Dünya Kadınlar Günü.. Durumumuzu Suudi Arabistan’ın durumuyla karşılaştırdım…

47
Reklam

Kadınların en yakınları eliyle öldürüldüğü haberleriyle her gün karşılaşılan bir ülkede yaşıyoruz. Evlerde eller kalkıyor ve kadının suratına iniyor. Sokaklar ise eski eşleri öldürme mekanları haline dönüştü.

Bugün bir köşe yazısında okudum; son 18 yılda 6 bin 732 kadın öldürülmüş…

Süre, dikkat ettiyseniz, AK Parti iktidarına denk geliyor.

“Neden sorunun üzerine gidilmiyor, Meclis’te konunun soruşturulması için verilen önergeler neden iktidar cephesi tarafından red ediliyor?” sorusu zihnimi yoruyordu. Soru dün AK Parti’nin bir kadın milletvekili tarafından cevaplandı: Meclis’te iktidar muhalefetin, muhalefet de iktidarın verdiği önergeleri otomatik red edermiş de ondan…

O zaman önergeyi neden AK Parti veya MHP’den milletvekilleri vermiyor?

Her yıl bu gün devletin ileri gelenleri ülkemizin bu alandaki geriliğini kabul eden açıklamalar yapar. 

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, dün, “Bir insanlık suçu olarak gördüğüm kadına yönelik her türlü fiziki ve ruhsal şiddeti ve ayrımcılığı bir kez daha en sert şekilde kınıyorum’’ cümlesinin de içinde yer aldığı 8 Mart Dünya Kadınlar Günü klasik açıklamasını yaptı.

MHP lideri Devlet Bahçeli de, “Suçsuz ve günahsız masum kadınlara yönelmiş hunhar saldırılar toplumsal huzur ve insanlık değerlerini hedef almıştır. (..) Bu zalimliğin hesabı sonuna kadar sorulmalıdır” sert cümlelerini Twitter’dan paylaştı.

Reklam

Türkiye’nin bu görüntüsünü değiştirmek için ciddi ve sonuç alıcı adımlar gecikilmeden atılmalıdır.

Hem yurtiçinde kadınlarımızın rahat, huzur ve güven içerisinde yaşamalarını sağlamak için, hem de uluslararası arenada ülkemize bakışları değiştirmek için…

Uluslararası arenada, evet…

Biz ve Araplar

İhmal edildiğinden karşısına çıkartıldığı için uluslararası arenada Türkiye’nin sürekli başı ağrıyor; buna karşılık, kadınlara tavırları yüzünden hep eleştirilen bazı ülkeler bu görüntülerini değiştirmeye çalışarak baş ağrıtacak konularda korunur hale geliyorlar.

Örnek mi? Örnek, bazı Arap ülkeleri…  

Suudi Arabistan kadınların sosyal hayatın dışında bırakıldığı bir ülke olarak her zaman eleştirilirdi. Kadınların otomobil kullanmasına bile izin verilmeyen bir ülkeydi. İş hayatı onlara kapalıydı. Kadınların avukatlık, yargıçlık yapma hakları yoktu.

Öyle biliyoruz değil mi?

Reklam

Muhtemelen bazılarınız kadınlara yönelik bu kısıtlamaların halen devam ettiğini bile düşünüyor olabilirsiniz.

Reema Juffali Formula’ya hazırlanıyor..

Cidde’de İngilizce olarak yayımlanan ‘Arab News’ gazetesinde dün şu haber yer alıyordu: “Krallığın kadın oto yarışçısı: Hızlı yolda geçen hayatım.”

Suudlu Reema Juffali adlı 29 yaşındaki kadın Formula yarışlarına sürücü olarak katılmaya başlamış, haber bununla ilgili.

Bir süre yaşadığı Boston’da araba yarışlarına merak sarmış Reema Hanım. Ülkesinde kadınların otomobil kullanmasına 2018 yılında izin verilince yarışma yolunun kendisine açıldığını düşünmüş. Şimdi ülkesi adına yarışlara katılıyor, gazete de bunu dünyaya duyuruyor.

“Olamaz” diyebileceğiniz iki haber daha okudum yine aynı gazetede.

Reklamları izliyorsunuz

Konu futbol…

Yakın zamana kadar kadınların maçları izlemek üzere stada gitmeleri yasaktı Suudi Arabistan’da. Zengin ülke para döküp dünyanın en ünlü takımlarına stadlarında müsabaka yaptırabiliyor, fakat stadın kapılarını kadın izleyicilere sıkı sıkıya kapalı tutuyorlardı.

Şimdi?

Ülkenin futbol federasyonu bu yılın ilk ayında bir grup kadına hakemlik sertifikalarını vermiş. Kadın hakem adayları dünyanın dört bir tarafından çağırılmış yabancı futbol hakemlerinden ders almaktaymış. Federasyon Lübnan ve Ürdün’den de kadın hakemleri ülkelerine davet etmiş… (Arab News, 29 Ocak 2021).

Kadın hakem olur da futbolcu olmaz mı?

Suudi Arabistan’da kadınlar futbol ligi için de çalışmalar başlatılmış… Teknik direktör Bireen Sadagah Arab News’a şu açıklamayı yapmış: “Cidde Kartalları (Jeddah Eagles) kadın futbol takımı ligin başlamasını beklerken sürekli antrenman yapıyor. Hem fit olmak hem de futbol mentalitesi edinebilmek için çalışılıyor.” (13 Ekim 2020).

Takip ettiğim gazetelerden biri de Körfez ülkeleri vatandaşları ile oralarda çalışan Hindistan-Pakistan kökenliler için çıkan Gulf News. Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Mars’a gönderdiği uzay aracının kotarılmasında ülke kadınlarının ön safta yer aldıklarını orada okumuştum. Aynı gazete, Kuveyt’te yeni atanan 54 yargıçtan sekizinin kadın olduğunu da yazdı (4 Eylül 2020). 

Bir ilkmiş bu.

Son bir haber daha size: Suudi Arabistan kültür bakanlığı bir moda komisyonu kurmuş ve o komisyonun başına Burak Çakmak’ı getirmiş. Evet, bir Türk’ü. Suudlular ODTÜ mezunu Çakmak’ı New York’taki Parsons School of Design’ın dekanı iken bulup ülkelerine getirmiş. Önceki gün (6 Mart) Arab News’ta Cidde’de ilk kez yapılan moda haftasındaki defilede konuşurken fotoğrafıyla geniş bir haberi yer alıyordu Burak Çakmak’ın… 

“Reklam için” mi dediniz, doğru, bütün bunlar reklam için yapılıyor.

Ülkenin asıl hakimi olan Veliaht Prens Muhammed bin Salman’ın (MbS) reklamı olsun diye…

Başarılı oluyor mu peki?

