Bir Amerikan filmi, ama keşke bizde de birileri benzer bir film çekse…  

26
Reklam

Tamamen tesadüf, ama benim açımdan hayırlı bir tesadüf: Bir platformun menüsünde gezinirken ismi dikkatimi hemen çeken bir filmle karşılaştım; varlığından ilk kez haberdar olduğum için filmin çok yeni olduğunu sandım ve gecikmeden izleyeceğim için sevindim. İzlerken de, filmde ünlü oyuncuların canlandırdığı gerçek kişilerin bizde de mukabilleri olduğunu, hatta isim isim hatırlayarak, düşündüm.

Alt tarafı bir film işte. Öyle ama, izlerken 20 yıl önce yaşadığım gerilimli günler gözümün önünden geçti.

Filmin adı: ‘Shock and Awe’; 2017 yapımı film bizde ‘Şok ve Dehşet’ adıyla gösteriliyor…

ABD’nin ve dünyanın kimyasını bozan 11 Eylül’de (2001) New York’taki ikiz kulelere saldırı olayını herhalde hatırlarsınız. Boston’dan kalkan dört uçağa yolcuymuş gibi giren 19 militan, bulundukları uçakların yönetimlerini teslim alarak ikisini ikiz kulelere çarptırmışlardı. Üçüncü uçak ABD savunma bakanlığı Pentagon’u hedef almış; dördüncü uçak ise, içinde çıkan çatışmalar sonucu muhtemel hedefine varamadan düşürülmüştü.

Tarihe ’11 Eylül olayı’ olarak geçen terör saldırısı…

Aralarında bir Mısırlı, bir de Lübnanlı olsa da, olayı gerçekleştiren 19 kişinin büyük çoğunluğu Suudi Arabistan vatandaşıydı.

Hedef alınan ülkenin başkanı George W. Bush ve kabinesi, terör eylemine cevap vermek üzere planlarını yaparken, şaşırtıcı bir hokkabazlığa başvurmuştu.

Eyleme katılmış militanların mensup oldukları ülkeler yerine, eylemciler arasında vatandaşı bulunmayan Irak’ı hedef almıştı Bush yönetimi.

Reklam

Bunu yapabilmek, halkını ve dünya kamuoyunu eylemlerin arkasında Saddam Hüseyin’in olduğuna inandırabilmek için, Irak’ta kimyasal silahlar bulunduğuna ve atom bombası yapma hazırlığını nihayete erdirmenin eşiğine gelindiğine dair bir kampanya başlatmıştı Bush.

Medya yardımıyla.

New York Times, Washington Post ve CNN başta olmak üzere Amerika’nın merkez medyası, Beyaz Saray ile Pentagon’dan servis edilen yalan haberleri hiç sorgulamadan okurlarına iletiyor, çeşitli kurumlardan ‘Irak uzmanı’ diye bilinen yorumcuların yalan haberlerini doğrulayan görüşlerini paylaşıyorlardı.

İki uzman özellikle öne çıkmıştı: New York Times yazarı Judith Miller ile WINEP kurumundan Laurie Mylrole

[Mylrole’yi Harvard’taki yüksek lisans eğitimim sırasında tanımıştım; aynı bölümde doktora çalışmasını sürdürüyordu.]

Bu ikili, Miller ile Mylrole, yalanlarıyla geniş bir kamuoyu oluşturdular.

Neredeyse bütün Amerikan medyası aynı çizgide yayınlarıyla yalanları canlı tutarken, yalnızca tek bir medya kurumu –Knight Ridder– gerçekmiş gibi servis edilen haberlerin yalan olduğunu ispat için canla başla çalışmaktaydı.

ABD, askerleriyle Irak’a girdi. O gün bugündür Irak kendine gelemiyor.

Reklam

Her taşı kaldırarak Saddam’ın kitle imha silahlarını bulmaya ve atom bombası sahibi olmak istediğini ispatlamaya çalıştı Bush, tek bir kanıt bulunamadı.

