‘Derin devlet’ yoksa bu olaylar ne? Öyleyse ‘derin insanlar’ var…

61
Reklam

Epeydir görüşemediğim bir dost, geçen hafta yazdığım yazılar üzerine gönderdiği kısa yorumda, “Türkiye’nin kaderi galiba, tarih mutlaka tekerrür ediyor” görüşünü paylaştı.

Eh, durum uzaktan öyle görünüyorsa, yakından-içinden bakan bizlerin, her geçen günü, “Ben bu filmi daha önce görmüştüm” şaşkınlığı içerisinde yaşamamızdan daha doğal ne olabilir?

Türkiye günlerdir devletin ‘suç örgütü lideri’ olarak tanımladığı bir önemli kişinin videolarıyla çalkalanıyor. Videoları izlemedim, fakat sağda-solda çıkan haberlerden onlarda neler anlatıldığına vakıf oldum. Konuya ilişkin yazıları da kaçırmamaya çalışıyorum.

Videoları izleyip hayretler içerisinde kalanları uyarayım: Böyle bir olay ülkemizde ilk kez yaşanmıyor; daha önceleri de pek çok kez ‘suç örgütü lideri’ unvanlı başkalarının veya onların tehdit ettikleri şahısların iddialarıyla karşılaşılmıştı. 

Kimi iddiasını videoya alıp kendisine ait kanalda sonradan yayınlatmıştı. Kimi ise, başına geleni, yargılandığı ağır ceza mahkemesine verdiği yazılı savunmada, en ince ayrıntılarına kadar anlatmıştı.

Bir defasında da, bir araya gelmeleri bir yana selamlaşmaları bile düşünülemeyecek dört kişi aynı araç içerisinde seyahat ederken aracın kazaya uğraması ve üçünün oracıkta ölmesi üzerine, ‘suç örgütü’ diye bilinenlerin devlet ile iç içe oldukları ortaya çıkmıştı.

‘Susurluk vakası’ diye tarihe geçmişti o olay.

Hakkında bir bölümü sansürlenmiş kapsamlı bir devlet raporu vardır, bir de MİT raporu. TBMM’de kurulan bir araştırma komisyonu da raporunu yayımlamıştı. [Her üç rapora tr.wikisource.org adresinden ulaşmak mümkün.]

Reklam

Nezaketi elden bırakmadan şu kadarını söyleyeceğim: Bu tür olaylar kritik dönemlerde yaşanır ve mutlaka siyasi sonuçları olur.

“Uğursuz” denilebilecek sonuçlar…   

Bankalar… Gazeteler ve televizyon kanalları…

Yukarıda eski bir olaydan, TV’de sonradan yayınlamak üzere kayda alınmış bir videodan söz ettim. O videoyu kaydeden kişi, haberlere ilk kez konu olana kadar, zenginliği hakkında kimselerin pek bilgi sahibi olmadığı bir müteahhitti. 

Önce bir banka satın aldı, sonra bir başka bankaya daha talip oldu. O arada bir gazetenin patronu oldu, o sıralar çok satan bir başka gazeteye daha talip olduğu duyuldu. O gazeteyi de satın aldı. İki televizyon kanalını da medya grubuna kattığı duyuldu aynı müteahhidin…

“Ne oluyoruz” demeye bile vakit bulamadan gizli kalması beklenen bilgiler ortalığa dökülüverdi.

Kendisini iktidardaki partinin önemli isimleri yönlendirmekteymiş…

Banka alımlarında, ekonomiden sorumlu bir bakanın yönlendirmesiyle zamanın Merkez Bankası başkanı kendisine aracı olmaktaymış.

Reklam

Gazetelerin alımında da arada çok tepeden siyasiler varmış.

En önemli ayrıntı da şu: Her şeyiyle mükemmel kurulmuş olan düzeni ‘suç örgütü lideri’ diye anılan ve arandığı halde bulunamayan biri bozuvermiş. 

Yeni banka ve medya patronu, doldurduğu videoda, kendisini telefonla arayan ‘suç örgütü lideri’nin sesini işitince ‘vücut kimyasının bozulduğunu’ anlatıyordu.

Vücut kimyası bozulan müteahhit elinde avucunda ne varsa hepsini kaybetti. Bankalar gitti… Gazeteler ve TV kanalları da… Eski deyimle dımdızlak kalakaldı.

Zaman zaman ‘suç örgütleri’ ile mücadele edilir ülkemizde.

18 aile ve borsa manipülasyonları

Şimdi de öyle bir zaman diliminden geçiyoruz. İlgili bakanlığın bir birimi bakana sundukları raporda ülkemizdeki suç örgütleriyle ilgili bilgiler vermiş. Rapora göre, en kalabalık ‘adamı’ bulunan, yıllar önce müteahhidin videoyla aktardığı şikayetin muhatabı olan ‘suç örgütü lideri’ imiş; onun 428 adamı varmış…

Şimdilerde videoyla derdini anlatan kişi 253 adamıyla üçüncü sırada yer alıyor. En azı 9 adamlı 30 kadar böyle örgüt lideri bulunuyormuş Türkiye’de…

İçişleri bakanlığı son videolar üzerine, pazar günü olmasına rağmen, bir açıklama yapma ihtiyacı duydu. Açıklamada ‘suç örgütleri ile mücadele’nin hiç ara vermeksizin devam edeceği vurgulanıyor.

‘Susurluk vakası’ denilen olay 1996 yılı sonlarında yaşanmıştı. Banka ve medya sahipliğine yükselen müteahhit skandalı 1998 yılında patladı. Bir başka banka patronunun karanlık işlere bulaştığı için yargılanması sırasında ‘suç örgütü’ denilen bir oluşumun yasallık sınırı içinde kaldığı sanılan gruplarla içli dışlı olduğu 2001 yılında ortalığa dökülmüştü.

Mahkemeye sunduğu 36 sayfalık savunmada, banka patronunun şu bilgiyi verdiği biliniyor:

“Biz 18 büyük aileyiz. Hepimizin bağlı olduğu bir başkan vardır. 18 büyük aile bir havuz oluşturduk, tüm ekonomi bunların elinde toplanıyor. Paramızı iç ve dış borsalarda değerlendiririz. İstanbul borsasını manipüle eden kişi, bizim bağlı olduğumuz başkanımızdır. Tokyo borsasında 800 milyon dolar kaybetti, bana mısın demedi.”

Bu kadarını gazete köşelerinde okumuştuk, ancak 36 sayfalık savunmanın diğer bölümleri devlet sırrı gibi korundu.

