3 konu: Komplolar kapıda.. Cumhurbaşkanı seçimi çantada keklik değil.. Ağrılı gençlerin uzun yolculuğu…

19
Reklam

Geçenlerde benden biraz daha yaşlı değerli bir dostumla görüşürken, sohbeti “Aman siz ve eşiniz şu günlerde hastalık konusunda dikkatli olun” uyarısıyla bitirecektim ki, o dostum, “Yoo, biz geçirdik” diye lafımı ağzıma tıkadı.

Tabii nezaketle.

Çok hafif geçmiş rahatsızlıkları. “Üstelik, o günlerde daha önce üzerinde hiç düşünmediğim konuları gözden geçirme imkanım da oldu” dedi.

Aman ne iyi.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile eşi Emine Hanım da umarım rahatsızlıklarını fazla zahmetsiz atlatırlar. Cumhurbaşkanı, “Ben istirahatlara alışık değilim” diyor ama herkesten çok çalıştığı için en fazla onun istirahata ihtiyacı olması doğal. Evinde dinlenirken okuyup izleyeceği şeylerin yararını görecektir.

Heykel.. Elektrikten mahrum kent: Isparta.. İnsafsız zamlar..

Mesela, Samsun’daki Atatürk heykelinin halatlarla yerinden edilmeye çalışılması konusu, üzerinde düşünülmeye değer.

Altında tonlarca beton gövdesi bulunan heykelin halatlarla taşınamayacağını, kendilerini “Alkollüydük” diye savunan faillerin bile, gerçekten sarhoş olsalar dahi, bilmeleri gerekir.

Reklam

Bile bile yapılan sonuç alınması imkansız bu eylemin bir amacı olmalı.

T24’te yazan Mehmet Yılmaz konuyu işlerken, kendisinden ‘komplocu’ diye söz edilmesinden de çekinmeden, bazı önemli hususlara dikkat çekiyor.    

Okuyalım:

“İlk ifadelerini dikkatle okuduğunuzda önceden üzerinde çalışılmış profesyonel bir ifade olduğu da anlaşılıyordu. / Suç kayıtlarına baktığınızda kuzenlerin 13 ayrı suçtan 38 dosyaları olduğu anlaşılıyor. / Hakaret, tehdit, kasten adam yaralama, polise mukavemet, taksirle yaralama, suç uydurma, uyuşturucu ticareti gibi suçları işlemişler. / Bu profil, saldırganların daha büyük gizli bir organizasyon tarafından kullanılmış olabileceğini düşündüren bir profil. / Saldırı için gerekli malzemenin temini (ip, çelik halat) için zanlıların kendi ceplerinden para harcadıklarını düşünmek de çok mantıklı değil. / Planlı bir saldırı var. / Saldırıyı gerçekleştirenler para ile bu işe kolayca yönlendirilebilecek tipler.”

Para ile veya başka teşviklerle…

Yazı şöyle bitiyor:

“Saldırganlar sanki tesadüfen oradan geçerken tepeleri atmış da saldırmışlar gibi bir senaryoya inanmamızı beklediler. / Erdoğan, 12 Eylül öncesi provokasyonların Türkiye’ye nelere mal olduğunu hatırlayacak yaşta. / Gözünü dört açmasını öneririm. / Aynı filmi bir kez daha izlemeyelim.”

Türkiye içinden geçtiği bu sıkıntılı dönemi geçmişte başarılı olmuş ve başlara dertler açmış türden ‘provokatif eylemler’ tuzağına düşmeden atlatmalı; seçime huzurlu biçimde ulaşmalıyız.

Reklam

Isparta’da, kent ağır kar altındayken, halkın günlerce enerjisiz -elektrik ve doğalgazdan yoksun- kalması da benim gözüme masum bir olay olarak görünmüyor.

