Davutoğlu’nu içerisinde barındıramayan, tasfiye eden bir parti olarak AK Parti…

31
Reklam

Söylenen büyük çapta doğrudur: Partilerin ana gövdesinden kopan veya koparılan siyasiler kendi başlarına parti kurmaya kalktıklarında o parti fazla başarılı olamıyor. CHP’den kopup Demokrat Parti’yi, Refah Partisi’nden kopup AK Parti’yi kuranların başarısı bilinen istisnalar; ancak diğerlerinin pek çoğu ya yok oldu, ya da tabela partisi olarak varlığını sürdürebiliyor.

Konuyla ilgili bir başka gerçek daha var: Kendileri başarılı olamasa bile, bir partiden doğan yeni partilerin büyük çoğunluğu, koptukları partiyi de başarısız kılabiliyor. 1960 öncesinde Hürriyet Partisi, 1960 sonrasında Demokratik Parti içinden doğdukları partilerin gücünü zayıflattılar. Adalet Partisi tek başına iktidar olma gücünü yitirdi sözgelimi.

Süleyman Demirel “Çatıdan birkaç kiremit düşerse binaya bir şey olmaz” demişti partinin muhafazakar ağır topları teker teker ayrılıp Demokratik Parti’yi oluştururken; sonuçta bina büyük hasar gördü.

Turgut Özal vefatından hemen önce, vaktiyle elleriyle kurduğu Anavatan Partisi’ne karşı yeni bir parti kurma hazırlığındaydı; ANAP’ın tabela partisi haline dönüşmesi süreci Mesut Yılmaz’ın partiyi ele geçirmesi sonrasında sevmediklerini ve kendisine rakip gördüklerini gözden çıkarmasıyla başlamıştı.

Hasar raporu

Siyasiler güçlüyken kendilerini -ve partilerini- güçsüz duruma düşürecek adımlar atarken rahat davranır, başlarına geleceği fazla önemsemezler; ancak sonradan çıkarılan hasar raporu bazen hayli yıpratıcı olabilir.

AK Parti bugün gücünün zirvesinde değil. Her seçimde seçmen tabanından kaymalar yaşanıyor. Eksiğini MHP’nin verdiği destekle kapatabiliyor. O desteğe rağmen son yerel seçimde daha önce kendi elinde olan pek çok büyükşehiri -bazısını MHP’ye- kaybetti AK Parti; bu arada 25 yıl boyunca aynı çizgide belediye başkanları tarafından yönetilmiş Ankara ve İstanbul da CHP’ye geçti.

Daha da önemlisi, henüz iki yılını doldurmamış yeni bir sistemi var Türkiye’nin ve önümüzdeki dönemde gerçek iktidarı temsil eden başkan halkın yarısının oyunu almak zorunda. Tabandan kaymalar devam ederse MHP desteğine rağmen adayını başkan seçtiremeyebilir AK Parti. Oyunu azaltabilecek girişimler şöyle dursun, bir yandan mevcut seçmenini korurken bir yandan da onu yüzde 50’nin üzerine çıkartacak ödünç oylara ihtiyacı olacak.

Reklam

Gerçek buyken, AK Parti birkaç yıl öncesine kadar (2014-2016 arası) genel başkanlığını yapmış, başbakanlığı üstlenmiş Ahmet Davutoğlu ile üç arkadaşını partiden ihraç işlemini başlatabildi.

Kendine güven, tamam ama biraz fazlaca bir güven değil mi bu?

Liderler de yanlış hesap yapabilir; böyle durumlarda onları frenleyecek kişilere veya mekanizmalara ihtiyaç vardır. Demirel’in Demokratik Parti’ye yol verirken sergilediği vurdumduymazlıktan sonradan pişman olduğunu onları yeniden partisine davet etmesinden de biliyoruz. 

Kendisini yanlışa düşürmeyecek isimleri tasfiye etmişti Demirel.

Davutoğlu ve ‘dava’

Ahmet Davutoğlu yukarılardan bakıldığında önemsiz biri gibi görünebilir. Ancak ‘dava’ başta olmak üzere hamasi ögeler taşıyan her kavramın kullanımında akla gelebilecek bir isim o. Tek bir siyasetçi kimliğini aşan bir kişilik. Onun tasfiyesiyle birlikte AK Parti tabanında etkili olan kavramların bundan sonra kullanılması zorlaşacaktır.

“Dava adamı” denildiğinde AK Parti’de yer alanların büyük çoğunluğundan daha fazla akla gelebilecek isim onunkidir. Ahmet Davutoğlu’nun… Davutoğlu’nun tasfiyesi partinin ‘dava’ iddiasını zayıflatır.

“Zaten kafaya parti kurmayı koymuştu” gerekçesi onun için pek uygun düşmüyor. Çıkışının nihai sonucu gerçekten parti kurmak olsaydı bile, hakkında ihraç mekanizması çalıştırılana kadar Ahmet Davutoğlu parti içerisinden konuşmakta ve kuruluş felsefesine sadakatten söz etmekteydi. Son zamanlarda -ona göre- yapılmakta olan yanlışlardan vazgeçilmesi talebini seslendirmekteydi. 

