Bir toplantıya katıldım, hem iç politikadaki dar boğazları hem de dışarıdaki kayıplarımızı düşündüm…

36
Reklam

Seçimler söz konusu olduğunda insanın gözü ister istemez sandığa yansıyan oy miktarına kayıyor. Başarının ölçüsü partilerin aldığı oy sayısı ve ulaştığı oran olunca, Saadet Partisi fazla göz doldurmuyor.

Oysa son üç seçimde Saadet Partisi aldığı oy sayısı ve oranıyla mukayese kabul etmeyecek önemde bir varlık gösterdi.

Alınan sonuçları doğrudan etkileyen bir varlık…

Temel Karamollaoğlu, Saadet Partisi genel başkanı olarak, ilkeli bir davranışla hep doğruları savundu, ülkenin hayrına olduğuna inandığı tespitler eşliğinde çıkış yolları aradı ve diğer partileri de kendi görüşü istikametinde davranmaya sevk etti.

Her partinin tabanında lider kadrosunun yanlışlarına sesli veya sessiz tepki veren bir kesim mutlaka bulunur; yakından izlemeye çalıştığım Saadet Partili kitlede bunun tam tersi bir görüntü var: Taban, partilerinin siyasi çizgisinden ve bunun ülkede meydana getirdiği dalgalanmalardan olağanüstü memnun; o çizgi ve dalgalanma oya tahvil olmasa bile…

Son zamanlarda Saadet Partisi tarafından düzenlenen birkaç etkinliğe katıldım; bu da bana gözlem yapma imkanı sundu. Gördüğüm şu: Parti vitrini yaşı ileride isimlerden oluşuyor olsa bile, o isimlerin bir adım gerisinde yepyeni genç bir nesil yer alıyor.

Etrafı dinlediğimde, oy vermeyen ve ne yaparsa yapsın oy vermeyecek olanlar arasında bile Saadet Partisi’ne saygı duyulduğunu seziyorum. Karamollaoğlu‘nun ilkeli tavrı bunda son derece etkili.

Erbakan Projesi olarak D-8

Reklam

Dün, Saadet Partisi tarafından düzenlenen ‘Gelişen Sekiz Ülke (D-8) Örgütü’nün kuruluşunun 22. yıldönümünü kutlama amaçlı toplantıya katıldım. Yukarıda özetlediğim tespitlerim o toplantıyı izlerken bir kez daha pekişti.

Kısaca ‘D-8 hareketi’ olarak bilinen girişim, Saadet kitlesinin merhum lideri Prof. Necmettin Erbakan‘ın 54. TC hükümeti başbakanı olarak yürürlüğe koyduğu önemli bir projeydi. Nüfusu en kalabalık sekiz Müslüman ülkenin üyesi olduğu örgütle, ilk adımda, hacmi 1,5 trilyon doları bulan global ticari ilişkilerde kendi aralarındaki 200 milyar doları aşmayan blok içi ticareti geliştirmek hedeflenmekteydi.

Sekiz ülkenin çekirdeğinde yer alacağı fakat sonuçta bütün İslam Dünyası’na uzanacak bir büyük hareketlenme amaçlanıyordu D-8 ile.

Zamanında İslam Dünyası‘nın dört bir köşesinde heyecan uyandırdığı görülmüştü D-8 hareketinin; hükümet değişiklikleriyle Türkiye’nin devreden çıkması girişimin başarısını kısıtladı.

Bugünün tablosu ortada. Ticaret hacminin hala İslam Dünyası’nın iç dinamiklerinin aleyhine devam etmesi bir yana, o dünyanın içerisinden ülkelerin tek tek durumları da 22 yıl öncesinden çok daha kötü.

Vaktiyle birbirinden hoşlanmayan rejimlere sahip ülkeler bile asgari saygıyı koruma gayretinde bulunurken, bugün pek çok ülke diğerinin gözünü oyacak hale geldi. Ülkelerin bir çoğunda iç savaşlar var ve bazı ülkeler bütünlüklerini korumada zaaf içerisindeler.

Liderlerin ağzında bol laf, icraatta ise müthiş gerilemeler var.

Girişimi başlatan Erbakan hükümetinde görev yapmış bakanlar da katıldı dünkü toplantıya. Onlar adına konuşan Recai Kutan‘ın paylaştığı düşünceler Saadet Partisi’nde temsil edilen siyasi çizginin nesilden nesile aktarıldığının bir ispatı gibiydi.

Reklam

Abdullah Gül de toplantıdaydı

Abdullah Gül de, 11. Cumhurbaşkanı sıfatıyla davet edilse bile, D-8 projesini başlatan Erbakan hükümetinde görev yapmış bakanlardan biri olarak toplantıya katıldı.

Recai Kutan ve Abdullah GülRefah Partisi‘nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılması sonrasında kurulan Fazilet Partisi‘nin ilk kongresine rakip genel başkan adayları olarak katılmışlardı. Recai Kutan eski nesli, Abdullah Gül ise ‘Erdemliler Hareketi’ de denilen ‘Yenilikçi kanat’ adı verilmiş yeni çizgiyi temsilen…

İkisini aynı çatı altında buluşturdu D-8‘in 22. yıldönümü toplantısı…

Temel Karamollaoğlu konuşuyor.. Yanda 6 temel ilke..

D-8, içerisinde yer alan ülkeler eliyle bütün dünyada belli temel ilkelerin egemen olmasını sağlamak niyetiydi. Önemsenen altı ilke bugün de önemlerini koruyor:

Çifte standart değil, adalet…

Sömürü değil, işbirliği…

Çatışma değil, diyalog…

Savaş değil, barış…

Baskı ve tahakküm değil, demokrasi ve insan hakları…

Üstünlük değil, eşitlik…

Abdullah Gül, konuşmasında, bu ilkelerin bugünlerde ihmal edilmesinin başa açtığı dertlere işaret etti. Şu cümleler onun dünkü konuşmasından:

“Soğuk Savaş döneminde dünyanın büyük bir kısmı büyük baskılar ve otoriter rejimler altında yaşadı. Nihayet, yeni dünya düzeni kurulurken, dünyada kavgalar barışlar değil diyalog olsun diye bu girişime ön ayak olduk. O günden bugüne baktığımızda acıların, yıkımların çok fazla arttığını görüyoruz. Eğer diyalog, uzlaşma, barış tesis edilebilmiş olsaydı, bu acılar çekilmezdi. Yönetimlerde mutlak hakimiyet sürdürülebilir değil. Mutlak hakimiyette ısrar edildiğinde, çıkar çatışması kaçınılmaz olur ve insanlar sonunda acı çeker.”

