İktidar cephesi cesur, muhalefet ise cesaret yoksunu.. ‘Doğalgaz bulundu’ haberi bunu hatırlattı…

51
Reklam

‘Büyük müjde’ diye adlandırılan Karadeniz’de doğalgaz kaynağı bulunduğu haberi sonrasında tuhaf bir durum ortaya çıktı: ‘Büyük müjde’yi daha da büyük bir heyecanla değerlendiren kalemler ile yorumcular, aradan 24 saat geçtikten sonra, dikkatlerini muhalif sesler üzerine çevirdiler. 

AK Parti’ye yakın medyanın köşelerine bugün göz atacak olursanız göreceksiniz; neredeyse bütün yazarlar, tek ses halinde, “Sevinemediler” diye genelleştirdikleri birilerini nankörlükle suçlamakta yarış halindeler.

Suçladıkları kimlerdir doğrusu merak ediyorum: 

Daha önce de aynı bölgede doğalgaz bulunduğunu duyurmuş çok sayıda haberlere değinerek bunun da bir süre sonra öncekiler gibi unutulacağı kuşkusunu paylaşanlar mı? 

Müjdeyi üç gün önce yabancı basına sızdıran yetkilinin verdiği rezerv miktarı (800 milyar metreküp) ile tören günü ilan edilen miktar (320 milyar metreküp) arasındaki çelişkiye ve bu arada konuşmalara yansıyan hesapların sanki rezerv 800 milyar metreküpmüş gibi yapılmasına işaret edenler mi?

Var olduğu söylenen rezerv miktarının dolar cinsinden karşılığının abartılı olduğunu inceden inceye hesaplayarak söyleyenler mi?

Kaynağın işletime alınacağı tarihin 2023 yılı olarak duyurulmasının gerçekçiliğini sorgulayanlar mı?

Böylesine önemli bir konudaki duyuruyu üç gün önceden üstü kapalı ifadeler gerisine saklayarak merakı zirveye çıkarıp içeriğinin açıklanmasına kadar geçen zamanın borsa ve döviz spekülasyonunu teşvik edip ekonomik göstergeleri etkilemiş olabileceğini yazan ve böyle bir yola başvurulmasını doğru bulmayanlar mı?

Reklam

İyi de bunların hepsi yabana atılamayacak eleştiriler…

Sevinmek veya üzülmekle ilgisi yok bu eleştirilerin; tam tersine ciddiyetle ele alınıp açıklanmaya ihtiyaç duyulması gereken eleştiriler bunlar…

İktidar cephesi, AK Parti, MHP ve diğer küçük ortakları, olayın meydana getirdiği sevince daha fazla sevinç katmak için bu eleştirileri tek tek ele alarak açıklamalar yapmalıydı.

[Bu arada, verdikleri destekle iktidarın devamını sağlayan cephe partilerinin, törenin bütünüyle bir AK Parti reklamı haline dönüştürülmesinden mutsuzluk duydukları, bunu törene katılmayarak belli ettikleri iddiası da var. İlginç buluyorum.]

Ülkede sayıları zaten yok mesabesinde olan birkaç kişinin yazıp ifade ettikleri eleştirilerden hareketle sanki ilan edilene ciddi bir muhalefet varmış havasının yaratılmak istenmesi ise anlaşılır gibi değil.

Görevi, iktidarın yanlışlarını eleştirmek de olan siyasi muhalefet, neredeyse tek sesle, olaydan duydukları sevinci dışa vurdu. Muhalefet cephesinin iri partileri, CHP ile İYİ Parti, lider düzeyinde olaya sahip çıktılar. 

Hem de törene davet edilselerdi gitmeyi düşünecek kadar…

Acaba aynı bölgede doğalgaz kaynağı bulunduğu daha önce birkaç kez dönemin enerji bakanları (Hilmi Güler ile Taner Yıldız) tarafından açıklanmış iken ve o açıklamalar gazetelerin arşivlerinde dururken, bu kez yapılan aynı minvaldeki duyurunun daha gerçekçi olduğunu nereden biliyor CHP ve İYİ Parti?

Reklam

Yoksa kaynağın bulunmasının kendisine mal edildiği bir önceki hükümette enerji bakanlığı koltuğunda oturan şimdiki hazine bakanını o bakanlardan daha güvenilir mi buluyorlar?

Mevcut hükümetin enerji bakanının, konuşması sırasında, kendisinden önce konuşanların kesin bir dille ifade ettikleri bilgileri yumuşatmaya çalışan bir tarzı benimsemiş olmasını fark etmemiş olabilirler mi?

Olayı benimsemelerinin ne gibi bir gerekçesi olabileceği üzerinde düşünürken aklıma başka bir sebep gelmiyor.

Tabii, halkın sevincine ortak olmuyor görüntüsü vermemeye çalışmak dışında.  

Cesaret eksikliği…

Tek bir olaydan hareketle genelleme yapmak her zaman doğru sonuç vermeyebilir, fakat ben yine de ‘doğalgaz bulundu’  haberi ardından yaşananlara bakarak şu tespitimi paylaşmadan geçemeyeceğim: Bu olay, iktidarla muhalefet arasındaki en önemli farkın niteliğini, birinde (iktidar cephesinde) cesaretin zirvede olmasına karşılık diğerinde (muhalefet cephesinde) cesaretin asgarisinin bile bulunmadığı gerçeğini gözlere sokmakta.

Bunun tam tersinin gerçek olması beklenir. Muhalefetler demokrasilerde iktidardan daha cesur olmak zorundadır. Partiler iktidardayken veya iktidarı destekliyorlarsa işin doğası gereği pek çok hata yaparlar ve bunların keşfedileceği endişesini taşırlar; muhalefet ise hem o yanlışları keşfetmek hem de kendisinin iktidarı hak ettiğini göstermek için iktidarın üzerine üzerine gider…

Halk ülkenin 20 yılına damgasını vurmuş, iyi işler yanında kötüleri, doğrular yanında yanlışları da yapmış olan bir iktidardan hala vazgeçmemiş görüntüsü veriyorsa, bunda cesaret konusundaki çarpık tablonun da etkisi muhakkak vardır.

İşte o cesaret, iktidar cephesini kendi itibarlarını aşındırdığını bile bile destekleyen medyada köşeleri tutanların, sanki ülkede ciddi bir muhalefet cephesi varmış gibi, “Bulunan doğalgaza bile sevinemediler” tepkisi vermelerini mümkün kılıyor. 

[Medyada iktidar desteğinin sonucu medya için iç açıcı değil. Metropoll araştırma kurumunun bu ay başında açıkladığı yeni rapora göre medya güvenilirliği konusunda tablo şu:

AK Parti tabanı bile büyük çoğunluğuyla (yüzde 61.9) medyayı ‘taraflı ve güvenilir olmayan’ diye tanımlıyor.]