“Ekonomiye hakim 18 aile” bilgisini yazısından okuduğumuz yazar, bazılarının ‘çok önemli’ olduğunu özellikle belirttiği bir takım gazetecileri banka patronunun maaşa bağladığını da köşesinden duyurmuştu.

O zaman ardına düştüm, savunmayı elde edemedim. ‘Torbacı’ gazetecilerin kimler olduğunu bilenlerin paylaşmasını dileyen birkaç yazım ise sessizlikle karşılandı.

Banka patronu cezaya çarptırıldığı duruşma sonrası mahkemeden görünmeden çıkmış, ülkenin o zamanlar en çok satan gazetesine girmeye çalışırken yakayı ele vermişti. Kendisini yakalayan polislere, “Benimle mülakat yapacaklardı, onun için gelmiştim” bilgisini vermişti patron.

[Yargı banka patronuna 34 yıl 7 ay hapis cezası verdi; ancak Yargıtay’ın kararı bozmasından sonra yeniden yargılanınca cezası 16 yıl 5 ay 27 güne düşürüldü. 69,3 milyon TL olarak takdir edilmiş para cezası da 1.3 milyon TL’ye düşürüldü.]

Derin devlet yokmuş…

Yukarıda örnek verdiğim geçmişe ait olaylar sırasında adı devletle birlikte anılan bir ‘güvenlik bürokratı-sonradan milletvekili-bakan’ önceki akşam bir televizyon programına katılmış ve şunları söylemiş:

“Tayyip Bey şunu bilsin ki derin devlet diye bir şey yok. Polisin, MİT’in, savcılıkların içerisinde namuslu vatanperver insanlar var. Onları süratle hizmete sokarsa bütün bu toplumu rahatsız eden, ülkeyi uluslararası alanda itibarsızlaştıran sistemi ortadan çökertebilir, yapabilir bunları. Ama yapması için de süratli bir şekilde güvenlik mimarlığı inşa edecek.” 

İyi ki ‘derin devlet’ diye bir şey yok…

‘Derin insanlar’ var ama…

ΩΩΩΩ

NOT [Saat: 11.00]: İçişleri bakanlığının bugün yayınladığı ‘kademeli normalleşme tedbirleri genelgesi’ içerisinde yer alan bir madde şöyle: “Kademeli normalleşme döneminde, 65 yaş ve üzeri yurttaşlardan iki doz Kovid-19 aşısını yaptırmış olanlar ile 18 yaş altındakiler için sokağa çıkma kısıtlaması olmayacak.”

Okuyunca “İyi ki daha önce yazmışım” demek yerine “Son yazdığım aynı gün tekzip yedi, ama ne güzel” diye düşündüm.

ΩΩΩΩΩ

Reklam

61 YORUMLAR

  1. Bu sefer yazdığınıza değil,yazacağınıza merak saldım.
    Yazmazsanız olmaz.
    Ali Babaca’nın, Abdullah Gül’ün son Cumhur Başkanlığı seçiminde, ortak adaylığı için saman altından su yürüttüğünü öğrendik. Tabi, kendi ağzından.
    Merak ve soru: Ali Babacan tam göbeğindeydim meselenin diyor, sizi ele vermemek için.
    Yazacak mısınız? Siz neresindeydiniz?

  2. Kimi aklıevvel yorumcuların kaleminden sık sık şu tür inciler saçılır oldu;
    yeni politikacı babacan!
    Ya da yeni bir parti “yurt partisi” gibi!
    Arkadaşlar babacan denilen siyasetçi eskisi akparti iktidarıyla yaşıt bir bakanımızdır ve mevcut milletvekilleri arasında en uzun süre mecliste görev yapmış bir simadır, neyin yenisi?
    Dün bir uyanık, yurt partisine yeni parti diyordu; arkadaş ben bildim bileli vardır o tantana partisi, genelbaşkanı yaşıyor mudur bilmem ama en az 90 yaşında vardır kendisi!
    Yoksa bir de şizofreni salgını mı şaşladı?
    Yani şimdi cindoruk cb adayı olsa o da yeni sayılır aslında, hatta baykal bile; çünkü epeycedir mecliste değiller sanırım?!

  3. HDP ilk defa hangi ülkenin partisi olduğunu hatırladı umarım girdiği bu doğru yoldan ayrılmaz ve Kendisine oy veren müslüman kürt kardeşlerimizin oylarına ihanet etmez.

  4. AK Parti, CHP, HDP, MHP ve İYİ Parti’nin TBMM grupları, ortak bildiri yayımlayarak İsrail’in Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırılarını kınadı. 

    Hah şöyle ya. Dışa karşı birlik olun. İçerde birbirinize naparsanız yapın.

    • Fatih bey valla içerde “millete karşı” birlik olmasınlar da naaparlarsa yapsınlar:)

  5. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında “Fatih Sultan Mehmet’in türbesine saygısızlık yaptığı” iddialarıyla ilgili soruşturmaya İçişleri Bakanlığı’ndan izin çıkmadı.

    Çok şükür.

    Adam zaten iş yapmıyor. Böyle salak saçma soruşturma açan savcıları bi gözden geçirmek lazım. Adam gündem manyağı olmak için elinden gelen heryolu deniyor. Üzülmüştür şimdi. Yeni birşeyler bulmak lazım diye düşünüyordur şimdi.
    Aslında biraz iş yapsa millet görecek, belki destekleyecek ama nafile alicengiz oyunları ile herşey çok güzel olacak. Bi daha yermi İstanbullu. Hiç sanmam

  6. İsrail’in Gazze’ye hava saldırısı düzenlemesi sonucu Mescid-i Aksa’da çıkan yangını, İsrailliler büyük sevinçle bayraklar sallayarak izlediler.

    Sosyal medyaya yansıyan bir videoda, İsrailliler’in yangını büyük çoşkuyla izlediği görüldü. Görüntülerde, İsraillerin ellerinde bayraklarını sallayarak adeta bir zafer kazanmışsına sevinmeleri dikkat çekti.

    Sen de kalkmış itikaf yapacaktık bu pandemi döneminde bize zulüm yapıyorlar diye İsrailin saldırısını gölgelemeye çalışıyorsun.
    İsraili kınamıyorsun bile. Üstelik bu davranışınla destek bile olduğun söylenebilir. Evinde itikaf yapıyorsun ya bu mecralarda işin ne. İtikaf mı. İnşallah yapıyorsundur.

