Necip Fazıl, Nazım Hikmet ve Bülent Ecevit’i hapislere atmışlardı da ne oldu?

15
Reklam

Bugünün tarihini bir yere yazınız: 18 Ekim 2022

Göreceksiniz, önümüzdeki on yıllarda bu tarih sıkça tekrarlanacak…

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Meclis’ten AK Parti ve MHP milletvekillerinin oylarıyla geçen ve kamuoyunda ‘sansür yasası’ diye anılan yasal düzenlemeyi, birkaç gün beklettikten sonra, dün onayladı ve metin bugünkü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Artık ‘dezenformasyon’ bahaneli cezalara herkes hazır olmalı.

Yalnız günlük gazetelerde yazanlar veya TV kanallarında yorum yapanlar değil, evet onlar da bu yasanın kapsamındalar ama ‘sosyal medya’ denilen Twitter, Facebook, Instagram, TikTok gibi platformlarda görüş açıklayanlar da, yasanın 29. maddesinde sınırları daraltılmış alanın dışına çıktıkları takdirde, mahkemelerle tanışacak, o maddeyi çiğnemiş görülürlerse, üç yıla kadar cezaevlerinde misafir edilecekler.

Yasa çıkmış, çıkması için parmak kaldıran milletvekilleri bir arada..

AK Partililer yasayı Meclis’te kabul ettikleri gün çok sevinçliydiler; o sevinçle genel kurul salonunda toplu fotoğraf da çekirdiler. 

Ne kadar da mutlu, mesut, bahtiyar görünüyorlar…

Görevi iktidarın her yaptığını savunmak olan parti sözcüleri ile medyadaki destekçileri arasında çıkan yasayı içlerine sindiremeyenler var mıdır acaba?

Reklam

Sanıyorum var.

Yasa çıksın diye uğraşanlardan birkaçı, medyadaki köşe sahibi destekçilerden de bazısı, yasayı metinde var olmayan bazı şartlara bağlama çabasına girdiler. Onlara göre, yargılanmak için beş şartın yerine gelmesi gerekiyormuş.

İleride davalar açılmaya başladığında mahkemeler şimdi açıklanan o şartlara bakarak mı yoksa 29. maddede ne yazıyorsa ona dayanarak mı karar verecekler, bunun mukayesesini sağlıklı yapabilmek için, o beş şartı, AK Parti sözcüsünün ağzından çıktığı şekliyle buraya aktarıyorum:

“Suçun teşekkülü için tam beş maddenin, beşinin de varlığı aranacak. Yani;

  1. Yayılan haber gerçek olmayacak.
  2. Ülkenin güvenliği ve kamu sağlığı ile ilgili gerçekdışı haber olacak. 
  3. Halk arasında panik, korku ve endişe oluşturma kastı taşıyacak.
  4. Kamu barışını bozmaya elverişli olacak.
  5. Bunlar aleni biçimde yapılacak.”

Metinde bu sınırlamayı haklı gösterecek bir yumuşaklık yok. Savcı, birinin yapacağı suç duyurusunu veya Cumhurbaşkanlığı’na CİMER aracılığıyla iletilen şikayetin kendilerine gönderilmesini soruşturma ve dava konusu yapabilecek, yargıç da, büyük ihtimalle, en ağır cezayı takdir edecektir.

Geçmişte Türk Ceza Kanunu’nda yer alan 141, 142, 163 ve daha sonraları 312. maddeler mahkemeler tarafından hep öyle uygulanmış, uzun yıllar boyunca sağ ve soldan nice insan, sakıncalı görüşlere sahip olduğu, yasaklanmış kitaplar okuduğu veya yazılı-sözlü propaganda yaptığı iddialarıyla ağır cezalara çarptırılmışlardır.

