Devlet mağazacılığına “Hoş geldin” diyelim mi? Zihnim bu soruyla beni diyar diyar gezdirdi

38
Reklam

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan evinin de bulunduğu İstanbul/Kısıklı’da Tarım Kredi Kooperatifleri (TKK) tarafından açılmış markette alışveriş ettikten sonra şu açıklamayı yapmış:

“Tarım Kredi Kooperatiflerimizin buradaki marketi, gördüğünüz gibi, gerçekten çeşitli ürünler noktasında, kalite noktasında, fiyatlar noktasında gayet uygun. Gerçekten vatandaşlarımızın kesesine uygun fiyatların uygulandığı bir yer.”

Ardından da, kendisinin talimatıyla, TKK’nin Türkiye’nin her tarafında bin kadar market açacağı ‘müjdesini’ vermiş Cumhurbaşkanı Erdoğan

Böylece ucuz ve kaliteli ürünlerle piyasayı kendi ifadesiyle ‘balanse etme’ gayreti içinde olacaklarmış…

Kısa süre önce pahalılıkla mücadele edeceklerini söylemişti Cumhurbaşkanı Erdoğan; demek ki, o mücadelenin yöntemi marketlerin karşısına marketler çıkarmak imiş…

Devletin bir kurumunun açacağı binlerce market…

Nedense bu haberi okuyunca aklıma Sovyetler Birliği yıkıldıktan hemen sonra gittiğimiz Moskova’da, Kremlin’den fazla uzak olmayan GUM mağazalarında karşılaştığım durum ile o tarihe yakın bir zaman diliminde Kaddafi’nin Libya’sında tanığı olduğum bir başka market denemesi geldi.

GUM mağazası gibi Kaddafi’nin marketleri de birer devlet girişimiydi.

Reklam

Moskova’daki GUM mağazası hacim olarak dev bir marketti, ancak içerisinde satılanlar kalite olarak çok düşük şeylerdi. Rus parası pula döndüğü için, üzerimde bulunan sayılı dolarlarla istesem markette satılan her ürün çeşidinden birer tane alabilirdim. Her şey bedava denilecek fiyatlarla satıştaydı, ancak cazip bir şey bulmak mümkün değildi.

Mağazada kasaya vardığınızda satış elemanının hesabı elindeki abaküs ile yaptığını fark ediyordunuz.

Üzülerek mağazadan çıktığımı bugün bile hatırlıyorum…

Libya’daki mağazada ise tuhaf bir başka tabloyla karşılaşmıştım. Vitrinde İtalyan marka ayakkabılar sergileniyordu ve fiyatlar şaşkınlığa uğratacak kadar ucuzdu. Ancak marka ayakkabıların en ufak ayak ölçüsü 46’ydı. Devlet mağazası toptan alım yaparken, yabancı firma, elinde kalmış tapon malları -bu arada dev ayakkabıları da- göndermişti.

Orada da her şey çok ucuzdu, ama tabii kendinize uygun bir şey bulabilirseniz…

Devlet eliyle yapılan marketçiliğin Sovyet ve Libya uygulamaları iki ülkeye de hayır getirmedi.

Umarım, bizde farklı sonuç verir.

Ancak umudumun yerine gelmeyeceğinin de bilincindeyim.

Reklam

Geçen hafta, “Hayat pahalılığı ve geçim derdinin sorumlusu yanlış yerlerde aranıyor” başlıklı konuya ilişkin yazımda, iktidarın itibar ettiği bir gazetenin muteber bir yazarının TKK mağazalarıyla ilgili gözlemlerini de paylaşmıştım.

Yazar AK Parti’yi önümüzdeki seçimlerde zora düşüreceğini düşündüğü hayat pahalılığına çare olabileceği umuduyla, kendisine iş edinerek, İstanbul’daki üç adet Tarım Kredi Marketi’ni gezmiş. Görevlileriyle konuşmuş. 

Gözlemlerinin özeti şuydu:

“Ürün kalemlerindeki fiyatlarla Cumhurbaşkanı’nın sözünü ettiği 5 zincir marketteki fiyatlar arasında dramatik bir farklılık yok.”

TTK marketlerine orta ve alt gelir tabakası değil ‘üst sosyo-ekonomik sınıflar’ ilgi gösteriyormuş.

Sebep?

“Çünkü” diyor yazar, “Fiyat farklılıkları cüzdanına uygun gelecek kadar düşük değil.”  

Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan gezdiği mağazadan mutlu olarak çıktığını söylemiş.

“Market alışverişi” deyip geçtiğimiz iş, aslında, evdeki ocağı kaynatan, kahvaltı masalarının, öğle ve akşam yemeklerinin malzemelerini teşkil ediyor. Her türlü ihtiyacı ertelemek, hatta öğün azaltmak da mümkün, ancak midelerin gurultusunu ortadan kaldıracak temel gıda maddeleri her ev için ihtiyaç olmaya devam edecek.

Acaba alışveriş ederken, Cumhurbaşkanı Erdoğan, süt ürünlerinden de satın almış mıdır? Satın aldıysa, süt ve peynir ile yumurta fiyatlarının el yaktığını da görmüştür.

Zorlayarak fiyat indirimi yapmakla, marketler karşısına devleti çıkarmakla hayat pahalılığının önlenmesi mümkün değil.

Doların değeri TL karşısında başını almış gidiyorken, buna bağlı olarak benzin-mazotun fiyatı sürekli artar, malları bir yerden diğerine ulaştırmak için navlun harcaması akıl almaz boyutlara ulaşmışken, ucuzluk nasıl sağlanabilir ki? 

Vatandaşın cebine daha fazla para girmesini sağlamak dışında bir çare yok.

Gelirleri artırmanın yollarını aramalı devleti yönetenler…

Tabii millet kesesinden israfı da ortadan kaldırarak…

Bir son gözlemimi daha aktarayım.

Geçen gün bir ziyaret dönüşü mahalledeki eczaneye uğramak gerekti. O civarda park yeri bulamayınca eczaneye ve karşısındaki markete uğrama görevini gönüllü olarak eşim üstlendi. Ben aracın içerisinde kaldım.

Park ettiğimiz yerde kocaman çöp kutuları vardı.

