Günümüzden gerilere bakıyorum da.. Eski politikacılar bugünkülerden çok farklıydı, çok…

30
Reklam

Geçmişin politikacılarından çekildikleri emeklilik yuvalarından günümüzde siyaset alanında yaşananları izleyenler ne kadar iç geçiriyordur, tahminde hiç zorlanmıyorum.

Eskiden siyaset gerçekten zordu, bugün ise yeni politikacılar sebebiyle hayli kolaylaştı.

İktidardakiler ateşten gömlek giydiklerini söyler, bir yönüyle gelişmeler de onların söylediklerini doğrulardı. 

Süleyman Demirel beş kere gitmiş ve altıncı kez yeniden geri gelmişse, bunun sebebi, muhalefetin onu tam beş kez yerinden etmesidir. Cumhurbaşkanlığı süresi sona erdiğinde bir dönem daha yerinde kalmak istemişti Demirel, bunun alt yapısı da hazırlanmıştı; muhalefet ne yaptı etti, onun bu hevesini kursağında bıraktı. 

[Muhalefet politikacıları akıllıydı da iktidardakiler öyle değil miydi. Süleyman Bey beş kere gitti ama altı kere başbakan olmayı da başardı, sonunda cumhurbaşkanı da olabildi.]

Dönün geriye ve siyasi hayatı bir de bu gözle izleyin; koalisyon hükümetlerinin biri gitti, diğeri geldi ve 1970’lerden 2002’ye kadar ülkede muhalif politikacılar iktidarlara gün yüzü göstermedi.

Şimdi her şey iktidar için çok kolay.

Yerel seçime şunun şurasında dört aydan daha az süre kaldı, iktidar hiçbir yerde adaylarını açıklamadı. Bekliyor. Beklediği de oluyor. Seçimde sandık başına gittiğimizde, kim hangi partiye oy verirse versin, büyük illerde iktidar adaylarının kazanma şansı var…

Reklam

Adaylar belli değil ama kazanma şansları bayağı yüksek…

Neden böyle?

İYİ Parti her yerde seçime kendi adaylarıyla girecek.

HEDEP de öyle.

Diğer muhalefet partileri onlardan geri kalacak değil ya; DEVA şimdiden aynı türden açıklama yaptı.

Muhalefet partilerinin her birinin ayrı adayla gireceği yerel seçimde sandıktan nasıl bir sonuç çıkar?

Ben de elbette biliyorum, CHP ve büyük illerde geçen yerel seçimden bu yana belediye başkanlığı makamını işgal eden CHPliler kazanacakları iddiasındalar.

Olabilir mi?

Reklam

Eğer olabilecek olsaydı, CHP bu kadar zaman İYİ Parti’nin kapısında işbirliği için yüz suyu döker miydi?

İYİ Parti yanlarında yer almazsa adaylarının kazanma şansının düşük olduğunun ilanını, illa işbirliği peşinde koşmasıyla, CHP’nin kendisi ilan etmiş oluyor.

Tıpkı cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi…

Millet İttifakı’nın adayının ‘seçilebilecek aday’ olmadığı bizzat Millet İttifakı içerisinden dışarıya duyurulmuştu.

İYİ Parti liderinin masadan kalkması ve ardından kalktığı masayı suçlaması yetmiyormuş gibi, masadan kalkış sebebi olarak da ittifak adayının ‘seçilmesi imkansız aday’ olduğu aynı gün ilan edilmişti.

Sandık İYİ Parti genel başkanını doğruladı; Muhalefetin adayı seçilemedi…

Günlerdir, CHP, ısrarla, İYİ Parti liderini ‘işbirliği’ için ikna etmeye çalışıyor.

CHP’nin yeni genel başkanı altı ay önce yaşananlardan ders almamış, bu besbelli.  

Oysa İYİ Parti’nin başkanı aylardan beri ittifaka veya işbirliğine yanaşmayacaklarını söyleyip duruyor.

Ne oldu, sonunda partisinden de aynı yolda karar çıkardı İYİ Parti genel başkanı.