Necip Fazıl okul yıllarından daha uzun süre cezaevlerinde kaldığını söylerdi ve vefatı 12 Eylül (1980) askeri yönetiminin kendisini bir kitabı sebebiyle cezaevine atma hazırlığına denk gelmişti. Vefat etmeseydi, ileri yaşına ve hastalıklarına rağmen hapse atılacaktı.

Sezai Karakoç 1970’li yılların başlarında ‘İslam’ın Dirilişi’ adlı hacimce küçük kitabı yüzünden yargılandı, ceza aldı, 1974 yılında çıkan af sayesinde cezaevine girmekten kurtuldu.

Reklam

Artık Devlet Bahçeli’nin bile şiirlerini kitleler önünde okuduğu Nazım Hikmet, şimdlierde yere göğe sığdırılmasına bakmayın, en verimli olacağı yıllarını cezaevinde geçirmiştir.

Hayatının tam 12 yılını… 

O yıllar gerilerde kaldı, insanlar düşünceleri ve düşüncelerini açıklamaları sebebiyle yargılanmıyor, cezaevlerine düşmüyor deniliyordu ki, sonunda cezaevleri yine eski fonksiyonuna kavuşmaya başladı.

Yeni yasayla bu durum daha da vahim bir hal alacak.

Alacak da ne olacak?

Dezenformasyon yasası işletilerek medya mensupları ve sosyal medya kullanıcıları hesaba çekilebildiği için ekonomik sıkıntılar hissedilmeyecek mi?

Yasa çıktı ve uygulanmaya başladı diye doların TL karşısındaki değeri 19 TL’ye yaklaşmışken 10 TL’nin altına mı düşecek?

Daha müreffeh ve insanlarını mutlu eden bir ülke haline mi gelecek Türkiye?

Görüş açıklayanlardan görüşleri beğenilmeyenler yargılanmaya başlayınca, AK Parti ile MHP’ye oy vermemeye kararlı seçmen, kararını değiştirip iktidarın ömrünü uzatacak şekilde mi davranacak?

Ülkemize dışarıdan bakanlar, “Aman ne iyi oldu, yalan-yanlış şeyler konuşup paylaşanlar hapse atılıyor, gidelim Türkiye’ye yatırım yapalım” deyip paralarını üzerimize mi boca edecekler?

Sahi bugünden itibaren ne olacak?

Ne olacağını bilmesem de  bunların hiçbirinin olmayacağını biliyorum.

Tarih özgürlükler kısıtlandığında bunun yapıldığı ülkede iyi şeyler olmadığını yazıyor.

Kendi tarihimizin bugünkü iktidar tarafından da sıkça eleştirilen sayfalarında yer alan olaylar da yanlışlığın tanığı.

Necip Fazıl’ı, Nazım Hikmet’i, hatta sonradan başbakanlık da yapmış gazeteci Bülent Ecevit’i hapse attılar da ne oldu?

[Bir dönem sıkça yargılanıp cezalandırılan gazeteciler ve yazarların ikinci adresi halini almış ve bu özelliğiyle onların yatttığı bölüm ‘Hilton koğuşu’ olarak adlandırılmış Ankara’daki Ulucanlar Cezaevi, yakın zamanda müze haline dönüştürülmüştü. Oradan yatan Necip Fazıl, Ahmet Arif, Çetin Altan, Bülent Ecevit gibi isimleri hatırlamaya yarayacak hatıra eşyaları ve resimler müze ziyaretçilerine o dönemler hakkında bilgi sağlıyor.

Siz benim en başta yaptığım tavsiyeyi ciddiye alın ve bugünün tarihini akıl defterinizin bir tarafına kaydedin.

Bugün 18 Ekim 2022. Kamuoyunda ‘sansür yasası’ ismini alan düzenleme bugün yürürlüğe girdi.

Yürürlükten kalktığı günden başlayarak 18 Ekim 2022 tarihi sıkça anılacak.

Tıpkı basından sansürün kaldırıldığı için hafızalara kazınan ve sonradan ’basın bayramı’ olarak kullanılmaya başlanan 24 Temmuz 1908 tarihi gibi. 

