Hamas ‘kurtuluş savaşı’ mı veriyor, yoksa bir ‘terör örgütü’ mü? Eylemi bu konuda ne söylüyor?

44
Reklam

İsrail 20 güne yakın sürdürdüğü ‘topyekün savaş’ta, aralarında çocuklar ve kadınların da bulunduğu masum insanların üzerine ölüm kusarak, sınırsız propaganda gücüne rağmen, dünya halkları gözünde kayıp eden taraf oldu.

Savaş gibi göstererek işgal altında tuttuğu topraklarda yaşayan insanlara karşı terör uygulayan bir devlet görüntüsünde ‘Netanyahu İsrail’i…

Kendi halklarına da dünyada ‘anti-Semitizmi’ yükselterek zarar verdi Netanyahu.  

Olayı günlerdir İsrail yönüyle sorguluyoruz ama olayın sorgulanması gereken bir de karşı tarafı var.

Gazze’de yönetime hakim olan ve oradan İsrail’in dışarıya çıkamamaları için yükselttiği çitleri yıkarak eylem gerçekleştirenlerin örgütü Hamas, ‘terör örgütü’ müdür, yoksa topraklarının kurtuluşu için mücadele eden bir mücahitler grubu mudur?

Dünyanın belli başlı ülkelerinin hazırladığı ‘terör örgütleri’ listelerinde, hiç değilse bazılarında, Hamas yer alıyor.

20 gün önce militanlarının gerçekleştirdiği eylemden sonra, dünya medyası da, hiç değilse büyük oranda, Hamas’tan ‘terör örgütü’, militanlarından da ‘terörist’ olarak söz ediyor. Hatta, kendi etik ilkeleri herhangi bir örgütü terör ile yaftalamaya izin vermediğinden, Hamas için yalnızca ‘örgüt’, eylemi gerçekleştirenler için de ‘militan’ sıfatını kullanmakla yetinen İngiliz kamu kanalı BBC ülkesinde tepki çekiyor.

Dün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın çıkışı biraz da bu sebeple şaşkınlıkla karşılandı.

Reklam

Şöyle dedi Cumhurbaşkanı Erdoğan:

“Batı Hamas’ı bir terör örgütü olarak görüyor. Hamas bir terör örgütü değil, topraklarını korumaya çalışan bir kurtuluş ve mücahitler grubudur.”

Her ne kadar bu cümlenin girişinde, Hamas’ı ‘terör örgütü’ sıfatıyla ananlardan ‘Batı’ olarak söz edilse de, Türkiye’ye yakın coğrafyada bulunan ülkelerden bazıları da Hamas için aynı sıfatı kullanmakta tereddüt etmiyor.

Körfez ülkelerinin çoğu ile Mısır örgüte öyle bakıyor.

Pek çok Arap ülkesinde faaliyet gösteren ve el-Sisi darbesine kadar kısa süreliğine Mısır’da seçimle iktidara gelmeyi de başaran ‘Müslüman Kardeşler’ örgütünün Filistin’de aldığı addır ‘Hamas’

Müslüman Kardeşler örgütü, Mısır’da, Suudi Arabistan’da yasadışı ilan edilmiş, onunla irtibatlı -ve yeni deyimle ‘iltisaklı’ da- görülen insanlar cezaevlerine doldurulmuştur.

O ülkelerde de Hamas ‘terör örgütü’ sayılıyor.

Bu yönüyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kesin cümlesinin bazı çevrelerde şaşkınlıkla karşılanması doğal.

Reklam

Ancak, hemen her konuda olduğu gibi, bu konuda da madalyonun bir başka yüzü daha olabiliyor.

Filistin’de, hiç değilse Gazze’de yaşayanlarının çoğu açısından, Hamas, işgal altında kabul ettiği -BM raporlarında da öyle zikredilen- topraklarını geri almak için bir kurtuluş mücadelesi veriyor.

Sorun da zaten buradan kaynaklanıyor: Kurtuluş mücadelesi verilirken, o mücadeleyi yürüten örgüt neler yapabilir, neler yapamaz belirsizliği var. Konuya az da olsa ‘her şey mübah’ gözüyle yaklaşanlar da var, ancak ancak genel kabul, o mücadelede kullanılacak yöntemlerin de sınırsız olmayacağı yönünde…

Kadınlar ve çocukların ölümüne sebep olunabilir, savaşçı olmayanlar rehine alınabilir mi?

Son eylemiyle Hamas bu soruların daha güçlü sorulmasına yol açtı.

Galiba -hatta galiba da değil- Hamas kabul edilebilir sınırı aşmış oldu.

Nitekim, Hamas’ın en önemli isimlerinden Halid Meşal, yine dün, konuya ilişkin görüşlerini açıklarken, eylemin bu yönlerine temastan kaçınmış görünüyor.

Eylemi ‘İsrail ile Filistin arasında savaş’ olarak niteleyen Meşal, yapılmak isteneni şöyle özetlemiş

“Kassam Tugayları 7 Ekim’deki saldırılarında 5 bin 500 mahkumla değiş tokuş edilecek asker ve subayları rehin almaya odaklanmışlardı. Kadınların yanı sıra İsrail hapishanelerinde 113’ten fazla çocuk mahkum var. 45 yılını İsrail hapishanelerinde geçiren kardeşlerimiz var.”

Açıklamadan, planlananın, çitler aşıldıktan sonra, yakın yerleşim yerlerinde -Kibutzlarda- yaşadığını belirledikleri asker ve subayları rehin alarak, İsrail ile cezaevlerindeki Filistinli siyasi mahkumların serbest bırakılması pazarlığı yapılması olduğu anlaşılıyor…

Daha önce yazmıştım: 2006 yılında, yine Gazze’de, yine Hamas militanları, İsrailli asteğmen Gilad Shalit’i kaçırdı ve beş yıl boyunca süren bir pazarlık için rehine olarak tuttu. Sonunda bir tek o subayın bırakılması karşılığında binden fazla -1.027- mahkumu serbest bıraktı İsrail. 

“Bir rehineye karşılık o kadar mahkumu serbest bırakan İsrail çok sayıda rehineyle 5 bin 500 Filistinli mahkumu serbest bırakacaktır” diye düşülmüş olmalı.

İlk çıktıkları noktada bir özel eğlence programına katılan İsrailli gençlerle karşılaşacaklarından habersizmişler muhtemelen. Karşılarına onlar çıktığı ve gençlerden direnme de gördükleri için plan bozulmuş… Silahlar konuşmuş, kanlar dökülmüş, yani iş çığırından çıkmış…

Görüntü iyi mi?

