Bugün Pazar.. “Helal olsun” dediğim haberler var bugün gündemimde…

34
Cumhurbaşkanı Erdoğan Amerikalı Türklere hitap ediyor..
Reklam

Bugün birbiriyle fazla ilintili olmayan iki konuyu sizlerle paylaşacağım.

İlki, siyasi bir konu.

Türkiye Donald Trump-sonrası bozuk gideceğine inanılan ABD ile ilişkilerini yeni bir raya oturtmak için gayret içerisinde. En son, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da, dün ABD’de yaşayan Türklerin bir etkinliğine videoyla katılarak şunları söyledi:

“Türkiye olarak, Amerika ile ortak menfaatlerimizin görüş ayrılıklarımızdan çok daha fazla olduğu inancındayız. Bu anlayışla uzun vadeli bir perspektifle, kazan-kazan temelinde yeni Amerikan yönetimiyle işbirliğimizi daha da güçlendirmek istiyoruz. Türkiye, iki ülke arasındaki müttefiklik ve stratejik ortaklık ilişkisine yaraşır şekilde üzerine düşeni yapmayı sürdürecektir.”

Kararlılık belirten sözler bunlar.

Ülkemizin çıkarlarını ABD yönetimi nezdinde korumakla görevli lobi şirketlerine bir yenisi daha eklendi. Arnold & Porter adlı şirket ABD Kongresi tarafından alınan ambargo kararının yanlış ve zararlı olduğunu anlatıp F-35 jetlerinin Türkiye’ye teslimi gerektiğini kabul ettirmeye çalışacak.

Bunun için şirkete altı ay için 750 bin dolar ödenecek.

Helal olsun, tabii görevini başarıyla tamamlayabilirse…

Reklam

F-35 jetlerinin üretim ortağı Türkiye. Hem alacağı jetler için para ödedi ülkemiz, hem de uçakların önemli parçalarını Türk firmaları üretiyordu. Ambargo ile sadece jetlerin teslimi engellenmiyor, uçaklarda kullanılan parçaların Türkiye’den alınması da yasaklanıyor.

Arab News gazetesinde firmalarımızın ürettiği parçalara konulan ambargo yüzünden Türkiye’nin kaybının 12 milyar doları bulduğu bilgisini okudum.

Jetler için de 1.25 milyar dolar ödenmiş Amerikalı şirkete; bu ayrıntıyı da Yıldıray Oğur’un Karar’daki köşesinde okudum.

Oğur yazısında Arnold & Porter lobicilik şirketiyle anlaşıldığı şu sıralarda ABD’de bir başka lobinin de Türkiye karşıtı çalışmalarını hızlandırdığını ele almış. Önümüzdeki günlerde nelerle karşılaşılacağının ipuçlarını taşıyan önemli bir yazı bu.

[Bir ara bilgi: Önceki gün (17 Şubat) Yunanistan’da çıkan Kathimerini gazetesinin İngilizce nüshasında başyazar Alexis Papachelas, Türkiye’nin ülkesi karşısındaki en önemli uluslararası gücünü kaybettiğini vurguluyordu. ABD’deki İsrail Lobisi artık Türkiye’nin değil Yunanistan’ın yanındaymış…]

Fransızların pop-filozofu Bernard-Henry Levy’nin fikir babalığını, milyarder Thomas Kaplan’ın ise finansörlüğünü üstlendiği girişim Covington & Burling adlı lobi şirketiyle anlaşmış. 

İsimlere bakınca Papachelas’ın haklı olduğu anlaşılıyor; Lobi Türkiye’nin karşısında galiba…

Sizin anlayacağınız, bizim Arnold & Porter ile onların Covington & Burling lobi şirketleri, birinin yapmaya çalıştığını diğeri bozmaya uğraşarak, sırtımızdan para kazanacaklar.

Reklam

Ben buna da “Helal olsun” derim.

Siz yine de Yıldıray Oğur’un yazısını dikkatle okuyun.

Bilim hırsızı ile şiir hırsızı

İkinci konu bilim ve edebiyat alanıyla ilgili.

Adamın birinin daha önce yayımladığı makalenin büyük bölümünü kopyalayarak kendisinin ürünüymüş gibi kitabında kullandığını, bir öğrencisinin uyarısı üzerine farketmiş bir akademisyen… Başka bilim insanlarının yayınlarının da aynı adamın adıyla farklı kitaplarda aynen kopyalandığını görünce, akademisyen, konuyu kamuoyuyla paylaştı…

Meğer adamın hemen hr konuda 100’e yakın kitabı varmış ve anlaşılan hepsinde de başka insanların zihin emeklerine miri malı muamelesi yapmış…

Ne güzel değil mi?

Daha güzeli, hırsızlığı yakalanınca adamın yaptığı açıklama.

“Vicdanen rahatım. Emeğe saygısızlık olmasın diye noktasını virgülünü dahi değiştirmeden veriyorum. (..) Hangi akademisyen sıfırdan makale yazıyor, herkes birbirinden kopyalayıp almış. Hocaları kırdıysam özür dilerim.”

Kibar hırsız diye buna denir herhalde.

Bilim alanında yapılana ‘hırsızlık’ denmiyor zaten, onun adı ‘intihal’…

O yüzden adama ‘kibar intihalci’ demek gerekiyor.

Eserlerinin sayısı intihalleri daha önce fark edilmediği için 100’e dayanmış bu adama cesareti sebebiyle şapka çıkarmak gerekebilir.

Bizde bu konunun haberleştiği günlerde Ahbar’ul Yevm adlı bir Arap gazetesinde (13 Şubat) daha hoş bir intihal haberi çıktı. 