Partisi çatısından yeni kiremitler dökülmesini göze alarak hem de…

CHP ise hala ısrarında devam ediyor.

Akıl alır gibi değil.

Ülke insanlarının ekonomik sıkıntılarla boğuştuğu günlerde gidilen genel seçimden, iktidar cephesi, yine de muhalefetin ilerisinde çıkmayı başarmıştı.

İktidar muhalefet sayesinde 22 yıldır iktidar.

Muhalefetin bu durumuna bakarak önümüzdeki yerel seçimde de sandıktan farklı bir sonuç çıkmayacağını öngörmek zor olmasa gerek.

Sürpriz olmaz mı? Olabilir elbette, ama günümüz politikacılarını göz önünde bulundurarak şunu söylemem gerekiyor: Sürpriz olursa şaşıracağım.

Eski dönemin politikacıları gerçekten bugünkülerden çok farklıydı.

ΩΩΩΩ

Reklam

30 YORUMLAR

  1. Sn HKan aşağıda (10:40 da) “Atatürk’ü istisna tutarak sorayım” demiş. Ben de cevap vereyim: Anlamını bilmediğim için önce Kaht-ı Rical ne demek onu aradım buldum. Anladığım kadarıyla, yetişmiş Devlet Adamı anlamına geliyor (ve dolayısıyla eksikliği de çağrıştırılıyor). Mustafa Paşamız Atatürk’ün ihtiyaç olunan hassas dönemde askeri nitelikleriyle katkıları tartışılmaz. Aksini ifade etmek haksızlık olur. Kurtuluş savaşı dönemindeki kollektif başarının verdiği şahsına özel makam ve statü ile meydan tamamen ona kalmış, ancak elinde eşsiz fırtsatlar varken zaafiyetleri dolayısıyla kullan(a)mamış, hatta ülke geleceğine katma değer değil, nihai analizde eksi(k) değer katmış, abartılmış biri. Ancak, o hassas dönemdeki katkısından dolayı yine de bu ülkenin “devlet adamı” ölçüsünde bir değeri.

    Etnik ve ulusal bir idol statüsünde!
    Resimleri heryerde, hep el üstünde…

    Bu ülkenin “Adam gibi Adam”lık ölçüsü de önemli, hatta daha temel ve kapsamlı bir ölçü.

    Daha gerilere gidildiğinde kendisinin rol model olarak ilham aldığı Tevfik Fikret gibi Osmanlı aydınları var. Pek okumam ama, bir yerde gözüme ilişti okudum. Vay be dedirtti! Onu ve oğlu Haluk’un hayat hikayesini ilginç ve ibretlik bulurum. Değişik tonlarda daha birçok başkaları da olmalı. O eski dönemlere gidildikçe daha da ciddi Kaht-ı Rical sorunu var ki ülke gerileye gerileye yok olma noktasına geldi. Kurtuluş savaşı bir milad ise öncesi de sonrası da kritik derecede sorunlu. Bugünlerden sorumlu!

    *******
    …….
    Çoğu kez yangın! sorun üstüne sorun..
    Acep nedendir bu? şu fakire sorun!..

    Garkolunan işbu kronik “zafiyet”
    Asırlar geçti, hala üzerimize afiyet….

    Nedir bu! “Akıl*İman Sentezi” zaafiyeti,
    “Adam gibi adam” yetiştirme keyfiyeti!

    Bir asır daha geçti, bu zaaftan mustarip,
    Demek ki buydu hep, “Milli Nefs”e cazip!

    Hala da bu! bakın şu Milletin haline,….
    Fahiş faiz babası, şu Devletin hali ne?

    Devlet Adamı çaresiz, aciz! üretmiyor!
    Ne yapılmalı bilmiyor, ya da öğretmiyor!…
    …..
    *******

    • Sayın H.B.
      kıymetli cevabınız ve mısralarınız için teşekkür ederim.
      Görüşlerinize saygı duyuyorum. Devlet adamı tanımı yapabilecek devlet ve hayat tecrübem yok ancak şu kişiye devlet adamı derdim:
      memlekete siyasi ve ekonomik istiklal getirsin, güç katsın, itibarını artırsın, halkının refahını artırsın, beş yüzyıl sonrasını tayin etsin, adaleti temin etsin, diclenin kenarında otlayan kuzular kurttan emin olsun.

