İmzalanan protokolün hep gizli kalacağını nasıl olur da düşünebilir Kılıçdaroğlu? Tek bir şartla…

31
Reklam

Cumhurbaşkanlığı için yapılan iki seçim turu -14-28 Mayıs- arasında ne olmuş siz anladınız mı?

Zafer Partisi genel başkanı Ümit Özdağ şöyle bir açıklamada bulundu:

“Kemal Kılıçdaroğlu ile, kendisine destek vermem konusunu görüştüğümüzde, altına imzalarımızı koyduğumuz bir protokol üzerinde mutabık kaldık; kazansaydı ben içişleri bakanı olacaktım, partimden iki arkadaşım da değişik bakanlıklara atanacaktı. Mutabık kaldığımız ama protokole geçirmediğimiz bir madde daha vardı: Milli istihbarat teşkilatı (MİT) da bizim uhdemize verilecekti.”   

Onun ağzından farklı sözcükler çıkmış olabilir, ben açıklamasını dinlerken zihnimde kaldığı gibi yazdım.

Özdağ açıklayana kadar kimselerin işitmediği protokol ile ilgili soru yöneltildiğinde, Kılıçdaroğlu inkar yoluna gitmedi. İki kişinin ‘namusuna bırakılmış’ öyle bir protokol imzalandığını kabul etti.

Şimdi herkes -hiç kuşkusuz haklı olarak- Kılıçdaroğlu’nu ‘gizli’ bir metne imza attığı için suçluyor.

Yalnız kendi partilileri yok suçlayanlar arasında, uzun süre liderleriyle aynı masayı paylaştığı Millet İttifakı partileri içerisinden de tepkiler alıyor CHP lideri…

Eminim, CHP’li seçmenler yanında CHP’li olmayıp da çeşitli sebeplerle cumhurbaşkanlığı seçiminde kendisine oy verenleri de dehşete düşürmüştür bu bilgi.

Reklam

Kılıçdaroğlu bir-iki milyon daha fazla oy alabilseydi ‘%50+1’ eşiğini aşabilecek ve cumhurbaşkanı seçilmiş olacaktı; öyle olsaydı, demek ki, şimdi onun atayacağı hükümette içişleri bakanlığı koltuğunda Ümit Özdağ oturuyor olacaktı.

Ve iki bakanlıkta daha Zafer Partili bakanlar… 

MİT’in başına da Ümit Özdağ’ın önerdiği bir isim gelecekti.

Bunlar olacak mıydı gerçekten?

Yoksa, CHP lideri, kendisine ikinci turda cumhurbaşkanlığı yolunu açacak ek oylar getirmesi karşılığı olarak Zafer Partisi liderine verdiği üç bakanlık ve MİT başkanlığı sözünü cumhurbaşkanı seçilince tutmayacak mıydı?

Hangisi?

Bana sorarsanız, bu ihtimallerin ikisi de birbirinden kötü.

Olmadı ya, bir an için Kılıçdaroğlu’nun ikinci turdan ‘%50+1’ oy alarak cumhurbaşkanı seçildiğini ve seçime çok az kala kendisine destek oyu sağlaması umuduyla imzalamak zorunda kaldığı gizli protokolün gereğini yerine getirerek üç Zafer Partili bakan atadığını düşünelim…

Reklam

Neler yaşanırdı bu gelişmenin ardından?

Protokolün varlığı ortaya çıkınca ortalığı toza dumana boğan CHP’liler, DEVA ve Gelecek partilerinden, İYİ Parti’den isimler o zaman susarlar mıydı?

Hiç sanmıyorum.

Daha o gün hepsi birbirine girerdi.

Tersini ve Kılıçdaroğlu’nun altına imzasını koyduğu gizli protokolle verdiği sözü cumhurbaşkanı seçildikten sonra yerine getirmediğini, atayacağı kabineye Zafer Partisi’nden üç üye almadığını düşünsek de sonrasında yaşanacaklar pek değişmiyor.

Seçilemediği halde Ümit Özdağ ikisi arasında kalmak üzere imzalanmış protokolü açıklayıverdi. Kılıçdaroğlu seçildiği halde protokolde verdiği sözü yerine getirmediği takdirde ortalığı toza dumana boğmaz mıydı Zafer lideri?

Akıl alır gibi değil.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan üç günlük Körfez ülkeleri gezisinde üst düzey görüşmeler yaptı; bazı ülkelerde anlaşmalar da imzaladı. Muhalefet partileri imzalanan belgelerdeki üslubun muğlaklığından rahatsız; her partiden sözcüler, ikili görüşmelerde neler konuşulduğunu, imzalanan anlaşmalarla neyin kast edildiğini, para karşılığı hangi değerlerin karşı tarafa taahhüt edildiğini öğrenmek istiyorlar.