Biraz sonra üstü başı düzgün birinin çöp bidonlarına yaklaştığını fark ettim. Kocaman bidonlara elini sokarak bir şeyler aranıyordu adam. Çok geçmeden aradığını bulduğunu belli eden bir yüz ifadesiyle ellerini bidondan çıkardı. 

Mahalle marketinin çöpe uygun gördüğü domatesleri çöp bidonundan çıkarıp yanında getirdiği poşete bocalayışını görmeliydiniz.

Yaşlı kadınlar ve erkeklerin pazar yerlerinde müşteriler ortadan çekildikten sonra satılmayan işe yaramaz malzemeleri toplamaları ara sıra haber olurdu, bundan dolayı o görüntülere aşinaydım; ancak üzerindeki önlükten yakınlarda bir yerde çalıştığı anlaşılan iyi giyimli birinin toplama domatesleri eve götürmek için çöp bidonları karıştırması benim için yeni bir gelişme.

Düşünürken yıllar öncenin Moskova’daki GUM mağazası ile Libya’daki kimsenin işine yaramayacak ürünler satan mağazanın görüntülerinin zihnimden silinmediğini fark ettim.

Yine o gözlemleri yaptığım 1980’li yıllarda, bizden büyük bir market zincirinin Azerbaycan’ın başkenti Bakü’da açtığı ilk büyük mağazanın müşterilerin hizmetine girdiği günü de hatırlıyorum. Neredeyse bütün Bakü halkı mağazayı hayran bakışlarla doldurmuştu o gün. 

Kendilerinin çarşı-pazarları, oralarda çeşitli ürünler satan mağazaları yok muydu? Vardı elbette. Sovyet sistemi içerisinde açılmış GUM türü mağazalardı onlar ve halkın taleplerine cevap vermekten çok uzaktılar.

Son uğradığımda, Moskova ve Bakü’nün, mağazalar ve ürün çeşitliliği yönünden, İstanbul’dan fazla bir farkı olmadığını gözlemledim. Moskova’da GUM mağazası yerinde duruyordu, fakat çeşit zenginliği Paris’teki ‘Galeries Lafayette’i aratmıyordu.

Onların eski durumlarına benzer hale gelmemizden korkarım.

ΩΩΩΩ

Reklam

38 YORUMLAR

  1. Sayın yazar “Yaşlı kadınlar ve erkeklerin pazar yerlerinde müşteriler ortadan çekildikten sonra satılmayan işe yaramaz malzemeleri toplamaları ara sıra haber olurdu,” demiş ama aynı insanlar
    sokak ortasında koloniler halinde dolaşan kedi ve köpekleri de kokuşmuş yemek artıklarıyla güya beslemeyi ihmal etmiyorlar!
    Ortalığa saçtıkları yemek artıklarıyla çevreyi kirlettikleri yetmiyormuş gibi bir de o sahipsiz hayvanları iyice hazıra alıştırıyorlar ki market poşetiyle sakın ola köpeklerin yakınından filan geçeyim demeyin, hepten çete kurmuşlar, benden söylemesi…
    Yani; kiminin çöpü, kiminin hazinesi:)

  2. THK’nın uçakları için de “bize verin tamir ettirelim” demişlerdi. Verin uçakları İBB’ye İETT otobüsleri gibi tamir ettirsin
    “Yatacak yerimiz yok” eylemlerinin kurgu olduğu ortaya çıktıktan sonra sesleri kısıldı.Nerde yurtsuz öğrenciler.
    Katarlı öğrenciler üniversitelerimize sınavsız giriyorlardır.
    Deprem bölgesinde tek bir Kızılay çadırı yoktur. Külliye’deki tuvalet klozetleri altın kaplamadır.
    Abant ta toplanmışlar elektriğe zam yalanı ortaya çıkmış. Başka bir şey yok.
    CHP uydurdu, trolleri yaydı; “1 Ekim’den itibaren elektriğe yüzde 15 zam.” EPDK net bir şekilde yalanladı; “Yok öyle bir zam.”
    Abant toplantısının bildirgesi
    Kılıçdaroğlu olmayan zam için halkı kademeli olarak tüketimi durdurmaya çağıracakmış. Önce odaların lambalarını söndürmekle başlayacaklar. Odalar biterse, salon karartılacak. Ev eşyaları elektronik derken sonunda mumla aydınlanacaklar. Tüketim azalınca elektriğe indirim gelecek. Sonra tüketim fazlasıyla artacak, şirketler de sürümden kazanacak. Herkes mutlu olacak.
    Abant toplantıları baya işe yaramış. En azından bir yalan bulmuşlar.

  3. Fiskobirlik marketleri vardı. Alışveriş yaptım ama kasiyer telefonda arkadaşıyla sohbeti uzattikça uzattı. Uyarılarımızı dikkate bile almadı. Aldıklarımı yerine bırakıp çıktım. Bir yıl sonra uğradığımda kapanmıştı. İnsanımızın çoğunda ne iş ahlakı ne de genel ahlak var.

    • “Baran
      4 Ekim 2021 At 06:58
      Üstadım siz öyle diyorsunuz ama Pazar tezgahından market işletmeciliğine geçip de başarılı olanlar var.”
      Yasemin hanım bence; bugünkü yorumunda “nerdeyse dayak yiyecektim !” diyen kıdemli yorumcularımızdan ali beyin durumuna düşmeden ortamı terketmeniz çok da iyi olmuş.
      Ama baran beyin de dediği gibi
      DEVLETİN “ESENLİK” ZİNCİR MARKETLERİ 30 YILDIR ŞANLA ŞEREFLE GURURLA MALATYALILARA HİZMET VERİYOR!
      Kötüden örnek olmaz; önce güzeli takdir etmeyi öğrenelim, kötüyü de yerebilelim…
      Bizim Dideme kalsa sözünü ettiğiniz kasiyer kız gibileri iyice bir eğitsek hiç böyle şeyler yaşanmazmış ama yukarda ali beyin de bahsettiği devlet okulu ve öğretmenlerin hali de ortada!
      Malatyaya gelince bir de “esenlik”e uğramayı unutmayın ama:)

  4. Pandoradan Rönesans çıkmış bu sefer. Boy boy yolsuz sürüsü bunlar. Ne yiyici tayfaymışsınız sizi gidi Talibancılar.

  5. İşin ilginç yanı “devlet domates satmaz” diyenlerin bu noktaya gelmesidir. Daha geçen gün iktidar yanlısı bir yorumcu bir CHP’liye çıkışırken “işte sizle farkımız bu! biz özel sektör eliyle girişimlerden yanayız” diyordu. Yalnız siz de devlet yatırımlarını karalamak için ucuz örneklerden yola çıkmışsınız. Biraz da Sümerbank’tan bahsetseydiniz. Yurtdışı örnek mi istiyorsunuz biraz da Avrupa’nın göbeğindeki Coop marketlerden söz etseydiniz. İdeoloji tutsaklığı böyle bir şey demek ki.