Değil…

Beş binden fazla Filistinli’yi özgürlüğüne kavuşturmak için planlanmış eylemin sonunda, İsrail’in o eylemi fırsat sayarak başlattığı ‘topyekün savaş’ta, bugüne kadar, neredeyse kurtulmayı bekleyen mahkum sayısına yakın Gazzeli hayatını kaybetmiş oldu.

Seçilen eylem türünün ‘ahlakiliği’ de hiç kuşkusuz sorgulanmayı hak ediyor ama Netanyahu İsraili’nin ne kadar acımasız olduğunu bilmesi gereken örgütün kendi insanlarının hayatını tehlikeye atacak bir girişimde bulunması kabul edilebilir bir şey değil.

Ta 2009 yılında, Davos’ta, karşısındaki İsrail cumhurbaşkanına, “Siz insan öldürmeyi iyi bilirsiniz” diyen Tayyip Erdoğan’ın bildiğini Filistinliler adına mücadele sürdüren bir örgütün liderleri bilmez mi?

Fırsat bilip eylemi binlerce Gazzelinin ölümüne sebep olan bir savaşa dönüştüren İsrail kaybediyor ama galiba yaptığı kolayca savunulamayan Hamas da kayıpta.

ΩΩΩΩ

Reklam

44 YORUMLAR

  1. “Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

    Bugün sırtını dayayarak efelendiği güçler, yarın kendi evlerindeki yangını söndürmek için pılısını pırtısını toplayıp gittiğinde, İsrail halkının güven ve merhamet arayacağı ilk yer, tıpkı 500 yıl önce olduğu gibi yine Türkiye olacaktır.”
    star, dün

    “Amerika Birleşik Devletleri’nin Maine eyaletindeki Lewiston kentinde bir barda ve bowling salonunda ateş açan bir kişi en az 22 kişinin ölümüne ve onlarca kişinin yaralanmasına neden oldu.”
    euronews, bugün
    YORUMSUZ

    • Başkan Erdoğan’ın Meclis grubunda yaptığı tarihi konuşmanın İsrail’de korku, ABD’de ise büyük endişeyle karşılandığı tartışma götürmez. İsrail işgalci bir devlettir; Netanyahu uluslararası hukuku hiçe sayan, savaş ve soykırım gibi ağır suçlar işleyen bir örgüt lideridir.

      Erdoğan’ın konuşması Filistin davasına büyük güç katacağı gibi, Filistin devletinin kurulmasını da hızlandıracaktır. Cumartesi günü İstanbul’da gerçekleştirilecek “Büyük Filistin mitingi” de dünyadaki en büyük İsrail karşıtı gösteri olacak. Bu miting, İsrail’in Gazze’de katliam, Filistin’de soykırım gerçekleştirdiğini tarihe silinmez biçimde nakşedecek olması hasebiyle de son derece önemlidir. İsrail için deniz bitti artık, bu gerçeği görmezden geldikçe dağılmaları hızlanacak.

      • Provakatorler kimbilir ne tür pankartlarla ölçüyü kaçıracaklardır. Aynı burda olduğu gibi. Gazı alınmamış tabela yazılarından geçilmiyor

  2. HAMAS-ET
    Sokak röportajları da ilginç bir tablo ortaya çıktı.
    Filistin’de savaşmak için gönüllü olduğunu beyan edenlere “iki gün sonra Filistin’e savaşmak için otobüs kaldıracağız isminizi ve telefonunuzu verirmisiniz? Adınızı listeye yazalım” dediklerinde derhal kıvırma başlıyor.
    İstisnaen telefon numarası verenlerin numaranın şahsa ait olmadığı anlaşılmış.
    Dansözlere taş çıkaracak kıvırma hareketlerinde en başı, hasta olan yakınlarına bakma ve kendi hastalık mazereti oluyor.
    Kendi hasta olanlar 5-6 hastalık sıralıyor.
    Bu kadar hasta olanların değil sokağa çıkması ayakta durması dahi mümkün değil.
    Diyelim ki, bu hastalıklar doğru.
    Bu kadar hasta olan birine pek yakında emr-i hakkın vaki olması kaçınılmaz.
    Bunlara bir çift sözüm var:
    –Bari amiyane tabirle “pisi-pisine” gitme.
    –Finali “şehitlikle” yapsana be kardeşim!

    • Lübnan sokaklarında filan mı röportaj yaptınız sayık yk, malum savaş bölgesine başka türlü otobüs sokmak da biraz sıkıntılı yani:)

  3. Filistinde ölenlerin sayısının 5600 yaklaştığını şu an TV açıkladı. Allah Aşkına her Ramazanda Hamas İsraile neden füzeler fırlatip Camiler bombalatiriyor. Hamas Liderleri lider değil kırallar. Onlar bazi ülkelerin en lüks otellerini hamasın triliyonluk Liderleri ve yandaşlarına teşis ediyor?
    Son olaylarda Şehit olanlarin sayısı (inşallah yanılırım) 10,000 geçer.
    Hapisdeki mahkümü kurtaracakmış. Hepsi tiyaturo. Hamas Netanyahu birlikte filistin ve israilileri öldürüp biri ABD den diğeri Türkiye gibi ülkelerden miliyarlarca yardım alip akittiklari kanlari şerbet olarak içiyorlar.
    Tabii bütün bunlari iki tarafinde desteçileri olan elleri kanlı siyasetçileri oy olarak mukafatlaniyorlar.

    • Yine mi tiyatro muappeti nurda abla, artık sizi de biraz baymadı mı bu boş laflar..!?

