‘Reform’ denildiğinde anladığımızın bir anlamı yok; Yoksa Orwell’in 1984 romanını okumadınız mı?

27
Reklam

‘Reform’ sözcüğü yabancı kökenlidir. Türkçede aynı kavram ‘ıslah’ veya çoğul olarak ‘ıslahat’ olarak kullanılagelmiştir. ‘Tanzimat fermanı’ (1839) ve ardından çıkan ‘Islahat fermanı’ (1856) tarihimizden birer reform paketidir.

Neden sözcüğün kökenini hatırlatıyorum?

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) büyük dairesi tarafından alınıp hemen açıklanan Selahattin Demirtaş’ın tutukluluk haline son verilmesini öngören karar, avukatlarının gereğinin yerine getirilmesi için başvurduğu mahkemece bu yüzden reddedildi de ondan.

En iyisi konuya ilişkin haberi okumak:

“Başvuruyu değerlendiren Ankara 7. Sulh Ceza Hakimliği, şüphelinin hukuki durumunda bir değişiklik bulunmadığına kanaat getirerek tahliye talebini reddetti ve Demirtaş’ın tutukluluğunun devamına hükmetti.

Mahkeme kararında, şüphelinin müdafilerinin tahliye talepli dilekçenin ekine AİHM’nin 22.12.2020 tarihli kararının İngilizce suretini koydukları belirtilerek, ‘Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca mezkur kararın Türkçe tercümesinin dosyaya gönderilmesi için Adalet Bakanlığına müzekkere yazılmış olup henüz cevabın gelmediği anlaşılmıştır. Şüpheli müdafileri tarafından ekte sunulan kararın tercüme metninin bulunmadığı, bu haliyle AİHM’nin kararının hangi başvuruya istinaden hangi suçlara yönelik, hangi kapsamda olduğu bilinemediğinden söz konusu kararın hukuken denetime elverişli olmadığı anlaşılmıştır’ ifadesine yer verildi.” 

Hakimler başvuru dilekçesine iliştirilmiş karar metninin Türkçe olmamasını red gerekçesi yapmışlar.

Acaba ‘reform’ konusu da sözcük yabancı olduğu için mi söyleyene ve dinleyene göre değişiyor?

Reklam

Bu sorumun sebebi de, hakkında ‘serbest bırakılma’ ile sonuçlanması gereken iki AİHM kararı bulunan kişinin tutukluluk halinin sona erdirilmesinin reddedildiği gün, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yaptığı konuşma.

Uzun konuşmasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İnşallah 2021 yılı, milletimize söz verdiğimiz gibi, demokratik ve ekonomik reformlar yılı olacaktır” demekte.

Demokratik ve ekonomik reformlar…

Başka? Başka her hangi bir değişiklik beklenmiyor.

Ekonomik reformla kast edilenin “Enflasyonun sebebi faizdir” tanımından vazgeçmek olduğunu anlamakta zorlanmıyorum. Merkez Bankası’nın yeni yönetimi bir ay içerisinde tam iki kez faiz oranlarını yükseltme kararı aldı. Gerekirse yeniden artırılacağı da açıklandı.

Başka? Başka her hangi bir değişiklik beklenmiyor.

Esas kafa karıştıran ‘reform’ sözcüğünün demokratik alan için de kullanılması…

“Demokratik reformlar” denildiğinde, doğal olarak insanların aklına birkaç başlık geliyor. En önemlisi uzun tutukluluk hallerinin sona erdirilmesi… Ayrıca gazeteci ve yazar olduğu bilinen kişilerin yazdıkları ve konuşmaları yüzünden takibata uğramamaları da günümüz için bir başka ‘reform’ konusu olabilir.

Reklam

Ancak, Selahattin Demirtaş’la ilgili AİHM’nin verdiği kararın reddedilmesi yargıçların ‘reform’ sözcüğüne bizlerin anladığı biçimde bir anlam vermediklerini gösteriyor.

“Siyasiler, gazeteciler, yazarlar neden hapiste?” sorusu ne zaman sorulsa, yetkili ağızlar, bugüne kadar, “O kişi siyasi olduğu için cezaevinde tutulmuyor, o bir terörist” ve “Cezaevinde gazeteci yok” cevabını veriyorlardı.