      • Sn HKan, Bu tarif ettiklerin aslında kolay. Beşyüz yıl neymiş! evel Allah, ilelebet! “The Sentez” pozitivizmdir, gücünü ve yaratıcılığını devasa bu kaynaktan aldığı sürece, tıpkı 1. Dünya savaşındaki istiklal gibi ekonomik istiklal de mümkün. Yaparıp! Çözüm, ülke bütünü esaslı, köşe-bucaklı temel eğitim ve bu yönde motivasyon kalitesiyle mümkün. Gerisi zaman işi, sabır işi bu arada oto-kontrolün tesisi. Devasa kaynak, devasa sabır çalışmalıyız harıl harıl! Birlikte çalışmanın sonu hayır! Mahşere kadar ve mahşerde. Bu potansiyel var her beşerde…..

        *******
        …..
        Sorunları biz yarattık,
        Debelendikçe hep battık!
        Çözümler hep aramızda,
        Endişe duyup abarttık!
        ……
        *******

        • Sayın HB, temel eğitim demişken ülkemizde okullaşma oranı %95in üstünde farkında mısın? Kızlar dahil!

          • Baran bey, davacının ahmağı derdini mübaşire anlatırmış, yoksa mahkemelerde katip/katibe açığı filan var da biz mi duymadık?
            Efendim?

          • Okullaşma oranının %95 olması bir ölçü değil. Güney Kore’ninki de bu rakamdan aşağı değildir, ama onlar nerde bir nerdeyiz! Hedef-2053 diye işleriye dönük bir hedef seçmişsin ama anlatmağa çalıştığım bazı şeyleri anlamıyor hep aykırı gidiyorsun! Motivasyondan/kaliteden bahsettim; bu konu önemli! Temel eğitim çokçası aynı din eğitimi gibi “ezberine bir mod”da olduktan sonra okullaşma/okur-yazarlık %99 olsa ne yazar?

        • Umut derseniz, her zaman var.

          The Sentez sizin kavramsallaştırdığınız bir şey midir?

          Çözüm elbet aramızda, ancak buna milletin de katılması ve ikna edilmesi gerek. Seçim sonrası kabineden bilhassa içişlerinden gelen adımlara itiraz edecek bir Türk vatandaşı çıkmaz. Doğru, gün ışığı kadar barizken neden adalet tarafında da aynı yöntem benimsenmez. Ya da yolsuzluklara mafyaya karaparaya karşı olunmaz da kol kırılır yen içinde kalır mantığı ile gidilir. Ya da sistemli bir yöntem takip edilmez de kervanı yolda düzme yöntemi tercih edilir. Bunlar hep hastalıklarımız. Devlet (adamı) ya da vatanseverler işte bu hastalıklarımızı tedavi etmelidir.

          • Umutsuz olmamış olmak iyidir, Sn Hkan.

            Evet, “Akıl*İman Sentezi”, “n’olacak yahu bu insanımızın, bu memleketin hali” şeklinde hayıflanırken kavramlaştırdığım füzyon tadında bir bileşimdir. Aksi taktirde, kaynak göstermeden bu konuyu dile getirmem intihale girer(di)…

            Böyle bir soru ilk olarak sorulduğu için ben de bir soru sormuş olayım, sizi böyle bir soruya motive eden velhasıl bambaşka bir TC olurdu. Muhtemelen dünyaya (saygınlığı olan) iyi bir örnek olabilirdik bugün…. Ama nerdeee! “adam gibi adam” yokluğunda “Dünya’ya diz çöktürme” hayali peşinde afacan/cingöz tiplere kaldı ülke… Eee başka adam yok demekki!! nedir?

