İktidar adaylarından birinin emeklilere müjdesi beni şaşırttı. Nasıl şaşırmayayım, dediği CB Erdoğan’ın önceki açıklamasına taban tabana ters…

22
Reklam

Sandık başına gitmeye gün sayılan bir ortamda, politikacılar, sürekli bir kesimin adını dillerinden düşürmüyorlar.

Evet bildiniz, emeklilerin…

Muhalefet adına konuşanların dillerinin ‘emekli’ sözcüğüne alışık olması doğal; sayılarının 16 milyon olduğu, dokuz milyonunun 10 bin TL veya daha az bir maaşla günlerini gerçirmek zorunda kaldığı emekliler kitlesi, istedikleri takdirde, bu seçimin kaderini belirleyebilir. Muhalefet sözcüleri, bu sebeple, emeklilerin hatırını sorup duruyorlar.

Peki ya iktidar sözcüleri?

Onlar şu yakınlara kadar ‘susarak konuyu unutturma’ yöntemini benimsediler; bence akılcı bir siyasi taktikti bu. ‘Emekli’ sözcüğünün hangi amaçla olursa olsun telaffuz edilmesi, o kitlenin içinde yer alanlara sorunu bir kez daha hatırlatacağı için, muhalefetin ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe yaramaz.

Bence, hükümetin dün durduk yere duyurduğu ‘‘Emeklilere bayram ikramiyesi 2-5 Nisan tarihleri arasından ödenecek’’ erken haberi bir siyasi gaf. ‘Bayram ikramiyesi’ bir müjdeyse, bugünün şartlarında üçbin TL’lik bir ödemenin ‘ikramiye’ olarak algılanması neredeyse imkansız.

Mütevazı bir lokantada yenilecek bir aile yemeğinin faturası ya da temel gıda maddelerinden oluşacak bir market alış-verişinin karşılığı o rakam…

Gafı daha büyük bir gaf izledi.

Reklam

İktidarın Ankara büyükşehir belediye başkan adayı Turgut Altınok, kendisinden beklenen, başkanlığına talip olduğu il için neler yapabileceğini ikna edici biçimde halkla paylaşmak olduğu halde, birdenbire ‘emekliler’ konusuna giriş yaptı.

Daha önce de, seçilirse hükümetin Ankara’nın yüzünü güldürecek müdahalelerde bulunacağını duyurmuştu Altınok. Herhalde AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, yerel yönetim de iktidara ait olmazsa hizmet gelmeyeceği yolundaki açıklamasına destek olarak…

O da bir gaftı. Nedeni basit: Ankaralılar, onun açıklamasından, kampanyası boyunca sürekli ‘‘Hiç bir şey yapmadı’’ diye eleştirdiği şimdiki başkan Mansur Yavaş’ın, beş yılı eli kolu bağlı geçirdiği sonucunu çıkartmışlardır sanıyorum.

İktidarın önünü kestiği bir belediye başkanı, en fazla, olsa olsa, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nun ilk beş yılındaki kadar çalışabilir. 

Rakip adayların mazeretlerini kendi eliyle rakiplerine sunmuş oldu iktidarın belediye başkan adayı…

En son ‘emeklilere son müjde’ yine Turgut Altınok’tan geldi.     

Okuyalım: 

‘‘Emeklilerimize her türlü desteği veriyoruz. Biliyorsunuz TBMM kapalı ve emeklilerle ilgili karar Meclis’te alınıyor. Cumhurbaşkanımız ile konuştum, emeklilerle ilgili bütçe imkanlarına göre iyileştirme yapılacak. / İki gündür Sayın Cumhurbaşkanımız ile beraberdik. Yine çözerse Cumhurbaşkanı Erdoğan çözer. Durumu konuştuk, olayların farkında. Hiçbir emeklimizi Ankara’da mağdur etmeyeceğiz.’’