[Daha önce Başbakanlık Basın Yayın Genel Müdürlüğü tarafından şartları yerine getirenlere verilen basın kartını yeni sistemde Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı (CİB) düzenliyor ve gazeteci sayılmak için şartları yerine getirmek artık yeterli sayılmıyor. Daha önce verilmiş kartları iptal etti CİB, şimdi şartları yerine getirmiş herkese kart vermiyor. Gazetecilik yapsa da CİB tarafından kart verilmeyenler cezaevine düştüğünde “Cezaevinde gazeteci yok” cevabı verilebiliyor. Kartın rengi de değiştirildi zaten, sarıydı, yeni kartın rengi turkuaz.]

Gazeteci sayılmak için önceden belirlenmiş şartların yerine getirilmesinin yeterli olmayışı, basın kartının renginin farklılaştırılması ve eski kartların geçersiz sayılması da, üzerinde biraz düşünülünce, yabancı kökenli ‘reform’ sözcüğüne yüklenen anlamın kişilere göre değişmesi gibi bir şey.

Günümüzde sözcükler ve kavramlar ilk akla gelen anlamı taşımak zorunda değiller. Konuşanın bazı sözcük ve kavramlara yüklediği anlam, o sözcük ve kavramların lügatlarda bulunan karşılığından genellikle farklı.

Gazeteci veya basın mensubu denildiğinde akla gelen anlamlar onları kullananların niyetine göre değişebiliyor.

Reform sözcüğü de öyle.

O sözcüğü kullananlar bizim anladığımızı kast etmiyorlar; onların meramları başka.

Bizlerin anlamakta zorlandığımız bu gerçeği o sözcük ve kavramları kullananlara yakın olanlar doğru anlıyor ve ona göre de davranıyorlar.

Her gazeteciyi gazeteci saymıyorlar sözgelimi… 

Ya da fikir ve ifade özgürlüğünü herkese yakıştırmıyorlar…   

“Peki de, anayasa?” demeye kalkmanın bir anlamı yok. Anayasa ve yasalar da benzer bir biçimde yeniden yorumlanarak uygulanıyor. Anayasa AİHM’nin kararlarının bağlayıcı olduğunu yazıyor, basının sansür edilemeyeceğini belirtiyor; ama olsun, önemli olan yazılanların nasıl yorumlandığı…

Türkçe olmayan bir metne bakarak karar verilemez; o halde Selahattin Demirtaş biraz daha yatıversin. Osman Kavala da öyle… Cezaevlerinde bulunan sarı basın kartı sahiplerinin turkuaz kartı var mı, yok;  eh o halde onlar neden gazeteci sayılsın?

Anladınız…

Bence artık Türkçe olmayan ‘reform’ sözcüğü yanlış anlaşılmalara yol açtığı için günlük konuşma dilinden çıkartılsın.

Bugünü anlamada ‘ıslah’ ve ‘ıslahat’ sözcükleri daha uygun.

[George Orwell’in 1948 dolayımında kaleme aldığı kendi ülkesi İngiltere’nin geleceğine dair kara ütopyasıdır ‘1984’ romanı. Pek çok ülkede şu sıralarda en çok okunan kitaplar listesinde en ön sırada yer aldığı biliniyor. Türkiye’de de öyleymiş.]  

ΩΩΩΩ

Reklam

27 YORUMLAR

  1. Her konuda şikayet varsa, her konuda reforma ihtiyaç var demektir. Reform şikayetlerin en aza indirilmesi için yapılır. G. Orwell’i de okumadım. Zaman önemli olduğu için uzun uzadıya okuyacağımı da sanmıyorum. Fehmi bey keşke Ömer Seyfettin gibi bie özet yapsaydı!! Ancak, internete baktım kimmiş bu Orwell adamı diye. Çehre olarak anadolu tipi bir suratı var. Hatta İngilizlerde pek olmayan bıyıklı bir tip. Bana Nazım Hikmet’in suratını anımsattı. Ancak, ondan farklı olarak anti-komunist biri. Sebebi, birkaç kişinin eline mahkum totaliter rejimleri çok tehlikeli görmesi. Stalin’in ne kadar büyük bir eşşek veya saplantılı inatçı bir keçi/katır olduğunun gayet iyi farkında. Avrupa cephesinde ortaya çıkmış Hitler de ha keza.

