15 Temmuz uğursuz darbe girişimi üzerinden 7 yıl geçti.. Şimdi yeni bir değerlendirmenin vakti…

34
Foto: Hürriyet'ten..
Reklam

Dün bütün günü yedi yıl önce ülkenin başına gelmiş uğursuz bir olayı hatırlayarak geçirdik. Gazeteler, televizyonlar, radyolar yanında kentlerin dört bir tarafındaki billboardlar da o uğursuz olayı hepimize bir kez daha hatırlattı…

Darbe girişimini…

Türkiye başından çok sayıda darbe geçmiş bir ülke.

İlki 1960 yılının 27 Mayıs günü yaşanmıştı.

Sonra neredeyse her 10 yılda bir darbeler birbirini izledi.

Doğrudan sisteme el konulması -darbe veya askeri müdahale- yanında bir post-modern (28 Şubat 1997) bir de e-muhtıra yoluyla (27 Nisan 2007) sistemi etkileme girişimleriyle karşılaşıldı.

Arada kaç müdahalenin girişim halinde kaldığının sayısını bilmiyoruz.

Sivil yöneticileri ziyaretle veya onlara elçi/aracı göndererek kendi istedikleri biçimde davranmaya sevk etme yöntemi de vardı ama o tür dolaylı davranışlar da kayıtlara geçmedi.

Reklam

Yargı -daha açık ifadeyle Anayasa Mahkemesi- eliyle parti kapatılması sağlanarak istenen sonucu alma yöntemini de bu listeye eklersek Türkiye’nin demokratik sicili hakkında daha sağlam bir fikir sahibi olabiliriz.

Zaten işte bu sebeple, ne zaman 15 Temmuz’da başımıza gelen darbe girişiminden söz etmem gerekirse, o olayın önünde mutlaka ‘uğursuz’ sıfatını kullanma ihtiyacı duyuyorum.

‘Uğursuz’, çünkü 15 Temmuz’u (2016) planlayan ve sahneye koyanlar, girişimleri başarıya ulaşamadığı için istedikleri sonucu elde edemeseler bile, o günlerde ülkemizde artık bir daha sivil hayata sistem dışı güçler tarafından müdahale edilmesi gibi bir yanlışlığın yaşanmayacağına dair bir inancımız vardı, işte onu yerle bir ettiler.

Dün 15 Temmuz 2016’da yaşananları hatırlatma amacıyla düzenlenen bütün etkinliklerde, kim ne derse desin, kim hangi tonda konuşursa konuşsun, hepsinin üslubuna aynı tedirginlik hakimdi.

“Bir daha müsaade etmeyeceğiz” teminatı da o tedirginliğin dışa vurumu.

İşte bu sebeple 15 Temmuz uğursuz bir darbe girişimidir.

Darbeyi planlayanlar, sahneye konulmasında rol alanlar, girişime katılanlar ülkemize en hayırsız işlerden birini yapmış oldular.

Onlarla yargı eliyle hesaplaşılmasından daha doğru bir iş olamaz.

Reklam

Girişimin ‘uğursuz’ sıfatını hak etmesinin bir başka sebebi de, hesaplaşma sırasında hesaplaşılacak eylemlerin başlangıcının makul bir tarih olarak belirlenmemesi ve ‘darbeci’ sıfatını o sıfattan en fazla nefret edecekleri de kapsayacak kadar geniş tutma kolaylığıdır.

Bu yüzden yaşanan mağduriyetler ortada.

Yedinci yıl bu yolda yapılan yanlışlığı gözden geçirmek için uygun bir tarih.

Türkiye son seçimin ardından, siyasi iktidar eliyle, temel birkaç alanda değişiklik yoluna gidiyor.

Hükümet yenilendi, bakanlar büyük çapta değişti.

Ekonomide kadro ve yöntem değişikliğine gidildi.

Dış politikada yakın geçmişte terk edilmiş hedefler yeniden hatırlandığı gibi, düşman bellenen devletler, örgütler ve kurumlarla iyi ilişkiler kurma kararlılığı benimsendi.

Bu yenilenmeler sebebiyle ortaya çıkan bir sorun var ve o da 15 Temmuz uğursuz darbe girişimi sonrasında yaşananlarla ilgili.

Yeniden yakınlaşmak istenen devletler ve örgütlerle eskiden olduğu gibi sempatik ilişkiler kurmayı engelleyen bazı kabuller 15 Temmuz sonrasına ait. ‘Terör’ ve ‘terörist’ tanımı ve yargının bununla ilgili uygulamaları, yakınlaşmak istediğimiz ABD’ye ve Avrupalı ülkelere ters geliyor.