Nitekim öyle de oluyor.

Bu yazının başında, Saadet Partisi‘nin doğruları söyleyerek ilgi ve saygı çektiğini belirtmiştim. D-8’in varlığını her yıl hatırlatmakla zaman içerisinde neleri neden kaybettiğimizi gözlere sokarak da saygın bir iş yapmış oluyor Saadet…

Hala o ilkelere muhtaç İslam Dünyası

ΩΩΩΩ

Reklam

36 YORUMLAR

  1. Din deyince ne anlıyoruz ? Kuran’da açıklanan İslam Dini’ni mi yoksa geleneksel dini mi ?

    Rivayet ve uydurma hadisler, fetvalar, mezhepler/tarikatlar, Arap’ların putperestlikten kalan gelenekleri, Hristiyanlık ve İslamı etkilemiş İsrailiyat efsaneleri, Türklerin kimi şamanist gelenekleri, rüyasında Peygamberi görenlerin! söylediği çakma vahiyler, dini sevdirmek için uydurulmuş hikayeler … ve benzerlerinden oluşan tarihsel bir dini kültür birikimi “geleneksel dini” oluşturur. Bunların içersinde Kuran’a uygun olanlar olduğu gibi, zararsız kurallar/adetler de vardır.

    Bir bardak suya bir damla pislik bulaşsa içmeyiz. Halbuki geleneksel din içinde Kuran’a aykırı olanlar çoğunluktadır. İşin daha da kötüsü birbiri ile çelişen sayısız rivayet hadis içinde işine geleni seçmenin serbest olduğu ahlaksız tutarsızlık, çeşitli hilelerle ‘geleneksel dinin’ bir yaşam tarzı haline getirilmiştir.

    Hadi ateistleri anladık, onlar inanmıyor. Peki ‘inananlar’ bu işe ne diyor ? Kuran’da ateistlerin eleştirisi birkaç ayette geçer. Müşriklerin eleştirisi ise neredeyse Kitab’ın yarısını kaplar. Neden acaba ?

    • Kutuplaşmaya neden olan bir sorunu da vurgulamak gerekir.

      “ Din deyince pratikte yaşanan ‘geleneksel din’ anlaşılıyor. Laik kesim çoğu zaman geleneksel din içindeki bidatları eleştiriyor. Fakat muhafazakar kesim bu eleştirileri gerçek dine (Kuran’a) yapılmış bir saldırı gibi algılıyor veya kasten böyleymiş gibi gösteriyor.”

      Muhafazakar ve laik kesimden akılcı ve dürüst insanların gerçek din (Kuran) ve geleneksel din arasındaki ayrımı konuşmalarında ve yazılarında bir şekilde belirtmesi gerekir. Bu ayrımın farkında olmak gereksiz dini tartışmaları azaltacaktır.

  2. 1980 den önce MHP li büyüklerimiz bize şunu derdiler! “MSP kızıl koministlerden daha tehlikelidirler……
    Eğer bunlar ihtidar olursalar Allah muhafaza hem insanları dinden çıkarirlar hemde Türkiyeyi bitirirler……çünkü,bunlar yeşil koministler ve din tacirliği yapiyorlar…. bunlarin dertleri Türkiyeyi Arap alemine benzeterek DİKTATÖRLÜK getirmek.”

    Diğer bir tercübem.
    Ben,1980 sonlarinda komşumun abone olduğu Zaman gazetesinde Sayin Korunun yazisini okuyunca hemen diğer iki gazeteyi birakıp zaman gazetesine abone olmuştum.
    O gazete Özala yakın Ecevitede pek mesafali olmayan yayin cizgisinde idi.

    MSP ve diğerlerine özelikle MSP ye masefeli idi.
    Birgün bizim amartmana zaman gazetisine abone etmek için kadinlar geldi benim kapiyide çaldilar, onlara abone olduğumu söyleyip, şu soruyu sordum. “SIZ NEDEN! HEM TARIKATLARA HEMDE MSP YE MESAFELISINIZ? OYSAKI ONLAR ÖZALIN PARTISI VE ECEVITIN PARTISINDEN DAHA DINDARLAR…
    Bana şöyle bir cevap verdiler, biz parti tutmiyoruz, her kese ayni mesafedeyiz…. yalniz Zaman gazetesi! Türkiye ve bariş için kimler iyi işler yapiyorsa onun yaptiklarina gazete olarak yaziyor.

    O demek değilki Erbakan hoca iyi işler yapmiyor, hem insan olarak hemde bilgi olarak iyi bir insan,yalniz şu an eğer MSP ihtidar olursa en cok zarari dindarlar ve ülke göreceği için, bizim tarikata değil hakikata, tehdit dili kullananlara değil her kesime, Alevi, Sünnü, Ermeni, Rum,Yahudi, demeden ayrim yapmayan, Özal gibi hoş görüşlü liderlere
    ihtiyacimiz olduğuna inandiklari için gazeteyi o çizgide yayın yapmaya özen gosteriyor.

    O zamanlar İleriyi kimler daha iyi görüyormuş?

    1977 lerde Rahşan hanima bizim modacilar ve solcu hanimlar şöyle derdiler
    “Ayyii Rahşan Ecevit ne kadarda Rükuş giyiyor..”
    Eğler Rahşan hanimda 50 bin dolarlik çantalar kullansaidi şü an kendisininde uçan saraylari olurdu.
    Neyise Rahşan hanim rüküş giyerek Kocasının TC yi 100 milayar diş borçla birakmasina sebep oldu.

    17 senedir dindarlarin yönettigi TC 500 miliyar dolar borçla devam ediyor.
    Birisde o zamanki $100 miliyarn ve şimdiki $500 miliyar günlük faizlerini hesaplayip bu günlerde bu sitenin sağci ve muhafazakar yorumcular olduğuna sevinenlere bu faizlerin Dindeki yerini sorsunlar.

