You are currently viewing Bir ‘profesyonel okur’ olarak karşınızdayım; işte ilk raporum:
Gazeteler...

Bir ‘profesyonel okur’ olarak karşınızdayım; işte ilk raporum:

Herkes her gün her gazeteyi ve her yazarı okumuyor, bu sebeple medya dünyasında neler olup bittiğini profesyonel okurlar kadar bilemeyebiliyor.

‘Profesyonel okur’ dediğim, olan bitenleri, yazılan ve söylenenleri, ‘kim, nerede, ne yazıyor?’ sorularına cevap verebilecek yakınlıkta takip eden benim gibiler.

Dün, burada, bir Hürriyet yazarından yaptığım alıntı pek çoklarınızı şaşırttı; oysa şaşırtmamalıydı. Hakkı fazlasıyla teslim eden dünün sıkı muhalifleri hiç de az değil bugün.

Fatih Çekirge onlardan yalnızca biri.

Şunları yazdı:

‘‘Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İzmir’e gelişi müthiş bir ilgi yarattı.
Milletin merakı…
Kim ne derse desin…
Lider olma ve karizma her zaman etki yaratıyor.
Erdoğan’ın karizması İzmir’e yine böyle yansıdı..
Ve İzmir’de verdiği mesajlar.
Ardından Ticaret Odası’na yaptığı ziyaret ve mesajlar..
Bütün bunlara bir de yıllardır İzmir’e hizmet eden gönül veren Başbakan Binali Yıldırım eklenince.’’

Eklenince, İzmir Ak Parti tarafından fethedilmiş oluyor…

Kılıcın eğrisi de keser

Şimdi yapacağım bir-iki alıntı da sizleri bir başka yönden şaşırtabilir.

Görüşlerine dikkat çekeceğim yazarlar, bu defa AK Parti’ye uzak olmayan, AK Parti çevresinin itibar ettiği gazetelerde köşeleri bulunan, kendileri de muteber sayılan yazarlar.

Bu yazıyı bana yazdıran bugün Yeni Şafak’ta okuduğum ‘‘AK Parti’nin eğri kılıçları kimlerdir?’’ başlıklı yazı oldu.

Yazarımızın ‘eğri kılıç’ sözcüğü ile yaptığı, Hz. Ömer’le ilgili çok bilinen bir olaydan kaynaklanan metafor.

Hani, halife olduktan sonra ilk kez hutbe için çıktığı mimberde ‘‘Hata edersem ne yaparsınız?’’ sorusunu yönelttiği cemaatten, ‘‘Seni eğri kılıçlarımızla düzeltiriz’’ cevabını almıştı ya İkinci Halife Hz. Ömer, işte kasıt orada geçen ‘eğri kılıç’...

Şu satırları birlikte okuyalım:

‘‘Eleştiri yapmakla ihanet etmek karıştırılıyor.
Sadakatle, yalakalık ayırt edilemiyor artık.
AK Parti’nin hiç yanlış yapmadığını, Erdoğan’ın hatasız kul olduğunu iddia eden yok sanırım. Nitekim Erdoğan kendisinin ve partisinin hatalarını, yanlışlarını, kusurlarını kamuoyu önünde sıralayacak kadar da cesur davranıyor.
Bu listedeki maddeleri bir başkası sıraladığında, ‘hain, Erdoğan karşıtı’ ilan edilmesi, büyük bir çelişkidir. Ancak bu şekilde hareket edenlerin, koltuğunu, elde ettiği rantı kaybetmemek için herkese çamur atan kifayetsiz muhteris tipler olduğu da biliniyor. Tartışmaya değmez.’’

‘‘Tartışmaya değmez’’ diyor yazarımız Kemal Öztürk, ama işte bu önemli konuyu tartışma gündemine sokmuş da oluyor.

Bu da Star gazetesinden

Bunu ilk yapan da o değil.

Ondan bir gün önce, bu defa Star gazetesinde, yazısına ‘‘Bizleri zorlu bir genel seçim bekliyor’’ tespitiyle başlayan bir yazı okudum.

Yazı Sibel Eraslan imzalı.

Şu satırlar ‘‘Ak Parti’nin atlamaması gereken parantezlerde neler var’’ başlıklı o yazıdan:

‘‘Ne yazık ki ‘sınıf atlama telaşı’ veya güçlü devlet karşısında insanımızı çaresizlik hissine sevk eden ‘bürokratik kibir’ gibi sınavlardan iyi geçemedik. Bireye kendini değerli ve onurlu hissettirecek kamu iletişim dili kurulabilmelidir. Gerçek kişilerle devletin arasındaki mesafeyi eleştirerek geldiğimiz halde, hasırlar üzerinde hak ve hürriyetler için direniş yaptığımız günleri çok çabuk unuttuk. Biz halk olduğumuz günleri çarçabuk geride bırakarak, adeta devlet kesildik. Sesleri duymaz olduk… Oysa ‘Kerim Devlet’ idealinde sesleri işitmek vardır… Devlet, sesleri adalet aracılığıyla işitir. Adaletin tecelli etmesi de mülkün yani devletin temelidir.
(..) Hukuk ve Adalet mefkuremizi, çevrili olduğumuz olağanüstü koşullar ve maruz kaldığımız hıyanet planlarına karşı söndürmemeliyiz, sindirmemeliyiz, ikincilleştirmemeliyiz… Biz hareketimizi hukuka olan inancımızla var ettik, devamında da hukuka olan inancımızdır bizi ayakta tutacak olan…
(..) Toplumsal ayrışmayı değil, toplumsal barışı ve bütünleşmeyi hedef alan politik dil çok önemlidir. MHP ile ittifaktan sonra sertleşen milliyetçi vurgu, Özellikle Doğu ve Güneydoğu’da geçmişte yaşanmış gönül kırıklıklarına da kav çakarak endişeye, çekinceye sevk etmektedir… Gönüller sevgiyle, dostlukla, kardeşlik, yoldaşlıkla onarılmalıdır… Toplumsal barış, Demokratik çoğulculuk ve daha fazla katılım ilkelerimize hayat kazandırmalıyız…’’

Nasıl buldunuz bu satırları?

Bana Kemal Öztürk’ün ‘eğri kılıç’ diye adlandırdığı türden iyi niyetli bir yaklaşım örneği gibi geldi bu yazı.

Seçime bir kör dövüşü havasında gidilmiyor, gördüğünüz gibi…

‘Profesyonel okurunuz’ olarak -tabii eğer bulabilirsem- başka aktarmalarıma da hazırlıklı olun.
ΩΩΩΩ