Gürültü arasında güme giden bir gerçek var: Partiler seçmenleri hafife alıyor…

27
Reklam

AK Parti sözcüleri ile görev tanımlarını “İktidarın her yaptığını destekleyip savunmak, muhalefeti ise her fırsatta yerin dibine sokmak” olarak belirlemiş -veya onlar için bu görev tanımı birileri tarafından belirlenmiş- medyadaki uzantılarının şu karlı günlerdeki gayretlerine bakıp gerçeklerle ve olan bitenle bağlarının ne kadar kopuk olduğunu düşünmeden edemiyorum.

Olağanüstü yağan kar ve kar mücadelesini 19 saat uykusuz yürütürken bir-iki saatlik molada bir yabancı diplomatla görüşmek üzere bir lokantaya giden İstanbul büyükşehir belediye başkanı Ekrem İmamoğlu hedefte.

Dünkü bazı gazetelerin manşetleri idam cezası ile sonuçlanmış siyasi bir yargılamanın hüküm ilamı gibiydi.

Köşe yazıları da ‘gerekçeli karar’ üslubundaydı.

Geceki televizyon tartışmaları infazı tamamladı.

“CHP’den birini belediye başkanı seçerseniz böyle olur” mesajı medya eliyle güçlü bir biçimde verildi.

Herhalde o yüzden ve böyle olacağını da bildiği için, AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, İstanbullulara 2024 yılına kadar dişlerini sıkmaları tavsiyesinde bulundu.

Yerel seçim o yıl yapılacak ve AK Parti yeniden İstanbul’u kazanacak…

Reklam

Beklenti bu.

Acaba?

İstanbulluların en son yerel seçimde CHP’den birini seçerken hangi güdülerle oylarını kullandıklarını anlamamış galiba AK Parti yönetimi ve destekçileri…

Ekrem İmamoğlu İstanbul’un küçük sayılabilecek bir ilçesinde -Beylikdüzü’nde- belediye başkanıydı. O ilçede yaşayanlar dışında bir tanınırlığa sahip değildi. Şahsen, adaylığı konuşulana kadar ismini duymadığımı itiraf ederim.

Kısacası, ismi bilinmeyen birini İstanbullular’ın karşısına aday olarak çıkarmıştı CHP…

Buna karşılık, AK Parti, aday olarak, daha önce uzun yıllar bakanlık ve sonrasında başbakanlık yapmış, o sırada TBMM’ye başkanlık eden Binali Yıldırım’ı İstanbul’a göndermişti. Arkasında İstanbul’un eskiden belediye başkanlığını yapmış Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bulunduğu da gizli-saklı bir bilgi değildi.

Sandığın zorda olduğu görüldüğünde, Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Binali Yıldırım’ı seçince beni seçmiş olacaksınız” mesajını vermekten de geri durmadı.

Yapılan seçimde az farkla, AK Parti’nin başvurusu üzerine Yüksek Seçim Kurulu tarafından yenilenen seçimde ise 800 bin oy farkıyla seçildi CHP’nin adayı İmamoğlu

Reklam

Muhafazakar seçmenlerin bir bölümü de o seçimde CHP’nin adayına oy verebildi.

İşte AK Parti sözcüleri ile destekçileri bir türlü bunun sebebini anlayamıyor.

Kendisine oy veren seçmen, Ekrem İmamoğlu Beylikdüzü’nde muhteşem bir başkanlık performansı gösterdiği, ilçeyi ihya ettiği için böyle davranmadı. Tanınmıyordu İmamoğlu, zaten kampanyası da Beylikdüzü deneyimi ön plana çıkarılarak yürütülmedi. 

Bambaşka sebepler o seçimde İmamoğlu’nun lehine çalıştı.

Seçimin sandıkta mağlup olanlar tarafından yenilenmek istenmesi ise, daha önce İmamoğlu için oy kullanmakta tereddüt eden yüz binlerce seçmeni tavır değişikliğine sevk etti.

Gazete manşetleriyle, televizyonlardaki çok bilmişlerin yol göstermesiyle seçilmedi İmamoğlu.

CHP’li kimliğine rağmen daha önce elleri CHP’ye oy vermeye hiç gitmemiş bir kitlenin de oylarıyla seçildi. 

