Bartın’da hayatını kaybeden canlara rahmet dilerken.. Ve yine ‘sansür yasası’…

24
Reklam

Haber ilk ulaştığında kayıp sayısı 14’tü; bu sabah baktım, Bartın’daki maden kazasında hayatını kaybedenlerin sayısı 41’e çıkmış. Bakan altı işçinin daha sağlık durumunun kritik olduğunu açıklamakta.

İlk günün acısı bu bilgiyle katmerlenerek büyüdü.

Hayatını kaybedenlerin aileleriyle ve Bartın halkıyla birlikte bütün Türkiye bu olay yüzünden ağlıyor.

Üzüntüyü daha da büyütecek söz ve davranışlardan kaçınmak lazım.

En başta da yaşanan olayı sıradan ve küçük görme aymazlığından…

‘Kader’ kavramı ile olay arasında ilişki kurmak gibi…

İslam düşünce sisteminde, insanların kendi eylemlerinin eseri olan olayların Allah tarafından istendiği için gerçekleştiğine dair görüşlerin ‘kader’ olarak tanımlanması konusu hayli geniş bir literatüre sahiptir. İslam Ansiklopedisi ‘kader’ ile ‘cebriyye’ başlıkları altında bu hayli tartışmalı konuyu bütün ayrıntılarıyla işlemektedir.

Görüşlerin gelip dayandığı inanç noktası şudur: Allah’ın bir olayı bilmesi, dini açıdan, o eylemi gerçekleştiren kişinin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Doğru veya yanlış yaptığı her eylem kişinin kendi iradesinin ürünüdür.

Reklam

Bartın’da maden ocağında meydana gelen ve can alan olay bir ihmal sonucu ise, o ihmalin veya ihmallerin sorumlusu mutlaka vardır ve  sorumluların hesaba çekilmesi gerekir.

“Ne yapalım, ne olmuşsa olanların olması kaderden, bu tür olaylar hep oluyor” tarzı bir söylem, olaydan sorumlu tutulması gereken insanların sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı gibi, olanı hafife alma sonucunu akla getirecek bu yaklaşımı dini bir gerekçeye dayandırmak, insanları din sorgulamasına sevk edebileceği için, mahzurludur da.

Tedbir zaten bu sebeple gereklidir.

Hastalığa düçar olduğumuzda bu halimizi önemsemeyip tedaviyi ihmal ediyor muyuz? Etmiyoruz elbette.

Siyasete bakalım. Siyasiler “Ne olacaksa o olur” diyerek seçim çalışmalarını bırakıyorlar mı? Asla bırakmıyorlar. Tam tersine, istemedikleri sonuç çıkmasın diye bütün tedbirleri, hatta şartları da zorlayarak, alma yoluna gidiyorlar.

Devlet de yasalara göre suç işleyenleri “Kader böyleymiş, neden adamı/kadını cezalandıralım” deyip hesaba çekmekte tereddüt etmiyor. Suç işleyen cezalandırılıyor.

O halde, maden ocağında meydana gelen canlar alıcı olay neden hafife alınsın ki?

Hiç kuşkusuz, devlet, bu olayı da hafife almayacak ve tedbir yönünden bir eksiklik söz konusu ise sorumlu arayışına girecektir.

Reklam

40’tan fazla insanımızı kaybettik, bari Allah’a bühtan etmeyelim.

Sansür yasası

Kamuoyunun benimsediği isimle ‘sansür yasası’ diye anılan ‘dezenformasyonla mücadele’ gerekçeli yeni yasa da, hükümet açısından, bir tedbirler manzumesidir. İddiası, kamuoyunu yanıltma amaçlı yalan yanlış bilgilerin dolanıma sokulmamasıdır.

Hükümet bu yasayı çıkararak kendince tedbir alıyor. 

Ancak, yasayı Meclis’te savunanlar arasından yasayla engellenmek istendiği iddia edilen doğruluktan uzak, yalan-yanlış bilgilere -dezenformasyona- sığınanlar çıkabildi.

