CB Erdoğan ile CHP lideri Özel görüşmesi samimi havada geçmiş.. Bu bana yıllar öncenin ‘bahar havası’nı hatırlattı…

17
Reklam

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile CHP genel başkanı Özgür Özel dün AK Parti genel merkezinde bir araya geldiler. İki liderin görüşmesi 1,5 saatten fazla sürdü. Ziyarete giden Paşabahçe yapımı ‘Cumhuriyet ateşi’ adlı bir parçayı hediye olarak götürdü; galiba evsahibi de konuğuna hediye mukabilinde bulunmuş.

Adını koyalım: Siyasette bunun adı ‘bahar havası’dır…

[Havayı yumuşatan çıkışlardan ilki Bülent Arınç’tan gelmişti. AK Partili Arınç, bir TV programında,  CHP genel başkanı Özel için, “O benim kahramanım” ve “Özgür Özel’i başarılı buluyorum” sözlerini sarf etmişti.]

Siyasi tarihimizde iktidarla muhalefet arasında bir parlayıp bir sönen böyle bahar havaları hep olmuştur.

En unutulmazları Demokrat Parti’nin (DP) on yıllık iktidar döneminde (1950-1960), biri iktidarın ilk yarısında -1953’te-, diğeri de iktidarın ikinci yarısında -1957’de- iki kez tekrarlanan bahar havalarıdır. 

İktidardaki DP’nin on yılı Adnan Menderes ile İsmet İnönü’nün çoğu kez olağanüstü sertleşen çatışmalarıyla geçmiştir. Bahar havaları o çatışmacı ortamlar arasındaki kısa sürmüş duraklamalar sayılabilir.

Açılış, ilk duraklamada, Menderes’ten geldi ama CHP de derhal yeni havaya uydu. Yumuşama kendisini üslupta göstermişti. İnönü için en ağır sıfatları kullanan hatta ona ‘milli münafık’ yakıştırmasını yapan DPliler, eski cumhurbaşkanından ‘Sayın İnönü’ diye söz etmeye başlamışlardı.

Bu bahar havası çok kısa sürdü.

Reklam

Esas ‘bahar havası’ denilmeyi hak eden ise 1957’de yaşandı.

Şaşırtıcı olan, bu defaki barış teklifinin İnönü’den gelmesiydi.

Şubat ayının ilk günlerine kadar hep karşı cenahı en sert sözlerle itham etmesine alışılmış olan İnönü, 25 Şubat 1957 günü, Meclis kürsüsünde farklı bir çehreye bürünüverdi.

O günleri CHP milletvekili olarak İnönü’nün hemen yanıbaşında yaşamış olan Yakup Kadri Karaosmanoğlu ‘Politikada 45 yıl’ adlı anı kitabında anlatır.

Okuyalım:

“Ama, günün birinde ne oldu, hangi vesile ile pek iyi bilmiyorum. İsmet Paşa, Meclis kürsüsünde konuşurken birden bire sesini yumuşatarak iktidarın ve hassaten Başbakanın başarılarını övmeye başlamasın mı! Bu sürpriz karşısında yalnız biz değil, Adnan Menderes de hayrete düşmüştü. O, Meclisteki odasında birkaç arkadaşıyla oturuyor ve bu konuşmayı mikrofondan dinliyormuş. Yanındakilerden birinin -ki bu zat Safa Kılıçlıoğlu’dur- bir tanıdığıma anlattığına göre, Menderes önce şaşırmış, kulaklarına inanamamış; sonra, âdeta bir çocuk gibi sevinerek: ‘Ben, buna karşı hemen şimdi, aynı şekilde bir mukabelede bulunmalıyım’ demiş ve tam o sırada aşağıdan çıkıp gelen bazı Demokrat Parti erkânının ‘Aman, Beyefendi, İsmet Paşa’nın bu sözlerine kanmayın. Mutlaka yeni bir manevra çeviriyor’ demelerine kulak bile asmayarak Meclis toplantı salonuna gitmiş ve hemen söz isteyip kürsüye çıkarak CHP Genel Başkanından ‘tecrübeli devlet adamı’, ‘tarihi şahsiyet’ gibi vasıflarla uzun uzadıya bahsetmiştir.”

Sonra ne oldu?

Hava bir süre devam etti. Karaosmanoğlu anılarının dönemle ilgili bölümünde bir olayı daha aktarıyor.

