Geçmişte Emniyet bürokrasisinde önemli görevlerde bulunmuş, siyasete atıldığında bakanlıklar yapmış bir isimdi Mehmet Ağar. Yargılandığı, ceza alıp hapis yattığı da oldu. Susurluk kazası sonrasında ismi çok anılmıştı. Son zamanlarda ise yalnızca oğlunun AK Parti’den milletvekili adayı olması ve seçilmesi sırasında ismi gündeme geldi.
28 Şubat’a gidilen dönemin ilk açılışı onun Refahyol hükümetinden istifasıyla olmuştu ve ‘e-muhtıra’ günlerinde de kendisi ciddi bir rol oynamıştı diye hatırlıyorum.
Mehmet Ağar birkaç gün önce bir platformun davetiyle katıldığı etkinlikte konuşmuş. Söyledikleri, önemsenmiş olmalı ki, dün bazı gazeteler ile internet sitelerinde haberdi. Muhtemelen haber kanalları söylediklerini görüntülü de vermişlerdir.
Ne diyor, ne diyor?
Önemine binaen dikkatinize uzunca bir alıntı sunacağım:
“Bir dönem İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü görevi yapan ve 90’larda işlenen birçok faili meçhul cinayetle ismi anılan Mehmet Ağar, yeni partilere ilişkin yaptığı konuşmada ‘Yeni kurulacak partileri mutlaka vazgeçirmek lazım. Aksi takdirde çok ağır sonuçları olur’ dedi.
Independent Türkçe’nin haberine göre Suriçi Grubu isimli bir platformun Topkapı Akgün Otel’de düzenlediği etkinlikte konuştu. Ağar, ‘milliyetçi – muhafazakâr’ iktidarı parçalamak için siyasi teşebbüslerin olduğunu belirterek, ‘Bu büyük milliyetçi muhafazakar iktidarı parçalamak için siyasi teşebbüsler var, Allah göstermesin’ ifadelerini kullandı.
Ağar kürsüde isim vermeden Gül, Babacan ve Davutoğlu’nu eleştirdi.
Türkiye’deki darbe süreçlerini hatırlatan Ağar, 27 Mayıs 1960 darbesi öncesinde Demokrat Parti’nin, 12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Adalet Partisi’nin, 28 Şubat 1997’deki post modern darbe öncesinde de Doğru Yol Partisi’nin zayıflatıldığını belirterek, bugün de AKP’nin içinden yeni partiler çıkarak zayıflatılmaya çalışıldığını savundu.
‘TIPKI GEÇMİŞTE OLDUĞU GİBİ…’
‘Tıpkı geçmişte olduğu gibi, ortaya çıkan bu büyük milliyetçi muhafazakar iktidarı, paralamak ve parçalamak hususunda bir takım siyasi teşebbüslerin olduğunu görüyoruz’ diyen Ağar, sözlerine şöyle devam etti:
‘Tabii ben geçmişte devlet hizmetinde olan kimseyi üzmek istemem. Ama onların da bizleri üzmemesini istemek hakkımız. Kişisel anlamda bir takım problemler olabilir. Kolaylıkla geldikleri makamlardan uzaklaşabilirler. Ama bütün bunları kendi kişisel davası haline getirmek suretiyle, milletimizin büyük bir çoğunluğunun kalbi safiyane ile destek verdiği bir yapıyı, karşı grupların etkisi altında kalarak ve işbirliği yaparak, burayı çökertmenin hiçbir anlamı yoktur.”
“Milliyetçi-muhafazakar iktidar” dediği AK Parti’nin 17 yılı dolmuş olan iktidarı…
“İktidarı parçalayacaklar” dediklerinin isimleri de haberin içinde var: Yeni parti kuranlar ve kurma yolunda olanlar…
Endişesi ise, siyasi tarihimizin kara sayfalarını teşkil eden askeri müdahalelerin tekrarlanması ihtimali…
Demokrat Parti (1960), Adalet Partisi (1971 ve 1980), Doğru Yol Partisi’nin (28 Şubat 1997) yaşadıklarının şimdi de AK Parti’nin başına gelebileceğini söylüyor Mehmet Ağar…
Türkiye gazetesinin 15 Temmuz hain darbe girişimini aylar öncesinden en ince detayına kadar yazmış olan yazarı da yakın zamanlarda benzer bir uyarıda bulunmuştu.
Son örneği olan 28 Şubat, hükümetten kendisinin istifasıyla başlayan bir süreç olduğu için de söylediklerine kulak verme ihtiyacı hissettim.
İhtiyaç ortada, ancak konuşmasıyla ilgili haberlerde aradığım ayrıntıyı bulamadım: Darbeler mekanizmanın nasıl gerçekleştiği ayrıntısını…
27 Nisan’da (2007) Mehmet Ağar
Mehmet Ağar yalnız Refahyol zamanında değil, AK Parti’nin iktidara geldiği dönemde de siyasi hayatın içerisindeydi. 28 Şubat’taki istifa olayında Refahyol’un düşmesini getiren isim olduğu gibi, daha sonra, Ahmet Necdet Sezer’in süresi dolunca yeni cumhurbaşkanı seçimi sürecinde de, DYP’nin genel başkanı olarak kritik bir rol oynamıştı.
