Gazze’de 29 gazeteci öldü.. Bizde de bir günde birkaç gazeteci gözaltına alındı.. Ne oluyor?

22
Reklam

Gazetecilerin çocukları çoktandır baba mesleğini tercih etmiyor. Benim beş çocuğum var, hiçbiri gazeteci olmayı düşünmedi. Doğruyu söylemem gerekirse, benim de onlar üzerinde bu yolda bir telkinim olmadı.

Gazetecilik günümüzde tehlikeli meslekler arasında. Hem de en tehlikeli.

Şu bilgi bile ‘tehlike’ konusunda yeterli: Gazze’de henüz ayını tamamlamayan çatışmalarda 29 gazeteci hayatını kaybetti.

Türkiye’de hayati tehlike şu sıralarda yok ama bir başka tehlike var: Hapislere çok kolay düşebiliyor gazeteciler…

Son birkaç günün çetelesi yüklü: Önce T24 haber sitesi yazarı Tolga Şardan evinden alındı, gözaltında ifade verdikten sonra tutuklandı. En son haber, Ankara’da yaşayan ve mesleğini başkentte sürdüren Tolga Şardan’ın İstanbul/Silivri Cezaevi’ne sevk edildiği…

Belli ki, tutukluluk halinin uzun süreceği hesaplanıyor…

Cengiz Erdinç ve Dinçer Gökçe de akşam saatlerine kadar gözaltındaydı.

Son haber, Birgün gazetesinden bazı isimlerin de Emniyet’e götürüldüğü…

Reklam

Genç insanlar bu tabloya bakıp neden gazetecilik yapmak isterler ki? 

Yine de isteyenler çıkıyor. Bugün de, gazeteler ve televizyonlarda, oralarda iş bulamayan veya barınamayanlar internetteki haber sitelerinde, bazıları Youtube üzerinden yayın yaparak, bizim gibiler de kendi adlarına blog açarak bu mesleği sürdürüyorlar.

Doğal olarak tehlikesini de göze alarak…

Tolga Şardan kendi durumunu “Biz gazeteciyiz, gazetecilik yapıyoruz, o kadar” sözleriyle güzelce açıkladı.

Suçlandığı konu, T24’de yayımlanan “MİT’in Cumhurbaşkanlığı’na sunduğu ‘yargı raporu’nda neler var?” başlıklı yazısı… [Yazıya artık ulaşılamıyor; erişim yasağı getirildi çünkü.]

Acaba MİT’in bir raporunu ele alması mı, yoksa Cumhurbaşkanlığı’na bilgi sunulduğunu duyurması mı sakıncalı bulundu?

İyi ama, Ülkü Ocakları’nın eski başkanlarından Sinan Ateş’in öldürülmesinin ardından da MİT’in Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a konuya ilişkin bir rapor sunduğunu, biz yine Tolga Şardan yazmıştı da öyle öğrenmiştik.

O yazıdan sonra herhangi bir gelişme yaşanmış mıydı?

Reklam

Hayır.

Demek ki, MİT’in raporunu ele alması veya Cumhurbaşkanı’na öyle bir rapor sunulduğunu yazması  değil sorun?

Peki ne?

Raporun ‘yargı’ konulu veya yargıda yaşananlarla ilgili olması mı?

Olamaz, çünkü yargıda uyuşturucu kaçakçılarının para karşılığı serbest bırakıldığı, medyada çıkan haberlere bedel ödenmesi karşılığında erişim yasağı getirildiği iddiaları Hakimler ve Savcılar Kurulu’na (HSK) bir mektupla yine yüksek bir yargı mensubu tarafından iletilmişti.

Konu bu sebeple ‘suç’ teşkil ediyorsa Tolga Şardan’ın suçu sayılmaz, öyle değil mi?

Bırakın tutuklanmayı ve Ankara’dan İstanbul’a sevk edilmeyi, hakkında soruşturma açılması için bile görünürde bir sebep yok.

Varsa da ben göremiyorum.

Yoksa, yoksa Tolga Şardan üzerinden bir mesaj mı verilmek isteniyor?