‘Seçmen’ diye genel bir kategoriye sıkıştırılan insanlar ara sıra böyle yaparlar. Bazen iştahları kaçar, hevesleri kırılır, bıkarlar… Bazen kendileriyle inatlaşıldığını düşünür, karşı bir inatla karar verdikleri de olur… Evet, bazen medyadaki gürültüden de etkilendikleri de görülür ama bir noktaya kadar; fazla gürültüden duydukları rahatsızlık da tercihlerini etkileyebilir…

Bugünlerde gazete manşetleriyle köşelerine ve ekranların daimi konukları yorumcuların ağızlarına yerleşen eleştirilerin bir an bütünüyle doğru olduğunu kabul edelim. İstanbul’u bir süredir yönetenlerin beceriksiz olduklarını, karla mücadeleyi iyi yönetemediklerini, görev başında olmaları gereken bir sırada balıkçıda vakit geçirdiklerini düşünelim.

Öyle düşünerek insanlar bir sonraki seçimde belediye başkanı olarak AK Partili birini mi tercih edecekler? 

İktidar cephesi -özellikle AK Parti- herhalde öyle olacağı beklentisinde.

Hatta, bugünkü gürültünün de etkisiyle, ilk genel seçimde de oyların AK Parti’ye yöneleceğine, cumhurbaşkanı seçerken AK Parti adayına oy verileceğine inanıyor bile olabilirler.

Medya gücünü fazla ciddiye almalarının muhtemel bir sonucu bu.

Oysa, iktidara geldiği 3 Kasım 2002 seçimi öncesinde AK Parti’nin sesini duyuracak, kendisine sempatiyle bakan fazla bir medya desteği yoktu. Bir-iki gazete ile bir TV kanalı, hepsi o kadar…

AK Parti çekirdek kadrosunun daha önce içinde yer aldığı partiler yüzde 20 oy oranına bile ulaşmamışken, son partilerinden ayrılıp kurdukları yeni parti, daha ilk seçimde, yüzde 36.8 oy oranına medya desteği olmaksızın ulaşıp iktidara gelebilmişti.

Neydi o dönemde AK Parti’yi diğer partilerden daha farklı yapan ‘şey’?

İşte ‘o şey’ ne idiyse, son yerel seçimde İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nun kazanmasını sağlayan da odur.

Bir sonraki seçimin akıbetini belirleyecek de yine ‘o şey’ olacak…

Yazmadan edemeyeceğim: Galiba bu gerçeğin CHP de pek farkında değil. 

[Nobel ödüllü romancımız Orhan Pamuk’un AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılında yayımlanmış ‘Kar’ adlı bir romanı var. Romanda yoğun kar yağışı sebebiyle dünyaya kapalı hale gelmiş Kars ilimizde yaşananlar ‘Ka’ rümuzu verilmiş biri üzerinden anlatılır. Orhan Pamuk için Kars, kar ve Ka birer simgedir. 2002 öncesi Türkiyesi’dir Kars. Kar o dönemin bulanıklaşmış, sisler bulvarı haline dönüşmüş siyasi iklimini yansıtır. Kars’ta darbe girişimi bile olur. Roman kahramanlarının -biri Orhan Pamuk’un kendisidir- her biri bir eğilimin temsilcisidir; çoğunun hayatı bir kargaşada sona erer. Simgelerle dolu post-modern bir romandır ‘Kar’. Yeniden okumaya değer.]  

ΩΩΩΩ

Reklam

27 YORUMLAR

  1. İstanbul’u kurtarmaya gönderdikleri iki bakanın havaalanı kapalı olunca Atatürk havaalanına inmek zorunda kalmaları çok güzel olmuş. Yolsuz takımı koskoca çalışan ve yeterli havaalanını kapatıp, sırf kendi yolsuz tayfaları yesin diye borç harç bir havaalanı daha yaptılar ve milletin sırtına yüklediler. Üstelik çile üstüne çile bir havaalanı. Şehre ulaşım yok doğru dürüst, içinde bile bir yerden bir yere gitmek çok zor. Onu bırakın iki kapı arasına bile 100 m mesafe koymuşlar. Tam bir akıllara zarar absürt bir yapı. İşte ilk afette de çuvallamış bulunuyor. Yolcular 9 saat uçak içinde mahsur kalmışlar. Hesapsız, ölçüsüz, plansız, denetimsiz, yolsuz işlerin sonu.