Haber şu: Mısır Yazarlar Birliği kendisine üye olmak için başvuranları bir heyete havale edip onların onayı olursa o kişileri üyeliğe kabul ediyormuş… Yazarlar Birliği’ne yayımlanmış ‘Aşk Mektupları’ adlı şiir kitabıyla başvuran birinin üyeliği heyet tarafından onaylanmış ve adama kimlik de verilmiş…

Adamın “Ben yazdım” diye heyete sunduğu ve birliğin kendisini şair sayarak üye kaydetmesine sebep olan şiir Arap aleminin en takdir edilen şairlerinden Suriyeli Nizar Kabbani’ye aitmiş…

Daha da güzeli, Nizar Kabbani’nin bilinen şiirini o alemin en popüler şarkıcılarından Kadim el-Sahir şarkı haline getirmiş ve o şarkı da dilden dile dolaşmaktaymış.

Şiir meşhur, o şiirin mısralarından oluşmuş şarkı dillerde ve ‘edebiyat uzmanı’ bilindikleri için Yazarlar Birliği tarafından görevlendirilmiş heyetin üyeleri sahte şairin kendisine ait olduğunu iddia ettiği şiirin esas sahibini bilmiyor…

Haberin altında imzası bulunan Abla el-Ruwaini, “Kimbilir kaç kişi başkalarının eserlerini kendisininmiş gibi göstererek yazarlık payesine kavuşmuştur” demekten kendisini alamamış…

Nizar Kabbani’nin pek çok şiiri Türkçeye de çevrilmiştir. Muhtemelen ‘Aşk Mektupları’ da onlar arasındadır. 

Bazı insanların cesaretlerinin boyutu beni korkutuyor.

Yalnız edebiyatta, bilim dünyasında değil, her alanda…

ΩΩΩΩ

Reklam

34 YORUMLAR

  1. Yıldıray Oğur’un yazısı’nı
    Yeni okudum.
    Orda yazılanlar son birkaç haftadır Bir çok devletin gizli servisleri’nin! Dünya ve Ümmet lideri’mizin o ülkelerdeki kepçelerinin(trolleri demiyorum çünkü dûn onları dünyaya tanitti akp kollariimişler) yaptırdıklari (haşa yolsuzluk değil) yolluluklarını hem basına hemde devlet yetkilirine rapor ettiler ve etmeyede devam ediyorlar.
    Troller deyip geçmeyın, onların cahilleri ve cahil olmayanlari var! benim yorumlari musallat olan bey efediler gibiler! Kendilerine göre güya saygįlılar. Yazara dahi hakeret ediyorlar fakat kibarlik ettiklerini zannediyorlar, bunlara bir sõzüm yok çünkü biz bizeyiz. Her ne kadar ABD, AB Israili bizle birlikte şeytalaştırsalarda idare ediyoruz.

    Peki,Yahudu lobisinin kulvar değiştirmesinin nedeni ne olabilir? Nedenlerin’den en önemlisi cahil troller.
    Ümmet liderini savunduklarını zanediyorlar. O kadar zekalilarki;
    İsım ve soy isim benzerliği olan iki Michael Rubini dahi birbirinden ayırt edemeyecek kadar çok bilmiş troller. Ortadoğu uzmani olan M.R. proğram’larını Twitter hesabından duyuruyor.
    Bu troller anında saldırıya geçiyorlar ve Yahudilere küfür ve hakaretler yağdırıyorlar.

    Yahudu zannetikleri Micheal Rubin, bu

    “Michael Rubin
    @mrubin1971
    Resident Scholar, AEI. I use twitter to distribute my writings/media. I only correspond by email.
    Washington, DC.”

    Esas,Yahudi olan Micheal M Rubinde
    İş adami basketbol takımı sahibi zengin bir Musevi,bu.

    “Michael G. Rubin is an American businessman. He is the executive chairman of Fanatics, the world’s leading provider of licensed sports merchandise;”

    Not: bize göre pkk bizim haricimizdekilere göre Komutan! Kürt kiz hakkında yazılan kitap piyasaya çıkmadan !
    1.listede yer aldi son bir kaç haftadır TV ler hep ondan bahs ediyor; genelde kadın proğram’lari ona daha fazla vmönem veriyorlar.

    AKP nin cesareti varsa hakklarında söylenen linkleri engelemesinler.
    Madem yalan! Miliyarlarca dolari lobilere vermek yerini. Engellemeyin,ve sizde karşilarına çıkıp dünyaya kendinizi anlatıp onları yalanlayın.!

  2. Aşağıda bir yorumcu “Kopya çekmek bizde gayet normal bir davranış tarzı. Öğretmenler kopyayı teşvik ediyor” demiş. Nasıl yani? Bizim lisede iken (Anadoluda bir kasaba) bir öğretmenimiz vardı. Rahmetli, iyi de öğretirdi ama kopyayı hiç affetmezdi. Kopyadan şüphelendiği kişiye biraz mühlet verirdi. Öğrencinin kopya çektiğini geri sıralarda oturan ben bile farkeder acaba ne zaman enselenecek diye merak e der gözümn ucuyla bazen seyrederdim. Öğretmen koridorda gelir geçer sonra aniden ön sıralardan birine çıkar yükselir. Direkt olarak o öğrenciye sert ve haşin bir şekilde bağırarak “Eller Yukarı”, “Kımıldarsan yakarım!” derdi. Sonra yavaşça sıradan aşağı iner öğrencinin yanına gider suç aleti kopyalarıyla olaya el koyardı. “sonra görüşeceğiz” deyip öğrenciyi sınıftan dışarı yollardı. “Eller yukarı, kımıldarsan yakarım” metodu sene başında izah ettiği ve kopya konusunda ikaz ettiği affetmeyeceği bir konuydu. Kopya çeken öğrenciyle ders programı dışında ilgilenir. Konuları öğrenmesine yardımcı olurdu. Öğrencilere bazı konuları birlikte çalışarak birbirlerine öğretmelerini de teşvik ederdi. Ekip çalışması alışkanlığı bu şekilde arkadaşlık bağlarının kuvvetlenmesine de yardımcı olurdu. Allah rahmet eylesin. İyi öğreten öğretmen kopyaya kesinlikle müsade etmez. Bariz riyakarlık ve haksızlık!