Reklam

Suçu bundan ibaret olan birinin partiden ihraç edilmesi geride kalanlar için hoş bir örnek teşkil etmeyecek.

AK Parti bu yola sapmakla kendisini çok dar bir alana kendi eliyle hapsetmiş oluyor. 

Davutoğlu’nu bile içerisinde barındıramayan bir parti artık AK Parti. Davutoğlu’na sempatiyle bakmayan AK Parti seçmenleri arasında dahi bu durumu garip karşılayanlar ve anlamakta zorlananlar bulunduğuna eminim.

Yapılanlar seçmen nezdinde yeni bir gözle değerlendirilmeye başlanırsa hiç şaşırmam.

Peki ya Ahmet Davutoğlu ve arkadaşları?

Onlar için şu aşamada söylenebilecek olan şu: Yolları açık olsun.

ΩΩΩΩ

Reklam

31 YORUMLAR

  1. Davuroğlu bu kadar sempatik birisi ise,Babacan ve Gül neden kuracakları partiye almıyor.Bu kadar çok seviyorsan söylede alsınlar…

  2. Faysal İnci
    4 Eylül 2019 at 11:32
    Bu ne hiddet Nurdan Hn.?

    Maşallah Çin’de yaşadığımı bile
    biliyorsunuz.

    Yazdıklarınız kime çalıştığınızı sarahaten gösteriyor.Merdi kıpti şecaat arzederken sirkatin söylermiş.

    Size tavsiyem daha yaratıcı yöntemler geliştirmeniz.Aksi takdirde çalıştığınız mihraklar işe yaramadığınız için kumanyanızı kesebilir.

    Faysal bey! Benim sorularima cevap vermek yerine, aynaya bakmış kendinizi tarif etmişsiniz.
    Bizim defterimizde Allah’tan başkasina kul
    Köle olmazlar. O dediğiniz “MİHRAKLAR” genelde kula, ve paraya, tapip kominstlerele iş birliği yapanlardan oluşurla……!!!!

    Sizler gibi vatan millet edbiyati yapip UYGURLARIN arasina müslüman “TÜRK” olarak girip daha sonra baş mihrakınizın emirlerine emade olanlar……herkesi kendisi ginbi zannederler.
    Reisinizin, Ümmeti birleştirme reklamıni gören Uygurlar’dan karşi çıkanlar. sizlerin gerçek yüzünüzü, Dünyaya duyurdular.
    Sizi bana tanitan.Sizinle muhatap olmuş ve çin zülümünde ailesini kayip etmiş Uygurdan dinledim.
    Açikcasi.Sizi bana o tanittı.

    Tekrar soruyorum. Uygurları kaça sattıniz?
    Zalimlerin oyunlarini açiğa çıkaranların sizler gibilerinin tavsiyelerine asla ve asla “IHTİYAÇLARI” olmaz.
    Siz önce kendi vijdaninizi rahatlatin.
    Tabii ondan sizde varsa.

    • Nurdan Hn.,

      Bu sitede Uygur’larla ilgili bir yorumumu mu okudunuz?Varsa paylaşın da bilelim lütfen.Yazdıklarınız
      trol muhayyilenizin ürettiği zırvalardan ibaret.

      Uygur’larla ilgili düşüncelerimi sorarsanız çalışıyor olduğunuz mihraklar size anlatırlar.Duyunca şok yaşayabilirsiniz.

      Düne kadar Uygur’lara terörist muamelesi çeken sizin mihraklar, bugün dile getirdiğiniz gibi Uygur davasına müzahir oluyorlar.Hem de Türkiye’nin Uygurları sattığı zırvasını dillendirerek.

      Başkalarını karalamadan önce siz aynaya bakın Nurdan Hn., şayet temiz olduğunuza kani iseniz atın ilk taşı.

      • Hakikatten siz ne yazdiğimi okuyormusunuz?
        Şurayi birdaha okuyun
        “Reisinizin, Ümmeti birleştirme reklamıni gören Uygurlar’dan karşi çıkanlar. sizlerin gerçek yüzünüzü, Dünyaya duyurdular.
        (Sizi bana tanitan.Sizinle muhatap olmuş ve çin zülümünde ailesini kayip etmiş Uygurdan dinledim.
        Açikcasi.Sizi bana o tanittı.)

