla halıyı dövüyormuş. Kendi kendine “Ne yaptım ben, ne oldu da böyle oldu?” sorularını da soruyormuş. Askerlerin çıkış yolunu anlasın diye masasının gözüne bir silah bıraktıklarını fark etmiş Nixon; buna karşılık özel kalem müdürü, doktorlarına, Nixon’un eline kendisini öldürmeye kalkışacağı hiçbir ilacı ortalıkta bırakmamaları talimatını vermekteymiş…

Korkunç bir durum bu.

Trump’ın yakınları, Mayer’e, onun kendisine olan aşırı güvenini de aktarmışlar. Kendisini her zaman kazanmaya şartlandırdığını, yenilgiyi asla kabul etmediğini ve etmeyeceğini özellikle vurgulamışlar. “Hep kazanır, kaybetse de kazandığını düşünür” demişler. Bir bakan, yakın tanığı olduğu bir olayı paylaşarak, yazara, “Asla yeniden müteahhitliğe dönmez” keskinliğinde konuşmuş. 

Etrafındakiler de mücadeleci kişiliği sayesinde zorluklarla karşılaşsa bile bu defa da hepsinin üstesinden gelebileceğine kendilerini inandırmışlar. Kongre’de hakkında açılan azil görüşmelerini ve ardından yapılan oylamayı hatırlayın. Ondan sıyrılmayı bildi Trump. Tam altı kez iflas ettiği halde başkanlığa kadar gelmiş biri o. Hakkında 26 cinsel saldırı iddiası var. Tahminlere göre hakkında dört bin kadar açılmış dava da bulunuyor.

Yakınları, “Bu seçimi de kazanacaktır, geriye düşmüş görünse bile ne yapar eder başkanlıkta kalmayı becerir” diye düşünüyor olabilirler.

Oğlu da “Babam ölümü de göze aldı, seçimi mutlaka kazanacaktır” mesajını zaten onlar böyle düşünsün diye vermiş olmalı.

ABD sisteminde başkanlık için yapılan seçim ile seçilen başkanın göreve başlaması arasında 11 haftalık bir ara dönem öngörülmüş. Seçilememiş başkan Beyaz Saray’da oturmaya, bütün yetkilerini kullanmaya o 11 hafta boyunca devam ediyor. 

New Yorker yazarının konuştuğu Trump’ı yakından tanıyanlar onun bu 11 haftayı ülkeyi karıştırmak için kullanacağını düşünüyor. Eli silahlı militan destekçilerini sokaklara dökeceğini düşünenler var. 

Bir kehanete göre Trump ABD’nin sonunu getirecek 

Baba Vanga..

Yazının bu satırlarını okurken aklıma 1996 yılında ölmüş bir âmâ Bulgar kadının, Baba Vanga’nın, ABD ile ilgili vaktiyle kayda geçirilmiş kehaneti geldi. ABD’nin 44. başkanının siyahi biri olacağını söylemişti; 44. başkan Barack Obama oldu. Baba Vanga, siyahi başkandan sonra seçilecek kişinin ise ülkenin son başkanı olacağı kehanetinde bulunmuştu.

Son seçimde Amerikalılar 46. başkanlarını seçmiş oluyor.

Ne yani, Trump Amerika Birleşik Devletleri’nin sonunu mu getirecek?

Kehanetleriyle meşhur Nostradamus’u hatırlayıp kahinlerin her dediklerinin gerçekleşeceğine inananlar vardır; Baba Vanga’yı ve ABD ile ilgili kehanetlerini işitmişlerse, şimdi muhtemelen nefeslerini tutmuş ABD’deki gelişmeleri biraz da bu gözle izliyorlardır.

Merak bu ya: Joe Biden’in âmâ kadından ve o kehanetinden haberi var mıdır acaba?

ΩΩΩΩ  

Reklam

32 YORUMLAR

  1. Nevada eyaletinde seçimi önde götüren Biden olunca, Trump destekçileri ilginç bir yönteme başvurdu ve seçim ofisi önünde diz çöküp dua etmeye başladı.

    ABD Başkanı Donald Trump’ın 17 yıldır ruhani danışmanlığını yapan Paula White Cain, ABD Başkanı’nın yeniden seçilmesi için dua ayini düzenledi. “Melekler gelsin, Trump zafer kazansın” duası ise dikkat çekti.

    Şimdi bunları açıkça eleştirsen küserler hepten Tırampçı olurlar. En iyisi İsa kabul etsin demek. Elitistliğin alemi yok. Halkçı olmak şart!

  2. ABD’yi dindarlar ve Hispanikler demokratikleştirecektir. Fakat kimse ABD’nin kurucu babalarına kötü laf söylemiyor. Kurulu düzene karşı çıkmazsan olmaz o zaman bu demokratikleşme işi. 🙂

  3. Abd seçim sonuçları:
    Körün istediği bir göz, allah verdi iki göz!
    Bir kelbini bir kelbine mahvettirir allah/
    Lahavle vele kuwete illa billah!

  4. Trump’ın seçimi kaybetse bile Beyaz Saray’ı terk etmeyeceği, silahlı yandaşlarını sokağa dökeceği veya Cumhuriyetçi Başkanların atadığı hakimlerin çoğunlukta olduğu Yüksek Yargıya seçimi götüreceği ve oradan kendi lehine karar çıkartacağı iddialarının hiçbirisi gerçekçi değildir. Bunların ABD’de olması mümkün değildir.