    Kopya işi iyi öğretemeyen öğretmenlerin de sorumluluğu olan bir konudur. Öğrenci, ders konularını anlayamıyorsa zorlanır. Öğrenebilmeyi imkansız buluyorsa kopya çekme riskine de katlanabilir. “Haksızlık, Riyakarlık” DiNi şuurda olan birinin tenezzül edeceği sapık haller değildir. Dolayısıyla, kopya, intihal işlerinin çokluğu konusu ülkede DiNi şuurun kalitesini, bunun yanısıra dini öğretenlerin kalitesini de gösteren bir konudur. Yani, bu konudaki sorumluluklar önemli ölçüde öğretenindir. Öğreci kalitesi öğretmen (öğretim metodu vs) kalitesiyle orantılıdır.

    Şimdi, ayrıca sormak lazım, başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk Paşamız Batı’yı kopya konusunda önemli bir rol oynadı mı, oynamadı mı? Cevap vermek isteyen parmağını kaldırsın!

    • Amca Bey, elbette senin liseye gittiğin 1950-1960’larda öğretmenler daha kaliteliydi şimdikine göre. Maalesef yıllar içinde eğitim iyice curcuna oldu. Eğitimden anlamayan bir sürü iktidar ve darbeciler eğitimi sürekli yapbozlarla bir acayip sisteme dönüştürdüler. Şimdi okula gitmeye de gerek yok, sınav geçmeye de gerek (belki kopyaya da gerek yok), diplomaları zamanı gelince tıkır tıkır veriyorlar (artık diploma da yok, e-devletten bakıyorsunuz). O yüzden benim zamanımda böyleydi diye söylenmeye gerek yok. Türkiye’de çocuklar okuyormuş gibi yapıyor, öğretmenler de eğitiyormuş gibi yapıyor. Bir tiyatrodur devam edip gidiyor.

      Haberin yoktur belki, artık dersaneler yok mesela, ama onun yerine serbest lise diye bir şey uydurdular, dersaneden hallice. Hiç aratmıyor inan. Gerçi sen dersane ne ondan da haberin yoktur. Neyse okul gibi bir şey işte. Yorma kafanı amca beyciğim.

      • Ender efendi, sende iyi de müneccimlik varmış; işkembeden atmaya gelince iyi atıyon. Tozu dumana katmışsın. Ayrıca, bizim zamanımızda böyleydi dediğimi de kendi işine geldiği gibi anlamışsın. Konuyu keyfine göre saptırıp dallandırmasan olmuyor mu?

        Konu, Fehmi Beyin de üzerinde durduğu “kopya çekme, intihal” konusu. Dersane varmıymış yok muymuş şuymuş ta buymuş, hikaye anlatma!… Yalan yok, lisedeyken dersaneye verecek paramız yoktu. Halkın gelir seviyesine uygun dersane olsun, dersaneye ihtiyacı olan gider. Kaliteli eğitime katkı sağlayacak ne olursa alkışlarım. Altı sene önce kadar çocuklarımdan birini takviyeli öğrensin diye dersaneye yolladım (öğretmeniyle konuştuğumda iyi intiba vermediği için). Dediklerine göre “the cemaat”in dersanelerinden biriymiş, sonradan öğrendik. Peki faydasını gördük mü? Hayır! Ondan sonradır ki kolları sıvayıp bu işi bizzat yüklendim. Internetten te faydalanarak bir süre uğraştıktan sonra kafa karışıklığı ortadan kalktı iş düzeldi. Şu anda Üniversiteyi gayet iyi götürüyor. Yorumumda öğrenciler bu dönemde gayet iyi diyen mi oldu? Üslubuna dikkat et.

  3. Güzel bir pazar yazısı… Teşekkürler sayın Koru….
    Bir de her yazıyı Türkiye ve hükümet aleyhtarlıgına alet eden yorumcular başka mevzu. (Ahlak ve nezaket kuralları içinde eleştirenleri istisna tutuyorum..) Ama diğer bilinen yorumcular( bir pkk-hdp sözcüsünün sözünü veya dış basın hollanda vs. Sözlerini Türk hükümet veya kurumların sözlerinden veya beyanatlarından daha muteber sayan) bilsinlerki kendilerini itibarsizlastiriyorlar…

    • bu eleştirinizin ahlak kısmına katılıyorum, ben de buna dikkat edeceğim İNŞALLAH.

      ama burada kimsenin Türkiye aleytarlığı yaptığını sanmıyorum. hele de dünyanın terör örgütü olarak tanıdığı bir yapıya mensup kimselerin açıklamalarını hükümet adına konuşanların üstünde görmek ve göstermek asla kabul edilecek bir şey değil, bu platformda öyle göstermeye çalışan da kimse yok zaten.
      doğru bir haberi paylaşmanın ne sakıncası var.

      lakin öyle açıklamalar oluyor ki bir birini teyit eder mahiyette. örnek mi Gara operasyonu sonrası yapılan açıklamalar…detaylı takip edenler bunu farketmişlerdir her halde..neyse ben iyisimi susayım.

    • Ahlakli beyefendi! Sizin işiniz Zalimlere yardim etmek.
      Biz ahlaksızlar ise onların yalan iftira ve hırsızlıklarını teşhir etmek.
      Bakınız sizin gibi ahlakliları korumak için!
      2009 yılında İzmir Aliağa’da bir okulun önüne bırakılan bombayı imha etmeye hazırlanırken bombanın infilak etmesi sonucu iki gözünü, sağ elini ve sol elinin işaret parmağını kaybeden gazi polis memuru Bilal Konakçı’ya Bylock kullandığı iddiasıyla verilen 7 yıl 6 ay hapis cezasının Yargıtay tarafından onanmasının ardından cezaevine gönderilmiş.

