Bir zamanlar Cumhuriyet bir kesime saldırı vesilesiydi… Birleştirmesi gerekirken…

30
Reklam

Dün önemli bir gündü: Cumhuriyet’in 100 yıllık bir çınara dönüşmesine 5 kala kutlanması yanında, bütün zamanların en büyük kamu yatırımı olan İstanbul Havalimanı’nın resmi açılışı dünyanın dört bir tarafından gelen yabancı konukların tanıklığında yapıldı.
Yüzlere sevinç hakimdi dün..
‘Cumhuriyet’, bazıları kabul etmekte zorlansa bile, toplumun üzerinde birleştiği ortak değerlerimizin en başında geliyor. Henüz padişahlıkla idare edildiği dönemde bile, bu toplumun fertleri, zamana ayak uydurmanın yolunun geniş tabanlı bir yönetim biçiminden geçtiğinin bilincindeydi.
Hiç değilse topluma fikren öncülük edenler bu bilinçteydiler.
Önce padişahın yetkilerinin sınırlandığı bir yönetim tarzına (meşruti yönetim) gidildi, bunun ardından geldi cumhuriyet…
Sanıldığının tersine, ilan edildiğinde, yönetim tarzının ‘cumhuriyet’ oluşuna itirazla karşılaşılmadı.
Bunda, eski yönetim tarzının artık başarı üretemediği kanaati de etkili oldu. 600 yıla yaklaşan hanedan yönetiminin büyük bölümünde kazanılan zaferler, dünyada kaydedilen ilerlemelere ayak uyduramadığı için sürekli gerileyen bir ülke görüntüsüne yerini bırakmıştı. Üstüne çullanılan, başkenti işgal altında tutulan, dört bir köşesine yabancı askerlerin çıktığı bir ülke İstiklal Savaşı ile bu duruma isyan etti.
İsyan ‘cumhuriyet’ ile sonuçlandı.
Küçüldük, ancak bağımsız olarak varlığımızı sürdürmeyi başardık.
Uzun yıllar, neredeyse her ‘Cumhuriyet Bayramı’, yukarıda çerçevesini çizdiğim toplum gerçeğine zıt olarak, sanki bu yeni yönetim tarzı toplum -hiç değilse belli bir bölümü- tarafından kabul edilmiyormuş hissine dayalı tartışmalarla geçti.
Kendini ‘inançlı’ olarak tanımlayan insanların tarihin şatafatlı sayfalarına gösterdikleri ilgi, onların sanki ‘cumhuriyet’ kavramıyla bir sorunları varmış gibi yorumlanmak istendi. Gazete köşelerinden kitaplara kadar suçlayıcı bir edayı içinde barındıran hakaretli görüşler o kesim üzerine boca edildi.
Son yıllarda artık o tür yayınlarla pek karşılaşılmıyor, hakaretli saldırılarla günü zehirleyenler ortalıktan çekildiler. Ancak yine de, yeni havalimanı açılışının aynı güne getirilmesi, birileri tarafından, cumhuriyete karşı sevgisizlikle yorumlanmak istenebildi.
Geçmişteki tartışmalar sırasında saldırıların ne denli haksız olduğunu anlatmaya çalışan çok yazı yazdım. Bunlardan birini, -yaklaşık 10 yıl önce, 10 Mart 2009 tarihli ‘Saltanat ve Hilafet’ başlıklı yazımı, sizlerle paylaşmak istiyorum.
Aşağıda okuyacağınız o yazımdır:

“Saltanat özlemi duyan tek bir kişiyle bile hayatımda karşılaşmadım” desem herhalde abartmış olurum, ‘saltanatçı’ denilebilecek birkaç kişinin ülkemizdeki varlığından elbette ben de haberdarım çünkü; fakat ‘Keşke bir kral/padişah tarafından yönetilsek’ diyene bugüne kadar hiç mi hiç rastlamadım.

Kendi hesabıma tercihimi hemencecik buraya kaydedeyim: Yönetimin aynı ailenin bir ferdinden diğerine geçtiği ve meşruiyetini kanbağından alan bir krallıkta veya bir padişahın yönetiminde yaşamak istemezdim.

‘Osmanlı özlemi’ diye özetlenebilecek ‘duygu’ her toplumda bulunabilecek ‘geçmişe saygı’ veya ‘atalar övgüsü’ denilebilecek düzeydedir bizde. Ülkenin ezici çoğunluğunu teşkil eden geniş kitlelerin ‘Cumhuriyet’ kavramı ve yönetim tarzıyla hiçbir sorunu yoktur; kamuoyu yoklamaları bu tespitimi teyit eder. ‘İslâmî kesim’ denilen toplum tabakalarını etkileyen fikir kaynakları -sözgelimi Said-i Nursi– saltanat döneminde bile Cumhuriyet yönetimi övgüsü yapıyorlardı.