Reklam

Politikacıların, özellikle de halkın karşısına oyunu talep etmek üzere aday olarak çıkanların, vaatlerini yerine getirme konusunda kararlılığını belli etmesi gerekir. Halk, karşısına gelen adayın, doğruluktan şaştığını bir kez fark etti mi, onun başka vaatlerini de inanılmaz bulmaya başlayabilir.

Yukarıda alıntıladığım açıklama, içerisinde, öyle bir sakıncayı barındırıyor. Çünkü, aynı konuda, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kesin ifadelerle yaptığı bir açıklamaya tamamen ters düşüyor Altınok’un bu ‘müjdesi’

Ne demişti Cumhurbaşkanı Erdoğan, hatırlayalım:  

‘‘En düşüğü 10 bin lira olan emekli maaşı, ömrünü kendisinin ve ailesinin geçimi için harcamış vatandaşlarımız için yeterli mi? Elbette değil. Peki, emekli maaşlarını arzu ettiğimiz düzeye nasıl yükselteceğiz? Devlet ve millet olarak daha fazla çalışacak, daha çok gelir elde edecek, ortaya çıkan kazançtan da emeklilerimize hak ettikleri parayı vereceğiz. Şimdi birileri çıkıyor, ‘Emekli maaşlarına 7 bin lira, 10 bin lira seyyanen ekleyelim’ diyerek kendi akıllarınca emeklilerimizi tahrik ediyor. Bakınız, bizim ülkemizde hâlihazırda 16 milyon emeklimiz var. Emekli maaşlarına 7 bin lira eklemek demek bütçeden yaklaşık 1,4 trilyon liralık, 10 bin lira eklemek demek 1,9 trilyon liralık bir kaynağı buraya aktarmak demektir. (..) Yani, 2024 yılı boyunca ülkemizde tek çivi çakmasak, tüm yatırım bütçesini buraya aktarsak bile bu gideri karşılamaya yetmiyor.’’

Görüldüğü gibi, Cumhurbaşkanı Erdoğan, açık seçik ifadelerle, şu aşamada emeklilere herhangi bir zam yapılmasının mümkün olmadığını duyuruyor. Gerekçesi de, Turgut Altınok’un inanmamızı istediği gibi, TBMM’nin tatilde olması değil; bütçe gerçeklerinin buna imkan vermemesi. 

‘‘Cumhurbaşkanımızla konuştum, iyileştirme yapılacak’’ denildiğinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklaması havada kalmış oluyor.

Sanıyorum, esas havada kalan, Turgut Altınok’un sözleri… 

Maaşların geçinilebilecek kadar artmasının yolunu da Cumhurbaşkanı Erdoğan aynı açıklamada bildirmişti:

Herkes şimdiye kadarkinden daha fazla çalışacak…

Daha çok gelir elde edilecek…

Ortaya çıkan kazançtan bir miktarı, zamanı geldiğinde, emekliye zam olarak intikal ettirilecek…

Yani?

Emekliler uzun bir müddet daha şimdiki maaşlarıyla idare etmek zorundalar… 

Bayağı uzun bir müddet hem de…

ΩΩΩΩ

Reklam

22 YORUMLAR

  1. Emekliler konusunda ben de iktidar gibi düşünüyorum. Hayret diyeceksiniz biliyorum, ama öyle. Hesap çok açık. Emekli sayısı ve daha önemlisi bu emeklilerin kaç yıldır emekli olduğu hesabı kitabı ortada. Açıp bakın. Olmayan parayı birilerine vermeye çalışmayın. Geçende YRP İstanbul adayı partilerini överken şöyle dedi. Emekli amca beni çevirdi, ya Erbakan 1995’de bize bir emekli kıyağı yapmıştı ki o sayede ayakta kaldık gibi abartılı bir tarihi güzelleme. Yani emekli amcamız 30 küsür yıldır emekli maaşı alıyor. İnsanlar 15-20 yıl çalışıyor ve 30-40 yıl dolgun emekli maaşı almak istiyorlar. Nereden gelecek bu suyun kaynağı diye de merak etmiyorlar. Çalışanlar asgari ücretle yaşam mücadelesi veriyorlar. Bir araba alıp bir de Erdoğan’a hediye etme lüksleri yok. Başını sokacak ev bile alamıyor. Ama milyonlarca emekli evde oturup yesin içsinler ve 30-40 yıl onlara bakalım isteniyor. Üstelik doktor bedava ilaç bedava. Ölene kadar tam teşekküllü bakım. Yok öyle numara. Defter açık. Kasa boş. Böyle hesapsız, devletin kesesinden deyip bizim cebimizi boşaltmalarına hayır diyoruz. Çok açsanız çıkın pazara limon satın.