      ‘‘VİCDANINIZ RAHAT MI?’’ “AHLAKLI BEY.”

      • Size Ahlaksız hanım! Diye hitap etmiyorum… ( kendini ifadenizle… ) bahsettiğiniz mevzu ile benim ifadelerim aynı terazide değil… hukukta eğer yapılmış ise yanlışlar umarım düzelir… ama unutmayın ki hukuksuzluklarin başlaması her kurumda kendi yapilandirmasini oluşturmaya çalışan ( ve bu yapilandirmayi oluştururken her şeyi mübah gören odaklarin şu andaki yapılan her türlü hukuksuzlukta payı ve hissesi var..Adil olan Allah umarım Ülkemiz de de adaletin tesisi için bizlere yardım eder…
        Benim siyasi düşüncemi bile bilmeden yargiliyorsunuz… daha söyleyecek çok şey var ama bu ön yargilarinizla anlatabilecegimi tahmin etmiyorum…

  4. https://yenikapihaber.com/ak-parti-amerika-genclik-kollari-secime-hazir-73264h.htm

    Isteyen yukardaki linke girip resimlere ve faliyetleri okuyup görebilir.
    Twitter Trumpa uyguladığı ambargoyu bunlarda uygulamış.

    Şimdi!Türkiyenin paraları kimlere gittiği ve nasıl gittğini belki daha iyi anlayabilirsiniz.
    Parti, vakıf, tv vb vb diyerek milletin ansını ağlattılar.
    Hani ABD erdoğanı istemiyor ve Türkiyeyi karıştıriyor.

    Nedense bu yönetim kurulun’dakilerin hiç birisinin õz gećmiş yazmiyor…????

    Lobi mobi değil gayeleri ABD ye yatırım yapmak.
    Türkiyenin bütün sit alanları yıkılarak 4 çocuk ve erdoğana Beşli villalar yapıldı.

    “AHMET BEY! SIZ HANGI VATANI SAVUNUYORSUNUZ?” Benim vatanımı yok edenleri savunmaya devam edin bakalım. Bütün pislikleriniz Dünyayi kokutu.
    O vatan sizin değil Bizim vatanımız! Bakın biz oraya yatırım yaparken siz dişariya yatırım yapiyorsunuz.

  5. TASC TV ve ekibi Erdoğanın Amerikdaki Havuz ve trol ekibi.
    Fazla değil 5 dakıkalık araştırmada bütün foyaları ortaya çıktı.
    ×××××××
    AK Parti Amerika Gençlik Kolları seçime hazır
    Yurt içinde olduğu gibi yurt dışında da seçim hazırlıkları tüm hızıyla sürüyor. AK Parti Amerika SKM Başkanı Levent Ali Yıldız ve AK Parti Amerika Gençlik Kolları Başkanı ?İsrafil Demir ?yapılan çalışmalar hakkında bilgi verdiler.

    15 Mayıs 2018 Salı 10:30
    AK Parti Amerika SKM Başkanı Levent Ali Yıldız ve AK Parti Amerika Gençlik Kolları Başkanı İsrafil Demir 24 Haziran’da yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili olarak ABD’de yapılan çalışmaları anlattılar.

    AK Parti Amerika SKM Başkanı Levent Ali Yıldız’ın açıklaması:

    AK Parti Amerika Seçim Koordinasyon Merkezi olarak, Amerika Birleşik Devletlerinde oy kullanılacak olan 7 dış temsilciligimizin tamamında sandık saklama ve ulaştırma görevlilerimizi, sandık kurulu üyelerimizi ve sandık müşahitlerimizi tespit edip gerekli isimleri YSK’nın belirlemiş olduğu takvim çerçevesinde görevlendirdik.
    Ayrıca Amerikanın yaklaşık 20 farklı eyalet ve şehrinde oluşturduğumuz şube SKM’ler ile yaklaşık 500 kişilik organize ve canlı bir yapı ile seçimlere hazırlanıyoruz.

    7-19 Haziran tarihlerinde oy kullanacak Türk Amerikan toplumunun tercihlerini bu sefer istikrarın DEVAM’ından yana kullanacağını ümid ediyor seçimin insanlığa, bölgemize ve Türk Amerikan toplumuna hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

    Demir’in yaptığı açıklama şu şekilde:

    Kuruluşundan bu yana ak sevdayla süren gönül bağım AK Parti Amerika Seçim Koordinasyon merkezi gençlik kolları başkanlığıyla kağıt üzerine de geçmiştir. AK Parti Amerika seçim çalışmalarımız bütün gayretiyle devam etmekte, tüm birimlerimiz azim ve sevk ile çalışmaktadır. Başkanımız Levent Ali Yıldız ve tüm teşkilat birimlerimizle 9-17 Haziran oy kullanma tarihine kadar tamamlanacak görevlerimize kanalize olduk. Allah yar ve yardımcımız olsun diyor seçim sonuçlarının ülkemize hayırlar getirmesini diliyorum.

    İsrafil Demir

    AK Parti Amerika Gençlik Kolları Başkanı
    ×××××××

  6. Sıra ABDye geldi! Neyin sırası olduğunu merakmi ettiniz? Cevap! Karadeniz imparatorluğu kurma sırası….
    Başkani ve üyeleri kimler ve nereliler!
    Başkanı giresonlu. Diğerlerinide
    Araştırır yazarım fakat şu an vaktim yok, sabah namazı vakti girdi.
    Zaten 6 tanesi ayni aileden olduğu altızlar gibi birbirlerine benzemelerinden belli
    Aşağıdaki yazi
    TASC sitesinden kopilendi
    ××××××
    Türk-Amerikan Ulusal Yönlendirme Komitesi yeni Yönetim Kurulu Üyesi olarak Hüseyin Bayram açıklandı.