Herhalde farkındayız: Bu alandaki derin görüş ayrılığı yalnız diplomaside değil, ekonomide de aleyhimize çalışıyor.

İlk yapılması gereken, yedi yılın sonunda ve artık halkın sisteme sahip çıkmasından duyulan güvenle, bu konuya eğilinmesidir.

Avrupa Birliği ile ilişkimizi yeniden üye adayı statüsüne çıkarmak istemiyor muyuz?

Hiç değilse Avrupa ile gümrük birliğinde artık aleyhimize sonuçlar vermeye başlamış konuları ortadan kaldırmak için müzakereler başlatmak arzusunda değil miyiz?

ABD ile ilişkileri tazelerken F-35’ler üzerindeki hakkımızı aklımıza bile getirmiyoruz ama hiç değilse F-16 jetlerinin modernizasyonu üzerinde ısrarcı olmak niyetimiz yok mu?

Yabancı yatırımcılar gelsin, turizm gelirlerimiz artsın duasına mı çıkalım, yoksa “Neden gelmiyorlar?” sorusuna cevap mı aramalıyız?  

Hainler eliyle gerçekleşen uğursuz darbe girişimini her yıl endişe içerisinde hatırlamak ve hatırlatmak yerine, hainler ve uğursuzlara en iyi cevabı teşkil edecek bir öz-güven içerisinde davranmaya başlamak çok daha akıllıca olur.

Bunun zamanı geldi, umarım bu fırsatı ertelemeyiz.

ΩΩΩΩ

Reklam

34 YORUMLAR

  1. Yedikleri hurmalar tirmalidgi icin o özgüvene ulasamazlar. Dustukleri an hesap sorulabilecegini biliyorlar.

  2. Başından pek çok darbe geçmiş bir ülkenin insanı olarak darbeler konu edildiğinde veya gündem olduğunda, ben Yunus Emre’nin bir beytini hatırlarım.

    Çıktım erik dalına anda yedim üzümü/ Bostan ıssı kakıyub dir ne yirsin kozumu?

    (erik dalına çıkıp tam da üzüm yediğimi zannederken, bahçenin sahibi gelmiş beni cevizlerine dadanmakla suçluyor.)

    Bu vesileyle, milletimizin tüm fertlerinin her daim toplumsal dayanışma içerisinde olmasını, mili birlik ve beraberliğimizin bozulmadan daha güçlü bir şekilde sürekliliğini korumasını, toplumumuzun çeşitli kesimleri arasında uyumlu bir şekilde işbirliğiyle bu toplumun bir parçası olarak eşit ve kardeşçesine yaşamasını, elinden ve dilinden zarar gelmeyen insanların artmasını diliyorum.

  3. YERSE
    Vatandaş gümrükte bir çanta ile geçerken memur durumdan şüphelenir ve vatandaşa çantada ne olduğunu sorunca vatandaş, ‘ kuş yemi” olduğunu söyler.
    Memur çantanın açılmasını söyler ve çantafaki mücevherleri gören memur vatandaşa “-Bunlar mı kuş yemi?” diye sorar.
    Vatandaş:
    ‘–Vallahi memur bey!Ben çantayı açar kuşun çnüne koyarı..Yerse”
    Vatandaşımız önüne ne konursa yemeye yemin etmiş.

  4. “ilk taşı günahsız olan atsın” darbı meselini herkes bilir. 15 Temmuz olayında en büyük taşları atanlar bilin ki en çok günahı olanlardır. ülkede adaletin A sı bile olmayınca…

  5. Ferönün temelleri 60’lı yıllarda atılmış.Demirel,Özal ve Ecevit’ten destek görmüş.12 Eylül darbesi kılına dokunmamış.Her tarafa dalbudak sarmış.15 Temmuz’un generalleri 2000’den önce orduya girmiş.Ak Parti iktidara geldiğinde yuvalanmadık yer bırakmamış.Hala birileri fetö konusunda fetönün köküne kibrit suyu dökenleri suçluyor.

    • Sen kendi kendini suçluyorsun ben de buna gülüyorum katıla katıla hem de😂😂😂

  6. Uğur = Şanş/Talih dersek. “Uğursuz” yerine sonucu itibariyle “Talihsiz” dense daha bir anlamlı olmaz mı?

    Şaka maka! Fehmi beyin örneklerle değindiği gibi darbe kültürü zengin bir ülkeyiz, malesef. Bu durum kutuplaşmanın kökeni M. Kemal Atatürk Paşamıza gidiyor. Bu konuyu dile getiren yok! hep hasır altı! Rahmetlinin yanlışları bir değil ki! Bu konuda geleceği askerlere emanet etmek oldukça büyük bir hataydı. O devirde yaşamış olsaydım bunun yanlışlığı konusunda ikna edici olmağa çalışırdım, olurdum da! “Tamam, çocuk! haklsın” derdi. Didiem hanıma borçlu olduğum, değindiğim “O Rüya”da üzerinde durmağa çalıştığım diğer konularda da beni haklı bulmuştu.