Washington Post ve New York Times sonunda okurlarından özür dilemek zorunda kaldılar. İşgali BM’de savunan Colin Powell orada yaptığı konuşma için anılarında “Hayatımın en büyük pişmanlığı” özrünü paylaştı. Amerika’daki 30 kadar gazeteyi haber ve yorumla beslemekle görevli Knight Ridder’in yayın yönetmeni ve konuları araştıran muhabirleri ise ödüllerle taltif edildiler.

Film bu olayı anlatıyor.

İlgimi bu kadar çekmesinin sebebi, Knight Ridder ABD’de merkez medya destekli yalan haberlere karşı mücadele verirken, bir avuç gazeteci olarak bizler de Türkiye’de benzer bir çabayı sürdürüyorduk.

Yalandan beslenen ve yalanı yayan merkez medya üzerimize geliyor, en yakınlarımıza bile derdimizi anlatmakta zorlanıyorduk. 

ABD, eski büyükelçilerini değişik TV programlarında karşımıza çıkarıyordu.

Türkiye’yi de yanında Irak’a müdahaleye sürüklemek isteyen ABD’nin hevesi kursağında kaldı. TBMM’de görüşülen Türk askerlerinin de Amerikalılarla birlikte Irak’ta savaşmasına ve Türkiye limanlarıyla bazı topraklarında Amerikan askerlerinin konuşlanmasına dair 1 Mart tezkeresi milletvekilleri tarafından reddedildi.

Kongre’de o sırada ikisi de senatör olarak bulunan Barak Obama ile Hillary Clinton bile savaşa “Evet” derken, en az 100 AK Parti milletvekili CHP’lilerle birlikte red oyu kullandı.

‘Şok ve Dehşet’ filminde ABD’de yaşananları izlerken gözümün önünden Türkiye’de yaşadıklarımız geçti.

Aslında bizde yaşananların da beyaz perdeye yansımasına ihtiyaç var.

İyi de bunu kim yapacak?

Washington’daki savaş lobisi içerisinde yer alan medya mensupları, yorumcular savaş sonrasında bütün itibarlarını yitirdiler. Times’ın en parlak muhabirlerinden olan Judith Miller istifa etmek zorunda kaldı. Harvard’tan doktoralı Laurie Mylrole kendisini unutturmaya çalışsa da başarılı olamadı. Kendisini artık dikkate alan yok.

Bizde ise hala “1 Mart tezkeresi geçmeliydi” teranesini tekrarlayanlar bile çıkabiliyor, o dönemin yerli savaş lobisinin unsurları arasından. Hepsi hala faal.

Filmi izleyin derim. [Ben Amazon Prime platformunda bulup izledim.]

Son bir not: Tezkereden bir yıl sonra, Haziran 2004’te, NATO Zirvesi vesilesiyle İstanbul Topkapı Sarayı’nda verilen bir davette tanıştırıldığım George W. Bush’a, kendisiyle ilgili olumsuz düşüncelerimi aktarma fırsatı bulmuştum. Bu yazıya eşlik eden şu fotoğraf, Bush’la o konuşmamız sırasında çekilmiştir.

Oğul Bush ile İstanbul’da Irak’ı konuşuyoruz..

ΩΩΩΩ 

Reklam

26 YORUMLAR

  1. Meselenin iki ağaç değil! olduğunu annadığımız gün, Puş Trlamp Putin de rahatlar, belki bizde🤗.
    Batı ingilizinden Amerikasına ortadoğuda petrol bitinceye kadar elini çekmediği gibi, bittikten sonrada başka bişey pazarlamak için, belkide başka kuklalar!!! bulup senin menfaatin in burdayım haaa…
    Senin güvenliğini sağlıyorum baakkk!!!😡😡😡 . Gibi bahanelerle burda üs kurdu bitti bir kere.
    Bu gün İran olur, yarın ÇİN olur bahane☹️.

  2. sende biliyorsun ki ırak operasyonu CIA&mossad ikilisi başrolde Siyonizmin İslam ülkelerini talan etme operasyonlarindan dı!

  3. 1mart tezkeresiyle başaramadıklarını 15temmuzda da denediler olmadı, 14/28mayısta tekrar denediler yine olmadı…
    Çanakkale geçilmez!
    No pasaran!