            “Adam gibi adam” kıtlığında sıraladığınız şikayetler sürpriz değil. İşbu “The Sentez”, adam gibi adam (= insan gibi insan) yetiştirme konusunda bize en uygun olan kavram/gereç. Rahmetli Paşamız bunu görebilseydi kendi döneminde başlatılmış bir uygulamayla o zamanlar ne bir CeHaPe’ye gerek olurdu ve ne de CeHaPe’nin doğurduğu bugünkü bir AKePe’ye….. Kutuplaşmağa değinirken bu noktayı da zaman zaman vurgulamışımdır buralarda…

            …..
            İleriyi göremedi rahmetli,
            Ülke bu nedenle çok kaybetti,
            Ama n’etcen varsa, yoksa Paşamız,
            Demek ki ulusal bir mecburiyetti…
            …..

  2. İYİ partinin misyonu sanki muhalefet birliğini bozmak üzerine kurgulanmış gibi bir durum var. Bunu defalarca son seçimlerde gördük. Buna rağmen diğer muhalefetin bu partiye asılmaya devam etmesi bana faydasız ve çok da zararlı geliyor. Muhalefet ciddi bir strateji dönüşümü yapmalı. Aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar almak mümkün değil.

    • Hayret Yaa! aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar almak mümkün değil diyorsun. Sen CHPnin tarihinde sağ bir partiyle ciddi ciddi işbirliğine girdiğini gördünmü? Farklı bir taktik bu. Siyasi amacı belli. Onlar için muhalefet, iktidarda olanlar. Kendi kendine beceremediği iktidarı devirme işini el birliğiyle becermek.

  3. Sayın yazar eski türkiyenin kıytırık politikacılarının kısır siyasi tartışmalarını,
    kayıkçı kavgalarını özlemişe benziyor:)
    Demirel girdiği tüm seçimlerde istanbul ankara arasına hızlı tren sözü vermiş,
    her seferinde kazanmış ama bu sözünü hiç tutmamış,
    en son akparti geldi de memleket hızlı tren gördü memleket…
    Ecevitin en son ülkeyi ne hale getirdiğini ise hepimiz biliyoruz,
    kafasına yediği yazarkasa ve anayasa kitapçığından başka bir icraatını duyan gören var mı?
    Çilleri bilmem nesini şimdi burda anmaya gerek yok, çöp…
    Akparti iktidarından itibaren memleket doğru dürüst bir hizmet görebildi, göremeyen nankördür!
    Allahın izniyle türkün yükselen yıldızı mhp dir, yerel seçimde türkün son başbuğu devlet bahçeli liderliğine omuz verelim, güç verelim!

    • Eski siyaset daha özgürdü, çünkü siyaset ve devlet birbirinden ayrıydı. Bugün iktidar ve devlet bütünleşmesi var. Devlet diyeceğimiz bağımsız kurumlar kalmamış. Yargı iktidarın bir uzantısı. Medya öyle. Meclisin de bir hükmü kalmamış. Bağımsız bir CB da yok. Herşeyi ve herkesi bir kişiye bağlayınca olan durum bu. Artık siyaset de çözüm olmaktan çıkmış görünüyor. Sonuç da ortada. Türkiye her alanda tüm sıramalarda değerlendirmeler de dibe doğru sürükleniyor. Valla eskiyi özledik elbette. Çünkü çözüm olasılığı her zaman vardı. Siyasetin çözüm olabiliyordu. Şimdi çözüm kalmadığı düşüncesi vatandaşta hakim. O yüzden profesyonel orta direk ülkeyi terkediyor akın akın. Bunun sonu ülkenin daha dibe ve ciddi problemlere kayması demek.

      • Ender bey “Eski siyaset daha özgürdü” neyim derken, ikide bir demokrasimizin ensesinde patlayan asker tokatını hepten unutmuşsunuz galiba, eh akpartili yıllarda herkes haddini biliyor, öyle değil mi?