    • Endercim devlet yöneticilerini taşıyan uçaklar şimdi değil her zaman yeşilköye iniyordu zaten, hadi dünyadan haberin yok, memletten hiç haberin yok…

      • Yazık değil mi bu kadar savurganlığa. Madem kullanılır yeterli, neden bu fakir ülkeyi borca sokuyorsunuz. Üretime yatırıma para ayırma, git böyle boş işlere borçlan. Akılsızlık başka bir şey değil. Ben her geçtiğimde yapana da yaptırana da diye sayıyorum … ter içinde bir uçtan diğerine gitmeye çalışırken. Dünyanın en berbat havaalanı. O kadar.

  2. İstanbul BB başkanını savunmaya çalışmaya hiç gerek yok.
    Baltayı yine taşa vurmuştur.
    15 milyon İstanbul’lunun çektiği çile elbette İstanbul Havalimanında yaşananlarla mukayese edilemez fakat orada yaşananlar, ülkemiz ve olağanüstü güzellikteki yeni meydanımız için hiç iyi olmamıştır.
    Sayılar için muhtelif rakamlar veriyorlar. Binlerce insan terminal binasında ya da uçak içinde mahsur kalmıştır.
    Bazı işleri deneme yanılma yöntemiyle öğrenmeye çalışanlara teslim etmek yerine erbabına vermemiz gerekir.

  3. „Partiler seçmenleri hafife alıyor…“
    Bana sorarsanız hafife almak biraz hafif kalıyor…

    Türkiye’de devlet insana gerekli değeri vermiyor…

    Almanya’dan aldığım emeklilik 1 cent değiṣse hemen bana bildirilir.
    Türkiye’den gelen emekliliğimin miktarını gelince öğreniyorum. Her hangi bir nedenle emeklilik kesilirse haber bile verilmiyor.

    Alman hazinesi karavan turizminden her yıl milyarlarca € KDV kazanır.
    Türkiye’de siyaset karavancılık sektörünü engeller:
    Türkiye’de her yıl Tüve giden karavan Almanya’da iki yılda bir gider.

    Yılda sadece bir kaҫ ay kullanılan motkaravanların Türkiye’de trafik sigortası her gün 30 kiṣiye kadar yolcu taṣıyan araҫtan daha yüksek.
    Almanya‘ da motokaravanlar sigortası en ucuz araҫlardan.

    Türkiye’de ticari araҫ diye VW Caddy her yıl Tüve gider, Almanya’da hususi araҫ olarak kullanılan Caddy iki yılda bir tüve gider.

    Türkiye’de kaҫ sigortanın ve Tüv ṣubesinin sahiplerinin siyasetҫi olduğunu merak etmeye baṣladım…

  4. Bizim demokrasi tarihimizdeki seçimlerin en önemli özelliklerinden birisi de oyların , sonucu etkileyecek şekilde tepkisel olmasıdır ; dünyada da böyle midir, değil midir , bilmiyorum .
    İlk demokratik seçim olan 1950 de, 27 Mayıs sonrası kurulan AP de , 12 Eylül sonrası kurulan ANAP’ta , 2002 krizinden sonra iktidara gelen AKP de ve nihayet en son İstanbul belediye seçimlerinde sonucu belirleyen hep tepkisel oylar olmuştur.
    AKP 7 Haziranda kaybettiği seçimi ise çok kurnazca ve son derece ustaca manevralarla kamufle etmiş, biraz da yeniden başlattığı PKK terörüyle mücadeleyi kullanarak halkın tepkisini uyandırmadan Kasım ayında tekrarlanan seçimi almıştır !