ABD’ye başkan seçilmeden önce rakibine yönelik eleştirileri arasında gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’da vahşice katledilmesi dosyasının kapatılması da vardı Joe Biden’in; şimdi o başkan ve Trump’ın gizlediği cinayetle ilgili MbS’yi alenen suçlayan CIA raporunu açıklattı ama suçluya herhangi bir yaptırım koydurmadı.

Neden acaba?

Arab News’ta çıkan türden kadınlara yönelik yeni politika da dahil açılım süreci sebebiyle olmasın? 

Ben “Bunda en büyük pay o sürecin” görüşündeyim.

Türkiye ise son 18 yılda 6 bin 732 kadının erkekler tarafından öldürüldüğü haberleriyle dünya basınının gündeminde.

ΩΩΩΩ

Reklam

47 YORUMLAR

  1. “Bugün bir köşe yazısında okudum; son 18 yılda 6 bin 732 kadın öldürülmüş… Süre, dikkat ettiyseniz, AK Parti iktidarına denk geliyor.” demiş Fehmi bey.

    Sürelerin çakışmasını illaki siyasetle iliştirmek doğru olmaz, iliştirilirse bu bir “önyargı” algısı oluşturur. Aynı süreçte yaygınlaşan internet faktörü, TV’lerdeki etkileyini diziler, daha da önemlisi, ortaya çıkan bu kötü sonuçta ekonomik şartların insanlar üzerindeki baskılarının da bir rolü vardır. Dış faktörlerin geleneksel aile yapısına meydan okuduğu, tüketimi körüklediği aile geçiminden birinci derecede sorumlu olan erkekleri daha fazla strese sokmuş oldukları, bunların getirdiği ruhi ve iletişim bozuklukları da birer faktördür. Sosyoloji fakülteleri ne güne duruyor? Siyasilerin atıl ve duyarsız hareketleri dahil bütün faktörler kötü sonuca katkıda bulunmuştur.

    Sadece reyting peşinde olan bizim TV’ler halka hitabeden programlarda konuya yeterince duyarlı değildirler, proaktif hiç değildirler. Halbuki birer eğitim, denetim, kalite kontrol kaynağı olmakla yükümlüler. Toplumdan geçinen her imkanın topluma karşı yüklenen bir sorumluluğu vardır. Sorumluluğunu üstlenmeyen toplumu sömürüyor demektir. Bunun da öbür tarafta ayrıca bir hesabı olacaktır. Ölçülebilir bir şekilde “eğitim-bilgi-kültür-halka yarar” nitelik endeksleri geliştirmeli. Bununla bütün TV programları derecelendirilmeli. Devlet/ilgili Bakanlık ücretsiz/tarafsız bilim-kurullu, hakemli bir sistem geliştirmeli. Kalite/topluma-katkı işlerini karara bağlayıp “endeks”i düşük TV/internet programların ehliyetini iptal etmeli (ancak böyle kaliteli hizmet vermeyi öğrenirler). Yeni yapılacak her TV /İnternet programı bu süzgeçten geçirilmeli. Halka ulaşmayı hak etmeli….

  2. Dünya aya, Mars’a gidiyor, biz burada insan haklarını, yüzlercesi sokaklarda öldürülen kadınların haklarını konuşuyoruz. Gerinin gerisinde kaldık. Bu ülke insanlarına ne mutluluk, ne huzur, ne refah, ne yaşama umudu, ne de gelecekten bir ümit veriyor. Çözüm üretemeyen fakat ülkeye sadece dert, tasa ve bol bol borç üreten, 20 yıldır aynı sakızı çiğneyen ve ülkeyi bir adım ileri götürmeyen bu sahtekar iktidar kanımızı emmeye devam ediyor. Herhalde gittiklerini göreceğiz yakında. Geride bir enkaz bırakarak gidiyorlar. Onu da bu iktidara sakız gibi yapışan boş ve öngörüsüz halkımıza borçluyuz. Bu da ona ders olsun. Ama kaybolan yıllar, kaçan fırsatlar, giden gençler geri gelmiyorlar. Sürünmeye devam.

  3. HDP milletvekili Gergerlioğlu’nun Karar TV’deki konuşmasını izledim. Gerçekten insan hakları ödülü veriliyor olsaydı, hiç ayırt etmeden herkesin hakkının peşine düşen bu asil duruşlu milletvekiline verilmesini isterdim. Tek başına 3000 küsür sorgu vermiş adalet bakanlığına, kaybolan, işkence gören insanlar hakkında. Hepsi bu ülkede oluyor ama havuz medyası duymuyor görmüyor.

    Bu topraklarda insan hakları da yok, insan hakları ödülü de. Akp’ye göre insan hakları ihlali de yok (Meclis komisyonları öyle karar vermiş), ama insan hakları da yok (Başkan da tüm Türkiye’ye ilan etti, şimdi proje yapacakmış). Yani tam bir dingonun ahırı hikayesi. Hepsi ayrı telden çalıyor söylüyor. Tüm dünya ilan etmiş, bu ülkede insan hakkı yok, hukuk yok, bağımsız yargı yok, bunları dert edinen üç beş kişiden fazla insan da yok, yok oğlu yok. Yazık yazık. Akp nereden nereye, nasıl bir savrulmaymış, vay vay.

  4. Kadınlar gününde Kaşıkçının so dini nikahlı eşinin bilinmeyenleri açıkca anlattıklarından önemsız olan bır bölümü buraya aktarayım! Yalnız uzun bir demeç veren kadın Kaşıkcıyı takibe almışTürk istihbaratından’da hesap soracağın’ın da altını çiziyor.
    ×××××
    “TÜRK MESLEKTAŞI KAŞIKÇI’YI UYARMIŞ
    Kaşıkçı ile 2009 yılında tanışan ve 2018’de ABD’de dini nikahla evlenen Hanan Al Atr’ın iddialarına göre, Suudi yönetime muhalif olarak tanınan gazeteci, ABD’ye iltica etmektense Türk pasaportu alabilmek için Türkiye’de gayrimenkul satın almayı planlıyordu. Ancak Türk bir meslektaşı ona, bir Suudi olarak Türk pasaportuna sahip olmasının Kaşıkçı’yı doğrudan muhalif konumuna düşüreceği ve Türkiye’de kolay hedef haline gelebileceği için bu fikirden uzak durmasını tavsiye etti.

    HATİCE CENGİZ’DEN HABERİM YOKTU
    Eşiyle, İstanbul’a gitmeden önce New York’ta beraber vakit geçirdiklerini anlatan Hanan Al Atr, Kaşıkçı’nın kendisine Hatice Cengiz’den veya başka herhangi bir kadından bahsetmediğini.“
    ×××××

    Yazı’nın başlangıcı ve bundan sonrasını sildim.
    Zaten yazsammda yayınlanmaz.
    Biden için konuşanlar’a kadının iddialarını okumalarını tavsiye ederim.