    • Ender bey ne yapsın emekliler,
      isveçin pandemide yaptığı gibi
      sokağa mı atalım yaşlıları?
      Türkiye isveç değildir:)

      • kendi rahatları bozulmasın refahlarına halel gelmesin diye binlerce insanın yok edilmesine gıkını çıkarmayacak insan değil yaşam formları her ülke de mevcut ne yazık ki.

  2. KARTLAR VE KUYRUKLAR
    Bir zamanların ünlü simalarından bir şahıs geçen hafta yayınlanan söyleşide,
    “1 Nisandan sonra kartlar yeniden karılacak” buyurmuş.
    Kart oyunlarında kartlar bir “oyun” bitip, yeni bir oyuna başlamadan önce karılır.
    Hatta kartların katılma şeklinde de oyun olur.
    Yani oyun içinde oyun.
    Tarak atma kuralına en uygun karma şeklidir.
    Deste deste karma ise en şaibeli olanıdır.
    Her neyse.
    Kartların yeniden karılması şunun için önemli.
    Kahramanımız, başarısızlık üzerine başarıyla uygulanan projenin, mimarlarından olmasa bile net bir şekilde bilgisinin olduğu şüphesiz olduğu için.
    Sayın KORU’nun da radarına takılmıştır.
    Kartlar yeniden karıldığında sabit gelirlilere bu bağlamda emeklilerimize pek tabii olarak “kuyruk” kartı düşüyor.

    • Amerika Rusya arasındaki dengeleri nasıl yürütecekler? haberlere göre Amerika Erdoğan’dan Rusya ile ilişkilerini sınırlandırmasını talep ediyormuş. nükleer santraline kadar ilişkilere girmiş olan Erdoğan Putin’e nasıl dur diyecek. Erdoğan Putin’i yavaşlatmak istese bile Putin NATO daki eli ayağı olan Erdoğan’ı bırakır mı? kartlar adamın dedigi gibi yeniden karilmasi zorunluluk arz ediyor ama Erdoğan’ın elinde hiç bir kart kaldı mıki?