Son bir-iki gündür birbiri ardına gazetecilerin gözaltına alınmasını da Tolga Şardan olayına eklersek, sanki yukarıdaki ihtimal varitmiş gibi geliyor…

Türkiye biri genel, diğeri cumhurbaşkanlığı için yapılan iki seçimi geride bıraktı. O seçimlerin sonucunun gözle görünür en büyük etkisi yeni hükümete yansıdı. Israrla izlenen yanlış ekonomi politikalarından yeni bakanla dönüldü; içişleri bakanlığına dair söylentilere kulak verildiğini düşündürecek tipte bir güvenlik bürokratı da o göreve getirildi. Yeni içişleri bakanı da daha önce üzerine gidilmeyen ciddi konuları dert edindiğini belli etti.

Kamuoyu -bu arada medyamız da- bu iki gelişmeyi olumlu karşıladı.

Umutlanıldı.

Françoise Bacon’a ait “Umut iyi bir kahvaltıdır ama öğle yemeğine yetmez” özdeyişi galiba bir kez daha doğru çıkıyor.

Bir çiçekle bahar gelmiş olmuyor…

Huylu huyundan kolay kolay vazgeçmiyor.

Anayasa Mahkemesi’nin birkaç gün sonra ele alacağı -ve belki iptal edeceği- bir yasa maddesinin “Hazır elimizde böyle bir silah var, teslim etmemiz gerekmeden önce kullanalım” düşüncesiyle işletildiği izlenimini almamak zor.

En başta söyledim; mesleğe hevesli gençlerin ve halen mesleklerini sürdürenlerin, ‘tehlikeli’ olduğunu, başlarına işler açılabileceğini bile bile sürdürdükleri bir uğraş gazetecilik. Geçmişte de, halen başka ülkelerde de, gazeteciler, zorluklarla -hatta ölümle- karşılaştılar, ama her ölene veya hapse düşene rağmen yine birileri bayrağı eline aldı.

Basın tarihi aynı zamanda siyasilerin karnesidir.

Karne notu ise gazetecilere değil, ‘halkın haber alma hakkını’ bütün genişliğiyle kullandırtmayanlara veriliyor.

Politikacılar bana inanmıyorlarsa, herhangi bir basın tarihi kitabına başvurabilirler.

ΩΩΩΩ

Reklam

22 YORUMLAR

  1. “Ender
    3 Kasım 2023 De 16:52
    Medyanın yüzde doksanı yandaş medya artık.” filan diyorsunuz da,
    yüzde onu ya da yüzde yüzü yandaş olsaydı ne farkederdi?
    Efendim?
    Estek köstek…
    İktidarı medyanın belirlediği eski türkiyeden çıkın ve milli iradeye teslim olun, ok?

  2. Geçen hafta Türkiye gazetesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve akpartinin ileri gelen isimlerinin İsmail Uçar’ın HSYK’ya yazdığı dilekçenin kamuoyuna duyurulmasına çok kızdıklarını haberleştirmişlerdi. Türkiye gazetesinin haberine göre Cumhurbaşkanı Erdoğan ile gene akpartinin ileri gelenleri Tolga Şardan’ın MİT raporunu kamuoyuna duyurmasına da aşırı kızmışlar.

    Erdoğan’ı ve akpartilileri kızdıran şey bu olayların kamuoyuna duyurulmasıymış, kamuoyuna duyurulmasaymış Erdoğan ve akpartililer niye kuracaklarmış. Ben Türkiye gazetesinin yalancısıyım.