Türkiye siyasetinde esas sorun hala muhalefetin durumudur.

ΩΩΩΩ

Reklam

51 YORUMLAR

    • Başkan yaptırtmayacaaaz diye diye sonu ne olduysa kanalı da öyle yapacaksınız galiba mim? Ha gayret!

  1. Sn. FKT’nin verdiği çok yararlı bilgilere ben de bir katkıda bulunayım:

    Soru: GSYH’yi ölçmekte kullanılan yöntem sonuçlara ne kadar etki ediyor?

    Çok! Belki hatırlarsınız, Nijerya yakın bir zaman önce bir gecede Afrika’nın en büyük ekonomisi haline geldi. 1990’lardan beri uyguladığı GSYH hesaplama yöntemini bir kenara bıraktı ve hesaplamayı yeni bir yöntemle yaparak bir gecede GSYH’sini %75 arttırdı.* Benzer bir şekilde, 2008 yılında TÜİK’in yöntem değişikliği ile Türkiye’nin GSYH’sı bir gecede %37 artmıştı.* 2010’da da kişi başına gelirimiz (yine bir yöntem değişikliği ile) bir gecede 2 bin 354 dolar artmıştı.* Özetle, GSYH’nin tanımı, yapılan varsayımlar ve hesaplama yöntemi, GSYH’nın büyüklüğüne büyük ölçüde etki ediyor.

    15 Aralık 2014 Tepav (Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı-Mütevelli Heyeti’nde M.Rifat Hisarcıklıoğlu da var)

  2. 2 Şubat 2001 tarihinde 1 $ = 688.696 TL idi. Yani günümüzdeki 6 sıfır atılmış haline çevirirsek 1 $ = 0,688 TL. Yaşanan döviz krizi sonrasında 11 Ekim 2001 tarihinde 1 $ = 1.644.826 TL yani 6 sıfır atılmış hali ile 1 $ = 1,644 TL olmuş.

    Uzman bir ekonomistin 1 $ = 6,73 TL olduğu 5 Nisan 2020 tarihli makalesine göre, ‘TÜFE Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru’ 2001 krizi sonrasındaki reel seviyesine düşmüş durumda. Yani güncel dolar kurunun efektif değeri Ekim 2001 ile aynıdır. Kişi başı milli gelir hesapları da bunu doğruluyor.

    Türkiye’de kişi başı milli gelir, hesaplama yönteminde yapılan değişiklikler ile kağıt üzerinde 3.500 $ artmıştır. (2007 yılında AB’ye uyum çerçevesinde 2.000 $, 2014 yılında ise meçhul bir sebeple 1.500 $ artış olmuştur). 2002 yılı kişi başı milli gelir ise 3.590 $ kadardı. Güncel GSYH ve Dolar kuru dikkate alındığında kişi başı milli gelir Ağustos 2020 itibariyle 7.020 $ kadardır. Bu sayıdan, hesaplama farkı ile kağıt üzerinde oluşan 3.500 $ artışı düşersek 2002 yılındaki değer elde edilir.

    2015 sonrası kalkınma hızları da hüllelidir. Zira dünyada Mortgage küresel krizinin yaşandığı ve Türkiye’de de eksi % 3,5 daralma olan 2009 yılını baz alıyorlar. Buna göre sonraki bir yılda kalkınma hızı 0 (sıfır) olsa bile sanki %3,5 büyüme olmuş gibi çıkıyor. (İnanmayan araştırsın)

  3. Halkın satınalma gücü hızla düşüyor, aksini iddia eden ya düzenden beslenendir yada propaganda ayinlerinden etkilenmiştir. Bazı tüketim malı satışlarının nüfusun 65 milyon olduğu 2002 yılından daha çok olmasına gelince, önce bunları ençok kimler alıyor diye sormak lazım. Ayrıca Türkiye’nin toplam dış borcu 2002 yılında 130 milyar $ iken bugün 450 milyar $. Bir de devlet fabrikalarının ve değerli konut-arazi-arsaların yabancılara satışlarından gelen 200 milyar $ var. Yani borç yiyoruz ve eldekileri satıyoruz. Önceleri seçim kazanacak kadar halka da koklatılmıştı. Fakat artık halka verecek bir şey kalmadı, tam tersine almak zorundalar ve alıyorlar da.

    Erken seçim asla olmamalıdır. R.T.Erdoğan görevine devam etmelidir. Sonuç deneysel olarak görülmelidir. Öyle ki eğer biz yanılıyorsak bu da çıksın ortaya.

    Tabi ki durumu kurtarmak için ;
    – Vatanımızın değerli konut-arsa-arazi gibi mülklerinin yabancılara satışı,
    – Varlık! fonuna kattıkları stratejik devlet kuruluşlarını ‘ipotek gösterip’ borçlanmak,
    – ABD ile gizlice anlaşıp iddia ettikleri “Beka”yı satmak,
    yasaktır. (S-400’leri ne yaparsa yapsın. Bu da kıyağımız olsun. 🙂 ). Oyunu kurallarına göre oynamak kaydıyla RTE görevine devam etmelidir. Kural dışına çıkarsa da bedelini öder.

    • Bu yazdığı nızı muhalefet yapmak isteyen (gerçekten istiyorsa) hergün akşamları uyduruk konular tartışmalar yerine tekrar tekrar örneklerle anlatır,
      Gecen hafta çok önemli şeyler anlatan partiler olmuş! Ben duyamadım!
      Acaba neden?

  4. Üstadım bugün cok güzel bir konuya değinmişsiniz.Türkiye de muhalefet konusu.Bu konu türkiyede başlı başına bi sorun .20 yıla yakındır bir parti iktidarda,muhalefet yüzde 26 yı geçemedi.Bizim chp nin içinde şüphesiz çok değerli insanlar var.Yalnız öyle bir kesimi var ki;dünya ya tek pencereden bakan,dünyayı kendi gördükleri gibi sanan,kendilerini solcu zanneden sol ile de hiçbir alakası olmayan kişiler.Bunlar olduu müddetce chp nin iktidara gelecegını zannetmıyorum.Medya konusuna gelince o başlı başına bir dünya sorunu;bir zamanlar bir paşa demişti ”medya birinci güç” diye.İnşallah yanılmıştır.Benim bildigim yakın tarihte medya kimin yanındaysa iktidar o olmuştur.HERKESE İYİ AKŞAMLAR

  5. Muhalefet çalışmıyor, vurucu bir muhalif söylem geliştiremiyor, o yüzden inandırıcı olamıyor, ve o yüzden Cumhur koalisyonu saltanatına devam ediyor. Muhalefet hep Cumhur’un oluşturduğu gündemin peşinde koşuyor, gündem oluşturamıyor. Elbette Cumhur koalisyonu muhalefetin sesini kesmeye çalışıyor, ama bunlar bahane değil. Çok çalışan her zaman kazanır. Erdoğan durmuyor, sürekli bir şeyler yapma peşinde ve gündemi de hep o belirliyor. Sürekli taktik değiştiriyor. Dün zillet dediği Akşener’e bugün cici kız diyor. Tutarsız mı, evet. Ama sonuçta yaptıkları ile sonuç alıyor mu, alıyor.