Reklam

İnönü İzmir’e gidecek ve orada bir konuşma yapacaktır. Konuşmanın yazımının bitimine doğru, Karaosmanoğlu yanına gelince, yazımını bitirdiğinde metni kendisine okutacağını söyler İnönü

Metin yazara çok şaşırtıcı gelir. 

Okuyalım:

“Nutkun bazı yerlerinde İsmet Paşa’nın Adnan Menderes’ten ‘Başvekil muktedirdir’, ‘Başvekil ehliyetlidir’ ya da ‘muvaffak devlet adamıdır’ gibi sözlerle bahsedişleri, doğrusunu söylemek gerekirse, bana, muhalefetin iktidara pek aşırı bir tavizi olarak görünmüştü.”

Karaosmanoğlu itiraz eder. İkisinin bulunduğu yere gelen yazar Bedii Faik de itirazına hak verir. O sırada CHP milletvekili Ekrem Maça, Başbakan Menderes’in bir mesajını getirir İnönü’ye… 

Menderes mesajında “İsmet Paşa emin olmalıdır ki, ben kendisine karşı büyük bir muhabbetle meşbuumdur” demekte ve başkalarıyla paylaşmamaya söz verirse, kendi vekillerine bile anlatmadığı memleketin en mahrem iç ve dış siyasetine ait işleri onunla konuşabileceğini bildirmektedir. 

Gelen mesaj etkili olmuş ve iki lider bir süre sonra Meclis başkanı Refik Koraltan’ın evinde gizlice buluşup baş başa konuşmuşlardır.

O görüşüp konuşmanın ardından işler beklendiği gibi gitmemiş, bahar havası birdenbire kesilivermiştir.

Karaosmanoğlu’nun İnönü’den aktardığı ihtimale göre, araya giren kara kedi Celal Bayar’dır. 

Çatışma yeniden sertleşir.

Dün AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile CHP genel başkanı Özgür Özel arasında gerçekleşen görüşme, anlatıldığına göre, samimi bir havada geçmiş.

‘Bahar havası’ demem bundan…

Umarım, uzun yıllar öncenin ‘bahar havası’ gibi kısa ömürlü olmaz.

ΩΩΩΩ

Reklam

17 YORUMLAR

  1. DÜNDEN KALMA UFAK BİR KAPAK:
    “Yolcu
    2 Mayıs 2024 De 10:03
    Toplum olarak henüz kalite’ye hazır değiliz belki de

    Yorumu Cevapla
    Ataman
    2 Mayıs 2024 De 11:28
    Kanunnamei ihtisabı bursa!
    bilinen en eski kalite standardı belgesidir,
    türkler çıkarmış…
    Bilip bilmeden atıp tutmayalım,
    türk ulusunu karalamayalım!”

  2. Bir diğer konu da şu; rahmetli Menderes’in başını C.Bayar yemiştir , Bayar her nedense CHP. ye ve Inönü’ye karşı derin bir kin ve husumet beslemekteydi , Menderes’i de buna her yerde ve her zaman alet etti , Menderes de ne yazik ki buna karşı koyamadı.
    Bu kin ve husumet Kurtuluş Savaşı döneminden mi kaldı yoksa Ataturk-Inönü çatışmalarına mı bağlı , belli değil.
    Şimdi hepsi öbür dünyada , orda acaba aralarında bir hesaplaşma var mı , varsa nasıl, biz de gidince göreceğiz inşallah!
    Bu dünya kimseye baki değil!

    • Abdulkadir selviyi en marjinal biçimde azarlayan iki yerli ve milli dış güçten biri had bildirme mesajında “ne kavalaymis arkadaş, özel erdigan görüşmesinde Amerika seçimleri de mi konusulmaz?” demişti. sahi ne oldu o iş, şimdi kim Biden’cı kim Trump’cı. bu had bildiren yüzde yüz yerli ve milli dış güç mesajında bari kendi tarafını açık etseydi de biraz olsun anlayabilseydik:))

  3. Bu üçüncü defa yorum yazışım, bu gün internet kafayı yemiş !
    Bir kere görüşme lehinde aleyhinde bir çok eleştiri yapmak mümkün , ben onları geçiyorum.
    Bir ülkede anamuhalefet lideri ile iktidarın başı ve aynı zamanda CB.olan kişiler, 1,5 saat süren bir görüşme yapıyorlar , görüşme sonunda ise bir tek açıklama yok !
    Yahu arkadaş , biz bu ülkede eşek miyiz , bu milletin , bu halkın bu görüşme hakkında bilgi sahibi olma hakkı yok mu!
    Buv nasıl bir sorumsuzluk , bunlar milleti adam yerine koymuyorlar !
    Vallahi hayretler içindeyim !

