Bir itibar suikastı örneğinden hareketle.. İstanbul’u kültür ve sanatın da merkezi yapmak gerek…

48
Reklam

Son zamanlarda aldığım en sevindirici haber aynı gün üzüntü veren bir haberle yer değiştirdi.

Önce, İstanbul büyükşehir belediyesinin ‘kültür sanat platformu’ adıyla bir danışma kurulu oluşturduğunu öğrendim; haber ülkemizin gözbebeği kentimizin nicedir unutulmuş bir işlevine yeniden kavuşacağını düşündürdüğü için beni sevindirdi. Aynı gün, o kurula üye olarak düşünülmüş Prof. Hasan Bülent Kahraman’ın üyelik teklifini geri çevirmesine yol açan bir gelişme yaşandı ve üzüldüm.

ABD’de fikir insanlarını cendereye alan tehlikeli bir akım boy verdi. Adına ‘woke’ ( Türkçe karşılığı olarak ‘uyanış’ mı demeliyiz?) veya ‘iptal kültürü’ (‘cancel culture’) deniliyor. Aslında işlevine bakarak ‘tahammülsüzlük’ , hatta biraz daha ileri gidip ‘itibar suikastı’ demek daha doğru olur.

Mazi didik didik ediliyor, vaktiyle o günün anlam ve önemine uygun yapılmış değerlendirmelerde yakalanan en ufak ‘aykırı görüş’ bir insanı silmek için yeterli görülüyor. Bu akımın yürütücülerine göre, insanoğlu doğduğu gün kazanılmış kimliğini ölene kadar taşır, ilk benimsediği görüşü hiç değiştirmez herhalde.

Akıl durduran bir akılsızlık.

Daha önceleri de ‘siyaseten makbul’ (‘politically correct’) denilen bir çizgi vardı ve o çizginin beğenmediği kişilere ters bakılıyordu; ‘woke’ bundan daha ileri bir şey. Dalgaya yakalananlar sadece gözden düşmekle kalmıyor, açılan kampanyalar sonrası kendilerini işsiz bile bulabiliyorlar.

Bir çok değer birdenbire değersiz hale geliyor.

[Evet, farkındayım, bizdeki ‘medeni ölü’ deyimiyle karşılanan duruma çok benziyor. Zaten  ‘her olumsuz akım önce bizde deneniyor ve sonuç alınıyorsa başka yerlerde de uygulamaya konuluyor’ tezimi güçlendiren bir durum bu.]

Reklam

Hasan Bülent hocanın karşılaştığı da işte böyle bir durum. ‘İtibar suikastı’.

Kahraman ve CHP kitabı

SHP’nin iktidar ortağı olduğu dönemde kültür bakanlığında danışmanlık yapmış, düşünce hayatımıza büyük katkılarda bulunmuş ve herbiri tek başlarına onur kaynağı olan onlarca sanat ve kültür yayınıyla içeride ve dışarıda ülkemizin medar-ı iftiharları arasına girmiş bir insan, hayatında özgün tek bir fikir üretmemiş birilerinin hedefi.

[Velut bir yazar olan Hasan Bülent Kahraman’ın, sanat ve kültür alanındaki sayısız eseri yanında siyasi araştırma ve bilimsel çalışmaları da bulunuyor. Son ve yayına hazır bekleyen siyasi eseri CHP üzerine; müsvette metni okuduğum için biliyorum, bayağı hacimli bu eserde CHP’nin 100 yılı bulan geçmişine dönük değerlendirmeler yanında geleceğine yönelik tavsiyeler de var. Yayınevleri CHP’li olmayanların ilgi duymayacağı, CHP’lilerin de zaten okuma alışkanlıkları olmadığı gerçeğinden hareketle basmaktan kaçınıyor eseri. Oysa muhalif-muvafık siyasetle ilgilenen herkesin mutlaka okuması gerekli bir kitap bu. CHP’ye duyururum.]

Hasan Bülent’te itiraz edilen    

Neymiş, 2010 yılı civarında Beyoğlu belediyesinin çalışmalarını takdir eden bir yazı yazmış… (Takdir edilecek bir şey yapılmışsa yazacak tabii.)

Aynı dönemde AK Parti iktidarını övdüğü yazıları da varmış… Mesela? Mesela, ülkeye demokrasiyi dindarların getireceği anlamına gelen bir cümle… (İyi de, öyle olsaydı, kötü mü olurdu. Teşvik edilmesi gereken bir yöneliş değil mi bu?)

Araya Tayyip Erdoğan‘la çekilmiş bir fotoğrafı da konuluyor, kim bilir ne zaman ve hangi vesileyle çekilmiş…

Reklam

Üretken bir yazarlık hayatı var Hasan Bülent Kahraman’ın. Çok sayıda eseri yanında, günlük gazetelerde, haftalık-aylık dergilerde yazılar yazdığı, televizyonlarda kültür programları yaptığı da biliniyor. 

Bütün bu verim içerisinden önüne ve arkasına bakılmaksızın iki cümle seçilip etkisi yok edilmek isteniyor.

Olacak şey değil, ama günümüzde maalesef oluyor.

İstanbul Life.. Son sayı kapağı..