Meclis’te çekilmiş toplu fotoğraf o zaman ayrı bir değer kazanacak.

ΩΩΩΩ

Reklam

15 YORUMLAR

  1. Sayın yazar
    “Tıpkı basından sansürün kaldırıldığı için hafızalara kazınan ve sonradan ’basın bayramı’ olarak kullanılmaya başlanan 24 Temmuz 1908 tarihi gibi.” diyor;
    ama övünmek gibi olmasın, ben bu tarihi ilk kez duydum:))))

    • Ne kadar övünsen azdır gayrettin bey!

      Vikipedi’de şöyle yazıyor: “24 Temmuz 1908 günü 2. Meşrutiyetin ilanıyla İstanbul gazeteleri sansür memurlarını içeri almayarak gazetelerini sansüre göndermeden bastılar.

      Bu günkü gazetelerin bir bölümü gazetelerini sansür memurlarına kapatarak olduğu gibi yayınlarlarsa o zaman anlarsın belki!

  2. Ha Gayret
    >>
    Görevi iktidarın her yaptığını savunmak olan parti sözcüleri ile medyadaki destekçileri arasında çıkan yasayı içlerine sindiremeyenler var mıdır acaba?

    • Otoriteye saygılı olunsun!
      Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!
      Milli iradenin dediği olur.

  3. bu beş maddeden birisinin…
    gerçekleşmiş olması…
    yeterlidir!
    şeklinde yorumlanırsa!?

  4. Nedir o 5 şart?
    1: Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle,
    Bir kişiye ceza verilebilmesi için, o kişinin paylaşımı, insanları bilgilendirmek için değil, bir şeyler anlatmak için değil, “halk arasında endişe oluşturmak için, korku oluşturmak için, panik oluşturmak için” bir paylaşım yapılmış olmalı..
    Somut örnek verelim.
    ENAG, % 80 olan enflasyon rakamını, % 180 olarak açıklasa bile..
    Bu şartı bile ihlal etmiş olmaz..
    Çünkü tek amacı, halkı endişeye düşürmek, korkuya düşürmek olmadığı, önceki açıklamalarında böyle bir panik oluşmamasından belli..
    Onlar “Enflasyon % 180” diyor.
    halk da onlara, zırt erenköy diyor..
    Kimsenin ENAG’ı dinlediği yok..
    İkinci şarta geçelim:
    2: Ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili bir paylaşım olmalı.
    ENAG enflasyon rakamı, ne kadar uydurma olursa olsun, ülkenin iç veya dış güvenliği ile, kamu düzeni ile, genel sağlık ile ilgili mi?
    Değil..
    2. şart da oluşmadı..
    Bir şart bile oluşmasa, suç olmaz ama.. Burda 2 şarttan ikisi birden oluşmadı..
    Üçüncü şarta geçiyorum:
    3: Gerçeğe aykırı bir bilgiyi,
    ENAG’ın uydurma enflasyon rakamı için, gerçeğe aykırılık şartının oluştuğu söylenebilir..
    Gerçekten de.. Yüzlerce ürünü esas alarak TÜİK, fiili satış üzerinden enflasyon rakamını % 80 olarak açıklar iken, ENAG, internet sitelerinde anlık ürün fiyat tekliflerini (Ki birçoğu uyduruk sitelerin rakamları, gerçekte o fiyatla mal alınıp satıldığı yok) alıp, ortalamalarını hesaplayıp, enflasyon rakamı olarak ilan ediyoruz” diyorsa..
    Bu bir yalandır..
    Ama ilk iki şart oluşmadığı için, yeni kanunun cezai müeyyidesi uygulanamaz.
    Dördüncü şarta geçiyorum:
    4: Kamu barışını bozmaya elverişli şekilde bir paylaşım yapılmış olmalı.
    Herhangi bir paylaşım değil, kamu barışını bozacak şekilde bir paylaşım olmalı.
    Nasıl mesela?
    Kobani’deki olayları bahane edip, HDP’nin insanları sokağa çağırıp, gerçekten de insanların gece yarılarında sokaklarda binaları ateşe verecek, cam çerçeve indirecek şekilde yaptıkları fiiller, “kamu barışını bozmaya elverişli” eylemlerdir. Diğer şartları da taşıyorsa, Kobani gerekçeli sokak hareketleri kanundaki suç tanımına girecektir. Ama ENAG’ın enflasyon rakamı, kamu barışını bozacak bir yönü olmadığı için, kanunun 4. şartını da taşımayacaktır..
    Beşinci şartı tartışmayalım.
    Çünkü o “alenen” ifadesi ile, aslında iki kişi arasındaki bir görüşmenin, aktarımın, suç olmayacağını belirtiyor.
    Ama zaten sosyal medyadaki paylaşım özellikle hedef seçildiğine göre, “alenen” şartı, zaten suçun tanımındaki asli bir unsurdur ve ENAG örneğinden söyleyecek olursak, enflasyon rakamı diye bir rakam kamuoyu ile paylaşılınca, alenen şartı da gerçekleşmiş olacaktır.
    Hodri meydan..
    Gerçeğe aykırı bir bilgiyi, sokakta insanlar birbirini öldürsün diye facebook’ta, twitter’da yayanları cezalandıracak kanun, bakalım enflasyon rakamı farklı açıklandı diye kullanılacak mı? Ben kullanılmayacak diyorum..
    Kullanılır diyenlerle birlikte takip edelim, gerçeği görelim.