  4. ortaya bir değer koyamazsanız o örgüt mü, bu değil mi başı sonu belli olmayan çıkar bağlamında örgüt olup, çıkar bağlamında da örgüt olmayan açıklamalar çıkar ortaya.
    pkk bana göre bir terör örgütüdür, kanlı, acımasız bir terör örgütüdür. ama binlerce kanlı eylemine rağmen benimle aynı kanıyı paylaşmayan insanlar hatta devletler var. demek ki bir tanıma oturtamıyoruz konuyu.
    nerede durduğumuza bağlı olarak değişebiliyor.
    tanım getirmek zor değil ama tanımlar eğilip bükülüyorlar işte.
    sivil halka yapılan eylem, arkasında ne amaç taşıyor olursa olsun bir terör eylemidir. hamasın bir terör örgütü olup olmamasına gelmeden önce yapılan işin yanlış olduğu konusunda bir duruş sergilemek lazım. eğer bunu eğip bükecek olursak o zaman pkk nın eylemlerinin de eğilip bükülmesi için ihtiyacı olan argümanı vermiş oluruz elbette, pkk nın arkasında da bir tema bir dram, bir ideoloji, bir mazlumiyet, bir tarih bulacak zihniyet olabilir. bir grup, terör örgütlerinin yaptığını yaparsa bu kendisini terörize ettiği anlamına gelir.
    lakin bu tartışmalar bizi nereye götürecek, hamas terör örgütü değildir desek hangi sonucu değiştirecek?
    haklının değil, güçlünün dünyasında yaşıyoruz, hayal aleminde dolaşmanın, sloganlarla tatmin olmanın faydası yok.
    israil zulmünü yapabildiği için yapıyor ve filistin güçlü olmadığı için mazlum.
    karmaşık bir konu değil bu.
    tam da bu nedenle barış şimdilik mümkün görünmüyor,
    barış, bir denge meselesidir. güç dengesi kurulduğu zaman, taraflar yenişemeyeceklerini anladığı zaman barışa razı olurlar. öyleyse bugün barıştan söz edebilir miyiz? en iyimser şekliyle erken olduğunu düşünebiliriz.
    güçlü ekonomi ve sanayilere, bilim ve teknolojiye ve ezoterik mirasına sahip çıkanların gelişemeyen, gönenemeyen, ilerleyemeyen kadim bilgi ve mirasına sahip çıkamayanlara yaptıkları zulümler yaşadığımız zamanın meselesi değil, tarih boyunca olagelmiş. tek yol güçlü olmak. adaleti ve ekonomisi güçlü, bilim ve teknolojiyle ilerleyen, kadim bilgi ve mirasına sahip çıkan ülke-ler olmak.
    bugün bu tek yolun hayli uzağındayız.
    kendi ülkelerindeki başta ekonomik buhranlar ve boş hazineler olmak üzere temel sorunlarını çözememiş, paraya, tahıla, yatırıma ihtiyacı her geçen gün azalacağına artan, kaynaklarını adil paylaştırmak yerine zenginlerin korunduğu halkın yoksullaştırıldığı ülkelerin liderleri kendi ülkelerine, halklarına ne sunmuş ki
    bugün filistine derman olabilsin.
    daha ne zamana kadar kendimizi kandırmaya devam edeceğiz bakalım?
    biz klavye başında eyleşirken, ülkeler zırva pardon zirve üstüne zirve yaparken, liderler mikrofonlar önünde örgüttü-değildi derken
    binlerce insan telef oluyor.

    “İsrail-Filistin meselesini acil görüşmek üzere hafta sonu Kahire’de 35 ülke temsilcisi ve 4 uluslararası örgüt lideri Mısır’da buluştu.”
    sonuç;
    “Bütün ülkelerin Gazze’ye insani yardım yapılmasını desteklediklerini görmekteyiz. Katılımcı ülkeler Hamas’ın 7 Ekim saldırısının kınanması ve İsrail’in 7 Ekim’den sonra aşırı güç kullanmasını, sivilleri katletmesini protesto edilmesi noktalarında anlaşamamaktadırlar. Zirveye katılan ülkeler İsrail Hamas savaşı konusunda çok somut bir politika önerileri ortaya konulamamışlardır. Devlet başkanları ve dışişleri bakanları yaptıkları konuşmalarda sadece temennilerini ifade etmişlerdir. Kahire Zirvesi 30’dan fazla ülkenin temsilcisinin bir diğerini dinlemek için bir araya geldiği ve dünya kamuoyuna bir şeyler yaptıkları görüntüsünü vermeye çalıştıkları bir toplantıdan öteye geçememiştir. Savaşın durdurulması, Hamas’ın aldığı rehinelerin serbest bırakılması, ateşkesin sağlanması gibi kritik konularda atılacak diplomatik ve siyasal adımların hiç konuşulmadığını görmekteyiz. Arap ülkelerin daha çok İsrail’i kınadıkları, diğer ülkelerin ise insani yardıma vurgu yaptıkları görülmektedir. Sonuçları itibarıyla Kahire Zirvesi sıfır sonuçla biten bir toplantı olarak tarihe geçmiştir. Katılımcı ülkeler İsrail-Hamas savaşı konusunda hiçbir konuda anlaşamamak üzere anlaşmak şeklinde bir tutum içerisindedirler. Bu tutumdan dolayı Kahire Zirvesi’nden bir mutabakat metni de çıkmamıştır. Kahir’e Zirvesi’den uluslararası bir mutabakat metnin ortaya konulmaması diplomatik ve siyasi bakımdan bu toplantının hiçbir işlevinin ve etkisinin olmadığı anlamına gelmektedir.”

    • Yaklaşık iki asır önce olduğu gibi “düvel-i muazzama” bugün de Kudüs’e yoğunlaşmaktadır. Sadece kökleri manda ve himaye rejimlerine uzanan devşirmeler İsrailli çocuklar için sabahlara kadar gözyaşı döktüğünü beyan edebilir ya da toprağı sattılar iftirasını atabilir. Çünkü onlar işaret edilen düvelin hâlâ muazzam statüsünü koruduğuna inanıyor ve bu sebeple onları hakikatin kaynağı olarak görüyor. İddialarının gücü de arkalarını yasladıklarından geliyor.
      Meşhur Ömer Muhtar filminde çok etkileyici bir sahne vardır. Rodolfo Graziani, Ömer Muhtar’ı ele geçirmek isteyen İtalyan birliklerinin komutanıdır. Bir yerde Ömer Muhtar’ı köşeye sıkıştırmayı başarır. Fakat adamlarından biri kendini feda eder ve Ömer Muhtar kaçmayı başarır. Bu fedakâr gence çok ağır işkenceler yapılır ama konuşturamazlar. Sonunda Graziani’nin subaylarından biri işkence altındaki gence birtakım vaatlerde bulunur. Konuşursa onu serbest bırakacaklarını söylerler. Genç ve yakışıklıdır ve önünde iyi bir hayat olabilir. Graziani subayına döner ve “sen benden daha zalimsin” der. Devamında da “elini yüzünü temizleyin, karnını doyurun ve sabahleyin idam edin” emrini verir.
      Küçücük Gazze’de, Batı Şeria’nın gerçek anlamıyla istimlak edilmiş topraklarında dünyanın gerçekten bir zamanlar en güçlü devletlerine karşı koyan küçücük bir topluluğa, Filistinlilere topraklarını sattılar iftirasını atmanın veya İsrailli çocuklar da acı çekiyor diyerek meseleyi başka mecralara sürüklemenin elbette bir anlamı vardır. Seçkinler arasına dâhil olmak isteyenler kendi coğrafyasına Chateaubriand, Nerval, Flaubert ve Kinglake’in gözüyle bakmaktan kurtulamaz.
      Yine Doğu-Batı kategorileri netlik kazandı. Biz de Cemil Meriç gibi “Bir biz vardık cihanda bir de küffar” demek durumunda kaldık.