[Gazete ve dergileri dijital ortamda okuyorum. ‘İstanbul Life’ dergisi ile de yine dijital ortamda karşılaştım ve uzun süredir yazdıklarını okumayı özlediğim Hasan Bülent Kahraman’ın derginin her sayısında ‘başyazı’ yerine kullanıldığını gördüğüm uzun yazıları beni mest etti. ‘Mest etti’ deyimini boşuna kullanmıyorum. Onun yazısını ve konuları baştan sona İstanbul’a hasredilmiş derginin bütününü beğendiğim için, üç ay önce paraya kıyıp -143 TL ödedim- abonesi de oldum. Şimdi elime alıp okuduğum tek dergi, Hasan Bülent’li yazılarıyla ‘İstanbul Life’. Muhtemelen İstanbul belediyesinin girişimi kültür ve sanat platformunu oluşturanlar da aynı beğeniyle onu kurula üye yapmayı düşünmüşlerdir.]

Kurul onsuz olmaz, olamaz

İsminde ‘İstanbul’, ‘kültür’ ve ‘sanat’ sözcükleri bulunan bir kurul, Hasan Bülent Kahraman üye değilse, eksik oluşmuş bir kurul olacaktır. Bunu en iyi anlayacaklar da kurula üye olarak düşünülmüş diğer isimler…

Yok etme kampanyasını kim/ler yürütüyor? Şimdiye kadar ne yapmış, ne yazmış, kültür ve sanata ne katkıda bulunmuşlar?

Sorunun cevabını hepimiz biliyoruz.

İtibar suikastından başka bir şey değil bu yapılan…

Bu yazıyı daha fazla uzatmaya gerek yok. Belediye üye olarak düşündükleri kişilerle görüşüp onaylarını almadan kurulu duyurmakla yanlış bir iş yapmış. Önce bu yanlışı doğrusuyla değiştirip Hasan Bülent Kahraman dahil üye olması düşünülen kişilerle, bizzat Ekrem İmamoğlu ve herbiriyle teker teker yüz yüze görüşerek, kurul yeniden resmen oluşturulmalı.

Hasan Bülent Kahraman’a da yeniden teklif götürülmeli.

ΩΩΩΩ 

Reklam

48 YORUMLAR

  1. İlk müjdeli haber 2 Ocak 1957’de iktidara yakın Yeni Sabah gazetesinde verilmiş.

    “Trakya’da zengin petrol bulundu. Mayıs’ta sondaj kuleleri faaliyete geçiyor.”

  2. Dünyaya Gazımızı tanıtan tamamı Milli ve yerli olan, muhdeşem damat kurtarma töreniden sonra.
    Ilk yalan! Necdet pamir tarafından iddia edilmiş.

    Necdet Pamirde ayıp etmış
    bu NP kimmış “? Kim olduğunu! Bir okuyalım bakalım.

    “25 yıl Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nda her kademede (mühendis, şef, baş mühendis, proje müdürü) çalışmış. Petrol Taşıma ve Pazarlama Grup Başkanlığı ve Genel Müdür Muavinliği (1995-96) yapmış. Başbakanlık Boru Hatları Koordinasyon Kurulu’nda TPAO temsilcisi olarak çalışmış (1995-96). Daha sonra TPAO İnceleme ve Geliştirme Kurulu Başkanlığı ve Genel Müdür Danışmanlığı gibi görevlerde bulumüş.
    Biridmsde kim oluyor? Yani gaz çıkarma konusundada hiç bir şey anlamayan birisi’imiş.

    Necdet Pamir, ne demiş TPAO’daki parsonel yetersizliği nedeniyle sondaj çalışmalarının yabancı bir şirketten yardım alınarak yürütüldüğünü anlatmiş.

    Eski TPAO yöneticisi Necdet Pamir bu kadar bilgisiz olmasına rağmen.Karadeniz’deki doğal gazla ilgili televizyonda Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu ile tartışma ya girmiş. Bu da yetmzmış gibi birde yankı meydana gettirmiş.

    Pamir, TPAO’da kaliteli kadrolarının yüzde 90’ının AKP döneminde tasfiye edildiği, bunun neticesinde TPAO’da sondaj ve kuyu tamamlama gruplarının kapatıldığını’de söylemış.
    Ve eklemış Türkiye Varlık Fonu’na devredilen şirketin özelleştirmeye hazırlandığını de anlatmış. Pamir, Fatih ve Yavuz sondaj gemilerindeki sondaj faaliyetleri için uluslararası sondaj firması Schlumberger’den hizmet alınmak zorunda kalındığını de sölemış…ve eklemış
    “doğal gaz konusunda bilgi sahibi olmayanların yorum yapmasından şikayet etmiş ve Yaşar Hacısalihoğlu’na, “Ben TPAO’da 26 sene çalıştım, biliyorum da konuşuyoruz. Siz bilmediğiniz alanda konuşmayın” demış.

    Hayret yani! Sankı Maliye bakanı’nın Artik,artik,artik,artiklari ile övündüğü Gaz çıkarma konusunda koskocaman damat maliye bakani’demi bilmiyor?
    Herşeyi ile milli ve yerli gemiler ile memlekete Tarım ve hayvancılk bittiğinden ithallar vasıtası ile õğrenmıştık fakat 82 miliyon nufusunun bittiğini bilmiyorduk…
    Onuda Yerli ve milli gemilerimiz tarafında ithal edildiğini õğrenmış olduk…
    Demeki bu konuda yabancılarda Türkiye hakkında pek bilgileri yokmuş! Biz et ithal ettığımızden haberleri olsa her halde Türkiyede doğal gazi sığırlar üretiyor demezdıler.
    Milli ve yerli Gemilerimizde özeleşiyormüş.
    Ben iki gün õnce yazmıştım karada çok açık verdiler şimdi denize göz diktiler.