  3. HUKUK–HUKUKSUZLUK YOLU
    1–Hukuk yolu:
    Hukuk yolu karayoluna benzer.
    Sınırsız olmasa da size son derece manevra imkanı sunar.
    Sağa dönersin, sola dönersin.
    Geriye de dönebilirsin.Yaptığının yanlış olduğunu farkedince “tam tersi” uygulamala da yapabilirsin.
    Tabii ki, ilgilileri mağdur etmişsen mağduriyetlerini de gidererek.
    2–Hukuksuzluk yolu:
    Hukuksuzluk yolu tren yoluna( demiryoluna) benzer.
    Sen “istediğin yere değil” o yol nereye gidiyorsa oraya gidersin.
    Sağa, sola dönemezsin. Yok öyle yağma.
    Geri dönüş mü?
    – Yoksa şaka mı yapıyorsun?
    –Aklından bile geçiremezsin.
    Seni maklum sona götüren bu yolda, durmak bir yana hızını bile yavaşlatamazsın.
    Hızını devamlı yükseltmek zorundasın.
    Ta ki, “en yüksek hızda” duvara çarparak yada uçurumdan uçarak, paramparça olabilmek için.
    Evet hızın yükseltilmesi demek,
    haksızlık-hukuksuzluk dozajını arttırmak demek.
    Soygun sisteminin taşıyıcı kolonu korkudur.
    “Korku” iklimini sadece ve sadece hukuksuzluğu arttırarak muhafaza edebileceğinden, hukuka dönme ihtimalleri sıfır.
    Şu anda hiçbir tercih haklarının olmadığı yolun
    özeti de şudur:
    “–Haksızlık yaptıkça batacaklar. Battıkça da baksızlık yapacaklar. Daha çok. Daha çok”
    Bu yola girip de sahil-i selamete çıkabileni tarih kaydetmiş mi?

    • Y.K.
      3 Kasım 2023 De 12:26
      HUKUKSUZLUK YOLU–HUKUK
      1–Hukuksuzluk yolu:
      Hukuk yolu karayoluna benzer.
      Sınırsız olmasa da size son derece manevra imkanı sunar.
      Sağa dönersin, sola dönersin.
      Geriye de dönebilirsin.Yaptığının yanlış olduğunu farkedince “tam tersi” uygulamala da yapabilirsin.
      Tabii ki, ilgilileri mağdur etmişsen mağduriyetlerini de gidererek.
      2–Hukuk yolu:
      Hukuksuzluk yolu tren yoluna( demiryoluna) benzer.
      Sen “istediğin yere değil” o yol nereye gidiyorsa oraya gidersin.
      …”
      ÖNCE KAFANI GÜNCELLE!

      • Yazılarımı iyi takip ediyorsunuz.
        Sadece başlık kısmının farklı olduğunu, içeriğinin aynı olduğunu fark edememişsiniz.
        Sizde hükümetinizinAİHMde “Başörtüsü hijyen kuarllarına da aykırıdır” savunmasını hâlâ öğrenemediniz değil mi ?
        Hakkında karar verilen milletvekili olan şahıs bile öğrenemediğine göre normaldir.

      • Hedef-53 kafayı o kadar güncellenmişsin ki, günceli kaçırıp 2053’e gitmişsin.

        Bu günün günceli şöyle; Hizbullah resmen savaşa katıldığını duyurdu. Hamas’ın üst düzey bir yetkilisi de “Amerika’yla iş birliği yapan Müslüman ülkeleri uyarıyorum, Amerika’yla işbirliği yapmayın” dedi, CNN Türk haber kanalının haberinde. Hizbullah ve hamas Amerika’yla işbirliği yapan Müslüman ülkelere saldırırsa ne yapacaksın? Amerika’yla işbirliği yapan Müslüman ülkeler de Amerika’yla beraber Hamas ile Hizbullah’a savaş açarsa kime derdini anlatabileceksin?

        Ben senin yerinde olsam şimdiden sakal sarık cüppe temin edip çantada bulundururum:))

        • Yahudi Sorununu, Müslüman coğrafyaya transfer etti. Artık Müslümanların bir Yahudi Sorunu var. Ancak büyük bir diyalektik yaşıyoruz. Çünkü Müslümanların tarihinde hiçbir zaman bir Yahudi Sorunu olmadı. Osmanlı siyasi coğrafyasında yüzyıllarca Yahudiler güven içinde yaşadılar. Endülüs’te Avrupalılar onlara soykırım uygularken Osmanlı onlara kucak açtı. II. Dünya savaşında birçok elçi ve önemli simalarını Türk elçileri ve diplomatları kurtardı. Atatürk, bilim adamlarını İstanbul ve Ankara’da değerlendirdi yeni üniversite inşasında.