    Ülkenin geleceğini olumsuz etkileyen darbe kültürü konusunda niye böyle düşünüyorum! Paşamızın, askeri bağrından çıkaran millete sanki güvenmiyormuş gibi bir durum söz konusu değil mi? Geleceği “Millete” emanet etmiş olsaydı herşeyden evvel “Asker” – “Sivil” kutuplaşmasının önüne geçilmiş olurdu.

    Ben olsam ne yapardım; Askerlik, içinde darbeci üreten bir kurum olmaz, her alanda kalifiye elemanların yetiştiği, devamlı ihtiyaç olan tüm konularda, misal, orman, ziraat, su, enerji, toprak kalitesi, depreme dayanıklı inşaat türü her alanda yerli üretim dinamosu niteliğinde birimleri olan. Gençleri motive edebilecek, yaşlıların kalplerini gençleştirebilecek en güzel yerli-yabancı müzikleri üretebilen ve ülke geçmişinden gelen her etnik dilde icra edebilen. Yabancı ülkelerde dört gözle beklenen internasyonal turnelere çıkabilen; En başarılı sporcuları yetiştirebilen, Üniversitelerle akademik konularda işbirliğinde kendine ait salonlarda konferans düzenleyebilen; Kışlalarında camiye de yer verebilen; Din, Kainat, Felsefe, Bilim-Teknoloji, ekonomi konularında uzman kişileri bir araya getirebilen ve halkı anlayabileceği en verimli seviyede aydınlatan, aralarında olumlu diyalog oluşturabilen. Millete dönük bütün bu programların yanısıra yurt savunması konusunda kendi kendine savunma sistemleri geliştirmeye odaklanan, özel sektör ve üniversitelerle işbirliğinde projeler geliştiren; Yetişmiş kalifiye elemanlarını disiplin nitelikleriyle sivil hayata da transfer edebilen kurum teşkil ederdim.

    Tabi bütün bunlar “Akıl*İman Sentezi’ne göre böyledir!

    • Olamaz, çünkü uğur aslında “yol” demektir, istikamet anlamına da gelir:
      Vatan uğrunda savaşanların uğurları açık olsun, savaşmayıp kaçanlara uğurlar olsun!

  7. Yorumları da okudum , malûm fanatiğin dışındakileri beğendim , teşekkür ederim.
    Ben , kesinlikle darbelere karşıyım ancak eğri oturup doğru konuşursak bütün darbe /müdahalelere siyasetçilerin açıkça çanak tutuğunu da kabul edelim ,ben 1960 dahil bütün hepsini gördüm , yaşadım , ne olduğunu/olmadığını gayet iyi biliyorum !
    15 Temmuz darbe teşebbüsünün sorumlusu da siyasi iktidardır, onlar yıllarca bunlarla işbirligi yaptılar, ” ne istedilerse verdiler ” , her türlü yardım ve desteği sağladılar , ama menfaatleri çatışınca kavga çıktı, onlar da darbeye kalkıştı ; durum budur , kimse hikaye anlatmasın!
    Ama ne hazindir ki bunların sorumlusu olan siyasetçiler hariç herkes suçlandı, doğrudan suçlu
    olanların yanında soyut yani kurgusal bir takım suçlamalarla bir çok masum insan mahkûm edildi , durum öylesine karmakarışık ve
    çıkmaz bir hale geldi ki tarifi bile mümkün değil!
    Sonucu bağlarsak ; bu memlekette hangi işimiz düzgün ki !
    ” He de geç “

    • öyle ya 27 mayısın suçlusu menderes 12 eylülün sorumlusu demirel 15 temmuzun suçlusu erdoğan tam chp kafası ordunun ruhuna işlemiş cunta kafasının hiç suçu yok hadi

    • Mucib bey yine eğri oturup eğri konuşmuşsunuz, “ne olduğunu/olmadığını gayet iyi biliyorum !” dediğiniz darbeler tarihinin en son kalkışması milli irade tarafından bastırılmıştı hatırlarsanız?
      Daha önceki darbe ve muhtıralarda rol üstlenmiş kimi askeri personel de yine bu iktidar döneminde yargılanıp hapse atıldı!
      Bundan böyle postal yalayıcılar boşuna tank yolu beklemesinler, sandıkta görüşürüz:)