En çarpıcısı, yasayı hazırlayanlardan bir AK Parti milletvekilinin, kendileriyle görüşen bir yabancı ülke diplomatları ve konuyu yakından izlediği bilinen Avrupa Konseyi’nin Venedik Komisyonu üyeleri ile görüşmelerini aktarırken verdiği bilgiler…

Milletvekili, Amerikan büyükelçiliğinin hukuk müşaviri ve uluslararası şefi olduğunu söylediği diplomatların “Bizim dezenformasyon yasamızla sizin yasanız birebir örtüşüyor” dediklerini, Venedik Komisyonu’ndan da bir tek yasanın aceleye getirildiği itirazının geldiğini söyledi.

Bugün gazetelerde haberi var. ABD’nin dışişleri bakanlığı sözcüsü kendi diplomatlarına dayandırılan sözleri yalanladı. Haberde, sözcünün, “Türk basınında bu konuya ilişkin olarak dolaşan iddiaları dezenformasyon olarak nitelediği” bilgisi de yer alıyor.

Dezenformasyon yasasını savunanlar dezenformasyon yapmış ABD dışişleri bakanlığı sözcüsüne göre…

Ne diyeyim buna ben?

Venedik Komisyonu’nun ise, yasa metninin ‘kaygı verici olduğunu’ daha yasa çıkmadan duyurduğunu önceki gün burada aktarmıştım.

O ayrıntı da bir başka dezenformasyon oluyor böylece.

Daha vahim bir gelişme ise, Birleşmiş Milletler’in de (BM) konuya dahil olmasıdır.

BM’nin İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, sözcüsü Marta Hurtado imzasıyla, TBMM’den çıkan yasayla ilgili yazılı bir açıklama yapma ihtiyacı duymuş.

Konuya ilişkin haberi ‘Amerika’nın Sesi’ duyurmakta.

Okuyalım:

“Uluslararası insan hakları hukukuna göre ifade özgürlüğü ‘doğru’ bilgiyle sınırlı değildir, gerek çevrimiçi gerek çevrimdışında ‘her türden bilgi ve fikri’ kapsar. İfade özgürlüğüne kısıtlamalar sadece meşru ve gerekli durumlarda düşünülebilir” ifadelerini kullandı. / Hurtado, yeni düzenlemelerin ‘keyfi, sübjektif yorumlama ve suistimal’ için ciddi boyutta imkan yarattığı değerlendirmesinde bulundu. / Marta Hurtado, ‘Zaten çok kısıtlayıcı bir ortamda, insanların, Türkiye’nin de taraf olduğu Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 19’uncu maddesince garanti altına alınan bilgi arama, alma ve paylaşma haklarını daha da sınırlama riskini taşıyorlar’ dedi.” 

Ne yapacağız şimdi, dışişleri bakanlığı BM’ye de tepkide mi bulunacak?

Konu daha fazla dallanıp budaklanmadan, Türkiye’yi üyesi olduğu uluslararası kurumlar ve ittifak ilişkisi içerisinde bulunduğu ülkeler nezdinde hırpalatmadan, bu yasayı rafa kaldırmanın yolu bulunmalı.

Yolunu söyleyeyim: Yolu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yasayı onaylamamasıdır.

Muhalefetin “Geliyor gelmekte olan” diye bir sloganı var ya, ondan da ben ‘cebriyye’ kokusu almaktayım.

İktidara duyururum.

ΩΩΩΩ 

Reklam

24 YORUMLAR

  1. .
    ..

    Tedbir aldıysak hani nerede tedbirimiz?
    İhmalkar bilgisizken bitmez kederimiz!
    Rabb’in düzeni çetin, O’na bühtan ettiler,
    Kaderi anlayamamak bizim kaderimiz!
    ….
    ..
    .