        Nerede tanittiğıni öğrenmek isterseniz yerini yazayım belki ismini hatirlarsiniz. Dallas. Kavakcilarin mekaninda karşilastiğim Uygurlar….!!!! Türkiyeye siğina uygur gençlerini Türkiye terörist diye Çine iade ettiğini, o imama hem yazi ile hemde sözlü olarak akibetleri ile birlikte iletmişler. Siz isterseniz o imamin twitter hesabindanda okuyabilirsiniz. Geri gönderilenlerin Akibetlerıni yazmama gerek yok siz nasil olsa Çinde yaşayan Erdoğanin sağ kolu olan Türk iş adamısınız! Iyi bilirsiniz.
        Mert olmak yerine mihraklara siğiniyorsunuz. Sizin gibileri bu site yayina başladi başlayali, benim yazmami engellemek için, beni birisi F korunun evladi, diğeri kendisi, başka birisi fuat anil olduğumu idia etmişlerdıler.
        Şu an onlardan eser kalmadı.cünkü onlarin biat ettiklerinin savunacak tarafi kalmayinca ve bizlerin yazdiklarmizın doğruluğu isbatlanınca kayiplara kariştilar.

        Siz burada devamli savunma avukatlıği yapabilmeniz için benim hangi mihraktan olduğumu isbat edinde bende bileyim….!!!!! Ki meydan size kalsın…..
        Erdogan ve onun avukatlarınin tehditlerı kervancilari yolunda döndüremez.

        Bendende size bir tavsiye!
        Sizde reisiniz gibi, Çinin reklamını yapmak için havuz yerine New York Times a çocuğunuzun Çin devlet okulunda okurken onlarin sizin çocugunuz Musluman olduğu için yemeklerine falan dikkat ettiklerini ballandira ballandira yazarsaniz çin devleti size üstün iş adamı madalyasida verir.

        Tekrar ediyorum! Eğer benim nerden duyduğumu gerçekten merak ediyorsaniz erdoğanin devatinı ret eden Müslüman liderlerden hanim ve erkek imamin Tiwiter hesaplarina girip ordan okuyun.
        Belki benimde mihrakimi ordan bulursunuz.

        • Nurdan Hn.,

          Yine şecaat arzederken sirkatinizi söylediniz.Maşallah girmediğiniz hiç bir keler deliği yok.

          Yazdıklarınız içinde doğru olan yalnızca çocuğumun Çin devlet okulunda okuduğu ve okula gelen tabldotu yiyemeyeceği için okul idaresinin annesinin okula yemek götürmesini anlayışla karşılaması.Çin’de siyasete bulaşmadıkça tüm dini inançlara özgürlük var.Sizin karalamalarınız bu olguyu değiştirmiyor.

          Gerisi hezeyandan ibaret.Ne Sn Cumhurbaşkanımızı tanırım (karşılaşıp selam vermişliğim bile yoktur), ne de Uygur bölgesine gitmişliğim vardır.

          Hele Türkiye’nin Türkiye’de yaşayan Uygurları Çin’e iade ettiği iftirasını düzmece tweetler dışında kanıtlayamadıkça müfteri ve trol olduğunuzu tescillemiş olacaksınız.

  3. Sayin Koru! Kimse davutoglu ile filan ilgilenmiyor halktan. Halkin gercek gundemi su anda kirtasiyeler okul gerecleri. Gordugum kadari ile birileri uzatmalari oynuyor! Bu arada siz hala ayni zihniyetdeki insanlardan medet umuyorsunuz. Ama yillarin sag partilere oy verenleri artik sagda solda yemin ediyor birdaha saga oy vermem diye. Ozer olarak ulke siyasal islam defterini 30 yil kapatacak gozukuyor.

    • Mesele sağ-sol ya da siyasal İslamcı meselesi mi ki? Bana göre bütün mesele İnsan’ın diğer insanlarla olan problemli ilişkisi.. ( bunu da bura da kimseyle normal diyalog kuramayan ben söylüyorum hayret bir şey!)

  4. Sayın KORU dünkü yazısında Fransız Devriminde DANTON’un devrimin beyni, ROBESPİERRE’nin de uygulayıcısı olduğunu yazmıştı.Yine beyin yok edilince uygulayıcının iktidarda 4 ay kalabildiğini de yazmıştı.
    Yazmadığı husus şu idi : ROBESPİERRE iktidara idam karşıtı olarak geliyor ve giyotini en çok çalıştırıyor.Ve giyotinin en hızlı çalıştığı bir donemde, domates kırmızıdır, salatalık yeşildir gibi davudi bir sesle hitabet sanatını icra ettiği bir zaman diliminde, duraksadığı bir anda, dinleyicilerden biri “senin dediklerin deli saçması” deyince olan oluyor. Ve zavallı ROBESPİERRE için kıyamet kopuyor. Şakşakçılar da kendine gelip muterize katılıyor.Ve 2 gün sonra giyotin boynuna iniveriyor.
    Birinin vadesi dolmuş ise Allah sebebini halkeder.
    Ayhan Sefer ÜSTÜN beyin görevini kimin deruhte ettiğini(üstlendiğini) açıklamış.