    • ABD Irak’ı işgal etmeden önce kendince haklı gerekçelere sahipti. Irak’ta kitle imha silahları var diyordu. Irak’ta diktatörlük var diyordu. Irak’ta bütün sorunların baş müsebbibi olan Saddam var diyordu.

      11 Eylül’den sonra değişen güvenlik anlayışı sebebiyle ABD’yi tehdit eden, kitle imha silahları, diktatörlük ve Saddam’ı mahallinde yok etmek gerekiyordu.

      ABD bölgeye geldi ve Irak yönetiminin büyük desteğiyle Irak’ı işgal etti. Irak yönetiminin ileri gelenlerinden bazılarının İngiltere mi yoksa Amerika’daki zevk-u sefa içinde olduğu bir bahsi diğer. Amma gel gelelim işgalin üzerinden onca zaman geçmesine rağmen henüz bir kitle imha silahı bulunamadı. Diktatörlük gitti ama halkı diktatöre rahmet okutacak bir yönetimsizlik geldi. Irak halkı Saddam’dan müşteki ama ABD yönetimine karşı şikayetin ötesinde eylemlere başladı.

      Hülasa ABD’nin Bush politikaları, ya da Bush’un Ortadoğu politikaları iflas etti. (Bu iflasta en büyük pay TBMM’nin 1 Mart’ta aldığı karara aittir!) Irak’ta her gün birkaç Amerika askerinin hayatını kaybetmesi işin tuzu biberi oldu. Şimdi ABD işgali sürdürebilmek için ortak aramaya başladı.

      Değişik ülkelerden asker istiyor. Türkiye’den de istiyor.

      Türkiye işgal altındaki Irak’a asker göndermeli mi göndermemeli mi?

      Aslında üçüncü tezkere ile TBMM hükümete Kuzey Irak’a asker gönderme yetkisi verdi. Lakin ABD Türk askerini istemedi. Hatta Süleymaniye’de Türk subay ve astsubaylarını insanlık dışı muamelelerle tutuklamak gibi son derece onur kırıcı bir hadiseye imza attı ve henüz özür bile dilemedi!

  4. Tezkereye hayır oyu veren 100 milletvekili şimdi nerede acaba.
    Ülke çıkarları için abd nin ve parti liderine karşı çıkan helal maaşlı millet temsilcileri.
    Şimdi öyle durum olsa emme basma tulumba gibi elleri kalkıp inen temsilciler onay verirdi.

    • Benim kafamı kaşındıran sorular başka…
      Bugün benzer bir durum olsa Yeni Türkiye nasıl tavır alacak?
      Tezkereye gerek yok o cepte zaten ama “Hayır, vicdanım izin vermiyor” diyen iktidar partisi vekili, bakanı, Meclis başkanı görebilir miyiz?

    • 1 Mart Tezkeresi yeniden sorgulanmalıdır.

      Mesela Barzani’nin, oylamadan bir hafta önce “Meclis’te 70 adamım var, Türk askeri Kuzey Irak’a giremeyecek” dediği doğru mudur?

      Öte yandan, batılı kaynakların bile “Kemalist Sezer ile İslamcı Arınç’ı bir araya getiren tuhaf ittifak” şeklinde dikkat çektiği bu engelleme motivasyonu nedir?

      15 günde ne değişti?

      Kafaları karıştıran bir husus da şudur.

      Bu oylamadan sadece 15 gün sonra 59. Hükümeti kuran Başbakan Erdoğan’ın ilk işi tezkereyi tekrar meclise getirmek oldu ve 20 Mart’ta onaylandı.

      Ancak Bush, “Kürt dostlarımız Türk askerini K. Irak’ta istemiyor” diyerek Irak’a gitmemize izin vermemiştir.

      Madem ABD, 1 Mart öncesi hazırlıklarının boşa gitmesine öfkelenmişse, Erdoğan’ın ilk karardan sonraki tutumu ve attığı adım, kısa sürede durumun değişeceğini gösteriyordu.

      Nitekim Erdoğan 2005’te CNN’den Wolf Blitzer’a verdiği bir röportajda, “Başbakan olduktan sonra Başkan Bush yardımcı olmamı istedi ve ‘Güvenoyunu aldıktan sonra tekrar parlamentoya getireceğim’ dedim” ifadesiyle bunu net olarak ortaya koyuyor.