  6. Hatırlanacağı üzre bir ara , ilk okul ile orta okullar birleştirilmişti, sonra tekrar ayrıldı ; niye birleşti niye ayrıldı onu da Allah bilir !
    Mahallemizdeki okul , ayrılacağı son sene 100 e yakın mezun vermişti .Samimi olduğum Md.Mv hocama bu mezun olan öğrencilerin nerelere yerleştiğini sordum ; 12 sinin Anadolu Liselerine , 8 nin de çeşitli meslek liselerine yerleştiğini söyledi !
    Geri kalanların ne olduğunu sordum , ‘bilmiyorum ‘ dedi !
    Bunu üzerine ben de okullarının çok başarısız olduğunu , bu başarısızlığın MEB lığınca hesabının sorulması gerektiğini söyledim!
    Konuşmalara şahit olan ve samimi olduğum bir kaç öğretmen , öyle bir saldırıya geçtiler ki nerdeyse dayak yiyecektim !
    Buna mukabil , özel okulda görev yapan bir öğretmen de bana ‘ Her öğrenci için ayrı bir dosya tuttuğunu ve başarılı olmak için her birine bu dosyadaki bilgilere göre özel programlar uyguladığını ‘ söylemiştir .
    Netice olarak şunu belirtmek istiyorum; devlet her konuda sadece ve sadece orkestra şefliği yapmalıdır , elemanların eğitimiyle sazlarıyla, kıyafetleriyle vs. hiç mi hiç ilgilenmemelidir !
    Yani asla eşedosta peşkeş çekmeden çok sağlam bir şekilde sağlık , eğitim , hatta emniyet , adalet ve silahlı kuvvetler dahil olmak üzere her şeyi özelleştirmeli , kendisi sadece denetim, takip ve kontrol görevi yapmalıdır !
    Bu çok çok uçuk bir düşünce olarak görülebilir .Ama unutmayalım ki dünyada olmaz diye bir şey yoktur , her şey mümkündür !
    Herkese selamlar ,saygılar

    • Ali bey ilk kez dişe dokunur bir öneride bulunmuşsunuz ona da “Bu çok çok uçuk bir düşünce olarak görülebilir” demişsiniz, hayır gayet makul bir düşünce bu!
      Ben de tam tersini, her işin devlet eliyle yürütülmesini savunuyorum;
      insanlar özel alanda sadece hobileriyle meşgul olabilsinler:)

  7. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Fiyatlar noktasında gayet uygun” dediği Tarım Kredi Kooperatifi marketlerinin zarar ettiği ortaya çıktı. Marketin 2019 yılında 46 milyon 5 bin 231 lira olan zararı, 2020 yılında 12 milyon 248 bin 330 lira artarak 58 milyon 253 bin 561 lira oldu. (t24 haber sitesi).
    bin tane market açmadan evvel bir dahamı düşünülse.
    osmangazi-yavuz sultan selim köprüleri izmir otobanı zafer havalanı şehir hastaneleri çanakkale 1915 milletin önüne abide olarak dikilirken
    bir de başımıza bin tane daha market açılıp müşteri garantisi de verilirse ülke olarak değmeyin keyfimize.inanın huni satışlarına üreticiler yetişemez.herkes başına bir huni takıp yangın var şarkısını söylemeye başlar.

  8. H. Gayret
    4 Ekim 2021 At 01:33
    Ender bey “okutacak çocuğunuz yok demektir,” buyurmuşsunuz ama sizin durumunuz da pek farklı değil sanki?
    Yoksa yıllardır ders kitabı ve tabletlerin öğrencilere ücretsiz verildiğini bilirdiniz:)
    Akpartiden önce de bunlar parasız mıydı?
    Efendim?
    Kim olsa aynısını mı yapardı?
    Ee, niye yapmamışlar o zaman?
    Efendim?
    Estek köstek…

    Yorumu Cevapla

  9. 30 YILLIK DEVLET MARKETİ “ESENLİK”
    ŞANLA ŞEREFLE GURURLA MALATYALILARA HİZMET VERİYOR:

    “14 Mayıs 1990 tarihinde kurulan Esenlik İmar İnşaat ve Ticaret Anonim Şirketi %100’ü Malatya Büyükşehir Belediyesi iştiraki olan iktisadi bir teşebbüstür.

    İdari Yapı: Esenlik AŞ’nin yönetim organizasyonu 1 Genel Müdür, ve Genel Müdürlüğe bağlı olarak çalışan birim sorumlularından oluşmaktadır.

    Süpermarket İşletmeciliği, İnşaat Emlak, Malatya Şehirlerarası Otobüs Terminali İşletmeciliği, Canlı Hayvan Pazarı, Et Entegre ve Soğuk Hava Deposu, “Esenlik ve Nergis” markalı ürünleri, Kimya Fabrikası’nda ürettiği ürünler olmak üzere farklı iş kollarında 1990 yılından beri başarıyla faaliyetlerini sürdürmektedir.

    Şirketimiz bünyesinde 638 kişi istihdam edilmektedir.