    Anlaşıldığı üzere Orwell idealist biri; anılan kötü lider örneklerinin bulundukları ülkelere ne büyük felaketler yaşattığından esinlenerek yazmış. Yani, proaktif olarak bir dizi önlem ve zarardan döndürücü reformlar yapılarak tedbir alınmazsa aynı şeylerin tekerrür edebileceğini anlatmağa çalışıyor olmalı Orwell (İşin özü bu, gerisi hikaye! Bilmem okumağa ihtiyaç var mı?). Hitler’in Almanyası savrulduğu yönden geri döndü: titredi kendine geldi, iyi bir rehber yakaladı. Bu Kuran’da vurgulanan “aklın rehberliği”. Bilim ve teknolojiyi doğuran rehber “akl”ın engaje edilmesinden başka bir şey değil. Almanya buna sarıldı ve çok çalışarak kısa zamanda toparlandı. Sovyetler, saplantılarının kurbanı olarak Stalin’in başka versiyonlarıyla geriden gelmeğe mahkum oldular. Sonunda Gorbaçov ile iflas bayrağını çektiklerini ilan ettiler.

    (işin bize yönelik eleştirel devamı bir başka fırsatta..)

  2. Papaz da reform der mi
    Haçlılar namusunuza dokunmaz dedikten sonra.
    Haçlıların emrinden çıkmak 10 büyük günahtır derse biz Akdeniz de ki haklarımızı nasıl arayacağız
    Muhatabı bilmediğimden öyle ortaya söyledim

  3. 1-AİHMnin de, AYMnin de kararları siyasidir.
    Şaşırırcasına bu kararların siyasi olduğunu açıklamak kişilerin “cehaletlerini” ikrar ve ilanıdır.
    Zira temel hak ve özgürlükler hukuk alanını ilgilendirdiği kadar siyai alanı da ilgilendirir.
    Siyasal Bilimler(Bilgiler) fakültelerinin müfredatında hukuk fakülteleri kadar olmasa da çok sayıda hukuk dersi vardır. Müfredatlarının enaz yarışı hukuk dersleridir.Diplolmasında problem olanlar tabii ki bunları bilmez/bilemez.
    Bu kararların sayasi olması siyasi saikle verildiği anlamına gelmez. Normali de bu şekildedir.
    Bu kararların siyasi saikle verildiğini iddia edebilmek için öncelik AYM dedir.
    Yani AİHMni eleştirebilmek için önce AYMyi eleştirilerin odağından uzaklaştırmak gerekir.
    2- Türkiye’de bir mahkeme basından öğrendiği bir Yargıtay kararına göre karar veremez . Dosyanın Yargıtaydan gelmesi gerekir. Şayet acil tahliye vs. var ise Yargıtay ayrıca bunu bildirir.
    3-18 yıllık iktidardan sonra hala reformdan bahsedilirse birilerinin iktidarda olduklarını hatırlatması gerekir.

  4. Romanlar yada benzeri eserler sorunları ortaya koymak zorunda mıdır?
    Sorunları ortaya koymuş ise çözüm önermek zorunda mıdır?
    1984 romanıyla sorun ortaya müthiş şekilde konmuş. Sorunun tanımlanması mükemmel.
    Bu esere getirilebilecek tek eleştiri çözüm sunmaması.
    Belki de çözüm, sorunun net şekilde ortaya konulması, gözlerin içine sokulurcasına izahı.
    Sayın Koru ülke ismi vermemiş.
    Trump döneminde ABD’de en çok satan roman 1984.

  5. 1984 ün filmi de var.arşivimden çıkarıp seyretmeye başladım.30 yıl öncede seyretmiştim.bu kadarda olmaz demiştim.şimdi ise bunlar da ne ki diyorum.nereden nereye savrulduk.