  2. Amerkada yaşayip dünyay takip etmeziem TC hukumeti ve trrolleri yalanlarına inanırmiyim bilmiyorum.
    Hakikatten bu trollr ne yapmaya çalışiyorlar. Biden a Trumpa ve diğer politikacılara hesap soran hakaret eden o kadar insan varki. Onlar değil millete dava açmak yeri geliyor özür diliyorlar
    Ya biraz utanın dünya türkye değil.
    Ne kadar yalanci utanmaz insanlarsınız?

  3. Maden ocağındaki kaza değil göstere göstere gelen bir vurdumduymazlık ihmali ve cinayettir. 2 hafta önce devletin kurumu oraya ait ayrıntılı dair rapor yazmış.

  4. Tüm Türkiye’ye geçmiş olsun.

    Dezenformasyon yasasının hangi maddesi sizi rahatsız ediyor. Başta ABD ,İngiltere ve bütün Avrupa’da ve dünyada 30 ülkede bir şekilde yalan haberlere yönelik müdahalelerin olduğu buna benzer yasalar var. Hangisi sizi rahatsız ediyor.

    Yasalar ne:

    1-İnternet haber sitelerinde çalışanlar basın mensubu olacak
    2-Çocuklar maruz kalmamaları gereken görüntü, ses, yazı vb. içeriklere karşı korunacak. 
    3-Haber içerikleri korunacak
    4-Kişilik hakkının zedelenmesi şikayeti ile mahkemeye başvuru yapıp içeriğin kaldırılması talebinde bulunan ve talebi mahkemece kabul edilen kişiler artık diğer siteler için başvuru yaptığında mevcut karar bu adresler için de uygulanacak. Her site için ayrı karar çıkarılması gerekmeyecek. 
    5-Künyesiz haber sitesi kalmayacak
    6-Sosyal medya şirketlerine ofis açma yükümlülüğü
    7-Yalan haber yayma suçu tanımlanıyor
    TCK’ya eklenen yeni madde ile ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ suçu tanımlanıyor. Suçun oluşması için şu 5 şart aranacak:
    – Yayılan haber gerçek değilse
    – Ülkenin güvenliği ve kamu sağlığını ilgilendiriyorsa
    – Halk arasında korku, panik ve endişe oluşturma kastı varsa
    – Kamu barışını bozmaya yönelik ise
    – Aleni ise (yani ilgisi olmayan kişilere ulaşabilecekse)
    Kişilere 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası verilebilecek.  
    Yasa ile Türkiye’de haber üreten ve yayın yapan internet medyası, sosyal ağ şirketleri, halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayan kuruluşlar ve kişiler faaliyetlerinden sorumlu tutulacak. İnternet kullanıcılarının her türlü suistimalden, ihlalden ve saldırıdan korunması hedefleniyor. 

  5. KULA HESAP VEREMEYEN
    Yine kaza,kader, şehadet, cennet vs.
    Helâlinden hangi işte çalışırsa çalışsın herkes desteklenmeli.Saygı görmeli.
    Çok olmadı, kâğıt toplayanlara bile operasyon yap, sonra da emeğe saygıdan bahset.
    Bu olaylardan hemen sonra dini söylem kullanmak
    “–Ben kullara hesap vermem” demektir.
    Allah’a hesap vermek için de, öncelikle Allah’a inanmak gerekmiyor mu?
    Haydi farz-ı muhal inandıklarını kabul edelim.
    Kula hesap veremeyen Allah’a nasıl hesap verecek yada verebilecek?
    Ahirette;
    –Yasak delil mi var?
    –Tanıklıktan çekilme mi var?
    –Silinen kamera kaydı mı var?
    –Silinen ses kaydı mı var?
    –Kameranın kör noktası mı var?
    –Kameranın kaydedemediği görüntü ve ses mi var?
    –Yandaş yargı mensubu mu var?
    Bu vesile ile Allah’tan, başta Bartın olmak üzere tüm meşru işte çalışırken hayatını kaybedenlere rahmet, yakınlarına sabır diliyorum.