      • akıl en büyük sermayedir ve bilgi güçtür,
        paraya dönüşebilir, silaha, teknolojiye ne dilersen ona dönüşür.
        ahlak olmazsa bilginin dönüştüğü her şey yıkım getirir,
        ahlak olursa inşa eder.
        biz bugün adalet ve ahlak inşa edememiş olmanın hem ülkece, hem coğrafya olarak hem de islam medeniyeti temsilcileri olarak ziyanını ve acı sonuçlarını yaşıyoruz. ektiklerimizi biçiyoruz.
        batı medyasının iftiralarını kınayacak durumda olsaydık keşke,
        kendi medyamızın durumu daha iyi olsaydı yapabilirdik kuşkusuz.
        lakin bugün kendi medyamızda da doğru bilgiye, sağlıklı veriye ulaşmak mümkün değil. uçuyoruz kaçıyoruz hikayeleri, dünya lideri masallarıyla geldiğimiz yer dünya sefalet endekslerinde zirve,
        enflasyon şampiyonluğu,
        kaynakların adaletsiz paylaşımı,
        her gün sil baştan yeni dış politikalar,
        dün başka bugün başka yarın bambaşka açıklamalar…
        mavi marmarada filistine yardıma giden insanlarımız öldü.
        israil para ödedi, konu kapandı.
        siz de bu resime bakıp “Bir biz vardık cihanda bir de küffar” demek durumunda kalıyorsunuz, öyle mi?
        ben de kill bill filminden bir sahne paylaşayım bari…

        • O mitolojik hikâyeyi hepimiz biliriz; Nemrut Hz. İbrahim’e ve ümmetine o kadar zulmeder ki Tanrı’nın cezası olarak bir sinek Nemrut’un burnundan girip beynine ulaşır ve beyninde durmadan uğuldar. Buna dayanamaz Nemrut ve başını tokmaklatarak ölür.
          Tıpkı onun gibi; Hamas’ın Aksa Tufanı harekâtı Nemrutlaşan İsrail’in beynine girmiştir bir kere, artık kendi kendini yok etmekten başka gideceği yer kalmamıştır.
          Hani, Anadolu Selçuklularına karşı isyan eden Baba İshak vardı, malumunuz.
          Müridleri/askerleri Baba İshak’a ok işlemez diye inanırlar, neredeyse onu ölümsüz görürlerdi.
          Baba İshak, önüne çıkan birçok kuvvetleri yenmenin de verdiği cesaretle Konya’ya yürür ve Selçuklu ordusuyla karşılaşır. Muharebe devam ederken bilinçli atılan bir ok Baba İshak’a isabet eder ve onu yere düşürür. Bunu gören askerler büyük bir hayal kırıklığına uğrar, dağılırlar ve perişan olurlar.
          Tıpkı bunun gibi Hamas’ın atmış olduğu ok duvarları, istihbaratı, kalkanları, gözlem kulelerini geçip İsrail’in üzerindeki yenilmezlik zırhını parçalanmıştır.
          Artık zırhı parçalanmış İsrail, her türlü okun hedefindedir…
          Yaşasın zalimler için cehennem!
          Selam olsun Gazze’nin yiğitlerine…

  5. Filistinliler seslerini çıkarmadan yurtlarını İsrail’e bıraksalardı ne kadar barışçı olurlardı. Okul-hastane bombalayan, gazeteci öldüren, çocukları-kadınları öldürmediyse hapse atan İsrail “önleyici saldırganlıkta” bulunuyorsa bunun sorumlusu Hamas’tır. İsrail insancıldır, sadece Filistinlileri gördüğünde kuduruyor. İsrail kudurduğunda insancıl Batı da kuduruyor. İslâm ülkelerinin çoğundaki Amerikancı liderler ve etki ajanları da kuduruyor. İsrail’in “otorite” olarak haklarını ve Hamas’ın terörist olarak cezasını Fetulla’ya sormak lâzım.
    Birgün Ümmet’in şuuru infilak edecek ve o gün dünya yeniden kurulacak. Bunu bize Peygamberimiz Muhammed Mustafa (as) böylece bildirdi.
    Sahi fehmi bey, sen hangi taraftasın?

    • Meral Akşener’e ne oluyor?
      Geçen haftaki grup toplantısında Hamas’ı ‘kadınlara tecavüz etmekle’ suçlamıştı. Yalandan öte başka bir şey!
      Bu hafta da ‘kadın ve çocukları öldürmekle’!
      Erdoğan’ı da ‘Hamas’ı neden kınamıyorsun’ diye yerden yere vurmaya kalkıştı.
      Artık sözün bittiği yerdeyiz. Ne yazayım, ne diyeyim?
      Bravo Meral Hanım! Kimlerle aynı dili kullanır hale geldiniz?
      Bu propaganda dilini inşa edenlerin tek amacı var; İsrail’in katliamlarına kılıf bulmak!
      Sizin amacınız ne ola ki?
      Yok mu koskoca İYİ Parti’de vicdan ehli bir tek kişi? Yok mu Allah aşkına çıkıp ‘siz ne söylüyorsunuz Sayın Akşener’ diyecek?
      Yok!

      • “Mustafa Veli Nazif
        26 Ekim 2023 De 22:15
        Meral Akşener’e ne oluyor?
        Geçen haftaki grup toplantısında Hamas’ı ‘kadınlara tecavüz etmekle’ suçlamıştı.”
        diye sormuşsunuz,
        “DİDEM
        26 Ekim 2023 De 22:01
        akıl en büyük sermayedir ve bilgi güçtür,” diyor,
        Nazif beyin buyurduğu gibi, kimilerinin sermayesi de belden aşağısıdır…
        Mahallede yangın varken bazısı da aynada saçını tararmış:)