  4. Paris merkezli Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) ve New York Merkezli Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), Türkiye’de muhalefetten, özellikle de PKK’dan aldığı yalan yanlış bilgilerle raporlar hazırlayıp basın özgürlüğü konusunda Türkiye’yi karalarlar. Bizim muhalefet de her rapor yayınlandığında bu örgütlerin borazanlığını yapar. Gazze’de 38 gazeteci İsrail tarafından katledildi. Her iki basın örgütünün sitelerine girip incelediğinizde, 38 gazetecinin katillerini bulmakta epeyce zorlanıyorsunuz. Suçlu İsrail’i aklamak için kırk dereden su getiriyorlar. Raporlar öyle dikkatli yazılmış ki, 38 gazetecinin Hamas tarafından öldürüldüğü, en azından Hamas-İsrail savaşında “öldükleri” sonucu çıkıyor. Bu örgütler basın özgürlüğü endekslerinde Türkiye’yi en son sıralara yazarken İsrail’i özgür ülkeler kategorisine sokuyorlar. RSF ve CPJ “milli vazifelerini” ifa ediyorlar; onların verileriyle içerde Türkiye’yi sıkıştırmaya çalışanlara yazıklar olsun.

  5. Gasteci-Gastecilik denince benim aklıma ilk gelen, yetmez amma yüzde elliciler geliyor ve gülmekle sinirlenmek arasında bocalıyorum.
    “Susma sıra sana da gelecek “ cümlesini bu söze uyarlayıp yeni bir cümle daha üretseler; “bugün işin var yarın sende kovulabilirsin!” olarak yazılabilir mi diye aklımda kalmıştı hep!
    Sözde! cesur🤔 gasteci denince de,
    bavulcu gastecilk gelmişti okurun önüne😯
    Bunu da geçtik…
    Tv lere çıkıp hükmedenlere akıl verir gibi tehdit eden/ayar çeken..
    Sonrada silivride alan soluğu gasteci! ler de gördük👀👀..
    Velhasılkerem, mit güvenlik güçleri yada ülke bekası 😊 (önemli kısmı nedir kanuni yönden belirlenmesi gerekiyor muş ta! ne nasıl olmalı??) ..
    Örneğin ABD de dur dediği halde durmayanı kamera ile göstererek vurup öldürebiliyor😯🤔. (Niye ayağına d.tüne değil de kafasına nişan alıyor bilinmez😡)
    Sonuç:
    Tek başına gasteci lik olmaz! Olmayacağını yaşıyor TR ve gasteci camiası!
    Ya işinden ya ailesinden ya canından ya özgürlüğü nden (hapis) oluyor!!!
    Çare çözüm:
    Gasteci birlikleri sendikaları baroları her neleri varsa,
    Bir kanun çalışması yapmaları gerekmez mi?
    Bir kişinin sahibi olduğu!!!! Gasteci hanesi ne kadar doğrudur mesela?? (Bu hapiste yatan adamın ailesine kim bakıyor parası tazminatı???)
    Çıkınca bu adam birde işini kaybediyor mu? İşten atılıyor mu mesela???
    NİÇİN DÜNYADA ÜNLÜ DİŞ GEÇİRİLEMEYEN! GASTECİ LİK ŞİRKETLERİ GİBİ OLUNMUYOR BİZDEDE????
    (İsimlerini bilmiyorum ama NY TIMES vs gibi diye aklımda kalmış).

    • yıldır Yahudileri ‘her kötülüğün kaynağı’ olan ‘lanetli kavim’ olarak niteleyen Hristiyanların içinden bir kesim, son 100 küsur yıldır İsa Mesih aleyhisselamın dünyaya yeniden gelmesi için, ‘Yeruşalim/Beyt-ul’Maqdis’ diye de anılan Kudüs’de Yahudilerin bir krallık kurmalarının gerekli olduğuna inandırılmışlardır; bunlara ‘Evanjelik Hristiyanlar’ denilmektedir.