Monarşi tarzı yönetim arzu etmek yasal açıdan ‘yasak’ mıdır bilmiyorum; ancak yasak olmasaydı dahi, aramızdan ‘Türkiye’ye saltanat yeniden gelsin’ diyecek bir Allah’ın kulu çıkacağını sanmıyorum. Böyle bir talebin doğal muhatapları olan Osmanoğulları sülâlesinin artık rahatça ülkelerine gelip gidebilen fertlerinin dahi buna olumsuz cevap vereceği bellidir.

‘Halifelik’ elbette farklıdır; farklıdır ki, Cumhuriyet’i kuranlar saltanatı kaldırdıkları halde Hilâfet kurumunun bir süre daha sürmesini arzulamış, sonunda Halife’yi yurtdışına gönderip Hilâfet kurumunu lâğv ederken onun anlam ve yetkilerini Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne devretmeyi uygun görmüşlerdir. (Halifeliği kaldıran yasada bu durum şöyle ifade edilmişti: “Halife, hal edilmiştir. Hilâfet, hükümet ve cumhuriyet mânâ ve mefhumunda esasen mündemiç olduğundan Hilâfet makamı mülgadır.”)

Geçmişte İslâm topraklarının büyük bir kısmına hükmeden bir imparatorluğun başındaki kişinin o insanların manevi liderliği (Halifelik) iddiasında bulunmasının bir anlamı herhalde vardı; bugün 60’a yakın ülkeye bölünmüş olan İslâm coğrafyasının herbir unsurunun Türkiye’den yükselecek ‘Halifelik’ iddiasına ‘Evet’ diyeceğini sanmak safdillik olur.

Dünyada bir yerlerde ‘Hilâfet’ kurumunu ihyayı gaye edinen bir veya birden fazla örgütün varlığından ve onların ortaya çıktıkları ilk günden itibaren Türkiye’yi de etkileme çabasından söz edilebilirse de, o örgütlerin bunca çabalarına rağmen Türkiye’de herhangi bir etki halkası oluşturamadıkları da ortadadır.

Reklam

Geçmişin ‘Halifelik’ kurumuna günümüzde cevap verebilecek en yakın kuruluş, çatısı altında bütün Müslüman coğrafyayı birleştiren İslâm Konferansı Örgütü‘dür (İKÖ); ancak onun bu dönem bir Türk olan genel sekreterine ‘Halife’ gözüyle bakmak hem müthiş yanlıştır, hem de öyle bir iddianın seslendirilmesi o örgütün sonunu getirir.

Halkların daha yaygın bir dayanışma arzusuna cevap olmak üzere İKÖ’nün uluslararası ihtilâflarda taraf olacak biçimde daha fazla siyasi bir güce kavuşturulmasında herhalde yarar var, ama işte o kadar; bundan ileri bir zorlama varolan dayanışmayı da sona erdirir.

İslâm Dünyası ve onun bir parçası olan Türkiye’de yaşayan dinî hassasiyeti yüksek insanlar bu gerçeği idrak edecek kadar ‘reel politika’ bilmektedirler. Türkiye’deki kitlelerin, mavi kanlılar saltanatına son veren ‘Cumhuriyet’ kavramı ve halkın halk için halk tarafından yönetimi anlamına gelen ‘demokrasi’ sistemi ile herhangi bir kavgası yoktur.

‘Vardır’ diyenler bu halkı tanımıyorlar demektir.”