    • Yolda yürürken kafanıza saksı düşse Türkler attı diyeceksin bu ne biçim kindir ulusuna (pardon ne ulusu ) karşı anlamak mümkün değil.

      • Gerçekten cahilin kabadayısı’sınız. Ondan daha kötüsü cahaletınizi her ortamda sergileyerek rezil olmadanda utanmıyorsun.
        O dedikleriniz 1200 senedir 12 asırdan bu tarafa siz ve taptıklarınız gibileri vasıtası ile Dünyayi parmaklarında oynatıyorlar.kaç imparatorluğun kökünü kazdılar..
        Onlar ırkçı peki siz ne oluyorsunuz?
        Sizın gücünüzü bebekleri darbeci olarak tutuklamak anlarını çıplak aramaya yeter.
        Onların mağazalarįnı tüyü bitmemiş yetimlerin hakkı ile ben kapatıp alış veriş yapmiyorum. Türkiye nasıl
        Erdoğan ,ailesi ve sizlerden ibaret değilse Ingilizlerde Kıraliyet ailesinden ibaret değiler.
        George Washington’da ingiliz, ve kiraliyeti ailesini abd’den kovanda o.
        Keşke sizlerde’de onun vijdanından miliyonda bir olsa’idi. Buralarda gelip yorumculara hesap sormak gibi bir cahilliğe düşmezdiniz.

  5. Dünya Kadınlar Günûnde zülümlerin video ile anlatımı.
    Hadi gözünüz aydın Türkiye insan hakları ihlalerinde sondan dünya 2.
    Kadınlar Günündede sondan dünya 1. Oldu.

    E…Y… gözaltında kaldığı 5 gün içinde Ankara TEM’de hem fiziksel hem psikolojik işkenceye maruz kaldı. Y, maruz kaldığı asitle yapılan işkencenin fiziksel ve psikolojik etkilerini uzun zaman üzerinden atamadı. İşkence sonrası ortaya çıkan “huzursuz bacak” sendromu nedeniyle bir yıl gece gündüz uyuyamadı.

    H…… Ç…….15 Temmuz 2016’dan sonra kadın olarak Türkiye’de başına geleceklerden korkma ve strese dayalı görme engeli yaşıyor.

    Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevinde 10 ay tutuklu kalan B…..K…., 4 kez çıplak aramaya maruz kaldı.

    Önce eşi, sonra kendisi tutuklanan, çıplak aramalardan geçen B….K….., iki senedir de 7 yaşındaki oğlu N…. için mücadele ediyor.

    28 yaşındaki B….. A….. iki aylık evliyken tutuklandı. 3 yıl 4 ay kaldığı cezaevinde
    Kansere yakalandı.
    İşte Kadınlar günü tablosu.
    Evet bu konuda Sudiarapistan bizim elimize su dökemez.

    • İnsan hakları derken elin İngiliz i Torununa siyah olduğu icin prens unvanı vermiyor.Bu mu insan haklarindan anladığınız.

      • Siz Türkiye’nin esmer vatandaşlarını prens mi yapmıştınız? İnsanları dillerinden dinlerinden dolayı sürdünüz, yokettiniz, şimdi kime hesap soruyorsunuz.

        • Bu ülkede insanların dinleri yada dilleri sebep gösterilerek hiç kimse sürülmedi. yoketmek.. kaşıkçı çatal la yemek yemek mi zannettin. dilin sürçtü herhalde. ingilizin derdini oranın halkı düşünsün bizene.
          fakat diller eninde sonunda aynı memleketli olanlar için birden birleşiveriyor ve kendini ele veriyor.
          (size göre) sürülmeyipte! bu vatan topraklarında kalan sözde cahil cükela! halk neden böyle davranıyor? belkide (size göre) aptala yatıyor.
          kime-kimlere hesap sormalılar aslında acaba?

      • Ahmet bey utanma nedir bilir misiniz? Nurdan hanım çağdışı, insanlık dışı çıplak üst aramasından söz ediyor. Sözüm ona karşı çıkmak adına ettiğin laflardan insan olan herkes utanır. Birinde biz hukuk devletiyiz palavrasını yutturmaya çalışan ama tam tersini yapan bir iktidardan, birinde sembolik olduğunu dünya alemin bildiği hanedanlıktan söz ediliyor farkında mısınız?

  6. Problemin temelini ıskalıyoruz:
    Sadece kadın olmak mı suç?
    Çocuk olmak suç değil mi?
    Azınlık olmak suç değil mi?
    Farklı milletten olmak ?
    Farklı mezhepten?
    Daha doğrusu “farklı ” olan ne varsa?
    Daha da doğrusu “insan” olmak suç değil mi?
    Bir ülkede:
    İnsan olmak suç ise, farklı olan, farklı olmasa bile farklı sayılan, farklı görülen, ötekileştirilen herkes suçludur.
    Yada farklı olan suçlu ise, istisnasız her insan suçludur.

  7. Nisa Suresi, 12. ayet: Eşlerinizin, eğer çocukları yoksa, geride bıraktıklarının yarısı sizindir. Şayet çocukları varsa, -onunla yapacakları vasiyetten ya da (ayıracakları) borçtan sonra- bu durumda bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Sizin çocuğunuz yoksa, geriye bıraktıklarınızdan dörtte biri onların (kadınlarınızın)dır. Eğer sizin çocuğunuz varsa geriye bıraktıklarınızdan sekizde biri onların (kadınlarınızın)dır. (Yine bu hükümler,) Edeceğiniz vasiyet veya (varsa) borcun düşülmesinden sonradır. Mirası aranan erkek ya da kadın, çocuğu ve babası olmayan bir kimse olup erkek veya kız kardeşi bulunursa onlardan her biri için altıda bir vardır. Eğer bundan fazla iseler, bu durumda -kendisiyle yapılan vasiyette ya da (varsa) borçtan sonra- üçte bir’de -zarara uğratılmaksızın onlara ortaktırlar. (Bu size) Allah’tan bir vasiyettir, Allah, bilendir, (kullara) yumuşak olandır.
    Nisa Suresi, 34. ayet: Allah’ın, bazısını bazısına üstün kılması ve onların kendi mallarından harcaması nedeniyle erkekler, kadınlar üzerinde ‘sorumlu gözeticidir.’ Saliha kadınlar, gönülden (Allah’a), itaat edenler, Allah nasıl koruduysa görünmeyeni koruyanlardır. Nüşuzundan korktuğunuz kadınlara (önce) öğüt verin, (sonra onları) yataklarda yalnız bırakın, (bu da yetmezse hafifçe) vurun. Size itaat ederlerse aleyhlerinde bir yol aramayın. Doğrusu Allah Yücedir, büyüktür.
    Nisa Suresi, 129. ayet: Kadınlar arasında adaleti sağlamaya -ne kadar özen gösterseniz de- güç yetiremezsiniz. Öyleyse, büsbütün (birine) eğilim (sevgi ve ilgi) gösterip de öbürünü askıdaymış gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve sakınırsanız, şüphesiz, Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
    Yukarıdakiler ve benzer onlarca ayette özetle, erkek kadından üstündür denilmektedir. Dini referans alanlardan, din kurallarının geçerli olduğu bir yönetim şekline heves edenlerden, altına imza atıp adeta bayraktarlığını yaptıkları İstanbul Sözleşmesi’ni rafa kaldırmak için olmadık bahaneler üretenlerden kadınlar adına hayırlı bir düzenleme beklemek hayaldir. Kız erkek fark etmeden çocuk istismarında çocuğun rızası gibi çağdışı ve salakça bir bahane arkasına sığınanlardan değil kadın, insan hakları beklenemez.