    • “HAYRETİ MÛCİP
      26 Ocak 2022 At 12:20
      Evet, Fatih Kurnaz’ın dediği gibi bir de sel felaketinde devirdiği bir çam vardı , yani bir değil bir kaç tane böyle düşüncesiz , densiz davranışları oldu !
      Yazarımızın dediği gibi bu adamın danışmanları , yol gösteren , akıl verenleri yok mu !
      Böylesine önemli mevkilerde olan, çeşitli şekillerde halkın gözüönünde bulunan insanların her tutum ve davranışları, ağzından çıkan her sözü ; gerçek niyetini yansıtması açısından,
      olumlu veya olumsuz olarak anında hanesine yazılır !
      Ve neticede ya yükseltir veya batırır !
      Bir diğer konu da bir kaç gün yağan kara bir mega kentin böylesine teslim olmasıdır !
      Evet, devlet ile belediyeler ayrı havalardan çalıyorlar !Ama ne olursa olsun yine de ortaya çıkan çaresizlik , adeta hayatın durması utanç vericidir !
      Peki , Kuzey Avrupa ülkeleri çok daha şiddetli ve aylarca devam eden kışları , kış mevsiminin bütün olumsuzluklarını nasıl atlatıyorlar ; bu konuda bilgisi olan arkadaş var mı acaba ?
      Selamlar, iyi günler

      Yorumu Cevapla
      H. Gayret
      26 Ocak 2022 At 13:31
      Mucib bey valla o kadar kuzeye çıkmaya gerek yok, almancı arkadaş daha iyi bilir, daha geçen yılın yazında almanyadaki sel felaketlerinde 300ü aşkın alman vatandaşı alman orda burda telef oldu, yani doğal felaketler her yerde oluyor, çok şükür istanbulda kar yüzünden kimsenin burnu kanamadı, noolmuş?”

  5. Bütün Türkiye olarak ; ülkede hiç başka sorun yokmuş gibi ve bütün basın yayın organları tarafından , geçen hafta saçmasapan bir ‘ Cahil Adem ile Havva ‘ sözünü, bu hafta ise İstanbul kar altında iken ‘Balık ziyafeti ‘ densizliğini tartışıp duruyoruz !
    Bu ülkede başka tartışılacak dert , sorun yok mu !
    Bu saçmalıkları ve densizliği daha ne kadar tartışacağız !
    Bu kadar basit şeyleri bu denli tartışınca biz de onların seviyesine inmiş olmuyor muyuz !
    Günlerden beri günlük korona vakası 80 binlerde ve ölüm sayısı da 170-180 lerde dolaşıyor !
    Allah aşkına ne devletin ve ne de vatandaşın zerre kadar umurunda değil !
    Katmerli, şeddeli yazıklar olsun , yazıklar olsun , yazıklar olsun !
    Selamlar, saygılar

    • Sayın namlu gündeme gelen tartışma konularını değersiz bulabilirsiniz, ki öyledir, ama kime yazıklar olsun, sağlık bakanımıza mı, tam anlaşılmıyor, biraz açar mısınız?

  6. İnsanlar tanımadıkları bir adaya oy verdi. Sonuç ortada.
    Oy verdikleri insanın hangi yönü güçlü, hangi yönü zayıf bilmiyorlar.

    Ekrem İmamoğlu ile ilgili tartışmalara onu destekleyenler açısından bakarsanız, durum oldukça trajik.

    Ona oy verenlerde yaşanan bir hayal kırıklığı göze çarpıyor. Ne hata yaparsa yapsın toplamaya çalışan yandaş kalemlerin yazdıkları, bu insanları ikna etmekten uzak. Hayal kırıklığı yaşayan insanların sorunu, hayallerle gerçekler arasındaki fark. İnsanlar, İmamoğlu’nda Türkiye’yi yönetecek bir lider görmek istediler.

       İmamoğlu kar bastırdığında, yollar kapandığında İngiliz Büyükelçi ile yemekte, sözcüsü Murat Ongun, İsviçre’de tatilde!

    Asıl acınacak olanlar, onları gözü kapalı destekleyenlerin hali.
    İmamoğlu İngiliz Büyükelçi’yle görüşmüş, balıkları yemiş hatta hazmetmişken, yandaşı gazeteciler, milletvekilleri, sanatçılar, yazarlar “Hayır, gitmedi” diye tweet attılar. Oysa İmamoğlu İngiliz Büyükelçi ile 3 saatlik sohbette 48 bin liralık balığı yemiş, hazmetmiş, “kalan kılçıkları” temizlemek onlara kalmıştı.

  7. Ulaştırma bakanı HaberTürk’e konuk oldu.

    Ulaştırma Bakanı: TEM ve Kuzey Marmara Otoyolu Karayolu Genel Müdürlüğü sorumludur.