    • Sen bekle bakalım görebilecek misin!

      Sosyal medyada “Yunan tohumları” “#aynı okun soyları” diye tag açıp uydurdukları yalanları özgürce ve hiç bir engel ile karşılaşmadan rahatça paylaşanlar bakalım tutuklanacaklar mı diye bekle dur sen!

    • herşey somut rakamlar yada delillerle açıklanabilir mi muzaffer bey. mesela ,
      bundan birkaç yıllar önce insanların kanını alıp..
      götürmüşler biryerlere!
      gööyaa test neyim yapacaklarmış.
      o günün sağlık bakanı yada (eski bakanı) nayır nolamaz, şunu yapacaklar bunu edecekler..
      dedi ! o kadar!
      kimse bişey annamadı.
      yjıllaarr yıları kovaladı,
      salgın denen müsibet nerdeyse adamına göre!!
      çıkıvrdi deliğinden!
      şimdi bu kanun o zaman çıkmış olsaydı…
      durum ne olurdu?
      kanı gönderene bişey olurmuydu?
      yoksa sağlık bakanını..
      yada bu kanları göndermeyin genetik metik etik diye yaygara koprdı diye ..
      birileri..!?

    • saz çalabilmek için rahaat rahat kodesinde,
      milleti galeyana getirmeyi becerebilmiş!
      nassı bir millet ise hepside hazır kıta..
      her neyse, adam içerde işte .
      biz olaylara müdahale işine karışamayız, güvenlik güçlerinin işi.
      Beyaz tv de o.gökçek hergün bir ön reklam yapıyor. hdp partisi (mecliste legal bir parti!) içişleri ve polis teşkilatını biraz! değiştirecekmiş!!!
      (nassı olacak sa orası bekle seçimden sonra gör herhalde)
      -bu partiye oy vereceklerle ilgili milket ittifakı bağlantısı falan …
      vallaa beynim yandı.
      bak sayın Sever olay nassıda çatallanıp budaklanıyor?
      yani demem o ki,
      bu iş biraz karışık gibi . ..
      acele etmek fayda getirmiyor!
      ama geç kalmak ve eksik işler zarar verebiliyor!!!
      600 vekil seçmiş bu ülkenin seçmeni
      bunun kıymetini bilmek gerek!