      • H.Gayret üstadımız çoğunlukçu değil çoğulcu demokrasilerde ve hukuk devletinde hesap verme sandıktan önce hukuğun karşısında olur tabiki üstünlerin hukukuda birinci önceliktir😁

    • Onlarca canımız yanarken bile vur patlasın çal oynasıncı güruh bildik klişe kelimeler ve cümleler üzerinden dezenformasyon yasası ile ilgili hayali yalan dolan satmakla uğraşıyor.
      Sansür yasası imiş.
      Okuma yazma özürlü olsam belki ben de bu dümenin suyunda bocalarım ama çok şükür hâlâ okuduğumu anlayabiliyor ve anladığımı yazabiliyorum. Yağırı olanlar gocunadursun.
      Yağırım yok. Kendimde gocunacak bir durum da göremiyorum. Kullandığım tüm sosyal medya mecralarında kimliğim, resmim ve iletişim kanallarım açık ve her türlü eleştiriye de hazırım. Yeter ki, içerisinde hakaret, haysiyet ve şerefime tasallut olmasın.
      Niyeti üzüm yemek olanların da bu şeffaflıkta olmaları gerektiğine inanıyorum.

      • Muzaffer bey, bu vahim olaylar karşısında ciğeri yanmayan kalbi hüzünle atmayana insan denmez. Şimdi bu duygu ve düşünceyle kim ne anlatıyor diye bakınırken öyle absürt şeylerle karşılaşıyorum ki kahkahayla gülmemek için kendimi tutmakta zorlanıyorum.

        Mesela Cemil Kılıç kendisine gönderilen kitapları artık koyacak yeri kalmadığından şikayet ediyor tivitinde. Altına da biri yazmış ki; “merkebin yükü ağır gelmiş, boşaltmaya yer arıyor” diye. Hadi gel de gülme. Tövbe tövbe.

        Çok okumak maharet değil, hakikatı okumak aslolan diyor yani.

  6. Bu elim kaza ile ilgili en itidalli açıklamayı sn Davutoğlu yapmistir.Zaman kavga etme zamanı değil, öncelikle sorumluları bulup cezalandirmali ki bir daha benzerleri yaşanmasın.Kimse üstünü örtme eli , yangina da körükle gidilmemeli.
    Birçok yanlış peş peşe yapilmis.Sayistay raporları var bununla ilgili neler yapılmış acilen bağımsız bir kurul oluşturulmalı.Bu arada maden mühendisleri odası nerde bu raporlar yayınlanmış onlar ne yapmış.Kiminle irtibata geçmişler raporun üzerinde durmuşlar mi .Hiç zannetmiyorum.
    Şimdi savcılar göreve raporların gereği yapılmış mi ?.En tepeden itibaren sorgulanmalı korkmadan gelecek kaygısı duymadan çünkü hiçbirinin istikbali ölen 41 madenciden daha önemli değildir.

    • Ahmet bey, davutoğlu hocamız dümdüz yolda giderken kafa kafaya çarpışan ibb metrobuslarında helak olup giden istanbullu vatandaşlarımız için de herhangi bir açıklama yapmış mıdır acaba?

      • gün kavga etme günü , birbirini suclayıp,olayı örtbas etme günü değil.Sorunu bulup bir daha benzer olayların yaşanmaması için tedbir alma günü , ihmalleri önleme günü.

  7. Madenci ailelerine baş sağlığı diliyorum. Fıtrat ölüm demek değildir, Tam tersine, tüm canlilar kendini koruma ve yaşama fıtratındadir.

  8. Dalganı geç.; ama yok olan yuvalar nice Aile babasız kaldı. Türkiye şartlarında iş bulmak zor riskli ve tehlikeli bir sektörde olsa evde pişmiş bir aş olması için mecburlar bunlarla dalga geçilmez dalga geçenle Allah iyi dalga geçer.

    Avrupa madenlerimizi çıkartmıyor bizim zengin olmamızı istemiyor görüş çok sakat görüştür.

    Evet aslında Avrupada madenler çok az; Neden Avrupa yasaları insan yaşayacak diyor bir giruzu patlamasına karşı Yaşam odası yapacaksın diyor. Buda maden işletmesin işine gelmiyor neden maliyetleri yükseltiyor.
    örnek verirsek;

    Bakırın kilosu Çinde 1TLl ise Avrupada bu maliyetler yüzünden 5 TLbu yüzden avrupada maden sayısı azdır.