      Sadece iki haftada ne değişti ki ABD’nin “K. Iraklı dostları”, karar değiştirdi?

      Ayrıca Amerika, ne zamandan beri Ortadoğu politikasını Barzani’ye sorar olmuştu?

      Oysa Amerika tıpkı 11 Eylül saldırısını, bu bölgeyi dizayn etmek için bahane ettiği gibi “1 Mart”ı da Türkiye’ye karşı yıllarca kullandı.

      O halde, 20 Mart’ta kararını değiştiren vekillerin, 1 Mart’ta neden “Hayır” dediği iyi araştırılmalıdır.

    • Belki de taktik değiştirmişlerdir, artık Çanakkale’yi geçmek istemiyorlardır. Vikipedia’da bile MsB’nin vizyon 2030 mega projesinin tüm aşamalarının tamamlanması için İngiltere’nin teminat verdiği yazıyor, Richard Branson desteğinde yürütülen “vizyon 2030” projesinde türk iş insanları da yer alıyor galiba. Türkiyenin Suudi yakınlığı Katar ve BAE İsrail ve Libya Mısır ile ilişkilerine, bir de Arapça konuşan göçmen ve sıpunmacılara bakınca Çanakkale’den ötesini Arap coğrafyasına katmış görünüyorlar, Hedef-2028 başka n’olaki?

  5. DELİRİŞ and KUDURUŞ
    Bir dönem bir gün mutlaka eleştirel olarak seyirciye sunulacaktır.
    Film yada dizi ismi gerekir ise önerimdir.
    Buradan birbirleriyle yarışan yandaşlar, gerçekleri öğrendiklerinde(özellikle haram paraların harcandığı yerleri- kuralımız neydi? Haram para helâl yere harcanmaz) bu başlıkların çok hafif kaldığı yönünde itirazda bulunacaklar.
    Film yada dizi isimleri, verilmek istenen mesajın en kısa özetidir.
    Telif hakkı istemiyorum.
    Hatta kaynak göstermelerini bile.
    Ancak kaynak gösterirler ise sevinirim.

  6. İnternette gezinirken 11 Eylül ile ilgili bir bilgiye rastladım. Bir konferansta tutulan notlarda konuşmanın bir yerinde İsmet Özel Dünya Sisteminden bahsetmiş. Bahsettiği sistemle ilgili malumatım yok vaktim oldukça bakarım. Aynen aktarıyorum:

    “11 Eylül 2001 saldırısından beş hafta sonra gerçekleşen Bursa Buttim Kültür Merkezi. İsmet Özel konuşuyor. Cevat Akkanat dinleyiciler arasında ve not alıyor.”

    “Dünya Sistemi’nin bir büyük problemi var. Kendi içinden çöküp çökmeme diye bir problemi var. Bu probleme bağlı olarak, 11 Eylül 2001’de Dünya Sistemi’nin kural tanıyan güçleri ile kural tanımayan güçleri çatıştı. Oysa suç başkalarının üzerine atıldı. Oysa bu saldırının, geçim sıkıntısı çeken insanlar tarafından gerçekleştirilmesi mümkün değildir.”

  7. O Zaman Öyle Şimdi Böyle

    Son resmi koymayaydın iyiydi, ergene kaçmış biraz. O zaman uluslararası kampanyaya dahil olmayıp Akpartiyi tek başına yönlendiren bir gazeteci olduğuna ben de şahidim.

    İyi tamam da yine uluslararası bir kampanya ürünü olarak kemal kılışdaroğlunu millete dayatan cephe içinde niye yer aldın.

    Benim bu olaylardan 20 yıl önce çıkardığım sonuç: herkes kendi camiasında güçlü. Sözgelimi hayatı boyunca müslümanlarla, özalla, Erdoğanla uğraşan emin çölaşan bu cephede bir çakıl taşı bile oynatamamışken 2 yazı ile eceviti koltuğundan etmişti.