    “New Jersey eyaletinde restoranları olan iş adamı Bayram aynı zamanda New Jersey eyaletine bağlı Paterson şehrinin ilk resmî Kültür Elçisi olarak geçtiğimiz aylarda plaketini Paterson şehrinin belediye başkanı Andre Sayegh tarafından almıştı.”

    !?Giresun’un Espiye ilçesinde dünyaya gelen Bayram, Toros restoranlarının sahibi.?!

    TASC’tan yapılan açıklamaya göre yeni temsilciler:

    İsrafil Demir: Kuzeydoğu Bölge Başkanı
    Murat Bayçora: Paterson Temsilcisi
    Nevzat Tuncel: Brooklyn-Queens Temsilcisi
    Erol Akyürek: Long Island Temsilcisi
    Cahit Özbay: Burlington Temsilcisi
    Sebahattin Aydın: Vineland Temsilcisi
    Halil Bayram: Hackettstown Temsilcisi

    Categories: TÜRK TOPLUMU
    Tags: hüseyin bayramİsrafil DemirTASCTemsilciTürk – Amerikan Yönlendirme KomitesiYönetim kurulu üyesi
    Related Content”
    ×××××××

  7. Türk-Amerikan Ulusal Yönlendirme Komitesi yeni Yönetim Kurulu Üyesi olarak Hüseyin Bayram açıklandı.

    New Jersey eyaletinde restoranları olan iş adamı Bayram aynı zamanda New Jersey eyaletine bağlı Paterson şehrinin ilk resmî Kültür Elçisi olarak geçtiğimiz aylarda plaketini Paterson şehrinin belediye başkanı Andre Sayegh tarafından almıştı.

    Giresun’un Espiye ilçesinde dünyaya gelen Bayram, Toros restoranlarının sahibi.

    TASC’tan yapılan açıklamaya göre yeni temsilciler:

    İsrafil Demir: Kuzeydoğu Bölge Başkanı
    Murat Bayçora: Paterson Temsilcisi
    Nevzat Tuncel: Brooklyn-Queens Temsilcisi
    Erol Akyürek: Long Island Temsilcisi
    Cahit Özbay: Burlington Temsilcisi
    Sebahattin Aydın: Vineland Temsilcisi
    Halil Bayram: Hackettstown Temsilcisi

    Categories: TÜRK TOPLUMU
    Tags: hüseyin bayramİsrafil DemirTASCTemsilciTürk – Amerikan Yönlendirme KomitesiYönetim kurulu üyesi
    Related Content

    Washington bölgesinden Murat Siyam trafik kazası sonucu yaşamını yitirdi
    YAZAN FORUM USA 16 ŞUBAT 2021

  8. Başkasının yazıp hazırladığı metinleri, kendi doğaçlama hitabeti gibi okumak ne oluyor?
    Geçenlerde hatta dil konusunda, başka birine 4 yıl önce okuttukları bir metni noktası-virgülune dokunmadan aynen okutmuşlar.
    Pekala, metin yazarların önceki metni yeni gibi sunmalarının adı nedir?

  9. İntihal ile ne sağlıyor?
    Haksız bir itibar.Bazen de makam.
    Daha kestirme bir yolu var: Sahte diploma.

    • hava atmak için bir kova suyla arabayı yıkıyorum bak dedim, 10-15 yaşında bir tanıdık çocuğa.
      o da bana: ohoo bizim orda bir kova suyla otobos yıkıyorlar demez mi!
      elimdeki süpürge sapıyla yolun sonuna kadar kovaladım eşek sıpasını ::))
      ben yaptığım hatayı anladım. çocuğa hava atmaya kalkmak ne ucuz bir numaraymış meğer.
      Çocuklar için kötü bir tanımlama, ”bişey olmaz” o çocuk vesair laflar edenler,
      Kadınların iffetini sorgulamaya kalkanlar, ”sende zamanında sesini çıkarsaydıınn” diyenler,
      Hamile kadına toplutaşıma araçlarında ”yer vermeyenler,”
      Yaya geçidinden geçen hamile, yaşlı veya çocuk arabasıyla karşıya geçmeye çalışanların üzerine ”arabayı sürenler,”
      Yüce Tanrım bir defada bunları sınamak için ayağına bir taş değdirse,
      hemen karşısına ışıklı tabelada şöyle bir yazı çıksa:bir küçücük taştan bişey olmaz..
      yada ayak acısı dediğin nedir ki, zamanla unutursun..
      son yıllarda şu hikayeyi bu yaşlı adamlar nerden uydurmuşlarda anlatıp duru.. derdim:
      ben sana büyük bir yere gelemezsin demedim oğul..
      (adam gibi adamlarmış meğer).

  10. Sayın Koru ,
    Şahsen Allah in iki tür insan yarattığını düşünürüm. Biri üretici , diğeri satıcı. Satıcılar olmasaydı üreticilerinin ürettiklerinin kimse farkında olmayacaktı. Çin den kağıdı Japonya dan ipeği , Hindistan dan baharatı getirme riskine girmeseydi bu insanlar, kimse üretilenlerden istifade edemeyecekti.
    Sonra ilim müslümanın yitiği buldu yerden alır istifade eder . istifade edilmesine müsaade eden de Sadaka-i Cariye sahibi olur. Batının bencil yaklaşımını bir tarafa bırakın artık. Ilim Allah katından vakti geldikçe kullarına hatırlatılan bilgidir. Önemli olan onu insanlık istifade etsin diye mi yoksa mefaatiniz için mi kullandığınîzdır.