Evet, bir zamanlar, böyle yazılar yazılması gerekiyordu.
ΩΩΩΩ

Reklam

30 YORUMLAR

  1. Cumhuriyet’i yaşatma
    Türkiye inkılaplar yapmıştır. Türkiye’deki bütün inkılaplar iktidarın dayatması ile olmuştur. İnkılapların bir kısmı halk tarafından benimsenmiştir, başarılı olmuştur. Bir kısmı ise sonuç vermemiştir. Halk ilk fırsatta onu reddetmiştir. Cumhuriyette yapılan inkılaplardan saltanatın kaldırılması, hilafetin Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne devri, harf inkılabı, kıyafet inkılabı, halk tarafından benimsenmiştir. Tarikatların lağvı, medreselerin kapatılması ise halk tarafından benimsenmemiş ve direnerek halk geleneksel İslam’da kalmayı başarmıştır.
    Cumhuriyeti kutlarken aslında İstiklal Savaşı’nı kutluyoruz. Halk demokrasiyi benimsemiştir. Seçime katılma oranı çok yüksektir. Tüm barajlara rağmen Meclis’te grup kuran beş parti vardır. Askeri müdahaleler olmuş ama hiçbir zaman Meclis ortadan kaldırılmamıştır.
    Türkiye üçüncü binyıl uygarlığına doğru en önde giden bir ülkedir. Adil Düzen Türkiye’de oluşturulmaktadır. Türkiye etkili devletler arasında yer almıştır. Gülen okulları dünyada yaygınlaşmıştır.
    Üçüncü havalimanının açılması 29 Ekim’e denk getirildi. Türkiye’nin, çözmesi gereken sorunları vardır. Başta dış borçlar, sonra yap-işlet-devret modeli, faiz enflasyonu. Terör sorununu çözmüştür. Cumhuriyetin bu sorunları çözülmelidir.
    Dış borçların çözümü bellidir. Dış borcu iç borca çevirmek, Dolar borcunu mal borcuna çevirmek, borcu iştirake çevirmek, faiz yerine kredileşmeyi devreye sokmaktır. Yap-işlet-devret modeli hususunda tam çözümü ortaya koymuş bulunuyoruz.
    Bunun için:
    a) Gümrükleri kaldırma
    b)Yabancıların Türkiye’de izne tabi çalışmasına son verme
    c)Yabancı ortaklı şirketlerin devlet garantisi verilmeden gelmelerine imkan sağlama
    d)Çalışana kredi sistemi getirme
    Suretiyle Türkiye’deki girişleri çoğaltarak yap-işlet-devlet modellerinin kendi kendini korumasını sağlamadır.
    Bu hususta biraz daha düşünmemiz gerekmektedir.
    Sonuç olarak Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamak değil, yaşatmak zordayız.

  2. ******
    ……..
    Birinci meşrutiyet, ikinci meşrutiyet….
    Osmanlının sonudur bu! ne büyük ibret!
    Hep ezberinde gidiyorken müslüman,
    Tokatlandı birgün, derken Cumhuriyet!..
    Dayak atanlar hala belasını bulmadı..
    Allah’ın sopası yok diyen de pek olmadı!
    Düzeni çetindir O’nun, test eden O her an,
    Herşeyden münezzeh, Zülcelaldir bir adı!..
    İyi nasihatte bulunmuşken, o ilk Osman,
    Pusulayı epeyce şaşırdılar sonradan,
    Osmanlının akıbetiydi, Cumhuriyet!
    Yine sallanıyoruz, yıllar geçti aradan!….
    Bunaldıkça aman diledik; hep aynı aman,
    Ama yine şu zafiyet-ül sentez-ül-akl-ı-iman!
    Cumhuriyetle sallanmak da aynı akıbet!
    Çünkü yine ezberine yetişiyor Müslüman!…
    Yolsuzluğu kabullenmiş, herkes çok rahat,
    İsraf diz boyu, ama bizde değil kabahat!
    Budur ezbere Müslümanlık, değişmez huyu,
    Kafaya koymuşuz ya cenneti, gerisi teferruat!…
    …….
    *******