  5. “Oysa Erbakan Gülen ile iş birliği yaparak iktidar olmuştur. ”
    Süleyman Abi bu cümleyi eminim bilinçli kullandınız. Sizden bu “işbirliği”nin niceliğine dair bir açıklama bekliyorum

  6. DAVUTOĞLU NU İHRAÇ ETMEK; PARTİ Nİ KUR DEMEKTİR.
    Davutoğlu nu ihraç ederek parti kurmaya, Ak parti zorluyor. Tiyatronun sonunda; içimizdeki hainler olmasaydı biz batmazdık diyebilmenin temelleri atılıyor. Sonuçta; AKP yı batıran; Erdoğan değil, kurucu hainlerdir algısı yaratılacak. Anlamadığım o ki, el birliği ile batmaya çalışmak, nasıl bir ruh halidir.
    Sosyal tufan ın ayak sesleri bu olsa gerek.

  7. Sosyal veya siyasi bir konuda halkın ikiye bölünmesi normal şartlarda bir sorun teşkil etmez. Ancak aşağıdakilerden bir veya birkaçı gerçekleşirse sorun olmaktadır :

    1- Kendileri gibi düşünmeyenleri düşman/hain ilan etmek ve ağır hakaretlerde bulunmak.
    2- “Ben bilmem, beyim bilir” diyen kimi kadınlar gibi bazı insanların “Ben bilmem, reisim bilir” demesi.
    3- Hukuki süreçleri dikkate almadan, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla ve MHP Genel Başkanı ve sözde derin devletin temsilcisi Bahçeli’nin tehditleriyle devletin yaptırım uygulamaya başlaması.

    Bugün yaşanan kabalık ve basitlik daha önce hiçbir dönemde bu kadar aşırıya kaçmamıştı. Bence böylesi iyi oldu, dinci-dinbaz kesim üç dört nesildir yanlış-doğru içinde birikenleri kustu. Bunun sonucunda rahatlamış olmaları ve normale dönmeleri beklenirken tam aksine dozu daha da artırıyorlar ve sinirleniyorlar.

    Çünkü tek parti dönemini eleştirmek kolay, o dönemden yaşayan yönetici kalmadı. 1950 sonrası içinse, “sağ muhafazakar partiler seçimleri kazandı ama vesayet rejimi onları rahat bırakmadı” dediler. Sonunda tam olarak iktidar oldular, hatta iktidar ötesi bir konuma geldiler. Fakat iktidar güçleri arttıkça hemen her şey daha kötüye gitmeye başladı.

    Böylece dinci-dinbaz kesimin yıllarca halkı aldattığı ortaya çıktı. 1923-2002 döneminde çok şey yapılmış, bu dönem ‘reklam arası’ değilmiş. Yolsuzluklar konusunda sol ve sağ laikler daha dürüstmüş. Dış politika konusunda sol ve sağ laikler daha akılcı imiş. M.K. Atatürk biraz sert de olsa dinci-dinbaz’lara karşı mücadelesinde haklıymış.

    Eee. Bunlar sinirli olmasın da kimler olsun ? Foyaları meydana çıktı çünkü.

  8. Hocam, Davutoğlundan ne köy olur ne kasaba ! Olsa ne olur olmasa ! Öte yandan inşallah bu AKP belası da memleketin başından defolur gider ,amin !

  9. İstanbul büyük şehir Belediyesinde İSPARK neden zara ediyor.

    Ekrem imamoğlu: Kurumu teslim aldığımız gün, Haziran sonu itibarıyla, 6 aylık bilanço, 18 milyon zarar var. 60 binin üzerinde İstanbul’da ücretsiz ve indirimli yararlanan araç sayısı var” dedi.

    Yuh, 3000 değil 5000 araç değil Akp’liler her yerde Yemişler.

  10. AK Parti
    AK Parti, Milli Görüş’ün varisi olarak faaliyettedir. Milli Görüş de Menderes’ten gelen Demirel siyasetini İslamiyet’e çeviren bir partidir. AK Parti’nin varlığını sürdürmesi mantıkla izah edilemez. Milli Görüşçüleri karşısına almıştır. Oysa Milli Görüş’ün oyları ile iktidardadır. Gülen’i karşısına almıştır. Oysa Erbakan Gülen ile iş birliği yaparak iktidar olmuştur. O, hedefi karşısına almamıştır. O çözüm politikası ile ilk başarılı yıllarını geçirdi. Akevler kadrosunu tasfiye etmiştir. Oysa o partiyi Erdoğan değil Akevler kadrosu kurmuştu. Akevler’den olmayan Davutoğlu ve Babacan da şimdi ona karşı parti kuruyorlar.
    Bu durumda AK Parti’nin iktidarda kalma şansı yok gibi. Bununla beraber yeni seçimleri yine AK Parti kazanacak. Bunun sebepleri var.
    a) Onun dışında çözüm üreten bir siyasi hareket yoktur.
    b) Halk bu gerçeği biliyor. Bu sebeple yine ona oy veriyor.
    c) Ordu bu sebeplerden dolayı AK Parti’nin yanında.
    Ben Babacan’ı desteklemiyorum. Kötü insan olduğu için değil, Sermaye’nin desteklediği biri olduğu için. Kendisinde hiçbir başarılı çıkış göremedim. Davutoğlu’nu destekliyorum.
    a) Profesördür.
    b) Başarılı bir geçmişi vardır.
    c) AK Parti’ye ve Erdoğan’a cephe almadan siyaset yapmıştır.
    d) Genel dünya görüşü Akevler’in dünya görüşüne yakındır.
    Davutoğlu’nun AK Parti’nin uzaklaştırılması bir mesajdır. Ona “partini kur” diyor. Eğer bir parti kurulacaksa, AK Parti’yi kurtaracak parti Davutoğlu’nun partisi olabilir.
    Başarı şansı ise ortaklık düzeninin hedeflenmesine bağlıdır. Akevler ile iş birliği yaparsa başarır. Onun dışında hiçbir partinin başarı şansı yoktur. 1970’ten beri siyasette Akevler etkilidir. Bu gerçek bilinmelidir.