Haklı talepler bunlar.

İyi de, o haklı talepte bulunan CHP’nin liderinin, partisinin yetkili kurumlarıyla, yakın çalışma arkadaşlarıyla görüşmeden, içeriği hakkında onları bilgilendirme ihtiyacı duymadan hayati iki konuda -bakanlar ve MİT’in başına atama konularında- geleceğe dönük sözler vermesinin iktidarın yaptığından ne farkı var?

Partisi içerisinden isimler ile, birlikte yolculuğa çıktığı ittifak partilerinden yetkililer “Acaba CHP lideri başka gizli protokoller de imzalamış olabilir mi?” sorusunu sorsalar yerinde olmaz mı?

Benim düşüncem biraz farklı:

Kurulmasına ön ayak olduğu Millet İttifakı’na, içlerinde itiraz edenler bulunduğu halde kendisini zorla cumhurbaşkanı adayı olarak kabul ettirmiş olan Kemal Kılıçdaroğlu, galiba yolun en başından beri, sandıktan kazanarak çıkmayacağını biliyordu. 

Zafer Partisi lideri ile altına imza attıkları protokolün hiçbir zaman karşısına sorun olarak çıkmayacağını, ancak durum öyleyse düşünmüştür.

O düşüncesi Ümit Özdağ’ın sessiz kalmaması yüzünden doğru çıkmadı.

Kılıçdaroğlu’nun protokolün varlığını kabul ettiği cümlesi içerisinde ‘namus’ sözcüğünü kullanması bana bunu düşündürüyor.

CHP’nin geçmişini avucunun içi gibi bilen bir dostuma, “Böyle bir olay hatırlıyor musun?” diye sordum. Tek sözcükle cevap verdi: Asla…

ΩΩΩΩ 

Reklam

31 YORUMLAR

  1. burada yazan okurların yazdıklarını görünce aklımdan geçen cümleyi Karar’da İbrahim Kiraz’ın yazısına yazdım, buraya da yazayım;

    Topyekün Türkiye siyaseti erdoğanın liderliğinde toplanmış olmasının tek bir sebebi olabilir, o da dünyanın içinde bulunduğu problemlerden Türk aklıyla kurtulunamayacağı inancıyla o problemlerin bir parçası olan ülkemizi bir NATO ülkesi olarak NATO’nun liderliğine teslim etmekten başka ne olabilir ki?

    Ülkemiz çoktandır bir savaş rejimiyle yönetildiğine göre herhalde bu tespitime bir itiraz eden olmaz.

    Yiğit olan yapsın itirazını!

  2. Ah bu millet ıçerde olan hasasiyetlerinin dişarıda yapılmış ikili ve gizli antlaşmalara karşide gösterebilseler. Nerede o günle.
    Vurun abaliya. Sanki Kılıçtaroğlu tek başına TC yi düşman kuvetlerine satmiş. Gülelim Ağlanacak halimize.
    Önce muhalefet halledilsin, sonra iflas bayrağı çekilsinki millet onu anlamasın.
    Türkiyede herkes her kurum ve partiler hem içerde hemde dışarıda kanunlardan nokta taviz vermezken. Bu Kılıçtaroğlu resmen kanunlari Çiyneyor, daha Fazla değil adam geçen Ramazanda ayaklari ile seccadeyi çiynedi.
    Seçmenleri’nin çoğunluğu ayni fikirde olup kırmızı çizgileride Atatürk olan 2 parti liderleri ikili
    Protokol yazmış imzalamışlar.
    Olmaasz çok tehlikeli.

  3. Seçmen olarak muhalefet partilerinin durumu beni çok rahatsız ediyor.
    Önümüzde yerel seçimler var. Masa üyelerinin küçük te olsa alacakları belediye sayıları ayna görevi görebilir, istenirse!
    İktidardaki ittifak yüzde üzerine konuşursak, %50 oranında yerel seçim plan ve proğramı hazır görünüyor (dışardan bakınca👀)
    Muhalefetin durumu:….
    (Siz olsanız noktalı yere ne yazarsınız?)
    Rüyamda bir muhalefet partisi lideriyle birlikte yönetim kadrosu istifa etmişti!😯
    Dolar ne olmuştu/nereye inmişti dersiniz???🤔😂😂😂🤣🤣🤣

  4. Daha öncede yazdım…bence bi çuval çekirdek alın..ćunki daha seçime çok var..birde seçimden sonrası da var..chp yi ve zillet ittifakını çekirdek çitlete çitlete seyredin.yanında çayda lazım…iktidarın bu zam furyasında muhalefet kurtarıcı gibi😂by kemal yine işe yarıyor.durmadan zillet chp deva iyi saadet…bunlar gündemde…o ona ne demiş😂ekrem ne yapacak…muhalefet yerlerde…daha önce dedim..chp nin KUYRUĞUNA takılanlar kaybeder, kaybedecek…ister ekrem ister by kemal..kim olursa olsun, isterse tuvalet terliği olsun😊