    Türkiye, Çin ve Afrika ülkeleri diyor ki ne yaşam odası maliyetleri neden yükseltelim bizde adam çok giruzu patlamasımı oldu oradakileri toprakla göm yeni bir tane aç.

    Bu mantıkla ne Türkiye ne çin nede afrika adam olmazlar.

  9. Bakıyorum yine ölüsevici arkadaşlara gündoğmuş, hepsinin etekleri zil çalıyor, birisi de çıkıp 3 günlük milli yas ilan edilsin diyemiyor nedense?

  10. Soma travmasını atlatamamışken şimdi yeni bir travma Türk toplumunu yakaladı. Bu maden dedikleri yeri kazmak mıdır, yürekleri dağlamak mıdır, bilen beri gelsin.
    Kimse iş kazasında can vermesin artık. Her bir madenci çıkardığı madenden çok daha değerlidir. Kıyas bile kabul edilmez. Söylenecek söz yok, yapılacak işler var.

    • Yapılacak iş ne? eline kazma alıp..
      değil tabii.
      çıkardığın kömürün maliyeti : 100
      birazını sanayide kullandın : 70
      20’sini ihraç ettin, 30 kazandın
      10’unu bedava (muhtaç lara) dağıttın.
      (bir hesap hatası var ama ne?)
      ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
      birde bu hesaba bak:
      maliyet : 120
      sanayide kullan:50 getirisi :80
      ihraç et: 40 maliyet, 60 getirisi
      10’unu iç pazara ver
      kazanç:170!
      (burda biraz hayal var ama ne)
      şimdi zurnanın zırt deliği:
      maliyet:100 kabul etsen
      41 insanın kayıp,
      ×2’şer aile bireyi=cem’an: 123 kişi! etkilenen!
      bunların sigorta +tazminat…(miktar değil önemli olan zarar gören insanlar!!!)
      toplumsal yaratacağı travma (madende çalışacak kimselere anket yapalım!)
      madene yatırım yapacak insanların psikoloji si!!!
      genel yekün: (valla rakam yazacak bir soysuz rakam bulamadım😠).

  11. 301 sayısını (-) 260 = 41’e düşürebilmek ..(piskevit esprisi yapıp neşeyle Bahçeli yi anabilseydık keşke)
    hergün onlarca, her bayram yüzlerce insanımızı yollarda telef ederken,
    🌙 aya duble yol yapıp sayıyı onda bire indirebilseydik birde..
    şaka gibi yaa..
    buna şimdi ben bir garip yorumcu olarak kafa patlatmak istemiyorum aslında. ama, ..
    içim acıyor.
    demem o ki, ertesi dönem o rakamlar katlanarak eskisinden de beter olacak belkide 🙁.
    çünkü,
    yanlış giden! birşey var!!!
    eksik yapılan neyse üstüne çarşaf örten var!!!
    gibime geliyor!
    ve benim vatandaş olarak yapabileceğim hiçbir şey yok 😠.
    sadece seyretmekten başka👀.
    kaç maden ocağında havalandır ma borusu var kaçında yok bilemiyorum!
    otoyollarda hangi araçlar eski, hangisi kaç hız yapar, hangi kavşak hatalı neredeji dönemeç tehlikeli neredeki yoldan giderken buzdan ksyar nerede giderken karşıma tuneller çıkar?
    tunelde sollama yapılırmı?
    lambalar farlar yakılırmı?
    kaç hızla gitmeli mesela? (50 teeleeyi burada da kazsak hafızalara!!)
    ne demişlerdi;
    Allah sonumuzu hayreyleye..
    zihin açıklığı vere inşallah herkese.🙂