  3. Ben gayelerinin sadece Gösteriş, aldatma, ve oy olanlarin yaptiklarina ihtibar etmediğim için.Sadece Dünkü Hava alanı açılışınida Ocak Medya yazarı Sinan Eskicioğlunun yazisindan okudum.
    Annladığım kadarı ile kordeleyı 11. C.B.sayın Gül ile beraber kesmışler.
    Dah düne kadar Vatan haini ve terörist dedikleri hangı GÜLDÜ? Yoksa ben Türkçeyi unutmuşmuyum? Belkide unutmuşum!!!!!
    Baksaniz ya! Melih gökçek hakkında söylediklerini dahi yalniş anlamişim.
    Başkanin dediklerine okuyalım”Melih BEY ILE 1994 DEN BUTARAFA DAVA ARKADAŞIYIZ O BIZE IHANET ETMEZ……..ALAH,ALAH.
    Burdaki yorum yapan akp nin ,savunucularindan ve avukatlarından birileri bu konuda hangisi doğru oldüğunu yazarsa iyi olur.
    Ha Sahi Cumhuriyettin 95. yıli kutlamaları
    Eetkinlikleri arasında yer alan moderin TC nin Moderin hava alaninin açilişıda MODERIN ZAMANDA DONARAK ŞEHIT OLAN O ŞEHITLERIN RUHLARINDA RAHMET OKUDULARMIU?
    Adalet sadece Kaşikçi icin olmamali bizim şehitleri kım sehit ettı? Neden onlar icinde kiyameti koparmadılar?yoksa şehitler insan değilmi idi?
    Bunları bizde kimse soramiyor fakat dişarda soranlar sorulacak sorulari sruyorlar.
    Asağidaki Turkcesini kopilediğim yazi da bazi sorular sormuslar.
    ×××××××
    Af Örgütü: Kaşıkçı vakasını sahiplenen AKP kendi vatandaşlarına da adaletle muamele etsin
    Uluslararası Af Örgütü’nden yapılan açıklamada 2016’daki darbe girişiminden sonra görevlerinden ihraç edilen yüzbinden fazla kamu çalışanı hala adaletin yerini bulmasını bekliyor.
    Örgüt, hükümetin kamu çalışanlarının toplu şekilde görevden uzaklaştırılmasını haklı çıkaracak kanıtları çoğu kez ortaya koymayı başaramadığını kaydediyor.
    Amerikanınsesi.com’un haberine göre darbe girişiminden bu yana çok sayıda gazeteci ve insan hakları savunucusu da hapse atıldı, Hükümet, uluslararası baskılar üzerine OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu kurdu. Komisyon şimdiye kadar 125 bin başvuru aldı. Ancak bunların sadece üçte birinden azı işlemden geçirildi. Başvuruların onda birinden daha azı sonuçlandırıldı.
    Washington Post köşe yazarı Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’daki Suudi Arabistan Konsolosluğu’nda öldürülmesi ise tüm dikkatleri gazetecilerin hedef alınması üzerinde topladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan cinayeti kınadı ve adalet çağrısında bulundu.
    Uluslararası Af Örgütü, Suudi Arabistanlı gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’da cinayete kurban gitmesine ilişkin tam kapsamlı bir soruşturma yapılması talebinde bulunan hükümetin kendi vatandaşlarını da adaletten mahrum bırakmaması gerektiğini açıkladı.

  4. Cumhuriyete kağıt üstü geçtik. Başarılı bir değişiklik demek çok zor. İnsanımızı eğitip, doğulu Hamasi yapıdan ve suistimale açık halden kurtaramadık. Doğulu olmaya zihnen doğulu olmaya devam etti. Aydınlanmayı tavandan tabana eğitimle işlemiş olsaydık. Cemaaatlerin tarikatların cirit attığı bir ülke olmazdık. Kimse bu yapıların yüzüne bile bakmazdı. Köyden şehre göç eden insanları kontrol etmek gerekiyordu. Bunu cemaat ve tarikatler yaptı. İnsanımız bu yapıların kucağına bırakıldı.
    Sayın Fehmi Koru bey, 17-25 Aralık a kadar sizi hiç okumamıştım. Bu tarihten sonra takip etmeye başladım. Son kitabınızı “ben böyle gördüm” altını çizerek okudum. Türkiye’de hem siyasal islamcılara hem ılımlı islamcılara yakın ve köprü gibisiniz. Ülkemizin geldiği nokta büyük orta doğu projesi, yeni Türkiye ve Ilımlı islam açısından sizi takip ediyorum. Satır aralarınızda birşeyler bulmaya çalışıyorum. Yazılarınızı açık değil örtülü görüyorum. Söylemek istediklerinizi daha açık ifade etmeniz işimi kolaylaştıracaktır.

    • Sayın Epiktetos! Yazinizın noktası ve virgülüne kadar katiliyorum.
      Sayın Koruyu anlama konusuda dahıl,sadece bir nokta harıç “Yazılarınızı açık değil örtülü görüyorum. (Söylemek istediklerinizi daha açık ifade etmeniz)
      işimi kolaylaştıracaktır.
      Bence ışınızı kolaylaştirmaz, SADECE F Korunun YAZILARINI OKUYAMASSINIZ….
      ÇÜNKÜ ODA GAZETICELERIN YAZILARINI ATOM BOMBASI OLARAK KABUL EDEN DÜNYANIN #1 Ülkesi T.C. (Allah korusun) zindanlarinin rezidinti olara yerini alır.

  5. Demokrasi halkın; halk için halka rağmen halka sopa çekmesidir! diyordu oskar wilde. Demokrasi amaç değil araçtır. Barbarlık ya da sosyalizm: ikisinin ortasında demokrasi diye bir istasyon olamaz!

  6. sözcü gazetesinden murat muratoğlu da ülkeyi batırmak için veya nemalanmak için yaptırılan havalanı ile ilgili yazmış. bu konunun üstünün örtülmemesi lazım. kimler nemalandı da bu havalanı yaptırıldı ortaya çıkması lazım. resmen ülkeyi batırmaya yönelik havalanı.