Neredeyse 24 saatte bir, benzine ve mazota zam ilan edilmesi de…

Evlere 2.555 TL (Gülse Birsel), 7.400 TL (İdo Tatlıses), 9.800 TL (Serkan Kaya) elektrik faturası gelmesini de hayra yoramam…

Bizim eve henüz zamlı fatura gelmedi. Yalnız mümkün olduğu kadar elektrik sarfiyatını azaltma çabam sonucu, karşı komşumuz, eşime, “Galiba seyahatteydiniz” demiş… 

Eşim bir an düşündükten sonra, “Hayır, hayır, evdeyiz, yalnız eskisi kadar evi aydınlatmıyoruz” cevabını vermiş…

İki akıllı ampül aldım, akşamları onlarla idare ediyorum.  

Cumhurbaşkanlığı seçimi çantada keklik değil

Hep karantinada olanlar düşünecek değiller ya, çok şükür hastalığın kapısını çalmadığı siyasiler için de üzerinde kafa patlatılmayı gerektiren konular var.

Onlardan birini de, başında bulunduğu araştırma şirketi adına gerçekleştirdiği anket vesilesiyle MetroPoll’ün yöneticisi Prof. Özer Sencar hatırlatıyor. 

Muhalefet cephesine…

“Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’ın rakibinin kimliği çok önemli. Rakibi kim olsa kazanır varsayımı doğru değil” yorumunu yaparak…

En son (Ocak 2022) araştırmasının sonucu göz açıcı: Halkın yüzde 30’u Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’a, yüzde 37’si rakibine oy vereceğini söylemiş. Yüzde 29’u ise kararını rakibin kim olduğuna bakarak verecekmiş. 

Kısacası, veriler, her şeye rağmen AK Parti oylarının beklendiği kadar aşağıya düşmeye direndiğini, özellikle cumhurbaşkanlığı seçiminde adayın kimliğinin sonucu belirleyeceğini gösteriyor.

Aksini düşünen, bu defa da, seçim gecesi “Adam kazandı” demek zorunda kalabilir.

Ağrılılar neden Küba, Meksika ve ABD üzerinden Kanada’ya gidiyor?

Üçüncü konuyu da bana Yıldıray Oğur’un Karar’da okuduğum yazısı düşündürdü.

Birkaç yıldır, Ağrı’dan, bazı gençler önce Küba’ya uçuyor, sonra Meksika’nın ABD sınırındaki Ciudad Juarez kentine yolunu düşürüyor, gelmelerini orada bekleyen birilerine adam başı 15 bin dolar ödeyerek kendilerini karşı tarafa atıyorlarmış…

Bazısı oradan da iklimi Ağrı’ya benzeyen Kanada’ya geçiyormuş…

Karar yazarı yakın zamanlarda bu trafiğin arttığını belirtiyor. Sadece pahalılık ve ekonomik sıkıntılar değilmiş gençleri yollara düşüren, daha önce aynı sefere çıkıp oralara göçmüş olanların başarı hikayeleri de teşvik edici oluyormuş.

Bir zamanlar, Karadeniz’in gençleri ABD’ye giden gemilere tayfa yazılıp gemi New York limanına vardığında denize atlar, yüzerek girdikleri Amerika’da kalabalığa karışır, her on yılda bir yapıldığını bildikleri vatandaşlığa geçme iznini beklerlerdi.

Onlardan biriyle tanışmıştım. Daha önce hiç denemediği bir mesleği sürdürdüğünü anlatmıştı. Boyacılık yapıyormuş. “Burada suç işlemezsen seni ‘deport’ etmiyorlar” demişti bana.

Aracıyla bir polisin motosikletine çarpmış. Polisin yazdığı ceza yüzünden trafik mahkemesine çıkması gerekmiş. Günü gelip mahkemeye gittiğinde kendi durumundaki onlarca sanığın daha kapıda bekleştiğini görmüş. Aynı manzarayı makamına geçerken gören yargıç, mübaşire, “Git, herkesten ceza olarak 100’er dolar topla” talimatını verdiği için korktuğu başına gelmemiş…

Üzerinde düşünecek konu çok.