  6. Madam Hayganuşun kocası Agop Efendi , vakti saati gelmiş ve nihayet ruhunu teslim etmiş. Cenaze için ayin ve diğer gerekli işlemler yapıldıktan sonra hazırlanan yerine defnetmişler.
    Hayganuş Hanım çok çok üzgündür , Agop Efendinin mezarının başına kapanmış ve bir yandan iki gözü iki çeşme ağlarken bir yandan da ağıtlar yakıyormuş ,
    – Ahhh..Agop Efendi, sen ne iyi adamdın , çok merhametli idin , çok yardımsever idin, bir çok yabancı dil bilirdin , şiirler yazardın , edebiyata çok düşkün idin… diye öve öve bitirememiş , uzattıkça uzatmış !
    Cenazeye katılan misafirler ; bir süre , acısına hürmeten bu bitmeyen gerçekdışı övmeleri sabırla dinlemişler . Ancak içlerinden birisi dayanamamış ve nihayet patlamış,
    – Hayganuş Hanım,Agop Efendiyi biz de iyi tanırdık ; iyi ,hoş adamdı ,toprağı bol olsun ama senin saydığın kadar da değildi canım ! Hayganuş cevap verir,
    – Ama çok hevesi vardı rahmetlinin !
    Baki selamlar.

  7. o. seyfettin’in ismi disinda hakkinda fazlaca bir fikrim yoktu, yazarin aktardigi hikaye biraz olustu, bana gore deli sacmasi, zir zop, bes para etmez, abudik gubidik bir ‘hikaye’..

    her kes gormek istedigini goruyor yazar gibi, propaganda yazilari/konusmalari ozgur gacetecilik imis..
    bu muhalif yazar korosuna gore reform uc bes teror zanlisinin serbest kalmasindan ibaret, sahi yazarin kacinci yazisi bu zanlilar icin bilmiyorum ama gorunen uc bes teror mahkumu dingilin kimsenin umurunda oldugunu sanmiyorum su gunlerde – assalar zerre kadar umurumda degil- muhalif medya ve bi kac ChPkk li haricinde .

  8. Okuduğunu anlayamama, yada anlamayı, “ben nasıl anlamak istiyorsam..” olarak çevirme hastalığı hep vardı zaten. Salgın deprestirdi.
    “İnşallah 2021 yılı…. olacaktır” meal, tefsir, sözlük lazım mı?
    Mahkemenin hukukun işine karışışmak, akıl yormak. Serbest bırakmalıydı, sen kim oluyonda benim kimligimi soruyon, hele bak bak bide üstümü arayacakmış..
    Kendine birşey olduğunda nerde bu devlet, nerde kanun kitap? (Acizligin kanıtı olarak: öteki dünyada sorar Allah ile biten bir cümle).
    Kişiye bir gruba özel kanun nizam uygulama istemek yerine, herkes için doğruyu arayıp bulmayı, en iyiyi istemeyi ne zaman becerecegiz acaba?
    Yazarı dinleyip reform yerine ıslah, fay yerine kırık, pandemi vb yerine salgın diyerek,
    Söyleyerek mi başlasak?

  9. Fehmi bey;” Reform denildiğinde anladığımızın bir anlamı yok.Islahat sözcüğü daha uygun” diyor.
        Benim de bir önerim var. Terörist denildiğinde anladığımızın bir anlamı yok. AİHM ve Batı benim terörist dediğime Gerilla diyor. Özgürlük savaşçıları diyor. Hatta Hdp, ülkemde Gerilla’nın (o “Gerilla” diyor, ben “Terörist” diyorum) cenazesine katılmayan milletvekili için disiplin soruşturması açarım”  diyebiliyor. Hatta Kılıçtaroğlu İstanbul Üniversitesi Uluslararası İlişkiler kulubünde ve de Cnn de Tarafsız Bölge yayınında “Bizim için YPG terör örgütü değildir.YPG kendi vatanını kurtarmak için örgütlenmiş bir oluşumdur. (Türkiye Cumhuriyeti  devleti Ypg yi Pkk nın eşi olarak gördügü halde) diyebiliyor.

