İsveç ve Danimarka ayıp ediyor.. Kötücül eylemlere tepki gösterirken eylemcilerin ekmeğine yağ sürmemek şart

18
Reklam

Dünyanın bir yerlerinde birilerinin Kur’an-ı Kerim’i yaktığı veya yırttığı haberini işittiğimde içimde nazik bir telin koptuğuna benzer bir his belirir.

Genellikle Avrupa’nın kuzey ülkelerinden geliyor bu tür haberler…

İsveç’ten ve Danimarka’dan…

Bir insan bir başkasının kutsal bildiği bir değere neden böyle bir muamele yapma ihtiyacı duyar?

Anlayamam.

Özellikle de Danimarka ve İsveç’te yaşayan birilerinin bunu yapabilmesi beni şaşırtır.

Yüksek öğrenim günlerimde, 20’li yaşlarımın başında, hayatı tanıma amaçlı bir maceraya atılmış, yaz tatilimi, o dönemde yaygın olan otostop yöntemiyle Avrupa’da gezerek değerlendirmiştim. 

Bulgaristan.. Yugoslavya.. Almanya ve sonrasında ver elini Danimarka…

Reklam

O yaz en uzun süreli kaldığım ülke Danimarka’ydı.

Evinde beni ve birlikte yol aldığım arkadaşımı misafir eden Danimarkalı bir öğretmendi. Hem onunla, hem de meslektaşları öğretmenler ve evine ziyaretine gelen öğrencileriyle etraflı konuşmalarımı bugün gibi hatırlıyorum.

Bilgili, nazik, değerbilir insanlardı.

Henüz ortaöğrenim düzeyinde eğitim gören öğrenciler anadilleri yanında birkaç dili mükemmel konuşabilmekteydiler.

Kopenhag’tan Stockholm’a bir köprüyle geçiliyordu. Geçtim ve orada da aynı izlenimler edindiğim günler geçirdim.

[Burada bir ek açıklama: Bir okur, benim sözünü ettiğim dönemde iki ülke arasında köprü olmadığı uyarısında bulundu. Herhalde doğrudur. Sanırım benim için o ilk gidişle daha sonrakiler arasında bir bellek kayması söz konusu. Ancak ilk gidişimde de bir başka yolla bir başkentten diğerine günü birliğine geçtiğimizi hatırlıyorum.]

Daha sonraları gazeteci olarak birkaç kez daha her iki ülkeye gittim. Birinde, İsveç Parlamentosu’nda düzenlenen Türkiye’nin Avrupalılığı konusundaki bir panelde konuştuğumu da hatırlıyorum.

Her iki ülke uzun yıllar sosyal demokrat partiler tarafından yönetildi. ‘Çağdaş değerler’ denildiğinde akla gelen ne varsa kuzeyli insanlar onlara sahip olmakla tanınır ve böyle tanındıkları için de iftihar ederler.

Reklam

Nasıl oluyor da, o iki ülkede, bir takım insanlar başka dinli -Müslüman- insanların içini sızlatacak, bazılarını tahrik edip tepkiler vermelerine sebep olacak davranışlar içerisinde bulunabiliyor?

Karikatür krizini nihayet geride bıraktık diye teselli bulurken, şimdilerde bir de Kur’an yakma ritüeli çıktı.

Gerçekten de kim bu insanlar? Neden böyle yaparlar?

Bir bölümü siyasi kimlikli bu insanların; onlardan her şey beklenebileceğini biliyoruz.

Aralarında bulunan, o ülkeye sığınmış ve sonrasında vatandaşlık kazanmışlardan da tepkilere yol açan davranışlar gelebiliyor.

Tabii bir de, bu iki sınıftan insanların yönlendirmesine maruz kalanları da unutmamak gerekiyor.

İsveç’in NATO üyesi olma arzusu da kötü düşünceli her kesimi hareketlendirmiş bulunuyor.

Rusya-severler devrede…

NATO-sevmezler de…

Türkiye’yi NATO’dan ve Batı blokundan uzaklaştırma yolu olarak bu tahrikleri yapabilecekler de var…     

Sizin anlayacağınız, konu kutsala tecavüzü aşan bir özelliğe sahip.

Daha çok da siyasi…

Ülkelerin sosyal demokrat ve çağdaş değerler özelliklerini istismar ederek yapılıyor bu çirkin eylemler. 

Amaçlarına erişemeyeceklerini anlayınca, bu tür bir hareketlenmeden medet umanlar, eylemlerin arasını kısaltma ve İsveç’e Danimarka’yı da ekleme yoluna gittiler.