ΩΩΩΩ

Reklam

19 YORUMLAR

  1. Bir ülkede iki üç ay içinde tüm enerji kaynaklarının (akaryakıt, elektrik, doğalgaz…) fiyatları iki katına çıkıyor, faiz neden enflasyon sonuç saçmalığı ile politika faizi sürekli düşürülüp (merkez bankasının bankalara verdiği kredinin faizi) devletin, şirketlerin ve vatandaşın kredi faiz oranları artıyor ve bu salakça/ahmakça uygulamaya devam edilip, edileceği söyleniyorsa, enflasyon oranı gerçeğinin en az yarısı kadar açıklanıyorsa, bu zamanda koca bir şehre üç gün elektrik verilemiyorsa, yöneten siyasi parti hala birinci durumundaysa o millet bunu hak ediyor demektir. Şaşıracak mıyız? Hayır. Demokrasi amaç değil araç deyip dini referans alan iki ortak el birliği ile TC’ni bu duruma getirmişlerdir. Hani dün 100 yıl sonrası sorulmuştu ya; devleti, bozuk para gibi batıranlar diye yazacaktır tarih kitaplarında. Ülkede sanki her şey günlük gülistanlıkmış gibi Ha Gayret ve saz ekibi hala buralara bir şeyler yazmaya yüz buluyorlarsa ne duruyoruz; meleklerin cinsiyetini tartışalım. Veya cennette adam başı kaç huri düşüyor? Çok daha yararlı bir tartışma olacaktır.

  2. Bundan tam 52 sene önce Şanlıurfa’da , bir yaz akşamı , kışlamızın havuzlu çok güzel bahçesinde ,bir grup arkadaşlarla yemek yerken yan masada da Amerika’lı bir albay yemek yiyordu .
    Yemekten sonra , sohbet etmek için masasına misafir olduk .Çeşitli konulardan bahsettik ve nihayet konu geldi Atatürk’e dayandı ; bizler büyük bir merakla Atatürk hakkında ne düşündüğünü sorduk .
    Albay , sanki küçümser gibi tebessüm ettikten sonra ,
    – Artık Atatürk’ü bırakın ; devamlı olarak onunla yatıp kalkmanıza gerek yok , demez mi !
    Bizim tabii ki birdenbire suratımız asıldı ,kaşlarımız çatıldı , oldukça sinirlendik !
    Albay bizim bu halimizi görünce ‘ Durun , durun demek istediğim o değil ‘ diyerek
    açıklamasına şöyle devam etti,
    – Atatürk ; bu yüzyılın şüphesiz en büyük askeri, devlet adamı, siyasetçisi ve gerçekten büyük bir milli kahramandır ! Bütün bunlara rağmen hataları , yanlışları eksikleri yok mudur , mutlaka vardır .
    Sizler , bu konularda mutlaka gerçekçi olmak , hepsini görmek ve öyle değerlendirmek zorundasınız .
    Bunun için Atatürk’ü unutmayın , sevginizi saygınızı eksik etmeyin ,vefakar olun , geleceğe ışık tutan görüşlerinden de istifade etmeye devam edin .
    Ama artık onunla övünüp durmak yerine lütfen başka başka Atatürkler yaratmaya çalışın ,önemli olan budur , bunu unutmayın !
    O gün bu gündür bu sözler benim kulağıma küpe olmuştur .
    Bizler ,Atatürk’ü gerçek yönleriyle tanıyamadık; ya göklere çıkartarak ilahi bir varlık , insanüstü bir yaratık gibi göstermeye veya yerin dibine batırarak adeta ayaklar altına almaya çalışıyoruz !
    Bunun ikisi de doğru değildir , yanlıştır !
    Heykellerine veya şahsına yapılan saldırıların temelinde bu yanlışlık yatmaktadır .
    Herkese selamlar, saygılar.