    Trump şüphesiz ki cahil bir insan değil ve iş hayatı geçmişine bakıldığında da tecrübeli ve umur görmüş bir kişi. Fakat bulunduğu mevkie göre kıyaslandığında cahil kalıyor, bazı şeyleri anlamakta zorlanıyor. Diğer yandan ABD’yi temsil eden bilim-teknoloji devi şirketlerin sahip ve CEO’ları gözünde küçümsenen sıradan bir müteahhit.

    ABD’de herşey olabilir fakat temel kurallar çalışır ve devlet düzeni bozulmaz. Yargıya intikal edecek konularda iş yüksek mahkemeye kadar gitse, Trump’ın atadığı yargıç bile ancak ortada olan bir durum varsa Trump lehine karar verebilir. Yoksa ayan beyan belli bir durum varsa o yargıç da doğru olan lehine oy kullanacaktır.

    Yaşanan durum bazı eyaletlerde oyların birbirine çok yakın olması ve pandemi nedeniyle çok fazla posta oyu kullanılmasından kaynaklanıyor. Tabi bir de Trump’ın karakterindeki seviye düşüklüğü sorunu büyütüyor.

    Trump’ın başkanlığı kaybettiğinde yargılanıp hüküm giyeceğini sanmıyorum. Diğer yandan Trump’ın gündeme getirdiği göçmen işçi sayısının kısıtlanması ve Çin’e karşı uyguladığı politikaların, Demokrat Parti tarafından da bir şekilde dikkate alınacağını sanıyorum (Biden seçim kampanyasında bunun işaretlerini vermişti). Trump Rusya ile işbirliği yapıp (yaptırmadılar) Çin’e yüklenmek istiyordu, Biden ise tam bir Rusya karşıtı.

    ABD işini bilir ve bu seçimi de atlatacaktır. Türkiye ise ne yapacak, işte bu belirsiz. Sanırım sayın Koru’nun ABD için yazdıklarını buraya çevirip öyle yorumlamak gerekir.

  5. Mr Biden’ den çok şey mi beklyoruz?
    O birinden kurtulmanın verdiği havagazıyla doğru olanı göremiyormuyuz?
    O nu o koltuga oturtanlar da bizim gibi mi düşünüyorlar dersiniz?
    Orda da tramp, oldu trlamp mı acaba?
    Yetmişini geçmis adamdan ne bekleyebilirler ki, yoksa baska türlü tramptan kurtulamayacaklarından mı dır onu secmeleri?
    Belkide bir koalisyon hükümetinin yapabileceklerini (restorasyon, yeni bircizgi, bir üst level) yaptırtmaktır ona,
    Asıl niyetleri.
    (Biz mars gezegeninde yasıyormus gibi düşünüp sibiryadan bildirmeye alışkın oldugumuz icin olabilir, ne kendi ülkemizdeki olup bitenleri anlaya biliyoruz, ne de bir care , bir çözüm üretebiliyoruz. Koalisyon, ittifak kelimelerinin birlikteki gücünün lezzetini almaya bile mecalimiz yokken, bir tek kisinin ne yapabilecegini nereden bilebiliriz. Sadece hissediyoruz.
    Kendi hakim hukuk yüce divan aym kelimelerimizle yeteri kadar barışık mıyız ki, taa amerkanyadaki sistemi anlayalım fehmi abicim?)

    • Koalisyonlar artık eski türkiyede kaldıysa da ittifakların tadını çoktan almış gibi görünüyorsunuz arkadaş…

      • Koalisyon da bitmez bundan sonra, ittifaklarda.
        Taa ki DB yeni bir sistem önerene kadar.

  6. Sayın Koru!
    1-Baba Vanga’nın hatırladığım kadarıyla Putin hakkında da kehanetleri vardı.
    2-Uluslararası ilişkiler uzmanları, Biden’ın kazanması halinde ilk hedefin Rusya ve Putin olacağını söylediler
    3-Dün basına yansıdı, Rus yetkililer yalanlasa da Putin’in uzun zamandır parkinson hastası olduğu iddia edildi. Zamanlama manidar değil mi?

    • Putin ömür boyu dokunulmazlık zırhı almaya çalışıyor meclisten. herhalde saraydan başka bir yerde yaşayamam diye düşünüyor olmalı.

  7. Sayın Koru’nun içeriği beklenmedik (hatta sarsıcı) yazısını sabah erken saatlerde okudum. Okuduktan sonra, bugünkü yazısı için seçmiş olduğu, en az yazının içeriği kadar dramatik resme bir daha baktım. . . Sonra, ölçtüm, biçtim, becerim ölçüsünde sözcüğe döktüğüm kendi kanaatlerimi bir yorum metninde yazdım.

    Az önce serbestiyet.com’a göz atıyordum. Trump’ın meydan okur göründüğü tavrına yönelik kendi cenahından gelen kimi tepkilerin bir derlemesini veriyordu imzasız bir yazı. “Hmm. . .” oldum. Ardından, Etyen Mahçupyan’ın yine seçime ilişkin yazsını okumaya koyuldum. Daha yazının başlarındaki paragraflardan birinde okuduğum cümle, nedense sayın Koru’nun yazsını aklıma getirdi, biraz işkillendim:

    “Toplumlar idealize ettikleri, alışık oldukları veya onlara bir norm olarak sunulan yönetim sistemlerinin işe yaramadığını gördüğünde en kolay alternatife geçiş yapar.”