  6. Şöyle dedi Cumhurbaşkanı Erdoğan:
    “Batı Hamas’ı bir terör örgütü olarak görüyor. Hamas bir terör örgütü değil, topraklarını korumaya çalışan bir kurtuluş ve mücahitler grubudur.”
    Her ne kadar bu cümlenin girişinde, Hamas’ı ‘terör örgütü’ sıfatıyla ananlardan ‘Batı’ olarak söz edilse de, Türkiye’ye yakın coğrafyada bulunan ülkelerden bazıları da Hamas için aynı sıfatı kullanmakta tereddüt etmiyor.
    Körfez ülkelerinin çoğu ile Mısır örgüte öyle bakıyor.
    Pek çok Arap ülkesinde faaliyet gösteren ve el-Sisi darbesine kadar kısa süreliğine Mısır’da seçimle iktidara gelmeyi de başaran ‘Müslüman Kardeşler’ örgütünün Filistin’de aldığı addır ‘Hamas’….
    Eğer dış basını takip edip dar açı ile bakmazsan biraz olaylara geniş açıdan bakarsak birazda muhakemen kuvvetli olursa Hamas örgütü… İsrail de zulme uğrayan masum bir devlet miş değil mi ? HB 😂😂😂😂😂😂😂😂😂😂😂😂😂😂😂😂😂😂😂😂

  7. Filistin’de seçim kazanmış bir siyasal partinin adıdır HAMAS..Filistinlilerin devleti olmasın,askeri olmasın,fabrikası olmasın,tarımı olmasın,yanıbaşındaki denizden faydalanmasın,limanı olmasın,pasaportu olmasın,hepsi dilenci olsun diyen İsrail’in on yıllarca süren zulmüne en küçük destek veren kim varsa hepsinin Allah dünyada da ahirette de belasını verecektir.Sayın Fehmi Koru;ağzınızla söylüyorsunuz ki,içlerinde çocukların ve kadınların da bulunduğu 5000 i aşkın Filistinliyi hiçbir gerekçe göstermeden(muhtemelen evlerine topraklarına konan gaspçıya direnmiş yada İsrail makamlarının kararlarına direnmiş,askerlerine taş atmıştır)İSRAİL hapishanelere doldurmuş ve ömürlerini çürütmektedir.Hemen her gün Filistinli bir bacımız yada kardeşimiz öldürülmektedir.Hemen her gün İsrail bir Yahudi’ye alan açmak için silahını ateşlemektedir.HAMAS HALA İSRAİL’E MİSLİYLE MUKABELEDE ETMİŞ DEĞİLDİR.

  8. Herkes karnından konuşunca sadece gurultu duyuluyor😡. Hamas ise günah keçisi ilan edilmiş bile.!!
    -Çocukları öldürenler kimler?
    -Hamas örgütü mü? Natan efendi mi??
    -Savaşın gerçek sebebi nedir?
    -Bir karış toprak için tüm Filistin lileri katledip evlerine yerleşmek mi?
    Bu topraklardan geçecek borulardan akacak dolarları eşkiya haramilerin kimseye pay vermeden sorunsuz hüpletmek mi niyetleri?
    SON TAHLİLDE,
    Ortadoğu da bir toprağımız olsun da!..
    kafasındaki batının,
    örneğin TR’den geçersek deli dumrul paramızı alır elimizden korkusu mudur🤣😂
    O kadar köprü yol yaptık sizler için bire gafiller😡,
    aylıklardan olduk işsiz kaldık pahalandık zamlandık sizin yüzünüzden!!!
    Eyy…. BATI!
    Size bir abi nasihatı:
    Arap çöllerine döşediğiniz nerde o tren rayları👀👀👀?????
    Rayların yerine döşeyin bakalım hayalinizde BORULARI!
    (Bakın bakalım içinden ne geçirebileceksiniz? İçirirlermi lavrınslar size yeşil dolarlı suları?🤣🤣🤣🤣🤣).

  9. Yazıda , gayet mâkul ve mantıklı bir şekilde bütün gerçekler dile getirilmiş, ben sadece teyiden şunu belirtmek istiyorum ; Hamas , işgal edilen topraklarını kurtarmak
    isteyen bir kurtuluş örgütü olarak kabul edilse de son eylemi apaçık ve zalimce bir terördür , ama Hamas gibi son derece tecrübeli bir örgütün böyle bir baskın eyleminde ne gibi sürprizlerle karşılaşabileceğini çok iyi hesaplaması ve alternatif
    önlemler alması gerekirdi !
    Neticeten sonuç su katılmamış bir aptallıktır , hem Israile hem destekçilerine paha biçilmez bir koz verdi ve bütün Gazzeyi ateşe attı, yaktı , mahvetti !

    • Hiç bir yerde rastlamadığım için soruyorum. Hamasın bu eyleminde kaç çocuk öldü? Asker ölüleri gördük, işgalci milis ölüleri gördük ben kaçırmış olabilirim, var mı hamasın öldürdüğü iddia edilen çocukları gören? Veya Hamas çok özenli davranıp sadece asker üniforması giyenleri öldürüp rehin alsaydı bu vahşet yaşanmayacak mıydı? İnsan olmanın asgari gereği insafla ve vicdanlı bir şekilde olayları ele alalım. Beş milyon Filistinli 75 yıldır toprağından kovulmuş, çevre ülkelerde mülteci. Daracık bir yerde sıkışmış kalan 2,3 milyon filistinli de mi mülteci olsun.
      Yorumdan anladığım Hamas zalim işgalci, İsrail zulme uğramış mağdur.

      • Dogrusu benim yorumumu neden böyle anladığınızı da ben anlamadım, her sey açık degil mi?

        • Çok açık ki Gazze’yi ateşe atan, yakan, mahveden İsrail ırkçı yönetimi

  10. hamas orada eğelence olduğunu bilemez olamaz…
    yumuşatmaya çalışıyorsunuz ama…
    bile bile lades yaptı hamas…
    ve dediğiniz gibi kazanıyorda…
    barış rüzgarlarınıda yerle-yeksan etti…

    • Barış rüzgarı mı? iyi bakın o başka bir şey olmasın. BM genel sekreteri bile 56 yıllık boğucu işgal ile suçluyor israili. ümit özdağ familyası hala haması suçlama derdinde. Peki saldırı olmadan önce humanist ve adil batı filistine ne verdi. Her gün sokaklarda israil filistinli öldürmüyor muydu. Şimdi yine hamas yok edilse humanist adil batının filistinlilere vaadi ne. ne verecekler filistinlilere. işgal, yerleşimci isimli hırsızlar, apartait rejimi sürekli aşağılama. daha ne kadar filistinlilerin bu şekilde yaşamasını planlıyorsunuz. Sürgünde, toplama kampında doğum toplama kampında ölen 2.5 milyon filistinli ülkesine gelecek 56 yılda dönebilecek mi? Yaşasın Hamas

      • Hamas küçük bir adam
        İsrail dev bir adam
        bunları bildiğin halde küçük bir adam dev adama kafa tutarsan sonuç masum Filistin halkına olur.