      • Almanya, Fransa, İngiltere, ABD gibi birçok ülkede benzer yasalar var.

        Ağır para cezaları, hapis cezaları var ‘çağdaş’ Batı’da…

        Şiddeti övmek, terörü yaymak suç. Dini değerleri, kimlikleri aşağılamak, faşizm suç. Hakaret küfür taciz suç. Pornografi suç. Yalan haber, dezenformasyon suç.

        Yalanın yaygınlaştırılması suç… Yazılı, görsel ve sosyal medyada yayınlanmış bir haber, mahkeme tarafından yalan olduğu net bir şekilde tescillenmişse, o yalanı yaymak suç ‘özgür’ Batı’da…

        Almanya’da 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası var. Fransa’da 35 bin Avro’dan başlayan tazminatlar, tekrarlandığında çok daha büyük cezalar var…

        “Gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yaymak”, “toplumu bölmek”, “yalan haber yapıp halkı kandırmak, “haysiyet cellatlığı yapmak” yasaklanınca neden rahatsız oluyorsunuz?..

        Dezenformasyonla Mücadele Yasası Meclis’e geldiğinde bunların Sözcüleri; ‘Eyvah’ demişti…

        “Dışarıda gazeteci kalmaz” manşetini atmışlardı.

        Kendi paylarına haklılar!..

        Gazetecilik adı altında sahtekarlık yapmak, yalan dolanla haber kurgulamak, halk arasında infial tedhiş oluşturacak manşet atmak gibi şeyler yasaklanırsa nasıl gazete çıkarsınlar değil mi?..

        Kapat dükkanı gitsin!..

        Keza muhalefet de feryat figan ‘bu bir sansür yasasıdır’ diyor…

        Onlar da kendilerine göre haklılar.

        ‘Ya uydurduğumuz yalan, kurgu ortaya çıkarsa?..” gibi bir endişe yok muhalefette. “Nasıl olsa bizim kitle sorgulamıyor”, “ne de olsa tuvalet terliğinden iyiyiz” konforuyla siyaset yapıyorlar netekim…

        Dezenformasyon, yalan, kurgu yasaklanırsa nasıl siyaset yapacaklar?!

  5. Desenize Dinazor çağına giriyoruz.

    Artık kimse bizi tutamaz. 🙂

  6. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovuyorlar da yalan söyleyen neden bu kadar el üstünde tutuluyor.
    Necip Fazıl, yalan söyledi diye hapse girmedi.

  7. Desenize artık bizim bu köşedeki yorumlar da başımızı belaya sokabilecek !
    Editör kardeşimizin gözünü dört açması, kılı kırk yarması gerekiyor .
    Aslında ne kadar titiz olduğunu biliyoruz , herhalde o görevi en iyi şekilde başaracaktır.
    Meşhur sol yazarlardan Ahmet Emin Yalman , Elazığ cezaevinde iken yanına, köylü bir mahkûmu verirler.
    Yalman böyle birinin ne amaçla yanına verildiğini düşünmeye çalışır; bunun bir casus olup olmadığını merak eder .
    Ve bir gün nihayet adamla konuşur, tanışmaya çalışır.
    Evet adamcağızın casuslukla masuslukla ilgisi olmadığı belli olur ve ‘ Peki kardeşim, sen neden ceza aldın da buraya düştün ‘ diye sorar .
    Adam şöyle cevap verir ,
    — Vallahi begüm, hakim beg bana ‘Sen anayasoyi tangir tungur etmisen ‘ dedi .
    Yani köylü vatandaş anayasayı tagyir ve tebdil etmiş!
    Yaaa işte böyle !

    • Aslında bu köylü vatandaşa, bu haliyle koskoca devletin anayasasını tağyir ve tebdil etmesinden dolayı bence ceza değil takdirname verilmesi hatta madalya takılması gerekirdi ya neyse ; artık olan
      olmuş bitmiş !
      Biz geleceğe bakalım!

Yoruma kapalı.