  5. BAŞARISIZLIĞI KESİN OLAN BİR TEŞEBBÜS.
    2023 seçimlerinin muhalefet yönüyle değerlendirmesi.
    Muhalefet tamamen bir demokrasi “tiyatrosu” sahneye koydu.
    Kesinlikle kazanmak gibi bir niyet ve hedefleri yoktu.
    Nereden biliyorum?
    Çok net bire-bir yaşadığım bir olaydan:
    6’lı masanın bileşenlerinden seçildiği taktirde Cumhurbaşkanı yardımcısı olacağı deklare edilen bir partinin genel başkanı.
    Bu genel başkan bir gün önce seçildiği taktirde “hangi konuda ” yardımcılık üstleneceğini de açıkladı.
    Ertesi günü kendi konusuyla ilgili bir şey söylediğimde;
    “-Bunu bana niye söylüyorsunu ki?” sorusuyla karşılaşınca
    Ben de “–Dün şuradaki konuşmamızda bizzat siz söylediniz ya” diye açıklama yapınca
    Genel başkan;
    “Evet öyle demiştim” demek zorunda kaldı.
    Muhalefet kazanmamak üzere bir seçime girmek zorunda kaldı.
    ” Başarısızlığı kesin olan bir teşebbüs”
    Siz bunu bir yerlerden hatırlıyor musunuz?
    Maalesef, ülkemizin yönetim şekli ve sistemi bu.

  6. Masanın haberi olmadan böyle bir protokol imzalanması!!!…
    Chp partisi yönetenlerinin bilgisi haricinde böylesi bir garabete imza atmış olmak!!!..
    Kazanmış olsalardı, ONDAN SONRAKİ TUFANI DÜŞÜNMEK BİLE İSTEMİYORUM 😡
    (KKILIÇTAROĞLU nun ve chp partisinin masada ki konumunu İYİ! cene bir daha merak ettim şimdi🤔.
    Umarım birdaha böylesi bir saçmalığa müsade edipte seçmenden oy istenmez birdaha😡😡😡😡).

  7. Bu günki yazınız tam objektif ve tarafsız ….zaten millet bu objektiflik ve dogru durum tesbiti sebebi ile byby kemali seçmedi.ama muhalefete bakarsan erdoğan ayni anda 50 tv ye çıkmışda seçimi kazanmış….😊

  8. Yalnızca onlar değil CHP’lilerin oylarıyla Meclis’e giren partilerin yöneticileri de “aldatıldıklarını” ilan ediyorlar. DEVA Genel Başkan Yardımcısı “Namussuz” imalarında bulunurken, Gelecek Sözcüsü “İyi ki kaybetmişiz” diyor.
    Böyle bir ortamda muhalefetin seçmenine, 2019 seçimlerindeki gibi Kılıçdaroğlu liderliğinde bir fiili ittifak çağrısı yapması hiç de kolay görünmüyor.
    İmamoğlu’nun işini gücünü bırakıp CHP Genel Başkanlığı’nı almak için internette darbe toplantıları yapması boşuna değil…. Kemal Bey’in onca olan bitene rağmen İmamoğlu’nun belediye başkanı adaylığında ısrarcı olması da…

    • İyi partiye Koz vermek, heleki birde İmamoğlu nu iyi partinin kucağına bırakmak!🤗🤗🤗🤗
      Sonra chp nin çatısına çıkın göbek atın vallaa..
      Böyle bir rezalet tümünün istifasını gerektirir batıda olsa!

      • Batıda, olsa! Ne olurki? Batıyi ne kadar taniyorsunuz? Böyle bir antlaşma batıda olsa saygi ile karşılanır özde ayni sözde zıt görüşlü iki lider aralarında anlaşmış ve protokol imzalamış.
        Bu gibi antlaşmalari AKP her zaman yapmiyormu? Bundan dahada fazlasını hem ıçeride hemde dişarda yapiyor. Burada yazsam yorumum yayinlanmaz.
        Özdağ Davutoğlun’dan daha bilgi ve kariyer bakımından çok daha donanımlı, hatta Babacandan’da daha iyi. Ne olduğunu gizlemiyor. Birde CHP ve Özdağ taraftarlarının KIRMIZI çizgileri, ayni Türk ırkçları. İkı tarafta sözde Atatürk ilkelerinden taviz vermeyenler.
        Bunlar bizim iç meselemız. Siz bunu birakin dişardaki ikili antlaşmalara bakın. Hatırlatma! Biden ile resmi tecümanla değil TC vatandaşı olmamasina rağmen Milet vekili seçilip başörtlu meclise giren meclisten baş örtüden dolayi değil TC vatandaşl olmadığı için kovulup Başörtumden dolayi kovuldum diyerek, Türkiyeyi dünyaya şikayet edn Kavakçının kızının tercümanlik yaptığı o gizli antlaşmayi söyleyin. Ona neden kimse tepki vermiyor?
        Kılıçtaroğlu sanki Türkiyeyi Rusyaya satmış gibi kiyamet kopiyor.
        Şu anda ekinomi çökmüş dün birisi dşarda yaşiyan TC vatandaşlarından biner dolar TC ye bağış yapmalarını istiyor.
        Ağlayın gülünecek halinize.