    Muhalefet neden etkin değil? Cesaretleri yok, bu bir. Çalışmıyorlar, bu da iki. Her gün aynı zayıf söylemlerle tekrar edilen itirazlar karşılık bulmuyor. Yazarımız da bir ara yazmıştı. Amerika’da Trump’ın yalanlarının çetelesi tutuluyor iktidara geldiğinden beri, New York Yimes gazetesi ve diğerleri tarafından. Sayı ile ve kayıtlı. Öyle bir iki değil, binlerce, saati ve yeri ile. Bizim muhalefetin yada muhalif geçinen medyanın böyle bir listesini gören var mı?

    Hep duyuyoruz. Bir beş müteahhittir konuşulup duruluyor. Adları nedir? Şirketleri hangileridir? Hangi ballı devlet ihalelerini kaç dolara, kaç yıllığına, hangi şartlarda aldılar? Çetelesini tutanı duymadım. Hep boş söylemler, hep unutulan sözler.

    Kaldı ki, muhalefet şayet bunları yolsuzluk olarak görüyorsa, öyle bir iddiaları varmış gibi görünüyor, açın mahkemede iptal davaları, çarşaf çarşaf yayınlayın, millet görsün duysun.

    Millet anlamaz diyorlar. Anlar efendim, anlar. Siz anlatmayı becereceksiniz. Tane tane.

    Sonuçta muhalefet beceriksiz, görevini düzgün yapmıyor, millet de çaresiz bekliyor olacakları, iki arada bir derede. Ama görünen köy kılavuz istemez. Büyük bir ekonomik enkaz bizi bekliyor. Bunun baş sorumlularından birisi de denetleme görevini düzgün yapmayan sayısız muhalif partiler. Şimdi enkaz devraldık diyecekler, bu sefer onlar yemeye devam edecekler. Böyle bir halkın da makus talihi değişmeyecek. Üzgünüm!

  6. ”’Halk ülkenin 20 yılına damgasını vurmuş, iyi işler yanında kötüleri, doğrular yanında yanlışları da yapmış olan bir iktidardan hala vazgeçmemiş görüntüsü veriyorsa, bunda cesaret konusundaki çarpık tablonun da etkisi muhakkak vardır.!!!
    İŞTE Türkiyenin sorunu bu bir alternatif yok .Çapsız , korkak , bilgisiz bir muhalefet var.
    Yoksa demirel gibi bir muhalif olsa Sn Erdoğan böyle meydanı boş bulabilir mi .
    En tipik örnek İBB 1 yıl geçti ne değişti ne iyiye gitti.Sn erdoğan İBB başkanlığının ilk yılında neler yapmıştı.

    • Birde 15 yıl “ başkanım ne derse o “ veya “ aleyhte birşey söylersem yüzüme tükürsünler “ diyen ama makamlar gidince akıllara başlarına gelen Taif’e var. Birde onları yeni yüz ,yeni umut diye cilalayanlar. Sayfalar dolusu analiz yazıp IMF.ci Babacanı sosyalizm adına köpürtenleri
      Şimdi bunları bu çer çöp analizlerini kale alıp fikir diye tartışacağız gülünmez mi buna.

    • O zamanki Hükümet partizanlık yapıp Erdoğan’ın İBB icraatlarına güçlük çıkarmamıştı. Şimdi ise Erdoğan, İmamoğlu ve İBB’yi her yönden kuşattı. İBB’nin Hamidiye su satış sözleşmeleri bile tüm kamu kuruluşları tarafından iptal edildi. Bence bu şartlarda İmamoğlu başarılıdır.

      • O zamanki hükümet dediklerin sağolsunlar ne büyük erdem göstermişler değil mi mim? Ya bir de koç üniversitesinin gasbettiği ormanlık hazine arazisine imar izni vermedi diye dönemin ibb başkanını hapse atmış olsalardı değil mi? Ya da onun vermediği imar iznini dönemin hükümetindeki çevrebakanlığından çıkartıp 6bin ağacı cayır cayır kesselerdi, değil mi?

  7. Bir de ilave! Türkiyede demokrasinin islamcı kesim tarafından getirileceği tezini hangi sivri zeka ortaya attı bilmiyorum. inanan sivri zekalar için söyleyim:
    – Türkiyede bu zulmün nedeni muhalefet falan değil ama bu zulmün olmasında özellikle sol kesimin büyük katkısı var. ve eğer sol kesim gerçekten demokrat olabilse, bu ülke gelişirdi.
    – Yani, ülkenin geri kalmasında da, gelişmesinde de anahtar kesim soldur, islamcılar falan değil. olmayacağını da pratik zaten gösterdi.
    – Bunun nedenleri üzerine ayrıca, birçok kez yazdım ama yeri gelirse yeniden yazarım.
    – bugünkü geri kalmışlığımızda sol ve demokrat kesimin rolu ile islamcı kesimin veya sol dışındaki kesimin rolü aynen şu şekildedir:
    – sol ve demokrat kesim dışındaki kesim, türkiye arabasını geriye doğru çekiyor. sol ise, yaptıkları ile, bu çekişi engelleyemediği gibi, kimi davranışları ile bu çekişe destek veriyorlar.
    – Eğer sol, gerçekden demokratca davransa, gerçekte iyi olsa, gerçekten doğru olsaydı, islamcıların türkiye arabasını uçuruma götürmesi mümkün olamazdı.
    – bu ülkede bu geri kalmışlık varsa, bunun en büyük sorumlusu olarak solu ve demokrat kesimi görmemin nedeni budur.
    – yoksa sol, türkiyenin bu duruma gelmesinin birinci değil, ikinci dereceden sorumlusudur. birinci dereceden sorumlusu, ırkçılar, dinciler, okumamışlardır. ve türkiye sol sayesinde bu cenreden çıkabilir. islamcılar sayesinde değil.