    Büyük bir ihtimalla can simitlerinide katar hediye eder.

  3. AKP Genel Başkanı “Doğalgazı biz bulduk, artık oyunuzu bize vermek zorundasınız” demiş. Tam böyle dememiş ama bunu demeye getirmiş.

    İster misin bunlar gazı yap-işlet-devret yöntemiyle bir de devlet garantili ihale etsinler. Sonra rezerv düşük çıkarsa bir de üste para ödeyelim! Yok artık demeyin, örneği çok.

  4. Işık Üniversitesi rektörlüğüne 2017 yılında, Cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan tarafından Prof.Dr.Cemal İbiş atanmış. Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyesi olan Prof.Dr.Hasan Bülent Kahraman da rektör yardımcısıdır.

    Edebiyat ve kültür-sanat ile asgari düzeyde ilgileniyorum. Daha çok bilim-teknoloji, tarih, ilahiyat ve siyaset sosyolojisi ile ilgileniyorum ( Newton gibi 🙂 ). Fakat bu asgari ilgilenme açıma değerli kültür-sanat insanımız Hasan Bülent Kahraman takılmıştı ve kendisini takdir etmiştim. Bu nedenle İBB’ne bu dönemde de katkıda bulunmasından çok memnun olurum. Tabi ki görevi kabul etmemesinde mücbir başka nedenler de olabilir!

    • Sayın fkt, siz hangi kayanın altında yaşıyorsunuz? Hasan bey devletbaşkanımızın kayseride açılışını yaptığı a.gül müzesinin de kuratörlüğünü yapmıştı.

  5. Sosyal medya siyaseti de fazlasıyla etkiliyor. Bu da tipik bir örnek. 5-10 kişi H.B.Kahraman’ı eleştirmiştir, istemezük demiştir. Hasan bey ya kendisi görmüştür yada bir dostu haberi yetiştirmiştir ‘senin için böyle diyorlar’ diye. İnsan psikolojisi böyle durumlarda akılcılıktan ziyade duygusal düşünür ve yolunu değiştirebilir.

    Halbuki bu mesajların sayısı CHP İstanbul seçmeninin yüzbinde birini geçmez. Hatta o mesajların bir kısmı Ak Trol de olabilir, bilemezsin.

    Eğer bu ara işleri çok yoğunsa yapacak bir şey yok. Fakat Hasan Bülent Kahraman gibi değerli bir kültür insanının İBB ile çalışmasını ben vatandaş olarak çok isterim.

    • Halbuki hasan beyin davranışı bana çok akıllıca görünmüştü, velev ki duygusal olsun, sağlıklı bir karar verdiği ortada yani…

  6. Kişiler üzerinden siyasettende, halka hizmet için birtakım kurulmuş hizmet yerlerindeki şişik egodan da hep uzak durulmasını tavsiye ederim.
    Kimse hint kumaşı değildir, vazgeçilmez değildir.
    Adam o koltuğa bir oturdumu yapışıyor, bir heyet yada kurula adını yazdırdığı zaman ömür boyu koduna kendini uyarlıyor. (Nasıl yaptığını bana sormayın).
    Hele ki ben buradan gidersem burası batar! deyip (inandırmaya çalışır) birde dalga geçmez mi..
    Bunlarla uğraşmaktan taksim meydanına güzel bir cami çamlıcaya en büyük cami yaptık. Kiliseleri camiye de çevirdik. Yapılanları tek tek anlatmak gerek. Allah razı olsun. Ne sen bunun farkındasın nede millet farkında, turist nasıl farketsin?
    Sıra geldi turizmden, yeni projelerden önce yapılması gerekenlere:
    Gençlerin bir işe ihtiyaçları var.
    İşe gitmek için trafik sorununun halledilmesi gerek.
    Trafik sorunu yol yapmakla çözülmüyor her zaman, planlanmış metroların kavşakların meydanların otoparkların yapılması gerekiyor.
    Kentsel dönüşümün yapılaşmanın planlanması, sıraya konulması gerekiyor. (Aynı anda yan yana iki semti şantiye alanına çevirmeden).
    Ondan sonra yap müzelerini, boğaz kenarında çay bahçelerini (parsel parsel saymadan), turistik gelir getirici yerlerini..
    Bak bakalım o zaman başını yastığa koyduğunda mışıl mışıl huzur içinde uyuyormusun?
    Yüzyıl sonra bile seni hayırla anıyorlar mı?
    Marifet yüzyıl önceki bir yöneteni, “ah keşke şimdi o olsaydı” dedirtmek değil,
    Allah razı olsun dedirtebilmektir.

    • Kişiler üzerinden değil de imf ya da tsk gibi kurumların atadığı kayyumlar üzerinden mi siyaset yapılsın bilmem neyin kısaltması? Trafik sorunu yol yapmakla çözülmüyorsa her gün utanmadan bindiğin, metroları, hızlı treni, köprü ve havaalanlarını kim yaptırdı madem? Önce yapılanı bi takdir etmeyi öğren de sonra konuş! İstanbulda ulaşım sorunu mu kaldı? Bitek adalarda fayton yoktu, onun da alternatifi bulundu, çin malı akülü arabalarımız yollara çıktı bile! Sen iyisi mi yerli malı arabamızdan bi tane edin, hiçbi ulaşım sorunun kalmaz evellah!

      • sen bindiğin karakaçanı ödünç verde onla gidelim.
        halkalı trenide vardı, şehrin içinde havalanıda. sen hayal ettiğin yerli malı arabana bindiğinde 3 model eskimiş olacak gene kalacaksın karakaçana hayretkeş.