  8. Medyanın yalan haber ve algı operasyonundaki ülkemizdeki komedisini yazsanız mesela…çok gülüyorum…mesela hiç KARARSIZLAR haberi yok.seçim öncesi 3 sene kararsızlar haberi yapa yapa kafamızın etini yediler..kararsızlar derken de akp seçmeninden bahsediyom.chp iyi saadet hdp bunların seçmeni kararsiz degil turp gibi..chp ye pkk kandil destek versede ne chp ne iyi parti seçmeni kararından vazgeçmiyor😊chp islama ortacag zihniyeti de dese saadet deva vefa seçmeni kararsız olmuyor 😂..kararlılar….ne hikmetse akp seçmeni kararsızmış😂esas şimdi ya hiç kararsızlar haberi yok medyada…adam 10 seçimini kaybetmiş …üstelik istifa etmiyor ve hic bununla ilgili haber yok…chp seçmeni hala demir gibi sapa sağlam😂hiç kararsız olan yok.veya iyi parti seçmeni ..aksenerin kaybettigi kaçinci secim ama secmeni kararsiz degil hala kararli😂konu abd deki medya algisi şu bu imiş..bunlari bilmeyen mi var…aynisinin ülkemizdede oldugunu bu millet bildigi için %150 enflasyona ramen yine erdogan diyor..
    Ne enteresan demi..muhalefet bloku çok önemli bir seçimi kaybetmisler…kararsız degiller😂😂😂hala ayni liderlerle devam..muhalif secmende tık yok 😂koyun gibi😂😂😂😂😂ondan sonra bir sürü yalan haberle yine algi yap…by kemal aslinda erdogana çalisiyormus😂aksener erdoganci imis…deva vefa falan erdoganin adami imiş😂oyun büyükmüs😂😂😂devlet by kemali istememiş…😂pkk kandil erdogana destek icin açıklama yapmış..uydur yalani…uyut muhalifleri😂😂😂😂ama bu muhalif seçmen hala KARARLI😂bir kaç ay sonra zamlar şunlar bunlar yine cumhurdaki KARARSIZLAR haberlerini duymaya başlarız😂😂

  9. Büyük devletler her zaman doğruları söyler ama önce menfaatları ön plandadır!Örnek:Devlet doğruyu söyler sonuç hasıl olunca doğruyu yalanlayabilir veya çıkarı icabı yalan söyler iş bitince yalanını yalanlayabilir veya yalan söylediğini doğrular.Esas bilgi TARİHte (zaman)saklıdır bir gün ortaya çıkar.DEVLETLER İÇİN SONUÇ ÖNEMLİDİR!Kaybedeni kimse haklı bulmaz elli tane suç isnat ederler,kazanan hep haklıdır yalan söylese hile yapsa bile insanlık tarihine bir bakın hile ve yalanla kazanılmış bir savaşın kahramanına nasıl övgüler düzülmüştür.
    Bir zamanlar BERLİN de bir oturuma dinleyici olarak katıldım tarih 1993-98 arası olabilir.Bana göre soldan başlıyorum;Murat BELGE,Ahmet ALTAN,Mümtaz SOYSAL gelecekmiş gelmemiş yerine Marmara ünv.bir bayan Prof.(Atatürkçülük adına) ismini hatırlamıyorum,Taner AKÇAM,FEhmi KORU ve Ali BULAÇ.Bir kişi daha vardı yanlış olabilir Cengiz ÇANDAR veya başka…Konuşmacılardı.DEvletin ataşe yrd. beni gördü, beyefendi ben çıkıyorum sen not tut ve ataşeliğe getir dedi.Maalesef ne not tuttum ne ataşeliğe bilgi verdim.Zaten siyasete ilgisi olan ve oradakileri tanıyan ve okuyan birisi olduğum için gerekte duymadım.
    Nitekim birkaç sene sonra özledikleri siyasi oluşum iktidar oldu ve halen iktidarı devam ediyor.Bu aydınlarımızın düştüğü durum ve geçirdiğimiz badireler ortada.Hanginiz gerçek ve doğrusunuz maalesef anlamadım.

    • tek gerçek dünyanın itibar edilmeyecek en ahlaksız mesleği politika ve siyasettir.Bunu gecmiste de gördük bugün de görüyoruz.