    Tesettür,+ moda- Din = Türkye.

  3. Sozler, niyetler, hayaller hepsi güzel. D8 dediğimiz ülkelerin hepsi “kendileri muhtac birer dede”. Gercekci olalim, Islam ulkeleri maalesef ümitsiz vaka…

  4. D-8 ilkeleri güzel fakat bunları İslam dünyasına mı hatırlatıyorlar yoksa tüm Dünya’ya mı ? İslam ülkeleri kendilerinde çok zayıf olan temel insan haklarını Batı’ya karşı vurguluyorsa inandırıcı olmuyor. Önce kendi evlerini temizlemeleri gerekir.

    İslam ülkeleri arasında ticaretin geliştirilmesi ise dini gerekçelerle sağlanamaz. Ticaretin kendi kuralları vardır.

    Ayrıca Dünya’da çok sayıda ekonomik işbirliği örgütü var. Kimi küresel kimi kıtasal kimi de bölgesel. Özellikle bölgesel örgütler pek işe yaramıyor zira ticaretin ruhuna uygun değil. D-8 üyesi ülkelerden Bangladeş, Malezya, Nijerya ve Pakistan aynı zamanda Commonwealth üyesi ülkelerdir.

    Kısacası D-8 konusunda fazla bir bilgiye sahip değilim. Umarım bir işe yarıyordur.

  5. Siyasal islam ya da islamcılık. yetti gayri. iktidar olduğunda nemenem birşey olduğunun hala anlaşılamamış olması ne garip. bir de tarih, ders alınsaydı tekerrür eder miydi denmiyor mu? Hangisine inanıyorsunuz. Tarih ters alınsaydı tekerrür etmezdiye mi, yine dürüst adamların iktidara gelince ülkeyi uçuracağına mı?
    abdullah gül, ali babacan, mehmet şimşek. bu isimlere dürüst değil diyecek birtek kişi yoktur bu sitede. Ama bütün hırsızlıkların, yolsuzlukların, yanlışların altında bu insanların da izması var. abdullah gülün soruların çalınmasını nasıl örtbas ettiğini hatırlıyorum da…
    Bu sadece siyasal islam için geçerli bir durum değil. bütün ideolojiler böyle. ancak konu siyasal islam ve islamcılar olduğu için ondan bahsediyorum. Artık, dini, yaşamın bütün alanına uyarlamaya çalışmaktan vazgeçin.
    Adalet, artık bir tane Hz.Ömer bularak gelmez. adalet, hukukun temel ilkelerinin hakim kılınması ile gelir, demokrasi ile gelir, özgürlük ile gelir.

    • Çok doğru bir tespit Hamza bey..Gerçi bunu siyasilerde çok iyi biliyor ama seçmeni din ile kandırmak işlerine geldiği için bundan vazgeçmezler.17 yıllık bu iktidar gösterdi ki bu ülkede siyasisi,fetösü,cemaati,tarikatı hepsi dünyevi menfeat için dini kullanıyor halkımızda buna alet oluyor.Bugün olanları gördükçe Atatürk ü daha iyi anladım,iyi ki bu temeller üzerine kurmuş cumhuriyeti ve çok haklıymış böyle yapmakta.

    • bu ülke, 3 şeyi aşmadan ciddi hiçbir ilerleme sağlayamaz.
      1- İslamcılık ya da dinin yaşamın bütün alanlarına hakim kılınmaya çalışılması.
      2- Irkçılık ya da milliyetçilik ya da turancılık.
      3- Atatürkçülük ya da kemalizm.
      Bunlar bu ülkenin gelişiminin önündeki en büyük engeller.
      İslamcılık, özellikle yavuzdan itibaren osmanlı toplumunun mahfına, bütün dünyadan geri kalmasına neden olmuş. ingiliz işgalinde, yunan ve ingiliz güçleri ile işbirliği yapmayı bile normal kabul etmiş bir ideoloji.
      Adnan menderes ile birlikte de, ülkenin “Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden, rahat yaşamak isteyen toplum…” olmasına neden olmuş. Amerikanın ülkemizdeki etkinliğinin artmasına neden olmuş. O zamandan beridir de ekonomimiz, bir türlü, üretim ekonomisine ulaşamıyor. Onunla birlikte, yani marshal yardımı ve “her mahallede bir milyoner yaratma” gibi amerikan hayalinin bu ülkeye empoze edilmesi ve nato üyesi olunması ile birlikte, zaten ülkeyi cia ve amerika yönetmeye başladı.
      – Konu buraya gelmişken, bir durumu da vurgulamak gerekiyor. O dönem rusyanın türkiyeden boğazları istediği yaygarası yapıldı. Bu, tartışmalı bir konu.
      Ancak, şurası tartışmasız bir gerçek: Türkiyenin bütün ağır sanayi kuruluşları ruslar tarafından, karşılığı mal olarak alınmak üzere yapıldı. batının bu konuda bir tane katkısı olmadı. Daha sonraki dönemdeki özel yatırımları hariç tutarak söylüyorum.
      Milliyetçilik (ırkçılık, turancılık) osmanlının son döneminde ortaya çıkmış bir ideoloji. atatürkçülük ise, zaten herkesin bildiği gibi, kurtuluş savaşı sonrası ortaya çıkan bir ideoloji. Yani bunların, ülkeye verdiği zarar, zaman itibariyle daha sınırlı. Ancak yine de, türkiyenin, ilerlemesi için, bu üç engeli aşması gerekiyor.
      Artık bütün dünyada, sol-sağ ayrımının nesnel temeli ortadan kalktı. Artık bütün dünyada milliyetçiliğin (ırkçılık, turancılık) nesnel temeli ortadan kalktı. Artık bütün dünyada, 50 sene önceki düşüncelerin, duyguların, ideolojilerin geçerliliği geçti.
      Artık iktidara eski düşünürlerin tahlilleri ile bakamayız. artık hukuka, eski düşünürlerin tahlilleri ile bakamayız. Artık, “hukuk, güçlülerin delip geçtiği, güçsüzlerin ise takılıp kaldığı bir ağdır” deyişi ile tanımlanamaz. Bu ve benzeri gerçeklerin farkına varabilirsek yol alırız. yoksa hiçbir gerçeklikle uyuşmayan düşünce ve duygularımız ile, çağı geriden takip etmeye devam ederiz.
      Sayın koru! sözlerim özellikle de size yöneliktir. Çünkü siz kanaat önderisiniz. Ayrıca sizin yeni partinin icra kurulunda isminiz geçiyor.