    Mahçupyan, bu cümleyi, Trump isminde cisimleşen Amerikan popülizmine istinaden kurmuştu. Ben, bu cümledeki “toplumlar” sözcüğünü attım, onun yerine, “olan biteni kavramaya çalışan insanlar” ibaresini koydum. Sonra, bu cümleyi, bağlamından bütünüyle kopartarak, kendimle Amerikan seçimi sonrası yaşanacak mutemel gelişmelere bakış açım bağlamında düşünmeye çalıştım. “Acaba”, dedim, “onyıllardır alışık olduğum, birer norm olarak içselleştirdiğim bir geleneksel düşünüş tarzının kurbanı olacağım da bunun farkında bile değil miyim?”

    Alışık olunup birer norm olarak içselleştirilmiş olan (ve benim de paylaşanı olduğum) şey, kabaca şu: Amerikan sistemi, akla “kaos” sözcüğünü getirecek beklenmedik şiddette olağandışılıklara izin vermez. Yersiz, sakınılabilir, sadece yerleşik sistemin/düzenin değil hemen hiç kimseye hayırı olmayacak bir olağanüstü kargaşa haline sürüklenilmesine geçit verilmez. Bu işin toplumsal birliği koruyup sakınma hali var, ekonomik istikrarın devamı ayağı var, var oğlu var. Öyleyse, neden sistem onca kitlesel desteğe sahipken Trump’ı mahkemelerde yargıayıp süründürsün ki? Neden milyar dolarlarla oynayan zengin mi zengin Trump başını belaya sokma riskini bir potansiyel olarak ima edecek silahli milisleri kullanmak türünden tehlikeli maceralara atılma cüretini göstersin ki? vb.”

    Hala daha sabah saatlerinde yazdığım yorum metninde ifade etmeye çalıştığım kanaatlere sahibim. Fakat, zihnimi kurcalamaya devam eden bir soru da gün boyunca durduğu yerde durdu:

    “Sayın Koru, kendisinden pek beklemediğim sarsıcılıkta, benim alışılmış ve içselleştirilmiş (yoksa “ezberlenmiş” mi demeli?) normlarımla açık bir tezatlık içindeki bu yazıyı neden yazdı -ve neden yazısının başına yerleştirmek için o dramatik resmi seçti?”

    Bu soruyu kışkırtan bir başka şey, her ne kadar eyalet bazında seçim sonucuna ilişkin taminlerim tutarlı ve doğrulanmış görünse de, aslında seçimin genel resmi konusunda Ömer Taşpınar gibi açık biçimde yanılmış olduğum gerçeği.

    Hem Taşpınar hem de ben, yine alışılmış, içselleştirilmiş normlardan hareket etmiştik:

    “Hillary bile Demokrat seçmenler nezdindeki sevimsizliğine rağmen Trump’ı zorlamıştı, ondan 2,5 milyon oy daha fazla almış, Florida’da sadece yüzde 1 oy farkıyla kaybetmişti. Şimdi Trump yepyeni bir yüz, yepyeni bir ses değil. Kladı ki, pandemi sürecini çok berbat yönetti. Bütün anketlerde de Biden sürekli 7 ile 10 puan arasında değişen oranlarda önde çıkıyor. Şu halde Biden net bir galibiyetle bu seçimi önde tamamlar.”

    Üç aşağı beş yukarı, böyle bir perspektiften hareket etmiştim ben de. İş görmedi. Aradaki oy farkı tahmin ettiğim gibi 4 milyonun üzerinde de olsa, Biden çok daha fazla ikinci seçmen kazanıp Wisconsin ve Michigan’ı Trump’tan geri almış da olsa, seçimi pekala Trump da kazanabilirdi.

    Bakış açımı olduğu gibi koruyorum.

    Ama, o işkillendirici soru da durduğu yerde duruyor doğrusu:

    “Sayın Koru, kendisinden pek beklemediğim sarsıcılıktaki bu yazıyı neden yazdı -ve neden yazısının başına yerleştirmek için o dramatik resmi seçti?”

    H. Günay Bey, bir şeyler söyleyin 🙂

    • Merhaba Bernar bey.

      FK’ da okuduğum en kapsamlı ve en tesirli bir yazısı bu Sn. Koru’nun.

      Bir süredir, son ABD başkanlık seçimi için adeta bir yazı dizisi sunan ve her yazısında haklı çıkan, öngörüleri tutan – dış politikayla da çok çok ilgili- Koru, bu yazısında adeta keyif çatıyor; içi kıpır kıpır, tutarlı olmanın haklı gururunu yaşıyor, yansıtıyor!

      Yazının başında kullanilan Trump resmin bir ucundan kaldırılıp arkasından çıkan yoğun turuncu renk bir alarm işaretçisi, Trump gitmiş olsa da arkasında kötü bir miras bırakmış olarak gidecektir manasında. Yazının içeriğiyle de uyumlu.