  8. Cesaret.. Cesaret.. Cesaret..
    Ve
    Vazgeçmem senden. Karşı karşıya..
    Ben ondan daha iyisini yaparım yerine,
    Ver davulu birazda ben çalayım diye can attığını,
    Secimi kaybetselerde sonrasına bakarız havasında olduğunu,
    Bu kadar işsizlikte, alım gücünün düştüğünü iddia eden vatandaşa biraz daha canın yandanda bakarız havası çaldığını
    Herkesin koltuk sevdasına kapılıp başkasının gösterdiği çamurlu koltuğa bile oturmaya can atanları,
    Hissetmeye görsün seçmen, anında çakozlar haberiniz olsun.
    Bu dönemde yanlış bulmaca değil, doğruyu bilip bulmaca oynayan kazanır (cesaret, korkmayın halk doğruyu kimin söylediğini de, yanlışı kimin yaptığınıda analiz edecek zekaya sandığınızdan da fazla sahip! Benden söylemesi.).

  9. Bütün “cesaret yoksunluğu” faturasını muhalefete kesmemek gerekir; aksine Davutoğlu Davos’u ve iktidar cenahının mal varlığı ile barış süreci ve 15 Temmuz konularını tedavüle soktu ki, bu bir cesaret örneğidir; keza Babacan’da Erdoğan’ın “bize ders mi veriyorlar” çıkışına “evet, ders almaya ihtiyaçları var” minvalinde bir karşı sert çıkış yaptı. Bunlar çiçeği burnunda ve hem iktidar ile aynı kökenden gelen yeni muhalefet partilerinin cesur çıkışlarıdır.

    Kılıçtaroğlu’da son zamanlarda çok akılcı ve realist eleştiriler yapıyor. Karamollaoğlu 2018 sürecinde siyasete damga vuran isim oldu…

    Evet, ülkemizin bir muhalefet sorunu var;bunun değişik nedenleri olabilir. Aynı zamanda bir de iktidar sorunu da var: Önceleri en belirgin sonuçları yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar iken şimdi bunlara bir de ayrıştırılan ve kutuplaştırılan bir toplum yapısı özelliği eklendi. Bu bir “iktidar sorunu” değil de nedir?

    Peki, sorunları muhalefet kanadının her siyasi partisi bangır bangır dile getirmiyor mu? Getiriyor. Bu halde muhalefet partileri neden hala güç devşiremiyor?

    Kanımca bunun nedeni, ülkemizde siyasetin yapılış şekli ve bundan halkın ne anladığıdır.

    Birincisi, ideolojik bir konumlanmadır ki, bu, Türkiye’nin enerjisini uzunca yıllar heba etmiştir. İkincisi ise, seçmen olaya tamamen “geçimlik” olarak bakmış yani hep geçim derdiyle siyasete anlam yüklemiştir; “kim 5 kuruş fazla verirse” pazarlığı içinde olmuştur. Daha da çeşitlendirilebilir.

    Varmak istediğim yer, halkın/seçmenin de cesur davranmadığıdır: O (seçmen), şunu diyebilme cesaretini göstermelidir: “Bu ahlaksız al-ver siyasetine dur diyorum. Adil gelir dağılımı, işleyen hukuk sistemi, şeffaflık/hesap verilebilirlik; ideolojik ayrışmaya son verecek bir kadro/siyaset kurumu istiyorum. Bunun için kısa vadeli maişet menfaatimden, rant elde etme iştahımdan, makam/mansıp sevdamdan; hamasi duygularımdan vaz geçiyorum”.

    Eksiği, noksanı biraz da bu yönlü düşünmek lazım derim.

    Böyle halka/seçmene böyle iktidar, böyle muhalefet!

    Denir ya; “Nasılsanız öyle yönetilirsiniz”.

    Yalan mı?

    • Yalan! Yıllarca olduğumuzdan çok daha kötü yönetildik, politikacı diye önümüze çıkanlar hep soytarılar ve çakallar oldu; çok şükür o günler eski türkiyede kaldı; iyi ki akp ve mhp dayanışması var; yaşasın tambağımsız büyük güçlü türkiye!

    • Hasan bey kimmiş o 5 kuruş fazla veren ve pazarlık edenler? Türk milletine hakaret etmeyi, küçük görmeyi bırakın artık! Milli iradeye saygılı olun! Hiçbir türk evladı kendi oyunu satmaz, sandık başına gider, açlıktan öleceğini bilse de kendi ideolojisine uygun olan partiye oyunu verir!
      Hatta seçim günü gözaltına alınacağını bile bile kanun kaçakları bile oylarını kullanır, ondan sonra çıkışta tutuklanırlar! Devletimiz o kişilerin mutlaka gelip oylarını kullanacağı düşüncesiyle seçmen pusulalarını düzenleyip evlerine yollar! Sizinkisi biraz da dervişin fikri neyse zikri de oymuş durumu kanımca:)
      Chp den 15baş mebus madamın partisine icara verilirken hiç bu adamlar kendini satmış demiyordun, demokrasiye hizmet ediyorlar diye övgüler düzüyordun! Bakıyorum sıra milletimize sövmeye saldırmaya gelince herkesten önce koşuyorsun, haksız mıyım?

  10. Kısa bir Nasrettin Hoca fıkrası: Loş ve puslu bir kış akşamı, Hoca’nın yolu şehrin Türk Ocağı Sokağı’na düşmüş. Birden bastıran yağmurdan korunmak için, eski bir yapının saçak altına sığınmış. Canı sıkılmış öylece beklerken, gözü önünde dikildiği bodrum katının aralık perdesine ilşmiş. İki yaşlı ama kurnaz görünümlü adam, nuh nebiden kalma titrek bir ampulün zar zor aydınlattığı odada fısır fısır bir şeyler konuşuyorlarmış. Hoca, camı tıklatmış ve bağırarak sormuş: “Orası kıraathane mi? Geleyim ısınıp demli bir çay içivereyim?” “Değil” diye karşılık vermiş suratı diğerinden daha asık olan ihtiyar: “Kadayıf tatlımızı bekliyoruz. Kıvama geldiğinde yiyip gideceğiz. Zaten son müşteriler biziz. Sen orda dikilmeye devam et.”

    Ben Türkiye’deki muhalefeti anlamıyorum.

    Bütün dünyada muhalefet seçim ister, erken seçim diye bastırır.

    Bizimkilerde böyle bir talep yok.

    Tuhaf.

  11. Muhalefet bir açıklama yapmadan önce kendisini destekleyen yada desteklemeyi düşünenlerin değil, iktidarı destekleyenlerin daha doğrusu trollerin tepkisini dikkate alarak hareket ediyor.
    Aman trollerin tepkisini çekmeyeyim diye hassasiyetle davranıyor.
    Trollerin kendilerine oy vereceğini düşünüyor.

  12. AKP taraftarı medyayı değil,kendilerinden olmayan medyayı taraflı buluyor.Sanki kendi medyaları taraflı değil.Muhalefet medyası;İktidar Malazgirt Savaşını kutluyor ama,30 Ağustos Savaşını niçin kutlamıyor diye soruyor.İktidar medyası ,tarfsız olacak cevaplasın.