  7. 8 Temmuz 2019’da AK Parti’den istifa eden Babacan’ın Halk tv de bir itirafta bulunmuş.
    Sanki bilmeyen yok

  8. Fetöcü trol hesaplara  göre Sedat Peker Erdoğana savaş açmış. Bir sevinç bir sevinç.
    Kala kala Sedat Peker e kaldınız iyimi.
    Savulun adaletin ve zulmün savunucucu Peker geliyor

    • sen eksik görmüşsün Fatih, sosyal medya sedat pekerin işlediği suçları deşifre etmekle meşgul başta Ahmet Kürkçü. aç YouTube’da izle. Peker kendisi de sn.cumhurbaşkanım diye saygıda kusur etmediği gibi eşine laf söylediğini iddia ettiği millet vekilinin kemiklerini kıracak kadar sahiplendiğini anlatıyor. reisler bazen kavga eder birbirlerine diş geçirmeye çalışırlar bizi ilgilendirmez yani.

      boşver bu konuları sen bize İmamoğlu’nu anlat ki ona muhabbetimiz artsın.

  9. Habertürk den Kübra Par soruyor

    Halkın bir bölümünün Kanal İstanbul’u istemiyor olması başkadır, meşru bir biçimde yapılan hükümet projesine legal bir şekilde finansman sağlayacak yerli bankayı tehdit etmek bambaşka…

    “Kanal İstanbul’u istemiyoruz” diyebilirsiniz…
    Demokratik yollarla protesto edebilirsiniz…
    Bilimsel verileri ortaya koyabilirsiniz.
    Halk da sizin gibi düşünüyorsa sandıkta iktidara gerekli cevabı verir zaten.

    Fakat, bütün bunlara rağmen CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun son açıklamasını büyük bir şaşkınlıkla karşıladım.
    “Kanal İstanbul ihalesine girecek ülkeye mesafe koyacağız, paralarını ödemeyeceğiz; bizden bir banka kredi verirse günü geldiğinde o da görür” demiş.

    Yani projeye finansman sağlayacak iç ve dış kuruluşları açık açık tehdit etmiş.Burada mesele Kanal İstanbul falan değil yerli ve yabancı yatırımcı gözünde ülkenin itibarı ve güvenirliliği meselesidir.

    Eğer ki siz yabancı yatırımcılara belli bir proje için “İktidara gelirsek paranızı ödemeyeceğiz” derseniz, o ülkeye yatırım yapmayı düşünen tüm yabancıların zihninde tüm projeler için kocaman bir şüphe oluşturursunuz.

    Diğer ülkelere “Türkiyeli siyasetçilere güven olmaz” dedirtirsiniz.

    “Bizden bir banka kredi verirse günü geldiğinde o da görür” cümlesi ise daha vahim.

    • Mazallah bunlar iktidara gelse vay türkiyenin haline .Halk bunları görmüyor mu zannediyorlar .Devlet ciddiyetleri bu işte .Bi sorsalar neden 70 yıldır bu memlekette
      iktidar olma şansı verilmiyor bunlara .

  10. Bir siyasi partinin genel başkanı, cumhurbaşkanı adayı olamaz, olmamalı’ diyerek başlamıştı

    Bi’daha sordular; “aday olacak mısınız?” diye.
    “Ali mi oldu Veli mi oldu önemli değil. Cumhurbaşkanı yetkileri nasıl olacak, önemli olan o!..” dedi..

    Geçtiğimiz haftanın son “Cumhurbaşkanı adayı mısınız?” sorusuna;

    “Bizim bir Millet İttifakı’mız var, ittifakla istişare yapmadan doğru olmaz. İttifak, ‘olacaksın’ derse, oluruz o zaman…”
    İşte bu kadaar.

    Baykal (kaset kumpası sebebiyle) istifa edince “aday mısınız” diye sormuşlardı Kılıçdaroğlu’na. Önce “Hayır” demişti. Ama bir gün sonra CHP Genel Başkanlığı adaylığını ilan etmişti.

    Artık gerisini her gün gaza getirdiğiniz Mansur ve Ekrem düşünsün!..

  11. Kılıçdaroğlu, “Güçlendirilmiş parlamenter sistemden ne anlıyoruz, kamuoyu ile paylaşmak zorundayız” buyurmuş.

    Ha şunu bileydi…
    Boş lafa artık karnımız tok.
    Ne anladıklarını söyleyebiliyorlarsa söylesinler.
    Varsa böyle bir anlayış…
    Yoksa boş laf olduğu meydana çıkacak.
    Kılıçtaroğlu “Kanal İstanbul ihalesine girecek ülkeye mesafe koyacağız, paralarını kesinlikle ödemeyeceğiz.” demiş.
    Anamuhalefet partisinin genel başkanı mı
    yoksa Mafya babası mi.

  12. Anket şirketleri ardı ardına araştırma sonuçları yayınladı. Yayınladıkları sonuçlarda, “AK Parti’nin oyu yüzde 30’un altına düştü. Vatandaş Erdoğan’dan umudu kesti” diye algı oluşturdular.

    “Peki AK Parti’den ve Erdoğan’dan umudu kesenlerin oyları nereye gidiyor?” sorusuna ise şu cevabı verdiler:

    “Muhalefetin, yani Millet İttifakı’nın oy oranı yüzde 55’lere, 60’lara ulaştı. CHP’nin oy oranı ise yüzde 24-26 bandına yükseldi!”

    Sonra…

    Sonra bazı muhalif kanallara bu haberleri pas ettiler. Halk TV, KRT, Tele-1 gibi kanallardan bahsediyorum. Onlar da bu sonuçları aldı, yüzde yüz doğruymuş gibi millete yutturmaya çalıştı.

    Bu anketleri gören, bu haberleri izleyen herkes şaşkın bir şekilde, “Yahu sonuçlar doğru mu? AK Parti bu kadar erimiş olabilir mi? Muhalefet ne yaptı da oy oranını bu kadar yükseltti?” diye sorarken beklenmedik bir gelişme yaşandı.

    Yüce Allah’ın işi işte!..

    Geçtiğimiz hafta Cumhuriyet Halk Partisi’nin ve partinin lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun avukatlığını yapan Mustafa Kemal Çiçek, partiden istifa etti. Hem de herkesin sorduğu sorulara üç satırda cevap vererek gitti. 
    İstifa dilekçesinde parti yönetimine seslenerek:

    “Partinin kasasında bulunan 650 milyon lirayı nereye harcadınız? Bu paranın ne kadarını manipülasyon yapsınlar diye hangi anket şirketlerine verdiniz? Hangi kanalları bu parayla beslediniz? Hangi parti yetkililerinin kişisel ihtiyaçlarını bu paradan karşıladınız?” diye sordu.