    AİHM ne derse, o hukuktur” mu?
    Sözleşmeye sadık kalacakmışız!
    Sözleşmeye AİHM de sadık kalsın.
    Eline silah alan adamların tahliyesini bize dayatmasın..
    Bu AİHM, yarın kalkıp derse ki, “Abdullah Öcalan’ın cezaevinde kalma süresi çok uzundur, tahliyesi gerekir.” de diyebilir.
    Çıkıp söylesinler, birisi “Bin Laden’in heykelini dikeceğiz” dese, AİHM “O kişinin de ifade hürriyeti var, tutuklayamazsınız” der mi? 
    Aynı AİHM, “Başörtü, yasaklanabilir. Bu ülkelerin iç işidir” deyip başörtü yasağının Türkiye’de devam etmesi kararı verdiğinde, içerdekiler utanmadan Aihm dogru söylüyor demiştiler.Aljış tutmuşlardı.
    Aynı AİHM in İspanyanın Batusuna kararında ne yaptığı ve Refah partisinin kapatılması konusundaki kararlarınıda biliyoruz.
    AİHM, insan hakları, özgürlükler, haklar gibi onca ayartıcı slogana rağmen emperyalistlerin hukukunu dayatıyor dünyaya. Küçük meselelerde hak hukuk gözetiyor ama büyük meselelerde, stratejik meselelerde Avrupa emperyalizminin hegemonyasına zarar verecek bütün davaları mahkûm ediyor, Batı emperyalizmini aklayacak bütün davaları da aklıyor.
    Bosna kasapları Miloseviç ve Karadzic gibi haydutları bile adam gibi yargılayamadı AİHM. 
    AİHM, insan hakları mahkemesi, değil mi?
    Yunanistan ve Fransa hergün mültecilerin botlarını batırırken  nerede.
    Bu mahkeme, eli kanlı Avrupa emperyalizmini hiç yargılamış mı, yargılayabilir mi?

    • Abdullah Öcalan’ın tahliyesini AİHM istemiyor, o’nun tahliyesi nasıl olacağını ‘derin devlet gastecisi’ Sebahattin Önkibar şöyle anlatıyor;

      “Apo’nun kardeşi Osman Öcalan parti kurup Cumhur ittifakına katılacak, Abdullah Öcalan da kürtlere bir mektupla seslenecek, mektubu Osman Öcalan TRT ve kürt yayın organlarında okuyacak. Apo mektubunda kürtlerden oylarını Osman Öcalanın kuracağı partiye yani cumhur ittifakına vermelerini isteyecek. bunun karşılığında da Apo’nun hastalanmasına göz yumulup sonra da hastalığı bahane edilerek ceza evinden eve tahliye edilip kalan ömrünü ev hapsinde tamamlayacak.”

      nasıl plân?

  10. Artık Halkımız
    Yargıda Reform denilince AF
    Ekonomide Reform denilince ZAM
    olacağını biliyor.
    Yani Reform DEFORMA olmuş durumda
    Anayasamız ve Hukukumuzda yoruma ve kanaate dayalı olduğu için görüşünde herkes haklı. Hukukun Üstünlüğümü yoksa Üstünlerin Hukukumu diyecek olursak işin içine yorum ve kanaat girince haksız kimse yok haklı olan kim derseniz GÜÇLÜ OLAN.

  11. George Orwell’in 1984, ve Charles Dickens’in İki Şehrin Hikayesi romanları hayretle okuduğum kitaplardır. Bunlar olmaz, hayaldir ya da yüzlerce yıl önce belki yaşananlardır derken günümüzde yaşadım. Okumayanlara hemen okumalarını tavsiye ederim…
    Uzun süredir ne diyorlarsa tersini yapıyorlar, reform dediklerinde ben yine millet için ülkem için üzülüyorum, biliyorum ki yine kötü şeyler olacak…

  12. toplum olarak içinde bulunduğumuz büyük sıkıntılardan biri de kavram kargaşası/kargaşaları yaşıyor olmamız çünkü sözcükler çarpıtıldığından, duygularımız sömürüldüğünden olsa gerek her şey gibi dilimiz de yozlaştı.
    “neredeyse doğru kelime ile doğru kelime arasındaki fark, ateşböceği ile ateş arasındaki fark gibidir” diyor mark twain. bir de yanlış kelimeyi düşünün. insan sözcük ve kavramlarla düşünebilir dolayısıyla bu yozlaşmanın tahribatı sandığımızdan çok daha büyük ve yıkıcı aslında. “dürüst” adama enayi, “hilekar” olana akıllı dendiği bir zamanda değil miyiz? milyar dolarların hortumlanmasına ihale deniyor artık.
    re-form halihazırda şekli/formu olan bir şeye yeniden şekil vermek, form vermek demek.
    genelde herkes için olduğundan daha iyi form vermek “şekillendirmek” olarak algılansa da
    nerde ve kim tarafından yeniden form verileceğine bağlı olarak
    “bize göre daha iyi, daha işimize gelen, durumlardan daha çok fayda/çıkar sağlayacağımız bir form vereceğiz”
    olarak anlamak ta pekala mümkün.