    Kurulduğu tarihten bu yana her yıl Malatya ilinde en fazla vergi ödeyen kuruluşlar arasında yer alan Esenlik AŞ. Malatya’ya ticari faydalarının yanı sıra istihdam; sosyo ekonomik, kültürel sorunları ile yakından ilgilenmektedir.
    Özellikle faaliyette bulunduğu alanlarda, piyasada fiyat istikrarının oluşmasında öncü rol üstlenmektedir.
    1990 yılında kurulan ve sermayesinin yüzde yüzü Malatya Büyükşehir Belediyesi’ne ait olan Esenlik Şirketi, bu güne kadar yaptığı yatırımlar ve yarattığı katma değer ile Malatya ekonomisinin önemli aktörlerinden biri haline gelmiştir.320 milyonu aşan cirosu ile olarak sağladığı istihdam ile binlerce insanımızın ekmek kapısı olmuştur. Bu topraklardan kazandıklarını yine bu şehrin kalkınması ve refahı için yatırıma dönüştürmüştür..”

  10. 1978 de rahmeti Ecevit icat etmişti Tanzim Satış Mağazalarını. Kaderin cilvesine bak. Çok eleştirdikleri Ecevit ve CeHaPe zihniyetini taklit ediyorlar.
    Ha Gayret başaracaksınız…

    • İcat etmiş de nooşmuş bilader, neye yaramış?
      2001de gördük tanzimini satışını, öyle değil mi?
      İcadını yüzünü…

  11. Erdoğan tarafından AKP seçmenini moloz yığını yerine konuyor.

    Akıl var mantık var tarım koperatiflerinde fiyatlarla zincir marketlerin arasında hiç fark yok gibi.

    Hergün erdoğan tarafından seçmenine şöyle sesleniyor.

    “Ben sizin babanızım ben ne dersem o olur”
    “Ben sizin babanızım ben ne dersem o olur”

  12. Neden hayat pahalılığının ifade ediliş tarzında, gıda üzerinden ve gıda ürünleri perakende pazarlaması yapan firmalar üzerinden yola çıkılıyor ki? Doğalgaz, akaryakıt, demir-çelik, çimento, kömür, ulaşım/iletişim zamları, elektrik… Oysa fahiş fiyat artışlarında, gıda ürünlerinin üretim aşamasından raflara girinceye kadar kat ettiği yolda bir çok girdi; elektrik, doğalgaz, akaryakıt, gübre; işgücü, nakliye; ithalata dayalı hammadde ürünlerinin uluslararası piyasalardan, dolayısıyla iç piyasadan kaynaklı fiyat artışları etkilidir.

    Hayat pahalılığının marketler üzerinden açıklanmaya çalışılması büyük resmin görülmesinin istenmemesindendir: Akaryakıt, doğalgaz, elektrik, kömür ve bir çok malın ana/ara hammedesinde dışa bağımlılık var ve dış piyasalarda bu malların fiyat artışları ülkemizdeki tüketime de yansımaktadır…

    Aslında bu bağımlılık yeni bir şey olmadığı gibi ithalat miktarı, aşırı zam yapılmasını gerektirecek kadar çok fazla oranlarda artmış değildir. Olan; iç üretimin yetersiz ve dengesiz olmasından kaynaklı ihracatın ithalatı karşılayamadığı ile katma değeri yüksek, uluslararası piyasalara sürebileceğimiz teknoloji yoğun malları üretemeyişimizdir. Belki de sonuncusu mu sayılır, birincisi mi; ülke kaynaklarının betona gömülmesi ve reel getirisi olan alanlara yatırım yapılmayışıdır. Üstüne, kamu harcamaları ve israfta sınır tanınmamasıdır. Bir diğeri de sermaye noktasında da ülkenin dışa bağımlı olduğu ve (en) yüksek fiyatla sermaye ithal edilmesinden kaynaklıdır

    Aslında en pahalı fiyatı vermemize karşın yine de yabancı sermayenin ülkemize girişi sınırlı olmakta, hükümet gerek dış ödemeleri yerine getirmek ve gerekse mutat (yatırım dışı) kamu harcamalarını yapabilmek için yüksek fiyatla ithalatını yaptığı ana/ara mallara içeride yüksek zamlar yapmaktadır. Mesela; elektriğin, akaryakıtın, doğalgazın, gübrenin, çimentonun, demir-çelik v.b.nin tüketim fiyat artışları; bazısının fiyatını bazı “üst kurullar” belirlemiş olsa da, temelinde hükümet politikaları fiyat artışlarına sebeptir. İşte burada hükümet/iktidar, sorumluluğunu üstlenmek yerine fahiş fiyatlardaki artışı başka adreslerde aramakta, vatandaşa “cambaza bak” demektedir.

    İktidar, “cambaza bak” diyerek vatandaşın başını farklı yönlere çevirmesini istemesine istemektedir de, muhalefet ise vatandaşın gözünü çevirebileceği bir bir ortamı; talip olduğu ülke yönetiminde hayat pahalılığını nasıl çözeceğini, halkın gelirini nasıl artırabileceğini, reel getirisi yüksek ve uluslararası piyasalarda rekabet edilebilecek hangi alanlara yatırım yapabileceğini ortaya koyamamaktadır. Bir çoğu, siyasi meselelere “oy alma/çalma” hesabı ile yaklaşmaktadır: Kürt sorununun çözümünde HDP’yle, dolayısıyla Kürt seçmenin oyunu almaya yönelik yakınlaşma, muhafazakar-dindar seçmene elma şekeri atma v.b…

    Yaşanan hayat pahalılığının nedenleri; dış piyasalardan mal ve sermayenin pahalı tedarik edilmesi ve bağımlı kalınması, bu pahalılığın iç piyasada istisnasız bütün ürünlere yansıması ve kamu harcamalarındaki aşırı israf ve yersiz harcamalardır. Sebebi ise hükümettir…

    Muhalefeti de sebep kategorisine sokabiliriz: İktidarın bu ağır ve zorlaşan hayat pahalılığı ile iç ve dış politikadaki yetersizliğine rağmen onu seçime zorlayamaması ve yetersiz kalmasıdır.

    Normal vaktinde yapılacak seçime kadar bu tablo düzelecek midir, daha da ağırlaşacak mıdır dersiniz? Hangisi?

  13. EKMEK BULAMAZSANIZ MANGO YİYİN.
    Tasarruf için mangonun kurutularak saklanması öneriliyor.
    Ejder meyvesinin de turşusuna ne dersiniz?