  13. İsrail polisi sabah saatlerinde Mescid-i Aksa’daki Filistinlilere saldırırken, akşam saatlerinde ise Gazze vuruldu. İsrail saldırılarında aralarında üç çocuğun da bulunduğu dokuz kişi hayatını kaybetti. Gazze Şeridi’nden ise Batı Kudüs ve Beyt Şems kentlerine altı roket atıldı. İsrail ordusu Gazze sınırına asker gönderirken, Hamas da karşı saldırı başlattı. Öte yandan İsrail polisi, akşam namazından sonra bir kez daha işgal altındaki Doğu Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa’da cemaate saldırdı.

  14. Sedat peker ve ekibine yapılan polis baskını peker in baya ağırına gitmiş.
    Mehmet Agar Alaattin Çakıçı varsa başka eski mafya bozuntuları ve derin devlet yardakçısı hepsinin üzerine gidilmeli. Türkiye bunlardan arınmalı. Eskiden yaptıkları operasyonlar açığa çıkmalı.
    Ne Türkiyeymiş kardeşim bir yandan Pkk,Hdp bir yandan Fetö, bir yandan derin yapılar.

  15. Onu seçelim bunu iktidardan indirelim yaptığımız tartışmalar bunlar .Oysa kafamızı kaldırıp etrafa bir baksak neler oluyor ?İsrail denen terörist devlet yine müslümanlara saldırıyor ve Türkiye dışında kimsenin sesi çıkmıyor. Bunları gördükçe insanlığımdan müslümanlığımdan utanıyorum.Yazıklar olsun 1.8 milyar müslüman nüfusa yazıklar olsun
    Filistinliler katledilirken susan dilsiz şeytanlara. Yazıklar olsun binlerce onbinlerce müslüman katledilirken burada yöneticisine söyüp Ulusunu soykırımla suçlayan dilsiz şeytanlara .Bu satılmış islam düşmanları yazıklar olsun sizlere !!!!

    • hey Ahmetim gariban müslüman abim benim.

      kendi cezaevlerinden müslüman cenazeleri çıkarken gözlerin kapalı, kendi karakollarında müslümanlar işkenceler görürken “çıplak arama devlet uygulamasıdır bakan bu uygulamayı savunmalıdır” diyenlere sesin niye çıkmıyor acaba? dünya türkiyedeki kokain ticaretini konuşurken, panama mersin yat limanına gelmekte olan 616 kilo kokain yakaladığını dünyaya açıklarken benim ülkemde bunlar nasıl oluyor diye sormazsan israil de zulüm yapar senin de ucuz kahramanlıktan başka bir şey gelmez elinden işte.

      • Sevgili Baran PKK nın silah parası nereden geliyor dersin . FETO nun ABD vekillerine verdiği paralar ikramlar nereden geliyor dersin. Cezaevinden çıkan cenazeler tabi ki bizleri kahrediyor .Peki bunların vebali kim? Bir gün çıkıp ey müridlerim sizi kandırdım benim gerçek niyetim ABD ajanlığı idi bu yolda herşeyi mübah gördüm diyemedi. Cezaevlerindekiler vicdani muhasebelerini yapmadan oradan kurtulamayacaklar.sonuç üzücü ama gerçek bu . En büyük ceza vicdan azabıdır. Umarım ödedikleri bedel günahlarına kefaret olur.

        • amerikan vekillerine kim para veriyor? benim bir bilgim yok, öyle bir şey duymadım. bilmemem akıl yürütmeme engel değil ama;

          fedö dediğin Gülen cemaatini kastediyorsan eğer, nereden bulmuşlar parayı da amerikan vekillerine vermişler? bir kere cemaatin bütün kurum ve kuruluşlarına Erdoğan derin devletle iş birliği yaparak el koydu. iş insanlarının iş yerlerini ellerinden aldı banka ve banka hesaplarına el koydu 10 milyarlarca dolar paraya el koydular. el koyamadıklarını da “fetö borsası” ile sedat peker gibi derin adamlarla gasp ettiler. insanları işten attılar hapislere doldurdular. yurt dışına çıkarak canını kurtarabilenler de mallarını paralarını götüremediler ki Erdoğan mal bırakmamıştı zaten. yurt dışına gidenler de iş bulma zorluğu yaşıyorlar çalışma izni alana kadar seneler geçiyor. yılların gazetecisi Doğan Ertuğrul aylarca bir kulaklık alıp da yayın bağlantılarında ses problemini çözemedi, bir başkası aylarca sir tane tripot alamadı. hal böyleyken amerikan vekillerine verildiğini söylediğin para nereden gitmiş olabilir ? haberlerde Ak partinin amerikan lobi şirketiyle yanlış hatırlamıyorsam 750 milyon dolarlık anlaşma yaptığını okuduk. sen kaçırmış ya da anlamamış olabilirsin ama bunu bütün dünya biliyor. gene Ak partinin amerikan seçimlerinde hem Trump’ı hemde Biden’ın seçim kampanyalarına para verdiği haberleri yazıldı konuşuldu. amerikalilara AK partinin ödediği paralar nerden geldi? işte o paralar Gülen cemaatinden gasp ettiği paralar. yani ne oldu şimdi, dış güçler hem türkiyenin ilerlemesini durdurdular hem akıllı devlet memurlarını devletten uzaklaştırdılar hem de paralarını aldılar. kimle yaptılar peki bunu, derin devletle iş birliği yapan Erdoğan ile yaptılar. sen ne yaptın peki, bir deli gibi fedö fedö diyerek el çırptın. hala da dış güçleri alkışlamaya devam ediyorsun bir türlü ayıkamıyorsun. korkarım size çöktüklerinde de ayıkamıyacaksın.

  16. Yeisso Beta tv adlı YouTube hesabı şu vidyoyu yayınladı:

    Watch “SEDAT PEKER’İN BAHSETTİĞİ EŞKİYA DÜNYAYA HÜKÜMDAR OLMAZ SAHNESİ” on YouTube
    https://youtu.be/XOPhtZLJX_0

    Peker’in bahsettiği dizi diyaloğu anlattığı gibi değil. dizi diyalogları değiştirilmiş galiba. peker bu gün bir vidyo daha yayınladı “ben devletime zarar vermem o yüzden bir iki vidyo daha çekip bu meseleyi kapatacağım ve işime günüme bakacağım” dedi Sedat Peker’in hedefinde Erdoğan olduğu anlaşılıyor.

  17. İsrail Doğu Kudüste 9 Filistinli can verdi, 300 kişi yaralandı, Polis filistinlilerin araba sürdü, onlarca kişi ezildi. Zulum devam ediyor.

    Benim anlamadığım bunları dile getirildiği zaman burdaki bazı yorumcular hemen savunma durumuna geçiyor.