    • Hamza bey sabah, havaalanı batarsa sahibi düşünsün! Kullanmazsın olur biter orayı…

  7. bence hala gerekiyor. ki siz bu yazıyı tekrar etmek durumunda kalmışsınız. fikri temelleri bir kaç slogandan ibare olan ve maalesef toplumumuzun neredeyse yakınına yakın bu insanlar kendilerini geliştirmedikçe de korkarim bu yazılardan daha çok yazarsınız. Biz de dua ederiz bu insanlar aydınlansın diye

    • E tabii, keşke hepimiz doktora neyim yapıp şöyle chp ye oy verecek seviyede bi eğitim alabilsekdik ne güzel olurdu! Makarnayı (nefret ederim makarnadan) kömürü yeyip yeyip gidip havaalanı, iha, siha falan yapıp duruyoruz işte:) cahillik başa bela kardeeeş…

  8. kitle iletişim araçlarının bulunmadığı, sosyal medyanın hiç olmadığı bir dönemde, sadece Osmanlının değil dünyanın pek çok yerinde insanların imparatorluklarla yönetildiği bir zamanda cumhuriyet getirildi, hem de ne olduğu anlatılmadan, tam açıklanmadan devrimlerle üstelik herbirinin üzerinde uzun uzun tartışılması gereken ali kıran baş kesen devrimlerle getirildi. insanların sadece yüzyıllardır alışageldiği yönetimleri değiştirilmedi, yüzyıllardır kullandığı harfleri, yüzyıllardır giydikleri kıyafetleri, yüzyıllardır başka türlüsünü bilmedikleri yaşama biçimleri de değiştirildi. yüzyıllardır inanageldikleri inançları da değiştirildi ve bunların hemen olması derhal değiştirilmesi istendi, hemen sarığını fesini çıkarmayanın ise hemen kafası çıkarıldı(kesildi) o dönemde hacı hoca adına kim varsa temizlendi. cumhuriyet anlatılmadı, açıklanmadı, özümsetilmedi, cumhuriyet başa getirildi. toplumlara bir şey vermeden önce onları hazırlamak gerekir. bu yapılmadı. daha düne kadar insanların başörtüsüyle okumasına çalışmasına izin verilmedi. bu travmaları yok mu sayacağız ki hala bunun sonuçlarını yaşıyoruz. fetölerin, oktarların altında bu travma yok mu??? siyasetin ana omurgası hala bu travmaların üzerinden yürümüyor mu???
    cumhuriyet, demokrasi harika kavramlardır, iyidirler, hoşturlar lakin gerçek hayattaki karşılıklarına da bakmak lazım, bu kavramlara fehmi beyin dünkü yazısının ışığı altında bakarsak hem ülkemizde hem dünyada geldiği yer itibarıyla tartışmamız gerekmez mi??? bu kadar iyiler hoşlar öyleyse tüm dünyada neden yaşayamıyorlar, neden ölüyorlar???
    fikir ve ifade özgürlüğünü savunmak kolay ve ucuzdur ancak başkasını anlamaya çalışmayı geçtim ama düşüncesine saygı göstermek zordur ve meşakkatlidir. kolay ve ucuzun müşterisi çok, zor ve meşakkatlinin alıcısı yoktur. yaşadığımız kutuplaşma hoşgörü yoksunluğudur ve her kesimde bolca mevcuttur…
    hilafet müstakil bir konu.
    politik açıdan değinecek olursak
    seküler devlet yapısına gidilmesi sonucu hilafet 3 Mart 1924 ilga edilmiştir. kanun “Halife hal’edilmiştir. Hilafet, hükümet ve Cumhuriyet mana ve mefhumunda esasen mündemiç olduğundan Hilafet makamı mülgadır” diye zapta geçirilmiştir. murat bardakçı dan alıntılarsak zapta geçiren zabıt katibi Ahmet Vehbi efendi imiş. biz kendisini daha çok Vehbi koç adıyla biliyoruz.. ‘Hiláfetin Kaldırılması ve Osmanlı Hanedanı’nın Türkiye Sınırları Dışına Çıkartılması Hakkında Kanun’ sözleri yazılmış, hemen o gece uygulanmış, ve Halife Abdülmecid Efendi sınırdışı edilmiş…hilafet kaldırıldı mı, saklandı mı ne oldu bilinmez…islam dünyasının hali malum. zamanın ruhu ihtiyaçları belirler. İslam’da bir şeyin meşruiyeti veya hukuki olması dört kaynağa dayandırılır. Kur’an, Sünnet, alimlerin bir fikir etrafında birleşmesi olan İcma ve bir hukuk usulü olan Kıyas.
    1958’de Rahmetli Adnan Menderes, eğer isterseniz hilafeti de getirebiliriz demiş miydi? 27 Mayıs’a giden darbede en büyük etkenlerden biri de Rahmetli Menderes’in bu açıklaması olduğu söylenir… bu darbenin arka planını düşünürsek hilafetin uluorta konuşulmaması gerektiğini öğrenmiş olmamız gerekmez mi???