  8. “.. ülkemizde artık bir daha sivil hayata sistem dışı güçler tarafından müdahale edilmesi gibi bir yanlışlığın yaşanmaya cağına dair bir inancımız vardı, işte onu yerle bir ettiler.”
    “.. Bir daha müsaade etmeyeceğiz” teminatı da o tedirginliğin dışa vurumu.”
    “.. Dış politikada yakın geçmişte terk edilmiş hedefler yeniden hatırlandığı gibi, düşman bellenen devletler, örgütler ve kurumlarla iyi ilişkiler kurma kararlılığı benimsendi.”
    “… her yıl endişe içerisinde hatırlamak ve hatırlatmak yerine, hainler ve uğursuzlara en iyi cevabı teşkil edecek bir öz-güven içerisinde davranmaya başlamak …”
    (En iyi nedir halk arayıp bulacak!)
    -netekim demişti ki, bir komtan bana söz verdi onun’çün Yunan’ı NATO’ya aldık!😯
    -tarkat cemaatçiler alnı secdeye varıyor onlar bişey yapmaz! (Sadece vatana millete bomba atar😡)
    Oysa ki;
    ŞEFFAF, HESAP VEREBİLİRLİK, TOPLUMA NE VAAD EDİLDİĞİNİN BİLİNMESİ!
    (STK statüsünde bu mümkündür)
    ☹️Şıklar şöyle:
    -bunları tümden yok edelim!😯
    -hayır hayır bunları bigüzel kullanalım!😡bu arada önünü de açalım ki!!! Yarın birgün tepeden kurşunlayabilecek kıvama gelsinler!😡😡😡
    -denetim kontrol altına alalım🤗
    (Bununda yönetenlerin tecrübe ve yüksek bilgisiyle mümkün olabileceği…🙂).

  9. Çok fazla umuda bulanmış bir temenni yazısı…

    İlki; Sn. Yazarrımızın “Onlarla yargı eliyle hesaplaşılmasından daha doğru bir iş olamaz.” cümlesi..herkesçe de malum ki, -evet, bu çok doğru ve yerinde bir beklenti- gel gör ki, ülkemizdeki yargı yapılanması, işleyişi/işlevselliği, bugüne kadarki sicili ile bir zamanlar askere birifing verecek kadar emre amade, yargı bağımsızlığından yoksun bir yargı erki, malesef 15 Temmuz uğursuz darbe sürecinde de çok iyi bir sınav vermemiş ve yine bu süreçte müteaddit defalar dahi yeni yapılanmalarla hukukun üstünlüğünü gerçekleştirecek kararlara imza atamamıştır. Böyle değil mi?..

    Gözümüzü hayata açtık açalı, ülkemizde, yerel -bölgesinde nüfuz sahibi olanlara karşı- olsun ulusal manada olsun, yargı üzerinde hem askeri hem sivil vesayetin eksik olmadığını müşahidiz. Peki, gerçek bağımsız bir yargı sistemi nasıl , ne şekilde daha ne zamana kadar gerçekleşecektir ülkemizde?

    İkincisi; “…hesaplaşma sırasında hesaplaşılacak eylemlerin başlangıcının makul bir tarih olarak belirlenmemesi…” cümlesinden sonra gelen yazarımızın bütün tespitlerinin/temennilerinin hepsinin havada kalacağıdır…

    Özetle, son NATO zirvesinde hükümetin taleplerinden çark etmesi, İsveç’in NATO’ya üyeliğinin önündeki engeli/şartı -teröre olan desteğini AB üyeliği talebiyle- change etmesi, değiştirmeside gösteriyor ki, hükümet bunu, içerisinde bulunduğu ekonomik krizi hafifletecek, bu ekonomik sarmaldan çıkabileceği bir parasal kaynağa ulaşmak için yaptı. Bu çok kısa sürede, çok ani karar değişiklikleri yazarımıza nasıl bir umut veriyor ki, pes peşe uzun vadeli temennilerini sıralıyabiliyor?

    Hükümetin ABD’ye, AB’ye köprüleri attıktan sonra yeniden yakınlaşmak istemesi, ülkemizde buna bağlı olarak ekonomide, hukukta, sosyal/siyasal alanda yapısal reformlar gerçekleştireceği kararlılığı mıdır yoksa, bu karar değişikliği ile ekonomiye can suyu olacak Batı sermaye çevrelerinin kısmi sermaye akışına vize verilmesinin yolunu açmak istemesi midir?