      • Hamza bey, merha! Öncelikle yazilirinizdan dolayi sizi tebrik ediyor ve destekliyorum.
        iki yazınızda’da Türkiyenin ne yapmasi gerekenlerden ve olmasasa olmazlarindan bas ediyorsunuz.

        Bütün bunlarin yapilabilmesi için,
        Tarikat adi altinda topladiği insanlaın beyinlerini yıkamiş din taciri sahtakarlarin gerçek yüzerini ortaya çikarbilmek için.
        Ocak Yazarlarindan Sinan Eskicioğlu gibilerinin hem TV lerde hemde halk arasinda, Kurani kerimin o tacirlerin anlattiklari gibi olmadiğini anlatmalari lazim.
        Yoksa, bu aldatilmişlarin arasinda çoğunluğu okumuş
        Savici Hakim, Doktor, ve bunlar gibi meslek sahipleri.
        Onun icin,Türkiyeyi bunlara teslim etmeleri daha kolay, ve çok tehlikeli.
        Bu nedenlerden dolayı Türkiyenin borcu Yakinda 1000 miliyara dolara cikarsa hiç şasirtici olmaz.
        Allahu teala israf edenleri lanetliyor.
        Bizim millete alkişliyor ve övüyor.
        Sağlikli ve huzurlu kalin.

      • Akp de ilk geldiğinde adalet,özgürlük,eşitlik,insan hakları söylemleriyle iş başına gelmedi mi?Sonra ne oldu da 180 derece dönüş yapıp tek adamlığa geçti?Erdoğan neden %50 ile yetindi %60-70 halk desteğini alabilirdi şansı vardı.
        Artık bu yeni oluşumlara da ben şüpheyle yaklaşacağım.Hiç birine karşı duygusal bağım olmayacak.Keşke zamanında parti içindeyken susacaklarına eleştirilerini yapsalardı şimdi daha inandırıcı olurlardı.2002 de Akp kurulurken duyduğum heyecanı duymak mümkün değil artık.

        • ibrahim bey ve nurdan hanım merhabalar! her ikinize de yorumuma katkılarınızdan dolayı teşekkür ederim.
          Türkiyenin sorunları ve bu sorunlardan çıkış yolları bütün yönleri ile tartışılmak zorunda. Bu ülke, “imamoğlu gelecek dertler bitecek” ya da “yeni parti kurulacak. ülke uçacak” mantığını, kısır döngüsünü aşmak zorunda. Bu döngüyü aşamazsak, tarih hep tekerrür eder.
          Dünya, artık yepyeni bir dönemde. Globalizasyon denilen bu yeni dönem, aslında dünyadaki herkesi ve her toplumu, yeni yarışta (kalkınma, gelişme yarışında. insan gibi yaşama yarışında), bir miktar eşitledi. Yani, çağın gerekliliklerini iyi kavrayabilirsek, dünyada, yeniden, ileri ülke olabiliriz, almanyayı, amerikayı, japonyayı yakalayabiliriz. Yeni dünya, bütün uluslara bu imkanı bir şekilde sunuyor.
          Fakat bunun için, öncelikle bize ayakbağı olan şeyleri tespit etmemiz ve bu bağlardan kurtulmamız, sonra da çağın yeni gerçekliğini iyi analiz edip, gerekliliklerini iyi tespit etmemiz ve ne yapacağını doğru belirleyebilmemiz gerekiyor.
          Bunun içinde, herşeyden önce, farklı düşünebilmeyi becermemiz gerekiyor.
          Daha önceki yorumlarımdan bir tanesinde, belli gruplardan ayrılan insanlara o grup insanlarının hain demesinden yola çıkarak, türkiyede birşeyler yapabilecek insanların hainler olduğunu yazmıştım. Burdaki kastım, türkiyeye birşeyler verebilecek insanların, türkiyede iyi birşeylere neden olabilecek kişilerin, “biz”den ayrılıp, birey olmayı “ben” olmayı, mahallesinin “hain” söylemine rağmen başarabilen insanların olduğunu vurgulamak içindi.
          Yani, standart düşünen insanların bu ülkeye verebilecekleri pekbirşey yok. Ya da şöyle söyleyim: standart düşünen insanların bu ülkeye verebilecekleri, kol gücü ile çalışan birisinin bu ülke kalkınmasına katkısı düzeyindedir. Harward bitirse de….

        • Bir ilave daha! fehmi beyi özellikle eleştiriyorum. Özellikle zorluyorum. Çünkü fehmi bey önemli birisi. Bu ülke için eleştiriyorum. fehmi beyin kendisi için eleştiriyorum. Umarım fehmi bey kırılmaz.

  6. Günlerdir millete algı yaparak S400 meselesini gösterip sürekli dolar aldıran YouTube kanalındaki sözüm ona kendini yatırım analisti sanan, spekülatif yayın yapan bir kitle var…G-20 zirvesin de fişimizi çekecekler diye günlerdir algı yapıyorlardı…Ahmet Hakan bugünkü yazısında bi cevap vermiş bunlara… takdir ettim….

    “Ne diyordu içimizdeki Amerikancılar?
    Bu S-400 meselesi tam bir bela / ABD bu işin peşini bırakmaz / Ekonomik olarak bizi perişan eder / Dolar fırlar / ABD ile oyun oynanmaz / S-400’den acilen vazgeçelim / Yoksa ABD bize fena dayak atar…

    Buna karşılık…
    Ne dedi ABD Başkanı Trump:
    S-400 meselesinde Erdoğan haklı / Adam bizden savunma füzeleri almak istedi / Biz satmadık, satmak istemedik / O da gitti kendine başka yerden füze buldu / Parasını verdi, satın aldı / Şimdi biz buna itiraz ediyoruz / Bu haksızlık / Bu hiç adil değil…
    Trump, işte bu sözleriyle…
    İçimizdeki Amerikancılara şöyle okkalı bir Amerikan tokadı çakmış oldu.