  4. EN’leri konuşmak can yakıcı olabilir.
    Manisa yı kaybeden cenahın kazanana övgüler yağdırması; kafasına kursun yağdırmasından iyidir.
    Umarım çay demliyenler DEM li çayın Rize de yetiştiğini de kabullenirler🤗.
    Çay yolunun köprü bekçisi deli Özgür pardon Dumrul, KÖPRÜ GEÇİŞLERİ HERKESE BELEŞ yapar belki😂😂😂
    (İstanbul köprüleri İmamoğlu kontrolünde olsaydı keşke😊)
    Son tahlilde,
    4 kocca yıl var önümüzde!
    Herkesin birbirine ihtiyacı VAR!!!
    (Muhtaç demiyom bak👀!).

    • Bu kadar möhim konuyu bir kenara bırakıp BOŞ KOLTUĞU ES GEÇMEK🤗 ayıp olur.
      Gökhan Günaydın zeki bir bakışla çözdü olayı; mevcut oturduğu koltuğa oturunca akp başganı, Öbür koltuğa oturunca CB😯!
      Oluyonmuş😳.
      TR siyaset dünyası odunu oturtmayı dahi becermişti o koltuğa ama fekat!…
      Tek kişilik taytro ile iki kişilik karşılıklı konuşma oyunu oynayan cem yılmaz bile akıl edemez bu sahneyi vallamaa😂.

  5. bakıyorum yorumcu arkadaşlarımızdan chp teröristtir-dış güçtür diye yüzlerce yorum yazanlar “güzel başlangıç” demeye başlamışlar…ne romantik değil mi?
    millet bunu bekliyormuş meğersem.
    öyle ya, milletin beklentilerini karşılamak için çırpınıyorlar zaten.
    dün, şirketlerin başarısından söz etmiş sayın koru. havaalanlarından söz etmişken benim de aklıma thy yönetici kadrosunun maaşları geldi.
    genel müdürün maaşı 1,4 milyon
    8 yardımcılarının 1,2 milyon.
    41 başkanın 700 bin,
    53 yardımcının 490 bin vs vs
    3-5 yerden maaş alan benzer bürokrat var yüzlerce.
    öte yandan açlık sınırının 17,725-yoksulluk sınırının 57.736 olduğu ülkede çalışanların yarısından fazlası 17.002 tl, emeklinin bir kısmı ise 10.000 tl maaş alıyor.
    türkiye yüzyılı.
    işte erdoğan türkiyesi…
    sayın şimşek kamuda tasarruf yapılacak diyordu,
    arapça için tercüman kullanan diyanet işleri başkanına il dışı programlarda kullansın diye audi A8 kiralanmış.
    günlük bedeli 25.000 tl.
    türkiye yüzyılı.
    işte erdoğan türkiyesi.
    gözüme çimentoya gelen zam haberleri takıldı,
    “Çimento fiyatları Nisan 2021’de 130-150 TL iken, 2023 Nisan ayında ortalama 2 bin 500 TL’ye çıktı. Çimentonun ton fiyatı 36 ayda yüzde 1800’den fazla zamlandı. Çimento şirketleri son olarak 1 Nisan itibarıyla yüzde 40’a yakın zam yapacaklarını duyurdu.”
    bir inşaat sektörümüz vardı orada da müteahhitler zor durumdaymış.
    türkiye yüzyılı.
    işte erdoğan türkiyesi…
    bütün yatırımların betona atıldığı ülkede müteaahhitler “bile” zor durumdayken
    ülke bu haldeyken
    erdoğan-özel ne görüştüler diye uzun düşünmeye gerek yok sanırım.
    bir geçişin yok haritası olmalı, başka ne olabilir ki?
    en geç gelecek bahara.
    milleti üzmeden. germeden.
    millet yamalı giymeye başlamadan.
    millet bunu bekliyor.

    • Arapça bilmediği anlaşılan yetkilimizin lüks bir makam aracı da Suudi Arabistan’da varmış.