    Sizlere sayın KORU’nun yazısının başlığı ile doğrudan ilgili bir soru sorayım.
    2002 seçimleri öncesinde ekonomiyi düzeltmek için başta tanzim satış olmak üzere şimdiki çözüm önerilerini dile getirselerdi sizce % kaç oy alırlardı?
    Ya Merkez Bankası başkanını 4 ayda bir değiştireceklerini söyleselerdi?

  14. Yazıya farklı bir açıdan yaklaşacağım. Dünya genelinde yapılan bir araştırmaya göre Türkiye dünyada en fazla alzheimer ve demans yaygınlığına sahip ülke konumuna yükselmiş,yani bu konuda dünya liderliğini elimize geçirmişiz.
    https://artigercek.com/haberler/lancet-turkiye-de-dunyada-en-yuksek-alzheimer-ve-benzeri-demans-yayginligina-sahip-ulke

    “Demans (bunama), entelektüel yetenekleri kısmen veya tamamen azaltan, bilişsel, davranışsal ve işlevsel gerilemeye yol açan veya en azından değişik derecelerde sıkıntılar yaratan, yaşa ve sosyal konumlara bağlı olarak mesle­ki ve sosyal alanda değişik derecelerde kayıplara yol açan bir hastalık” olarak tarif ediliyor. Demans sadece yaşlanmayla izah edilemeyecek bir durum. Her yaşlı mutlaka demans olur diye bir gerçeklik yok. Genetik faktörler çoğu hastalık gibi bu hastalık yönünde de etkili, ancak tek sebep değil. Hastalığın tek sebebi genetik faktörler olsaydı,Türkiye’nin önceki dönemlerde de bu hastalıkta şimdiki gibi dünya lideri olması gerekirdi,ancak durum böyle değil.

    Beslenme alışkanlıkları, kronik hastalıklar, psikososyal travmatik durumlar, büyük kayıplar, ağır psikiyatrik hastalıklar, bazı ilaçların uzun süreli kullanımları gibi hallerin de demansa sebep olma veya mevcut hastalığı ilerletme durumu olduğu uzmanlarınca söyleniyor.

    Şu haliyle geneli ilgilendiren bu hastalık yönünden de son yıllardaki ülkedeki gidişatın bir etkisinin olduğu durumu ortaya çıkıyor. Maalesef ekonomik yetersizlik dolayısı ile insanların ihtiyaçları olan gıdayı yeteri ölçüde alamamaları,işsizlik ve genel huzursuzluğun sebep olduğu gelecek kaygısı (yurtdışına kaçan gençlerin ve ailelerin hangi psikolojiler altında olduklarını düşünelim), 15 Temmuz yargılamalarındaki gibi gariban vatandaşlara yansıtılan ve sosyal bir yara haline gelmiş genel bir huzursuzluk doğuran,insanları kaygıya,depresyona iten yargısal adaletsizliklerin ve dahi genel adaletsizliklerin insan gruplarında oluşturduğu travmatik durumlar gibi halleri düşünelim…

    Görülüyor ki büyük insan gruplarına yayılan huzursuzluk,mutsuzluk gibi sebepler sonuçta genel olarak insanları duyarsızlaşmaya,bezginleşmeye,içe kapanmaya,baş edemediği sorunları görmezden gelme psikolojisinin etkisiyle düşünmeyerek onlardan kaçmaya,görmezden gelmeye (bunda okuma,düşünme alışkanlığını kazandırmayı sağlayamayan eğitim sisteminin de etkisi var),zihni tembelliğe yöneltiyor yine dolayısıyla demans gibi hastalıklara açık hale getiriyor.

    Şimdi burada bazı yorumcular bazı ayetleri alakasız bir şekilde alt alta sıralayıp,mantık kurgusundan uzak bir şekilde “her şeyi de iktidara yüklemeyin,sonra cehenneme gidersiniz” mahiyetinde her nasılsa bir takım çıkarımlara ulaşıyorlar. Onlara da hatırlatalım: Ne diyordu adalet timsali Hz. Ömer:” Fırat’ın kıyısında bir kuzuyu kurt kapsa Ömer’den sorulur.” Yani gidişatın hesabı mahşerde de herkesten önce yöneticilerden sorulur,bize bahane değil çözüm gösterin lütfen…

    • Hayaller Osmanlı,
      Gerçekler Akkoyunlu devleti.
      Ayet referansı verenlere doğru adres verelim:Nisa- 145:”Şüphesiz münafıklar cehennemin en alt katındadır”

  15. Ülkede pahalılığın sebebi Konut Arzı

    AKP hükümeti Rantiye Şantiye işlerinden çokça para kazanmak için ülkenin konut ve arazilerini satıyor.

    Ecevit Hükümeti zamanında, yasayla yabancılara %1 Konut satışı vardı. O zaman Ecevite Hataydan %1 ‘lik konut satışı için AKP Güruhu, Ecevite Gavur Ecevit Ülkemizi satıyor diyorlardı.

    Amaç %1 oranı dünyada Zenginlere satarak Ülkemizde tatil yapmalarını sağlayarak Döviz bırakmasını sağlamak.

    Rantiye ve Şantiyeci AKP Kanunla yabancılara satışı %40’lara kadar çıkardı.

    Oldukça çok konut arzı olduğu halde satışlar yetmiyor; Çünkü 9 Milyarlık Dünya Nüfusuna ne kadar konut arzı sunarsan sun ne kadar çok konut üretsende yetmez.

    Genelde Konut alan İnsanlar yabancı olduğu için Bunlar tatil zamanı konutlarında oturabiliyor Yılın 9-10 Ayı boş yatmakta.

    Bu durum çıkılmaz bir hal aldı geçen sene istanbulda 1650 Tl kiraya oturan kardeşim Şuan 2.500 TL’ye kiralık ev bulamıyor.

    Yabancılara Konut Satışına Hayır diyorum. Şu anki hali hazırda ki konutlar Türkiye halkına yeter ve artar bile.

    Artık Tarım yapılacak temiz toprak yok. Her yere bina konduruluyor, Karadenizde cennet mekanı uzungöl resmine bir bakın beton yığını olmuş.

    Ben ekonomik Krizlerin çoğunu gördüm. Dünyanın düzeni böyledir Hz. Yusufda gördüğümüz gibi 7 yıl bolluk 7 yıl kıtlık yoksa devamlı bolluk olsa insan oğlu azarak en son dünyanın çarkınada tükürür.