        • Batıda böylesi bir pazarlık olsa bile herkes bilir önceden. Ona göre verir oyunu, siyasetçi de ona göre oy ister seçmenden.
          Hdp ile ittifak yapıyor diye suçlanması bir parti yada başının!
          Fetöcü bunlar diye suçlanabilen birileri, bir gecede siyasetçi! olup,
          Ertesi gün başgan yardımcısı!!!
          Bir sonra bakıyoruz il başganı!…
          Gelecek hafta duyuyoruz pensilvanya hem para gönderdi hem destek verdi hem seçimden sonra şöyle böyle olacak haberleri!!!
          Ay sonu gelmeden kandilden bir ışık;
          Filan var ya filan!.. eee…
          İşte şöyle dedi yok böyle yaptı.
          Yaaa… siyasetçi toplumun tanıdığı bildiği örneğin sivil toplum kuruluşu başı bilemedin ünlü bir işadamı bilemedin bir büyük elçilik yapmış biri,
          Ekonomide söyledikleri doğru çıkıp, insanların sözlerine güven duyduğu bilinen birisi yada
          Hukuken gidip AYM ye tek başına dilekçe vermiş bilgili cesur kendine güvenen bir hukukçu!
          İha siha uçak yapıp ihracat yapabilen bir deha!
          Bunlar niye vekillik için aday olmasın?
          Belki vekil maaşını da emekliliğini de düzenler en yüksek müsteşar maaşına endeksli hale gelir! 🙂

  9. Bütün bu tartışmalar Türkiye’de tek parti rejimi uygulandığının ispatı. Ama resmî olarak 4-5 partinin ittifakında yürüyen iktidara tek parti rejimi denmez buna yeni bir ad bulmak lazım, gerçekte sivil asker sivil toplum grupları ve siyasal partiler de dahil ülkenin bütün insan kaynaklarını sadece iktidarın çıkarları için kullanıldığı partiler üstü bir rejim uygulanıyor gerçekte. Tam bir komunist rejim.

    • UFO diyorlar.
      Türkçe açılımı nedir?
      -Tanımlanamayan uçan cisim…
      Kılıaçdaroğlu için “tanımlanamayan politik figür” denilse?
      -OLABİLİR.

  10. HDP-Yeşil Sol Parti Ağrı Milletvekili seçilen Sırrı Sakık:
    “Kılıçdaroğlu da açık ve net olarak önümüzdeki dönem ne yapacağını kamuoyuyla paylaşmalıdır. Kapalı kapılar ardında söylenenlerin, kamuoyuna da deklare edilmesi gerekir.”dedi.
    Acaba Kılıçdaroğlu, HDP’lilerle de “iki veya üç kişinin namusuna teslim edilecek” bir anlaşma yaptı mı? Bu konuda CHP’lilere ve 6’lı Masa’daki dostlarına haber vermediği belli. Peki faşist dedikleri Özdağ’la aynı ittifaka oy vermeyi içine sindiren YSP eşbaşkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar ne diyor?
    Özerklik veya Sakık’ın dediği gibi “Öcalan dâhil cezaevindeki tüm arkadaşlarımız için genel af çıkarılacak ve yurtdışında olanlar geri dönecek” türü bir anlaşma yaptılar mı?
    Özdağ’la yapılan anlaşmadan sonra böyle bir anlaşma yapılmadığına kim inanır?
    Daha neler çıkacak göreceğiz ve gördükçe de Türkiye’yi bir felaketin eşiğinden döndüren halkın sağduyusuna şükredeceğiz.

  11. Kılıçdaroğlu kazansaydı, “değişim” ihtiyacından söz eden olmayacaktı.
    Kaldı ki, CHP tepeden tırnağa değişse de seçim kazanamadığı takdirde, değişmiş kabul edilmeyeceği muhakkak.
    Madem maksat ne olursa (ve hatta nasıl olursa) olsun kazanmaktan ibaretti, “Kazanacak bir adayla seçime girelim” diyerek masadan kalkan ablanızın üzerine sifonu neden çekmiştiniz?
    Sizin bu “değişik” kafanız değişmedikçe hiçbir şey değişmez.