      Popülist bir politikacı olarak ABD kurumlarını zayıflatan, aşındıran Trump yargılanmayacaktır bence; seçim sonrası ABD’ nin bir kaosa sürüklenmesine yine ABD’nin köklü kurumları izin vermeyecektir…Bence.

      Sağlıcakla kalınız.

      • Bernar beyin aradığı cevap komplo sınıfına giriyor Hasan hocam. komplolar da ulu orta konuşulanlardan değil. o yüzden Bernar hocanın işi zor. gene de istihbarat kitaplarına dal oradan bir ipucu yakalarsınız diyerek yardımcı olmak lazım bence.

        Trump’ın yargılanması meselesine galince suçlamaların nev-i’ne bakmak lazım. benim bildiğim suçlamalar yargıdan kurtulmasının imkansız olduğunu gösteriyor. bir kere Trump’ın kötü muamelesine maruz kalan yargı mensupları ona karşı çok dolu.

        Trump’ın adaletten kurtarılması amerikada yerleşik hukiki teamüllerin ters yüz edilmesi anlamına gelir. bu da kendi vatandaşları için elveda ” amerikan dreams” anlamına gelir. yani baba vanga kehaneti tutarsa böyle gerçekleşir. bu durum pensilvanya seçimini taşıdıkları supreme courttaki kararla belli olur.

        Bernar hocanın sorusuna geri dönecek olursak, bütün dünya nefesini tutmuş amerikan seçimlerini izlerken Kaan Sarıaydın amerika dağılacak, amerika diye bir ülke kalmayacak diyerek üfürmeye devam ediyordu. yani belli ki birileri bizimkilerin kulağına baba vanga kehanetinin gerçekleşeceğini fısıldamış. rus istihbaratının başındaki zaat da amerikada kimse kaybettiğini kabul etmeyecek iç karışıklık yaşanacak demişti. burada İngilizlerin(gizli servis) nasıl bir tutum izlediklerine bakmak lazım.

        bence ingilizler amerikadan istediklerini aldılar. artık Trump lazım değil.

  8. Yaklaşık olarak dört buçuk yıl kadar önce bir rüya gördüm.Bir minibüs içinden çıkan ellerinde makinalı tüfekler olan askerlerin karşısında dizüstü çökmüş vaziyetteydim.Komutanları olan gaddarlığı suratından akan kişi,bana yönelik küfür ederek askerlerine “….. gebertin şu iti,atın bir yere!” diye emrediyordu.Onlara karşı kendimde mukavemet edebilecek hiçbir güç hissetmiyordum,dermansız ve bitkin bir hal etkisi altında kafama bir tüfek doğrultulmuş vaziyetteyken kan ter içinde uyandım.Uzun süre bu rüyanın etkisinden kurtulamadım.Bir,iki ay içinde de 15 Temmuz denen hainlik olayı oldu.O bahaneyle haksız yere cezaevine atıldım ve çok şeyimi de kaybettim.

    Bu sabahleyin de ezanlar okunmak üzereyken,halen etkisinden kurtulamadığım başka bir rüya sonrasında uyandım.Gitmek istediğim bir yer var,fakat ben yolumu kaybetmişim.Etraftan yol tarifi sorduğum her kişinin verdiği tarif gideceğim yerden beni daha da uzaklaştırıyor;yine bir çaresizlik hali içindeyim.Sonra bir Jandarma binasına giriyorum.Albay olduğunu tahmin ettiğim yetkiliye derdimi anlatıyor ve yol tarifi istiyorum.O,bana gülümseyerek bir kapıyı gösteriyor ve “gir içeriye arkadaşlar sana yardımcı olacaklar” diyor.Onun sözünden herhangi bir kuşku duymayarak güven içinde gösterdiği kapıya yönelip açıyorum ve içerde koca bir koğuş dolusu,adeta bir karınca sürüsü çokluğunda askerle karşılaşıyorum.Onlar tıpkı zombi filmlerindeki zombiler gibi birbirlerinin üstünden atlayarak bana doğru kötülük yapmak üzere küfürler ederek saldırıyorlar.O esnada içime bir cesaret doluyor ve her yaklaşana “Allahuekber,Allahuekber…” haykırışlarıyla yumruk üstüne yumruk indiriyorum;her yumrukta bir “Allahuekber!”,her yumrukta bir “Allahuekber!”…Ve hiçbiri bana dokunamıyor,bir süre sonra da hepsi sinip bulundukları yerlere çöküyorlar.Bunun sonrasında son derece kızgın olarak, o kalabalığa ağzıma gelen ne varsa sayıp döküyorum.Biraz öncenin azgın güruhunun tamamı ise sessizce,mahcubiyete gömülmüş vaziyette,kendilerine yönelik olan haykırışlarımı dinliyorlar.Sonra içlerinden birkaç tanesi diyor ki:”Ağabey sen ne söylesen haklısın,biz haksızlık ettik,affet,hakkını helal et!”.Onların bu sözleri kulaklarımda yankılanırken uyandım ve halen gerçekmiş gibi yaşadığım bu rüyanın etkisinden kurtulamadım.

    Elbette bir Baba Uğur’luk iddiasında değilim.Ama öyle hissediyorum ki,masumların masumiyetlerinin tescilleneceğinin vakti haylice yaklaşmış durumda.