    • Sayın namlu, aynı şeyleri bizim HB ya da HD arkadaşlar söylese anlamazlıktan gelirsiniz ama allahın gavuru söyleyince bakıyorum hemen kulağınıza küpe oluvermiş:)))

    • Adamların masasına siz giderek zaten bir sıfır yenik başlamışınız Ali bey.
      O misafirmiş! Misafir oralarda davet edilir!
      Bunca yaştan sonra bu şekilde bir yazı yazdıracak kadar beyninize girmişse? siz ve bu düşüncedeki zavallılar hak etmişsiniz bugün lerdeki yaşananları taa o zamandan demektir.
      Mesela başka Atatürk ler yaratılmaz! Atatürk ün fikirleri her doğan çocukta doğal olarak yeşerir!
      Gerçekçi olmayan! Ne gibi bir fikri varmış Atatürk ün?
      Onlarca fabrika yapmak, geleceği görüp alfabe eğitim coğrafya Hatay sorunu etnik sorunları çözmek isteme ekonomik tedbirler tarım hayvancılık…
      Bunları dünyada kim hepsini kısacık bir sürede 1920- 1938=18 yılda) yapabilmiş?
      Yy öncede bug ün de bu coğrafyada bazı insanları!
      “Olağanüstü” göstermeye çalışmak?
      Adet olmuş öyle değilmi sizce? Bakın bir etrafınıza?
      Kulağındaki küpeyi de çıkarırsın umarım artık?

      • Bravo küpeli arkadaş, doğru, katılıyorum!
        Örneğin karabağ, yahu bir karış toprağı, bit kadar ermenistandan 30 yılda alabildik, 2000den fazla da şehit verdik, buna da şükür…

    • Çok haklısınız işte bunu anlayabilsek herşey daha kolay olacak.O ne bir ilah ne de bir ayyaş ona gerçek değerini verdiğimiz gün başka ataturkler de çıkacaktır

  3. Sayın Koru geçmişte bu tür komplolarla hangi kesimin daha kolay dolduruşa getirildiğini de iyi biliyoruz. Uğur Mumcu suikastı ve sonrasında yuzbinlerin kahrolsun şeriat diye yollara dökülmesinde olduğu gibi. Eski bir okurunuz olarak sizin bu konudaki duyarlılığınizin da sahitleriyiz.
    Peki bu son olay üzerine Atakum belediyesi nin yaptığına ne demeli?
    https://www.yenisafak.com/amphtml/gundem/chpli-atakum-belediyesinden-algi-operasyonu-ataturk-aniti-saldirganini-takunyali-resmettiler-3743441

  4. Son Zamanlarda yaşanan gelişmeler seçimin habercisi mi acaba?
    Siyaset sahnesinde Atatürk, Dini değerler ve gündem oluşturacak tuhaf işler üzerinden gelişen olaylar pek hayra alamet bir şey değil gibi, bana bir yerlerden sanki seçim kokusu geliyor. Durduk yere gelişen olaylar tesadüf mü dersiniz? Durun daha bunlar başlangıç arkası gelmeye başlarsa seçim süreci başladı demektir.
    Sayın hocam keşke faturalardan hiç bahsetmeseydiniz gelen zamlı faturanın acısını tam unutmuşken acımızı tazeledin :(( neyse artık alışacağız bu faturalara zamlara…
    Ben bir türlü anlayamıyorum! bende mi bir sorun var yoksa şu anketlerde mi yoksa seçmende mi? son yapılan ocak ayı seçim anketlerinde iktidar oylarının artığını söyleniyor. Gerçekten doğru ise iktidar oylarını arttırması çok kolay hiç çalışmasına gerek yok, enflasyon arttıkça oylar artıyor. Ocak ayı enflasyonu %48 olduğuna göre %85 e çıkardığı zaman anket sonuçlarına göre %60 la yine iktidar olur ne dersiniz?

    • Ahmed bey ufukta seçimlerin görünmesi neden “pek hayra alamet bir şey değil” biraz açar mısınız?