  12. Kılıçdaroğlu’nun itirafının ortaya koyduğu gerçekler şunlar:

    1. Aylarca 6’lı masadaki ortakları ile birlikte hareket ettiğini söyleyen CHP lideri, gizli işler çevirmiş. Hem onları, hem de kendisini destekleyenleri açıkça aldatmış. Güvenilmez bir siyasetçi olduğunu dünyaya ilan etmiştir.
    Davutoğlu, “Sayın Kılıçdaroğlu’na Özdağ’ın iddialarını sordum. Bu iddiaların söz konusu olmadığını, üç bakanlık değil tek bir bakanlık üzerinde konuşulduğunu söyledi. Bana, ‘kesinlikle bunlar doğru değil’ dedi.” diye açıklama yaptı.
    Davutoğlu’na da doğruyu söylememiş.
    2. Yüzde 2 oyu olan partiye 3 bakanlık, MİT Başkanlığını verecek kadar gözü dönmüş bir siyasî, acaba HDP ile gizli görüşmelerinde neleri içeren bir protokol imzalamıştır? Nitekim hatırlayınız, HDP’li Sırrı Sakık, Nisan başında, katıldığı bir programda, “Kılıçdaroğlu’nun da, açık ve net olarak kapalı kapılar ardında söylenenleri, kamuoyuna deklare etmesi gerekir” demişti.
    3. Kılıçdaroğlu, seçim öncesinde MİT’in şeffaflığını vaat etmiş, demokrasiyi getireceklerini bangır bangır söylemişti.
    İki kişi arasında gizli anlaşma demokrasi ile bağdaşır mı?
    Şeffaflık demek, gizli pazarlık yapmak mıdır?
    Konuştuğunun tam tersini yapan birisinin hangi sözüne inanılır?
    Kılıçdaroğlu, İmamoğlu’nun “Zoom toplantısı” için “etik olarak rahatsız edici” diyor. Kendisinin gizli pazarlıklara imza atması etik midir?
    CHP’de sinsi/gizli acaba daha ne toplantılar, pazarlıklar var?
    Şu yaşananları öğrendikçe, çok kişiden duyuyorum; “Allah bizi büyük bir tehlikeden muhafaza etmiş. Ya Kılıçdaroğlu ve muhalefet kazansaydı, ülkemiz, devletimiz, birliğimiz ne olurdu?”

    • Tayyip bey anlaşmayı devlet adına yaptı tek başına değil heyetler gitti geldi olgunlaştırıldı ondan sonra imzalandı. tabiki onlarında kazançları olacak kim kazancı olmayan işe girer yapılan anlaşmaların sonucu görülür yeterki insanlar doğru ve yanlış yönlerini dürüstçe eleştirebilseler.

  13. Bes belli ki ilginç günlerden geçiyor, garip bir zamanda yaşıyoruz. İçinde bulunduğumuz durum tam da bir film senaryosu gibi. Hem içindeyiz sanki filmin hem de seyrediyoruz. Sürekli ters köşe oluyoruz. Nasıl oluyor bu? İnanın ben de bilmiyorum ve malesef çözebilmiş de değilim. Acaba diyorum bu filmin baş aktörleri farkında mı bu durumun o da belli değil.

    Buna göre, ilginç zamanlarda bir ülkede seçim olacakmış. Seçim öncesi ittifak kurmuş bir muhalefet, sanki kazanmak için değil de kazanmamak için girmiş seçime, fakat halk biraz umutlanıp muhalefete yönelince kazanma şansı artmış, zaten anketlerde kazanacak gösteriyormuş. Sonra ne olmuş bir ittifak üyesi zehir zemberek sözlerle üyelikten ayrılmış sonra geri dönmüş. Bu durum önde görünen muhalefeti biraz tökezletse de çok geriletmemiş olacak ki Yengi adında bir parti ittifaka katılmış. Bunun sonucunda ne olmuş ülkenin bir bölgesinden gelecek oylar riske girmiş. Böylece muhalefet adayının kaybetmesi garanti olmuş. Artık aday bol keseden vermeye başlamış kimini imza ile kimini imzasız. Sonunda seçim kaybedilmiş.
    Kaybedilmiş kaybedilmesine amma kaybeden aday kazanacağız diye açıklama yapmaya devam ediyormuş Seçimler bitti sen de yoruldun artık bırak bu işleri diyenlere, henüz bitmemiş işlerim var demiş.
    Bu işler bitmez. Bakalım ne olacak seyretmeye devam istesek de istemesek de.
    Film gibi değil de biraz masalı gibi oldu sanki. Karışık..