    • Hayret yaa! omuz verelim, güç verelim diyosun. Omuz versende ayakta kalacak gücü kalmamış. Emekli olmalı ama olmuyo. Yerine kim geçecek adam yok! geleceğin yıldız partisi işte o kadar!

  4. bütün zamanların en kötü iktidar performansının yaşandığı bir zamanda yine bütün zamanların en kötü muhalefetiyle karşı karşıyayız.
    maalesef.
    kaybeden muhalefet değil,
    onlar ayrıcalıklı ve imtiyaz içinde hayatlarına devam ediyorlar ve edecekler. başarının değil, başarısızlığın ödülü oluyor bu ülkede. meclisin yarısı duble maaş alıyor her ay… beş yerden maaş alanları, işini, yolunu bulanları başka bir yoruma bırakıyorum, kaybeden muhalefet değilse, kim?
    tabi ki halk. 7.500 tl ile yaşamaya çalışan ve diğer dar gelirli başta…her alanda gerilediğimize göre herkes kaybediyor aslında.
    halk, mutlu bir azınlık hariç, bugün, dün aldığının yarısını alabiliyor ve yakın gelecekte yani haftalar içinde bugün aldığının yarısını alacak, bugünleri bile arayacak. gelir eşitsizliği her geçen gün büyümeye devam edecek.
    ve yargı. basit bir alacak verecek davasının asgari 5 yıl sürdüğü bir ülkede yaşıyoruz, basit bir sorunun çözümü için bile yıllarca bekleyecek.
    ve eğitim. her yıl değişen müfredat ile endekslere bakarsak bugün dünden başarısız olduğumuz gibi, yarın da bugünden başarısız olacak.
    ve yolsuzluk. sistem artık her yerden kusuyor ne varsa. sadece siyaset ya da ihalelerde değil, medya da, sosyal medya da, spor da, hayatın her alanında…
    gerçekte kaybeden muhalefet değil,
    onların işleri tıkırında,
    olan halka oluyor.
    böyle bir iktidar ve böylesi bir muhalefette her halka nasip olmaz tabi, içimizden seçiliyorlar, aydan, siriustan gelmiyorlar,
    bir hak ediş te var sonuçta.

  5. Eldeki veriler şunu gösteriyor:
    -İyi partinin bir başka parti ile masa kurmak vesaire derdi isteği – zorunlu luğu yok!
    (İl-ilçe bazında işbirliği zorunlu!!!).
    -Sistemi annayamamış partiler zaten bu seçim sonunda tabelalarını da söker🙂.
    -Yeni sistemin geleceğini düşünen varsa da torunu belki siyasete girerse o uygular🤗.
    -Mevcut sistem RTE den sonra daha bir kurumsallaşır yerine oturur. Sayın cb bunun alt yapısını hazırlıyor olabilir mi bilemem.
    -Aylıklar dengeleniyor, (vekil aylığı hariç.
    sgk sanki hiç dokunmayın bana der gibi!).
    -CeHaPe nin bu sistemi değiştirmeye kalkacağını!!! Yada iyi kötü dertli devalı hepsinin gelip anamuhalefet olabileceğini düşünen varsa 😂😂😂🤣🤣🤣.
    -50+1 iki partiye birbirinizden beslenip zehirinizi akıtın booll bol diyor!
    20+1 olsa no’lurki? Bu da cb barajı olur. Bu barajı geçen ikinci tura kalır!🤗
    (%10+1 ile biri cb olsa no’lur ki??).
    Yapılması gereken:
    İl bazında partiler (istda İmamoğlu kendisi iyi parti yada diğerleriyle işbirliği teklif eder)
    Ankara da belki iktidar partisi birilerine😊
    İşbirliği teklif eder. (Olmaması için ne sebep var?)
    Son söz:
    Burda hedef: vekil seçimleri ve partilerinin geleceği hakkında eylemlerdir möhimi.🤗
    Yoksa Cumhur işine bakıyooorrr!!!
    Kervan yürüyor 🤔!!!!!!!