  11. Akparti bir lider partisidir. Ak parti seçmenide partiye değil lidere oy verir(Kendi düşüncem). Davutoğlu’nun partiden ihraç edilmesi asla Ak partiye oy kaybettirmiyecektir. Çunku Ahmet bey davasını başbakanlık için satmıştır.Sayin Abdullah Gül partiye dönüp idareyi almasın diye Başbakanlığı kabul etmiştir. Hemde o kadar aleni ki bir gün önce davul zurna ile Tayyib Erdoğan a methiyeler dizerek ,Abdullah Gül’ün adını hiç anmayarak.Men dakka min dukka. Eden bulur. Ali BABACAN eğer parti kurmayı düşünüyor ise asla ve asla Ahmet davut oğlu ve ekibini partiye yaklaştırmamalılar.Çunku şuan ki dış politikanın sorumlusu odur.Suriye devlet başkanını 6 saatte demokrasiye geçmesi için iknaya güya çalışmış.Yahu senin ülkende 100 yıldır daha tam demokrasiye geçmemişken ,Suriye gibi bir Arap ülkesinden demokrasi beklemek şaşkınlıktır.Abdullah Gül sonrası yapılan bütün Akparti icraatlarında onunda etkisi vardır.Kanimca Saadet partisinin Ahmet Davutoğlu ile arasına mesafe koyması gerekmektedir. Sayin Ahmet Davutoğlu halen 7 Haziran ve 1Kasim arasında olanları açiklamamistir. Neden Çünkü lideri masayi devirdiginde (Barış sureci) tek çarenin MHP ile birliktelik olduğunu gördü.Bahcelininde parti içinde kendisinden liderliği almak istediği Meral Akşener karşı hukuk yollarını nasıl kimlerin etkisiyle halletiği malümü.O zamanlar bu entrikaları gördüğünde konuşsaydi ya
    Palavra manifestoymuşşş.ALLAH HER ZAMAN DOĞRULARİN VE DOGRU OLANLARİN YANINDADIR.İnsan yapamayacağı veya yapmadığı şeyleri söyleyince pek tesir etmiyor. Ama kendisine sorun bütün iyi şeyler onun eseri kötü olan her şey kendisini dinlemedikleri için olduğunu beyan ediyor. Halen AKP’ye yaranmaya çalışıyor.Beyhude çaba sarf ediyor.

  12. “Dava”ya bir ortak bulunduğuna göre; yani Bahçeli de ortağı olduğuna göre, “dava”nın tanımını -en azından AK Partinin “dava” tanımını- güncellemek gerekir. AK Partili FK yorumcularının da kendilerini “dava” konusunda güncellemeleri gerekecek!

    Hele, Akşener’in AK Parti liderliğine “yanaşmasını” milli duygu ve davranış retoriği içerisinde yeni bir “dava ortağı” şeklinde okuyacak olursak Akşener’in de “dava”sını(!) resetlediğini varsayabiliriz. Belki de; yeni dönemde oluşacak çoklu bir meclis aritmetiğinde “kurtlar yuvaya dönsün” temennisi, meclis gruplarının birlikte hareket etmesiyle, MHP ile İYİ Partinin resmi nikahlı olmayan evliliğiyle gerçekleşmiş olacak; görürsek, bizlerde MHP ile İYİ Partinin ‘imam nikahlı’ birlikteliğine şahit olmuş olacağız.

    Kuruluş ilkelerinden uzaklaşan AK Parti, ona fikirleriyle, birikimleriyle katkı sunan ve onu belirli bir noktaya güç birliği içerisinde taşıyan şahsiyetlerden belirli saiklerle uzaklaştı/uzaklaşıyor. Boşluğu dolduran MHP ile zımni ortaklar -ulusalcılar; yeri geldiğinde Öcalan bile; müstakbel ortak Akşener- AK Partinin bilindik “dava” söyleminin içini nasıl, neyle doldurabilirler. Demek dava lafta kaldı; en azından ben böyle görüyorum.