    • Şunu da belirtmekte fayda var tabi…Bu Trump denen varlık. Yarın bir u dönüşü yapma ihtimali var…Yılda bir iki günlüğüne sıkışınca doğruyu söyleyebiliyor…Dünya da Amerika kadar kendi menfaatleri için her türlü taklayı atabilecek başka bir millet yoktur….Darbeleri demokrasi diye yuttururlar…Bunlar için İnsan hakları, basın özgürlüğü,barış,eşitlik,adalet gibi kavramlar diğer ülkeleri hizaya çekme kavramlarıdır…..Güçlü olmak kendileri için vazgeçilmez kavramdır…. Başkaları güçlü olmaya başlayınca tepesine çökerler….

  7. *Çifte standart değil, adalet…
    *Sömürü değil, işbirliği…
    *Çatışma değil, diyalog…
    *Savaş değil, barış…
    *Baskı ve tahakküm değil, demokrasi ve *insan hakları…
    *Üstünlük değil, eşitlik…

    Fehmi Bey in “Hala o ilkelere muhtaç İslam Dünyası” kelimesini okuyunca, Aklıma büyük Türk düşünürü Kemal Kulıçtaroğlunun Yeni Zellanda saldırısı sonrasındaki “Saldırının kaynağı İslam dünyasından kaynaklanan terördür” lafı geldi aklıma nedense….

    İslam dünyası muhtaç değilki islam dünyasın bunlara muhatap….islam dünyası burada mağdur…. islam dünyası zaten güçsüz…İslam dünyası ve Türkiye kendi kendini yemekle meşgul……

    Bu sözler şu anda kimlere denir…..

    1-Nato ya
    2-Avrupa birliği ülkelerine
    3-Abd ye Rusya ya
    4-İsrail’e

    Yakından başlayalım

    1-İsrail’in Filistinlilere yaptığı zulümlere karşı duran…. Kudüs başkent yapıldığında dünyayı ayağa kaldıran… (Mavi narmara olayına kalktığında Güce saygılı olun diyen kesimlerin eleştirileri hiç unutmuyoruz)

    2-işid i kurup Deaş ı kurup demokrasi getiriyoruz diye Suriye ye çöreklenip Petrol sahalarının etrafını Pkk-Ypg teslim eden 30-40 bin tır askeri yardım yapan Abd ye tek ses çıkaran…..işid le gerçek mücadeleyi sahada tek yapan….

    3-İrana uyglanan ambargo ya karşı çıkan ve bedel ödeyen….

    4-Kaşıkçı cinayetini gündemde tek tutmaya çalışan….

    5-Mısır daki darbeye tek karşı çıkan….

    6-Kendi darbesinde düşmesi beklenilen… uzun süre sessizce bekleyen hiç açıklama yapmayan Abd ve batı demokrasilerine çifte standartını yüzüne çalan….

    7-Venezulla nın petrol ve altınlarına çöreklenmek isteyen abd ve batı nın sömürüsünü dile getiren…( içerde bile ne karışıyorsunuz denilen)

    8-Kıbrıs ta ve Doğu akdenizdeki kendi petrol ve gaz yataklarından mahrum edilmek istenen….

    9-Kendi ülkelerinin yaptığı soykırımları ve sömürüleri hiç dile getirilmeyen Her sene Ermeni soykırımı yalanına muhatap olan….

    10- Kendi gönül bağı ülkekere yardım yapmaya çalışan….

    11-Kendi ekonomisi iyi olmamasına rağmen Şu anda 4 milyon suriyeli müslümanlara veya Suriyelilere kapısını açan… Güvenli bölğe için uğraşan ilk fırsatta tekrar onları yuvasına göndetmek için uğraşan… bunu seçim malzemesi yapanlara karşı da bir şey demeyen…

    12-Birleşmiş milletlerde Dünya 5 ten büyük dediğinde…( sen kiminle baş etmeye çalışıyorsun denilen) Davosta van münit dediğinde( diyasi şov yapıyor denilen) Nato da Avrupa birliği konuşmalarında batının çifte standartını, sömürülerini,adaletsizliğini,insan hakları ve demokrasinin gerekliliğini,barışı,diyaloğu yüzlerine çarptığında dışarı basın ve içeri basın tarafından diktadör ilan edilen, bir lideri olan….
    13- Avrupa ve asya içinde en çok darbe geçiren….
    14- 40 yıldır terörle uğraşan ve hiç destek görmeyen üstüne üslük Pkk ya sahip çıkılan…. Sürekli darbe yapanları koruyon ülkelerle mücadele eden….

    Bir ve Tek bir devlet var TÜRKİYE…..

    Avrupa birliğini haçlı zihneyeti gören kendi Avrupa birliği parlementerleri….Dünya daki tüm insanlardan kendi insanlarını üstün gören İsrail devleti….Tüm dünyayı oyun sahası gören Enerji petrol doğal gaz altın denildiğinde salyası akan köpek gibi sağa sola saldıran Amerika…..zamanında tüm dünyada sömürü klonileri olan Şu anda kendi içiyle uğraşan İngiltere….Eline fırsat geçtiğinde Abd gibi olmak isteyen Rusya…..

    *Çifte standart değil, adalet…
    *Sömürü değil, işbirliği…
    *Çatışma değil, diyalog…
    *Savaş değil, barış…
    *Baskı ve tahakküm değil, demokrasi ve *insan hakları…
    *Üstünlük değil, eşitlik…

    Daha yüz sene önce bunlar bizi lime lime ediyordu….Baktılar böyle olmuyor….Bunlar zaten kendi kendilerini lime lime ediyor zaten…. Yaptıkları sadece şu: birisi biraz öne çıktı mı ufak hareketlerle diğerlerini öne çıkarmak…olmadımı ülkelerinde beslediklerini zamanı gelince piyasa sürmek….olmadı biraz ekonomik olarak sarsmak…..