        • Akıl var mı mantık var mı, ben de onu soruyorum işte, kafa tutmasa ne olacak, 56 yıldır devam eden zulum devam mı edecek. Geçen yıl yüze yakın insanı öldürdü israil o gün kafa tutma falan yoktu. ürdün de vs yaşayan mülteci kampındakiler ne olacak modern dünya onlara ne verdi. Bu gün abd de bir cani 22 kişiyi öldürmüş, abd şimdi onun bulunduğu şehri havadan f16 larla mı vuracak, kaç çocuğu öldürecek. ya size laf anlatılmaz. tamam dev adamınızla size mutluluklar diliyorum. Ama unutmayın Allah daha büyük.

          • Bir milat yaşıyoruz.
            Olayların gelişimine bakıp belki şöyle tekrarlıyorsunuzdur:
            “Bu nasıl iş Allah’ım, Batı bir olmuş, zalim İsrail’i destekliyor.” Artık İsrail desteklenmiyor, İsrail olunuyor.
            Filistinliler hepimizin onuru için savaşıyor, Gazze “insan olma”yı savunuyor bugün… Lakin bu savaş İsrail-Hamas savaşı falan değil, sakın global medyanın söylemlerine kanmayın!
            Zamanı geldi ve hegemonlar fitili ateşledi, olay bu.

            Netanyahu zor durumda mı?
            Hem doğru hem de yanlış…
            Netanyahu’yu zor durumda bırakanın kim olduğuna dikkat edin!
            Bir yandan da hem İsrail’de hem de bütün dünyada iki İsrail birbiriyle çatışıyor:
            Küreselci İsrail ile nasyonalist İsrail…
            Netanyahu’nun para notunu düşüren büyük finans kuruluşlarını kimler yönetiyor sanıyorsunuz?
            Dünya finans sistemini niye gözden kaçırıyorsunuz?
            Tepişen filleri iyi tanıyın!

        • Bir Sakin Kalalım Düşünelim Yangına Körükle Gitmiyelim.
          Yukarıdaki mantığı düşünelim?
          sen güçsüz halde bu işe girişiyorsan farklı durum var ve bu filistin olayı her 2 yılda bir bu olayı yaşatıyorsun, denemekten sıkılmadınmı?
          Bana Hamas Netayyahunun adamlarımı akla geliyor.

          • İslamcı terörist olarak yaftalanan Hamas temsil edemiyor bu halkı, seküler zihne sahip El Fetih temsil edemiyor, Ahmet edemiyor, Mehmet edemiyor… Peki kim temsil etsin? Dışarıdan bir gücü, Ürdün’ü muhatap almak istiyor İsrail, çünkü Filistin halkını sürmek, Ürdünlü kılmak istiyor. Devletleşme sürecini sabote ettikleri Filistin’in bir devlet gibi temsil edilemeyeceği açık. Var olan temsil olanakları da sürekli ve tutarlı biçimde reddediliyor. Filistin halkı kimi ve hangi yapıyı umut olarak görüp arsına kümelense, Batı tarafından kötü çocuk ilan ediliyor. Desteğini kaybettiği anda ise bu yapılara kısmi meşruiyet izafe ediliyor. Yıllardır sahneye konulan plan, Filistin’in anonimize edilmesini ve adeta vasi atanmış bir etnik topluluk olarak sorun oldukları bölgeden artık uzaklaştırılmasını tazammun ediyor. Anonim, iradesiz, savunmasız, reflekssiz, reaksiyonsuz Filistinli isteniyor. Filistin halkının tabiatına hiç uymayan bir şey bu. Yok görülen, yok sayılan bu halk anonimleşmiyor ve direniyor; gelecekte de yeni temsilciler çıkararak direnmeye devam edecek. Bu direniş, motifi ne olursa olsun, zafere ulaşmadığı sürece terörizmle itham edilecek.

          • Hangi otoriteye? İsraile her tür desteği sağlayan otoriteye mi, yoksa Hamas’a istihbarat desteği sağlayan otoriteye mi?

      • İsrail devletinin bugün yaptığını halihazırda terör örgütleri yapmıyor, bu kadarını yapamıyor.
        Bir devlet gücüyle terör yapıyor İsrail. Arkasına aldığı süper güçle…
        ABD ve Avrupa’nın gözetiminde, onayıyla, teşvikiyle Filistin halkına zulmediyor. Ve zulmederken de ağlıyor, “kendimi savunuyorum” diyor.
        Bunu yarım asırdır yapıyor.
        Avrupa, Orta Doğu’daki sömürgelerinden çekilirken Filistin’in kalbine yeni bir sömürge tohumu ekti. Her geçen gün yayılan, kök salan, derinlere işleyen, kendinden başka her şeyi kurutan bir tohum.
        Sömürgelerinden çekilirken yerine bıraktığı hanedan yönetimlerini de İsrail’in korunmasına memur kıldı.
        O yüzden de, Arap halkları ne derse desin, yönetimler birlik olup özgür Filistin için irade koyamadı. Filistin’i, İsrail değil de biz paylaşalım derdine düştüler.
        Böyle böyle geldik bugüne. İsrail şimdi de Gazze’yi olabildiğince öldürerek, öldüremediklerini Mısır’a tahliye ederek, mümkün olduğunca boş bir şekilde teslim almak istiyor.
        Hamas sadece bir bahane. 7 Ekim saldırısı olmadan önce Gazze neydi? Elektriği, suyu, enerjisi İsrail’in kontrolünde, İsrail’den izinsiz insanı yardımın dahi giremediği bir yer. Türkçesi Gazze zaten işgal altındaydı. Tıpkı Batı Şeria gibi, Kudüs gibi. İnsanların ibadete, okula, işe gidebilmek için kontrol noktalarından geçtiği bir yer nasıl bir yerdir?
        İsrail tıpkı İkinci Dünya Savaşı’na giden süreçte Avrupa’daki Yahudilere yaşatılanı Filistin halkına yaşatıyor.
        Belki de yeni bir dünya savaşı yaklaşıyor. Hatta yaşanıyor.
        Netanyahu’ya destek ziyaretinden döner dönmez Biden’ın yaptığı “Tarihin çok önemli bir anındayız ve bugün aldığımız kararlar önümüzdeki on yıllar boyunca geleceği belirleyecek” sözleri ne anlama geliyor?
        Bu şekil bir azgınlığın, vahşette sınır tanımamanın sonu hiçbir zaman iyi olmadı.
        Tarih zalimleri sadece kötü yazmadı, o zalimlerin sonu gerçekten kötü oldu.
        Bunlarınki de kötü olacak. Hem de çok kötü!