  14. Çok güzel sorular. Benim de aklıma gelen soru şu: seçim dönemi akp nin düşmesi ve bu insanların başa gelmesi için uğraşanlar dönüp kendilerini hesaba çekiyorlar mı? “yahu biz ne yapmaya çalışmışız. Öfkemiz belki şahsi meselelerimiz sebebiyle bütün ülkeyi uçuruma sürüklemişiz. Halk bizi dinleseymiş % 2 farkla neler olacakmış” diye vicdan muhasebesi yapıyorlar mı? “madem ben sahip olduğum imkanları zararlı yönde kullanabiliyormuşum. İyisi mi artık elimi eteğimi çekeyim. Elimden dilimden insanlar kurtulsun. En azından zarar vermeyeyim” diyorlar mı?

    • İştahım kesildi. Yazıyı okudukça karnıma ağrılar girdi.
      Senin yorumlada kusmaya gidiyorum şimdi☹️.

  15. İki kişinin namusuna teslim edilen protokol, iki kişiden birinin protokolü ifşa etmesi ile, diğerinin namus kavramına sığınarak! ketum davranması namus kavramı üzerine tartışmalar yapmamızı mı gerek kılıyor, yoksa siyasetteki Bizans oyunları üzerine kafa yormamızı mı.. Hangisini?

    Ben, siaysetin günümüzdeki kadar dibe vurduğunu, ne siyasi etik ne siyasi ahlak bırakın bunları, insani ahlakın da -siyasiler nezdinde- bu kadar dip yaptığını hatırlamıyorum.

    Yalanın bini bir para.. dönüp kerli ferli siyasilerin geçmişteki konuşmalarına , verdikleri sözlere bir bakın, yüzde bin, hatta bir milyon tutarsız olduklarını göreceksiniz. Namus ve yalan kavramı üzerinde elbette burada tartışma yapmayacağız. Değerlerin siyasete nasıl malzeme yapıldığı da hepimizce malum ve bu sıradan bir hal, değil mi?

    Öyleyse Özdağ, namus ortaya konularak gizli kalması gereken protokolü neden açıkladı? Özdağ’ın siyasi yelpazedeki oy yüzdesi belli ama, özgül ağırlığı bıraktığı etkiye bakılırsa bayağı ağır; CHP’deki değişimin lokomotif gücü o olacak anlaşılan.

    Toplumda şu kanı yaygınlaşıyor; “Kılıçtartaroğlu Erdoğan düzeninin adamı”.. Çevremde bu tür yorumlara daha fazla şahit oluyorum. Hatta sohbet esnasında biri şu cümleyi bile döktürdü ağzından: “AK Parti ile beraber diğer başat rol üstlenen -Kılıçdaroğlu dahil HDP’li- politikacılar da, yirmi yılı aşkındır devam eden AK Parti/Erdoğan düzenine su taşıyor, AK Parti de BOP düzenine..değilse bu kadar uzun iktidar süreci yaşar mıydı Erdoğan?” diye.

    Kılıçdaroğlu’nun miadı doldu, tasfiye edilecek. Gelişmeler bunu gösteriyor.
    CHP içindeki hareketlenmeler de bunu gösteriyor…

    İmamoğlu’nun başını çektiği değişim hareketi dışarıdan destekle de ivme kaydediyor. Özdağ’ın “namus protokolünü” ifşa etmesinden öncede, İmamoğlu’nun, Çevre ve Şehircilik Bakanı ile omuz omuza verdiği resim ve teweter’dan duyurduğu gelişme, ona, İmamoğlu’na, onu partisindeki değişime itekleyen ve Kılıçdaroğlu’nu tasfiyeye yönelik bir CHP dışı destek niteliğinde. Ama hiç kimse İmamoğlu’nun son seçimdeki sorumluluğunu, İBB’deki grafiğini sorgulamıyor.

    Ne Kılıçdaroğlu ne de İmamoğlu Türkiye siyasetini taşıyabilecek siyasi olgunluğa/ağırlığa sahiptirler. Zorlama ile bir yere kadar. Muhalefet yoksunluğunun ülkemizi getirip bıraktığı yer ortada.

    Ülkemizin yapıcı, etkileyici ve iktidar odaklı bir muhalefete olan ihtiyacı kadar muhafazakar-sağ blokta da yeni, kitleyi taşıyıcı siyasi kadrolara/partilere/ oluşumlara ihtiyaç elzemdir.

    Bir de erdemli, ahlaki, etik bir siyasi toplum ile siyasi kadrolara.