  5. TIMARHANE Mİ?
    Tımarhane tabirinin lügat anlamı malumunuz akıl hastanesi.
    Ancak ıstilahi olarak olumsuz koşullarda, ilkel yöntemlerin uygulanması nedeniyle tedavi bir yana, hastalığın daha da kronik hale getirildiği hastane de kastedilmektedir.
    Montesquieu, “dışarıdakilerin kendilerini akıllı sanmaları için zavallıların içeri tıkıldığı yer”olarak tarif eder.
    Artık ülkemiz için kullanılan bir tabir.
    Hatta sosyal medyada bu isimde program da var.
    Ülkemizi “Hukuk Devleti ” olarak yönetmekten sorumlu kişi ” Türkiye’yi AŞ gibi yöneteceğini” beyan ettiğinde sanıyorum ilk olarak “Tımarhane AŞ” tabirini kullanmıştım.
    Sırasyla”Müflis Tımarhane AŞ”,
    “Münfesih Tımarhane AŞ ” tabirlerini aklımızın bir kenarına not etsek iyi olacak
    Tabii ki, hatırlama yeti ve yeteneğimizi yitirmemek koşulu ile.
    Koşulları yani tedavi sonucu iyi yada kötü, akıl hastalarının tedaviye çalışıldığı yere tımarhane dendiğini açıklamaya çalıştım.
    Pekâlâ, akıl sağlığı son derece yerinde, yani toplumun akıllılarının, akıl sağlıklarının bozulmaya, amiyane tabirle “delirtilmeye” çalışıldığı kurumlara ne denir?

  6. Piramitler den Eyfel kulesine,
    ortadirek göbek şeklinden Çamlıca kulesi şekline benzemeye..
    Aç işsiz insanların canlı kişileri dert etmesi gerekirken, heykeli düşünüp zavallı o soğukta açıkta kalmasın düşüncesiyle yıkmak istemesi
    Isparta taraflarının 3 gün elantriksiz kalması ?
    Kendi ülkesini bırakıp taa alaman kefere memleket lerine gitmek uğruna soğuk suya atlamak
    Ve en önemli meselemiz,
    10 oy ordan bin oy burdan gel buraya doğru yandan yandan
    Hoopp hadi bakalım bir sağdan bir soldan.

    • İnsanlar layık olduğu şekilde yönetilir lafına kızmam söyleyene kızarım.
      Çünkü yönetimi hedef alır sadece. Partilerin hepsine (çok oy alanlara para veriliyor) laf söylemek gerek bazen.
      Hükümeti kontrol muhalefetin işi çünkü.
      Aş iş mi veremiyor! Ben veririm!!!!
      Adaleti mi sağlayamıyor! Ben daha adil yaparım!!!
      Ekonomiyi mi yönetemiyor! Bende ekonun kralı var kralı!!!!
      Diye bilmeliler……
      Ne diyorlar?
      …?…..?….?

      • Ne diyorsun;
        “İnsanlar layık olduğu şekilde yönetilir lafını” söyleyen “yönetimi değil gariban halkı hedef alır sadece.”
        Çünkü kendilerinden başkasını her zaman ya kör ya da sersem zannederler…
        Vecizelerimizi çarpıtmadan kullanalım lütfen!!!!

    • Aslı hanım “Kendi ülkesini bırakıp taa alaman kefere memleket lerine gitmek uğruna…” demişsiniz ama genellikle türkiyede bir baltaya sap olamayanlar yurtdışına gidiyor, onlar bile gittikleri ülkelerin insanı gelişmişlik standartları daha düşük olduğu için gayet başarılı da olabiliyorlar…
      Örneğin korona aşısını bulan türk ailesi; almanyada sanki başka okumuş yazmış alman virolog, başka ırklardan bilimadamları yokmuş gibi insanlığı, en azından avrupayı pandemiden bir çift karakafalı türk kurtardı.
      Atatürkün de dediği gibi;
      Bir türk dünyaya bedeldir!
      İtirazı olan?

      • Baran bu yorumum senin dünkü soruna da kapak olmuş:
        “Bizim Türkler de hep yabancı ülkelerde bir şeyler buluyorlar, tütkiyedeyken niye arayıp da bulmuyorlar acaba?”