    Gazeteci Ersoy: Tem oto yolu kapalıydı.

    Bakan: Tabiki kapalıydı; Biz onu inkar etmiyoruz. Bu kadar kar, tipi… Tabiki olumsuzluklar yaşanacaktı.

    Bakana sesleniyorum bunun kadar kar, tipide olumsuzluk olacaksa neden Ekrem İmamoğlunu hedef alıyorsunuz?

  8. Kişiye göre siyaset yapılmaz! Olmaz!
    Partiler vitrine koydukları adayları bir kişinn ağzından çıkan lafa göre belirlediği sürece bu iş hep böyle gider.
    Nereden biliyorsunuz aday gösterilen her bi kişinin gerçekten seçilsin diye!!!
    Oraya aday gösterildiğini?
    M.ince ! Sarıgül! Başka gül! K.oğlu! Ekmekli! Uzan! Kısa! Şişman! İyi gülen! Hızlı koşan! Daha kimbilir kimleer kimler? Daha kimleri göreceğiz kimler gelecek kimler gidecekler!
    Şimdi neredeler? Bu günkü sevilen! ler yarın acaba nerde olcekler?
    Varmı bir garantisi?
    Öbür tarftan, birçok başka partili iken!!
    Nerdeler şimdi? İktidar olanın içinde bir yerde !!!!
    Arada bir fark Var ama ne?
    CB adayını bile seçerken!
    No’lcek acebe??

  9. HAFİFE ALMIYORLAR, RESMEN AŞAĞILIYORLAR
    KORU’nun tespiti çok yerinde. Ancak eksik.
    Belki de KORU’nun üslûbu daha doğrusu nezaketi nedeniyle bu tabiri kullanmış.
    Kissinger’e atfedilen bir itiraf var:
    “– Biz bazı toplumlara yönetici atar, soyup-soğana çevirtip, her türlü haltı yedirdikten sonra, bir de atadığımız yöneticiler vasıtası ile bu toplumları aşağılattırırız.”
    İlk anda bu yöntemin çok sapıkça ve sadistçe olduğunu düşünmemek elde değil.
    Ancak muhataplarınız mazoşist ise, bu yol ve yöntem bir seçenek değil zorunluluk.
    Daha önce de dile getirdim.
    Köy elimizdeki en küçük sosyolojik birim
    İki tane köyümüz var. Daha doğrusu “köylümüz”.
    A ve B
    A köylümüz, insanî koşullarda ve asgari de olsa nezaket ortamında yetişmiş.
    B köylümüz ise itilerek-kakılarak ve horlanarak.
    Bir de köylülere “saygılı “muhtarımız var.
    A köyümüze bu muhtarı atıyoruz.
    “–Amca, dayı, teyze, bacı” söylemiyle herşey yolunda.
    B köyümüze bu muhtarı atıyoruz.
    Aynı saygılı yöntemler.
    Ancak o da ne.
    B köylüleri kazan kaldırıyor:
    “– Muhtar dövmeyi, sövmeyi ve bilumum melaneti bilmiyor mu?” diyerek.
    Bazı insanların birinci ihtiyacı yeme-içme hatta nefes alma değil, aşagılanmadır.
    Maalesef ki, bunun tahlil ve tespitini çok iyi yapmışlar.
    Bize göre tamamı yanlış olmakla birlikte”kendi içinde” son derece doğru bir yöntem.
    Pekiyi bu yöntemin ülkemizde;
    – Pratikleri var mı?
    – Varsa bu eksersizler neler?
    Cevabı aklınıza, ferasetinize ve basiretinize havale ediyorum.

  10. Ekrem İmamoğlu birilerin kabusu olmaya devam edecek.

    Ekrem İmamoğlu bugün Fox Tv’nin Çalar saat poğramı sunan İsmail Küçükkaya’ya Konuk olarak katıldı.

    Ekrem İmamoğlu bütün sorulara ve eleştirilere Bütün içtenliği ile cevap verdi.

    Kısaca Ekrem İmamoğluna dinleyince Hak veriyorsunuz.

    Diğer medyalara sesleniyorum Atıp tutmayın Gücünüz yetiyorsa Ekrem İmamoğlunu konuk edin ne soracaksanız sorun.