  3. H.B. 19 Mart 2024 De 21:26

    japonya ve g. kore, tarihlerini çok iyi bilmiyorum ama g. kore ile 2000’lerin başında benzer bir ekonomik görünüme sahipken son 25-30 yılda onlar büyük bir sıçrama yaptılar ve biz muhafazakar iddiasında olan bir iktidarla bunun tam tersi neredeyse her alanda gerilediğimiz bir performans gösterdik işte.
    hırıstiyan toplumlara bakalım, sanayi, teknoloji, kültür, demokrasi, hukuk alanlarında gelişmemiş hırıstiyan toplumlara/ülkelere karşı gelişmiş olanları var, örneğe gerek yok herhalde yahudileri geçiyorum, uzak doğu dinlerinde de budizmden taoculuğa kadar gelişmemiş olanların yanında gelişmiş olanlarda var japonya, g.kore, singapur örneği gibi
    ama gelişmemiş müslüman ülkelere karşı gelişmiş bir ülke yok, en iyi ihtimalle gelişmekte olan kategorisine alınabilecek bir iki ülke sayılabilir. doğal kaynaklardan elde edilen zenginliğini saymazsak eğer, üretemeyen toplumların başında müslüman ülkeler geliyor öte yandan yolsuzluk, rüşvet, hukuksuzluk endekslerinde arzu edilen yerlerde olmaktan çok uzak bir tablo var karşımızda.
    akıl*iman sentezine uygun bir şey bulabiliyor muyuz burada?
    böyle güzel ve kamil bir dinden böyle bir tablo çıkması hepimiz için hayli düşündürücü olmalı değil mi?
    bir bahçede çim yetiştirmek zahmetlidir, çünkü sürekli yaban otları biter onları ayıklamazsanız çoğalır ve çimi de boğarlar.
    din, dinciliğe evrilmişse israiliyat ve yobazlık, ayetlerin yerini almışsa bu tablonun önümüze gelmesi kaçınılmaz olur sonuçta. “Ey iman edenler, eğer siz Allâh(ın dinin)e yardım ederseniz (Allâh da) size yardım eder diyor” öyleyse bir müslümanın öncelikli misyonu doğruyu yanlıştan temyiz etmek ve ilk adım “Kitab”ımızı okumak olmalıdır çünkü dinimizi doğru şekilde öğrenebileceğimiz ilk adres Kur’an’ı Kerim’dir, akıl*iman sentezine göre de böyledir değil mi?
    peki O’nu anlamaya yardımcı olan nedir?
    tefsirlerdir. ortak bir aklın uygun bulduğu doğru kabul ettiği tefsirler elbette.
    öyleyse onları okumak, okutmak, yaymak, yayınlamak hizmettir çünkü ayetlerin anlaşılması için açıklanmasına ihtiyaç vardır.
    daha büyük bir hizmet olabilir mi bu dine???
    ilim çinde olsa alınız diyor Hz Muhammed biz burnumuzun dibinden almıyoruz. okumuyoruz. anlamaya çalışmıyoruz.
    dinini tilkiden öğrenen yumurta çalmayı sevap zanneder diye bir mesel vardır çok şey anlatır, günümüz çoğu hacı hocasından öğrenilen dinle durum böyle bir tablo getiriyor önümüze işte. paşamızın mücadelesi de bu tablo ile değil miydi, öyleydi.
    paşamız okudu-okumadı/imanı vardı-yoktu ben bilemem gerçi ardından gelen, kimseye olmayan nasibe bakılırsa hüsnü zanda bulunabilirim sadece ama bugün bir afganistan değilsek ya da diğerleri olmadıysak kuşkusuz onun engin dehasına, onun kurduğu cumhuriyete ve sağlam temellerine borçluyuz o nedenle her daim hayır dua ile anılıyor. sizin örneğinize dönersek g. kore asıl sıçramasını son 25-30 yılda yaptı, biz de dindar, muhafazakar iddiasında olan bir iktidar ile son 20-25 yılda büyük bir sıçrama gerçekleştirebilirdik cumhuriyetin ilk yıllarında olduğu gibi -ki bugün çoğu cumhuriyetin kazanımları olan teşekkülleri hala satıyoruz- tüm yurtta üretime ağırlık vererek teknolojiye yatırım misli misli yaparak gelişebilir gönenebilirdik
    ama olmadı. olmuyor.
    olmaz.

    • Didem Hanım, methettiğiniz ve okunmasını teşvik ettiğiniz meşhur Elmalı’lı Hamdi Yazır Hoca Efendi cilbab ayetini nasıl tefsir etmiş, okudunuz mu??

        • En temel islam ilmihal kitaplarındaki tesettür hükmünün dayanağı olan ayetleri sulandırma çabanızı unutmuş değilim. Dayanağınız Elmalı’lı tefsiri de olamayacağına göre, nedir???

  4. Emekli öğretmenim. emekli olduğumda göreve yeni başlayan bir öğretmenin bir buçuk katı maaş alıyordum. bugün göreve yeni başlayan bir öğretmenin yarısı kadar ancak alabiliyorum. durum bu.