    • Turgut arkadaş, yazarın paylaştığı araştırmanın neresinden çıkardınız başta belirttiğiniz kestirmeyi, biraz açar mısınız?

    • 30 Ağustos zaferi ile sadece Yunanlılar değil, Kuvay-ı Milliye’ye idam fermanı yazanlar da denize döküldü. O fermanı yazanları manevi büyük olarak görenler de tabii olarak bu zafer günü gergin oluyorlar.

  13. Halkın büyük bir kısmı teorik olarak yapılan açıklamaları yeterince anlayacak eğitime sahip değildir. Esasında bu durum nüfusu çok olan gelişmiş ülkeler için de geçerlidir.

    Medyanın %90’ı iktidarın kontrolü altındadır. Hatta internette siyasi bir konu için arama yaptığınızda iktidar yanlısı veya çekindiği için suya sabuna dokunmayan web siteleri de enaz bu orandadır. İktidarın çekindiği bazı web siteleri ise bir bahane bulunarak mahkeme kararı ile kapatılmışlardır. Varlığına izin verilenler ise çizmeyi aşmamaya özen göstermek zorunda kalanlardır.

    Türkiye’de askeri ihtilal dönemleri dışında tam bir otokrat rejim kurulamaz. 15 Temmuz’dan bu yana ise ancak kalan bir demokrasi kırıntısı penceresinden derdini anlatmaya çalışabiliyorsun. Sen bir söylüyorsun havuz medyası 40 katı ile cevap veriyor.

    Hulusi Akar başta olmak üzere Devletin Cumhur İttifakı’nın arkasında olduğu izlenimi vermesi de Beka söylemi ile birlikte seçmenin mevcut iktidarın uygulamalarını beğenmese bile en azından kararsız destekçi konumunda tutmaktadır.

    Bu durumda muhalefetin tam bir ekonomik çöküşü beklemekten başka fazla bir seçeneği kalmıyor. Zira tüm göstergeler bu çöküşün yakında gerçekleşeceğini gösteriyor. Bu duruma Türkiye’yi kim getirdiyse bu ekonomik çöküş de o başta iken gerçekleşmelidir. Korona pandemisi olmayıp da bu sonbaharda bir erken seçim olsaydı ve Millet İttifakı kazansaydı ne olacaktı? Cumhuriyet tarihinin en kötü ve en derin ekonomik enkazını devralmış olmayacaklar mıydı? Ali Babacan istediği kadar “ben 2010’da frene basalım demiştim” dese de derdini kimseye anlatamaz böyle bir durumda.

    Davulun derisi yırtılmak üzereyken “ver o davulu biraz da ben çalayım” demek doğru mudur? Başkanlığı kendisi istedi. R.T.Erdoğan görevine devam etmelidir.

    Not : Muhalefetin de önemli eksikleri var ve onları da ayrı bir yoruma bırakalım.

    • İstersen bırak dağınık kalsın sayın fkt, bakarsın ekonomi yarın çökmüş, ne gerek var şimdiden yazıp çizmeye, bak keyfine:)

    • Bence de Erdoğan iktidarı erken seçim olmaksızın yola devam etmeli.

      Hatırlanırsa, AK Parti, yolsuzluklara son verme ve yolsuzlukların hesabını sorma vaadi ile iktidara gelmişti.

      Toplam seçmenlerin sadece üçte birinin oyunu alabildi, ama, bu tek başına iktidar için yeterli olabildi. Yanısıra, iktidara geldikten hemen sonra vesayet ile başa çıkma derdine düştü. Bu açılardan bakıldığında, AK Parti’nin kendisinden önceki dönemdeki yolsuzluklara hiç ilişmemiş olması anlaşılır ve hatta mazur görülür bir durum.

      Yolsuzluklarla ilgili uzun bir makale okuyorum.

      İki akademisyenin ortak makalesi. Latin Amerika’dan Uzak Asya’ya çeşitli siyasi süreçleri analiz ediyorlar.

      Seçim kaybederek iktidardan düşen bir partinin seçimi yitirmiş olsa bile toplumsal desteğini sürdürmesi durumunda, o partinin ve yöneticilerinin yolsuzluklarının soruşturulmasının çok düşük bir olasılık olduğu çıkarsamasında birleşiyorlar.

      Seçim zamanında yapılsa ve Erdoğan ile partisi çok güçlü bir şekilde yeni bir dönem için yeniden iktidar olsa. Böylece, 19 yıl önceki iktidar yıllarında vuku bulmuş yolsuzlukların peşine düşüp yetim hakkı yemiş soysuzların yargılanmalarını sağlasa -ve ucu gittiği yere kadar gitse.

      Erken seçim olmasını hiç, ama hiç istemiyorum.

      Fakat, ne yazık ki, erken seçim olacak.

      • Sn.bernar c.uzanın yolsuzluklarının üzerine hangi hükümet gitmişti? Vaktiyle koç üniversitesinin 6bin ağacı keserek gaspettiği hazine arazisini hangi hükümet geri aldı? Özelleştirmeyle aldığı hilton oteline kaçak kat çıkma izni alamayan pijamalı medya patronu hangi hükümet döneminde avcunu yaladı?
        Bilip bilmeden sallamayalım lütfen, uydurmayalım.

  14. Bu kez pusulayı doğru yerden tutmuşsun sn.bernar; yalnız memlekete çok daha iyi bir gelecek sağlayabilmemiz için gösterdiğin istikamette niyeyse hep malülen emekli eski akpliler sıralı!
    Aslı dururken koltuk peşine düşmüş yamaklarını kim ne yapsın?
    Biz alternatif yok diyoruz; soytarı istiyorsan çok zaten…
    Yapılan her işin her hizmetin, her projenin, her yatırımın, her doğru işin on katını, yüz katını yaparız, yapacağız diyen bir muhalefet önderi veya partisi yok ki ortada; hep estek köstek…
    Yedi(sayıyla 7) tarafı denizlerle çevrili ülkemizde niye bir denizcilik bakanlığı yok veya istanbulda toplutaşıma neden yeterince deniz yoluyla sağlanmıyor, neden mavitur benzeri gemi turizmi bütün sahillerimize yaygınlaştırılıp devlet eliyle olsun işletilmiyor diye soran bir muhalefet lideri var mı?
    Leş gibi olmuş taksici cehenneminde yaşama zorunda mıyız? Kim çeki düzen verecek bu çürük yumurta sarısı taksilere; gelen geçen bu hayvanların sırtını sıvazlıyor, milleti kim düşünecek?
    Gözden düşmüş ikiyüzlü imf mutemetleri mi?