    Davutoğlu’na varıncaya kadar, parti resmi kanalıyla olmasa bile, bir çok etkili isim AK Partiden ihraç edilmedi mi?: Abdullah Gül, Taner Yıldız, Kürşat Tüzmen, Sadullah Ergin, Beşir Atalay, Abdullatif Şener, Ali Coşkun, Cemil Çiçek, Cevdet Yılmaz, Hüseyin Çelik, Erdoğan Bayraktar, Ertuğrul Günay..daha niceleri…
    Bekir Bozdağ bile…

    Bugün yaşanan ekonomik ve sosyal sorunlar ile iç ve dış politikada yaşadığımız sorunların nedeni hükümetin istişare kültüründen, akil adam ya da dava adamlarından uzaklaşmış olduğundan olmasın?

    • Davaya Perinçek ve ekibi de dahil oldu.AKP-MHP-VATAN PARTİSİ birlikteliğine yeni eklenenler.Hatta TBB da ilave edilebilinir.Hey gidi ‘dava’ senin başına bunlar da mı gelecekti?

  13. “Hasar raporu

    Siyasiler güçlüyken kendilerini -ve partilerini- güçsüz duruma düşürecek adımlar atarken rahat davranır, başlarına geleceği fazla önemsemezler; ancak sonradan çıkarılan hasar raporu bazen hayli yıpratıcı olabilir.”

    Bu tespitiniz tam da Davutoğlu’nu içinde bulunduğu durumu izah ediyor.

    • Davutoğlu’nun planladığı stratejinin planladığı gibi yürümediğinden nasıl emin olabildiniz? Yoksa siyaset dehası sadece Erdoğan’a has bir meziyet mi?

  14. Yiğidi öldur hakkıni yeme. Herne kadar yiğit olmasada Erdoğana helal olsun.
    25 yıldır 83 miliyonu parmağında oynatiyor! Zam’mi yapacak, kayyumi atayacak! Hemen bir yerleri kariştırıp gündemi değiştiriyor….
    Önce Türkiyeyi zam yağmurları ile islatıp hemen HDP nın Belediye başkanlarıni görevden aldı ve arkasından Davutoğlunu, ortaya attarak gündemi istediğı gibi değiştirdı.
    Şimdi hiç kimse kayyumlari ve zamları konuşmiyor! Hatta unutuldu bile.

    Geçen sene bu zamanlarda kankası Trump ilr birlikte ABD li rahibi kullaniyordular.
    Bu arada yapacaklari zamlari ve talan edecekleri hazineye ait yerleride hallederler.

    Eğer muhalif yazarlar, gazetelcıler, ve siyasetçiler bu tip kavgalari parti içi kavgasi diyerek hiç önemsemeseler, daha iyi olur.
    Hiç değilse amaçlarina ulaşamazlar.

    Turkiye Cumhurriyeti, eli sopali ve dili dikenlileri sever ve taktir eder.

    • Bilhassa Nurdan isimli yorumcuya ve diğerlerine acizane bir not:
      Lütfen imla kurallarına uyunuz.
      Yorumlarınızı okumak bu açıdan yorucu ve rahatsız edici oluyor.
      Selam ve saygılar.

  15. Ahmet hoca, eğer bugün geriye dönüp baktığı zaman keşke bilim sanatta tedrisat ile uğraşıyor olsaydım diye içinden geçirmiş midir? Geçirmiştir elbette eğer geçirmedi ise geçirmiş olmayı çok istemiştir ancak eski günlere ait olan bir şey tebahhur etmiştir. Ve o yüzden artık su eski tadı vermemektedir. Kanına bazı virüsler bulaşmış olan hastaların hızla yaşamının sonlandığını mikrobiyologlar bilirler ancak bazı virüsler vardır ki bunlar hücreleri ele geçirip yavaş yavaş o bünyenin hayati fonksiyonlarını yerine getiren metabolizma işlevlerini esir alıp onu asli işini yapamaz ve sadece virüsün faydasına işler hale getirirler yani bir çeşit kendi kendini imha sürecidir ve bir gün tedavi olsa bile eski tam kapasite faaliyetine dönmesine müsaade etmezler. Bunlara tıpta sanırım yavaş virüs enfeksiyonları denilir ve halen tedavileri de yoktur. İşte asli işi insan yetiştirmek olan tedrisatla uğraşanların, böcek yiyorlar deyip burun kıvırdığımız, putperest deyip aşağı gördüğümüz Çinlilerin meşhur sözünü
    ”Bir yıl sonrasını düşünüyorsan pirinç ek, on yıl sonrasını düşünüyorsan meyve fidanı dik eğer yüz yıl sonrasını düşünüyorsan insan yetiştir.” serlevha etmeleri gerekir.
    Bir başka şeye dahi dikkat etmek gerekir tedrisatla uğraşanların enaniyetlerini bırakıp her şeyi en iyi ben bilirim demeyip istişare ve müşavere yolunu sonuna kadar kullanarak bu yolun sonunda belki yeni bir şey öğrenirim heyecanını her daim taşımalıdır yoksa malumatfuruş, cerbezeli, laf anlamaz demagog, istişare bilmez ama kendini dünyaya ümit, ahirete mesud sanan bulunmaz hint kumaşı tarzı zahiren mutantan, batınen kof adam çoktur. Ahmet hocanın benim gördüğüm iki büyük hatasından biri de budur. İnsan yetiştirmeyi bırakıp aklı gözünde, dili doğrudan sapkınların yolu olan politika gibi nakıs bir alana kayması ve sonra bu kaypak zeminde zihinleri enaniyetlerini esnam edinenler ile kendi akademik enaniyetini müsabaka girişimidir. Bu iki büyük yanlıştan ancak kendisini partisinden sürgün ettirip geçmişte yapıp şimdi pişman olduğunu düşündüğüm hatalara keffareten, siyaset olarak kendisinden beklenenin hilafına nakıs olan parti kurup yalancılar yolunda devam etmek yerine tedris faaliyetlerine dönmesi en doğru hareket olacaktır. Böylelikle bir kez dostlarına karşı yanlışa sevk edilerek işlediği cürm sonrası üstüne kalmış olan güvenilmez truva atı yaftasından da kolayca kurtulmuş olacaktır. Gönül tarihinde Davutoğlu Ahmet bey türküsü ile miting meydanında hatırlanmaktan daha ali makam Hoca Ahmet Yesevi olarak anılmaktır.