      • Siyasetin bir suçu yok Ahmet kardeş , onu o hale getirenlerde kabahat , nitekim bizde böyle oluyor .
        Ama özellikle gelişmiş, demokratik, çağdaş ülkelerde çok seviyeli siyasetin var olduğu da bir gerçek .
        Iyi akşamlar

      • “tek gerçek dünyanın itibar edilmeyecek en ahlaksız mesleği gazeteciliktir.Bunu gecmiste de gördük bugün de görüyoruz.”
        ‘politika ve siyaset’ bir MESLEK DEĞİLDİR, belki sanattır…

  10. ABD, 11 eylülun akabinde, Iraki degil, olayın failini (ladini) himaye ettigi gerekçesiyle Afganistani işgal etmiştir.

    Irakin işgali, Afganistan işgalinden sonraki bir tarihte gerçekleşmiş ve kitle imha silahları üretildiği gerekcesine dayanmistir. Irakin işgali her ne kadar 11 Eylül saldirilarinin atmosferinde gerçekleştirilmiş olsa da, saldirilarin irak tarafından yapıldığına iliskin bir suçlama bulunmamaktadir.

    • detaylandırırsanız, tarih, açıklama vb. güzel bir yazı olur. Bakarsınız yazar da bir özür yayınlar. Yok yok yayınlamaz ama en azından biz bilgileniriz. :))

      • Irak’a 1990’daki Kuveyt işgali sonrası operasyon yapıldı. ABD istese o zaman Saddam’ı devirirdi. O zaman devirmedi. Kuzeyde ve güneyde uçuşa yasak bölgeler belirleyip kuzeyde kürtlerin güneyde şiilerin güçlenmesini sağladı.
        Zaten Irak’a bir şekilde operasyon yapılacaktı. 2003’teki operasyon 1990’daki 1. körfez savaşı’nın devamı niteliğindeydi.
        ABD etknik ve mezhepsel temelli grupların güçlenmesini bekledi. Meyvesini de aldı.
        2003 sonrası da Irak’ta etnik ve mezhepsel çatışmalardan milyondan fazla insan göç etmek zorunda kaldı.
        Irak halen tam anlamıyla istikrara kavuşmuş bir ülke değil ve en son Işid olayında görüldüğü gibi çevresine sorun üreten bir ülkeye dönüştü.
        Bu sonuç ABD tarafından planlanan bir sonuç muydu yoksa işler planlandığı gibi gitmedi mi bilmiyorum.
        1990’da Irak’ın Kuveyt’i işgalinden bahsedilmeyince birileri masum kalıyor olabilir. Irak yönetimi Kuveyt’e saldırarak hata yaptı ABD de bu hatayı değerlendirdi.

  11. “..servis edilen yalan haberleri hiç sorgulamadan okurlarına iletiyor, çeşitli kurumlardan ‘Irak uzmanı’ diye bilinen yorumcuların yalan haberlerini doğrulayan görüşlerini paylaşıyorlardı.
    İki uzman özellikle öne çıkmıştı: New York Times yazarı Judith Miller ile WINEP kurumundan Laurie Mylrole…”🤔
    Saddamın b.k çukurundaki b.klu dünyaya son kez (özgür olarak) baktığı anı hatırladım.🤔🤔
    Bizdeki jurnalciler ne kadar çırpınmışlardır acaba, puşlar girsinde!.. diye (artık ne tür bir levele atlayacaklardı ise😡)
    Yıllar boyu ıraktaki akraba eş dost komşularını satan! elinde kara kaplı pasaportla (ırak pasaportunu saklayıp) TR de dolaşanları gördüm, KATİLİN SON BİR KEZ OLAY YERİNE GELİŞİ MİSALİ😡😡.
    Bende bu son yirmi yılda gördüğümüz MEDYACI! ları gözümün önünden filim şeridi gibi geçirdim, bedava!
    Nerdeler şimdi o ırak borazancıları şimdi?
    Nereye kaçacaklar bu günlerin yalancı yalamacı menfaatcıları Kılınçfaroğlu gelince acaba?😂🤣😂🤣😂🤣😂🤣
    (Geliyorlar masalarını da omuzlarına almışlar hep birlikte!..)