    • Dini anlamda, dünya hayatı bir imtihan değil mi? -İmtihan! O zaman sormak lazım. Allah haşa haksızlık mı yapıyor? Sana göre öyle ki bu seni ateist yapmış olan faktörler arasında. Dindarlar senin sonunda yazdığın fasaryalarını dinlemezler. Onlar, Allah’ın tavsiyelerine uyarlar, haklarına razı olurlar. Kadınlar sana göre kaybettikleri bu tür konuların haricinde başka şekillerde telafi olamazlar mı? Kuran’da erkeklerin kadınlara hiçbir zaman cömert olmamasını tavsiye eden ayetler var mı? -Yok! varsa bul getir “Ha Yahya Özal yalan söylemiyormuş” diyelim. Yalanlarına dayanarak yalana güvenerek ateizm reklamı yapmayı bırak. Müslüman mahallesinde salyangoz satmaktan vazgeç! Başka işin yok mu? Dünyaya bir sefer gelmişsin, keyfine göre yaşa. Hiçbirşeyden sakınmadan Kuran’da yazılanların tam tersini yap. Gideceğin yer iyice belli olsun. Ama, bu halinle “sadece ben değil götürebildiğim kadar başkalarını da peşime takıp götüreceğim” diyorsun. İblis te aynısını yapıyor…

      Bir kaşık suda fırtına koparacağına çocuk veya kadın istismarı istatistiklerine iyice bak https://www.ocakmedya.com/yetim-cocuklari-sattiklari-ortaya-cikti/ Bak ta hizaya gel. Bu haber yetmiyorsa İtalya ve Amerikadaki Kiliselerdeki istismarları araştır. Kötülük ararsan her zaman ve heryerde örnekleri var. Ancak, sen müslüman mahallesinde ısarla salyangoz satmakla haksızlık ediyorsun. Oysa ki bir Ateistsen eşit mesafede nefret etmen lazım.

  8. Sayın Koru ,
    Bilmiyorum daha önce izleme fırsatı buldunuz mu ? Eğer bulamadınız ise seyir etmenizi tavsiye ederim. Adam Smith tarafından BBC için yapılan bir belgesel den bahsediyorum. The century of the self. Bu yazınız ile ilğili sorunuzun cevabı burada gizli.
    Biraz önce TV de bir istatistik bilgisi alt yazı olarak geçti. Dünya da günde 137 kadın cinayete kurban gidiyormuş . Dünya nüfusunun % 1 i biz de. 18 yılda öldürülen kadın sayısı 6732 / 365 x 18 = ortalama günde 1 kadın ediyor. Dünya ortalaması ile kıyaslarsak Ülkemiz de 1.4 olması gerekiyor. Tabi bunun sevinecek bir tarafı yok.
    https://www.google.com/amp/s/www.bbc.com/news/amp/newsbeat-51572665
    Linki tıklarsanız İngiltere deki kadın cinayetleri ile ilgili bir haber okuyacaksınız. Orada ilginç bir ifade var. Kadınların mal , Erkeklerin tüketici olduğu bir toplum haline gelindiği için bu durumun ortaya çıktığı yazılıyor.
    Bu iki bilgiyi bahsettiğim belgesel deki bilgilere bağlayacağım. Her şey kapitalist düzenin tüketim toplumu oluşturma çabasının sonucu.
    4 bölümlük belgeselin son bölümünde politikacıların bu tüketim toplumu bireylerinin oylarının nasıl manüpüle edildiğini göreceksiniz. Bu durumu önümüzdeki seçimlerde biz de görecegiz. Bu itibarla iktidar olma kaygısı içindeki yöneticilerin kadın cinayetlerinin önlenmesi ile ilğili bir olarak bir şeyler yapamayacağını anlayacaksınız.
    Zira en değerli olma çabası içindeki kadınlar birer oy deposu , onlara hakettiği değeri vermeye zorlanan çalışan erkekler de öyle.
    Sorun tatmin olmayan bireylerin , eşyayı tüketmeyi alışkanlık haline getiren insanların ilişkileri de tüketmeyi kolayca tercih etmelerinden kaynaklanıyor. Bunun düzelmesi mümkün değil. Korkarım ahlaki yozlaşma daha da kötüye gidecek. Sabır , kanaat , gayret ve şükür den yoksun bir millet olduk. Hangi kadın kocasına aman herif eve haram lokma sokma diyor ? Hangi yiğit kendi heva ve hevesi için para harcamaktan vazgeçip eşini hayır için infak yapmaya teşvik ediyor ?

  9. Türkiye maalesef hiç bir soruna çözüm üretemeyen, geri kalmaya mahkum bir ülke görüntüsü veriyor bugün. İktidar ikide bir ekonomik reform ilanı yapıyor, ekonomi batık, enflasyon milletin emeğini çalıyor, fakirlik heryerde, milleti sosyal yardım karnelerine mahkum etmiş iktidar. Dış güçler her yerden saldırıyor (!) iktidar bir tane iyi ilişki geliştirememiş, herkesle kavgalı, dost bildikleri de Çin, Rusya, Azerbeycan gibi gibi dünyanın en barbar ve despot ülkeleri. Bütün klüplerden (batı klubü, AB klubü, özgür ülkeler, demokrat ülkeler, refah ülkeler klubü) dışlanmış. Terörü bitirememiş, sürekli de azdırmak için elinden geleni yapıyor. Kadınlar her gün sokak ortasında öldürülüyor vahşice, iktidar kös kös bakıyor sadece. İnsan haklarını bitirmişler, 20 yıl sonra insan haklarınızı vereceğiz aha da proje diye dalga geçiyorlar milletle. Bir basit aşıyı bile doğru dürüst millete veremiyorlar. Çin’in ne olduğu belirsiz aşısına mahkum ettiler. O da yok ortada. Ticari sır diye gizliyorlar ne yaptıklarını. Kendi atadıkları kişiler sosyal medyadan Alman aşısı olduklarını ilan ediyorlar utanmadan.