      Ve İsrail denilen ‘Siyonist Yahudiler çetesinin günümüzdeki en barbar isimlerinden olan Netanyahu geçen hafta, Müslümanlar olarak ‘muharref/tahrif edilmiş’ olduğuna inandığımız Tevrat’ın İşaya bölümünden ‘bebekleri, çocukları, kadınları, herkesi, hatta hayvanlarına kadar her neleri varsa, öldürün; evlerini yıkın!..’ gibi cümleleri, yani inançlarına göre hareket ettiklerini okurken; ‘Evanjelikler’ de hayallerinin gerçekleşmekte olduğu zannına kapılmışlardı. Dün de, onların -‘Kudüs ve Vadedilmiş Topraklar Bakanı’ Amihai Eliyahu’nun- artık ‘X’ olarak bilinen sosyal medya platformunda yazdıklarında, bir adım daha ileri gidiliyor ve, ‘Kuzey Gazze her zamankinden güzel şimdi. Her şeyi havaya uçurun ve dümdüz edin. Harika. İşimiz bittikten sonra, Gazze topraklarını savaşan askerlerimize ve Gush Katif’te yaşayan yerleşimcilere tahsis edeceğiz.’ deniliyordu.

      Evet, ‘İslam Milleti’nin karşısında, bir ‘Yahudi-Hristiyan İttifakı’ en azgın şekliyle kurulmuştur. Bizdeki ‘taife-i laicus’, derin uykularını sürdürebilirler; gölge etmesinler, başka ihsan istemeyiz.

      • Hristiyan papası bile Filistin devleti ile İsrail devleti kelimeleri kullanarak görüşünü beyan etti. İki devletli çözüm önermiş. Avrupa’da Papa nın sözü geçmiyor mu artık acaba?
        Bugün cuma ve cuma namazı kılınıyor camilerde. Hoca Fatiha suresini okuyunca cemaat AAAmiiiiinnnn!!! diyerek uzatarak tamamlıyor😯 (kısık sesle amin denir aslında).
        TV’de kadının birisi 2,5 saatte aşık oluyor bir delikanlıya. Delikanlı yağız delikanlı.🤗.
        Sonra ayrılıyorlar. Fakat delikanlı mezarlığa bile giderek dualar okuyor özür diliyor mezarda yatanlardan😯☹️
        Kadın bunu öğreniyor, tahmini:
        Günah çıkarıyor herhalde!.. günah çıkaracaksa Cami… (ye diyemiyor tabii magazinci tecrübeli en azından!!! Yayını kesiyor cümleyi tamamlat madan).
        Demem şu ki:
        Hristiyan lar günah çıkarmaya gider! Müslümanlar tövbe eder.
        Avrupa’lı Hristiyan lar musevileri desteklerken!…
        Müslümanlar niye Filistin lileri desteklemiyorlar????
        diye soruyorlar!!
        Gasteci hapis yatarken kanunen suçlanırken;
        Hukuk kelimesinin mütemmim eklemleri niye gündem olup oturmuyor tahtına acaba????🤔
        (Zor bir soru oldu ama, dolanınca çalıyı böylesi bir zortlama çıkıyor işte🤗).

  6. Hukuk sistemi felç edilmiş durumda. Bağımsızlığını kaybetti bu iktidar döneminde. Böylece çetelerin, siyasetin, güç odaklarının maşası haline geldi. Kimse hukuk sisteminden adaletli bir sonuç beklemiyor. Herkes davasını çetelere, mafyalara, sözü geçen siyasete ve para babalarına ihale etmiş durumda. Sıradan vatandaşın bu hukuk sisteminden herhangi bir sonuç alması mümkün değil. Hele siyasetin ve iktidarın keyfi aldığı kararları mahkemeye götürüp sonuç alması imkansız. İnsanlar AİHM’ne kadar götürüyorlar davalarını yıllarca içerde suçsuz yatarak. Orada alınan olumlu kararları bile mahkemeler anayasa hükmüne rağmen uygulamıyorlar. Son derece içler acısı, hukuksuz, adaletsiz, insanlık dışı vahim bir durum elbette. Bu adaletsizliğin sonucunu fakirleşerek, hazinemiz soyularak hepimiz ödüyoruz. Demek ki haketti bu millet. Haksızlık karşısında susan elbette cezasını çekecek.

  7. Kabile reisligi hökümet sistemi sadece idarede geçerli olacak değil ya her sahada geçerlidir; mahkemelerarasi bilek güreşi müsabakalarını her gün ibretle izliyoruz !
    Atlı tramvay döneminde Istanbul’da atların konduğu ve Dingo adlı bir Rum’a ait olan meşhur bir ahır varmış , Dingo’nun ahırı !