    • Aslında ben Ümit Özdağ ile yapılan gizli anlaşmada değilim..
      Biden ile yapılan gizli anlaşmadayım.
      Newyork’a gidilirken, CHP’li gazetecileri bile ekip, “Sorarlarsa bilmiyorum cevabını verin” diyerek, yanındaki insanları da yalana teşvik eden Kemal beyin, daha başka hangi gizli anlaşmaları yaptığındayım.
      Jeremy Rifkin ile ne üzerine anlaştığındayım..
      Londra’daki tefecilerle ne anlaşma yaptığındayım..
      Tam bu noktada, Meral Akşener’e sormalıyız: “Hani nerede toz kondurmadığınız ittifakınızın namusu..”
      Temel beye sormalıyız, “Nerede kefil olduğunuz adamın, ülkeyi dürüstlük ve şeffaflık ilkeleri çerçevesinde yöneteceğine dair sözlerinin namusu..”
      Ne oldu Ali Babacan..
      Aldatıldığının farkına vardın mı?
      Kemal bey, kıvrak bir laf cambazlığı ile namus gerekçesine sığınarak, ayrıntısını açıklamadığı kirli pazarlığın/satışın faturasını, 5 parti liderine de çıkarmaya çalışıyor:
      “Sayın Özdağ ile Sayın Oğan ile yaptığım görüşmelerle ilgili altı liderin haberi vardı.”
      Görüşmelerden haberleri vardı, peki..
      Görüştükten sonra da olsa, haberleri oldu, zaten..
      İyi de, teklif edilen üç bakanlıktan haberleri var mıydı?
      Söyleyin de, diğer liderlere de bu millet, bir not daha versin..
      Özellikle Saadet Partisi seçmeni, içinde bulundukları bir ittifakın, Ümit Özdağ gibi ırkçı bir kişiye üç bakanlık teklif edilmesi çerçevesinde, “Biz hangi çukura düştük” sorgulamasını bir daha, bir daha yapsın..

    • Bu güccücük olay (sinek te küçük ama..) bu kadar ses getirdi, namus belasına gardaaşş.. dayandı ise,
      Arkasından gelecek olan (muhtemelen karpuzcu) pkk ile.. fetö ile.. ..
      Yandı keyen helva.

    • Hasan bey! Türkiye siyasetini ve halkını kısa ve öz olarak çok güzel analiz etmişsiniz.
      Şu anki tüm oyunlar İmamoğlunu şişirip, 27 senede (tabii ülke ve halk dayanabilirse) hemşerilerin ikincisi ile yola devam etmek
      1998 ve 1999 lardaki filimın seneristi ayni fakat oyuncular. değişmış. Bu filim Yakında sinamalarda.

  16. Kemal Kılıçdaroğlu’na Ümit Özdağ ile yaptığı işbirliğinin hiçbir fayda getirmediği; hatta yüzbinlerce oy kaybına yol açtığı ikinci seçim sonrasında ortaya çıkmıştı. Protokol ile bir de bunun üzerine tüy dikmişler.

    Ümit Özdağ kendini devletin sahibi gören, hukukun üstünlüğüne inanmayan, onu gerektiğinde bozuk para gibi harcayan İttihatçı geleneğin günümüzdeki temsilcilerinden. CHP ve diğer partilerin içerisinde de benzer anlayışta olanlar çok sayıda bulunmakta.

    Kendisi Almanya’da okuyup orada Nazi’lerin ülkenin yıkımını nasıl gerçekleştirdiğini görmek yerine Nazi ideolojisine benzeyen bir ideoloji ile ülkeye dönen biri.

    Ümit Özdağ 17 Aralık 2020 tarihinde Haber Global’de Jülide Ateş ile yaptığı röportajda kendisinin ideal olarak gördüğü üç kişiden bahsediyor. İlginç ki bu üç kişi de 27 Mayıs 1960 darbesini yapan 41 kişinin üçünü oluşmakta.

    Kişinin kendi babasını idealize etmesini anlasak bile diğerlerine herhangi bir eleştiri getirmemesi dikkat çekiyor.

    Darbecilik konusunda bu kadar hassasiyetin oluştuğu ülkede 1960 darbesini yapanlara karşı hala hiçbir işlem yapılmamış olması, onların ideal insanlar gibi sunulması, adlarının caddelere ve bulvarlara verilmesi ülkemizin garipliklerinden birini oluşturmakta.

    Diğer bir gariplik de burada anlatılan gizli protokol gibi bir gariplik.

    AK Parti+MHP+DSP+Vatan Partisi+Ulusalcılar+ Yeniden Refah ve Hüdapar koalisyonunun da aslında bir protokolü olmalı ama bu protokolün maddeleri nelerden oluşuyor bunu bilemiyoruz. Yazılı metni ortaya konmadığı için sözlü olduğunu varsaydığımız bu protokol aslında çok ilginç olmalı. Hatta dünya tarihinin en ilginç protokolü olmaya aday desek herhalde yanılmayız.

    Ülkemizi AKP öncülüğünde bir koalisyon yönetiyor. Dünya’nın her yanında ve ülkemizde bu tarz birliktelikler uzun pazarlıklar sonucu ortaya çıkar ve bir metin üzerinde taraflar anlaşırlardı.