        • O zaman sen bu yeni yatırımlardan yarlanmiicaksın demek oluyor cv arkadaş, eski havaalanı zaten hala duruyor, hızlı tren yerine gene banliyö hattına binersin, aman bilet iadelerini unutma!

      • İstanbul’un nüfusunu 12 milyondan 19 milyona çıkart. Sonra da oluşan trafik sorununu çözmek için onmilyarlarca dolar masraf yap. Bir de kalk buna başarı de! Rantiyeci-şantiyeci ağzıyla konuşuyorsun.

        • Endişelenme mim, ankara sivas hızlıtren hattı bu yıl açılıyor, saadet zincirinin şeriat dedesi bu hat yapılmasın sivas çok göç veriyor zaten demişti, şimdi istanbuldaki o fazladan nüfusu hızlıtrenle yollarız geriye; tersine göç hem de yht ile…

  7. Burası TÜRKİYE üstat.Sen sağcısın ben solcuyum diyerek kardeşin kardeşe silah doğrulttugu bir yer.Fikirlerin yarıstıgı değil,futbol takımlarının yarıstıgı bir ülke.Burada öyle gariplikler oluyor ki anlamak bya zor.Bunlardan bazı örnekler:1998 yılında şimdiki cumhurbaskanımız hapse giderken bugün yanında ki olanlardan acaba varmıydı hiç? O günkü yanın da olup haksızlıga haykıran Ahmet Kaya sürgünde öldü.Rahmetli Necmettin Erbakan o nezaketli konuşmalarıyla,o yumuşak üslubuyla,o mükemmel kafasıyla herkesle görüşen ama yıllarca da siyasetle uğraşan ama bir türlü iktidara getirmediler,geldiyse de darbe yaptılar.Vali olup da kapısını kapatmayan RECEP YAZICIOĞLU trafik kazasında öldü.Bizim ülkemizde öyle bir medya var ki beyazı siyah siyahı da beyaz gösterir.Bizim siyasetçilerimizin(siyasetçilerin hepsine diyemiyorum) bir kısmı var ya siyaseti futbol takımı tutar gibi tutar.Siyasetçisiz bi ülke olamaz.Gerçek siyasetçilerin hırsızlık yaptıgına yolsuzluk yaptıgına inanmayanlardanım.Yalnız maalesef hiçbir fikir üretmeyip de gürültü çıkaran şakşkçı kesim bizim ülkemizde fazla geliyor.Bu işin sağı solu yok biz aynı ülkenin iinsanlarıyız.

  8. Erdoğan’ın diploması var mı, yok mu? CHP’lilerin dillerinden düşürmedikleri muhabbetlerden biri de budur. Tarih ile uzaktan yakından ilgisi olmayan, hayatında bir tane tarih ile ilgili kitap yazmamış, tarih ile akademik olarak en ufak bir bağ kurmamış bir adam çıktı. 520 sayfalık bir MUSTAFA KEMAL kitabı patlattı. Leblebi gibi sattı. Zaten köşeyi dönmüştü, bir daha ve hallice bir daha döndü. Hiç kimsenin aklına da “Bu adamın tarihle ne ilgisi var?” diye sormak gelmedi 🙂

    2011-İsim, Şehir, Hayvan
    2012 – İsim, Şehir, Bitki
    2013 – Beraber Yürüdük Biz Bu Yıllarda
    2014 – İsim, Şehir, Artist,
    2015 – Beraber Yürüttük Biz Bu Yollarda
    2015 – Kadın
    2016 – Adam
    2018 – MUSTAFA KEMAL

    • Cumhurbaşkanı olmak için Üniversite diploması sahibi olmak Anayasa gereğidir ve bütün medeni ülkelerde bu şart vardır.
      Bir kitabı başka kitaplardan derleyip yazabilirsin. Satar ya da satmaz, bu yazanın sorunudur. Fakat bir ülkeyi yönetmek öyle mi? Herhalde 21. yüzyılda alaylı subay da alaylı siyasetçi de olamayacağını kabul edersiniz.

      • Siyasetçi dediğin alaylı değil de mülkiye mezunu olmak zorunda mı yani mim? Abd nin geçenlerde ırakta siha ile vurduğu iranlı general parçası da alaylıydı, hiçbir yüzyılda harbiye filan bitirmemiş, ne dersin?
        Karavana atıyorsun…

        • Mülkiyeli olmasın da ODTÜ’lü olsun mesela. İranlı generalleri de gördük, yolcu uçağını vurdular!
          Giderek laf yetiştirmekte zorlanıyorsun. İşiniz müjdelere kaldı 🙂

    • şu diploma meselesini de koyun kuzu meselesini de arkalarda bırakmak lazım artık.
      tıpkı faiz mi ennflasyondan, enflasyonmu faizden meselesi,
      tavukmu yumurtadan, yumurtamı tavuktan tride banması gibi..
      mesele şudur:
      kitap satışından mı, yazarının gelirinden mi vergi alırsın? (insanlar kitaba ekonomik ulaşabilsin),
      devlet okulunda, kitap bedava deyip, yemek yol servis vb’ni gözardı ederek, çocukları sınav yarışına sokarak mı eğitim? yoksa,
      özel okullara teşvik vb kolaylıklar sağlayarak sadece denetimle mi eğitim?
      daha bir çok örnekler verilebilir.
      plan, proje, deneyim, kariyer, liyakat, en önemlisi samimiyet ile de yol katedilebilir.
      köye tarım hayvancılık çiflikleri kurar, şehirlere belli merkezlere ihtisas yapabilecek (deniz kenarına deniz okulları, verimli ovalara ziraat okulları, deprem kentsel dönüşüm yapmak istediğin yere inş. mühendisi okulları vb açarak) tüm çocuklar eğitime kolayca ulaşabilir ve hem diplomalı! hemde akıllı, bilgili, iyiniyetli, samimi, gerçek vatanperver inançlı nesiller yetiştirilebilir.
      eğer isteniyorsa!