  16. Ahmet Davutoğlu bir dava adamı olabilir. Başka dava adamları da var muhakkak.
    Ama her dava adamı bir parti kurmaya kalkarsa davayı zaafiyete uğratmaktan
    başka bir şey yapmış olmaz.

    Davanın destanını yazan,”Bu dava hor,bu
    dava öksüz,bu dava büyük” diyen üstad
    Necip Fazıl parti mi kurdu?

    Sağ olsun Fehmi Bey,Ak Parti’den nasihatını hiç esirgemiyor.Günaşırı
    Ak Parti’ye nasihat çekiyor.Ak Parti’nin
    bu kadar iyiliğini istiyorsa biraz nasihat
    da yeni parti kuracaklara çekmesini
    bekliyor insan.

    Normal şartlarda bir insana “Yolun açık
    olsun” demek bir iyilik temennisidir.Ancak
    bir partiyi tökezletmekten başka bir işe yaramayacağı aşikar olan,kendilerine bir şey kazandırmayacağı da belli olan bir yola girenlere “Yolunuz açık olsun” demenin o yola girenler hakkında bir iyilik temennisi olup olmadığından emin değilim doğrusu.

    Ben,Ahmet Davutoğlu’nun şu aşamada parti kurmasının hem kendisine,hem davasına,hem ülkesine bir hayrının dokunmayacağını bu nedenle parti kurmayacağını düşünmüyorum.Ya kurarsa?Hem ayıp,hem faydasız
    bir işe girişmiş,kendisini erkenden
    harcamış olur.

    • Son paragrafta ‘düşünmüyorum’ yerine ‘düşünüyorum’ olacaktı herhalde Sn Bekir.

      Sn Davutoğlu’nun bu konjonktürde parti kurmasını ben de doğru bulmuyorum.

      Ancak geldiği noktada Ak Parti’nin içerden doğru ve daha sert eleştirileri
      duymaya ihtiyacı var.

      Belki de Sn Davutoğlu ve ekibi bu misyonu üstlenir, Ak Parti’nin önümüzdeki 4 yıllık seçimsiz fırsat döneminde ülkenin acil ihtiyacı olan yapısal reformları hayata geçirmesine katkıda bulunurlar.

      • Teşekkür ederim Faysal bey,tespitiniz doğru.Evet,”parti kurmayacağını düşünüyorum” olacaktı.İlgili cümlenin baş tarafından ve sonraki cümleden bu anlaşılıyor sanırım.

        Bazan kafamızda tasarladığımız cümlede ani bir değişiklik yapıyoruz,
        o zaman bu tür hatalar yapıyoruz.
        Muhtemelen “kurmayacağını zannediyorum” gibi aklımdan geçirmişken,sonradan bir kelimeyi değiştirmiş olmalıyım.

        Paragrafın doğrusunu bir hece değişikliği ile yeniden yazıyorum:

        “Ben,Ahmet Davutoğlu’nun şu aşamada parti kurmasının hem kendisine,hem davasına,hem ülkesine bir hayrının dokunmayacağını bu nedenle parti kurmayacağını DÜŞÜNÜYORUM.Ya kurarsa?Hem ayıp,hem faydasız
        bir işe girişmiş,kendisini erkenden
        harcamış olur.”

        Ayrıca sizin ifade ettiğiniz görüşlere
        de katılıyorum.

        Ak Parti’yi gözden düşürmek amacı
        taşımayan dostane eleştirilere ihtiyacı var Ak Parti’nin,isterse eleştiriler sert olsun.Yeter ki dostane ve yapıcı olsun.