    Diğer ekonomik krizlerde yağ, ekin, fasulye, nohut gibi ürünlr tamamen yerliydi ve ayağa kalkabiliyorduk şimdi işe bu ürünler ülkemize yetmiyor yeri geliyor ithala başvuruyoruz.

  16. GUM BUM

    Ben muhalefete müslümanlar üzerine terör estirecekler, 28 şubat günlerine geri döndürecekler, gerici, sakallı, yobaz teraneleri ile saldıracaklar diye karşıyım. Ama böyle bir kaygısı olmayanlarında muhalefetin iktidara gelme ihtimalinden son derece rahatsız olması gerektiğini düşünüyorum. Çünki Bidenci muhalefet iktidara geldiğinde sadece toplumsal barışı değil ekonomiyi de bozacak, 2002 yılındaki krizden 10 kat belki 100 kat daha büyük ekonomik krizle karşılaşacağız. Baksanıza sabah akşam iktirarın ekonomik yönetimini eleştirenlerin daha dünyada covid 19 salgınından haberi yok. Dünyayı saran kapanmalardan, ekonomik yavaşlamadan, artan enerji fiyatlarından, sağlık harcmalarından, neredeyse durma noktasına gelen turizmden haberleri yok. Zannediyorlar ki pahalılığın sebebi emine hanımın olduğunu iddia ettikleri kitaba harcanan 5 milyon. Eyvah ki eyvah.

  17. nasrettin hoca bodrumda kaybettiği yüzüğünü, bahçede arıyor.
    çünkü bodrum çok karanlık.

    enflasyonun sebepleri de öyle.
    çok karanlık.
    israf ve yolsuzluk ve borçkolizm.

    kooperatiflerin amacı köylünün malını değerlendirmektir. ucuza satılmasının önüne geçmektir. bu durumda köylüden ucuza almalısınız ki ucuz satabilesiniz değil mi?
    halihazırda binlerce mağazası olan zincir mağazalar çok büyük alım yaptığından ayrıca kendi aralarında rekabet olduğundan zaten ürünü olabilecek en uygun fiyattan rafa çıkarıyorlar. onların karşısına kooperatiflerle çıkmak nasıl bir anlayış?
    1000 değil, 2000 mağaza açılsa ne ola?
    peki, bu anlayış enflasyonun asıl sebeplerinden biri olan yakıtın karşısına kimi çıkaracak?
    doğalgazın?
    elektriğin?
    suyun?
    sayın erdoğan marketteki fiyatları uygun bulmuş.
    sayın cumhurbaşkanının maaşı 90,000 tl civarında.
    tüm harcamaları devlet tarafından karşılanıyor.
    vatandaşın kesesine de uygun olduğunu düşünüyormuş.
    “Türk-İş’in araştırmasına göre, eylülde 4 kişilik ailenin açlık sınırı 3 bin 49, yoksulluk sınırı 9 bin 931 lira oldu.”
    asgari ücret net 2 bin 825 lira 90 kuruş
    nasıl uygun olabilir?
    bir asgari ücretlinin evine bakması mümkün değil.
    geliri gıda harcamasına bile yetmiyor, gıda harcamasından ibaret olan açlık sınırının altında kalıyor.
    iki kişi çalışsa bile yoksulluk sınırının oldukça altında kalıyor.
    asgari ücretli kesim bu ülkede çalışanların yarısını oluşturuyor.
    daha adil bir dünya mümkün, ama nasıl?
    bu gidişle rusya ve libya örnekleri hafif bile kalacak.
    sayın erdoğanın tanesi yaklaşık 5 miilyonluk zırhlı mercedeslerini abd ye götürme maliyeti 2,3 milyon.

    Karamollaoğlu’nun bir açıklaması özetle şöyle:
    “Ekonomide düzelme istiyorsanız üzerinde duracağınız bir numaralı mesele, yolsuzluğa son vermektir. İkincisi israfı önlemektir. ‘Kimse israf yapmasın’ diyeceksiniz, altına ekleyeceksiniz; ‘Ben müstesna’. ‘Cumhurbaşkanlığı israf yapabilir, TBMM başkalarına örnek olacağına onlar israf yapabilir ama siz yapmayın’ diyor. Bu mantıkla siz ülkenin problemlerini çözemezsiniz. Önce bu kararı verenler kendini israftan kurtarmalı. Amerika’ya bir seyahat yapacaksınız, koskoca araba filosunu uçaklarla Amerika’ya götüreceksiniz. Allah’tan korkun. Orada her binanın tepesinde, sadece Türkiye’de seyredilsin diye bir kitabın tanıtımı yapılıyor. İsrafı önlemek istiyorsanız tasarruf önce evde başlar, önce Saray’da başlar, önce Saray mantığından kurtulmak gerekir.”
    sayın erdoğan daha adil bir dünya mümkün diyor.

    • Dâvûd zaman zaman tebdili kıyafet yaparak halkın arasında dolaşır ve kendisi hakkında ne düşünüldüğünü öğrenmeye çalışırdı. Bir gün insan kılığına girmiş bir melekle karşılaşır, onun fikrini sorar. Melek, “Dâvûd çok iyi bir hükümdardır ama bir kusuru var” der. Dâvûd merakla bu kusurun ne olduğunu sorar. “Keşke kendisinin ve ailesinin geçimini devlet hazinesinden karşılamasa” cevabını alır. Bunun üzerine kimseye muhtaç olmadan kendi geçimini sağlayabileceği bir yol lutfetmesi için Allah’a dua eder. Cenâb-ı Allah da ona demiri işleme sanatını öğretir (Zemahşerî, III, 253; İbn Atıyye, IV, 407-408).
      Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 418-419

  18. Hâlık-ı Rahîm, nev-i beşere verdiği nimetlerin mukabilinde şükür istiyor. İsraf ise şükre zıttır, nimete karşı hasaretli bir istihfaftır. İktisat ise nimete karşı ticaretli bir ihtiramdır.