    Erbakan da böyle indirildi…. Özal da böyle uzaklaştırıldı… Menderes zaten idam edildi…Erdoğan da daha direniyor…..
    Erdoğan seçilmiş biri mi hayır kutsal mı hayır hatasız mı hayır diktadör mü hayır fani mi evet ölümlü mü evet…Seçimle gelen seçimle gider o kadar basit…

    Yanlışları olmasına rağmen o şu anki Türkiye deki liderler biri… Diğerlerinden biraz önde o kadar net

    Mesele Erdoğan değil ki…Mesele yandaşlık değil ki….Erdoğana sahip çıkacak,yanlışlarını göstemekte ısrar edecek, düştüğünde ona omuz verecek, onu anlayacak ve eleştirek birileri varsa O da içinden çıktığı MİLLi SELAMET çilerdir…..

    Arkadaş siz niye sürekli lime lime oluyorsunuz……Niye bölünüyorsunuz…… Kibir hep başkalarında mı var………

    Fehmi Bey partiyi daha kuramadıysanız kafanız karşıksa…. biraz bekleyin derim….En azından Saadet partisi etrafında kenetlenin…..Lime lime olmayın…

  8. Kader
    Temel Karamollaoğlu ile seçimden önce görüşmüş ona önerilerde bulunmuştum. Şunları söylemiştim:
    1- Fatih Erbakan’a gerekli saygıyı göstermelisin. Bu Fatih’e değil Erbakan’a, onun ekolüne olan saygıdan ileri gelmektedir.
    2- Milli Görüş’ten ayrılıp AK Parti’de başarı gösteren, şimdi AK Parti’den uzaklaştırılan arkadaşlarla birleşmelisin.
    3- Adil Düzen’e sahip çıkmalısın.
    4- Erbakan’ın yaptığı gibi devamlı Akevler’le istişare etmelisin.
    5- 5000 TL vererek Yalova Adil Düzen çalışmalarına katılmalısın.
    Ben yine de bir tavsiyede bulunayım. Yeni parti çalışmaları var, hiçbirinin başarı şansı yoktur. Tavsiye ederim Saadet Partisi’nde birleşin, bir varlık göstermeniz muhtemel. Benim ise AK Parti’den ümidim %50’dir. Saadet’ten ümidim %1’dir.
    Size başarılar.

  9. AKP’den selefi ümmetçi partilere irite oluyorum. Saadet Partisi, Müslüman demokrat bir parti görünümü çiziyor ancak AKP’nin yol açtığı hasardan dolayı insanlar tam güvenemiyor. Ancak AKP medyasında Saadet’e karşı aşırı bir olumsuz kampanya yapıldığı için muhafazakarlar oy vermiyor.

  10. Ak Parti ve liderine , adalet , eşitlik , liyakat konularında gerekli uyarıları yapan ve dikkate alınmayan Saadet lideri Sn. Karamollaoğlu ‘ nun , 23 Haziran seçimi sonrası, zafer sarhoşluğuna kapılıp , müzmin hastalığı depreşecek başörtüsüne saldıran CHP illere söyleyecek iki çift lafı olacak mı ? Metroda özgürce ! Giydiği şortuyla , çarşaflı bir kadına “ Kara Fatma “ diye hakaret eden laikçi CHP ki olduğu anlaşılan yaratığa da iki çift lafı ve tavsiyesi olacak mı ? Merakla bekliyoruz . Selam ve dua ile ….

    • Densiz bir kişinin yaptığı ayıp bir davranışı neden tüm CHP’lilere mal ediyorsunuz ki ? Benzeri nahoş olaylar ters yönde de olmuştu, hatırlarsınız. Sosyal medyanın iyi tarafları yanında en kötü özelliği bu … Tek bir olay paylaşıla paylaşıla sanki herkes böyle yapıyormuş algısı/hissiyatı oluşuyor.

      • Yorumdaki , bu alçakça Fiili yapan şahıslara gerekli uyarılar yapılacak mı ? Şeklinde soru gayet net ancak anlamamışsınız . Minibüsteki şortlu kıza saldıran Ak Partili olduğu anlaşılan gence Ak Parti yetkilileri ve hemen her kesimden insanlar gerekli kınamayı yapmıştı . Ama müslümanlar mağdur edildiğinde aynı tavrı ne CHP li yetkililerden , ne Saadetin başındaki zattan henüz göremedik . Gören varsa beri gelsin . Önce dürüst olacaksınız . Özgürlükse , herkese özgürlük . CHP illerin şort giyme özgürlüğü kadar bu ülkede müslüman kadınların serbestçe istediğini gitme özgürlüğü olmayacaksa , mücadele devam edecektir , hiç kimsenin şüphesi olmasın .

        • – CHP’li kadınların çoğu mutaassıptır, sokakta şort mort giymez.
          – Öyle bir cümle kurmuşsunuz ki, CHP’li kadınların (ve erkeklerin) müslüman olmadığı sonucu çıkıyor. Son cümlenizi yanlış yorumladıysam düzeltebilirsiniz.

          • Yanlış yorumlamışsınız . Kimsenin Müslümanlığını sorgulayacak bir durumda değiliz . Genelde çarşaf giyen kadınlar , islam dinine mensuptur . Şort giyen kadınlar da her dinden veya dinsiz olabilir . Bir kişinin dinini yargılamak insanların iştigal alanı değildir . Allah’ın alanına girer ve bizi ilgilendirmez . Ancak müslüman kadına yapılan saldırının faikini araştırdığınızda % 100 CHP ki olduğunu görürsünüz . Bu da CHP ki yöneticilerin sorunu .

        • Mücâdelen(gaza) mübarek olsun yiğidim!
          Cübbeli hocalarımızın en meşhurlarından bir hoca imam hatipler için “dükkân zarar ediyorsa kapatılır” diyor , ne demek istiyor anlayamadım bir el atıver doğrucu abi.