    Zirve dönüşünde, ayağının tozuyla Bahçeli’yi makamında kabul eden Sn. Erdoğan, Sn. Bahçeli’nin memura yapılan seyyanen zam miktarının emekliye de yapılsın çağrısına kulak asmadığını göz önünde bulunduracak olursak, hükümetin ekonomide ne kadar çok sıkışık olduğunu, ekonomiyi rahatlatmak için dış poltika tercihlerini revize ettiğini, içeride siyasi ortağıyla dahi ayrışabileceğinin işaretini vermiş oldu böylece..

    Yoksa Türkiye’nin siayasi, ekonomik yapısal sorunlarını ortadan kaldıracak ya da hafifletecek reformları -ilk on yıl hariç- yapamayan hükümet, bundan sonra yapacak diye mi inanalım. Emareleri nelerdir?

    • FETÖ dünyada üretilmiş kendi kategorisinde en üst düzey terör örgütüdür. FETÖ’cülerin en büyük umudu zaman içerisinde unutulmaları ve mücadelenin zayıflatılmasıdır. O yüzden şimdiye kadar her 15 Temmuz yıl dönümü aynı zamanda FETÖ’cülerin umutlarının tükendiği, hayal kırıklıklarının derinleştiği zamanlardır. FETÖ ile mücadelede yer alan İstihbaratçısından Hakimine, Polisinden Savcısına, Bürokratından Akademisyenine gizli ve açık bütün kahramanlarımızı saygıyla selamlıyorum. Ancak unutmayalım ki bu terör örgütü dış akıl tarafından kuruldu ve yönetiliyor. Bu nedenle sadece istihbari, polisiye ve adli makamların ötesinde mücadele sürecinin üst devlet aklıyla yönetilmesine de ihtiyaç var. Bugüne kadar teşkil edilen çok sayıda kurul ve komisyonun mücadele süreçlerinde çok da etkili olduğu söylenemez. Mevcut mücadele sistemi gözden geçirilip revize edilmeli, konuyla ilgili FETÖ’cü teröristlerin kaçmalarını, mal ve para kaçırmalarını önlemek de dahil olmak üzere hukuki boşluklardan istifade ederek çok hafif cezalarla bu işten sıyrılmalarını önleyecek yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Ayrıca FETÖ’cü terörist profilleri bilim insanları tarafından ortaya konulmalı, bunların hedefledikleri yerlere sızmada kullandıkları psikolojik ve teknik yöntemler derlenerek mücadelede eğitim materyalleri haline getirilmeli, akademik çalışmalarla karanlıkta kalan hususlar aydınlatılmalıdır. Bir daha 15 Temmuzların yaşanmaması dileğiyle, 15 Temmuz Şehitlerimizi ve kahraman gazilerimizi saygı ve minnetle selamlıyorum.

      • Muzaffercim, size göre 15 temmuzu Amerika yaptırmış BAE de finansmanını sağlamıştı ya hani;

        NATO zirvesinde Biden Erdoğan’a abartılı bir şekilde teşekkür etmişti Amerika’nın İsveç’in NATO üyeliğini onaylaması isteğini yerine getirdiği için. BAE ile de Erdoğan karşılıklı ilişkilerini para alış verişi yapacak kadar ilerletti.

        İnsan hiç kendisine darbe yapan ABD ve BAE ile sanki kendisine darbe yapanlar onlar değilmiş gibi her istediklerini yapar mı?

  10. Türkiye büyük bir uçurumun kenarından döndü, Allah memleketimizi korudu.
    Şükürler olsun, o gece, şer şebekesinin çöküşü ve millet iradesinin zaferiyle aydınlandı.
    O gece sokaklardan yükselen özgürlük nidaları, tekbir sesleri, selalar ve Cumhurbaşkanımızın ‘Başaramayacaksınız’ sözleri savaş jetlerinin gümbürtüsünü boğdu.
    O gecenin utanç verici karelerinden biriyse; demokrasiye ve sokaklara sahip çıkanların aksine, Kemal Kılıçdaroğlu’nun terliklerini giyip rahat koltuğunda, darbeyi televizyon ekranlarından izlemiş olmasıydı.
    Unutmadık.