    • Durmak yok, seçmen desteği %15-16’lara gerileyinceye kadar yola devam, sn. Gayret.
      Perinçek Paşanızın gönlünü de her daim hoş tutun derim. Yolun sonuna gelindiğinde “Benim elimde 34 tane bilmem ne var” deyip su koyuvermesin. 😉

  15. Bizdeki büyük müjdeyi! ABD basını ve Íngilizece internet siteleri, Tükiyedeki soylenenlerin ve mühdeşem törenin aynısını yazdılar.
    Sadece o yazıları okuyunca, bak bunlarda bize imreniyorlar dersiniz! Fakat! Yabancılar bizim gibi değıler, palavra atiyorlar demezler.
    Onu haberi analiz eden işin uzmanlarına bırakırlar.
    Uzman onların yalanlarını ve palavralarını kibarca tek tek çürütürler.

    Tıpkı son gaz keşfi gibi.
    Haberi aynen vren gazeteler, Uzmanlar’ın görüşlerini’de haberin sonuna eklemış, ve uzmanlar şöyle izah atmişler! Gaz yatağı keşf edildikten sonra simsik gemileri ile aylarca araştırmalar sonucu gaz yatakları olan bölgede değışik yerlere en az 3
    konumuna göre daha fazla sondaj yapılır ve denız dibindeki akıntılar vb takip edilir, bu aylar ve yılar sürebilir.
    tesbit edilen gazın 100 de kaçı çıkartıla bileceğı ve kaça mal olacağı hesaplandıktan sonra, üretime başlana bilir.
    Buda 10 yıldan fazla zaman alır, ve miliyarlarca dolara mal olur.

    Ben bunlara değıl bizimkilere inanmayı çok isterdim! Yazık bu millete. Milletın derisini soydular daha doymadılar.

    Pakistanlı ve Iraklı mùslümanlar bile bizdeki israfa isyan ediyorlar.
    “Brother! Siz miliyonlarca merekup gaz çıkarsanı dahi sizin sarayınızın masrafına yetişmez. Siz önce israfi bırakın.” Diye yaziyorlar.

  16. İşte böyle yazılar yazın.
    Demirel ne diyordu “Gök kubbeyi başınıza yıkarım, sine-i millete giderim.”
    Muhalafet ne yapıyor?
    Türkiye AKP’nin tapulu mülkü gibi davranıyor. Bunu muhalefet kabullenmiş durumda.
    Türkiye’nin ekonomisi çöküyor, hukuku yerle bir olmuş, kutuplaşma tırmanıyor.
    Ama muhalefet goy goyda, fidayda da Ankaralım fidayda.
    Demokrasi ve Cumhuriyet ilelebet yaşatılmalıdır!

  17. Bu araştırmaya göre türk halkının büyük bir çoğunluğu medyanın ne mal olduğunu biliyor, hem de iktidar yanlısıyla muhalifiyle; belki bir kısım sözcü okuru hariç, onlar da her toplumda görülebilecek düzeyde zaten…
    Sayın yazar muhalefeti pısırıklıkla suçluyor ama şunu da unutmamak lazım; bizde muhalefet partileri hiç ses çıkarmazsa ve hiçbir şey yapmazlarsa oy arttırabiliyorlar, yoksa her yapılana karşı çıkıp itiraz edince kendileri kaybediyorlar!
    Bence onların üzerine gidip kışkırtmanın alemi yok; ne kadar sessiz kalırlarsa, o kadar oy artışı demektir bu:)
    Sayın koru muhalefete daha agresif bir yolu önerirken ne yapmak istiyor acaba?

  18. Hocam, bu günkü yazı gerçekten son derece derlitoplu ve sağlam görüşlere dayalı , güzel bir analitik yazısı olmuş;teşekkür ederiz,elinize sağlık .Ben de naçizane şunu eklemek istiyorum : Bu muhalefet daha doğrusu CHP sadece cesaret yoksunu değil aynı zamanda bilgi yoksunu ve en önemlisi de samimiyetsizdir ! Doğalgaz konusunda sağlam ve gerçekçi , işin olumsuz yanlarını gösteren hiç bir bilgi veremediler . Ayasofya konusunda da ikiyüzlü davrandılar ! Danıştayın kararının olumsuz çıkacağını umarak RTE nın kendi taktiği içinde çıkmaza girmesini ve de aynı zamanda mütedeyyin seçmeni kırmamayı amaçlayarak Atatürkün kararnamesinin iptaline seyirci kaldılar ,camiye çevirmenin gereksizliğini görmemezlikten geldiler; yani suspus oldular ! Bunlara muhalefet denir mi ? Rahmetli Kamer Genç olaydı tek başına yeterdi ,Allah rahmet eylesin .Selam ve saygılarımla

  19. Kılıçdaroğlu doğruları anlatmayı denedi hep ters tepti.

    Halkta şöyle bir ön yargı var CHP vatan için bile olsa herşeye muhalefet ediyor.

    Fehmi bey, şöyle bir düşün Ayasofyanın açılmasına karşı olsaydı, AKP’ye oy kazandırırdı.

    Gaz bulunmasındada, muhalefet etse AKP’ye oy kazandırırdı.

    AKP bu psikolojiyi biliyor bilerek yapıyor. Muhalefet bu tuzağa düşmüyor.

    Meral Akşener şu an Karış Karış Anadoluyu dolaşıyor oyları gün geçtikçe artıyor. Anketlere göre %12 olmuş, Seçim zamanı %15 bulabilir.

    AKP tarafında yerli ve milli diye kandırılıyorsunuz.
    AKP tarafında yerli ve milli diye kandırılıyorsunuz.
    AKP tarafında yerli ve milli diye kandırılıyorsunuz.

    https://www.youtube.com/watch?v=cRBqrHJ72fY

  20. “Ülkede sayıları zaten yok mesabesinde olan birkaç kişinin yazıp ifade ettikleri eleştirilerden hareketle sanki ilan edilene ciddi bir muhalefet varmış havasının yaratılmak istenmesi ise anlaşılır gibi değil.”

    Sayın yazar! Zaten bu gaz olayı ortalığı karıştırmak ve muhalefeti şeytanlaştırmak için kurulmuş bir tuzak.
    Mihalefet destek verince Onların umduğu gibi olmad bu sefer havuzun çamurlarından acil yardım istediler.
    Zaten 2011 seçimlerin’den butarafa memleketın üzerine adeta kara bulutlar gibi çõktüler.
    Kalkmamak için ellerinden gelen herşeyi yapiyorlar.
    ve o gûnden bu tarafa hep katakullerle seçim kazanmış ve Türkiyenin itıbarı ile ekonomisini çökertmiş milletın malını babalarının mali gibi kullanmış bir ihtidar, sanki bütün bunları CHP yapmış gibi 24 saat Kılıçtaroğlu ile idişiyorlar.