  9. İbb imamı fayton yerine çinden getirtilen dandik elektrikli dolmuşların kullanılmasına izin vermeyen adalar kaymakamlığını aşabilmek için ankarada bakanlık kapılarında sabahlıyor; işi gücü yok da sizin kültür sanat bilmem neyinizle mi uğraşacak, fatihin resmini satın aldı diye imamefendinin başına gelmeyen kalmadı, şimdi bir de eski yandaş neoliberalleri besliyormuş diye bir duyulursa elbette biraz gürültü çıkar.
    Allahtan hasan bey işi çabuk uyanmış ve hemen kendi kabuğuna çekilivermiş anlaşılan…

    • Bizde bilim,teknolojı, tıp, gazteci,vb gibi mesk uzmanlarının yeri SILIVRI”

      Ahmet Melik beyın, verdiği Twitter hesabında bir kaç twit okudum ve o twitlere şok oldum.
      Türkiye ve türk insanlari arasında bazı kendilerini okumakla adam sayip yõnetim kadrolarında görevlendirilmişlerin, zavallıkları ve basitlikleri bana 40 takla atan yağcılar deyimini hatırlatı! Yalnız onlar adeta 40 değil 40 miliyin takla atmışlar.

      Sosyal medya sayesinde; tanıdığımız, başımızdaki yõnetim kadrosunda yer almış! Erdoğan’ın çevresine topladıkları keli felli yardımcıları için kendi kendime
      Erdoğana helal olsun! Dedim. Türk insanını Türkiyeye’de insanlığını nasıl sifirladığını ve Dünyaya’da Cahil olarak tanıtmayı başaran şimdiye kadar gelmiş geçmış siyasetçilerin içinde Türkiyeyi bu kadar cahilleştiren ve halkına Yalan ve iftiralari yutturan….
      Bõyle bir lider değil Tûrkiyede dünyaya gelmemiştır….!!!!

      Bu arada 11.C Başkanı Gülünde erdoğana
      tahamülünden sabrının deryalar kadar geniş olduğunada şahit olduk.

      Gerçekten biz nasıl bir ülkeyiz?

      Geçen Gün, Mim bey bana ablam ile 6 ay erdoğan hakkında tartışmamami tavsiye ediyordu! O tavsiyesini okuyunca gülmüştüm!
      Gülmemın sebebi Ablam benim halen daha normalınde ötesinde fanatık bir erdoğnci olduğumu zannediyor.
      Sebebine gelince; benim takım tutar gibi parti ve tek adamları’n yaptıkları işleri ovemek yerini yaptıklari ve yaptıkları yalnışları eleştırdığım için.
      Bu konuda MHP li kız kardeşin ilede ayniyiz.
      Hatta min beyin Takeli bozkurt yazısını kız kardeşime gönderdım, okuduğu zaman eşi ile birlikte iş yerlerinde 5 dakika durmadan gülmüşler, o an müşteri gelmiş neden güldüklerini merak edince yazıyı onada götermişler.müşteri onlardan daha fazla gülmüş.

      O twit hesabınde birisi İnõnü’nün Lozanda adaları ve 1943 te bir Adayı italyaya hediye ettiğjni yaziyor: tabii kendilerinin devlet kurumlarde dahil Türkiyeyi parsel parsel sattıklarından bizlerin habari olmadığı gibi adalarında 1943 te İnõnünün italiyaya hediye ettiğı Yalanınada inandık.

      Karni büyük obur dünya edin daha doymadınmi şarkısını yazan o zaman AKP diye din satan bir parti olmadığı için Dünya demiş

      Karni büyük obur Aldatan ve Kandıranlar Partisi derdi.

  10. Prof. Hasan Bülent Kahraman, görevinden istifa etti. Kurul üyeliğine getirildiğini basından ve birkaç gün önce kendisine gönderilen bir mektuptan öğrendiğini, öncesinde bu konu hakkında en küçük bir bilgisi ve talebinin olmadığını belirten Kahraman, şöyle konuştu:

    “Gıyabımda düşünülmüş ve verilmiş bir karardır. Bunu bir teveccüh olarak kabul ediyorum. İlgi gösterenlere müteşekkirim.
    Söz konusu ilginin otuz yıldan fazla bir süredir kültür sanat dünyasının çok farklı zeminlerinde yaptığım görevlere dönük bir teveccüh olduğunu düşünüyorum.
    Görevden istifa edişim tümüyle öznel nedenlerledir.
    Daha öğrenir öğrenmez ayrılmayı düşündüm. Çünkü çok yaygın ve hacimli çalışmalar ve üniversitedeki görevim nedeniyle yeni bir kurul üyeliğini taşıyamazdım.

    https://www.cnnturk.com/video/turkiye/hasan-bulent-kahraman-istifayi-anlatti-giyabimda-alinmis-bir-karardi-video

    • yani, fehmi bey bizi boşuna konuşturmuş.
      – her yerde, her durumda, birileri birşeylere bir şekilde karşı çıkar. burdaki durumda böyle olmuş galiba. ayrıca, kişinin beyanı, kurul üyeliğini kabul etmemesinin bazı kişilerin karşı olması ile alakası yokmuş.
      – fakat, bir kısım trollerin şimdi ak partiyi eleştirenlere “bir zamanlar destek vermiştiniz” türünden susturmaya ve muhalefeti bölmeye yönelik bilinçli bir kampanyası var.