  6. Gaye memleket olmalı ama böyle değil herşey kişisel çıkar.
    İyi partinin oyu Düştü
    İyi partiden olumlu bakanların Görüşü:
    Bu genel şeçim değil, Şeçmen yerel seçimlerde Hükümet değişmediği için parmağıyla hıııııııııııı Diyebilir.
    AKP’ye HIııııııııııııııııııı diyebilen seçmen %5-%10 geçmez. eeeeeeee bu seni Belediye kazandırırmı HAYIR.
    CHP ile ortaklık yaparsa bu Hııııııııı diyen AKP’liler CHP partisini sevmediği iiçin İyi partiye oy vermez.

    Hedefi böyle Küçük olan Bir parti Hiç bir zaman Büyümez. AKILLI olun Öncelik memleket gerisi teferruat

  7. Ülke siyasetinde görülen bu çapsızlık, genel bir kalite düşmesinin sonucu mudur? Zira Erdoğan dönemine baktığımızda bilhassa son 10 yıldır ne nitelikli bir gazeteci ne adalete inanmış bir savcı ne dürüstlüğüyle nam salmış bir bürokrat ne de hizmetleri ile temayüz etmiş bir belediye başkanı göremez olduk.
    Hepsi Sultanım çok yaşa demese bile kimi Devleti, kimi parayı, kimi kendi tarafını, kimisi de menfaatini önceler oldu. Ama düzenin tekerine çomak sokacak “karat”ta insan yok.
    Herkes idare-i maslahatta.
    Bu orta-yolculuk karakterimizde mi var yoksa bunun dayatıldığı bir sistem mi baskılanıyor?
    Atatürk’ü istisna tutarak sorayım: Öyle ya da böyle Kaht-ı Rical, bu topraklarda kaç yüzyıldır devam etmekte?
    Peki bunun bitmesi için ne gerekli?
    Sevgili yorumcular ve kıymetli yazar yeşillendirirse memnun olurum.

    • Bir tutam yeşillik de benden olsun:
      Mevcut devlet başkanı ve kadrosunun kıymetini bilelim…

      • Erdoğanın çok iyi yaptığı şeyler var. Ancak bir o kadar da toplumu dibe çektiği hususlar var ki, dileğinizi gönül rahatlığıyla kabul edemiyorum. Bazen daha kötüsü gelse bu kadar kötü olmaz diye düşünüyorum.
        Mesela adalet, kalkınma, gelir paylaşımı, sosyal barış, şehirleşme, yolsuzluklar, eğitim, sabit gelirlinin sırtına binmiş koca bir ülke, vergi afları, ceza afları, adamı olanın işini hallettiği düzen, bal tutanın parmağını yalaması, suçlunun yanına kar kalması, ticari ve sosyal hayatta orman kanunlarının gittikçe yerleşmesi, fiyatlama davranışlarının ayarını kaybetmiş olması, gençlerin umudunu yitirmesi (2010 öncesi nasıldı?), emlak ve araba piyasası simsarlarına halkın peşkeş çekilmesi, vatandaşlık satılması, nitelikli sağlık hizmeti alamama, üstteki %1lik dilim harici toplu fakirleşme gibi.

          • yakında sosyal medyada, sporda gördüğümüz ne varsa “nitelikli sağlık hizmeti”nde de çıkarsa şaşma.

          • aynı gün muayene olamadıktan, 2 hafta bekledikten, randevu için 1 ay bilgisayar başında mesai harcadıktan sonra mı?

    • Aradığım cevabı kısmen sn. Alper Görmüş dün Serbestiyet’te vermiş.
      Alıntıdır!
      “CHP’nin birçok seçim kampanyasını yöneten siyasal iletişimci Ateş İlyas Başsoy “AKP Neden Kazanır CHP Neden Kaybeder” kitabında şöyle yazmıştı:

      “AKP’nin bugüne dek yaptığı tüm iletişim stratejisi, sadece seçimi kastetmiyorum, genel olarak tüm stratejisi kusursuzdur. AKP’nin arkasında, çok arkasında, dâhi mertebesinde birkaç yol gösterici olduğunu sanıyorum. Hiçbir şey rastlantısal değil, hiçbir şey sanıldığı kadar basit değil.”
      ….
      “Aynı toplumun içinden çıkıp toplum hakkında böyle farklı algılara sahip olmak mümkün mü?””