  12. Dün Amasra felaketiyle ilgili yorumum da – bana göre bir sorun olmamasına rağmen- yayımlanmadı, olabilir elbet bir bildikleri vardır.
    Bu nedenle ben de sadece ıstatistiki bir bilgiyi vermekle yetineceğim.
    Sadece 1983 den bu yana meydana gelen 12 büyük kazada tam 930 madencimiz şehit olmuştur. Buna bir kaç ölümlü küçük kazalar dahil degildir. Keza bu kazaların hepsi de grizu patlamasından meydana gelmiştir!
    Başkaca bir şey söylemeye gerek yok !
    Bütün şehitlerimize rahmet , yakınlarına başsağlığı ve yaralılara da acil şifalar dileriz.
    Sansür yasasına gelince ; bence yasa yürürlüğe girer girmez önce o milletvekilinin yargılanması gerekir !
    Ben hatırlayamadım ; dün H.Cemal yazdı, 12 Eylül anayasa referandumunda da mavi pusulalar hayır anlamında kullanılacağı için gazetelerde o renk lehine yazı yazmak yasakmıs!
    Güler misin ağlar mısın !

  13. Bizi hedef olarak gösterenlerin kendi ülkelerindeki uygulamalara benzer düzenlemeler yaptığımızda utanmadan bizi eleştirmeye kalkmaları da ne kadar yüzsüz olduklarını gösteriyor… Bizde yeni kabul edilen kanunun daha da sert benzerlerinin ABD, Avustralya, İngiltere, Kanada, Fransa, Almanya, Belçika ve İtalya’da yürürlükte olduğu biliniyor. Aynı şekilde yalan haberlerden ağzı yanan birçok ülkede de yalan haberlerle ilgili olarak ciddi mücadeleler söz konusu…
    Aslında mutlaka yapılması gerektiğini herkesin kabul ettiği bu düzenlemeyi basına sansür olarak nitelendirenler ağırlıkta. Kanun tasarısı ile ilgili Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Türkiye Yazarlar Sendikası, DİSK Basın-İş Sendikası, PEN Yazarlar Derneği ve Türkiye Yayıncılar Birliği’nin yaptığı bir toplantıda tasarı için ‘sansür’ tabiri kullanılmıştı, mesela. Bunlardan bazılarının yöneticileri, yasanın Avrupa’daki örnekleri hatırlatıldığında susmayı tercih etmişlerdi…

    • Avrupa’da madenler de kanunlarda tam yazıldığı gibi kurallara göre sayın sever. risk varsa madene bile yaklaştırmazlar! başına ne geleceğini bilir herkes ölümden değil kanundan korkar!!!
      adı geçen birsürü basın brliği varmış😯!..
      bu sansürasyon düzenlemesini enflasyon kadar bile görüşememişler mi de!?!?…
      hiç duymadık bu birlikler sendiklar kadar bile değerli değilmi kine?
      sansür kanunu çıkacaksa, eksik ne?
      fazlası varsa, bir kişi kurum başı yanarsa bir anlık boşluktan! ve insanlar zarar görürse ..
      sorumlu hisseder mi kendini hiç kimse?
      yani, bir işi tam konuşalım, didikleyelim, araştıralım!..
      tam yapalım!!!!!

  14. Kanunda, ‘Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır’ şeklinde bir madde var… Bu maddenin daha çok yalan haberlerle toplumu kandırmaya çalışanları rahatsız ettiğini söylemeye gerek yok. Gerçek manada habercilik yapanların bu kanundan korkmaları için herhangi bir sebep yok. Eğer birilerinin yargıyı istedikleri gibi kullanabileceği kast ediliyorsa, bu da yargıya hakarettir bence…

  15. Sayın yazar
    “Bartın’da maden ocağında meydana gelen ve can alan olay bir ihmal sonucu ise, o ihmalin veya ihmallerin sorumlusu mutlaka vardır ve sorumluların hesaba çekilmesi gerekir.”
    buyuruyor;
    yani böylesine riskli ve tehlikeli bir sektörde çalışmayı göze alabildikleri için öncelikle işçi sınıfını mı hesaba çekmeliyiz?

Yoruma kapalı.