    Trump ve onun dünyaya örnek olan kişiliği mi?Kaderde ne yazılıysa o olur ve eden de karşılığını bulur.Bence o da yaklaşan dünya barışına giden maceranın kendisine düşen olumsuz rolünü oynamaktadır.

    • Sevgili Uğur Bey, yazınızın birinci pargrafında bizlerle paylaştığınız acı deneyim bende hakiki bir üzüntü yarattı. Hem size, hem de onbinlerce insana utanç verici haksızlıklar yapıldığını bilmek için sizinle ve o insanlarla birebir tanışıklık kurmuş olmamız gerekmiyor. Derdi -makul ölçülerde dahi olsa- hakikat olan herkes biliyor bunu.

      Türkiye, bu bağlamdaki utancından kurtulur mu, o erdemi gösterebilir mi?

      Adaletsizliğe uğramış olanlar bağışlarlar mı?

      Bilemiyorum.

      Bildiğim, herkesin hesabına bir sorumluluk payı düştüğü.

      Nefret borozancılarının zırhı pul pul döküldükçe, kısa çöp uzun çöpten hakkını alacak, erdem erdemsizliği adım adım geriye itecek.

      Umut’dan güç devşirmeye çalışalım. Büyük geçmiş olsun.

      • Teşekkür ederim Bernar bey,Rabbim duyarlı yüreğinizin karşılığını versin.
        Cezaevinde birlikte kaldığım,bir sebepten dolayı uzun süre dargın da kaldığım ve halen de cezaevinde olan bir arkadaşım diyordu ki :”Biz bunlar gibi kötülük yapamayız,biz böyle yaratılmamışız,bağışlarız abi!”.Bir grup arkadaş hiçbir hakkını helal etmeyeceğini söylerken,inanın bazıları da “helalleşmezsek toplumda düzen sağlanamaz,bize düşen affetmektir!” diyorlardı.

        Ben o zamanlar bu ikinci grubun söylediklerinin karşısındaydım.Şimdi ise fiilen haksızlıklara bulaşmış,fiilen insanların hukukunu bile bile çiğneyenlerden hukuki anlamda mutlaka hesap sorulması gerektiğini düşünüyorum.Çünkü bu yapılmazsa,
        onların yaptıkları gelecek nesiller için örnek bir yol olur.Bundan dolayı bu gibilerin ibret-i alem olması lazım gerektiğini düşünüyorum.

        Ancak fiili olarak haksızlığa bulaşmamış olanların,lafla sözle insanları kırıp,
        incitenlerin,yapılanlara gönülleriyle,dilleriyle cahilce destek verenler gibilerin gönüllerde affedilmesi gerektiği tarafındayım,kendi adıma da bunlara hakkımı helal ederim.Çünkü toplum birlikteliği ve kaynaşması için bu tutum bana göre zorunluluk arzediyor;yeter ki onlar da hatalarını idrak edip,pişmanlıklarını,tövbelerini yerine getirsinler.Lakin her mağdur elbette ki bunu yapmayacaktır,onlardan aksini istemek te tabii ki kimsenin hakkı değildir.Çünkü öyle mağduriyet yaşayanlar var ki,onların yaşadıklarının yanında bizimkilerin lafı bile olmaz.Herkes kendi tercihini yapacak elbet.Bunu da zaman gösterecek.Bütün bunlar bir dünya imtihanı olarak geçer gider,inanan herkese de Rabbim yaşadığının karşılığını kat kat fazlasıyla verir;bu benim Kitabımızdan öğrendiğim inancımdır. Ve bütün bunların ötesinde ise tüm dünyaya yayılacak bir barış ve huzur dönemi yaşayacağımıza dair bir inancım var ki Bernar bey,hiç eksilmiyor,aksine sürekli artıyor.Rabbim o günleri yaşamayı hepimize göstersin.Tekrar selam ve saygılar sunarım.

        • Uğur bey!
          Allah bu Dünyadaki mağduriyetlerin cezasını burada vereceğini vaat etmiyor.
          En küçük iyilik yada kötülüğün karşılığı ahirette verilecek.
          Ancak bunun istisnaları da var.
          En önemli istisna “tuzak kurmak suretiyle yapılan kötülük”.
          Tuzak kurmak suretiyle birine zarar veren kişiye Allah bu Dünyada da cezasını vereceğini Kur’an-ı Kerim’in 10 a yakın yerinde vaat ediyor.
          3/54; 6/123,124;. 7/99,123;. 8/30; 10/21; 12/102; 12/33,42; 14/46; 16/16,45,46,47,127; 27/50,51,70; 34/33; 35/20,43; 40/45; 71/22
          Bu tuzaklar dağları yerinden oynatabilecek büyüklükte olsa bile tuzakları başlarına geçireceğini vaat ediyor.(14/46)
          Ne şekilde tuzakları başlarına geçireceğini de açıklıyor.Aniden,beklenmedik şekilde yada zamana yayılmış şekilde.(16/45,46,47)
          Tuzakları başa geçirme kuralının hiçbir istisnası olmadığını, bu kuralını harfiyyen uygulayacağını vaat ediyor.(35/43)
          Tuzak kurmak suretiyle kötülük yapanlar, bu Dünyada da cezalarını görecek.Bu Allah’ın tek taraflı vaadi. Kul olarak her konuda dua etmeliyiz. Ancak bunun için duaya bile gerek olmadığını düşünüyorum.