    • Allah üçüncü tür insan üretmiş olmalı; hırsızlığı, sahtekarlığı kınamayan. Hırsızdan ve sahtekardan farkı olmayan…

    • “İktisatsızlık yüzünden müstehlikler yani tüketiciler çoğalır, müstahsiller yani üreticiler azalır. Herkes gözünü hükûmet kapısına diker. O vakit toplum hayatının en önemli yönleri olan sanat, ticaret, ziraat gerileyip fakirlik ve zillet ortaya çıkar. O millet de gücünü kaybederek tedenni edip sukut eder, fakir düşer.”RNK

    • Blim bedava üretilen birşey olsaydı, onu alıp bedava kullanmak da belki olabilirdi. Ama böyle bir durum yok. Amerikan ve Avrupa üniversitelerinin bazıları bütçeleri milyarlarca dolarlar seviyesinde. Bu büyük bir ekonomi. Ürettikleri bilgiyi sürekli patentliyorlar korumak için. Bilgi bizim ortak malımız kullanırız demeye kalkmayın hiç. Nerde olsanız sizi bulurlar ve haklarını alırlar. Çin gibi kapalı ve hırsız bir ülkeyseniz bir yere kadar kurtarabilirsiniz. Ama o da uzun vadede zor. Bilgi bedava değil hiç bir zaman.

      Türkiye’de bilgi neden kıymetli değil? Çünkü bilgi orta malı. Herkes keyfine göre al kopyala yapıştır, tüket yaptığı için. Bilgi koruma altında değil. Bir meta değil. Herkes herkesin ürettiği bilgiyi çalabilir ve kullanabilir mantığına sahip herkes, sizin de ifade ettiğiniz gibi. Bu mantık ilk öğretimden itibaren her çocuğun da zihnine yerleştiriliyor. En basitinden kopya çekmek bizde gayet normal bir davranış tarzı. Öğretmenler bunu teşvik de ediyorlar.

      Bu zihniyette olan bir toplumdan da elbette bir hikaye çıkmıyor.

  11. Insanoglu Tarim Devrimi’ne kadar Avci-Toplayici imis, Sanayi Devrimi’ne kadar da yagmaci, gucu yetene kurali gecerliymis, Ganimet gecim yolu imis. SDden sonra Uretim Kulturu on plana gecmis, yagmacilik azalmis, fakat yine de sona ermemis. Gunumuzde kimileri savas acip milyonlarca insani oldurup Petrole el koyuyor, kimileri intihal yapiyor, kimileri Vakif kurup mali goturuyor. Atalarimiz demis ki. Beles sirke baldan tatlidir…

  12. Polisler , duvarlara ‘ Hırsız başbakan ‘ diye sprey boyayla yazı yazan bir militanı yakalamışlar. Yakapaça arabaya tıkıp doğru karakola götürmüş , amirin karşısına dikmişler .Amir bey, dik dik yüzüne baktıktan sonra ,
    – Yahu sen ne utanmaz adamsın, koskoca başbakan hakkında nasıl hırsız dersin ha ..!
    Hırsız süklüm püklüm ezile ezile cevap verir ,
    – Amirim , vallahi billahi ben onu Polonya başbakanı için dedim , bizim başbakan için hiç öyle bir şey der miyim !
    Amir bey daha da kızmış ve hiddetle bağırarak ,
    – Sus yalancı herif ! Ben bunca yıllık polisim , kimin hırsız olup olmadığını bilmez miyim !
    Herkese selamlar , iyi günler

  13. ABD’nin silahına; Rusyanın dostluğuna güvenilmez. ABD, Büyük Ortadoğu Projesi uygulamasını peyder pey ilerletiyor. Son olarak geçen gün ypg ile Türkiye sınırına bir üs kurdu. Rusyanın dostluğu ise; ekonomik menfaatı bittiği anda biter. Rusya, Akdeniz bölgesi çiftçilerimizi çoğu kez mağdur etti. Türkiyeyi de doğalgaz konusunda çok kez mağdur etti.
    Edebiyat konusuna gelince; Fehmi Koru hocamızdan Namık Kemal ve Nazım Hikmet ile ilgili makale bekliyoruz. SAYGILAR sunuyorum

  14. Mütekait ilahiyat profesörü Mustafa Öztürk ilmi bir toplantı sonrası yanına yaklaşıp emekli asker olduğunu söyleyen birinin yazdığı meal için önsöz yazması için telifi meali getirmiş hoca sormuş: “Albayım arapça, sarf nahiv nerede öğrendiniz, ne seviyede demiş. Muhatabından ben arapça bilmem cevabını alınca, aldığı cevap karşısında hayretini gizleyemeyip o zaman meali nasıl yazdınız demiş. Bu sefer hayreti bir kat daha artmış bir halde dinlediği emekli albayın her ayetin mealini yapmak için online meal sitesini açıp en beğendiği, farklı müellifin mealini kitabına seçtiğini öğrenmesi ile cehaletin ve cesaret imtizac ettiğinde insanın neler yapabileceğini daha iyi derk etmiş. Allah(CC) bilmediğini bilip, hakikata talip olan talebeyi ulum mertebesine ulaşmayı nasip etsin.