    dildeki tahribat bir ulusun başına gelebilecek en büyük talihsizliktir denebilir. düşünme biçimi değişir çünkü.
    eskiden birine hain demek büyük bir hakaret idi, hele vatan haini demek. vatandan kutsal ne var ki. şimdi herkes hain, üstelik vatan haini. neredeyse herkesin vatan haini ilan edildiği bir ülkede gerçek bir haini, hain ilan edilenler arasından ara ki bulasın değil mi? hele bir yargıç, bir gazeteci, bir siyasi kisvesi varsa.
    ortak dili düşman üretmek için kullanan bir siyasi söyleme muhatabız.
    bir bağnazlık ve nefret dili oluşturuldu, olabildiğince basite ve jargona indirgendi, mikrofon önüne çıkmak için her fırsat kullanıldı şimdi herkes bu dil üzerinden düşünüyor ve konuşuyor. ve suçluyor.
    big brotherler bunu yapar.
    bir totoriter düzeni insanlara kabul ettirmenin yolu içerde ve dışarıda düşman üreterek insanlara korku, endişe aşılayarak onları fakirleştirip, çaresizleştirerek bağnaz ve düşünmekten yoksun hale getirmek ve güdülebilecek sürü olmalarını sağlamaktır, böylece yönetenlerin doğrusu tek doğru haline gelir, var olan düzeni sürdürmek tek seçenek, ve lider de tek kurtarıcı.
    ama bu durum sürdürülebilir bir durum değil,
    ” bir gün karanlığın olmadığı yerde buluşacağız.”

  13. Tevriyeyi bütün siyasi söylemlerde kullanmak,bu konuda fetva alıp kendini vicdani olarak temize çıkarmak; Kanununu Sultan Süleymanın verilen fetvalar ile gömülmek istemesine,fetvayı verenlerin reddetmesi bir şeyler anlatırım mi bilemem!

  14. Reform dediğimiz zaman sihirli bir değneğin dokunup herşeyi düzeltmesini bekliyoruz , oysa yanılıyoruz.Reformu önce kendimizde gerçekleştireceğiz. Çok açık madde var AİHM kararları
    herşeyin üstündedir ve uygulanmalıdır doğru .Başka itiraz etmiş hatalı anladım ama sormak istediğim şu : Bu kuralı kim uygulayacak ? Cevap hakimler doğru mu ? Doğru peki neden uygulamadılar efendim baskı var vs vs . Şimdi neden hakim görevini yapmaz doğuya sürülmekle tehdit öylemi gitsin neden gitmiyor ? Efendim çoluk çoluk vs vs .
    Ozaman asıl sorunumuz bizde görevini meslek etik kural ve ahlakıyla uygulayacaksın. Hukuk fakültelerinde baskı gelince vicdanı bırak cüzdanın sesiyle mi hareket edin diyor. Asla ozaman sorun kanun da manunda değil bizde .ABD veya batıdaki hakimler baskı ile karar verebiliyor mu hayır ?
    Sonuç işte reform yapılmış AİHM kararları en tepeye konmuş daha ne yapılsın ?
    Önce biz adam olup görevimizi yapacağız yani iğneyi kendimize çuvaldızı başkalarına batıracağız. Burada sabahtan akşama küfür hakaret ederken de bu kural geçerlidir.Unutmayalım.

  15. Muaviye’nin dişi deve ile erkek deveyi ayıramayan bilmem ne kadar adamı var hikayesi ile Hz Ali’ye mesaj göndermesi gibi her gün demokrasi, hukuk, anayasa,refah,millilik, bağımsızlık ile otoriterliği, zorbalığı, hukuksuzluğu, kini, nefreti ayıramayan ~%50 ile her gün sopa gösteriyorlar. Bu işler hep böyleymiş gibiymiş de arada normal olan zamanlar anormalmiş gibi geliyor artık.