    Bu arada ihtidarda kalabilmelerini garanti altına almak ıçın,
    şimdilik Istanbul ve Ankara’da Takviye Hazır Kuvvet Müdürlüğü, kuruyomuşlar Çevik Kuvvet’in en iyilerinden, yani en acımasız ve gadarlarından seçilerek kurulacak Seçim Sigortası ekibi kurulur kurulmaz, erken seçime gidilecekmış.

    Aslında bu konu hakkında Ahmet Nesin birkaç yazı yazdı.

    O yazılardan son ikisinin linkleri.10 ve 23 Ağustos

    “Ahmet Nesin – Zekai Aksakallı Erdoğan askeriyesine mi terfi etti?” https://amp.artigercek.com/yazarlar/ahmetnesin/zekai-aksakalli-erdogan-askeriyesine-mi-terfi-etti

    “Ahmet Nesin – Erdoğan kendi ‘SS’ini kurdu!..” https://amp.artigercek.com/yazarlar/ahmetnesin/erdogan-kendi-ss-ini-kurdu

  21. Sayın Koru’nun değindiği “cesaret yoksunluğu”nun altında ne yatıyor? Söz konusu cesaretsizliğin temeli ne?

    Bu sorunun yanıtlarından birisi, sokak ropörtajlarında, muhabirin sorusuna soru ile karşılık veren AK Partili seçmende yatıyor.

    Muhabir: “Hayat pahalılığı ve işsizlik almış başını gidiyor dediniz az önce. Ekonominin iyi idare edilmediğini, Erdoğan’ın halkın sorunlarına eğilmediğini söylediniz. Ama, yarın seçim olsa oyunuzu yine Cumhur İttifakı’na vereceğinizi söylüyorsunuz. Çelişki olmadı mı bu?

    Seçmen: “O zaman sen söyle bana kime oy vereyim. Var mı ortada oy verecek bir parti?”

    Seçmenin bu soruyla verdiği karşılığın açılımı, üç aşağı beş yıukarı, şu şekilde:

    “Ben de olan bitenin farkındayım. Sistem işlemiyor. Vaadler yerine getirlmiyor. Ama, Erdoğan ve AK Parti yerine kim gelse işler düzelmez, muhtemelen de daha kötüye gider.”

    Bu yaklaşımı, A Haber ile, havuz medyasının aptallaştırıcı propaganda aygıtı ile açıklayamazsınız.

    Çünkü, nesnel olarak baktığınızda, ortada, muhalefet açısından, gerçekten de “Şu Erdoğan seçim kaybetsin gitsin, sonrasına bakarız” görüntüsü var. Bu görüntüyü yapay bir biçimde havuz medyası üretmiyor. Görüntü, yapay olarak üretilmiş, sahte bir görüntü değil. Görüntü, pekala gerçek bir görüntü.

    “O zaman sen söyle bana kime oy vereyim. Var mı ortada oy verecek bir parti?”

    Seçmenin akla yakın sorusu ortada duruyor ve yanıtlanmayı bekliyor.

    Muhalafet partileri, “Aman Cumhur İttifakı seçmenleri bizim milliyetçi olmadığımızı düşünmesinler. Erdoğan’ın stratejisine yem olmayalım artık.” diye düşünüyorlar.

    15 Temmuz’da Erdoğan’ın arkasına dizildiler. Bu, onları “illet ve de “zillet” olmaktan kurtardı mı?”

    Dış poliikada atılan yanlış adımlarda da iktidarın arkasına diziliyorlar. Kurutlabildiler mi “gayrı milli” yaftasını yemekten?

    Bulunduğu söylenen doğal gaz rezervi konusunda da aynı şey yaşanıyor. “Sevinmedikleri ortada, sevinmiş gibi yapıyorlar” demeğe getirdiğinde iktidar, bütünüyle haksız mı?

    Bence, olan şu: Milliyertçi hamasetin, içi boş şovların ardındaki gerçeği gören Cumhur İttifakı seçmenleri, büyük ölçüde, gri alana geçitler. Gerçeğin farkındalar, ama muhalif bir partiye de geçmiyorlar.

    Bu seçmenler, önümüzdeki ilk seçimde ittifaka geri mi dönecekler, yoksa memnuniyetsizliklerini sandığa gitmeyerek mi gösterecekler. Bu belli değil. Anketlerle ölçülebilir de değil.

    Fakat, şu yeterince açık: Muhalefet partileri, milliyetçilikte iktidarın gerisine düşmeyerek, bu karasız seçmenleri kendisine çekemez. Çünkü, söz konusu kararsız C. İttifakı seçmenleri, Erdoğan ya da Bahçeli’nin dilini yeterince millyetçi bulmadıkları için değil, başta ekonomi gelmek üzere, ülkenin iyi idare edildiğinden kuşku dudukları için gri alana kaydılar.

    Muhalefet partileri, ülkeyi daha iyi yönetebilecekleri konusunda bu insanlara bir umut verip inandırıcı olamazlarsa, onlar da ehven-şer diyerek yüzlerini yine C. İttifakı’na dönerler ilk seçimde.

    Peki ne yapmalı muhalefet partileri?

    Bu sorunun yanıtı yok. Çünkü, “bir şey yapacak” siyaset aklından da, inandırıcı bir programdan da yoksunlar.

    Velhasılı, AK Parti seçmenlerinin “Oturmuşlar Erdoğan’ın oy kaybetmesini bekliyorlar. Tek dertleri Erdoğan’ın gitmesi.” diye düşünmekte haksız olduklarını söylemek çok güç.

    Deva Partisi, bu konuda, diğer bütün muhalefet partilerinden ayrışıyor.

    Sorun, mevcut koşullarda, bu partinin ve lider kadrosunun geniş halk kitleleri tarafından bilinirliğini sağlamanın önünde duran zorluklar.

    Deva’nın bu çetin zorlukları aşması halinde, AK Parti’yi yüzde 20’lere gerileteceğinden, CHP’yi yüzde onlu rakamlara düşüreceğinden, HDP’den de hatırı sayılır düzeyde oy tırtklayacağından kuşkum yok. Muhtemelen, İyi Parti seçmenlerinin bir kısmının oyunu da alacaktır.

    Erdoğan dünyayı başlarına da yıksa, ona oy vermekten vaz geçmeyecek bir yüzde 15-18 oyu var Erdoğan Partisi’nin. Nasıl bizler burada S. Turhan’a laf anlatamıyorsak, onlara da anlatılacak şey yok.

    Çeşitli uzaklık derecelerinde Cumhur İttifakı ile arasına mesafe koymaya başlamış seçmenlerin talebi de daha çok milliyetçilik, müjde konusnda daha çok sevinç ve alkış değil.

    Bu seçmenlerin C. İttifakı’ndan daha da uzaklaşması için bir şeye ihtiyaç var.