  11. %–7,08
    Bugün İMKB’ nın kaybı %7,08
    İsrail mi yoksa Hamas mı kayıpta?
    Bu husus karambolde.
    Ancak “Hamas”et edebiyatı ile ülkemizin kaybettiği çok net ve tartışmasız.

  12. Başkan maalesef 10 gün dişini sıkabildi ve yine sonunda ağzından baklayı çıkardı. Hamas’a neden sahip çıkıldığını anlamak zor. Ortada terör eylemleri, kaçırılan insanlar var. Bunları temize çıkarmak da kapatmak da zor. Ahlaki de değil. Peki neden hala sahip çıkıyorlar. Çünkü ideolojik ve dini bir bağnazlık var. Dünyadan kopukluk var. Yine aynı yere geliyoruz. Ülkede demokrasi yok, çünkü muhalefet yok, dolayısıyla iktidarı dizginleyecek, denetleyecek, ağzına biber sürecek bir yol yöntem yok. Bu olmayınca her türlü absürtlük de var. Muhalefet böyle ideolojik konularda hemen iktidarın peşine diziliyor. Aynı şeyleri tekrarlıyor. Sağlıklı bir yaklaşım ortaya koyamıyor. Dolayısıyla bir farkı da kalmıyor. Al birini vur ötekine durumu. Halbuki aklı başında bir muhalefet daha dengeli bir mesaj verip, üçüncü tarafları da daha yansız bir yaklaşıma zorlayabilirdi. Siz böyle toptan absürt ve terörü destekleyen mesajlar verince onlar da aynısını yapıyorlar. Hepsi Netanhayu’nun kucağına koşuyorlar. Hamas da Netanyahu da aynı cinsten halbuki. Bunları reddedip İsrail’in ve dünyanın demokratlarını barışçı bir çözümde buluşturmak ve yangını söndürmek ve kalıcı bir çözüm bulmak mümkün. Herkesin ve dünyanın daha fazla demokrasiye ihtiyacı olduğu bir dönemdeyiz. Popülist tek adamları iktidardan indirmedikçe de barışa ulaşamayacağız. Bunlar savaş da çıkarır başka işler de yaparlar. Ölenler de hiç umurlarında olmaz. Şehit der geçerler, üstüne kıkırdayarak şerbet içerler.

      • Firavun, zulmünü artırdığında, Allah (CC), Hz. Musa’nın önündeki denizde yol açtı.
        Kâfirler, zulümlerini artırdığında, Hz. Nuh’un duası ile Allah bütün kâfirleri suda boğdu.
        Biz elhamdülillah müminiz.
        Asla umutsuzluğa kapılmıyoruz.
        Zulmün sonunda başlarına ne geleceğini İsrail ve onun destekçileri düşünsün.
        Kimileri; İsrail’e, ABD’ye, İngiltere’ye, Fransa’ya, Almanya’ya, İtalya’ya karşı askerî bir hamle yapmamızı telâffuz etmeye çalışıyorlar.
        Bunun için de Türkiye’ye tahrik ediyor, lafı cumhurbaşkanı Erdoğan’a getirmeye çabalıyorlar.
        Erdoğan gerçek bir liderdir.
        Cumhur İttifakı, Türkiye’yi asla maceraların içine atmayacaktır.
        Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün AK Parti Grup toplantısında hak edenlere cevabı verdi:
        “Canlı kalmış ölülerle dolu bir dünyada, biz ülke ve millet olarak hakikati haykırmaya, bunun için siyasi, diplomatik, gerekirse askeri tüm yolları devreye sokmaya devam edeceğiz. Kalbimizle, dilimizle, elimizle ne yapabiliyorsak yapacağız. Medeniyetimizin, inancımızın ve kültürümüzün gereği olan duruşumuzdan taviz vermeyeceğiz.
        “Kuru hamasete, Türkiye ve Filistin halkına fayda getirmeyecek adımlara, stratejisiz hamlelere de tevessül etmeyeceğiz.
        “Çünkü biz, gerisinde binlerce yıllık bir devlet geleneği ve devlet aklı olan Türkiye Cumhuriyetiyiz. Çünkü biz, bin yıldır Bizans ordularından Haçlı seferlerine, Moğol saldırılarından Milli Mücadele’ye nice sınamalardan geçerek insanlığın kadim yurdu Anadolu’yu vatanımız yapmış bir milletiz. İsrail’in, Gazze’ye yönelik saldırılarına karşı yürüttüğümüz politikayı da işte bu anlayışla şekillendiriyor, büyük bir titizlikle uyguluyoruz.”

    • Günlerdir niye çocuklara varıncaya kadar bombalayıp öldürfüler sanıuorsunuz?
      Öldürecek yok edecek ne kaldıy dı ki ili gün daha sabredemediniz😡.
      İşte mutlu son:
      Haması destekleyenler!…..
      Ve sütten çıkmış akkaşıklar☹️.

      • Sadece Filistin-İsrail meselesi mi?

        2015’ten sonra PKK düzenli olarak çocuklarımızı, öğretmenlerimizi, kadınlarımızı, askerlerimizi ve polislerimizi katlederken PKK’ya karşı en ufak bir şey söylemeyip, devletten veya milletten yana en ufak bir tavır almadan “ben tarafsızım” diyenleri unuttuk mu?

        Peki, ya 28 Şubat’ta “ne cami ne kışla” diyenleri?

        15 Temmuz gecesi FETÖ’nün darbecilerine karşı bir tweet bile atmayı çok görüp tavır alamayanları…

        Üstelik de bu “ben tarafsızım” sözünü âdeta akademisyenliğin veya gazeteciliğin tartışılmaz bir asgari şartı gibi dikte eden, taraf olmayı seçenleri de kendilerince önemsizleştirmeye çalışan bir tutum bu.

        Peki, tarafsızlık diye bir şey mümkün mü?

        Karl Mannheim’ın dediği gibi her metin, her söz ideolojiktir. Çünkü insan ne kadar kabul etmek istemese de duyguları, oluşmuş kanaatleri, maruz bırakıldığı bir toplumsallıkla yaşar. O nedenle ne bilimde ne akademyada ne de medyada tarafsızlık diye bir şey mümkün değildir. Ancak odunlar, taşlar tarafsızdır. İnsan olan taraftır!

        Peki, “tarafsızlık” iddiasındakilerin konumu hangi tarafa düşüyor bu durumda? Mevcut bir siyasal ve kültürel hegemonyaya uyumsuzluk arz etmeyenlere, egemen söyleme rıza gösterenlere, dış politikada Batı’nın hegemonik düzenine itiraz etmeyenlere hem kendileri de hem de hâkim düzenin unsurları “tarafsız” etiketini yapıştırmakta gecikmezler. Zira bu hâkim söylem için rüzgâra göre şekil alanlar tarafsızdır!