    • Dün Fehmi bey ” Cumhuriyet birden gelmedi, asırlar süren hazırlık sonunda geldi ve herkez bunu kolayca kabullendi” dedi sizde bugün Cumhuriyetin ilanından sonra yaşananları dile getirdiniz.
      Genç okurların kafası karışabilir.
      Çelişki gibi algılanabilecek bu durumu izah etmeyi bana birakmazsiniz herhalde diye umuyorum Didem hn.

      • Bırak da didem hanım açıklasın onlar neyse baran, hakikaten zaten herkesin kafası yeterince karışık, bi de senin hezeyanlarınla uğraşmasak diyorum…

        • Beni buraya sen çağırdın H.Gsyret, görüyorum ki en çok rahatsız olanda sensin.
          Aranızda ortaokul diplomalı tek cahil olarak( ki hayatta alabildiğim tek diplomadir) benim izahat yapmamı beklemez zaten Didem hocam.
          Ben anlarsam herkez anlar düşüncesiyle kafa karıştıran meseleleri anlamaya çalışıyorum.
          Parazit yapmada şu kafa karişikliğimi gidererek bir işe yara. Öyle mikser gibi dolaşiyorsun ortalıklarda.
          Mahallede bir ölünün 7 sinde okunan Mevlide katılan ve “merhum vesilesiyle ibadetimizi de yapmış olduk Allah kabul etsin yarabbiiimm 42 sinede gelirik demi gıı” diyen teyzenin İslam anlayışı ile ” Anıtkabir’e ziyarete giderek cumhuriyet çocukları olarak Atamızı ziyaret ettik cumhutiyetimizi de kutladık bir dahaki sene gene kutlayacagiz tabii” diyen teyzenin cumhuriyet anlayışı arasındaki farkı anlamakta zorlandim kafam gene karıştı.

          • bilmemek esas cehalet değildir, bilmeyen de esas cahil olmaz. öğrenmeye/anlamaya karşı direnç gösteren kimse gerçekte cahil denmeyi hak eder.
            siyaset benim de çok yetkin olduğum bir alan değil. burası bir yorum köşesi ve ben düşüncelerimi yazıyorum. gazetecilerin kendilerine açtıkları mecraların kıymetli olduğunu ve desteklemek gerektiğini düşünüyorum.her ne kadar fehmi beyle bazı konularda hem fikir olmasam da kendisi yazın dünyamızın son derece kıymetli bir üyesidir. üstelik babamla yaşıt olduğundan onun bilgi birikiminden, tecrübelerinden, eğitiminden yararlanmak hepimiz için geçerlidir…

      • anlamaya çalışmakta büyük bir incelik.
        çelişki gibi algılanabilecek durumlar, kavramlarla bu kavramların gerçek hayattaki karşılıkları arasında olan uçurumdan kaynaklanıyor bana sorarsan. kavramlar aramızda iletişim vasıtalarıdır, araçtırlar. bıçak ya da silah gibi. ve bu araçların kimin elinde olduğu önemli, tıpkı bıçağın bir kasabın ya da katilin elinde olmasının önemli olması, pratikteki büyük bir fark yaratması gibi…
        asırlar süren hazırlık sonunda gelen cumhuriyetin balyoz gibi inen devrimler aracılığıyla nasıl geldiğini göz önüne alırsak ve hala tartıştığımız gerçeğine bakarsak ve ideolojik sonuçlarının ne kadar büyük can ve mal kaybına ve ne çok enerjimize mal olduğunu anlarsak ben o kadar da kolay kabullenildiğini düşünmüyorum… öyleyse hala neden ve neyi tartışıyoruz.
        elbette hiç birimiz cumhuriyet ve demokrasiye karşı değiliz, iyi ve güzel kavramlar nasıl tartışma konusu olabilir ya da nasıl kabullenme zorluğu doğurabilir??? sonuçta ne anladığımız da ve nasıl uyguladığımız da sorun var. üstelik dünkü yazısına bakarsak bu sorun sadece bizde de değil….
        ilhamla bu iş olmayacağına göre dünümüzü araştırmalı ve öğrenmeliyiz, önyargısız. çünkü bilmiyoruz. bu bugünü anlamak için önemli. bugün yaşadığımız sorunlar dünden bakiyelerimiz. anlamak önemli aynı bakiyeleri yarına taşımamak için. toplumsal barış herkesin yaptıklarıyla yüzleşmesiyle ve herkesin birbirini affetmesiyle olabilir…gerçekleri örterek kavramlar üzerinden anlaşmanın mümkün olmadığını görmemiz gerekir değil mi???