    Evet, iktisat hem bir şükr-ü manevî hem nimetlerdeki rahmet-i İlahiyeye karşı bir hürmet hem kat’î bir surette sebeb-i bereket hem bedene perhiz gibi bir medar-ı sıhhat hem manevî dilencilik zilletinden kurtaracak bir sebeb-i izzet hem nimet içindeki lezzeti hissetmesine ve zahiren lezzetsiz görünen nimetlerdeki lezzeti tatmasına kuvvetli bir sebeptir. İsraf ise mezkûr hikmetlere muhalif olduğundan vahim neticeleri vardır.
    İsraf risalesi, Bediüzzaman 1.nükte

    • Fatih bey üstadımızın bu veciz ve değerli öğütlerini paylaştığınız için çok teşekürler…

  19. Türkiye toplum olarak ekmek israfında birinci ve genel israfta dünyada üçüncü imiş.

  20. Tarim kredi marketler acildi acilali once oraya gidiyorum sonra diger marketlere gidiyorum.iceride uc ürün ucuz gercekten ucuz makarna sivi yag un şeker de olsa tam helvalik. Geri kalan urunler piyasanin cok uzerinde.bu sayfigim uc urune ihtiyacim varsa aliyorum yoksa gidiyorum o bim a101vey şok tan aliyorum. Mesela bundan iki ay önce tarim kredinin musteri hizmetlerine erik fiyati disarda 4.5 tl iken sizde neden 13.5 tl diye sordum piyasa fiyati oldugunu soyledi. Ben nacizane fikrim gercekten bu tarim ureticisini destekleyecek fikriyle gidip alisveris yapiyorum yoks avu fiyatlara buraya kimse gitmez. Yakindada kapanir gider zaten .basinda duranlar isi bilmezler icerde duranda maasina bakar. Sonra delik buyudukce buyur kapatmak zorunda kalir.

  21. Yanlış yer, yanlış yöntemler. İşte bütün mesele bu ? bizim hayatımız mı ters yanlış gezegene mi gelmişiz (biz aslında uzaylımıyız) ?
    Bir sürü hikaye yazılır ama ben doğrusunu yazayım:
    -koop, vakıf, birlik vb yerlerin ürünlerini güvenle ve huzurla alabiliyor musunuz? (Katkısız hilesiz mi).
    -daha hesaplı alabiliyor musunuz? (Bazı ürünleri!).
    -her ürüne her yerde evine yakın yerde ulaşabiliyor musunuz? Aynı kalitede mi?
    Arayacağınız beklentiniz bundan fazla olmasa iyi olur☺️
    ***Gelirleri artırmak!
    ***İsrafı azaltmak! (Görünürden başlasak örnek olur!)
    Ayak yorgan ilişkisini bilmezden duymazdan görmezden gelmemek!
    İşte asıl aranması gereken bu belkide önce!

  22. Bu ne perhis Bu ne Lahana turşusu!
    Devlet faiş fiyat artışı diye marketle baskın yaparken bir taraf dan da zam yapmaya devam ediyor.

    Yanlış adreste çözüm aranıyor.
    Kendi elleri ile büyüttükleri marketler zincirini şimdi önüne geçilemiyor.
    Neresinden baksanız çaresizlik görülüyor. Böyle olunca da yanlış yanlış üstüne geliyor. Yanlışı yanlış düzeltmek isteniyor.
    Birincisi devlet faiş fiyat artışları karşında çare olabilecekken çaresiz olması nedeniyle, bir başka yanlışa yönelmesi inanılır gibi değil. Marketler zinciri karşısına faiş fiyat artışı nedeniyle market açarak mücadele etmek nasıl çözüm olabilir ki! diyelim ki bu sorun çözüldü başka alanlarda da faiş fiyat artışı olursa karşısına mağaza açarak mı çıkacak?
    Aslında hiç de fena olmaz düşünsenize her ilde ilçede hatta mahallede her esnafın karşısında devletin esnafı, çok tatlı bir rekabet olur vatandaş faydalanır, hayat pahalılığı gider, enflasyon düşer paramız kat kat değerlenir. Avrupa kıskancından çoktan çatlamış olur.
    Çözüm için ilk önce devlet vergilerini, akaryakıt, Elektrik, doğalgaz fiyatlarını, faiş fiyat artışı yapan tüm alanlarda girdi maliyetlerini kontrol etmelidir. Örneğinin çiftçinin gübresi yüzde iki yüz artarken gözünü kulaklarını kapatırsan faiş fiyat artışı da kaçınılmaz olur.
    Sayın yazar, Vatandaşın cebine daha fazla para girmesini sağlamak dışında bir çare yok. Diyor ama ben katılmıyorum.
    Devlet her şeye zam yaparak karşılığında da vatandaşın gelirlerine zam yani cebine para koyması hiçbir anlam ifade etmez sadece para hammalığı yapmış olur vatandaş.

    Ha devlet bu sorunu çözdük dedi mi çözülmüştür. Yurtlar konusunu çözdükleri gibi evet yurtlar konusu da çözüldü ama benim kızım İzmir de 1776 yedek yeni bölüm açılmaz ise çıkma ihtimali sıfır, aynı şekilde kardeşimin çocuğu da Aydın da yurtsuz. Büyüklerimiz iyi bilir deyip yurt sorunu olmadığına ben de inanmaya başladım.

  23. Süper devlet hayali ile yola çıkıp süper market devleti olmak işte budur. Aslında herkes bildiği işi mesela Tayyip en iyi bildiği iş olan perakende satışı ya da sucuk imalathanesinin muhasebeciliğini yapsa idi süper devlet olurduk .Geldiğimiz bu duruma şaşıranın aklına şaşarım. Sadece biraz geç oldu ama olacağı buydu ,kaçınılmazdı.