        • Dostane ve yapıcı eleştiriler yapmalı, evet, elbette.
          Muhafazakar seçmen şimdiye kadar elinden geleni yaptı, erdoğan ne istedi ise verdi. Güven istedi, güvendi, oy istedi, verdi, başkanlık istedi, yaptı. Neredeyse kimseye/siyasiye nasip olmayacak kadar sevildi, inanıldı ve süre tanındı.
          Yaklaşık 20 yılın sonunda aldığımız karşılık;
          Çılgın faizler,
          Yüksek enflasyon,
          Rekor işsizlik,
          Başıboş tarım arazileri,
          Giderek azalan hayvancılık,
          Bozulan tohum,
          Betonlaşma,
          Borçlanma…
          Adalet sıkıntılı,
          Eğitim sorunlu,
          Terör devam.
          Adam sendecilik,
          Ben yaptım olduculuk,
          Ve hepsinden çok
          Rant kafası…
          Yapıcı eleştirim istesen olmaz bunca yanlışın bir an önce düzeltilmesi gerektiğini söylemektir.
          İşlerin buralara gelmesinde parmağı olanlarında parti kurmasını doğru bulmuyorum.

          • Didem hanım,eleştiriye itirazım yok.
            Ak Parti’yi eleştiriniz.Bunda bir sakınca yok.

            Ama eleştirenler de eleştiriye açık olmalı.

            -Faiz oranlarını Ak Parti’den önce %60 küsurdu.Şimdi bunun üçte biri seviyesinde.Yüzde onun altına düştüğü yılları da gördük.

            -Enflasyon da şu anda Ak Parti’nin devraldığı orandan çok düşük.Yüzde beş,altı olan yılları da yaşadık Ak Parti ile.

            -Tohumculukta dışa bağımlılıktan çok büyük oranda kurtulduk.Önemli miktarda tohum ihraç ediyoruz.

            -Toki’nin yaptığı konutların kıymetini
            bir de dar gelirlilere,emeklilere sorunuz.Bir arkadaşım Avrupa’da ailece 22 metrekarelik evde kaldıklarını,tuvalet ve banyoların
            binada kalanlarca ortak kulkanıldığını
            söyledi.

            -Dış borçların milli gelire oranı önceki yıllara göre daha düşük.Borçlanmada
            borcun miktarı değil,bu oran önemli.

            -İhracat beşe,milli gelir üçe katlandı.

            -Yollar,köprüler,hızlı trenler,bedava
            okul kitapları,SSK’daki ikaç kuyruklarının sonlanması…

            Diğer eleştiriler için de söylenecekler
            var.Ama elbette her şey dört dörtlük de değil.

            Şu kesin:Her alanda 2002 öncesinden çok çok iyiyiz.

            Ayrıca geçtiğimiz 17 yılda nelerle uğraşmak zorunda kaldığımız da
            unutulmamalı.Kapatma davası,
            cumhurbaşkanını seçtirmeme,15 Temmuz…Daha ne badireler…

            Erdoğan da elinden geleni yaptı.
            Kim Erdoğan çalışmadı diyebilir?

          • 2009_2019 dünya ekonomisine, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerine bakarsak, milli gelirimizin 2009 seviyesine gerilemesine ne diyeceğiz???
            Enflasyon daha azdı çoktu, ne fayda, ekonomik düzen enflasyon üreten bir sistemdi, hala öyle… Enflasyon üretim ekonomisine geçilerek bir türlü çözülememişti, hala öyle.. Globalleşen dünya da markalaşamamıştık, hala öyle…
            Sonuçta kıyası 20 yıl önceyle yapmanın mantığı olamaz, 20 yıldır dünyada nereye geldiğimize ve tabii dünyanın da nerede olduğuna bakmak lazım. Elbette doğru işler yapıldı, elbette nelerle uğraşıldı, hepimiz destekledik, köstek niyetimiz de yok lakin bulunduğumuz nokta fesi önümüze koyma zamanının geldiğini gösteriyor değil mi? Düzeltmek için eleştirmek gerekir, memnun olduğumuz bir şeyi değiştirmek ihtiyacı hisseder miyiz???

        • 2002’de toplam dış borç 130 milyar dolardı, 2018’de 500 milyar dolar.
          GSYH hesaplama yönteminin değişmesinden dolayı kişi başına milli gelir durduk yerde 2.000 dolar artmıştır.
          Tohum uzmanı değilim fakat tarımın fena halde gerilediğini görüyoruz.
          İhracat beşe katlandı, ithalat ise altıya katlandı.
          2002-2018 ortalama kalkınma hızı %4,5 civarında gerçekleşti. (AKP=Erdoğan döneminde %3). 1923-2002 ortalaması ise %5,5.
          Özelleştirmeler ile 64 milyar dolar devletin kasasına girmiştir. (Satılan değerli arsalar hariç).
          Erdoğan 1 yaptığını 3 göstermede çok başarılı oldu, millet yanıltıldığını yeni yeni anlamaya başladı.
          Erdoğan yönetimi, Cumhuriyet tarihinin açık ara en müsrif yönetimi olmuştur. Gerçekler zamlarla birlikte ortaya çıkmaya başladı.

Yoruma kapalı.