    O şey, Deva dışında, muhalefet cephesinin hiçbir partisinde yok.

    • Bana göre biraz uzun ! ama çok güzel bir açıklama olmuş, teşekkürler ! Bence bir konuya değinmemişsiniz ; yukarıda da belirttiğim gibi samimi değiller, yani ikiyüzlü davranıyorlar .Selam ve saygılarımla

    • “Peki ne yapmalı muhalefet partileri?

      Bu sorunun yanıtı yok.”

      Bu sorunun çok basit bir yanıtı var o da CHP’nin köklü bir öz eleştiri yapması. Bu olmadığı sürece muhalefetin, Ak parti kedisinin tepe tepe oynadığı farelerden bir farkı olmayacak.

      • CHP köklü bir özeleştiri yapamaz. Kılıaçdaroğlu bunu ister, ama yapamaz bir kaç yıl içinde. Onyıllar içinde zihnini tarumar edip durduğu kendi seçmen kitlesi bunun önünde en büyük engel.

        Adım adım, sancılarla değişecek CHP. Bu da, nereden baksanız, en iyi ihtimalle, bulunduğu müjdelenmiş olan rezervin üretimi için gerekli ve kaçınılmaz zamana karşılık düşen bir süredir.

        Deva’nın tek başına iktidarı CHP’nin sahici bir değişime uğramasını hızlandıracaktır.

        Velhasılı, CHP’nin ve CHP’lilerin akıllarını başlarına devşirmelerini bekleme lüksümüz yok.

      • Özeleştiri yetmez, chp türk halkına tazminat ödemelidir! İşbankasındaki %28 hisseleri varlık fonuna devredilsin!
        Ayrıca varlık vergisi ve çalışma kampları gibi vahşice uygulamalardan zarar görmüş yurttaşlarımızın hakları da ödenmelidir; tabii ki chp mebuslarının maaşlarından kesilmek suretiyle! Öyle vatandaşın sırtına yüklemek yok; dersimli kemalin tazminat cezalarını ödemek için sandık kuran marabalar heralde halka tazminat ödemeye itiraz etmezler, öyle değil mi baran?

        • Benim aklıma yattı, çok da tuttum bu öneriyi. Ahalinin cebinin üç beş kuruş görmesi için gazın 2023’te üretimini beklemek zorunda da kalınmaz.

          Sorması ayıp: Tazminatlar dolar üzerinden mi ödenmeli? 🙂

        • Yalan söyleme. CHP’nin İş Bankası’nda %28 değil hiç hissesi yok. O hisselere düşen temettü Türk Dil ve Tarih Kurumlarına aktarılıyor. CHP sadece vasiyet gereği yönetim kuruluna 4 üye gönderiyor. Onların içinde de güreşçi falan olmuyor.

          • O 4 yönetim kurulu üyesinin oy hakkı bankanın %28ine tekabül ediyor, orda biriken para bahsettiğin kurumlara ödenmiyor, m.alialabora gibi gezici önderlerine işbankasının reklamyüzü diye peşkeş çekiliyor; o 4 üyenin onaylayıp imzaladığı düşük faizli krediler hangi işadamlarına gidiyordur sence? Tokiden ucuz konut alıcı vatandaşlara kredi vermediklerini biliyoruz zaten mim.

          • Hani CHP’nin İş Bankası’nda %28 hissesi vardı? O para da o kurumlara ödeniyor. Sizin havuzun suyu kirli!

    • Sizi böyle homur homur erken seçim de erken seçim diyerek saga sola laf sokmalarınıza üzülüyorum Bernar Bey.Bu bahar olmadı bir sonraki güzü bekleyin.Sakın safları bozmayın.
      Böyle laf sokuşturarak aklınzca insanları itibarsızlaştırmaya çalışmanız da manidar. galiba sinirleriniz bozluluyor benim ha bre papazı sormam.
      Bu aynen çocuğun “Kral çıplak” sözü gibidir.
      Bu laf salatalarını peş peşe düzerek Analiz falan olmadığının en güzel kanıtıdır.
      Kral ın çıplak olduğunu gizleyerek yapılmış laf tantanlarının hiçbir değeri yoktur.

      Biz yandaşız ABD,PKK,FETÖ,AB nin düşmanın yanında durmak şereftir.
      Yanımız tarafımız belli.Kılıktan kılığa girmiyoruz.Buda bizim en temel hakkımız.
      Hem sosyalist olup hemde IMF nin ve piyasaların en sevdiği adamın partisini desteklemek (tedbir mi gerçekmi belli değil) siz anlatın da dinleyelim.
      veya ABD bir din adamını (!) yıllarca niye Besler onu anlatın da kalın kafamız alsın
      İslamcı olup CHP nin adayı olabilmek nasıl bir kıvraklığı getiriyor.
      Bu kadar ABD saldırısını görmezden gelebilmek nasıl bir laf cambazlığını.
      Bir sürü sıralayabilirim ama gerek yok çünkü sizin gibiler yorumlarının amacı sosyal medya çukurunun boş bırakılmaması.
      siz sayfalar dolusu yazmaya devam edin.
      Bende zevkle okumaya devam ediyorum.
      Çünkü “Çok mal haramsız.Çok laf yalansız olmazmış.”.
      Laflarınızda yalan aramıyorum.

      • ABD imamı/papazı besliyor diyorsunuz. Maaşa mı bağlamış, ara sıra hibe yardımlar mı yapıyormuş? Beslemekten kastınız desteklemek ise RTE’yi de destekleyip Başbakan yapmıştı.

        • CIA nin koltuğunda 30 yıldır oradan bütün dünyayı yönetmesi beslemelik değil mi?..
          Orada hizmet etsin diye mi tutuyor ABD acaba ?
          1999 da Buradan kaçarken tedaviye gidiyor diye pazarladı muritleri.
          Ne bitmez tedavi imiş.
          Bu kadar net durumu görmeyecek misiniz?.
          Sonra ABD RTE yi destekliyor deyip birde yavuz hırsız yapacaksınız.
          2010 dan beri RTE yi indirmek için elinden geleni yapıyor.
          İmamı/papazı ve onun fedaileri de ua ABD de ya Almanya da gizli servis korumlarında geziyor.Türkiye yi karıştırıyor.

          • ABD RTE’yi indirmek için çalışmıyor, tam aksine kullanıyor. Bir Hükümete muhalif olmak ise herkesin hakkıdır. Yeter ki indirmek için yanlış yollara sapılmasın.

          • ABD RTE yi destekliyor Ağza fermuar yok ki ne diyeyim.Yoğurt simsiyah
            Yani Yaw he he .
            Hoca yı da ABD de Neoconlar islama iyi hizmet etsin diye tutuyor.Aslında çok islamsever ler.

Yoruma kapalı.