    NEDEN.

    Çinin zulmundeki uygur Türkleri de bizim, Filistinllerde bizim.

    • Türkiyedeki müslümanları düşman gördüğünüz için. benzer zulümler ülkemizde de yapılıyor ona niye sesini çıkarmıyorsun da zalimlerle aynı safta buluşup diyanet işleri başkanının “camiler ibadete açık” açıklamasına rağmen 1400 küsür senedir her sene yapılan itikaf ibadetini yaparken bekçilerin polisin postallarıyla camiye girip linç ettikleri müslümanlara suçlu muamelesi yapıyorsunuz. müslüman israil zulmüne de çin zulmüne de Erdoğan zulmüne de karşı durur.

      • Baran fetö yardakçısı Furkancılardan bahsediyorsun herhalde. O grubun operasyonel bi grup olduğunu bilmeyen mi var. Burdan sana ekmek çıkmaz. Pandemi döneminde alkol yasağı da oldu teravih yasağı da oldu. Ne zorluyorsun daha.
        İtikaf yapacaksan sana engel olan yok ki. Evinde de yap. Bunu bile bile pandemi döneminde ortalığı karıştırmanın ne alemi var. Onlara izin verdin mi bu sefer birahaneler alkol satıcıları devreye girecek onlara izin var bize yok diye yaygara koparacaklardı. Topla toplayabilirsen.

        Sence bu grup şimdi evinde itikafta mıdır, değilmidir. İş olsun torba dolsun misali.

  18. H. Gayret
    10 Mayıs 2021 At 05:00
    Didem hanım “bugün kim gelse ülkeyi daha iyi yönetir…” derken buna VP de dahil mi?

  19. Derin devlet yapılanmaları, mevcut hukuk sisteminden kaçınmak ve hesap vermemek için oluşturulmuş yapılardır.
    Hukukun, şeffaflığın, hesap verilebilirliğin olmadığı hiçbir ülkede derin devlet yoktur.
    Zira bu ülkelerde devletin bizatihi kendisi derin devlettir, mafyadır, en büyük suç örgütüdür.

  20. Türkiyede Derin devlet yok! Karadeniz eyalet, Devleti var.

    Tavşana Kaç Taziye Tut oyununu en güzel Karadeniz Eyaleti ve vatandaşları oynar: ABD’liler Karadenizlilere vize vermedikleri zaman neden acaba vermiyorlar diye sorguluyordum
    çok Akılı imişler deyeceğım fakat,
    Karadenizli zekasına keşf edememişler. Yeşil ,Girn, ve Kırmızı passportlar ile uyutuldldular.
    Hakikaten, onlar kadar cambaz yok! Alattin Çakıcının serbest bırakılması’nı Bahçeli değil Erdoğan’ın arzusuyla oldu. Kimseler bilmesın istemediklerından dolayi,

    PKK Karadeniz Harıç, her bõlgeyi cehenneme çeıriıyor fakat Karadeniz’e gireremiyor.

    Acaba Muharrem Înce seçim gecesı neredeydi?

    Abdullah Gülün başına gelenler biraz kurcalansa, herşey ortaya çıkar.
    .
    Süleyman soylu Damada omuz atması, gibi göstermelık kavgalar.

  21. Bazen aklıma, rahmetli Uğur Mumcu cinayetinde tuğlayı çeksek altında kalanın kim olacağı sorusu gelir. Sanırım bunları öğrenmemiz bu iktidarın ilk dönemlerinde mümkün iken şimdi derin Devlet takviyeli devreye sokulması önerilen erkanı harbiye riyaseti seferberlik tetkik kurulu veya milli güvenlik akademisi mezunları ile yapılması öngörülen suç örgütleri ile soylu iç mücadele teklifi eğer hayata geçerse hemen hiç öğrenme umudumuz kalmayacak. Kara kutu laz sedat değildir. Omerta sözüne bağlılığını koruyup hapiste gününü bekleyip kutsal Devletin kendisine el uzatacağı güne kadar sabredendir. Haliyle efsane İstanbul emniyet müdürü tan tan konuşsa bile mafyanın elinden müsadere edilen kumar borcu olan siyasilerin isim listelerinin olduğu ajanda ile nesim malki cinayeti sonrası kaybolan tefeci paralarının kimin zulasına emanet bırakıldığını bile açıklayamamış olması da onun hanesinde kara leke olarak kalır. Buradan bir dizi çıkar mı? diyeceğim ama onu da Ömer Lütfi Mete yazdı rahmetli. Son bir not bu yazı içinde adı geçen geçmeyenlerin hepsinin aynı coğrafyanın insanları olduğuna da dikkat çekmek gerekir. Bu tesadüf mü? tevafuk mu? Allah bilir. “Hiçbir günahkar başkasının günahını yüklenmez. Günah yükü ağır gelen kimse onun taşınması için yardım çağrısında bulunsa , çağrılan yakını bile olsa, o yükten hiçbir şeyi başkası üzerine alamaz.” Fatır-18

  22. Diyarbakırlılar kayyım belediye başkanı tarafından yaptırılan 4 adet heykele karşı çıkıyormuş.
    Karpuz içindeki çocuk bana göre Çinlilere benziyor.
    Aşılar, Antalya yerine Diyarbakır’a giderse kimse şaşırmasın.

  23. MAFYALAR da, PADİŞAHLAR da gücünü halktan alır.
    Tüm sistemlere egemenlik, hakimiyet milletindir.
    Gerçek cumhuriyet yada demokrasilerde bu egemenlik dediğimiz gücün ” asgari devri, kullanımının azami denetimi” vardır.
    Tüm olay bu gücün devri ve denetiminin sınırında düğümlenir.
    Mafyatik düzeni de vatandaş onaylamazsa ayakta kalamaz.
    Padişahlığı da teb’a denilen vatandaş onaylamaz ise ayakta kalamaz.
    Sadece onay sistemi açık yada varsayıma dayalıdır.
    Ülkemizdeki ve günümüzdeki mafyatik düzene gelirsek, vatandaş egemenlik yetkisini iktidarlara vermekte, iktidarlar da bu yetkinin önemli bir kısmını bu oluşumlara devretmekte ve bu durumdan vatandaş haberdar olmasına rağmen göz yummaktadır. Yani bu duruma zımni bir onay vermektedir.
    Ancak “devir” işlemleri kayıt dışı olduğu için vatandaş boyutunu bilmemektedir.
    Ancaaaaaak, az da olsa bu devre bir kez rıza göstermenin arkasının geleceğinin “bilinci” önemli
    Kapıyı bir kez açınca kesinlikle yol olacağı bilinmeli.
    Bu yetki neden devredilir?
    Komisyon denen para için.
    Mafyatik düzen bu yetkiyi bir kez alınca hep “daha fazlasını daha az komisyon ile “ister. Ve maalesef alır.
    Neden çünkü bunu devreden yetkili/ siyasi gebe kalmıştır.
    Bir üniversitede ihale veren müdüre ihale karşılığı bir villada kadın ayarlanır. Ve kamera kaydı da alınır. Daha sonraki ihalelerde müdürümüz aynı karşılığı yine bekler.Ancak istenen ihaleler için kamera kaydı yeterli olur.
    Lağımlar patlayan kadar bu ilişki devam eder.
    Özal dönemindeki Özdağlar skandalındaki parasal miktar 1 milyon dolar idi.
    1993 yılındaki SHP İSKİ skandalında Ergün GÖKNEL in hesabında 30 bin dolar ve 670 bin mark tespit edilmişti. Mark/Euro paritesi 1,95, dolar/süre paritesi 1,20 olduğundan 670 bin mark yaklaşık 300 bin dolar ediyor. Yani fazla fazla hesaplasak, o da 1 milyon dolar etsin.
    Şu anda bu rakamlara ilçe başkanları bile tenezzül etmez.

