You are currently viewing Bir fotoğrafın bana düşündürdükleri…

Bir fotoğrafın bana düşündürdükleri…

Geçen hafta aile gençlerini İstanbul’da gezdirirken, Cağaloğlu’nda, Sultan 2. Abdülhamid’in yattığı padişahlar kabristanına da uğradık.

Mezarlığı gezerken iki sürpriz kabir dikkatimi çekti.

Nedenini yazının sonunda okuyacaksınız.

Meclis’in yeni çalışma yılının ilk akşamı Meclis başkanı Numan Kurtulmuş’un davetinde hazır bulunan parti liderlerinin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın etrafında toplanarak verdikleri fotoğraf tartışılıyor.

Siyasilerin birlikte görüntülerine pek alışık olunmayan bir ülkede şaşılacak ve tartışılacak elbette…

Ben ise, o birlikteliği, katılan muhaliflere bir fırsat sağladığı için önemsedim.

Hazır Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile yakın mesafede buluşmuşken, iktidarın yanlış uygulamalarını yüzüne karşı söyleyebilme fırsatı…

Fotoğraf katılımcıların neler konuştukları konusunda ipuçları sağlamadığı için o fırsatın kullanılıp kullanılmadığını bilmiyorum.

Öyle bir ortamda tek bir konu ele alınacak olsaydı, hangi konu tercih edilebilirdi?

Ahmet Davutoğlu’nun açmak isteyeceği dış politika konusu vardır sanıyorum; Ali Babacan’ın da ekonomi konusu… DEM Parti yönetiminde bulunanların da ‘Terörsüz Türkiye’ adı verilmiş süreçle ilgili “Ah bir görüşebilsek de, aktarsak”diye düşündükleri bir konu herhalde vardır…

Keşke içlerinden biri adalet alanında yaşanan yanlışlıkları hatırlatsaydı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, adalet alanında yapılan yanlışlıklar bütün açıklığıyla kendisine anlatılsa, kamuoyu yoklamalarına yansıyan parti oylarındaki düşüşün ve dünya medyasında kendisine yönelik klişeleşmiş olumsuz değerlendirmelerin en önemli sebeplerinden birinin bu olduğunu anlar ve sanırım konuya daha farklı yaklaşabilirdi.

Cumhurbaşkanlığında çeşitli danışma kurulları bulunuyor. Her birinde kendi alanlarında temayüz etmiş isimler var. Tarihçiler, siyaset bilimciler, hukukçular, ilahiyatçılar, siyasetin kıdemlileri…

Acaba o insanların katıldığı toplantılarda güncel konular ele alınıyor ve gerçek düşünceler hiç sakınılmadan ifade ediliyor mu?

En son güncel konulara bakalım.

TV dizileri dünyanın dört bir tarafında beğenilerek izlenen bir ülkeyiz. Beğeninin büyük bölümü dizilerde yer alan sanatçılara ait; onlar beğenildiği için diziler değişik coğrafyalarda izleniyor.

Onların başarılarında en önemli pay da, hiç kuşkusuz, kendileriyle yakından ilgilenen menejerlere ait.

Artist menejerlerinin en bilineni, 30 yıl hapis cezası tehdidi altında yargılanıyor ve dokuz aydır hapiste.

Ciddi hastalıkları var üstelik.

Yargılanmasa daha doğruydu, ama hadi yargılanıyor, hiç değilse tutuksuz yargılansaydı…

Hayır, bir mahkeme o yolda karar aldığı halde, bir başka mahkeme tutuklanmasını yeniden sağladı.

Acaba, dizilerimizin izlendiği 170 ülkede magazin medyası bu olaya nasıl yer veriyor olabilir?

Şu günlerde yine geniş ilgiye mazhar bir başka yargı olayı yaşanıyor. Yorumu sırasında kullandığı bir cümleden ‘Cumhurbaşkanını tehdit’ suçu çıkarılmış bir gazeteci 100 küsur gündür cezaevinde.

Gazeteci veya herhangi bir meslek mensubu, devletin başı olan Cumhurbaşkanı için nasıl ‘tehdit’ teşkil edebilir?

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi’nin halkı bilgilendirmekle görevli basın mensuplarının ifade özgürlüklerinin genişliği konusundaki içtihatları bir tarafa, anayasanın her değişikliğinde hiç dokunulmayan maddelerinden biri (m. 22) “Basın hürdür; sansür edilemez”dediği gibi, o hürriyetin yerine gelebilmesi için her türlü tedbiri almayı da devlete görev olarak veriyor.

Bu yargılama olayı da, konu basın ile ilgili olduğu için, kim bilir kaç ülkede ilgiyle izleniyordur.

Uluslararası kurumlar ve yabancı medya organları da “Türkiye’de hapiste olan gazeteciler” listelerini güncelliyorlardır…

Bunların, AK Parti iktidarına ve özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsına olumsuz yansımaları olmayacağı söylenebilir mi?

Neden artist menejeri ile gazetecinin tutuksuz yargılanmaları düşünülmüyor?

Gerekçe, kaçma ihtimalleri…

Size anlamlı geliyor mu bu gerekçe?

Neden kaçsın bu insanlar?

Cumhurbaşkanlığı danışma kurulu, bir oturumunu adalet konusuna ayırırsa, kurulun tarihçi üyeleri, Osmanlı döneminde, padişahların, muhaliflerini cezaevlerine tıkmak yerine onların gözden uzak yerlere gitmelerini teşvik ettiklerini söyleyeceklerdir.

Aynı dönemde Avrupa’nın çeşitli ülkeleri krallarının muhaliflerine uygun gördükleri idam veya hapiste çürütme cezalarının Osmanlı’da pek örneği bulunmaz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sevdiği bilinen 2. Abdülhamit döneminde, Namık Kemal, Ziya Paşa, Mizancı Murat, Ali Suavi, Kamil PaşaŞeyhülislam Hasan Fehmi Efendi gibi sıkı muhalifler cezaevi yüzü görmedi.

2. Abdülhamid’in medfun olduğu kabristanda muhalifi İttihatçıların fikir babası Ziya Gökalp ile Sultan 1. Mehmed’e karşı isyan başlatan Şeyh Bedrettin de yatmakta.

Muhalif, isyancı ve Sultan aynı kabristanda…

ΩΩΩΩ