    • En kritik geceye daha çok var, stokçuluk almış başını gidiyor, zam fırtınası dolu dizgin, doğal gaza ÖTV vergisi 3 katına çıkarılmış. Dünyanın en yüksek vergilerinin olduğu Türkiye artık ‘bileşik vergi’ gibi bir ucube gerçeklikle yüz yüze yani vergiler faizlere yetmediği için tek yasal gelir olan vergilerin artık küpü alınıyor. Geçen haftalarda Afrika ülkelerinden ucuz mercimek büyüklüğünde kuru fasülye ithal edip yerli fasülyeye rakip olarak 26 liradan sattılar. Yerli fasülyenin en ucuzu 50 lira ile 60-70-80-90 lira aralığında. İthalat izni temel gıdalarda sadece yandaş holdinglere veriliyor. Et ithalatı tek bir kişinin elinde akparti oligarkları süper zengin olurken halk süper fakir oluyor. Yerli patates her yerde, pazarda bile 20 lira ama ithal patates 4.5 lira. Ve akoligarkların fon müziği “bas bas paraları Leyla’ya bi’daha mı gelecen dünyaya” çalıyor.

    • Sn “En Kritik Gece”, durumu olduğundan fazla abartmayalım. Türkiye zaten uçurumun kenarında yaşayarak hasbel kader gelebildi bu günlere. CeHaPe veya “Gandi” Kemal’in çekimser tavrı da abartılmamalı. O Mustafa Kemal’in tohumlarını ektiği ekolün kutupbaşı. Herkesin “kutsalı” ve “kırsalı” (K.K.sı) ayrıdır! Şayet o gece, K.K.sı itibariyle din-iman-vatan-millet olan kontra-kalkışma yerine seküler-ağırlıklı bir kontra-kalkışma olsaydı diğer ana kamptan katılımlar daha bir heyecanlı ve canlı olabilirdi. Durumu abartmamalı.

      Kuru fasulye’nin yerli üretimini arttırmanın yollarına bakmalı. Dışarda taşıma suyu, ordan burdan fasulye ithal, ile ülke değirmeni dönmez. Partizan fırsatçıların bukelemundan pek farkı yoktur. Hangi parti iktidarda olursa olsun kendi zenginlerini üretmiştir. Köşe olma hırsı da neticede nefsi bir konudur. Kontrol edilemeyen “nefs” sağ veya sol cenahta olsun hiç farketmez, nihai analizde başı beladadır. Allah’ın düzeni çetin!

      Partiler-üstü yapılacak ülke-yararlı çok iş var. Sinerjiyle bu konulara odaklanmalı…

  11. 15 temmuz hain darbesini birde farkli açıdan ben değerlendireyim.
    Evvela 15 temmuz günü şehit olan bütün şehitlerimizi saygı ile anıyorum.Allah onların şefaatlerini bizlere nail eylesin.
    Sonra…Bu darbe özellikle chp sathimahalinden bakılınca atarürk cumhuriyetine karşi yapılmış bir gerici dinci bir kalkışma.hala birçok chpli bu darbe sebebi ile durmadan tarikat ve cemaatlere saldırıp hakaret ediyolar.ama 15 temmuz günleri darbeye karsi yapilan etkinliklerde yoklar.yine muhafazakar diyebilecegimiz insanlar 15 temmuz etkinliklerinde varlar.chp ve zihniyetin taraftarlarini bu etkinliklerde göremiyoruz.lgbt veya din karşıtı veya gezi tarzi bir olay olsa chp hemen orda biter.üstelik atatürk cumhuriteine karşi yapılan bu gerici darbeye chp lideri TİYATRO diyor…hem tiyatro diyolar hemde bu darbe sebebi ile dindar insanlara saldırmaktan da geri durmuyolar. Bu nasıl atatürk cumhuriyetine karsi bir darbe girişimi…öyle ise en başta meydanlarda aynen gezide oldugu gibi bütün sol chp örgütleri çarsafli ve cübbeli insanlardan daha çok olmasi gerekli degil mi? Çunki bu darbe dedikleri gibi atatürk cumhuriyetine karsi bir darbe ise…gercekten ortada büyük bir tiyatro var..ama bu tiyatroyu oynayan kim acaba???

    • …… atatürk cumhuriyetine karsi bir darbe ise…
      Cümlen bile bir kere yorumunu “ya bu da biraz doğruyu söylüyor “ diyebilmeyi imkansız kılıyor!
      Atatürk Cumhuriyeti dediğin yaşadığımız! Birilerinin saldırıp YIKMAYA ÇALIŞTIĞI’nın bizzat ta kendisi!
      Ama yıkamıyorlar işte, naparsın:))

      • Niye chp ve sol sivil toplum niye hic 15 temmuz ile ilgili etkinliklerde kınamada herseyde yoklar..aksine atatürk cumhuriyetine karsi gerici dinci dedikleri darbeyi aklama derdindeler..bu darbe atarürk cumhuriyetine karşi yapılmadi mı?niye yoksunuz..senin bakalim aklin ne söylüyor…birde atatürk cumhuriyeti tabirini chp zihniyeti sevenleri taraftarlari kendileri diyor..yoksa cumhuriyet hepimizin..evet niye yoklar…….