        • Beni cevapsız bırakmadığınız için teşekkür ederim Didem hocam.
          Ben cumhuriyet kavramı üzerinde sizin gibi çok değerli yorumcular konuşsunlar bende okuyayım istedim.
          Cumhuriyet, Demokrasi gibi değerleri ancak konuşarak bir yaşama kültürü haline dönüştürebilecegimize inanıyorum. Bu değerleri herkezin okuyarak öğrenmesini bekliyemeyiz.
          Ayrıca okumak öğrenmek baska, öğrendiklerimizi hayata geçirmek uygulamak, bir kültür haline getirmek bambaşka.
          Cumhuriyet kavramının ifade ettiği mana itibariyle sanki onun kendine has ilkeleri yokmuş gibi ilkeler icad edilip insanların önüne işte bu ilkeler cumhuriyet ilkeleridir diye dayatilmasi, cumhuriyeti ilan edenlerin de cumhuriyetin manasına nekadar nüfuz edebildiklerini ortaya koyuyor.
          Heyhat aradan geçen 95 yıla rağmen
          Her sene olmak üzere 95 defa bayramı kutlanan Cumhuriyet’ten günümüz idarecilerinin de ne kadar anladığı ortada.
          Bu anlayamamazliktan gelen acı, keder günümüzde de cumhuriyet döneminden farksız.
          Anlamak çok mu zor diye alabildiğine bağırmak geliyor içimden.

    • Zaten islam ülkeleri sırada bekliyor. Türkiye halifeliği getirse de biz de tabi olsak diye. Vah vah. Suud krallarına ne diyorlar. Halife.
      Sultan Reşat birinci cihan harbinde halife olarak müslümanları savaşa çağırdı. Ne oldu. Kimse gelmedi. İngiliz kolonilerindeki müslümanlar Türklere karşı savaşmaya geldiler. Mekkeli Şerif Hüseyin “Türkler kafir oldu onlarla savaşmak farzdır” diye fetva çıkardı. Anlayacağın bildiğin gibi değildir. Hemde yüz seneden fazladır öyle değildir.

      • Yanlış anlaşılmasın, Akıl-İman Sentezi zafiyetinden mustarip olanlar sadece Osmanlı’nın son zamanları, veya T.C. hazırcıları değildi, aynı zamanda Arap Müslümanları da bu duruma ortaktı. Zaten onlar, “ilahi kürkçü dükkanı”nda daha büyük sıkıntı çekecekler, büyük ihtimal. Ne yazık ki dayanamamışız. İngilizlere karşı elde ettiğimiz bir zaferde Osmanlıya karşı sanırım savaş uçakları da denenmiş. Ama, yakıt ikmali sorunundan bize o savaşta pek etkili olamamışlar. Ama, uçağı havada göre göre “İstikbal göklerdedir” demişiz yine de. Son bir gayretle Musul (tabi demesi kolay da) terkedilmeseydi ya! Alel acele devrim planları akılları belki de başlarından aldı. İstikbal göklerdeyse göğe nasıl çıkacaktık ki? Neyse olan olmuş, vakit çok geç! Bundan sonra Müslüman çoğunluk akıl-iman senteziyle atılım yaparsa dünyada yine önemli bir rolümüz olabilir. Hem de bütün dünyanın hayrına olacak şekilde, evvel Allah! Bu arada, “tüfek icat oldu, mertlik bozuldu ama” tarihte ilk kez bir savaş uçağını tüfekle vurup indiren de bizimkiler olmuş! Seyit Onbaşının belki de dedesiydi vurup indiren!
        Suud Kralına halen Halife mi diyorlar, gerçekten bunu takan var mı? Ümmeti petro-dolarlara satan öyle halife mi olur? Bugün gerçek bir Halifeye ihtiyaç olduğuna bence şüphe yok. İslam ülkeleri arasında seçimle birine karar verilmeli. Nasıl biri, tabii ki Akıl-İman Sentezinde zinde biri; İslam ve İnsan psikoloji konularında doktoralı bir alim, birkaç dil bilen, Tevratı-İncili de bilen ve daha da önemlisi Kuran’ı çok iyi bilen (hadislerin çoğunu bilmese de olur), eşyanın tabiatına/fen bilimlerine hakim bir dalda ihtisas sahibi biri olur Halife.

  9. Bugün bütün gazeteler cumhuriyet kutlamalarını manşetlerine taşıdı.
    Benim dikkatimi çeken bir resim (yaşlı çift) birçok gazetede aynı fotoğrafla yayınlandı.
    Aklıma gelen farklı yayın organlarına sahip bu farklı (mualıf ve hükümet yanlısı)gazetelerde aynı resmin konması.
    Bir merkezden mı bu fotoğraf gönderiliyor.
    Her gazetenin foto muhabırı yok mu.?