  11. Diğer durumlarını bilmem de Zülfü Livaneli’nin Türk müziğine önemli melodiler kattığı düşüncesindeyim,bence “müzik” alanında ona sanatçı dememek haksızlık olur.Ancak o da uzun zamandır kayda değer beste yapmıyor -belki de yapamıyor demek daha doğru olacak-.

    Şiir ve müzik alanında seksenli yıllarla birlikte başlayan,doksanlı yıllarda iyice hızlanan bir gerileme var.İki binli yıllardan sonrasına ise gerileme bile diyemeyiz,artık koca bir boşluk var.Önemli şairlerden Sezai Karakoç dahi kırk yıla yakın süredir suskun.

    Bu konunun sebeplerine dair çok düşündüğümü söyleyemem,ama bu konunun da düşünülmesi gerekiyor.Şairlerin,sanatçıların suskunluğu da toplumumuzun halinin bir başka göstergesi bence;önce onlar sustu!Zaman sanatçıları da öğüttü,artık sanat alanında da çok kısırız.

    Şu,bu grup değil,bütün bir toplum olarak değişim göstermek zorundayız;bu da kolay iş değil.

    Şu yaşadığımız zaman diliminde toplum olarak -hatta bütün bir insanlık olarak- kırmak için de kendimizi zorlamadığımız ve hatta çoğunluk itibariyle farkına dahi varmadığımız bir kısır döngü içinde yuvarlanıyoruz.

    Aynı kalıplardan farklı şekiller çıkartamayız,o halde herkes kendi kalıplarını kırmaya çalışmalı,bu da gerçekten kolay iş değil;önce idrak sonra çaba gerekiyor.Oysa sadece alışkanlıkların/bağımlılıkların yıkılması dahi başlı başına çok zor bir iş;yanlış anlaşılmasın -temsil veriyorum- dış dünyadan habersiz pislik böceği pislik dünyası içinde kendini cennette sanırmış…halin farkındalığı;çözülemeyen problem.

    Herşeye rağmen umutsuz değilim.Şu söyleyeceğimi yadırgayanlar çıkacaktır,yine de ben inandığımı diyeceğim; bana göre dünyanın işi Allah’a kalmıştır ve ben O’na güveniyorum.

    • Ben Livaneli’nin sanatçı olmadığını söylemedim, Uğur Bey. Yereli aşamamış, evrensel olamamış, kedi seküler mahallesi dışına taşamamış bir sanatçi Z. Livaneli. Bir Selda Bağcan değil örneğin. (Polonya’sından Latin Amerika’sına, Çek Cumhuriyeti’nden Afrika’ya, Türkiye ile uzaktan yakından ilgisi olmayan organizatörlerle, dünyanın dört bir yanında düzinelerce konser veriyor. İzmir-Efes Antik Tiyatro’da Yunan yoldaşlar Farantourı, Theodorakis’le konser vermek değil yani. Bu açıdan, resmine bile katlanamayacak kadar beni irite eden Fazıl Say, Livaneli ile karşılaştırılamayacak kadar sanatçıdır.

      Livaneli: müzisyen
      Livaneli: Senarist, yönetmen
      Livaneli: Köşe yazarı
      Livaneli: Edebiyatçı
      Livaneli: CHP İstanbul Belediyesi Başkan Adayı

      Gerçekten sıradışı yetenekler mi? Yoksa seküler mahallenin güdüklüğünün verdiği avantaj mı?

      • Selda Bağcan Livaneli’nin bestelerini harikulade icra edebilir.Ama o icrayı veya başka bestekarların eserlerinin icrasını yapabilmesi için elinde her zaman bestelenmiş bir esere ihtiyacı var.Benim düşünceme göre bestekar,icracıdan her zaman öndedir.

        • Uğur bey bahsettiğiniz bu sanatçı güruhu sonuçta halk düşmanıdır, türkün sanatçısı en azından dünyanın en büyük bestekarı (türk marşını bestelemiş) mozart kadar türksever olmalıdır, öyle değil mi?
          Yani sizinkisi biraz öğrenilmiş çaresizlik gibi göründü bana…

      • Seküler olmayan mahalleden bu özelliklere sahip bir örnek verir misiniz. Ne istiyorsunuz adamcağızdan. Sakin, terbiyeli ve değerli bir sanatçı bence.

  12. Bu acele niye.. O kadar desteklediniz o kadar emek verdiniz. Sabırla koruk üzüm olurmuş. Emeklerinizin karşılığını göreceksiniz merk etmeyin sayın yazar. Az sabredin herşeyiniz daha güzel olacak eminim.

    • Şerif Bey. Fazla emin olmak sakıncalıdır. Ayrıca birçoğumuzun desteklediği AKP idi, AKP=Erdoğan değil. Mecbur muyuz hatiplikten başka hiçbir becerisi olmayan, üniversite diplomasını gösteremeyen birini desteklemeye?