    • Burada bir albay diye TSK mensubunu ve onun bir rütbesini hedef almanız , onu küçük düşürmeye çalışmanız ayıptır , doğrusu size hiç yakıştıramadım ! Doktor veya avukat , öğretmen de deseniz bu değişmez .Bu olay gerçek bile olsa adamın birisi diye genel bir ifade kullanabilirdiniz .Eğer bilmeyerek bu hatayı yaptıysanız sizi erdemli davranarak özür dilemeye davet ediyorum !
      Selam ve saygılarımla

      • Anlatan kişinin şehadeti ve anlatımı esas alınmış olup tahkir maksadı ile yazı kaleme alınmamıştır. Bu itirazınız Abdülhamit hana Allah ona rahmet etsin) tahkir maksatlı ittihatçıların uydurduğu hava bulutlu yağmur yağacak, sen bana ördek mi? dedin sözünden mülhem müfteriyane hikayeyi hatırlattı. Güya bu hikayeyi uyduran ittihatçı hainlere göre Sultan Abdulhamit Han Hazretleri’nin (Allah ona rahmet etsin) burnu kemerli ve burnundan ötürü alınganlığı mevcut imiş. Bir sabah vezirlerinden biri sarayın balkonundan İstanbul semalarında kararıp giden gökyüzünde bulutlara bakarlarken vezir “Sultanım, hava karardı.” deyiverir. Sonra da seyreyleyin gümbürtüyü.
        -Vay, sen bana ördek dedin. Zavallı vezir neye uğradığını şaşırır:
        -Sultanım, nereden çıkardınız?
        -Kuşluk vakti hava kararınca ne olur?
        -Yağmur yağar.
        -Yağmur yağınca ne olur?
        -Ne bileyim, göller gölcükler oluşur.
        Sultan Hazretleri, “Eee, oralarda kimler yüzer?” deyince hain ittihatçı vezir susar. Bir de 28 Şubat’ta “şerefsiz onbaşı” polemiği ve Çiller aleyhine şerefli onbaşılar tarafından açılmış muhtelif hakaret davası vardı ama o bahsi şimdilik açmayalım.

        • Kur’an’ı doğru anlama yolunda yeni bir eser – Mustafa Çağrıcı
          https://www.karar.com/yazarlar/mustafa-cagrici/kurani-dogru-anlama-yolunda-yeni-bir-eser-10887

          benzer bir olayı sayın Mustafa Çağrıcı hoca da linkteki yazısında anlatmıştı. meal yazmak istediıini söyleyen birine; “sen arapça bilmiyorsun ki, nasıl yazacaksın” deyince; “baldırı çıplak bedevi anlıyor da ben mi anlamıycam” cevabını verip küsüp gitmiş.

          adamın küsüp gitmesi yıllar sonra Mustafa hocayı tedirgin etmiş olmalı ki, hoca konuyla ilgili anlatıma bir-kaç yazısında yer vermiş. bu yazısını okurken aklımdan şöyle geçti:

          hocam adamı niye küstürdün ki, tefsir yazmaya heveslendirseydin ya! M.Öztürk hoca da aynı şekilde albayı tefsir yazmaya teşvik etseymiş keşke. piyasada sayıları 150-180 arasında olduğu söylenen tefsir kitaplarının listesini albaya verip, albayım sen aynı yöntemle tefsir yaz deseymiş keşke.

        • Aslında sizin de benim de yazdıklarımız ortada , o nedenle bundan sonrasını okuyuculara bırakmak daha doğru olur.
          Ancak sizin bunu başkasından alıntı yapmış olmanız , burada şahsen yaptığınız ifşadaki ayıbınızı ve şahsi sorumluluğunuzu ortadan kaldırmaz !Artniyet taşımıyor olmanızın da bu açıdan bir anlamı yoktur !
          Kendinizi bu kadar uzun uzun savunmaya uğraşacağınıza ‘ Evet bu durum hatalı olmuş ‘ deseydiniz bir şey kaybetmez , aksine daha da yücelirdiniz !
          İyi akşamlar

  15. Mısır Yazarlar Birliği kendisine üye olmak için başvuran kişinin intihal -bilim hırsızlığı- için göstermiş olduğu cesaretinin boyutu sizi korkutmuş da sizi cesaretinden dolayı korkutan diğer kişi kim, hangi cesaretinden ötürü sizi korkutmuş, anlayamadım Sn. Koru.

    Şu ABD’liler para kazanmasını gayet iyi beceriyorlarmış doğrusu. Ruslarda…

    Silah satar para kazanır, çelik satar para kazanır, ortak proje yapıp para kazanır; yetmezmiş ortak projelerdeki -F35’de ki gibi- hisse ve alacaklara el koyar para kazanır, o da yetmezmiş kazanılmış hakkınızı almanız için onların avukatlık bürolarına tomarca paralar verirsiniz de dava kazanır mısınız meçhul; siyasi/politik ilişkileri düzeltmek için lobi şirketlerine milyon dolar akıtırsınız, karşılık bulur musunuz belli değil; sizin belirsizliğiniz onlar için iş alanı, ticaret kapısı.

    Bunlar da yetmezse, terör örgütlerini istediği ülkenin başına musallat eder yine para kazanır ABD, buda mı yetmedi, hurra savaş ilanı yapar, altını üstüne getirdiği savaş açtığı ülkeden, ülkesine naklettiği maddi değerlerinin yanında bir de o ülkeyi savaş tazminatına bağlar. 2. Dünya savaşından bu tarafa Almanya’dan ABD’ye hala bir takım ayni-nakdi ödeme aktığını duymuşluğum var. ABD dünyayı haraca bağlamış.

    Rusya, S400’ler de geri kalan parti sevkiyatında bir sorun yaşanmadığını, gecikmenin taraflardan -Türk heyetinden- bazı imzaların atılmamış olduğundan kaynaklı olduğunu açıkladı. Siz bundan ne anlarsınız? Bu sorunun cevabını alttaki paragrafı okuduktan sonra daha net verebiliriz.