        • Sadece CHP değil diğer bütün akımlar da her biri darbeyi sadece kendi açılarından değerlendiriyorlar ve her birinin yaptığı değerlendirme de ‘kutsal devlet’in işine geliyor. Hepsi aslında bu kutsal devleti yani darbeyle kutsal devletin sahibi konumuna gelen Erdoğan’ı yüceltiyor. CHP’lilerin asıl rahatsızlığı ise darbe sonucunun kutsal devletin kurucu kadroların bu günkü mirasçılarının kullanılan birer basit elemana dönüşmüş olmasının herkesçe görünür olmasının verdiği bir utancın tezahürü olabilir ancak. Onların asıl rahatsızlığı bu kutsal devletin sahipliğinin el değiştirmiş olmasından başka bir şey değil. Onlara göre kutsal devlet kurucu kadroların mirasçılarının sahipliğinde kalması gerekirken darbe ile o mirasçılar 12 Eylül’ün hasmı olan aşırı milliyetçilerle bu günün siyasi hasmı olan akpartinin kullanışlı adi birer elemanlarına dönüşerek Erdoğan’ın sahipliğinde tescillenmiş olması.

          Ben ise onların bu rahatsızlığını ‘devletin sahibi millettir’ gerçekliğinde anlaşılabilir bir rahatsızlık görüyorum. Erdoğan’ın devleti sahiplenmesinden rahatsız olmasalar daha mı iyi!

        • atarürk cumhuriyetine karşi yapılmadi mı? Sorusun cevabı şu olsa gerek:
          Atatürk kalkmış gelmiş öbür dünyadan,
          Hükümetin başına geçmiş,
          Koltuk paylaşımı kavgasında…
          Ya bir kere “Atatürk Cumhuriyeti” TBMM vb değerler böyle yazılır.!
          Banane senin Kılıç beyinin ayaklarını uzatıp kahve içmeye gittiğinden?
          Belkide tankın önüne çıksaydı işi gücü bırakıp onu tepeliyeceklerdi, olamazmı?
          Tiyatro nun bir yazanı!!! Olur.
          Onu bulup bir sor hele;
          Banka sanayi ekonomi eğitim okullar odalar borsalar bilimum herşeyi ele geçirenler!!!!
          Bir tek F tipi hapishaneyi ele geçirememişlerdi,
          Onu da RTE bedava verdi🙂.

          • Bunu yazmak bile benim sıkıcı ….bu darbenin atatürk cumhuriyetine karşidan kasıt guya dinci fetöcüler tarafindan güya dindar insanlar tarafindan yapilan ve devletin rejimini dini esaslara göre sekillendirmeye yönelik bir darbe oldugunu düşündükleri icin ( laik )atatürk cumhuriyeti diyolar..bunu açiklamak bile gereksiz aslında..
            Esas mesele bu atatürk cumhuriyetcileri nerde…Türk milleti meydanlarda onlar tiyatroda😂😂😂

        • Bugünün Türkiye’sinin en esaslı problemi toplumun her kesiminde derinlik bulan rahatsızlıkların yönetilemiyor olması! Daha doğrusu yanlış eller tarafından rahatsızlıkların yönetiliyor olması. Bütün Rahatsızlıkların da birer yönetim enstrümanı olduğunu unutmamalıyız. O enstrümanı doğru kullanan bir devlet aklı olmayınca haliyle devlet aklına sahip olan başka devletler bunu çok iyi kullanabiliyor.

        • Hocam CHP’liler öve öve bitiremedikleri kahramanlarını bir anda “çantasından seccadesini eksik etmeyen dinci” yaptılar sen de onlardan neler bekliyorsun😂 cihat yaycı da onların kahramanı değil mi şimdi?

    • 100 YIL ÖNCE

      “Ben Cumhuriyetçiyim (…) Fakat Cumhuriyetçi olmakla beraber bu kelimeye bir put gibi tapmam. Bir Cumhuriyetin kıymeti onu idare edecek ellerdedir (…) Cumhuriyet alkış ile, dua ile, şenlik ve şehr-i ayin ile yaşamaz. Onu yaşatmak ister. Cumhuriyet ancak hüsn-i idare ile yaşar…”

      (Hüseyin Cahit Yalçın, Tanin Gazetesi 31 Ekim 1923)

  12. Sayın yazar “… turizm gelirlerimiz artsın duasına mı çıkalım, yoksa “Neden gelmiyorlar?” diye sormuş,
    eğer istanbuldaysanız başınızı göğe kaldırın ve dünyanın en büyük havaalanlarına iniş yapmak için fır dönen uçaklara bir bakın,
    ellisi yüzü havada bekleşiyorlar,
    gelen var mı yok mu iyi bakın!?