  11. Saadet Partisi, tabanı delik ve yelkenleri parçalanmış bir gemide pusula ne iş yapıyorsa o işi yapmaktadır ve ehemmiyeti büyüktür eğer gemi batmadan sahili selamete ulaşacak ise bu saadetli pusulanın yönlendirmesi ile olacaktır. Rahmetli Erbakan hocaya 28 şubat kumpasının kurulmasının içeride en büyük müsebbibi kamu fonlarının akılcı kullanımı ile borçlanma gereğinin azaltma amaçlı kamu havuzunda toplanması kararı ile dışarıda G8 anlaşmaları ile İslami Ortak Pazar mefkuresidir. Bu iki karar en kısa sürede muhayyel kanal istanbul çalışmalarının yerini alarak tekrar hayata geçirilmelidir ki yerli ve milli nasıl olunurmuş cümle alem görsün demekten başka bir şey elimizden gelmiyor.
    Son söz: Burayı okuduklarını tahmin ettiğim zevat eğer Saadet dışında bir parti ile üst seviyede istişare ve ortak hareket etmek dışında, beştepenin de sizleri sevk ve idare ettiği yön olan yeni bir parti kurma işine girişecek olursanız siyaseten en büyük hatayı yapmış olacaksınız.
    Kamuoyu nezdinde siyaseten bir karşılığı olmayan eski AKP polit bürosu ile yeni bir parti kurmaya heveslenenler, sayın yazarın da belirttiği Saadet partisi arka planını oluşturan dinamik ve isimsiz ferasetli gençlerden oluşan hareketin pusula vazifesini deruhte edemeyeceklerini üzülerek belirtmek isterim.
    Firavun dedi ki, ”Bunlar pek az ve önemsiz bir topluluktur” Şuara-54

  12. 1977-2002 yılları arasında yapılan seçimlerin 2’si hariç(2 dönem Özal’a verdim) hepsinde oyumu
    merhum Erbakan’ın partilerine verdim.
    1970-1977 arasında da oy kullanamadığım için Hoca’nın mitinglerine,konferanslarına katıldım.
    Geçmişi yeniden yaşamak mümkün olsa gene aynısını yapardım.

    Bunları ifade ettikten sonra ben de bir Saadet değerlendirmesi yapacağım.
    Saadet’in bugünkü icraatları kazanmaktan
    ziyade kaybettirmeye dönük.Bunun en yeni örneği İstanbul seçimleridir.31 Mart’ta Saadet’in adayı olmasaydı Yıldırım seçimi kazanmış gitmişti.Çünkü aradaki fark 13-14 bin,Saadet’in adayının aldığı oy
    100 küsur bindi.Saadet’in seçmeni asla CHP’ye oy vermez,CHP’nin seçmeni de Saadet’e.(Ama resmen ittifak yapılınca milletvekilliği seçiminde karşılıklı olarak verilmiştir).Nitekim İstanbul’da oturan Saadet’li bir arkadaşıma 31 Mart’ın ertesinde “Sence Yıldırım kazansa mı iyi olurdu,yoksa İmamoğlu mu,ya da bence farketmez,hangisi kazanırsa kazansın mı
    diyorsun” dedim.Yıldırım kazansa daha iyi olurdu İstanbul için dedi.Saadet’in üst yönetiminin de,tabanının da bunu bildiği kanaatindeyim.Ancak özellikle üst yönetim Ak Parti’ye kaybettirmedikçe
    kendilerinin kazanamayacaklarını bildiği için İmamoğlu’nun kazanmasından son derece mutlu oldular.Özellikle bir Saadet vekili pek sevindi.Ak Parti’ye kaybettirmeye devam ettikçe Saadet’in, Fehmi Bey dahil bütün muhalif kesimlerce
    el üstünde tutulacağından şüphe edilmemelidir.Aynı şekilde farz-ı muhal,Saadet iktidar olsa,bugün vadettikkerini aynen yapsa,
    aynı muhalif kesimlerce Ak Parti’den daha şiddetli bir tenkide uğrayacağından da şüphe edilmemelidir.

    Sonuç:İmamoğlu başkanlığını Saadet’e borçludur.Dolayısı ile 5 yıl boyunca yaptığı
    iyi bir hizmet olursa bunda bir pay da Saadet’in olacağı gibi,hatalarının sorumluluğu Saadet’in omuzlarına
    da yüklenecektir.

    Bir başkası da çıkıp,”İmamoğlu başkanlığını HDP’ye borçludur,ya da
    Ak Parti’nin hatalarına borçludur”dese
    bunlar da yanlış olmaz ama,Saadet’e borçlu olduğu gerçeği gene değişmez.

    Kendi partisi CHP öğrencilere verilen bursu Anayasa Mahkemesi’ne yasaklattırdığı halde 75 bin öğrenciye
    burs vereceğim diyebilen bir insan kendisine bağlanan bir ümitten dolayı başkanlığı kazanmış olamaz.Burs veremez,çünkü kanunen yasak ve kendileri yasaklattı.Varın diğer vaatlerini buna kıyas eyleyin.

    Bazılarının öne süreceği itiraza cevap olması için peşinen şunu da ifade edeyim:
    Saadet,Ak Parti’yi desteklemeye mecbur mu? Elbette değil.Ama İstanbul’a CHP’li bir başkanın seçilmesinin sorumluluğuna ortaktır.MHP ve BBP de mecbur değildiler,
    ama aday göstermediler.

        • 14 bin fark nasıl 806 bin oldu. O zaman AKP’liler oy verdi. Ama işin doğrusu MHP, BBP ve AKP’liler bu farkı yarattı. Oranlarını bilemem. (SP, DSP, TKP v.s. farkı ancak 100 bin eder)

  13. bir partinin yöneticilerinin filan ülke ajanı olabileceği, falan şehirde katliamada adının bulaşmış olduğu, beyninin örümcek kafalı olduğu, aslında dağda terorist bile olduğu, birsürü ıvır zıvır şey yazabiliriz.
    bunların yerine, yada öncesinde bir mizansen yazsak:
    100 tl parası olanın 1 yıl sonra enflasyonun %20 olduğu resmen açıklanan bir ülkede parasının 80 tl ye düşeceğini bile bile faiz haraaam diyen, fakat kar payı altın karı vb muadil sistemler üretip sunmadan seçmenini zarara uğratan bir yöneticiler takımı olsa,
    ağır sanayi hamlesi deyip yetiştirdiğini zannettiği seçmeninin çocuklarının başa geçtiği ilk gün hedefi 70 yıl önce binbir emekle yapılmış ağır sanayi fabrikalarını satıp avm diktirmek olsa,
    çocuklara sağlam inanç, düzgün ahlak, açık zihin, dürüst insan olmayı amaç edinen öğreten bir eğitim sistemini değil, tarkat markat ların arka bahçesi yapmayı hedeflemiş bir yöneticiler takımı olsa,
    1000 aliyi başa geçirseler, eksi- D 800 birliğini kursalar, danışman olarak ceo trrmpı işe alsalar eşittir=…sonuç kaç çıkar sizce?