  24. Yalnızlık kötü bir hal, boş markette kendine özel hazırlanmış fiyatlar insanın aklına Rockefeller için basılan tek nüsha gazeteyi hatırlatıyor.TKK asla hesaplı bir market alternatifi olamaz hele fakirin zorunlu istikameti olan üç harfliler ile hiç boy ölçüşemezler. En azından şu haliyle yoksa zararına sat! emri mücbiri geldiğinde elbette MB ve Ziraat gibi piyasa faizinin altında görev zararı kredi açmasan ne yapacaksın. Bu akla ziyan krediler 10 yıllar boyunca milletin omzuna yük yüklemek, çocuklarımızın ve hatta torunlarımızın istikbalinin heder edilmesidir. Bu gibi zorlamalar olmadığı müddetçe TKK ancak az bulunan Karacadağ pirinci veya çok lezzetli İspir fasülyesini almak için yolunuzun düşeceği bir yerdir. Böyle bir gurme seferinde bir gün, Siyez bulguru raflarının önünde kurtlu bulgur mu? yoksa siyez bulguru mu? diye dalgın bekleyen sakallıları ellemeyin onlar içtihadları gereğince orada ebedi bir kararsızlık içinde beklemeye mahkum edildiler. Teemmel

  25. Moskova ,Libya ve iyi giyimli vatandaş benzetmeniz hiç hoş değil.Bizleri onlarla mukayese eder pozisyona sokup algı oluşturmanız yakışık olmamış.
    Sorunlar çok biliyoruz ama bunlara herkesin kafa yormasi lazım.
    Örneğin O beş büyük market üreticiden domatesi yok pahasına alıp aracısız fahiş fiyatla satışını da gündeme getirebilirsiniz.
    Evet işimiz çok çok çalışmalıyız ama hep birlikte.Temel görev devlete dusuyor, ardından biz vatandaşlar da üzerimize duseni yapmalıyız.
    O kadar çok yapılacak işimiz varki bunların çoğu da çok kolay.
    Bana göre iktidarın en büyük yanlışı toplumun israf olarak gördüğü bir çok konuyu göz ardı etmesi. bu toplumda derin yaralar açıyor ve halkı yönetimden uzaklaştırıyor.
    Sn Erdoğan kafasını kaldırıp etrafındaki yanlış yönlendiriciler den kurtulsa işler çok kolay çözülecek ama maalesef bunu yapmıyor.
    Yapmadığı sürece kaybedecek yaptığı sürece rakiplerinden açık ara önde olacak .Umarım silkinir ve kendine gelir.

  26. Üstadım siz öyle diyorsunuz ama Pazar tezgahından market işletmeciliğine geçip de başarılı olanlar var.

    Çocukluğum domates tarlasında geçtiği için tarla domatesinin kokusunu ve lezzetini unutamam ve her sezonda mutlaka tarla domatesi arar bulurum. Fakat bu sene farklı farklı marketlere bakındığım halde hiç tarla domatesi bulamadım. Geniş sebze reyonu olan bir market sahibine sebebini sorduğumda “seracılık çok yaygın, perakende ihtiyacını karşıladığı gibi piyasa fiyatlarını da onlar belirliyor. Çiftçi serayla rekabet edemiyor, istediği fiyattan da ürününü satamıyor. onlar da salça fabrikalarına toptan devrediyorlar” dedi. Kendi salçasını evinde yapmaya alışkın olanlar ne yapacak peki dedim. “7.5 liraya domates alıp kim salça yapmakla uğraşır” dedi.

    Rusya da Putinin de yükselen fiyatlarla ilgili sorunu vardı. O nispeten çözmüş. büyük sera alanları inşa ettirerek ürün çeşitliliği de olan seraları eşine armağan etmiş. Putin eşine büyük marketler de açmış. eşi devasa seralarda üretip metro market gibi büyük toptan marketlere rakip olduğu kendi toptan-perakende marketlerinde satarak hem milletinin gıda ihtiyacını karşılıyor hem de fiyat istikrarını sağlıyor. İstanbul’a ürün tedariği için gelen bir Rus esnaf Putin marketlerin çoklu kasaların her birinin hemen üstünde para sevkiyatı için yerleştirilmiş borular olduğunu, 2-3 saatte bir kasayı dolduran paraları boru içine yerleştirilen düzenekle üst katta bulunan muhasebe odasına gönderiyor, akşam kapanıştan önce de silahlı korumalar eşliğinde kamyona yüklenen paralar bankaya götürülüyor” şeklinde anlatıyor.

    Ürün çeşitliliğini merak ettiğim için Rusya da olmayacağını düşündüğüm Türkiye’de rahatça bulabildiğimiz bir çok ürünü putinlerin marketlerinde var mı diye sordum rus arkadaşa; Azerilerden öğrendiği Türkçeyle cevapladı: “pöhheee, olma mı, her ne istirsen var, orda olan İstanbul marketlerinde olabilmez”

    Boru düzeneği ile para sevkiyatı heyecan verici olsa bile gene de seracılık felan.. zahmetli iş!

    • Baran o “boru düzeneği” dediğin elektrikli süpürge vakumudur, oralarda berber koltuklarının hemen ayakucunda olur, kırkılan saçları çeksin diye, hemen aynanın yanında ise yine aynı şekilde hortum vardır, o da kafayı vakumlamak için, yani kırpıntıları temizler:)
      Para için olanı da varmış demek ki:)

    • O da vakum gibi bir şey tarif etti de tam anlatamadığı ben de görmediğimden gözümde canlandıramadığım için böyle ifade etmeye çalıştım.

  27. Pandora’nın kutusu açılmış yine. Bizim yerli ve milli yolsuzların da uzak adalardaki servetleri ortaya dökülmüş. Ne yiyiciymişsiniz be. Gözünüze dizinize dursun. Bu aç ve sefil millet de ne diyeyim, enayiliğine doymasın. Az bile yapılanlar bu kör destekçilere.

    • Bekleyin sıradakiler geliyor.
      İETT 15 ihale ile başlamış
      Milletvekili arkadaş iyi danışmanlık yapmış
      Ama hizmeti ihmaletmisler.
      Diğerleri hizmeti de beraberinde yapıyorlardı.
      Bunlar biraz fazla istahliymis

      • Daha önce de yazdım. Mahkemeler hakimler elinizin altında. Şayet İBB’de yolsuzluk varsa bunu denetlemeyen siz sorumlusunuz. Gönderin savcıyı, alın başkanı atayın kayyumu. Gücünüz Mardin belediyesine mi yetiyor? Yoksa yolsuzluk balansı mı yapıyorsunuz? Marketlerde fiyat denetimi yapacağınıza gidin yolsuzlukları engelleyin. Ama az kaldı. Tüm yolsuzluklarınızın hesabı sorulacak.

Yoruma kapalı.