  24. fehmi bey sedat peker videolarını izlememiş.
    ben de izlemedim, ben de ruşen çakırdan dinledim.
    bir süre önce bir AB raporu okumuştum, türkiyenin uyuşturucu ticaretinde önemli bir transit noktası olduğunu, uyuşturucuya bağlı ölümlerin ve yine uyuşturucuya bağlı suçların arttığına dair bilgiler vardı. ruşen beyden dinlediğim kadarıyla pekerde bir limanın uyuşturucu ticareti için kullanıldığını ve önemli bir geçiş haline geldiğini söylüyormuş. hani turan birliği kurulacaktı, hani türk islam birliği kurulacaktı, hani dindar nesil yetiştirilecekti yazık ki dünyanın 3. büyük uyuşturucu transit hattı olduk diyormuş.
    doğru mu bilmiyorum.
    uyuşturucuyla büyük bir savaş veriliyor diye biliyorum.
    yine de yaşananlar geçmişi hatırlatıyor diye boşuna demiyor sayın koru.
    bunca teveccüh, bunca yıl tek parti iktidarı, başkanlıkla gelen güç…
    oysa neler olabilirdi, neler yapılabilirdi?
    elimizde kalan derin bir hayal kırıklığı.

    • uyuşturucu ile mücadele mi ediliyor?? Panama ve kolombiya’da tonlarca kokain ele geçirildi ve gideceği limanın Mersin olduğu ifade edildi. Bunun üzerine Türkiye karşı bir operasyon yapmadi? Limanda kime gelecekmiş, bunun arkasında kim var, hiç soturusturulmadi?

      Herkes de biliyor, bu uyuşturucu parası kime gidiyor? Ancak herkes üç maymunu oynuyor?

  25. Devlet var; kendi “derin devletini” oluşturarak, yeri geldiğinde mafya gücü ile beraber ya ileri demokrasiye ya da güçlenen sivil siyasete karşı veya iç ve dış konjonktüre bağlı olarak söz dinlemeyen siyasi iradeye karşı; ve yine yeri geldiğinde siyaset kurumunu veya siyasileri de içine çekecek tarzda mafyayı sahneye çıkaran bir “devletlu müdahale” sürecini yaşıyoruz.. bu kez durum biraz farklı…

    Şöyle ki; devlet, diğer argümanlar yanında bu defa (iki güçlü) mafya grubunu karşı karşıya getirerek sonuç almak istiyor.

    Sedat Peker’in yurtdışına çıkışı (kaçışı) diğer iri mafya grubunun ve liderinin ortalıkta görünür olmasıyla başladı. Hükümetin küçük ortağının Çakıcı’yı, hapishane ziyaretinden sonra oradan adeta temize çıkararak salı vermesi sonrasında olaylar kızıştı…

    Peker, serili video yayınında kendisini sürekli olarak Erdoğan’ın tarafında konumlandırdığı mesajını iletiyor. Bahçeli’nin Çakıcı hamiliği ise iki ayrı siyasi grubun iki ayrı mafya grubuyla iş tutarak bilek güreşi yaptığı izlenimini sunuyor.
    Bu mücadelenin siyasi sonuçları olacağı kesin.

    Yeniden erken seçim senaryoları ortaya sürülüyor. Ekonomi kötü, pandemi tuz biber.. AK Partiye yakın olanların ipliği pazara çıkartılıyor. Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar daha bir fazla işleniyor. Yapılan anketlerde Akşener’in yıldızı parl(atıl)ıyor.

    2019 Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi siyasi tablo MHP ve liderinin pozisyon al(dırıl)arak sistem değişikliği önerisi, referandum sonrası da seçimin 2018’e çekilerek muhafazakar-dindar- demokrat AK Parti liderinin sağcı ve milliyetçi söyleme yönelmesi, Gül’ün de önünün kesilerek MHP “ağırlıklı” bir hükümetin oluş(turul)ması; devletin artık Erdoğan’ın şahsında ve arkasındaki toplum desteğini de törpüleyerek dindar-muhafazakar bir siyasi yapıdan kurtulmak istediğiyle alakalı bana göre.

    Uzunca bir sürede gerçekleşiyor bu. Arkasında güçlü bir (sag-muhafazakar) halk desteği olan siyasi bir lideri istemiyor devlet ve zamana yayarak onu bertaraf etmek istiyor.
    Yaklaşık 10 yıllık bu sürede devlet “son yumruğu” kondurmak üzere. Erdoğan da yanlış uygulamalarıyla bu sürece katkıda bulundu Mafyanın sahne alması ve adına tarihi tekerrür dedirten süreç aslında devletin rutin uygulamalarından biri.

    Derin devlet var, derin adamlar da var ..ama devletin kontrolünde.
    Mafya veya mafya liderlerinin hiç hükümet olduğunu veya kendini devletin yerine koyduğunu gördünüz mü, duydunuz mu siz?

    Devlet kan tazeliyor.

    Devletimiz ebed müddet var olsun. Ama demokratik olsun, adil olsun; milletine müreffeh, güçlü bir gelecek vadeden bir devlet olsun.

    Ya devlet başa, ya kuzgun leşe.. (Bunu bir siyasi cenahının sahiplendiği manada söylemiyorum, bir üst paragraftaki dileklerimle katılıyorum.)