    Yani nereye baksanız dökülüyor paçalardan sefillik. Bu kadar sefalete rağmen hala orada neden oturuyorsunuz. Orası yan gelip yatma yeri değil paşalar. İcraat için sizi oturttu millet oraya. Saraylarda yuvarlanın diye değil. Beceremiyorsanız yıkılın. Onlarca parti var. Bırakın başkaları denesin.

    Saraydan inmek zor mu geliyor? Kusura bakmayın, orası baba paşanızın sarayı değil, milleti boğduğunuz ağır vergilerle, milletin rızkından keserek diktiniz o sarayları (bir tanesi neyinize yetmiyorsa).

  10. Sn Koru nasıl olurda Suud ile Türkiye yi karsilastirabilirsiniz.Biraz tarafsız ve gercekci olun şu an bu iktidar yüzünden issız olabilirsiniz.Ama böylesi bir tarafgirlik doğrusu tanıdığımız KORU ya yakismiyor

    • İstediğiniz karşılaştırmayı yapın, demokrasi, enflasyon, insan hakları, özgürlükler, … Bulunduğumuz lig orası, Suudi yada Azerbeycan. Türkiye bu yeri haketmiyor. Bunun da tek sorumlusu siyaset. Çözüm orada olmak zorunda. Çözemediklerini herkes görüyor. O zaman neden gitmiyorlar. Saraya yapışmadılar ya.

    • böylesi bir tarafgirlik doğrusu size yakışiyor.
      Türkiyeyi soyanların avukatlığını yapanlar arasında siz en sadıklarındansını.

      • Doğruları söyleyip çözüm için fikir yürütmek tarafgirlik ise sonuna kadar tarafgirim.Peki sadece negatifleri çarpıtarak bire bin katarak yalan dolan la ilişkilendirmek ne OZAMAN

        • Şimdiye kadsr Hangi yalanımı yakaladınız? Veya sizin gibi hangi kula kulluk ettiğime şahit oldunuz?
          Binu isbatlayın. Aradığınız, sıfatı görmek görmek için ! aynaya bakmanız yeterlidir.

  11. 1963 26 Ekimde Sarikamıştan Ankaraya gitmek üzere araba ile başlayan yolculuğumda Erzuruma kadar 40’tan fazla kôyden geçmiştik.
    Kendimde köylü olduğum için benim dikkatímı çeken her hangi bir gariplik görmedim.
    29 Ekim sabahı Trabzonda bayram kutlamaları vardı! Bir anda kendimi uykuda hissettim ve kâbus gõriyorum zannetmıştım.
    Erkekler önde ellerini arkadan (afedersınız) kıçınín ūzerine koymuş hanimlari’de birer çocuklar, sırtlarında ikisinide ellerinden tutmuş kocalarín’ín arkasında bayram yerine yürüyorlar.
    Aniden emiii! diye çığlík atmışím. Beni Ankaraya götúren gerçek amcam değildi onun arkadaşí zamanın Kars millet vekili’idi. Benim çíğlíğíma hiç tepki vermedi ve sadece güldü.
    Şehriden ana yola çıkınca! Gördüğúm manzara bu sefer cırtlak sesimle EMİİİ BAKSANA! Diye çığlık atınca. İlkinki gibi gülmedi ve bana “kízím, bak siz bana hakim amca diye hitap ediyordunuz, ben Türkiye’nin bir çok bölgesinde hakimlik yaptım emekli olduktan sonrada şahit oldüğúm yalníşların giderilmesi için millet vekili oldum.
    Sen 12 yaşinda bir kız çocuğu olarak aile, ve çevre konusunda şanslisin. Henüz seni taniyali 3 gün oldu, ilk andan itibaren tuttuğunu koparan bir özelliğe sahip olduğunu gördúm.”
    Şimdi beni iyi dinle!
    “Bayram yerine eğlenmeye giderken sırtlarında çocuklar taşiyan Karadenizli hanımlar.
    Günlük hayatlarında sírtlarínda küfeleri taşiyorlar, doğuda bunun tam tersi fakat ordada kadını” der demez benim cevabım “döv|yorler’ olmuştu.
    Ankaraya gece yetişmiştık o gece onlarda kalmıştım. 3 oğlu vardi.
    Amca hanımına karşí çok saygılı birisi’idi. Evdede hanımın sözú geçerdi.
    Dünyada Kadınların en fazla haklarí çiğnenen, şidet gören, ezilen ülkeler arasında Hindistanín arkasından 2. Siradayız.
    Dünyanın en güçlü kadínları iran 2. arap kadınları.
    Bunlar Erkeklerden fiziki şidrdet görmezler ve evlerinded çocuk bakma yemek yapma gibi görevleride ortaklaşa yaparlar.
    Batílı ABD Kanada gibi ülkelerde’de kadınlara kanunlar ile verilmiş haklar’ın çok fazla olması genelde kadınların yararına değıl zararına yol açiyor. Aile hayatı yok oluyor.
    Erkekler evlenmiyor. Dost hayatı yaşiyorlar, kadınlar hamile kalınca, onları öldüriyorlar.

    Ben şahsen kadınalara yapılan şidetlerín sorumlusu kadınlar olduğuna inaniyorum.
    Tıpkı AKP millet vekili gibi.
    Erkekleri doğuran ve büyúten kadınlar.
    Kendi evlatlarına dahi kendilerine saygı göstermesini õğretememışler.
    Bilmem erkek adamın erkek evladı olur. Önce kadınlar hemcinslerine saygılí olmayi öğrensinler.
    Üniversiteyi birinci olarka bitirmiş kiz kürsiye çıkınca kendi sınıf arkadaşí başındaki başörtüsünü çekip kürsüden indirenlerin mağdurlari seneler sonra mecli kürsüsünde kendi hemcinslerine söyledikleri iftiraları alkışlayan bir úlkede kadın hakları olmaz ve kadın haklarından bahs edilmez.
    Erkeklerde suçlanmaz.
    Şidet uygulayan erkekleti analsri büyütüyor.

  12. Sayı yazarın yorumları CHP deki taciz ve tecavüzler ile ilgili konuda basın açıklaması yapan chp linin “biz deki taciz ve tecavüzler normal çünki 18 yıldır ülkeyi akp yönetiyor” demesi gibi. Zira kadın öldürene kaç yıl ceza verliyor, bu ceza niçin az geliyor, sizce kaç yıl olmayı? iyi niyetliseniz bunlara cevap verin.Bir ipucu veriyim; bu türden suçların cezası Türkiyede avrupadan daha yüksek.