        • neden “tencerende pişirip kapağında yeme”yi denemiyorsun da kapakta pişirip kapakta yiyorsun? Sadece kapak kullandığın için sağlıklı beslenemiyorsun, bu çok belli.

          Aşağıda yazdığına bak;
          [Sayın yazarın “adam başı 15 bin dolar ödeyerek kendilerini karşı tarafa atıyorlarmış…” dediği kişiler aynı paraya rahatlıkla birer yeşil ya da gri pasaport çıkartabilecekken neden bu kadar zahmete girerler ki?] bu ancak vitaminsiz kalmış bir beynin yazabileceği bir şey:))

          Başka, Ali Namlı komutanımızın yorumuna yazdığına bak! Bursa gerçi kapaktan yediğin için az bir vitamin aldığın belli ediyor. Küpeler başlığında yazılan yorumu bir daha okuyunca bana hak vereceksin.

          Son zamanlarda en çok duyduğum fıkra şu;

          Cehennem Kazan’larının başında tırmanıp çıkmaya çalışanlara engel olup geri iterken hararetle çalışan zebanilerin dikkatini çeken, Kazan’lardan birinin başında oturmuş sadece seyreden zebaniye sormuşlar hayrola senin kazan boş mu niye çalışmıyorsun ? Hayır benim kazan da Türkler var onlar birbirlerinin tırmanıp çıkmasına engel olmak için aşağı çekiyorlar, bana iş kalmıyor demiş.

          Gerçekten de sırf kendi çabasıyla, aklını ve yeteneklerini kullanarak durmadan gece gündüz çalışıp belli bir seviye başarıyı yakalamış olanlara daha ileriye gitmesin, daha fazla başarılı olmasın diye engel olan bir kültür yapısı var Türkiye’de. Bu kültürü canla başla Vatan Millet pahasına yaşatan kimseler bu engelleme işini profesyonel hale getirip organize bir şekilde yapar hale gelmişler.

          Down sendromlu çocuklara eğitimle bir mesleği yapabilir hale getirebiliyorlar. Ama Normal insanları hiç bir mesleği yapamayacak hale nasıl getiriyorlar hayret. Deha sahiplerini nasıl yok ediyorlar peki?

          Şimdi düşün, kazanın dışına çıkmayı bir şekilde başarmış bir insanın motivasyon seviyesini.

          Anadolu’nun küçük bir ilçesinde evimize komşu sayılabilecek kadar yakın oturan Ahmet adında bir arkadaşım vardı. Bir düğün salonunda izlediği çalgıcılardan özenerek aldığı org’un sesini sonuna kadar açar mahalleye dinletirdi. Evden de okul haricinde pek dışarı çıkmazdı. Bir gün ortak bir arkadaşımız üniversite sınavında ilk bine girdiği için Başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı bursu ile yurt dışında istediği ülkede okuma hakkı kazandığını duyduğumda çok şaşırmıştım.

          4 sene sonra İstiklal caddesinde tesadüfen karşılaşınca sordum, milliyetçi duyguları ağır bastığı için yurt dışında okumak istememiş. İstanbulda meşhur üniversitelerden birinde mühendislik okumayı tercih etmiş. Son sınıfta Koç ve Sabancı grubundan davet almış ama gitmemiş. Tübitak’a nanoteknoloji alanında araştırma görevlisi olarak başvurmuş. 5-10 senesini planlayan biriydi. TÜBİTAK’da uzmanlaşıp özel sektöre geçmeyi planlıyordu. Sonra Ahmet’i hiç görmedim. Bir ara Hollanda’ya yerleştiğini duydum.

  7. Sayın koru ağrı hakında yazılar okuyacağına bi zahmet savcı sayanı dinleseydin ağrıda neler oluyor daha iyi öğrenirdin.

  8. Sayın yazarın “adam başı 15 bin dolar ödeyerek kendilerini karşı tarafa atıyorlarmış…” dediği kişiler aynı paraya rahatlıkla birer yeşil ya da gri pasaport çıkartabilecekken neden bu kadar zahmete girerler ki?

Yoruma kapalı.