  8. TROLLER TROLLER TROLLER

    Son günlerde X hesabıma israil bayraklı, yahudi isimli Türkçe yazan tivitler düşüyor. Çoğu zaman yalan da söyleyerek canhıraş bir biçimde ülkelerinin yaptığı katliamları savunuyorlar. Türkiyedeki gelişmeleri yorumlayıp maniplasyon yapmaya çalışıyorlar. Yılmaz özdil in yazı ve yorumlarına benziyor çoğu. Mossad yahut israilin ilgili kuruluşu büyük paraya kıyıp bu işlere imza atıyor. Mantıklı ama gereksiz. Zira ülkemizde chp ve özdağın partisi bu işi gönüllü bir şekilde büyük gayretle yapıyor zaten.

    Gelelim bu günki seçim ile ilgili yorumlara. SAyın yazar yine bildiğiniz gibi. İktidarın adayı belli değil de muhalefetin adayları belli mi sanki, yok. Sadece iki büyükşehir adayı belli. Onlar niçin belli söyleyin bakalım, sınırsız kaynakları sayesinde chp ye kayyum atayan başkan olmasınlar. Özgür özeli seçen kişiyi özgürün değiştirme şansı var mı ki bu komik yazıları yazıyorsunuz:))

  9. İyi Partiye “Senin onların içinde ne işin var, gel Cumhur ittifakına katıl” dendikten sonra, anılan parti artık AKP ye çalışır oldu. artık aralarında nasıl bir ilişki ve işbirliği olmuşsa.

  10. Ben başlığa bakarak farklı bir şey beklentisiyle yazıyı okudum ama içerik umduğum gibi çıkmadı.
    Bizim topyekûn ahlaksız olan siyasetimizin kamilen canı cehenneme gitsin !
    Ne halleri varsa görsünler!

  11. Bu tip yazılar beni mutlu ediyor…CHP önderligindeki muhalefetin içine düştüğü acizligi ve çaresizligi görmek😂
    tek dileğim şu imamoğlunun CHP nin başına geçmesi😂sen o zaman seyreyle CHP yi..çekirdek al çitleterek izle….hoş zaten CHP bu şekil baştan kaybediyor….belediye seçimini kaybeden CHP ye başkan oluyor😂ne güzel parti…seçim kaybet ama CHP ye başkan ol.ondan sonra umut ol.bunlar sede cahil😂pardon eğitim seviyesi yüksek aydın çağdaştılar…..

  12. İKİ(2) İŞBİRLİĞİ
    Küresel ve yerli işbirliği çözülmeden hiçbir sorunumuz çözülmez.
    Bu işbirliği muktedirlerle muhalif “görünenlerin” işbirliği.
    Küresel işbirliğini “görmek isteyenlere” NYT’de yayınlanan ” Eriha Duvarı” isimli belge ayan-beyan gösterdi. İlk saldırıyı, saldırıya uğrayanların organize ettiğini.
    Yerli ve milli işbirliğini ise 2023 seçimleri gösterdi.
    2024 seçimleri de “kesinleştirme şerhi” olacak. Amiyane tabirle beton dökecek.
    Tabii ki, görmek isteyenlere.
    Tabii ki, dili, gözü, kulağı mühürlenmemişlere.
    Yani kalbi mühürlenmemişlere.
    Bu işbirliği ifşa olmadan hiçbir konuda olumlu gelişme yaşanmazdı.
    Birçok olumlu gelişme silsilesinin bu “sebeb-i adi”ye bağlı olduğunu, bunun da tahakkuk ettiğini düşünüyorum.
    Muktedirler ve müstevlileleri elbirliği ile buna muvaffak(!) oldular.
    Tabii ki, “müsebbibibül esbab”ın tek hecelik emriyle.

Yoruma kapalı.