  13. Yazıyı iki kere okudum.
    Sadece öldürülen kadınlardan bahsediliyor.
    Yaşarken ölüme mahkum edilenlerden bahsedilmemiş olması bir hafıza sorunu mu?
    Yoksa biz takipçiler gibi korkmaktan kaynaklı halı altına süpürme hali mi?
    Ben de korkarak yazıyorum!
    Bir zorlama “iltisak” kavramı, bir gizli şahit , bir paronayak şüphe ile hamile, yaşlı, kronik hasta yüzlerce kadını evinden, eşinden, işinden çocuklarından ayırıp her hangi bir iddianame bile ortaya koymadan terörist ilan edip ve çıplak arama yaparak hapiste tutup adeta yaşarken ölüme mahkum etmek nasıl bir yazının dahi konusu olmaz.
    Allahım bizlere Ömer Faruk Gergerlioğlu cesareti ve mücadele azmi versin…

    • Bir. Sorum var pismanmisiniz Allah kahretsin kandirildik diyormusunuz.Yoksa büyük çoğunluğunuz gibi senaryomu zannediyorsunuz hala.
      Samimi cevap verin kendinizle yuzlesin

      • pişmanlık duyacak ne yapmış olabilirler sence ahmet bey? 2013-2014 senesinden beri devletin amansız zulmüne maruz kalmışlar, tekrar tekrar tutuklanıp ceza evine konmuşlar, işleri ellerinden alınmış, iş yerlerine el konulmuş, aileleri dağılmış perişan olmuşlar gene de kimseye isyan etmemişler, devlete baş kaldırmamışlar. sırf sen mutlu olayın diye suç mu üstlensinler? ne istiyorsunuz yani, sizi ne mutlu eder ?

      • adamın hangi suçu işlediğini gördün de pişman mısın diyorsun? bu kafayla huzuru mahşerde öyle bir pişman olacaksın ki,heyhat diyeceksin. o pişmanlığın da sana fayda vermeyecek. biraz kafanı çalıştır,biraz vicdanını çalıştır. hep aynı ezberleri yumurtluyorsun,bir de bir şeyler yaptığını sanman yok mu. hayret üstüne hayret

      • Allah affetsin dedi ya. Yetmez mi? Parsel parsel ne istedilerse verenler ve besleyip büyütenler öyle dediler ve sütten çıkmış ak kaşık gibi sıyrıldılar ya. Ama daha o hesap bitmedi. Kimin malını kime yediriyorsun sorulacak elbette. Sırayla.

    • Amin. Sizinki kadın haklari değil insan hakları kategorisine giriyor. Onu yazmak şöyle dursun ağzını açan soluğu silivride aliyor.
      Gergerlioğlun’uda susturmak için terörist ettiler ya(!)
      Fakat bu sefer kendi ayaklarına kurşun sıktılar. Onun için dünya ayağa kalktı ve Nazlı ilicak gibi iftiraları onaylayan özür mektup’u yazidıktan bir yıl sonra hapisten çıkıp yaşayan öluler kervanına katılmadı. Aksine iftiracıları dünyaya tanitti.
      Sizlerin sayesinde insan olarak bildiklerimiz’in gizli yüzlerini gördük.
      Allah sizlerden Razi olsun.
      Amin.

    • Kadınlar sokakta dövülerek, bıçaklanarak canice çocuklarının gözü önünde öldürülüyor eski kocaları tarafından. Birileri hapisteler tamam ama en azından hayattalar. Hangisi öncelikli. Yazar kaç defa yazdı o konuları da ayrıca. Hukuk sistemi ne suçluyu suçsuzu ayırabiliyor, ne ceza vermekte adil, ne suçsuzları ve masumları koruyabiliyor. Burası dingonun ahırı afedersiniz. Bu ülkede bir tane adam da kalmamış, ne itiraz eden ne bunları düzletmek için bir şey yapan. Hepsinin üzerine ölü toprağı serilmiş. Haksızlıklar karşısında susan dilsizler hep.

      Varsa yoksa batılı ülkeler rapor üstüne rapor yayınlıyorlar Türkiye’deki hak ihlalleri üzerine. Bir tane de müslüman ülkelerden var mı bu ihlalleri raporlaştıran dert edinen. Hepsi al birini vur ötekine. Hiç birinin tutulacak yeri yok ki. Çin’de milyon Uygur Türkü kamplarda işkence görüyor. Bizimkiler neredeyse övmedikleri kaldı Çini. Minik ortak övdü resmen. İnsanlık bitmiş burada. Sıfır.

    • Türkiye’de adaletsizlikleri dile getiren bir HDP milletvekili var işte. Bu kadar parti ve sürü gibi milletvekili de utansın ve aldıkları maaşlar da zıkkım olsun. Halk ekmek almayacaklarmış artık. Halkın ekmeği verilmemeli bunlara zaten. Maaşını almamaları lazım.

  14. suud kadınlarıyla Türk kadınının birgün karşılaştırılıp.. (her neyse geçtim).
    Türk kadını bu coğrafyada ailenin beyinin yarısıdır (%50).
    başka hiçbir ülkede bizim kadınlarımızla kıyaslanabilecek özellikte bir durum yoktur.
    kıyas bile edilemez. sadece: ”ANA” desem anlayan anlar.
    bir dönemde, kadın aile içinde eritilmiş bir metaya dönüşmüşse,
    ayrılmış bir kadın iş -aş -barınma -çocuğunun nafakasının derdine düşürülmüş ise,
    yüzde bilmemkaç kadın kotası konulmuş, niçin tam tersi erkek kotası konulmamış diye sorulamıyorsa,
    81 ilde 81 sözleşmede çıkarsan olayı anlamamışsın demektir.

  15. İSTİKLAL SAVAŞININ ,İSİMLERİ TESPİT EDİLEBİLEN KAHRAMAN KADINLARI ,ANALARIMIZ !
    Halide Edip Adıvar (1882-1964) , Nakiye Elgün (1882-1954) , Kara Fatma ( Fatma Seher Erden) ( 1888-1955 ) ,Çete Emir Ayşe (1894-1967) , Halime Çavuş (Kocabıyık ) (1894-1976) , Gördesli Makbule (1902-1922) ,Nezahat Onbaşı (Baysel ) (1909-1993) , Binbaşı Ayşe (?-1942) , Ayşe Çavuş (?-?) ,Şerife Ali Kübra (?-?) , Tarsuslu Kara Fatma (?-?) , Nazife/ Nafize Kadın(?-?) , Asker Saime (Münevver Saime (?-1951) , Gül Hanım(?-?) , Tayyar Rahmiye (1890-1920) , Bitlis Defterdarının Hanımı (?-?) , Kılavuz Hatice(Hatice Hatun) (?-?) , Antepli Yirik Fatma (?-?) ,Süreyya Sülün Hanım (?-?) , Şerife Bacı (1898-1921) , Hafız Selman İzbelli (?-?) , Necmiye Hanım (?-?) , Tayyibe Hanım(?-?) , Sultan Hanım(?-?) , Zeliha Faika Ünlüer (1894-1981)
    Türk kadınları adına ve bütün İstiklal Savaşı şehitlerimizle birlikte minnet ve hürmetle selamlıyor ,Allahtan sonsuz rahmet ve merhametini lütfetmesini niyaz ediyoruz !
    Herkese selamlar saygılar

    • Amin diyoruz! Kadınlar gününde anılmayı hakediyorlar. Hamarat analarımızdan cepheye koşmaya vakit bulabilmiş olanlara ne mutlu! Ruhları şad olsun. Daha nice ismi unutulmuşlardan Allah razı olsun, herbirini cennetiyle şereflendirsin. Amin!