  16. Günümüzü anlamak için önce George Orwel’in “Hayvan Çiftliği”nden başlanmalı. Senaryo nerede ise bire bir uyuşuyor. Sonra “1984” tabii ki gerekli. Oradan “Double Talk”ı yani çift konuşmayı öğrenirsiniz. Savaş diyebilmek için barış, düşman diyebilmek için dost demeyi öğrenirsiniz. Üzerine Carl Schmitt’in “Siyasal Kavramı”nı okursanız devletin temel işlevinin dost ve düşmanı ayırmak olduğunu, halka hizmet olmadığını ve asla rakiplerin rakip olarak tanımlanmamasını onun yerine düşman olarak tanımlanması gerektiğini öğrenirsiniz. Niccolo Machiavelli’nin “Hükümdarı” nı da okumak lazım. Oradan da amaca giden her yolun mübah olduğunu öğrenirsiniz. Bir de Joseph Göbbels’in “propaganda kuralları”nı okursanız sizi bayağı kurtarır. Bu arada asla Kur’an meali falan okumayın. Oradan açıklayıcı herhangi bir şey bulamazsınız. Sonra “Yeryüzünde fesat çıkarmayın denilince biz ıslah edicileriz derler” veya “Kendilerine gelince kurallara tam uyulmasını isterler ama başkalarına gelince eksik uygularlar” ayetlerini bulursunuz da kafanız karışır.

  17. Bana gorede reform….28 subat yaszedeler…..maaş ve oyak haklarının verilmesi…

    Bana dediki…aihm…
    “”””””Ulken seni irticadan atmakta haklı”””””

    Dr. buuuuuu ne??????

    Vah ülkem vahhhhkkivahhhhhh…..

  18. Yargılama devam ediyor ve mahkeme yolu açık. Sırada AYM var. Mahkeme yolu kapalı değil. AHİM başvuruyu kabul ederek USUL hatası yapmıştır. Verdiği karar (sanık hukuki değil siyasi sebeple hapiste) haddi aşmıştır. AİHM Türk mahkemenin yerine karar veremez.

    • Dosya yargıtayda 3 5 yıl, AYMde de 3 5 yıl bekletilirse 6 10 yıl geçer. Ondan sonra AİHM yolu açılır. Ancak yeni bir dava daha açılır. Bu böyle devam edip gider. Neticede yargılama devam ediyordur.

  19. Fehmi bey! Fotoğraf’taki terazı saray terazisimi?
    Ne kadar adil bir terazı; terazinin kulpu bile ortada değil.
    Teraziyi tutan elde! Elden ziyade,terazi’ye indirilmiş valyoz gibde soruyu onun için sordum.

    18 senedır reforum, ekonomi, refah seviyesi ve zenginlikten her söz ettikçe hemen akabinde yurt genelinde cadı avı başlatoyorlar,80 100 kişiyi sorgusuz sualsız hapise, atark; adaleti,” halkın refah seviyeside gelen zamlar ile yükseltiyorlar ve halki dille refaha kavuşturdukları içnde
    halk zengin olmuş oluyor.

    Yetkililer ne konuşuyorlar’ise tam tersini yapiyorlar.
    Zaten iftira ve yalan yoldaşları olduğu için yüzleride kızarmiyor.

    • Allah aşkına sarayla yatıp sarayla kalkıyorsunuz bu ne paranoya birkez bırakın sarayı kafanızı kuma gömmeyin dünyada başka şeylerde oluyor Nurdan hanım .mesela ABD de yaşıyorsunuz neden FETO canisini salmıyor ABD biraz bundan bahsedin . sivilleri vuran askerler af edilmiş ABD de bundan bahsedin. Karabağda türk SIHA kullanılınca kamera sistemlerini vermemiş KANADA (uygar demokrat ) bundan bahsedin. Altay tankı yapıp PKK ya karşı kullanılacağı için ALMANYA motorları vermedi bundan bahsedin. Akdenizde gaz aramaya başladığımzdan beri ingiltere yaptırımlara devam edecekmiş biraz bahsedin lütfen .
      Saray tamam lüks israf biliyoruz doğru mu değil kabul ama bırakın artık başka şeylerde oluyor. Mesela Muğlada canice işlenen cinayetin bidonda yakılan kızın babasına CHP milletvekili davadan vazgeç demiş Kim bu adam milletvekili saray muhalefetçisi bizi kurtaracak partinin siyasi neferi .Bakın bunlarda var ???