  14. Saadet partisi gittikçe itibar ve ona bağlı olarak taban kazanıyor. Geçmişe bakarsak merhum Mücahit Erbakan hocamiz çok iyi işler yaptı. Nitekim 28 gibi ağır sınavlardan geçti. Erbakan hocamız vefat edince parti tabanı Ak partiye kaydı. Bunun da nedenleri var: Ak parti kurucuların tamamı milli görüşçü idi. Mücahit Erbakan vefatından sonra miras kavgası fitnesi ortaya çıktı. Ve saadet partisi tabanı ciddi anlamda rahatsız oldu. Saadet partisi son zamanlarda yine itibar görmeye başlayınca bu sefer merkez binasına haciz getirildi. Kısacası Saadet partisinin yükselişini bi şekilde engelleniyor.
    Temennimiz odur ki bir gün Merhum Erbakan hocamızın ulaştığı oy oranına ulaşmak.
    Selam ve dua ile….

  15. Erbakan Hocamız hayattayken D-8 anma toplantılarına mutlaka katılmamı isterdi; katılır ve gazeteme (Millî Gazete) köşe yazımı da yazardım…
    Bu seneki toplantıya, yurt içinden ve yurt dışından önemli arkadaşlarım katılıp İstanbul’a gelmişken görüşme talebinde de bulunmalarına rağmen, maalesef İstanbul dışındaki meşguliyetim sebebiyle katılamadım, o arkadaşlarımla da görüşemedim…
    Fehmi Koru hem son İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Seçimi hem de D-8 ile ilgili durumu çok güzel özetleyip değerlendirmiş, önemli katılımcıları isimleriyle anmış, görüşlerini dile getirmiş yani yazılması gerekenleri istifademize sunmuş; Ocak Medya’daki yazı okunmalı…
    Okudukça toplantıya katılmış gibi oldum…
    Erbakan Hocanın da katıldığı toplantıları hatırlayıp hüzünlendim…
    Yaşayan ve gelecek nesillerin Erbakan Hocamızın bu önemli projesini sürdürüp tamama erdirmesini Allah’tan dileyelim ki: Hocamızın ruhu da şad olsun…
    D-8, içerisinde yer alan ülkeler eliyle bütün dünyada belli temel ilkelerin egemen olmasını sağlamak niyetiydi. Önemsenen altı ilke bugün de önemlerini koruyor:
    Çifte standart değil, adalet…
    Sömürü değil, işbirliği…
    Çatışma değil, diyalog…
    Savaş değil, barış…
    Baskı ve tahakküm değil, demokrasi ve insan hakları…
    Üstünlük değil, eşitlik…
    Bu vesileyle “ADİL DÜZEN, ADİL EKONOMİK DÜZEN, ADİL DÜNYA DÜZENİ VE ADİL DÜZEN İNSANLIK ANAYASASI” çalışmalarımızı da hatırlatmış olayım ki; ilgililer ve ilgilenmesi gerekenler bu çalışmalarla ilgili yapılması gerekenleri bir kere daha hatırlamış olsunlar… Biz yarım yüzyıldan beri, başta Erbakan Hocamız olmak üzere, önemli çalışma arkadaşlarımızın katılım ve katkıları ile çalışmalarımızı sürdürdük, halen de sürdürmeye devam ediyoruz… Nitekim bu çalışmalarımızın son yirmi yıldır en önemlilerinden biri olan haftalık Kur’an ve İlim Seminerlerimizin 1020’incisini ilk defa İstanbul dışında yaptık… İşte bu sebepten dolayı İstanbul’daki D-8 toplantısına katılamadım; gelecek yıllarda katılmaya devam ederim, inşallah…

  16. Adalet, İşbirliği,Diyalog,Barış,Demokrasi ve İnsan Hakları,Eşitlik.İslam Ülkelerinin halkları İçin ne güzel hayaller bunlar ,ama islam ülkelerinin yönetimleri bu hayalleri bile kendi vatandaşlarına çok görür, hiçbirisini onlara layık görmez. Dedem Rahmetli bu insani ve İslami değerleri göremeden gitti , Babam rahmetlide göremedi, Bende göremedim, Şu anda çocuklarımda göremiyor, inşaallah torunlarım görür , Allahtan ümit kesilmez

  17. Görüşlerinize katılıyorum. Doğru olmak, ilkeli davranmak, bir değerdir ama nüfusun yarısından fazlasının 25 yaş altı olduğu bir ülkede parti yöneticileri ve söz söyleyenlerin de biraz bu kesime yakın olması gerekiyor diye düşünüyorum. Dinlerken bile sıkılan ve teknoloji ile iletişim kuran bir nesil var artık..

  18. Sayin Koru,
    D8 islam ülkelerinin ortaya koyduğu en doğru projedir.Bu projenin mimarı Necmeddin Erbakandır.
    Bu projenin değeri bilinememiştir.
    Bu projenin etkisizleştirilip kadük haline getirilmesinin sorumluları başta devlet sorada akp dir.

    • Eleştirinize katılıyorum.D-8 İslam Alemini ayağa kaldırabilecek potansiyeli olan çok önemli bir projeydi.Hala da canlandırılma şansı var; yeterki devlet ve Ak Parti projeyi bihakkın sahiplensin.D-8 ülkelerinin tamamı 2050 de, ekonomik büyüklük olarak dünya sıralamasında ilk 20’de yerlerini alacak ve toplamda en az bir Çin ya da ABD ekonomisi büyüklüğünde olacak, AB pazarından daha büyük bir pazar olacak.Ciddiye alınması gereken devasa bir proje.

      Keşke Sn Gül’ün ağzından Ak Parti kadro ve hükümetlerinin neden bu projeyi sahiplenmeyip ihmal ettiklerinin özeleştirisini de duyabilseydik.

Yoruma kapalı.