  13. Genel kural: meyveli ağaç taşlanır!
    Meyvesiz çürük muhalefetin söylemleri bu kuralın en açık örneğidir…
    İktidara sövüp saymaktan ve kendi içlerinde dalavereler çevirmekten başka yaptıkları hiçbir şey yok!

  14. Bu ülkede sanat ve kültür olsun. Tamam da bilim niye yok. Sanat ve kültür kurum kuruluş platform sivil veya resmi farketmez. Bilim merkezlerinden ve kuruluşlarından fazla. Kimse şunu söylemesin bilim ve sanat aynı şey hayır iki kanadın bir kanadı sanat kültür diğeri bilim ve teknoloji. Bu ülkenin yerel ve merkezi yöneticileri bilime üvey evlat muamelesi yapıyor.

  15. ”’Daha önce Sabah gazetesinde “İstanbul’u muhafazakarlar kurtaracak” başlıklı bir yazı yazan, ayrıca Beyoğlu’nun AKP’li eski Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan hakkında, “Beyoğlu’nu iki kuruşa içki içen lümpenlerden temizliyor” diye övücü yorumlar yapan Kahraman’ın İBB Kültür Sanat Platformu Danışma Kurulu’nda yer alması büyük tepki gördü.”’
    Hani demokrattık , bu ne tahammulsüzluk bugunu eleştirenler , biraz empati yapmalı.

    • CHP’lilerin %99’unun konudan haberi bile yoktur. Kalan %1’in bir kısmının gösterdiği tepkiyi ise herkes işine geldiği gibi yorumlayacaktır. Ayrıca eskiden Beyoğlu’nda halk da eğlenebiliyordu. Şimdi ise orası da halkın cebine uymaz hale getirildi.

      • Beyoğlunun neresinde eğleniyordunuz ki mim, oralar hep mezbelelikti, şimdi şu akpli demircan başkan döneminde biraz temizlendi, yeni cami ve akm de açılsın inşallah bişeye benzer heralde oralar, yoksa pek tekin yerler değildi yani istiklalin arka sokakları, delerler adamı…

  16. “Defalarca. . .” sözcüğü ile başlayan bir önceki yorumum kışkırtıcı dil yüzeyselliği nedeniyle beni rahatsız etti. Ölçüyü kaçırmış olduğumun şimdi farkındayım. Kullandığım sağlıksız dilin gölgelediği ana fikrimin arkasında, o talihsiz dilin mahçubiyetindeyim. Bilinmesini isterim.

  17. sayın bülent kahramanı bilmiyorum. ancak, “bir zamanlar siz de bunlara destek vermiştiniz” diye yazan beyinsizlerin yazıları ile özellikle karar gazetesi yazar yorumları bölümünde sık sık karşılaşıyorum ve nerdeyse her gördüğümde de beyinleri olup olmadığını soruyorum.
    – bunların normal muhalif insanlar olmadığını akp’nin trolleri olduğunu düşünüyorum.
    – mutlaka bunlar kadar beyinsiz muhalif kesimde de vardır ama onların daha çok bu trollerin gazına geldiklerini düşünüyorum.
    – bunlar karar gazetesşnde nerdeyse her yazarın tazısının altına “daha önce bunlara katkınızdan bahseden yorumları neden sansürlüyorsunuz” ya da “daha önce bunlara destek veriyordunuz” yazıları yazıyorlar.
    – bunların trol oldukları o kadar belli ki, serdar turhan gibi, başka cümle bile kurmayıp hep yukarda yazdığım cümleleri kuruyorlar.
    – bu troller de mücadele edilmesi gereken bir başka olgu. bunlara teslim olunursa ülkede akp- mhp iktidarına hizmet edilmiş olunur.
    – bu nedenle, hem belediyenin hem de sayın yazarın bu beyin fonksiyonları gelişmemiş trollere boyun eğmemesi, demokrasi mücadelesi açısından önemli bir görev, bir köşe taşıdır.
    – yazara ve belediyeye açık çağrımdır: ülkenizi seviyorsanız, bu ülkede şnsanca yaşam, demokrasi, ahlak istiyorsanız; bu ülkede kadın cinayetleri olmasın istiyorsanız; bu ülke gelişsin, babalar iş ararken açlıktan bayılmasın, insanlar intihar etmesin istiyorsanız, bu trollere boyun eğmeyin!

    • Okyanus ötesinin trolleri başkalarını trollükle suçlaması çok eğlenceli
      Bildikleri tek cümle “RTE bütün kötülüklerin anasıdır “ olan diğerlerini trollükke suçluyor
      Her gün konu ne olursa olsun aynı yorumları Çeşitli ülkelerden sıralayıp onları tartışmamızı bekliyorlar
      Aslan “ABD bir İslami cemaati (!) niye destekler
      Hemde darbeye karışmış bir cemaati
      Sakın tezgah falan deme ben gayet iyi biliyorum yorumlardan Dalan değil bizatihi bunların askeriye nasıl sıddıklarını çok iyi biliyorum
      Hadi cevap ver ABD fetö yü niye besliyor

      • – Okyanus ötesindeki adamın elini eteğini öpüyordunuz. birtek sen değil, senin ağababaların da..