          • Sayın yk tuzak kumpas deyince işin teolojik kısmını da sağlama almışsınız bakıyorum! Yalnız cezalarınızın bu dünyadaki kısmını tanrı türk yargısı eliyle veriyor bilmem farkında mısınız? Haksız mıyım uğur?

          • Yazdıklarınız elhak doğrudur sayın YK.Ancak dilleriyle sürekli fitne ateşine odun fırlatma fiilini gerçekleştirmeyi marifet sanan zır cahillerin,Allah’ın bu vaadinin gerçekleştiğini gördüğü anda bile,o tövbeden nasiplenecekleri konusunda oldukça kuşkuluyum.
            Selamlar sunarım.

      • adam rüyasını(darı ambarını) anlatıyor, sen de acı deneyimden falan bahsediyorsun; böyle yorumculuk/falcılık olmaz olsun!

  9. Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal görevden alınmış yerine Naci Ağbal atanmış.

    Murat Uysal’dan önceki başkan Murat Çetinkaya görevden alınırken R.T.Erdoğan şöyle demişti. “Şimdi sistem değişince TCMB (başkanını) görevden alma yetkisini de aldık, laf dinlemiyordu. Yeni arkadaş ile devam ettik, dedik ki faiz oranlarını düşüreceğiz.”

    Fakat faizler düşürüldüğü halde döviz kurları da enflasyon da arttı. Böylece Erdoğan’ın “faiz sebep, enflasyon sonuçtur” iddiası çürümüş oldu. Bu değişiklik ile RTE yandaşlarına “Doların ve enflasyonun yükselişinin sorumlusu sözümüzü dinlemeyip faizi artıran Murat Uysal’dır” mesajı veriyor. Her zaman yaptığı gibi kendi hatalarını örtbas etmek için kendisiyle çalışan bürokratları harcıyor. Fakat her yöntem fazla kullanıldıkça etkisini yitirir. Bu sefer Naci Ağbal’ı MB Başkanı yapması kendi sıkı taraftarlarına bile bir umut vermeyecektir.

    • “Nasıl döviz kurlarının kepaze gidişatının kepazelik katsayısı üzerinden Amerikan seçimlerinin gidişatını izleyebiliyorsak, Merkez Bankası başkanı değişikliklerinden de ekonominin genel gidişatındaki rezilliği izleyebiliyoruz” der gibisiniz. 🙂

      Merkez Bankası başkanı, 5 yıl görev süresiyle atanıyormuş. Erdoğan’ın bu yeni başkan ataması, 4 yıl içinde 3. atama olmuş. Yani, 5 yıl için göreve getirdiği halde, her 1 yıl 4 ay içinde bir başkanı görevden alıp yenisi koymuş.

      Buna bakarak, Murat Uysal’ın yerine getirilen Naci Ağbal’ın Erdoğan’ın sonuncu MB başkanı ataması olduğunu söyleyebiliriz -çünkü Trump’ın ardından onun da gideceği güne artık sadece aylar kaldı.

  10. Amerikada seçim gündemini yerinde takip eden tecrübeli gazetecilerin aktardıklarına göre amerikada bütün tartışmalara rağmen köklü devlet kurumları var ve bu kurumlar da tarihi misyonlarına bağlı duruşlarını koruyorlar. cumhuriyetçilerin olur olmaz iddiaları mahkemeye taşıma girişimlerini boşa çıkartıyor bu kurumlar.

    gene aynı kaynakların aktardıklarına göre yargıyı yanıltma girişimleri, yalan beyanda bulunmak affedilemez büyük suçlardan biri olarak görülüyor amerikada ve bu tür suçlar kesinlikle cezasız kalmıyor. bu durum Trump’ın çevresinde kopmalara neden oluyor. nitekim cumhureyatçilerde Trump’a yönelik itirazların yükselmeye başlamasının nedeni de bu korku olduğu anlaşılıyor. aynı korkunun Trump’ın bizzat atadığı yargı mensuplarında da görüldüğü konuşuluyor. Melani’ nin de Trump’ı terk etmek için gün saydığı söylentileri göz önünde tutulduğunda günün sonunda Trump’ın oğluyla baş başa kalacağını söylemek için Bernar hocanın kehanet topuzuna ihtiyaç yok her halde. gizli servisin muhtemel amerikan başkanı olarak Biden’ın güvenliğini arttırdıklarını, hava sahasını uçuşa kapattıklarını da ifade etmek gerek.

    gene de herşeye rağmen ölümü göze almış bir suçludan korkulur, gider ayak az da olsa can yakabilirse de şeytanlıkla kimse muradına ermemiş.

  11. Karar Gazetesi yazarı Y. Oğur bugünkü harika yazısını Ahmet Bey’e ayırmış. . .

  12. Sayın H. Günay, on günü aşkın zaman geçti, yorumlar mahallesine uğramadınız -iyi misiniz?

    • Teşekkür ederim sn. Bernar..çok şükür iyiyim.

      Biraz iş yoğunluğu yaşıyorum ve kısa zamanlı bir seyahat o kadar.

      Ama sn. Koru’yu her gün okuyorum, ihmal etmiyorum; tabi ki “onuncu köyün” sakinlerini de..