      • iddia yalanlandı diye biliyorum.
        sayın erdoğanın makam araçlarını bir servet harcanarak özel uçaklarla yurt dışı gezilerine bile götürdüğü bir ülkede, böylesi haberler hiç birimize olağandışı gelmiyor yazık ki.
        milletin parasıyla yapılan hadsiz, hudutsuz debdebe ve israflar sadece üst düzeyle sınırlı değil üstelik.
        devletin malı deniz,
        yemeyen…

  6. Güzel başlangıç… Ama bir defalık olmamalı… Devam etmeli… Bunun önkoşullarından biri de siyasetin dili… Yeni bir siyasi üslup milletin beklentisi.

  7. Genel seçim… Yerel seçim… Türkiye çok gerildi.
    Diyalog… Sorunların yüz yüze konuşulması… Müzakere… Toplumun önemli ihtiyacı…
    Devam etmeli… Kurumsallaşmalı… Millet, bunu bekliyor.

  8. “–Eeeeeeee kem-kümmm”
    Şahsıma özel muhalefetin görev tanımındaki
    1. madde mevcut Kabile Reisliği Hükümet Sistemine meşruiyet sağlamak.
    Sistemik sorunları gölgelemek.
    Uygulamadan kaynaklanan sorunları da rötuşlamak
    Parti ismi vermeme gerek dahi yok.
    Daha yeni genel başkanlık seçimi yapmış bir partinin önde gelen birine(T.Ç.)yeni genel başkanla ilgili görüşleri soruldu.
    Son derece övgü ve parlatma ifadelerinden sonra moderatör bir soru daha sordu:
    “–Yeni genel başkan, önceki ile uzun yıllar birlikte çalıştı. Yeninin öncekine muhalefet ettiği, ayrı düştükleri herhangi bir konu oldu mu?”
    Cevap herşeyi ayan-beyan izah ediyordu:
    “–Eeeeeeeee kem-kümmm”
    Taksim yasağına rağmen, koltuk farkına rağmen, boş koltuğa rağmen görüşme gerçekleşti.
    Sadece bir şeyi sormak istiyorum?
    Makyaja rağmen yüzde bir kızarma var mı idi?
    Bence vardı.
    Varsa neden?
    Asıl görüşme konusunun Anayasa olduğunu sanmak büyük bir safdillik olur.
    Bakalım çeyrek asra bir örtü bulabileceler mi?

    • Şimdi CHP’nin yeni genel başkanı Özgür Özel ne yapacak?
      Cumhurbaşkanı Erdoğan’la neler konuştu?
      Bence bu görüşmede Erdoğan ve Özel’in masaya koyduğu notlar birbirinden çok farklıydı.
      Türkiye Yüzyılı için düşünülen yeni ve sivil anayasa konusunda Özgür Özel, topu taca atacağının işaretlerini Numan Kurtulmuş’un ziyaretinin ardından yaptığı açıklamalarda vermişti.

      • Türkiye Yüzyılı adı üstünde kibirli, kendini bilmez, kapasitesinden ve kaynaklarından bihaber, içi boş bir ittihatçı söylem. Bunun içini kapalı kapılar ardında yapılan müfredatla dolduramazsınız. Önce yapar sonra adını koyarsınız yüzyılın. Kimse tarih yazamaz. Olanlar tarih olur adı sonra konulur. Bu boş iktidarın çeyrek yüzyılda yaptığı yıkım ortada. Kendileri de itiraf ettiler defalarca ihanet ettiklerini, başta İstanbul’da. Her depremde yıkımdan başka bir şey görmüyor millet, iktidar da hep Allah’a yüklüyor suçu. Halbuki biliyoruz ki deprem değil sorumsuz devlet öldürüyor. Yağmaya maruz devlet. Bize boş laflar değil, icraat lazım. Mevcut insan hakları raporlarına, demokrasi karnesine, hukukun üstünlüğü sıralamalarına bakıp durumunuzu ölçün sonra yola çıkın. Faşist ve otokrat bir yönetimden insan haklarına saygılı ve demokrat bir anayasa beklemek abesle iştigal. Anayasayı iktidar yapmaz, halk yapar. Eğitim müfredatını ahbap çavuşlarla yapan yönetimden de anayasa yapması beklenmez, istenmez de.

        • Çanakkale Savaşları ve Moğol istilası maddi yıkım getirdi.
          Siyasal İslamcıların istilası maddinin yanında manevi ve ahlaki bir yıkım da getirdi.
          Bu yıkımı hiçbir “sebep” düzeltemez.
          Sadece ve sadece “müsebbibül esbap” yani Allah düzeltebilir.

Yoruma kapalı.