  5. Ender 19 Mart 2024 De 21:14

    tarih ve siyaset genellikle duygusal olduğumuz alanlar değil,
    ben de kimseyi birilerini sevmeye ikna etmiyorum, hele eşi benzeri görülmemiş şekilde milyonlar tarafından zaten bir yüzyıldır sevilen birini ya da osmanlıyı.
    ben, kendi zamanlarının ruhu içinde değerlendirilmeleri gerektiğini söylüyorum.
    siz, kardeş katlinden söz ettiniz mesela.
    taht kavgaları pek çok defa iç savaşlara, ülkenin zayıflamasına, pek çok insanın hayatına mal olmuş, iddia sahibi olan şehzadeler yabancı güçler tarafından tehdit ve şantaj amaçlı olarak kullanılmış bu durumda da böyle bir uygulamaya geçilmiş. binlerce kişinin ölmesinden se bir kişinin ölmesi tercih edilmiş.
    sadece osmanlı da değil, dünyanın her yerinde böyle uygulamalar var.
    bunu kabul etmek, doğru bulmak zorunda değiliz,
    oturduğumuz yerden bize barbarca gelmesi de son derece doğal ama
    anlamaya çalışırsak farklı olabilir.

  6. geçenlerde bir tesadüf hüda-par’ın 2019 yılında verdiği bir beyan dikkatimi çekti.
    alıntılayalım;

    “Devlet, derin ekonomik krize rağmen tasarrufa gitmemiş, aksine ‘itibardan tasarruf olmaz’ ilkesini benimsemiştir. Oysa devletin itibarı vatandaşının refah düzeyi ile orantılıdır. Kamu yararına kullanılması gereken mali kaynaklar, bürokrat ve siyasilerin abartılı protokol merasimleri, temsil ve ağırlama giderleri için çarçur edilmektedir. Her kamu kurumu ziyaretinde yüzbinlerce liralık hediyeler almakta beis görmeyen siyasiler ve bürokratlar, onurlarına verilen şölen ve yemekli toplantılarda fakir fukaranın sofrasından kısılan aşı tükettiklerinin farkında olmalıdırlar. Yine, siyasi ve bürokratların yurt içi ve yurt dışı seyahatlerinde bu harcama kalemleri katlanmakta, filo kiralamaları ile birlikte konaklama maliyetleri de abartılı rakamlarla dar gelirli vatandaşlara yük olmaktadır.” ifadelerine yer verilmiş.
    “Devletin dışardan aldığı danışmanlık hizmetleri her yıl milyarlarca liraya mal olmaktadır” denilen açıklamada şöyle devam edildi: “Öz kaynaklarla ulaşılabilecek pek çok hizmeti ihaleye çıkaran kamu kurumları, astronomik rakamlar harcayarak aracı şahıs ve kurumları ihya ederken milletin malını israf etmektedir. Kamu kurumları yıllık aldıkları ödeneklerden hiçbir şekilde tasarruf etmeyip kayıtlara girecek bütçe fazlası, sonraki yıla kesinti olarak yansıyacağından hiçbir ihtiyaç olmamasına rağmen son kuruşuna kadar harcamaktadırlar. Kamu kurumlarına kiralanmış hizmet binaları, taşıtlar ve makam araçlarının bütçeye maliyetleri yıllık 2 milyar liranın üzerindedir. Neredeyse her kamu kurumu basılı bir bülten çıkarmaktadır. Kamuoyunun haberdar dahi olmadığı bu dergiler ve basılı yayınlarla abartılmış matbaa ve editoryal hizmetler, kurumların bütçesini sarsmaktadır. Devlet, kendi personeli ile halledebileceği bilişim hizmetlerini, bütçenin önemli bir kısmını aktararak dışardan almaktadır.”
    “Bugün israf ve suiistimal, bir ahtapotun kolları gibi devlet kurumlarını sarmıştır. Bu nedenle de devletin etrafına çöreklenen takım elbiseli, kravatlı hırsızlara hiçbir kaynak yetmemektedir. Bunun sonucu olarak; kamu çalışanı ve emeklisine yüzde 3-4’lük maaş artırımını bile çok gören, ancak yüzde 20’lerle, 30’larla zam yaparak verdiğinin kat kat fazlasını geri alan bir anlayış gelişmiştir. İsraf ve gösterişlerinden taviz vermeyen devlet büyükleri, hayat pahalılığı, işsizlik ve yüksek zamların halka yansımasının ne yazık ki farkında bile değildir.