    • ajans olabilir. fotoğrafı ajans çekti ise, ajansın abonesi olan bütün gazeteler aynı fotoğrafı kullanabilir. genellikle de butür fotoları ajanslar çeker çünkü gazetelerin işi iyi bilen muhabirleri pek yoktur.

      • Doğrudur fakat özellikle bir fotoğraf mı gönderiliyor da sadece o resim basılmak zorunda mı?
        Bana öyle geliyor ki sanki bir merkezden bir mesaj verilmek isteniyor.
        Bazıları bunu yayınlarken bazıları görmezden geliyor.
        Bana göre iktidar yanlısı iki damar medya var.
        Birinci grup iktidari fikren sevmiyor ama maddı çıkarı için desteklıyor.(eskı vesayetçıler)
        Bir kısmı zaten fikren de destekliyor maddi imkanlardan da faydalanmak hakkımız diyorlar belki.
        (Resimde yaşlı ninenin giysisi bayağı pahalı bir marka sanırım.)
        Bazan krıtık yol ayırımları bu tür basında yol ayırımı işaret fişekleri gibi manşetlere farklı yansıyor.
        Gazeteler ajanslardan gelen fotoğrafları seçerken tek fotoğraf üzerinde nasıl bu kadar mutabık kaldılar acaba?
        CUMHURİYET HER YERDE FARKLI,MONARŞİLER DE ÖYLE KELİMELER AYNI UYGULAMALAR FARKLI.
        SÖZDE DEĞİL ,ÖZDE CUMHURİYET BAŞKA BAŞKADIR.
        HUKUK VE ADALET NE KADAR HAKİM İSE O KADAR CUMHURİYET VARDIR.
        GERİSİ KELİMENİN LAFZINA SIĞINIP HER TÜRLÜ YÖNETİM ŞEKLİ UYGULAMAKTIR.
        DÜNYADA CUMHURİYET DEYİP YÖNETİLEN ÜLKE SAYISI KADAR ÇEŞİTTE CUMHURİYET ŞEKLİ BULUNMAKTADIR.
        SAYMAYA GEREK YOK.
        BİZİM Kİ ACABA HANGİ GRUBA GİRİYOR O NADA SİZ KARAR VERİN.

        • sayın avam! 2 tane çok yaşlı insanın anıtkabir ziyareti, bu konu ile ilgili kullanılabilecek tek fotoğraftır diyebilirim gazetecilik açısından. onun için de herkes o fotoğrafı kullanır normal olarak. zaten muhabirler de rastgele herşeyi çekmez, haber değeri olabilecek görüntüler almaya çalışırlar. özellikle anadolu ajansının oldukça iyi muhabirleri vardı(r) haber konusunda. “r”yi ayırdım çünkü şu an durum eskisi kadar iyi olmayabilir. hani baytardan muhabir yapmış olabilirler.

        • Altan biraderlerin dediği gibi 2.cumhuriyet olabilir mi bizim ki ey avam? Ya da 4’üncüsü mü?

      • Hamza bey, avamı bilgilendirmeniz doğru. Şimdi de ama o ihtiyar çifti oraya belli bi merkezden mi göndermişler diye konuyu irdelemeye devam edelim:) merkezmiş…

    • Havuz-mavuz, haberlerin tek elden servis edilmesi, özgün çalışan ajansların in tekelleşmesi, perspektif dışına çıkamayan habercilik, cumhuriyet-oligarşi…..

        • Çok iyi anladigimi iddia edemesem de, Senin mericin sularında boğulan bebeğin şehadetinden anlamadığın kadar değil ……
          Fena halde okuma zevkimi bozduğunu belirtmeliyim H.Gayret

      • Cumhuriyet-birey
        Cumhuriyet-toplum
        Cumhutuyet-bilim
        Cumhuriyet-inkılap
        Cumhutiyet-azinlik, çoğunluk
        Cumhuriyet-idroliji
        cumhutiyet-hukuk
        Cumhuriyet-ilkeler
        Cumhuriyet-hakim(egemen) görüş
        Cumhuriyet-………………………… ..
        Benim sorum, cumhuriyetin karşısına ilave edebileceğimiz daha bir çok konuyu cumhuruyet e mi uyarliyacagiz yoksa cumhuriyeti bu konularami uyarliyacagiz?

        • Cumhuriyet/kitap’ı atlamışsın baransu? Halbuki en güzel parçası odur cumhuriyetin:)

Yoruma kapalı.