        – Sana heredottan bir bölüm anlatayım:
        – Persler, anadoluda bir ülkeyi işgal etmek istemiş. Bunun üzerine, perslerin işgal etmek istediği ülke insanları çare aramaya başlamışlar. perslerin işgal ettiği diğer ülkelere adamlar göndermişler. “ne yapalım?” diye sormuşlar. burdaki halklar, “aman perslere karşı gelmeyin. karşı gelirseniz sizlere çok kötü şeyler yaparlar” vb. şekilde öğütler vermişler.
        Perslerin işgal etmek istediği ülke insanları düşünüp taşınmışlar ve diğer köle halklara şunu söylemişler: “sizler kölesiniz. özgür olmanın değerini bilemiyorsunuz. bu nedenle bize köleliği tavsiye ediyorsunuz. biz, köle olmayacağız. özgürlüğümüz için savaşacağız”.
        – Ben, ömrüm boyunca hiçbir insana tapmadım. sen ise, ömrün boyunca hep insanlardan veya bazı şeylerden putlar yapıp taptın.
        – Seninle benim aramda böylesine ciddi fark varken bana eski tanrından bahsetmen komik olmuş.

        • O el etek öpenin hatası ve Hoca diye kandık diye de açıklaması var.Ondan sonra da onu tarihten kazoyan da RTE.
          Hala ABD niye besliyor cevap yok.Onun yorumunu yap başkasının hataslarını zaten çokca anlatıyorsunuz.
          ABD niye nesliyor sence

  18. Defalarca, bıkmadan, ama bıktırasıya söylemek gerek: “CHP” kısaltmasında ve “sosyalist sol” teriminde ifade bulan zihniyet hem gericidir, hem otoriterdir, hem de fena halde yüzeysellik ve kupmpenlikle maluldür.

    “Neyi istemiyorsun, nelere karşısıın?” diye sorsanız, birbirlerini ezercesine ortaya atılır, ona buna saydırdıkça saydırırlar. “Evet ama yetmez” dersiniz bir Amsterdam parkında, alnınızın ortasına laptop aşk ederler. “Özgürlüklerden korkmayalım” demeğe getirsiniz. “Bölünürüz, şeriat gelir” derler.

    Şımarık bir oğlan ya da kız çocuğu karşısında duyduğunuz çaresizlikle, umutsuzca sorarsınız:

    “Ne istemediğini anladık. Ama sen ne öneriyorsun? İstemediğin şeylerin yerine ne koyacaksın?”

    Susarlar, el altından çimdikleye çimdikleye, dirsekleriyle ite kaka, fikir adamı diye Y. Özdil’i, sanatçı diye Ö. Zülfü Livaneli’yi, siyasi lider diye M. İnce’yi önünüze atarlar.

    Meczupluğu en sevimsiz ve bayıcı düzeylere taşımış olanlar, “İnadına sosyalizm!” ister.

    Bugün sayın B. Kahraman’ı kafaya takmış olanların 50 tanesinden bir tanesinin bile ömrü boyunca tek bir Kahraman makalesi okumamış olduğuna bahse girebilirsiniz.

    2010-2011 ile bir parantez açılmıştır. O parantez 2021’de kapanacak, ardından muhafazaklarlar istişare ile, liyakat ve ehliyet ile, çoğulcu bir zihniyet ile Türkiye’yi dönüştürüp demokratikleştirmeye devam edecekler, ülkenin önünü yeniden açacaklardır.

    Nokta.

    • Sn.bernar, arada bir sayıklayıp durduğun aydın taslaklarının hepsini birden cebinden çıkarabilecek birisidir diye düşünüyorum hasan bey için, hatta fazlasıdır da…
      Chp ve muhalefet kesiminin cahilliğini, okumaktan da uzak oluşlarını sayın yazar da belirtmiş zaten, bu bağlamda lümpen her zaman lümpendir yani…
      İlber hoca kişisel kütüphanesini millisarayımıza bağışladığına göre pekala hasan beyi de cb yüksek istişare kuluna üye yapabiliriz artık; tabii arınç böyle bir komşuyla nasıl geçinir onu bilemem?

  19. Türkiye’nin geri kalmışlığının tek sorumlusu çapsız, bilgisiz, ve çoğu hırsız siyasetçilerdir. Parti ayrımı gözetilmeksizin bu böyledir. Ağzı laf yapan avukat ve imar rantları ile semirmiş müteahhitlerden oluşan bir meclisin çıkardığı yasalarla Y Ö N E T İ L E M İ Y O R U Z veya kötü yönetiliyoruz. Halk oylaması ile cumhurbaşkanlığı yönetim şeklinin geldiğinden bihaber,başkanı kendini CB adayı gösteremeyen zavallı bir parti, parlatılmaya çalışılan bir belediye başkanı. İktidarı ile muhalefeti ile TC ‘ni felekate sürükleyen bir siyasi sürüsü.

    • Yahya bey yorumunuza sonuna kadar katılıyorum ama en sonunda iktidarı da bu sefil muhalefetle aynı kefeye atıverişiniz haksızlık olmuş. Çünkü sürekli megaprojelerle uğraşan bi hükümetle, onların yapılmasına her halükarda karşı çıkan bir muhalefet aynı muameleye layık görülmemelidir.
      Bir de tamam eğitim şart, cart curt, yav tüm yönetimi bilgisayar mühendislerinden oluştursanız ne yazar? Bugün dünyadaki en ağır ve yıkıcı sorunları, yine en iyi eğitimleri almış yöneticiler yaratmadı mı? Fakir ve cahil insanlar kime ne sorun çıkarabilir ki?

      • Mega projeler yap-işlet-devret ile 2 katına mal edildi. Hepsi devlet garantili. Ama mitinglerde RTE “Devletin cebinden beş kuruş çıkmayacak haa” diye vaaz veriyordu. Yalan mı?

Yoruma kapalı.