    Bugün israf ve savurganlığını halkın sefaletinin üzerine inşa etmekte sakınca görmeyen bir devlet anlayışı ile karşı karşıyayız.”

    “Yine belediyeler, konserler ve şenlikler adı altında tertip ettikleri organizasyonlarda milyonlarca lira harcamakta; aynı eforu sosyal, bilimsel ve kültürel faaliyetleri desteklemek için harcamamaktadır. Kamu kurumları ve belediyeler, pek çok özel kuruluş için rant kapısı olarak görülmektedir. Bunun en büyük sebebi, hukuki ve ahlaki bir limitin bulunmayışıdır. İbn-i Haldun, devlet yönetiminin israf içerisinde bulunmasının öncelikle halkın vergi yükünü arttıracağını, bunun devlete olan güveni sarsacağını ve devletin ekonomik bir bataklığa saplanacağını ifade eder. Mevcut vergi uygulamaları, İbn-i Haldun’u haklı çıkarmaktadır.
    Bu durum ne devlet işleyişi ne toplum-devlet münasebetleri ve ne de ekonomi ve maliye politikaları açısından sürdürülebilir değildir.

    İsrafın toplum ve devlet kodlarında neden olduğu tahribatlar görülmeli, kamu kaynaklarının ve bütçenin bir emanet olduğunun idrakine varılmalıdır.”

    kendileri ’23 itibarıyla iktidar ortakları olduklarına göre bu konularda gerekli dersleri ortaklarına veriyorlardır herhalde diye düşünüyorum.

    biraz da rakam bakalım;
    “Emekli aylıklarının GSYH’ye oranı 2003 yılında yüzde 5,33 idi. Kademeli şekilde artan bu oran 2009’da yüzde 6,82’ye; 2016 yılında ise yüzde 7,05’e yükseldi. 2020 yılında bu oran yüzde 6,79 oldu.
    2021’de yüzde 5,21’e gerileyen emekli aylıklarının GSYH’ye oranı 2022’de yüzde 4,46’ya kadar geriledi. Bu AK Parti’nin iktidarda olduğu son 20 yılın en düşük değeri oldu.”
    AB ortalaması % 13,
    yunanistanda bu oran %16 mesela…

    “SGK’nın gelirleri emekli aylıkları ve diğer masrafları karşılamaya yetmiyor. Hazine ve Maliye Bakanlığı SGK’ya kaynak aktarıyor. Buna bütçe transferi deniliyor. Bütçe transferlerinin GSYH’ye oranı 2022 yılında büyük bir düşüş gösterdi.
    2008 yılında bütçe transferlerinin GSYH’ye oranı yüzde 3.49 idi. Bu oran 2020 yılında yüzde 4.93’e kadar çıktı. Ancak önce 2021’de yüzde 3,47’ye; sonra da 2022 yılında yüzde 2,56’ye kadar geriledi. Bu da 2008’den bu yana en düşük değer oldu.”
    AB ortalaması %28,
    yunanistan da bu oran %26 mesela…

    her türlü israfa, lükse, şatafata para var ama emekliye maaş vermeye sosyal korumaya gelince dindarım iddiasındaki iktidarımız
    “bir gün olur inşallah” diyor.

  7. Ilhan Irem’in bir şarkısı vardır: ‘Sen bir garip beni buldun , çocuk gibi oynuyorsun ‘ .
    Ahlaksız siyasetçiler de biz emeklileri tam garip buldular , tepe tepe kullanmaya çalışıyorlar !