    Erdoğan’ın konuşmasından: “Türkiye olarak, Amerika ile ortak menfaatlerimizin görüş ayrılıklarımızdan çok daha fazla olduğu inancındayız. Bu anlayışla uzun vadeli bir perspektifle, kazan-kazan temelinde yeni Amerikan yönetimiyle işbirliğimizi daha da güçlendirmek istiyoruz. Türkiye, iki ülke arasındaki müttefiklik ve stratejik ortaklık ilişkisine yaraşır şekilde üzerine düşeni yapmayı sürdürecektir.” Bu paragraftan ne anladık?

    Ben ibrenin AB’ den yana kaydığını anlamış oldum: S400’lerin ikinci veya sonraki parti tesliminde gecikme var ve sebebi anlaşmadaki eksik imzalar. (Sn. Akar da kaç gün önce S400’ler için “Girit Modeli” teklifini sunmuştu ABD’li mevkidaşlarına).

    Erdoğan’ın açıklamasından “…Türkiye, iki ülke arasındaki müttefiklik ve stratejik ortaklık ilişkisine yaraşır şekilde üzerine düşeni yapmayı sürdürecektir.” irade beyanı da bu işin yoluna girdiğinin teyidi…Konuşmanın içerisinde geçen “kazan kazan” retoriği, iç kamuoyuna verilen bir mesajdır; S400’e ödenen 2,5 milyar dolar Rusların kazancı; ilişkilerimiz düzelsin diye ABD’li lobi firmalarına ödenen milyon dolarlar ile F35’lere ödenen milyar dolarlar ABD’nin kazancı…peki biz ne kazanmış oluyoruz?

    Türkiye, ABD ile olan müttefiklik ve stratejik otaklığı için göstermiş olduğu irade beyanını, gerçekten iradi olarak mı vermiş oluyor yoksa yaptığı, sıkıştı(rıldı)ğı yerden çıkmak için bir strateji mi? Böyleyse iyiden iyiye sıkış(tırıl)mış Türkiye.

    Peki, Sn. Erdoğan, ABD’ye verdiği bu beyanına karşılık bulabilecek mi, ABD ile ilişkiler rayına girecek mi; zaman alacak ve tarafların davranışların gözlemlenecek, kim sözünde duruyor durmuyor diye…ABD ile ilişkiler yoluna girdi diyelim, Güneyimizden de komşumuz olan Rusya ile nasıl yüz yüze bakacağız? Rusya ile olan ilişkimiz sadece enerji ticareti ile S400’lerle sınırlı değil; kuzey komşumuz Rusya, hem Boğazlardan Ege yönlü, hem de Suriye’de elde ettiği üslerle güneyden olmak üzere üç taraftan stratejik komşumuz oldu.

    Jeopolitiği gerçekten ama gerçekten çok merkezi olan, belki de dünyada en stratejik konumu olan bir hinterlantta ülkemizin Allah yardımcısı olsun. Öyle nutuk atmalar ile, bağırıp çağırmalarla, günübirlik politikalar, posta koymalarla belki başka ülkelerin dış politikası iş görür lakin, Türkiye için böyle bir şey asla ve kat’a söz konusu olamaz.

    Tarihinde hiç bu kadar sıkışıklık ve düzeysiz dış politika uygulaması yaşamadı Türkiye. Üstüne, sistem değişikliği ile uğradığı garabet yetmezmiş gibi kamuoyu da tam ortasından ikiye bölündü. Kasası tam takır, hesap görülemiyor, denetim hak getire; yolsuzluklar ayyuka çıktı. Zenginler türedi; üst-alt gelir grupları arasında makas makas kalmadı. Hiçbir şeyin ortası, orta yolu kalmadı ne de “orta direği”…

    Ne kazandık?

    ABD, gösterilen irade beyanına ne kadar itimat edecek bunca köklü politika değişikliğinden sonra, edecekse de kendi siyasi-ekonomik kazançlarını elde edene kadar olacak bu.

    Ne kazanacağız?

    • Amerika’nın silah ihracatı toplam ihracatı içinde yüzde 10 altında. Ama tabi dünyanın en büyük silah ihracatçısı. 175 milyar civarında bir satış yapmış 2020’de. En büyük alıcılar da Suud gibi müslüman ülkeler. Sadece sivil havacılıkta yaptığı satışlar 130 milyar dolar. Boing vb. O yüzden silah satışı Amerika’nın tek işi değil. Bu yanlış bir bilgi.

      Eğer silah satışı kötü bir şey olsaydı bizim iktidar neden bu kadar silah (savunma!) üretimine yatırım yapıyor ve sattıkları ile övünüyor? Ülkemizin iki belli başlı yatırımı var şu anda. Beton ve silah. Bana sorarsanız ikisi de çıkmaz yol.

    • Türkiye bu sıkışmış duruma kendi eliyle geldi. Öncelikle iktidarını yenilemeyerek. Tek adamla ve tek kurşunla gidilecek bir hedef olamaz. Yenilenme olmadığı için aynı yerde dönüp duruyor. Buradan çıkış ancak yeni bir siyaset, yeni ve genç yüzler, yeni bir vizyon ile olur. Toplum bu değişim iradesini gösterebilirse iyi şeyler olur. En azından bu kısır döngüden çıkarız.

      Türkiye’nin jeopolitiği onun en önemli avantajı aslında. Bir ticaret, ekonomi, kültür, medeniyet ve barış köprüsü olmak için en ideal konumda ve zamanda. Dubai gibi çöl ortasında bir yeri adamlar ticaret merkezi yapmışlar. Bizim herşeyimiz var. Ama akıllı adamlarımız yok maalesef. Toplum da dürüst insanlara değil sahtekarlara prim veriyor. İş yapana değil laf yapana bakıyor. Kolay kandırılıyor. Sonuçta insan kapasitenize geliyor iş. Bizdeki zayıf bir kapasite. Zayıf kalması için de özel bir gayret var. Teba isteniyor, güçlü bir toplum istenmiyor.

Yoruma kapalı.