  11. Sayın Koru ,
    Bu doğru tespitlerinize rağmen bazı okuyucuların İmamoğlunu parlatma gayreti olarak konuyu algılaması sanırım o bahsettiğiniz şey ile ilgili .
    ABD de son hariç daha önceki beş seçimde katılım % 50-55 aralığında iken , hiç bir ülkeye savaş açmayan , daha öncekilerin gönderdiği askerleri geri çeken , ekonomiyi düzelten , borsayı yükselten Trump , % 67 katılım ile gerçekleşen bir seçimle iktidarı devretmişti.
    Evet haklısınız . Seçmenin nabzını tutmak başka bir şey. Vatandaş adresine gelen doğalgaz ve elektrik faturaları için ne düşünüyor hiç soran eden yok.
    Rasyonel davranışın ötesinde hissiyatın eğemen olduğu bir dünya da yaşıyoruz. İnsan psikolojisini bilen , duygulara hitap edebilenler istediğini alır. Bazen korku , bazen umut, bazen sevgi bazen nefret !

  12. Adam “İngiliz Büyükelçi ile yemek, karla mücadele kadar önemli.” demiş
    Daha neyi tartışıyorsunuz.

    • Eline alıp küreği, bir avuç tuzu savururken yollara..
      Görmek istiyoruz işte onu da diğer yönetenleri de burada?
      (Yarım ekmek arası köfte yerken verilecek poz da!
      Garantilerdi CB’ nın yarısını ya☺️).

      • Bilader mega yatırımların haddi hesabı yok, açılışların bini bir para, yapılan hizmetlere sövüp saymaya yetişemiyoruz sen de gelmişsin burda ekmek arası dönerden yok bilmem elinde kürek yol tuzlamaktan bahsediyorsun!
        Sence o dediklerini bu millet yer mi?

  13. Nihat Genç: İmamoğlu, üç gün önce afet uyarısı yapıldığı halde İngiliz elçisiyle yemekte yakalanıyor, yardımcısı Murat Ongun da aynı saatte İsviçre’de kayak tatilindeymiş. Boş adamlar boş. Bu palavradan adamları yere göğe koymayanlar, utanır mı?

  14. Yönettiği kent kara teslim olmuşken sözcüsü Cenevre’de kayakta, kendisi de Boğaz’daki bir balıkçıda meze tattırırken yakalanan Ekrem İmamoğlu tartışmasında mesele “yemek” değil…
    En yumuşak ifadeyle “sistematik olarak doğruyu söylememek”…
    Zira;
    1- Başkan ortalık iddialarla çalkalanırken önce, sanki böyle bir yemek asla yenmemiş, iddialar kuru iftiraymış gibi olayı yok saydı. Sosyal medyada yayılan görüntülere rağmen ağzını açmadı, bir tweet bile atmadı, attırmadı…
    2- Sonra tartışma büyüyünce mecburen bir açıklama yaptı… “Ayaküstü akşam kayıntısı da mı yap’mıyak” mealinde savunmaya geçti.
    3- Daha sonra da “İngiltere elçisiyle aylar öncesinden planlanmış bir iş yemeği” yediğini, iptal etmesinin şık olmayacağını falan söyledi.
    4- Son olarak da aslında mesele, söylenenler, eleştiriler “Umurumda bile değil” dedi.

  15. Vatandaşı karda kışta çaresiz bırakıp da balık yemeye gideni hoş görmez.
    İngiliz elçisiyle halvet olanı hele hiç.
    Ama Joe Biden, Kılıçdaroğlu’nu “bıraktıysa”, İngilizler’e “Top sizde, buyurun siz seçin” dediyse onu bilemem.
    En iyi Ünal Çeviköz bilir, Biden’ın Ankara’daki gölgesi…

  16. Sn Koru maşallah İmamoğlunu nekadar masumlaştırıyorsunuz. Öncelikle TV ler bangır bangır İzlanda kışından bahsederken işinin başında değilde bir ziyafette bulunuyorsun bu affedilebilir birşey mi ?Ayrıca Sen İBB başkanısın ve İstanbulun sorunlarıyla ilgilenmen gerekir .İngiltere büyükelçisiyle ne işin olabilir varsa bir dostluğun ahbablığın uygun bir zaman diliminde görüşürsün. Yok niyetin başka birşey ve dış ülkelerden destek alarak siyasi emelin var ise ozaman istifa et işlerini hallet. İstanbul hasbel kader seni seçti ama birdaha ne başkanlığı neden istanbulu görürsün.