    • 7 Ekim 2023 tarihi; ileride…
      Siyonist İsrail rejiminin zevalinin başlangıcı olarak anılacaktır!
      Bundan böyle; Terör Devleti İsrail de sırtını dayadığı Terörün Mühendisi ABD de, sadece Ortadoğu’da değil dünyanın her tarafında hedeftir.
      Bu süreç başladı, zaten…
      Irak ve Suriye’deki Amerikan üsleri birer birer vuruluyor.
      Bazı bölge ülkeleri de, İsrail’e ısınma atışları yapıyor!
      Yahu, daha yeni başladı…
      Haçlı-Siyonist terör ikilisinin başına daha neler gelecek, neler?
      Yaşayan herkes görecek!
      Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz!

  8. Gazeteci kimliğini terör destekçiliği, bozgunculuk ve etki ajanlığı yapmak için kullanan nice mayası problemli kişiler var. Dış dünya bu paramiliter tipleri iyi biliyor ve kullanıyor. Terör eylemlerinden tutuklu kişilerin sendikacılıktan dolayı tutuklandıklarına ilişkin bir ihanet bildirisini uluslar arası bir toplantıda paçavraya çevirmiştim. Bizim kızıllar çıldırdılar. Ortam müsait olsa beni parçalayacaklardı. Bu ülkenin düşmanı çok. Düşmana lejyon yazılmış hain de maalesef çok. Herhangi bir gazetecinin işini yaptığı için tutuklandığına tek bir örnek gösteremezsin. Ben Sayın Cumhurbaşkanımıza kaç kez eleştiriler yazdım, kimse de herhangi bir rahatsızlık belirtmedi.

  9. İLETİŞİM–ÖZGÜRLÜKLER
    İletişim imkanlarının artması ile, özgürlüklere müdahalenin zorlaşacağını, bizatihi iletişimin özgürlüklerin teminatı olacağını ve sonuç olarak bireylerin daha özgür olacağını düşünüyordum.
    Sonuç maalesef düşündüğümün tam tersi oldu.
    Neden?
    Galiba iletişimin imkanlarını masumlardan daha çok suçlu kriminal tipler kullanıyor;
    Devletleri de, masumlardan daha çok bu tipler yönetiyor yada yönlendiriyor.

  10. Nerden nereye…
    Gazetecilik kisvesi altında silaha el basıp yemin eden çetecilerin, darbe şaşakçısı postal yalayıcı bir basının olduğu eski türkiyeden, ihale takipçisi kiralık ve satılmış kalemlere yargı yoluyla hesap sorulabildiği günlere geldik…
    Genelkurmay brifinglerinde esas duruşa geçen, geceyarısı kudretli bir general bendenizi aradı, şöyle böyle dedi ama ismini vermek istemedi diye darbe sözcülüğü yapan gasteci taslaklarının avukatlığını yapmak da size mi düştü?
    Her fırsatta türk milletine ve maddi manevi değerlerimize hakaret edip üzerinde tepinmekten geri durmayan kıçıkırık medyanın mensupları artık eski alışkanlıklarını bırakmalıdır, yoksa basın mensuplarının bir ayrıcalığı ya da dokunulmazlığı mı vardır?

    • Medyanın yüzde doksanı yandaş medya artık. Devlet imkanları ile “işlerini” yapıyorlar ve iktidarın borazanlığından başka bir işleri de yok. Bu evet efendimci medyadan memnunsanız artık ülkede hiç bir işin düzgün gitmesini beklemeyin. Başkan bile artık ayyuka çıkan hukukta çeteler iddiasını MİT’e araştırtmak zorunda kalmış. Bunu bir internet gazetecisinin yazması da zoruna gitmiş, hemen tutuklatmış. Bu denge ve denetimi olmayan sistem yolsuzlukları, çeteleri, mafyayı besliyor ve giderek fakirleşiyoruz. Size şimdilik dokunmuyor olabilir ama elbette bir gün dokunacak, herkese dokunacak. Kuvvetler ayrılığı olmayan her sistem çürümeye mahkum.

      • Medyanın yüzde doksanı yandaş olsaydı, Ak Partinin ve Başkan Erdoğan’ın alacağı oy oranı o kadar olmazmıydı?

Yoruma kapalı.