  26. Adamın doğal bir üslubu,akıcı ve renki bir anlatımı var. Bence Fehmi Bey birinci elden dinlememekle çok şey kaçırıyor.
    Okumuş bir havası da var. İtiraf edeyim,onun mesaj vermek için masasına koyduğu kalın kitapları ben okumuş değilim. Hatta mesaj vermek istediği kişilerin okuduğunu da sanmıyorum. Onların yerine mesela “Redkit Daltonlar’a karşı” kitapçığını masaya koysa o bile olur kanaatindeyim.

    Bir de göz attığım yorumcular köşesinde “yahu iyi hoş da çok yavaş anlatıyorsun,biraz daha hızlı olamaz mısın” diyen yorumculara da rastladım. Çorbayı kaseyle kafasına dikip bir dikişte içen,ardından gelen bütün tavuğu bir lokmada lüp diye mideye indirip,sonrasında gelen portakalı da kabuğuyla beraber bir yutuşta yutan tabiatlı tezcanlı arkadaşların olduğunu da düşünerek -onlara özel, söylediklerini hızlı bir spikere okuttuğu- ikinci bir video çektirebilir mi ki acaba?

    • videoların altında çalma hızı var, yükseltebilirler isterlerse.
      yemekten vakit bulamamışlar galiba…

  27. Tek adam derken yanılgı olmasın. Bu geminin dümeni MHP’nin Bahçelisinde. Rotasını da Perinçek belirliyor. Tek adam ise bütün sorumluluğun sahibi. Onları iş başına getiren şahsı olur (bu yorumlar Babacanın halk tv’deki mülakatından). Şimdi yalvar yakar seçimleri nasıl yapsak diye ikide bir Bahçeli’nin kapısında bitiyor. Öyle de yapsan böyle de yapsan o Bahçeli ipini çekecek. Kendine öyle söz verdi zamanında çünkü. Bakalım hangi taklaları atacaksın son düzlükte.

    Umarım bu drajeler otoriteye saygılı arkadaşların boğazına takılmıyordur 🙂

  28. 1- Mehmet Ağar’a yükleniyor. Fas kralından SİHA karşılığında iadem istendi, BAE’ye kaçtım diyor. Mehmet Ağar Fas kralıyla SİHA teklif edecek kadar tanışıyormuymuş?Peker, Ağar’ın Fas kralıyla irtibatını nereden anlamış?
    2- Peker’in ses tonu sanki üzüntülü: uyuşturucuda dünya ikincisiyiz,Adana’da birinci.

  29. TÜRKİYE DE DERİN DEVLET:
    Derin devlet, Anayasa’da belirlenmiş devlet yapısı dışında oluşturulan devlet yapısını ifade eden siyasi terim. Baskın Oran’ın tanımına göre “devlet yetkisini şu veya bu biçimde kullanan kişi veya kurumların meşruluk sınırları dışına taştıkları zaman şiddet kullanmaları halinde ortaya çıkan oluşumdur.”Mümtaz’er Türköne’ye göre ise devlet görevlilerinin “eşkıyâ yöntemleriyle yetkilerini, kullandıkları kaynak ve imkânları ‘gizlilik’ zırhından istifade ederek devleti korumak için değil, kendilerine çıkar sağlamak için”kullanmalarına derin devlet adı verilir. Derin devleti dile getiren ilk devlet adamı olan Bülent Ecevit.Kayanak:Vikipedi.

    Bugünkü konuğumuz CHP’nin Meclis Grup Başkanvekili Özgür Özel… Kendisiyle siyasetin kısır tartışmalarını konuşmak yerine “Neler oluyor? Bütün bunlara kim karar veriyor?” sorularına yanıt arayalım dedik ve ortaya bu söyleşi çıktı.
    ”CHP’nin Meclis Grup Başkanvekili Özgür Özel: “Birinin millet tanımıyla diğerinin ümmet tanımı birbiriyle çelişmesine rağmen bunları aynı potada eritmeye çalışan ve tabanlarını da buna zorlayan, bunu ellerindeki büyük propaganda makinesiyle yapan bu akılda bir başka güç var. Bir yerden birileri düğmeye basıyor.

    Türkiye siyasetini ne Bahçeli ne de Recep Tayyip Erdoğan yönetiyor; onların içinde aktör oldukları ancak senaryosu bir başka yerden yazılan daha derin ve daha güçlü bir akıl yönetiyor.”Kaynak:Gazete duvar/Özlem Akarsu Çelik.

    Muhalif cemaat önderi, Furkan Vakfı Kurucusu Alparslan Kuytul, Kronos’a konuştu:Türkiye’yi Tayyip Erdoğan değil ‘siyah gözlüklüler’ yönetiyor Kendine devlet diyen ‘siyah gözlüklüler’ var. Sadece MİT değil. MİT’ten olmayanlar da var. Siyah gözlüklüler dediniz. Kimdir bunlar?
    Devlete hükmeden, hükümetin üstünde güçler… Bunlar kendilerini göstermez, bunları tanıyamayız ama her devlette bir derin devlet var. Bunlar hükümetlere müsaade ederler, kurulmasına izin verirler, hamal olsunlar diye.
    HERKESİN ÖDÜ KOPSUN, KİMSE KİMSEYE SELAM BİLE VERMESİN İSTİYORLAR.
    Bahçeli,  ana muhalefet liderini tehdit eden Çakıcı için ‘Devlet bilir onun bu ülke için neler yaptığını’ dedi. Çakıcı ne yapmış olabilir bu ülke için?
    Çakıcı’nın devlet için neler yaptığını tahmin etmek zor değil. Herhalde resmi devlet yapamadığı işlerini böyle gayrı resmi insanlara yaptırıyor. Devlet denilen yapı resmi işlerini hükümetlere, gayrı resmi işlerini de böylelerine yaptırır. Devlet için ne yapmış bilemiyoruz.
    ERDOĞAN’IN KADROSU YOK CEMAATTEN BOŞALAN KADROLARI MHP’YE TESLİM ETTİLER.
    BÜTÜN PEYGAMBERLER İKTİDARLARA KARŞI MÜCADELE ETMİŞTİR, ZAYIFLARA KARŞI DEĞİL.Kaynak:kronos/Fikri Doğan.
    Saygılar.

  30. Eski ticaret bakanının yolsuzlukları için CHP Meclis soruşturması isteyecekmiş. Ne kadar yanlış. Artık sistem değişti. Eski bakan milletvekili değil sıradan bir sekreter. Normalde adalet bakanlığı ve savcıların harekete geçip dava açmaları gerekir. Suç duyurusuna da gerek yok, ortada bütün iddialar ve itiraflar. Ama tek adam iktidarında en tepeden emir bekler onlar da. Dolayısıyla bu soygunun sorumlusu bir kişi. Şahsı olur. Bir kelime etmemesi de suçun itirafı zaten. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını gece gündüz sorumsuzca yediler. Hesap zamanı da yavaş yavaş geliyor.