  12. Gerçekten 11 Eylül terör
    saldırısı ne kadar şok ve dehşet etkisi yarattıysa , masum Irak saldırısı da o derece rezil va aşağılık bir hareketti ! O zamanki AKP. hükümeti –ki A.Gul başbakandı — aslında tezkerenin meclisten geçmesini istiyordu , büyük bir şans eseri geçmemesi de bizde enikonu bir şaşkınlığa sebep olmuştu!
    Burada yazıda da belirtildiği üzere gerçekten demokrasilerde beşinci kuvvet olarak nitelenen basın yayının , dürüst ve gerçekçi oluşunun ne kadar önemli , ne kadar hayatı olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır.
    Bizim bu günkü basının ise , siyasi iktidarın yalakasıyla birlikte muhalif olanların da ne kadar rezil ve kepaze bir durumda olduklarını , bu vesileyle bir kere daha belirtmek yerinde olacaktır .
    Not : Geçenlerde yani 6 ve 9 Ağustosta, Hiroşima ve Nagazaki’den bahsedilseydi iyi olurdu , ben şahsen bekledim , Fehmi Bey bu gibi
    konulardan nedense biraz uzak duruyor ?

    • Dün, Türkiye’nin dostu ve müttefiki idi ama bugün değil. Bunun tek bir sebebi var o da Türkiye’nin artık kullanışlı olmamasıdır.
      Bunun da başlangıcı 1 Mart 2003’teki tezkere krizidir.
      O güne kadar ABD’nin muhatabı askeriye idi; sürekli askerle iş tutuyordu. Hafif yan çizen sivil iktidarlar olunca, askerle hizaya getiriliyordu.
      Tarihinde ilk defa asker 1 Mart tezkeresinde müstenkif (çekimser) kalmıştı ve ABD’nin isteği yerine getirilememişti. ABD yetkilileri o vakit şöyle bir laf edip, askeriyenin kalemini kırmış ve Türkiye’nin üzerini iki çapraz çizgiyle çizmişlerdi: “Türkiye’de asker liderlik rolünü üstlenmemiştir!”
      Şayet asker liderlik rolünü üstlenseydi, ABD’nin dost ve müttefikliği eskiden olduğu gibi, amir-memur ilişkisi şeklinde devam edecekti!
      Belli ki Türkiye, ABD ile olan dost ve müttefikliğinde uzatmaları oynuyor!
      AK Parti iktidarlarına karşı yapılan onca darbeler yetmezmiş gibi bir de üstüne üstlük, PKK-PYD’yi silahlandırıp içeride ve dışarıda üstümüze salıyor. FETÖ teröristbaşını ve hain yandaşlarını ülkesinde barındırarak orada yakılan fitne ateşini ha bire körüklüyor.
      Güneyimizde oluşturmak istediği Kürt koridorunu belli ki İsrail’in kuzeye rahat yönelmesi için yapıyor!

  13. TEZKERE YANLIŞLIKLA REDDEDİLDİ
    ABD askerlerinin Türkiye üzerinden İrak’a geçmesi iznini içeren 1 Mart 2003 Tezkeresinin TBMM’deki oylamasında kabul oyu red oyundan fazla idi.
    Evet yanlış okumadınız.
    Kabul oyu daha fazla idi.
    TBMMnin normal karar sayısını geçen kabul oyu vardı.
    Bu nedenle önce tezkerenin mecliste kabul edildiği dahi açıklandı.
    Meclis başkanı bu yönde açıklama yapmıştı.
    Hatta genel kurulda bulunan dönemin Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK dahi tezkerenin kabul edildiğini açıklamıştı.
    Bir CHP milletvekilinin tezkere için nitelikli çoğunluk, yani meclis üye tam sayının salt çoğunluğunun kabul oyu gerektiği, kabul oylarının bu sayıya ulaşmadığı için reddedilmiş olduğu itirazı üzerine, Anayasa ve meclis İç tüzüğüne göre o an için 276 kabul oyu olmadığı için, kabul oyu red oylarından fazla olmasına rağmen tezkerenin reddedilmiş sayıldığı kabul edildi.
    AKP’li milletvekillerinden özellikle Güneydoğu’lu olanlar önemli ölçüde red verdiler.
    Ancak bildiğim kadarıyla 100 milletvekili kesinlikle değildi.
    Hatırladığım Güneydoğulu olmayan Bülent ARINÇ ta red vermişti.
    Oylama öncesi Burhan KUZU “kafalarının çok karışık olduğunu” bizzat bana ifade etmişti.
    Zaten ABD askerlerinin bir kısmı ve önemli miktarda askeri araç Mersin limanına gelmişti.
    Bu oylamada red oyu veren AKP milletvekillerinin tamamına yakınına 2007 seçimlerinde liste dışı bırakılmak suretiyle AKP yönetimince fatura ödetildi.
    Hatırladığım sadece ARINÇ hariç.
    Evet tezkere TBMM İç Tüzüğünün azizliğine uğradı.
    Allah ülkemizi korumadı.
    Tezkere AKP yönetiminin istediği gibi geçseydi,
    millet bu partinin iç yüzünü o zaman görebilecekti.
    Bu şekilde tarihi bir felâketler serisini yaşamayacaktık.