TBMM’de AK Parti’nin 352, Deniz Baykal’ın CHP’sinin 151, Erkan Mumcu’nun genel başkanı olduğu ANAP’ın 20, Mehmet Ağar‘ın liderliğini yaptığı DYP’nin 5 milletvekili vardı; 11 de bağımsız milletvekili bulunuyordu. DYP ile ANAP liderleri, Mumcu ile Ağar, ittifak görüşmeleri yürütüyorlardı. CHP, Sabih Kanadoğlu’nun icat ettiği ‘367’ formulünün sahibiydi ve AK Parti’nin adayı Abdullah Gül’ün eşi başörtülü olduğu için cumhurbaşkanı olmasını engellemeye çalışıyordu.
‘Milliyetçi-muhafazakar’ bilinen Erkan Mumcu ile Mehmet Ağar’ın partili milletvekillerinin Meclis oturumuna katılmasına izin vermeleriyle, AK Parti’nin 352 milletvekiline ek olarak ANAP ve DYP’den 25 milletvekilinin daha Meclis’e gelmesiyle 367 engeli fazlasıyla aşılabilecekti.
Ağar yalnızca kendi 5 milletvekilini Meclis’e göndermemekle yetinmedi, Erkan Mumcu’yu da ikna etti ve o da kendi 20 milletvekiline “Meclis’e gitmeyin” dedi.
Geçtiğimiz günlerde vefat eden zamanın Genelkurmay başkanı Org. Yaşar Büyükanıt’ın da hem CHP, hem Anayasa Mahkemesi üyeleri, hem de ANAP ile DYP üzerinde etkin bir rol oynadığı, AK Parti’yi yolundan döndürmek için 27 Nisan 2007 gecesi Genelkurmay internet sitesine sonradan ‘e-muhtıra’ adını alacak bir metin koyduğu da bir ara bilgi olarak yararlı olabilir.
Dönemin iki tanığı, Erkan Mumcu ile Mehmet Ağar, o sırada neler yaşadıklarını kamuoyuyla paylaşmadılar; sorulduğunda “Ben kesinlikle baskı görmedim” dedikleri de biliniyor.
O günlerde DYP milletvekili olan Ümmet Kandemir’in tanıklığı şöyle:
“25 Nisan’da Genel İdare Kurulu (GİK) toplantımız vardı. ANAP da aynı saatlerde toplantı yapıyordu. Ağar’ın yanında oturuyordum. O sırada ekranlara YÖK Başkanı Erdoğan Teziç’e suikast düzenlendiği haberi düştü. Ağar panik havası içine girdi. Olay, seçime 2 gün kala belirli yerlere mesaj mahiyetindeydi. Ağar’da TBMM’ye girmeme görüşü oluşmaya başlamıştı. Başlangıçta ise tersini savunuyordu.”
Sonraları AK Parti’den milletvekilliği yapmış o günlerde ANAP’ın MKYK üyesi Hüseyin Kocabıyık’ın da tanıklığı önemli:
“GİK toplantısı vardı. TBMM’ye gidilmesi iradesi oluştu. O sırada telefon geldi, Erkan Mumcu dışarı çıktı. Sonra ikinci bir telefon geldi. Telaşlı bir şekilde, ‘Artık Türkiye’de yeniden düşünmek lazım. YÖK Başkanı’na suikast düzenlenmiş ve Ağar ile bir basın toplantısı düzenleyeceğim’ dedi. Mumcu ve Ağar, Türkiye’de Ak Parti’ye karşı bir darbe yapılacağına inandırılmıştı.”
Mehmet Ağar, şimdi de kamuoyuna “Darbe yapılabilir” mesajı veriyor.
Yeni partiler demokrasiyi güçlendirir
28 Şubat (1997) ve 27 Nisan (2007) dönemlerinde oynadığı kritik roller sebebiyle kendisine kulak vermek mi, yoksa yine açıklamalarıyla o dönemlerdekine benzer bir görev üstlendiği kuşkusuna düşmek mi gerekir tereddüdündeyim.
AK Parti 27 Nisan ‘e-muhtırası’na direndi ve kazandı. Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığa giden yolunu da, Abdullah Gül’ün “Ben adayım” direnişi ve direniş sonucu seçimi kazanması açmış oldu.
Direnen kazanıyor diye biliyorum.
Belki de yeni partilerin varlığı demokrasiyi daha da güçlendirecek ve -varsa- uğursuz niyetlere kapılma heveslilerini yanlışlıktan vazgeçirecektir.
O iki dönemde de yanlış tavırlar almış Mehmet Ağar keşke geçmişte üstlendiği rollerde hangi mekanizmaların çalıştığını anlatsaydı.
ΩΩΩΩ