    Ancak ülkemizi halihazırda yöneten koalisyonun anlaşmayı nasıl sağladığı; Tarafları hangi gücün anlaştırdığı; Koalisyonun devamının nasıl sağlandığı; Güç paylaşımının nasıl yapıldığı; Tarafların kırmızı çizgilerinin neler olduğu; mutabakat metni ve protokolünün içeriği konusunda kamuoyunun ve hatta taraf milletvekillerinin ve diğer partililerin bilgisi bulunmuyor.

    Bu yönü ile Türkiye dünyanın en garip koalisyonu tarafından yönetiliyor. Ne koalisyonun tam tarafları ne de anlaşma maddeleri kamuoyunun bilgisine açık değil.

    Ümit Özdağ sayesinde böyle garipliklerin olduğu bir yerde en azından bir protokolün maddelerini öğrenmiş olduk.

    Darısı diğer protokole.

    • “…Türkiye dünyanın en garip koalisyonu tarafından yönetiliyor.” diyorsunuz ama hemen ardından “Ne koalisyonun tam tarafları ne de anlaşma maddeleri kamuoyunun bilgisine açık değil.” diye yakınıyorsunuz,
      iyi de,
      iktidarda tek parti var ve tüm bakanlar da o tek partiden zaten, ne anlaşması ne maddesi????

  17. “CHP’nin geçmişini avucunun içi gibi bilen bir dostuma, “Böyle bir olay hatırlıyor musun?” diye sordum. Tek sözcükle cevap verdi: Asla…”
    Sayın yazarı dostu yanıltmış, ya da chp tarihini doğru dürüst bilmiyormuş, çünkü ecevitin güneş motel pazarlıkları ve daha dün şahit olduğumuz chpli 15 baş mebusun bir gecede iyipe transferi gibi olaylar hala belleklerimizde tazeliğini korumuyor mu?

    • “Güneş Motel’leri unutmadık” demiştik.
      CHP’nin, Adalet Partili milletvekillerini transfer edip, her birinin altına bakanlık koltuğu çekmesinin arkasındaki pisliğin, unutulmadığını söylemiştik..
      Ama Kemal Kılıçdaroğlu, daha kralı ile karşımıza çıktı..
      Ve bize etik dersleri veren altılı partinin mensupları, her biri ayrı ayrı dökülerek, nasıl bir ihanetin içinde olduklarını, resmen itiraf ediyorlar..
      İyi Parti Milletvekili Turhan Çömez, kendi genel başkanı daha iki gün önce Kemal Kılıçdaroğlu ile mahalli seçimlerde yeniden ittifak yapmak üzere görüşmesini unutmuş, “Biz sahada kendisi için oy isterken, meğer o, Ankara’nın karanlık dehlizlerinde pazarlıklar yapıyor, protokoller imzalıyormuş. Arkadaşlarının haberi yok, ittifak ortaklarının bilgisi yok. Hoyratça heba edilmiş bir güven” açıklaması yapıyor..
      Çömez’i konuşturan Akşener ise, mahalli seçimlerde CHP’den isteyeceği belediye sayısı üzerinden rüyalara dalıyor..
      İyi Parti Ekonomi Politikaları Başkanı Bilge Yılmaz da konuşuyor..
      Saflıklarından mı, yoksa ne kadar kirli bir ittifakın içine düştüklerinin farkına varamadıkları için mi, “Bu ülke insanının umutlarını ve kurumlarını, kendi şahsi mülküymüş gibi kapalı kapılar ardında pazarlamak ve yola birlikte çıktığı ortaklarının arkasından iş çevirmek ne demokratik teamüllere ne de siyasi etiğe sığar” diyor..
      Sanmayın bunlar, bir dik duruş göstergesi. Bunlar, alınacak belediye sayısını artırmak için, yapılan kirli pazarlığın kızıştırılması üzerine oynanan oyunlar..
      DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu da, CHP üzerinden kazandıkları milletvekili sayısının çukurunda debelendiğinin farkında olmaksızın, “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem, Anayasa Değişikliği Önerisi ve Ortak Mutabakat Metni çalışmaları iki yıllık zorlu bir süreç içinde büyük bir özveri, güven ve şeffaflık zemininde hazırlandı. Güveni zor inşa edersiniz ama çok kolay harcarsınız. Bu kadar kolay harcanmamalıydı” diyor..
      Sen, milletvekili seçildiğin Ak Parti’yi bir yılda satacaksın.. Sonra “güven” diyeceksin..
      Hacı hacıyı nerde bulur? Mekke’de..
      Gerisini getirmeyeyim..
      Burada kalsın.

Yoruma kapalı.