  16. İnsanın veya insanların nasıl yaşayacağına başka insan veya insan topluluklarının/yönetimlerin karar vermesi ne derece (evrensel) doğru ve akılcıdır?

    İlahi dinlerde, peygamberler Allah’tan -bazılarına göre Tanrı’dan- getirdikleri kendi şeriat, ahkam veya yaşam biçimini insanlara vaaz eder, bunun önündeki engelleri de aşmak için her türlü meşru savunma/taarruz araçlarını da kullanırlar. Dünya kurulalı beri son peygambere kadar bu böyledir.

    İlahi din/ler, önerdiği bu yaşam biçiminde dünya ile beraber öbür dünya/Ahiret hayatını da birlikte ele alır ve dünya hayatını bu muvazene içinde sürdürmesini salık verir müntesiplerine, bütün insanlara.. Tabii ki, bunu kabul etmeyen, din/ler/e inanmayanlar da var olagelmiştir.

    Din/ler/i kabul ettikleri/etmedikleri halde, maziden gelen karma yönetim biçimlerinin etkisi dahilinde olarak insanlar günümüze kadar çeşitli yönetim biçimleri de geliştirmişlerdir. Her yönetim biçimi, hemcinsin diğer kanadı kadınlar için de, onların içtimai hayata katılmaları, sınırlanmalarını içeren düzenlemeler yapmıştır/yapıyordur.

    Kendimce buraya kadar vardıktan sonra Sn. Koru’nun bugünkü yazısına şu soruyu sorarak başlamak isterim: Koru, bugünkü konusunu hangi açıdan ele almıştır; siyasi, ahlaki/kültürel veya dini açıdan mı? Bu sınıflamayı yazısında pek göremedim.

    Görmemi gerektiren sebeplerim var: Karşılaştırılan Batı- Doğu ülkeleri hem dinsel hem de kültürel olarak -zaman içinde değişimler yaşıyor olmasına rağmen- tamamen zıt yaşam tarzı olan ülkeler ve bin yıllardır bu böyle. Diğer dünya ülkeleri de -Çin, Hindistan, Japonya, Afrika veya İskandinav ülkeleri v.b. ülkeler- farklı yaşam biçimlerine sahiptirler. Siyasi olarak ise, halkı Müslüman olan mevcut İslam coğrafyası ülkelerinin yönetim biçimleri mutlak Şer’i/İslami değil; dini kural ve uygulamalardan kültürel olarak etkilenmiş olmalarıyla beraber yaşam biçimi açısından bu ülkeleri İslam’ı referans alarak değerlendirmemek gerekir, çünkü; yazıda okuyucuyu, bu bölge ülkelerinin – diğer meselelerde de olduğu gibi- kadın hakları konusunda da salt dini baz alan algı oluşturacağı için -ki, böyle bir algı oluşuyor- yazının tamamen siyasi olarak mülahaza edilerek değerlendirilmesi gerektiğini kendi adıma söyleyebilirim.

    Hoş, siyasi olarak değerlendirilmiş olsa bile ABD’nin, Trump dahil Biden’in, MbS’nin ülkesinde kadın hakları ya da batılılaşma adına olan icraatlarını, canice işlenmiş Cemal Kaşıkçı suikastının insan dışılığını, ahlaksızlığını görmezden gelmelerine sebep olacak insani, ahlaki ve siyasi duruşlarını ülkeler arası ilişkilerde hegemon gücün bir lütfu olarak sunmak ne derece bağımsızlıkçı anlayış olarak okunabilir?.. Batının, kadınların sosyal hayata katılmalarını sağlayacak düzenlemeleri bizim istediğimiz şekilde, bizim tarzımıza göre yaparsanız sizin caniliğinizi görmezden gelir, silahlanmanıza yardım eder, bölgenizde siyasi çıkarlarınız gereği terör örgütleri ile işbirliğinize ses çıkarmaz; bu savaşlarda öldürülen(!), taciz edilen, yerinden sürülen kadın, çoluk-çocuğu görmezden geliriz yollu yaklaşımını bir lütuf olarak görmek veya sunmak?..

    Kaldı ki, Batılılaşma, uygarlaşma, kadın hakları, eşitlikçi yaklaşım, demokrasi, adına ne derseniz deyin, bu konularda atılan adımlarda, yasal düzenlemelerde, kurumsallaşmada, bu kıtada Türkiye’nin eline su dökecek başkaca da bir ülke yoktur ve kat ettiği mesafe de, öyle, hegemon güçlerin baskısını bertaraf etme adına diğer bölge ülkelerince yapılacak bir iki düzenlemeyle kapatılacak gibi değildir.

    Yazımın başındaki soruyu burada yineleyeyim: İnsanın veya insanların nasıl yaşayacağına başka insan veya insan topluluklarının/yönetimlerin karar vermesi ne derece (evrensel) doğru ve akılcıdır?

    Bu sorudan bir soru daha türeteyim: Bölgemizin kadim devletleri/yönetimleri, zamanımızda, insanlarını daha müreffeh, daha insani ve aralarında maddi manevi adaleti tevzi edecek bir yaşam biçimini sağlayacak kadar tarihi, ahlaki, insani müktesebattan yoksun mudurlar ki, dışarıdan sosyal, kültürel, maddi baskılara maruz kalmaktadırlar; değilse, bu yaşananlar, buralar halkının devletten/yönetimlerden bağımsız yaptıkları olup devleti/yönetimleri diğer ülkeler nezdinde zor ve küçük düşüren durumda mı bırakmaktadırlar?

    Sorun nedir?

    Papa Francis’in geçen gün gerçekleştirdiği Irak’ı ziyaretini hangi saikle değerlendirelim? Bir dini liderin bölgeye yapmış olduğu ziyaret dinsel midir, siyasi midir? İslam ülkelerinden (varsa) Papa düzeyinde bir dini liderin gayri ülkeleri ziyaret ettiğini bilir misiniz?

    Sorun ahlaki veya insanidir. Dünyadaki insani sorunlara -ki, bütün sorunların temelinde insan var- insani yaklaşım sergileyebilen ne gelişmiş bir ülke ve ne de kurum, kuruluşlar var. Ancak devletlerin siyasi kazanımlar elde etmelerine dair insanı araçsallaştıran bir anlayış hakimdir yeryüzünde.