    • O uçaklar transit yolcular için dolanıyor olmasın! Açık ve net olmak istiyorsan sen, en iyisi, Turizm gelirlerinin ne kadar olduğunu dolar bazında yullara göre yaz merağımız giderilsin. Türkiyenin Turizm potansiyeli şüphesiz büyük. Ama bence de gelecek olan Batılılarda daha önceki yıllardaki merak ve iştah pek kalmadı (inşallah yanılıyorumdur).

      CHP’nin seçim vaadi olarak şöyle birşey vardı sanıyorum. Güney sahillerinde turistlere yönelik sağlık merkezleri olacak ve dil bilen doktorlar hizmet verecek türünden bir şeydi. Bu tür fikirler yurt dışına giden doktorları ülkede kalmağa teşvik anlamına da gelir. Fena mı olur? İktidar faydalanmalı. CHP’ye de teşekkürü bir borç bilmeli. Tabi bu tür partiler-üstü teklifler “Akıl*İman Sentezi*ne göre böyledir…

  13. “Hedef-2028
    15 Temmuz 2023 De 05:50
    Sayın hb “Tabi bütün bunlar “Akıl*İman Sentezi”ne göre böyledir!” diyorsunuz ama “F16 serisi”nden değil de F35 projesinden bahsediyorsunuz galiba?

    Yorumu Cevapla
    H.B.
    15 Temmuz 2023 De 16:52
    Haklısın! Üstteki iki yorumda F16 geçince aynı rüzgara kaptırmış olmalıyım! Yeni teknoloji F35! Riski ve parası büyükçe. Paramızı geri alalım riski onlara kalsın.

    Bu arada, 2028’e şimdiden bu kadar iştah n’oluyor? Hedef belli de aday belli mi? Liderlik kadroları güç bela uzatmaları oynuyor! Gerçi Trump bizimkilerden de yaşlı…kendine has sebeplerle hala iştahlı!”
    Adayımız belli, kararımız net!
    Başkomutanımız doğal adayımızdır…

    • Şekerim, herşeyden önce, “başkomutanımız” hoş bir ifade değil. “Savaş”ı çağrıştırmayan sivil bir ifade olarak “Başkan”ımız desen olmuyor mu? 13 Temmuzlu yazı başlığındaki resmi epey süzülmüş geldi. Allah geçinden versin! “Emekliye ayrılıp, biraz rahat edeyim” dese ve kenara çekilse “Yok olmaz, sen Başkomutanımızsın” mı diyecen! Bakma sen Trump’ın 77, Biden’ın 80 yaşında olduğuna. Onların tuzu kuru olmalı!

    • Fehmi beyin,içinde 15 Temmuz geçen cümlelerinde uğursuz kelimesinin geçtiğine şahidiz.Ama bu
      uğursuz eylemi gerçekleştirenlerin adını anma konusunda aynı şeyi yaptığını söyleyemeyiz.Halbuki failleri adlı adınca söylemek gerekiyor.Ayrıca bu uğursuz eylemi kimlerin gerçekleştirdiği konusunda da yeteri kadar net değil.Halbuki bu uğursuz eyleme kalkışanların Fetö olduğu gün gibi aşikar.Bu kadar aşikar olan bir konuda tereddüt ve istifham izhar etmek bence uygun değil.

      Fetönün bu eylemi yabancıların bir aparatı olarak gerçekleştirmiş olması da suçunu hafifletmez.Düşmanın düşmanlığını yapması tabiatının gereğidir.Bizi içeridekilerin eylemleri ilgilendirir.

      Mağdur denilenlerin durumuna gelince… Bu eylemi gerçekleştirenlerle bağlantıları sebebiyle zarar görenlerin zararlarının telafisi için derin bir pişmanlık duyduklarını göstermeleri şarttır.Böyle yapanlar yok denecek kadar az.Tamamına yakını
      fetönün yanlış bir şey yapmadığı, doğru yolda olduğu kanaatinde.Son seçimde kaldıkları yerden devam etmek için de pek bir umutlanmışlardı;hem içeridekiler hem dışarıdakiler.Firari olanlar sosyal medyada dönüş biletlerini gösteriyorlardı.

      Bunlar zaten 15 Temmuz’a tiyatro diyorlar.Elebaşıları ile aynı dili kullanıyorlar.Böyle tiyatro mu olur yahu?Tankların,savaş uçaklarının kullanıldığı,250 kişinin öldürüldüğü tiyatro nerede görülmüş?

Yoruma kapalı.