  8. ŞAŞI BAK ŞAŞIR

    “İktidar adaylarından birinin emeklilere müjdesi beni şaşırttı” demiş. Oysa kağıt banknotlardan kuleler diken ana muhalefet partisi “ne var bunda canım, alt tarafı vergi kaçırıyorduk” demiş.Tabi tabi ne var canım falan diye onaylamış müntesipleri. Buna da şaşırmamış yazar. Bari paranın nerden, hangi bağışçılardan geldiğini açıklasaydı. Birisi çıkmış ortaya beylikdüzünden devasa kuleler yapan gül inşaatmış, kalın bir tuğla koymuş. Tabi tabi tamamen imamoğlu sevdasından. Buna da inandık.
    Üç yıl önce dansözlük yapan zelinsky başbakan yapanlar Türkiye ye de imamoğlunu layık gördü. hayırlı olsun. Keşke bu bela başımıza gençken gelseydi, yurtdışı imkanlarını falan zorlardık. Allah sonumuzu hayırlı eylesin.

  9. Bir köşeye yazın. 1 Nisan’dan sonra hafızaları yerine gelecek. Her şeyi ‘hatırlamaya’ başlayacaklar!..
    O zaman öğreneceğiz paranın kaynağını, nasıl üleşildiğini, neden orada olduklarını.
    Koltuk kavgası da, parakule savaşları da..vesaire de, o zaman başlayacak.
    Hatırlatalım dedik!..

  10. Gün geçmiyor ki yeni bir şeyle (yada yeni versiyonu olayların) karşılaş mayalım.!
    İmamoğlu İstanbul’da rakiplerini görmek için geel! Gel! yapıyor:))
    (Kendine güven iyi dir). Ankara zaten işin nirvanasında:)))) gökçek döneminde bile böyle bir hava görmdim.
    İzmirde başgan adayı kent lokantalarını açıp halkın aç kalmamasını sağlayacakmış😳
    İzmirde sulu köfte bulamadıysan boyoz simit yetişir çağırıvercen gelcek:))
    Bu arada vatman ı dövmeye kalkmayı da geçirdik kayıtlara:(( hep derdim bu vatman kapısı dışardan açılamaz, fazla günenlik niye? diye!… varmış sebebi!!!
    Trakyada bin sürü marketlerden birinde özürlü bir genç yanlışlıkla bir ablaya sevme niyetiyle dokunuyor! (İnşallah nüksetmez xxx bacım!.. edebiyatı yine!)
    Yazarın emekliler!!! konusu için yazdıkları fazla bile.
    Ben olması! İstenmesi gerekeni söyledim:
    (3 yerine 8 ver.! Asgari ücreti 20 -30 yap!.. bunlar hakkında söyleyebileceğim: deli saçması)
    Asgari ücret bu ücretten aşağı verilmeyecek, herhangi bir hesap bu rakama göre yapılacak, gösterge tablo vs buna göre yapılacak cezalar zamlar buna bakılarak vs.. sebeple açıklanır; HERKES BU RAKAMDAN AYLIK ALSIN DİYE DEĞİL!!!😡
    Marifet,
    Aylıkları bu rakamı artarak geçen hale getire bilmek.
    Emekli aylığı ise 10-14-20-25-30.. şeklinde UÇURUMSUZ! verilecek şekilde olmalı!
    (Aradaki fark için özel emeklilik tasarruf-ek gelir minvalinde planlanmalı).
    Son tahlilde,
    Belediyeler devlet hükümet yönetiminin bir enstrümanı mı olacak?….
    Bize verene!… mi devam edecek???:))))
    Benim vergimle ona buna süt kömür erzak verip, KARŞILIĞINDA OY VER BANA DİYENİİİİNNNNNN!!!!!!…..
    (Bunları sosyal yardım adı altında DEVLET VERİR SADECE!😡 ister belediye ister vakıfları eliyle!).