        Bu etikete sahip olmak da bir hegemonya neticesidir.

        Yani “tarafsız” olduğunu söyleyenler de sonuna kadar taraftır.

        Kimin mi tarafı?

        Neticede İsrail’in Filistinlileri katletmesi konusunda, Türkiye’nin PKK ile mücadelesi konusunda, askerî darbeler konusunda tavır alamayan, bunu da tarafsızlık iddiasıyla savunanlar aslında hegemonyaya, Batı’nın egemen siyasal ve kültürel söylemine yaranmayı, o rüzgâra göre şekil almayı kendilerine yakıştıranlardır. O hegemonyanın parçası olanlardır.

        Cemil Meriç’in dediği gibi: Zulmün olduğu yerde tarafsızlık namussuzluktur!

    • DÜNDEN KALAN KAPAK:
      “Hedef-2053
      25 Ekim 2023 De 19:59
      Ender arkadaş dün buralarda yorumculara “biraz da dış basını takip edin, korusitesinden daha rasyoneldir” deyip duruyordu,
      meğer serbestiyet ve karar yazarlarından bahsediyormuş, peeehhh..!
      Rasyonalitenizi seveyim:)

      Yorumu Cevapla”

      • Böyle bir şey demedim elbette. Yanlış hatırlıyorsunuz. Sayın yazar dış basını iyi takip ediyor. Yorumları da dışardaki havayı yansıtıyor. Serbestiyet de Yıldıray Oğur da dünyayı iyi takip eden az sayıda yazar ve medyadan. Onlar da olmasa medya zaten tek düze aynı masalları tekrar edip duruyorlar. Öbür herkesler yerli milli çizgiye oturdu, yüzüncü yılı da böyle kös kös kapatıyoruz. Dünyadan uzak, Ortadoğu çöplüğüne her gün daha fazla kayarak ve onlara benzeyerek.

    • Siyonist muhiplerinin denizde, karada ve havada yaptıkları Gazze şeridinin neredeyse iki misli büyüklüğüne varan silah tahkimi ile Siyonistlerin onların koşulsuz desteğinde Gezze’de yaptığı yıkım, -söz konusu olay vesilesiyle tek bir millet halinde gelip bölgemize yığılan kafirleri de bir yana bırakalım- bizzat bizlerde yüzlerce sorunun oluşmasına, kuşkuların ve tereddütlerin doğmasına neden olmuştur.

      Bu bağlamda kendimizden baktığımızda Hamas’ın cihadıyla ilgili kalbimiz de değil ama aklımızda ciddi bir karışıklığın ortaya çıktığı aşikardır. Çünkü göz gördüğüne itibar etmekte ve kuşku daima kanaatin önünde gelmektedir.
      Peki, gördüklerimizin ve bunlardan doğan kuşkularımız izinde, kalbimizin kararını sağlama almakla birlikte, aklımızın karışıklığına neden mani olamıyoruz?
      Bu soruyu cevaplayabilmek için önce kalbimizin kararından yana emin oluşumuzun nedenine bir bakalım:
      Kur’an’dan, hadislerden ve inanç tarihinizden aldığımız bilgiye göre, Mezopotamya Akdimize de mekan olan Filistin’deki Kudüs hareminin Hz. Peygamber’in risaletiyle birlikte uzunca bir süre kıblemiz olması, yine Peygamberimiz’in miracının da buradan başlaması nedeniyle genelde Filistin’le, özelde Kudüs’le manen -ertelenmez ve ihmal edilmez- bir iç bağa sahibiz.

      Rabbimiz’in çevresiyle birlikte bereketli kıldığı, MÖ 1600’lerde Hz. İbrahim’in; MS. 621’de İsra ve mirac sebebiyle Hz. Peygamber’in; 638’de kan dökmeksizin Hz. Ömer’in; 1185’te Haçlıları püskürten Selahaddin Eyyübî’nin; 1517’de ihlaken Yavuz Sultan Selim’in ayak bastıkları ve el vurdukları Kudüs, yıkılmanın eşiğindeki Osmanlılar tarafından 1917’de İngiliz mandasına terk edilmiştir.
      Bu tarihten itibaren Siyonizm ideolojisinin taşıyıcısı olan Yahudilerin, başta İngiltere olmak üzere muhiplerinin desteğinde başlayan Filistin topraklarını işgali, Filistinlilerin katledilmelerini, sürülmelerini, başlarını kaldıramayacak derecede ölüm tehdidiyle korkutularak sindirilmelerini beraberinde getirmiştir.
      Hamas’ın yarma harekatından söz ettiğimiz yerde işte bu şerli oluşumdan ve bunun kahredici tezahürlerinden söz ettiğimizi bilir; Hamas’a duyduğumuz muhabbeti ve onun başarısı için ettiğimiz duaları, Filistin’in işgal edilmesine ve halkının Batılı devletlerin himayesindeki Siyonistler tarafından zulme maruz bırakılmasına karşı bilinçli olarak yerine getirerek sürdürürüz.

    • Erdoğan’ın tavrı
      Erdoğan’ın parti grubundaki çıkışı ise Filistin meselesini Türkiye’nin sahiplendiğini gösteriyor. Bir masa kurulacaksa Erdoğan bu masada Filistin’in garantörü olarak yer almak istiyor. Açıkça dile getirilmese de İran’ın ve vekillerinin pozisyonuna karşı Türkiye bazı Arap başkentlerinin desteğini alırsa bu plan mümkün olabilir.
      NATO üyesi Türkiye’nin özerk tutumu Rusya ve Çin tarafından da desteklenebilir. Küresel gerilimde Orta Doğu’da yığınak yapmaya zemin bulan ABD ise Tel Aviv’le Körfez başkentlerinin ilişkileri yumuşatmak zorunda. 2022’de kurulan Hint-İbrahim İttifakı eğer mevcutsa ve Erdoğan’ı duymazdan gelirse bölgede çok uzun sürecek çatışmalar herkese zarar verecektir.
      Olup bitenleri Netanyahu-Hamas çatışmasına indirgemek mümkün ancak daha etraflı bakınca arkasında bir küresel kavgayı barındırıyor. İran-Körfez gerilimini besleyen sebeplerin ortadan kalkması için hem İsrail’de hem de Filistin’de aktörlerin dönüşümü zaruri hale geliyor.

Yoruma kapalı.