  31. Cukkalamaya tam gaz devam.
    Yetim, garip, guraba ve 82 milyonun hakkı göz göre Din, İman, Dava, Allah, Peygamber diye diye ceplerine indiriyorlar. Halk 50 kuruş ucuz diye pazarların açılmasını rica minnet talep ediyor, Beyefendiler oturdukları yerlerden 7 sülalelerine yetecek kadar harami düzenine tam gaz devam ediyorlar.
    Mustafa Kemal Paşa şu günleri görse ne derdi acaba?
    Bu sömürü düzenine halk dışında kimse dur diyemez. En yakın zamanda kaçınılmaz olarak kurulacak sandıkta gidecekler inşallah.

  32. Mafya babası, haraç tahsilatının daha güvenli ve sorunsuz bir şekilde yapılabilmesi için bir sağır ve dilsizi tetikçi olarak işe alır.Böylece yakalanma halinde herhangi bir bilginin sızmasının önüne geçebileceğini düşünür.
    Başlangıçta işler umduğu gibi iyi gider .Ancak bir gün haraçlarda bir gecikme meydana gelir , aradan bir gün geçmesine rağmen tetikçiden ses seda çıkmaz !
    Bunun üzerine , işaret dilini bilen arkadaşıyla birlikte tetikçiyi yanına çağırır ve paraların ne olduğunu sorar.Tetikçi tercüman aracılığıyla cevap verir,
    – Ben parayı alamadım ki ! Nerden bulup vereyim !
    Tercümanın verdiği cevaba inanmayan ve küplere binen baba , cebinden çıkardığı tabancayı tetikçinin kafasına dayar ve tekrar sorar,
    – Ulan şerefsiz, senin beynini dağıtırım ! Çabuk , paralar nerde , söyle !
    Durumun ciddiyetini ve tehlikesini gören ve kanter içinde kalan tetikçi , paranın miktarıyla birlikte yerini de açıkça tarif eder. Öfkeden gözleri faltaşı gibi açılmış olan baba ,büyük bir merakla tercümanın ağzına bakarak sözlerine kulak verir! Tercüman,
    – Ben parayı almadım ki yerini yurdunu söyleyeyim! Öyle tabancayla da kabadayılık taslamasın , şimdi onu alır kafasına geçiririm !
    Selamlar ,iyi günler

  33. İçişleri bakanı mafya reisine cevap verememiş, CHP liderine çatarak savuşturmuş üzerindeki şaibeyi güya. Boşuna çaba, bütün foyanız ortada artık. Tonlarca eroin ülkeye sokulurken, milyar dolarlık marinalara mafya tarafından el konulurken neredeydin eyyyy … cevap ver, kaçamak yapma!

  34. Sevgili Fehmi Bey,
    Tayyip Bey derin devlet var mı yok mu bilmiyor mu? Onun bilmez göründükleri de tecahül-i arifin cinsindendir. Ya iş daha vahimse, medet umdukları kişi yada çevre bizzat o işin içindeyse? Tayyip Erdoğan’ın ulaştığı güce Atatürk’ten beri daha önce kimse ulaşamadı. Bu olanların her birinden hem haberi var hem de hepsi onun onayı ile olan işlerdir. Onay vermediği hiçbir şey böyle pervasızca yapılamazdı. Bırakalım bu polyannacılığı artık, yüzleşelim gerçeklerle. Yok haberi yokmuş da, etrafında yanlış kişiler varmış da filan. Geçiniz bunları. İyilikler başkana, olumsuzluklar hayali çevreye öyle mi? Biz de inandık!

  35. Yazarz yine ufuk acıci bir yazı kaleme almis.. Mafya çetelerinin rahatca at konuşturduğu bir dönemdeyiz, 90’lara geri döndük, hatta daha beter bir hale geldik, akp ve ortakları mehmet ağar ve perincek sağolsun.

    Geçmiş önemde dört parmağı ile akp’ye oy toplayan saygıdeğer is adamının organize suç örgütü olduğu yeni ortaya çıkmış, yersen.

  36. Türkiye demokrasiden fersah fersah uzaklaştığı için, aynı filmi tekrar tekrar izlemek zorunda kalıyoruz. Gördüğümüz resim gayet net. Mafya, derin devlet, bürokrasi, siyasiler, hukuk iç içe malı götürüyorlar. Milletin zavallı durumu umurlarında değil. Ama söylemler şahane, vatan, millet, Sakarya. Böyle millete de böyle sistem zaten. Gayet iyi yakışıyorlar birbirlerine. Neyseniz osunuz. Daha fazlası fazla size.

    Artık güç paylaşımı savaşı o noktaya gelmiş ki demek ki her şey gibi bunun da patlak verme zamanı gelmiş. Tek adamın gidişi de böyle olacakmış demek ki, virüs ve mafyaya kurban gitti diyeceğiz. Kendi etti kendi buldu. Öyle hop oraya hop buraya yaslanacağına milleti güçlü yapmaya zamanını harcasaydı belki arkasında birilerini bulabilirdi şimdi. Artık kimse sana güvenmez kimse sana inanmaz. Bu sistemi sen kurdun, tek adam ve tek sorumlu bizzat şahsın. Hadi şimdi ver hesabını verebilirsen.

    • Demokrasiden fersah,fersah uzak yerlerde,ne sen,nede yorumlarına bayıldığım yazarların sesi çıkmaz,atma..

      • Laf söyledi bal kabağı diye buna denir ! Maşallah senin sesin de dağları ovaları inletiyor ! Breh, breh, breh !

      • Hatice’ye değil neticeye bak. Konuşsak ne olacak. Hesap soramıyoruz ki. 128 milyar dolar nerede? Bunu sormak bile suç bu memlekette. Hani demokrasi?

        • Sedat Peker videoda kafası iyi. O yüzden herşeyi hiç korkmadan anlatıyor. Normale dönünce sıkıntı büyük . Morali sıfır ve elinde. Herşeyi alınmış ve kendini morfine vurmuş izlenimi var . Allah yardım etsin

    • katılıyorum gerçekleri pat pat diye uykusunda olanların ya da farkında olup da çıkarları uğruna susanlarin somurtkan yüzlerine nazik ama etkili bir şekilde akşetmissin. Klavyene sağlık. Evet unutmadan 128 milyar dolar nerede?

Yoruma kapalı.