  17. O ŞEY BU ŞEY DEĞİL

    “İşte ‘o şey’ ne idiyse, son yerel seçimde İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nun kazanmasını sağlayan da odur” demiş yazar. Alakası yok. İmamoğlu halktaki hiçbir beklentiyi karşılamıyor, dahası güven de vermiyor. Liyakat liyakat diyen muhalefet akpartiyi istanbulu betona boğmakla suçlayıp beylikdüzünde tek icratı kendine yaptığı avm ve boy boy siteler olan bir yapsatçı müteahidi ibb ye aday gösterdi. Kazanmasının tek sebebi hdp nin bu sefer seçmenini serbest bırakmayarak ve canla başla çalışarak-bunu doğulu arkadaşları ev ev tespit edip evlerine kadar gelen hdp lilerden biliyorum.- imamoğlunu desteklemelerine bağlıyorum. İşin ak parti açısından ilginç yanı ortağı mhp den bu konuda hiç destek alamadığı. Bunun böyle olduğunu sayın yazarda biliyor. Bakınız seçim sonuçlarına ak partinin önceki seçimlere nazaran her hangi bir oy kaybı yok. Yazarın över gibi yaptığı RTE istanbulu %26 ile almıştı. Başarısız bulduğu son dönemde oy oranı bunun nerede ise iki katı.
    Gelelim imamoğlunun canla başla çalışma arasında 3 saat rakı balık arası vermesine.(yol hariç) YAzar 1 saatcik bu süreyi 1-2 saate çıkarmış. yok mu artıran:)) 19 saat nerede çalışmış ne yapmış. En son parkta kartopu oynarken bir görüntüsü var “karın keyfini yaşayın diyor” Başka bir videosunda da ekiplere teşekkür ediyor yollar pırıl pırıl derken” 12 binlira maaş alıp isviçreden açıklama yapan trol başı murat ongun ise kardan şikayet eden vatandaşlara satılık troller hakareti ile meşgul.
    Sonuç olarak; liyakat olarak ülkemizdeki 84 milyon sıralansa sonuncu olacak kişiyi başımıza başkan yapan yunanistanda gazetelere sevinçle manşet yapılan, konstantinopol pontuslu bir başkana kavuştu diye ziller çalınan bir döneme geldi. Kimse aklını başına almayacak ve meral canan ikilisi biden sayesinde iktidara gelecek. Ne mutlu okuyup araştırıp mucibi mustakilce amel edenlere, ne yazıkki ne idi, ne oldu ve hala ne olacağını bilemeyen biçarelere..

  18. Orhan Pamuk okuyucusu sayılmam ancak bir gün bir kitap okudum ve hayatım değişti gibi davetkar bir girizgah beni “Yeni Hayat” kitabına çekmşti. Her insanın hayatında okuyup hayatını değiştiren veya değiştirme kabiliyetine sahip bir kitap vardır veya olmalı diye inandığım için olabilir. Bu kitabı keyifle okudum ve içimde heyecan uyandırmış böyle bir kitabın bakiyeyi asarı olduğu için kitabın bir yerlerinde kendi hikayemi okur gibi heyecanlandım. Laf nereye gelecek diye beklerken aklıma akapenin ilk yıllarında daha hırsın samimiyet ile arbedesi yeni iken Urfa’da Fakıbaba inatlaşması ile “Jaketimi koysam seçtiririm” iddiasının nasıl ters teptiği ve Urfa’da bir hekimin halkın desteği ile birkaç sefer akapenin yenilmez armadasına ders verdiğini hatırladım. Halbuki sonradan bükemediğin eli öpeceksin diyerek Fakıbaba bakanlık ile taltif bile edilebilmişti. Şimdilerde gerçekten kopuk akape seçim işleri ve muhalifleri sindirme işleri başkanlığı eski günler zannı ile çıldırsanız da, çatlasanız da böyle olacak jargonuna sarıldıkları için xanax dozlarının artık yeterli gelmediği fikri insanın aklına geliyor.

Yoruma kapalı.