    Dünyadaki olanca maddi terakkiye rağmen insanı (modern) köleleştiren, maddiyat-maneviyat dengesini bozan, hemcinsler arasında kadınlara yönelik negatif ayrımcılık var den, beşer olması münasebetiyle bencil davranıp hemcinsini kendi ihtiraslarına, çıkarlarına feda eden her bir -beşeri- düzen ahlaksızdır; madde ile manadan mündemiç insanı insaniyet serüveni içerisinde mutlu etmeye gücü yetmeyecektir.

    İki dünya savaşına sebep olan ve milyonlarca insanın hayatını ortadan kaldıran modern! Batılı sistemler, kendi insanını maddi açıdan müreffeh yaşatma, her türlü arzusunu tatmin adına her türlü gayr-i insanı yolu açan, onları insaniyetten(!) yoksun bırakan; bu müreffeh(!) yaşamı idame ettirebilmesi için de zayıf ülkeleri sömürmenin yolu olarak Afganistan, Irak, Suriye ve Libya’da açıktan savaş yoluyla milyonlarca kadının öldürülmesi, sakat kalması, ailelerinin dağılmasına sebep olmuş, diğer ülkelerin sistemlerine darbeler, suikastlar ile müdahale etmiştir.

    Dünya düzenini kendi istek ve siyasi çıkarları noktasında şekillendiren bu ülkelerin, Arap veya bölge ülkelerinde kadınlara yönelik siyasi, sosyokültürel hakların verilmesini o ülkelerin -yöneticilerinin- bozuk sicillerini görmezden gelerek alkışlaması, ilişkilerini geliştirmeyi istemesi, kadın-kadın haklarını öncelediğinden midir, yoksa bölgeye dair siyasi, kültürel çıkarlarından dolayı mıdır?

    Sizce hangisidir?

    Kendi adıma ikincisidir derim. Böyleyse, kadın ve kadın haklarını savunan -devlet dahi olsa- bu teşekküller kadına en büyük zulmü reva görmektedirler. Bunların iki yüzlülüğünü, onların yüzüne vuracak kadınlar, kadın teşekkülleri olmalıdır.

    Erkek(!) gibi erkekler de kadınların (varsa) bu haklı mücadelesine destek vermelidir derim.

  17. Ahmet’e sormalı Ülkenin başında benmi varım?
    Elbetteki senin liderin var.

    Çıkarsın bir Kanun, en ağır cezayı versin bak bir daha olurmu.

    Bütün kanusuzluklar sebepi işlenen suçlarıdan Artık Ahmette sorumlu.
    Ahirette Ahmetede soracaklar.

    Benim Ekonomik durumum iyi herhangi bir hükümette iflaslar yaşanırken durumu iyi olanlar her zaman olacak.

    Halkın %50’si ekonomik olarakdurumu bozuksa %50’side Ekonomik olarak durumu iyidir.

    Şimdi benim durumum iyyi’de, Komşum açsa banane benim durumum iyi mevcut hükümete vereceğim dersem bendende hesap sorulur.

    • Nerde o ulvi düşünce yi uygulayanlar.”Komşusu açken kendi tok yatan bizden degildir”Hepimiz bu düşünceye uyuyoruz değil mi ? Tek uymayan bizi yönetenler.Satafatli villada oturan muhafazakarlarımiz, envayi çeşit ramazan sofralarına oturanlarımiz,
      İşçinin alın teri kurumadan ücretini odeyenlerimiz bundan muaf herhalde.Veya okyanus ötesinde keyif catip onbinleri ateşe atan ağzı bol dualı (pardon beddualı ) imamlarınız.
      Herkes dört dörtlük tek suçlu yöneticimiz???

  18. Her gün kadın cinayetleri ve kılını kıpırdatmayan bir iktidar. Yarın AB’den proje alırlar, bitirdik bitireceğiz diye ilan ederler. Ve bir şey de bitmez tabii. İnsan haklarını bitiren bir iktidarın kadınları korumasını beklemiyordunuz herhalde. Her alanda beceriksizliklerinin bir başka örneği sadece. Rezalet ötesi bir durum. Gerçekten şu 18-20 yılda ne yaptı bu iktidar. Sıfır. Her alanda geri gittik. Freedom House’un demokrasi indeksine bir bakın, en altta ülkelerden birisi olduk. Özgür olmayan ülkeler liginin başını çekiyoruz. Her alanda dip yapmak için ellerinden geleni yaptılar. Ve hala hiç bir sorumluluk almadan orada oturuyorlar. Sorsanız CHP yaptı derler utanmadan. CHP kadar taş düşsün başınıza.

    • Bu konuda da rekor kırmışız. Romanya’yı aşmışız. Herhalde dünya rekoru da Türkiyededir. Rezalet ötesi. Utanç verici. Kadınlar hala bu iktidara neden oy verirler anlamak mümkün değil. Herhalde CHP’liler yapıyor bu cinayetleri diye düşünüyorlar. İyi de kim olursa olsun iktidarın görevi bunu önlemek, bir şeyler yapmak değil mi? Sadece seyretmekle mi görevliler. Neden hesap sorulmuyor?

  19. 1-Abd hiçbir zaman ilkesel olarak müttefik liderlere suç işlemiş dahi olsalar yaptırım uygulamaz.Bunun istisnası yok.Prensede o nedenle uygulamadılar.Daha önce Markos,Şah,Franco,Salazar,G.Afrika ırkçı yönetimi ve bir çok latin Amerika rejimi bir çok benzer suç işledi.ABD nin ülkelere yada yöneticilere yaptırım uyguladığı oldu.Ama liderlere asla.
    2-Araplarda kadın cinayeti yok.Suudda kadın boşanmak isterse hemen boşar koca ve yenisini alır.Bırak sahiplenmeyi sevinir bile.Bilinenin aksine Abd ve Avrupa’da kadın cinayetleri daha fazladır.Ama tabii nedenleri bizden farklı.
    3-İran dada kadın cinayeti yok denecek kadar az.

    • belki de haklisiniz. ama 750 milyon doları amerikan lobi şirketine, bundan çok daha fazlasını da yandaş lobicilere harcadıkları parayı “insan hakları eylem planı”‘ni hayata geçiirdiklerini anlatan reklamlara harcasalardı, o zaman Biden’dan aylardır bekledikleri telefon mutlaka gelirdi, öyle değil mi? bence kesinlikle gelirdi.

    • Üstelik reklamları kendi yayın organlarında yaparak paralar da yabancıya gitmemiş olurdu.

      en önemlisi de ne biliyor musunuz?

      eğer insan hakları eylem planını hayata geçirmiş olsalardı senelerdir Avrupa Birliği ile yapmak istedikleri ama her seferinde “Avrupa Birliği değerlerinden uzaklaştınız” diyerek yanaşmadıkları gümrük birliği anlaşması için ayak sürümeye bahane bırakmamış olurlardı onlara.

      aleyhimize işleyen gümrük birliği hakkında ne diyecekler de anlaşma yapmaya ikna edecekler?
      sizce…?

Yoruma kapalı.