      Bu arada uzun bir aradan sonra değerli Didem hanım da tekraren katılmış, ona da buradan hoşgeldiniz diyorum.

      • “Yaramazlık yok, iyiyim” mealindeki bu haberinizi burada yayımlanmadan önce, ana sayfanın yanındaki yorumlar sütunun altında kısmen görebilmiştim. Keyif çayı ikram edemiyoruz, iyi olup “onuncu köy”e uzak olmadığınızı bilmenin memuniyetini yazabiliyoruz sadece. Ve, evet, Didem Hanım da bir kaç gündür köye dönmüş görünüyor, bu vesileyle ona da hoşgeldiniz demiş olalım.

        Az önce uzunca bir ikinci yorum metni daha peydahladım.

        Beni işkillendiren bir soru var zihnime taklılıp kalmış olan, metnin sonunda da sizin isminiz geçiyor 🙂

  13. enteresan bir yazı olmuş doğrusu sayın koru. içinde yok yok.
    trump yargılanır mı bilmem, hangi abd başkanı yargılandı ki, azil soruşturması geçirmek dışında. mesela obama deaşı kurmaktan yargılandı mı? levinski skandalı pizzagate/wayfair skandalının yanında nedir? sayısız politikacı, üst kademe devlet çalışanı hatta kraliyet üyeleri işe karışmış olduğu düşünülüyor.. bir abd başkanını bırakın hangi üst kademeden biri yargılanacak olsa bilelim ki bu bir pazarlık meselesidir, altında bir takım grupların çıkar ve hesap ilişkileri vardır. bunca kirli ilişki yumağında kim kimi yargılayabilir? obama deaşı kurarken biden sağlık sistemini nasıl iyileştiririm meselesi üzerinde mi kafa yoruyordu dersiniz…
    elbette ne ekersen onu biçersin,
    maalesef abd gücünü, büyüklüğünü, liderliğini hep yanlış kullandı,
    dünyanın her yerini gidip karıştırmak istersen, iç savaş, darbe, karışıklık organize edersen bir gün kendi evinin içinde de başına bu gelebilir, abd de zaten silahlanma bir sorun idi, lakin yakın zaman kadar büyük sayılarda bir silahlanma olmamıştı. ciddi kamplaşma, bölünme var, ekonomik sıkıntılar var, ırkçılık var. olmasın da ne olsun, abd nin kurucu babaları bir yanda eşitlik, özgürlük, insanlık derken öte yanda köle sahibiydiler. bugün 50 milyon insan aş evlerinden yemek alıyor, binlerce çocuk okula gidemiyor çünkü adres veremiyor.
    trumpın son başkan olması ciddi bir iç karışıklık olacağı kinayesi olabilir, belki eyaletlerin bağımsızlığı anlamına gelebilir. bu bütün dünya için bir felaket senaryosu elbette. ama korona ile zaten yeni bir döngü başladı, büyük değişikliklerin olması, büyük fay hatlarının hem maddede hem manada kırılması kaçınılmaz oldu.
    iyilik ve kötülük her zaman içiçedir ve savaşır. kimi zaman iyi insanlar çok olurda iyilik hali fazlalaşır, kimi zaman kötü insanlar çoğalır da kötülük hali fazlalaşır. bilmiyorum dünya üzerinde şimdi yaşadığımız zaman ki kadar kötülük çoğalmış mıydı? sıradan bir insanın aklının alamayacağı kadar derin bir kötülük içindeyiz ne yazık ki. ülkelerini fakirleştiren. yalnızlaştıran, tarımını suyunu kurutan liderler bunun sadece bir yüzü.
    abd büyük bir dönüşüm geçirebilir, bütün dönüşümler gibi sancılı olması olası.
    hem onlar için, hem bizim için, hem de dünyanın kalanı için…

  14. Sayın Koru’dan farklı düşünüyorum. Bence, Trump, oğlunun ve yakın çevresindekilerin söylediklerinin aksine, kritik eyaletlerde hepsi çok küçük oy farklarıyla sonuçlanmış seçim sonuçlarına mahkemelerde itiraz dosyları açmakla yetinecek, işi, “Seçim sonucunu tanımıyorum, Biden’ın başkanlığı meşru değildir” gibi uç bir noktaya taşımayacak. Hele taraftarı olan silahlı milis gruplarından bir araç olarak yararlanmayı bence aklından bile geçirmeyecektir.

    Üç nedenle böyle davranacağı kanısındayım.

    (1) Trump, 2021 erken seçimde çok açık bir seçim yenilgisi alarak iktidarını kaybedecek olan Erdoğan’dan farklı olarak, popülaritesini, inandırıcılığını, seçmenlerini mobilize etme kapasitesini yitirdiği için kaybetmedi seçimi. Ekonomiyi duvara çaktığı için de kaybetmedi.

    (a) Covid salgını olmasaydı, ya da, salgının başlarındaki o vahim derecede yanlış tutumu sergilemeyip pandemi sürecini yönetebilseydi, çok muhtemel ki, ikinci başkanlık dönemine zorlanmadan uzanabilecekti. Oy kullanan seçmen sayısının 150 milyonun üzerinde olduğunu hatırladığım bir seçimi, 20 delegeli Pennsylvania gibi eyaletlerde üç beş binlik olağanüstü küçük oy farklarıyla kaybetti. Arizona’da farkı kapatıyor ve bu eyaleti kazanması pekala mümkün. Yine büyük çekişmeye sahne olacağı düşünülen Florida’da (ki 29 delege ile çok kritik bir eyalet) neredeyse zorlanmadan kazandı.