      • ?????! Yaşasın hemşerıcılık.
        kafası kuma gömülmemiş birisi olarak
        Sizinde bu ayricalığa bir doyeceğiniz olur herhalde….!!!!!!??????

        Bu haberi kopileyip buraya yapıştırdım.
        ×××××
        “KARDEŞ YERLİKAYA’YA AYRICALIK
        Cumhuriyet’in haberine göre Muttalip Yerlikaya’nın başvurusu üzerine mahkeme, şeref aylığından yapılan kesintinin başvuru tarihinden işletilerek yasal faiziyle ödenmesi ve şeref aylığı üzerindeki kesintinin kaldırılmasına karar verdi. Şeref aylığından kesinti yapılan ve ret kararı verilen diğer sporcular ise duruma tepki gösterdi.

        ŞEREF AYLIĞI NEDİR?
        Mevzuata göre dünya şampiyonluğu başarısı elde etmiş olan sporculara devlet tarafından şeref aylığı bağlanıyor. Yasada yer alan düzenlemeye göre şeref aylığı; dünya şampiyonluğunda başarı derecesine göre asgari ücret tutarının yüzde 140 ile yüzde 100’ü arasında değişen tutarlarda sporculara veriliyor. Ancak geçen yıl itibarıyla dünya şampiyonluğuna sahip pek çok sporcuya ödenen asgari ücret seviyesindeki tutar 900 TL’ye indirildi.

        MİLLİ SPORCULARA RET KARARI
        Gençlik ve Spor Bakanlığı’yla görüşmesinden sonuç alamayan sporcular konuyu yargıya taşımak zorunda kaldı. Sporcular, şeref aylığının mevzuatta belirtilen tutarlar üzerinden ödenmesini talep etti. Mahkemeye başvuran sporculara art arda “ret” kararları gelirken; sahte diploma skandalıyla gündeme gelen Cumhurbaşkanı danışmanı Hamza Yerlikaya’nın kardeşi Muttalip Yerlikaya hakkında farklı bir karar çıktı.

        1993’te İran’da yapılan Ordulararası Dünya Güreş Şampiyonluğu’nda birinci olan Muttalip Yerlikaya’nın açtığı davada mahkeme, şeref aylığından yapılan kesintinin başvuru tarihinden işletilerek yasal faiziyle ödenmesi ve şeref aylığı üzerindeki kesintinin kaldırılmasına karar verdi. Dünya şampiyonluğu başarısı elde etmiş ve şeref aylığı kesintisi olan diğer sporculara ise mahkemeden “ret” kararları verildi. Şeref aylığı kesintisi yaşayan sporcular; Yerlikaya haklı bulunurken kendilerinin haksız bulunmasına tepki göstererek bu durumun “çifte standart” olduğuna dikkat çekti.

        ÇİFTE STANDAT TEPKİSİ
        Dünya şampiyonluğu olan bir güreşçi; yaşananların sporcular için büyük bir ayıp olduğunu belirterek “Hiçbir gerekçe sunulmadan aylığımız kesildi. Üstelik bu durumla ilgili ‘Sayın Bakan ile görüşmek istediğimizde bize mahkemeye gidin’ denildi. Gerçekten şeref aylığı ile geçinen dünya şampiyonu olmuş arkadaşlarımız var” değerlendirmesinde bulundu. Şampiyon güreşçi “Bizim zorumuza giden durum: Hamza Yerlikaya ve Ercan Yıldız; güreşin içinden gelmiş, aynı kamp ortamında bulunmuş, aynı odada kalmış kendi arkadaşlarına, beraber alın teri döktüğü arkadaşlarına bunu yapıyor. Bu durumla karşılaşınca şoke olduk” diye konuştu.”
        ×××××××

Yoruma kapalı.