  11. 14 YILDA İLK KEZ
    Daha dün saat 17 sularında bir emekli ekonomik krizden dert yanıyor.
    Harfiyen şunu dedi:
    “14 yıl önce emekli oldum. Emekliliğim boyunca kredi kartı kullanıyorum.Yine emekli iken kızımı üniversitede okuttum. Hatta Erasmus programı çerçevesinde 6 ay yurt dışına da gönderdim. Şu anda kızım mezun da oldu.Kızım çalışıyor da.Ben günümüzdeki gibi bir kriz görmedim. İki(2) aydır kredi kartımın alt limitini ödeyebiliyorum. 3. ay alt limit ödeme hakkım da yok. Önümüzdeki ay ne yapacağımı bilemiyorum. Daha önce hep kart borcunun tamamını ödüyordum. Hiç alt limit ödemek durumunda kalmamıştım” dedi.
    Ben de kendisine nakit çekimlerde aylık %5 faizin “bileşik faiz ” olduğunu, yıllık %118’e tekabül ettiğini söyledim.
    Yaparsa kim yaparmış?

    • 14 yıl önce kaç dolar alıyordunuz, şimdi kaç dolar alıyorsunuz. Merkez bankasından emekli olmuş olmalısınız maaşallah. Benim babam çalışıyordu ben üniversitede okurken 3 ay akşam yemeği olarak 50 gr zeytin ve yarım ekmekle idare ettim. Öğlen yemeğini okulda yiyorduk. Hatta erken yemeğe gidip bir de son saatlerde giderek iki kere öğlen yemeği yediğim oldu. Gençlere tavsiyem eskiden daha iyiydi dedikleri ne varsa yalan.

      • Dün bana dert yanan işçi emeklisi.
        2002 yılında işçi emekli aylığı 276 TL.
        Çeyrek altın 27 TL.
        Yani bu hesaba göre Emekli aylığının en az
        40 bin TL olması gerekmiyor mu?
        Sadece Suriye bataklığına girmeselerdi şu an emekli aylıkları en az 50 bin TL olurdu.
        Bir kg kıymayı 229 TL’ye alabilmek için saatin 4’ünde kuyruğa giren kanserli emekli haberini görmemiş duymamış olamazsınız.
        Burada yazı yazabildiğnize göre.
        Yani yandaş kanala çivilenmediğiniz, internet kullanabildiğiniz için, bu haber/ler mutlaka önünüze gelmiştir.

      • “Gençlere tavsiyem eskiden daha iyiydi dedikleri ne varsa yalan.”
        ÇOK GÜZEL VE DOĞRU BİR SÖZ BU, KATILIYORUM.
        DİLENCİYE HIYAR VERMİŞLER,
        BU EĞRİ DEMİŞ…
        YEMİN EDİYORUM TÜRKİYEDEKİ MEMUR VE AKADEMİSYEN MAAŞLARI BİRÇOK AVRUPA ÜLKESİNDEN DAHA YÜKSEK!

        • doğruya doğru, Avrupa’da memur akademisyen maaşları 3000 – 9000 aralığında değişiyor Türkiye’de 30000 -100000 aralığında. reyiz attığı 6 sıfırı geri getirip yerine koymakta çok kararlı çünkü, şunun şurasında kaç sıfır kaldıki:))))

  12. Sayın yazarın başlıktaki “İktidar adaylarından birinin emeklilere müjdesi beni şaşırttı.” ifadesi de beni şaşırttı:)
    Kimmiş acaba o iktidar adayı?
    Chp mi? İyip mi? Hedepe mi? Topusu birden mi?
    Paragraf büyüklüğünde bir başlık olunca, öbür yarısını da buraya koydum:
    “Nasıl şaşırmayayım, dediği CB Erdoğan’ın önceki açıklamasına taban tabana ters…” derken galiba altınoku kasdetmiş diyeceğim ama,
    ne iktidara gelmesi, cb adayı değil abb adayı o:)
    Gönül neler istemiyor ki…

Yoruma kapalı.