    (b) Gerilimi artırıp işi vurdumduymaz bir inatçılığa vardırması, Cumhuriyetçi partiyi bölüp krize yuvarlayacaktır. Bu aşamada dahi partisinin ağır toplarından “Seçimde usulsüzlükler yapıldı ve zaferimiz çalındı!” yollu yaygarısına pek destek alamıyor göründüğünü okuyup işitiyorum yabancı medyada. Kör parmağım gözüne bir inatçılık, hele hele militanları aracaılığıyla sokağı hareketlendirme türü bir girişim, sözüne kulak verilen hatırı sayılır sayıda Cumhuriyetçi liderin kendisine karşı tavır almasına, iddiaların iyice inandırıcılıktan uzaklaşmasına yol açar.

    (c) Ortada -bence- başkanlık dönemi boyunca karıştığı karanlık işler dolayısıyla mahkemelere çıkarılıp sürüm sürüm süründürülmesi riski yok iken, sokağı karıştırıp Amerika’yı ateşe atma cüretkarlığını gösterirse, dertsiz başına dert almış olur.

    (2) Trump başkanlığı yitirecek, ama hakkında şu veya bu dosya nedeniyle başını belaya sokacak bir yargılama süreci başlatılmayacak. Kimi davalar açılsa bile bir şey çıkmayacak onlardan. Trump’ın ardındaki kitle desteği erezyona uğramış olsaydı, böyle bir şey ihtimal dahilinde olabilirdi. Hala açık biçimde elinde tuttuğu (hayli tutkulu ve hayli militan) kitle desteği, Trump için bu konuda kalın bir koruma kalkanı oluşturuyor bence. Trump’ın şu veya bu nedenle yargılanması, Biden’ın başkanlığının meşruiyetine de kısmi gölge düşürür. Bu, Biden’ın da işine gelmez.

    (3) Yakınlarının dile getirdikleri gibi, Trump yenilgiyi asla hazmedemeyen, kabullenemeyen bir tip olabilir -öyle olduğu da açık zaten. Ancak, bunun dışavurumu, şu içinde bulunduğumuz gün, “Ben başkanlığı her ne olursa olsun bırakmayacağım” inatçılığı olmak zorunda değil. Kanaatim o ki, seçimi kaybetmiş olmanın hazmsızlığını yaşayan Trump, zihninde ve duygu dünyasında, bunun hıncını şimdi değil, bir sonraki seçimlerde almak gibi bir fikre daha yakın duracaktir.

    Biden 78 yaşını geride bırakmış olacak gelecek yılın başında başkanlık koltuğuna oturduğunda. Trump 74 yaşında, bedenen ve zihnen 35 yaşlarında olduğunu iddia edebilecek kadar kendisine aşık bir tip. Yaş, caydırıcı bir faktör olmaz.

    Yanısıra, pandemi belası ile başa çıkma, daralan ekonominin olumsuz sonuçlarını göğüsleme işleri Biden’ın omuzlarına kalır. Trump seçmeni aynı kararlılıkla yerinde duruyor görünüyor. Bir sonraki seçimde rövanşı alma fikri neden Trump’ın aklına gelmesin?

    Belki de, kafasında böyle bir tasarım olduğu için, seçimi kaybetmiş olduğunu gösteren resmi “Yolsuzluk yapıldı oy sayımlarında!” diyerek bulanıklaştırmak, taraftarlarının yenilgi duygusu yaşamalarının önüne geçmek ya da bunu minimize etmek için, sadece bir taktik olarak kullanıyor bu su koyuverme işini.

    Biden, ekonomide Amerikan halkına açıkça hissedilir parlak bir başkanlık dönemi yaşatamaz ise, Trump her fırsatta Amerikalılara kendi dönemini hatırlatacak (ekonomi açısından bir şikayeti yoktu Amerikalıların Trump döneminde).

    Kanaatim o ki, Trump işin heyecanı hepten yatıştığında, bir günden diğerine seçim ateşi sönmeye yüz tuttuğunda, gerilimi yine kendisi düşürecek, “Aslında ben kazanmıştım, zaferimi elimden çaldınız. Ama hadi sizin dediğiniz olsun, hak etmediyse bile Biden başkan olsun” moduna geçecek.

    Şu veya bu ülke, pek fark edeceğini sanmıyorum: Birileri, bir süre boyunca iktidarda bulunmuş ve hala iktidarda olan bir lidere (iktidarını kaybettikten sonra) dünyayı dar etme niyeti taşıyorlarsa, bunu, o siyasi liderin kitle desteği bağlamında güçten düştüğü, o koruma zırhını yitirdiği zamanda yaparlar. . .

    • ALLAH ALLAH….!
      yazarın düşüncesine niye katılmıyorsunuz acaba ?

      bilirsiniz yazar yazılarını sanatlı yazar. katipler de baba vanganın kehanetini yanlış kaydetmiş olabilirler, son başbakan demiş olabilir baba vanga mesela yani!!!

Yoruma kapalı.