    • Evet , gelişmelerin ayrıntılı olarak içyüzü böyle idi , hatta bu konudaki anlaşmaya o kadar kesin gözüyle bakılıyordu ki güneydoğuda bir çok arazi sahipleriyle Coniler, kuracakları ordugâh için kiralama anlaşmaları bile yapmışlardı !

    • Güneydoğu’lu milletvekilleri de Türkiye’nin menfaati olduğu için ya da savaş karşıtı oldukları için değil Türkiye girerse Kuzey Irak’ta Barzani ve Talabani’nin etkisi azalır diye karşı oy kullandılar. Yani Türkiye Irak’a girmesin de Kuzey Irak’ta Barzani ve Talabani rahat at koştursun diye hayır oyu kullandılar.
      Zaten 2003 Irak savaşından sonra bakarsanız Kuzey Irak’ta özerk Kürdistan bölgesi kuruldu. Barzani ve Talabani kendi ordularını oluşturdular. Kürdistan bölgesel yönetimine dahil olmamasına rağmen Kerkük petrollerine çöktüler. Arapları ve Türkmenleri etkin oldukları bölgelerden sürdüler. İran’dan kürt nüfus getirdiler. Hatta en son bağımsızlık referandumu bile yaptılar.Gayet stratejik ve kendi menfaatlerine uygun hamleler yapıyorlar.Güneydoğu’lu milletvekilleri de maaşı Türkiye’den alıp Barzani ve Talabani’nin menfaati için çalıştılar.

      Fehmi koru, Bülent Arınç tayfası Arapları savunmak adına, Chp de muhalefet olsun iktidar ABD ile karşı karşıya kalsın ayağına tezkereye karşı çıktılar. Fehmi Koru o zaman ABD kuzey cephesi açamazsa savaşın maliyeti ABD için artar bu yüzden de savaş açmayabilir falan diye milleti avutuyordu.
      Tabi aklı başındaki insanlar
      “1990’da ABD kuzey cephesi olmadan Irak’ı yendi. Geçen sürede ABD askeri anlamda güçlenirken ambargo altındaki ırak güç kaybetti. Kuzey cephesi olmadan da ABD savaşı kazanır.”
      dediler ve sonuç aynen bu şekilde oldu.

      Neymiş Irak’a biz de müdahale edersek Araplar küsecekmiş. Araplar ne ABD’ye ne İngiltere’ye ne Kürtlere küstü. Herkes kendi menfaatinin peşinde.
      Olan haksız yere öldürülen, tecavüze uğrayan, yerlerinden edilen Iraklı sivillere oldu.
      Biz kuzeyden girsek de girmesek de sonuç değişmeyecekti. Kuzeyden girsek en azından ülkemizin menfaatlerini bir nebze savunabilir ayrıca kontrol ettiğimiz bölgelerde ister Arap, ister Kürt ister Türkmen olsun sivil halkı koruyabilirdik.

      Olanda hayır vardır. Allah(C.C.) her şeyin hayırlısını versin.

Yoruma kapalı.