Ne yapılmalı?

Yapılacağın en güzelini sonradan İsveç vatandaşı olmuş bir Müslüman yaptı zaten. Kötücül eylemciler gibi İncil ve Tevrat yakmak üzere izin aldı o Müslüman, eylem yerine elinde Kur’an-ı Kerim olduğu halde geldi ve kendisinin neden başka inançlılara ait kutsallara tecavüz anlamına gelecek kitap yakma eylemi yapmayacağını anlatarak Kur’an yakma eylemlerinin yanlışlığını vurguladı.

Bu kadarı yeterli mi?

İtiraz edenler çıkabilir ama benim bu soruya cevabım ‘‘Evet, yeterli’’ olacak. Onun ötesinde yapılan her karşı-eylem veya ötesi, eylemcilerin niyetlerini okuyamamak ve bu sebeple de amaçlarına hizmet etmek anlamına gelebilir.

Nitekim geliyor da. 

Kur’an-ı Kerim, yakıldığı için, kutsallığından bir kayba uğruyor mu?

Uğramıyor.

Buna karşılık, İslam’ın mukaddesatının ayaklar altına alındığı ülkeler, bu tür eylemleri engelleyemedikleri için, itibar kaybına uğradıkları gibi, kendilerine atfedilen kimlik yüzünden eylemcilerin yaptıklarına ses çıkarmayanlar da dünyanın en kalabalık inanç grubu tarafından kınanıyorlar.

O tipler ve işbirlikçileriyle onları yönlendirenler amaçlarına asla erişememeliler.

ΩΩΩΩ       

Reklam

18 YORUMLAR

  1. Kopenhag’dan bir vatandaş olay münferit demiş “Fikir ve vicdan hürriyeti yasası” var demiş!. Fikir ve vicdan hürriyeti nosyonu bunların vicdanını köreltmiş! Bunlar “İyi ve Kötüyü” ayırdetmektan aciz hale gelmiş ibretlik insan müsvetteleri! Yanlış yapanlar hangi dinden olursa olsun çapulcu olabilir, çapulcu-bağnaz der geçersin. Ancak bu durum farklı, sorumluluk önemli ölçüde Danimarka ve İsveç yetkililerinde. Beyanatlara baktım da, anlaşılır gibi değil! Üst düzey bir İsveç yetkilisi Kuran yakma icraatından önce, “Müslümanlardan gelecek tepkilerden endişeliyiz” şeklinde beyanat veriyor, ancak bu iş bizde “Polisin işi, karar verecek onlar” şeklinde durumu geçiştiriyor.

    *******
    ….
    Ey vicdan abidesi, İsveç yetkilisi!
    Sen, ey modernist! insan müsvettesi!

    Hani nerede o ideal, o evrensel insan?
    Nerende senin, evrenseldi ya vicdan?

    O yasayı çıkaran sensin ula! polis mi?
    Bu ne çelişki, istismar! akılkârı bir iş mi?

    “Kutsal’a istisna”yla önüne geç istismarın,
    İncil’e, Tevrat’a varsa bir saygın, inancın!

    Bilmiş ol! İncil’in Tevrat’ın aslı Kuran’da!
    Çarpar bir gün! feleğini şaşırırsın bir anda!

    İnsan haklarını sorgular o an, sızlanırsın!
    “Şirk”in beş para etmez! çok hırpalanırsın!
    ….
    “Vicdan’a istisna”yla önüne geç istismarın,
    Tüm insanlık adına kaldıysa bir nebze “ar”ın!
    …..
    *******

  2. İslam âleminin en kutsalı Kur’an-ı Kerim’e, alçakça bir saldırıda bulunan bu kanat çok tehlikeli bir sürecin önünü açtı, farkında değil.
    Tarihte en tehlikeli, en acımasız savaşlar din üzerine yapılan savaşlar olmuştur.
    Bu yapılan alçaklığı protesto etmek için muhtelif ülkelerde sokak eylemleri başlasa, olayların önünü kim kesebilir.
    Önümüzde böyle bir risk var mı?
    Elbette var, hatta Irak’ta olaylar başladı, İsveç büyükelçiliği basıldı.
    Devamı gelir mi?
    Elbette bu ihtimal var.
    Tüm bu risklere rağmen devekuşu İsveç, dün son derece tehlikeli bir gelişmeye daha ev sahipliği yaptı ve Kur’an’ın yakılması için izin isteyen üç başvuru kabul etti.
    İsveç acilen silkelenip kendine gelmeli ve gittiği yolun yol olmadığını görmeli.
    Kur’an üzerine oyun kurulmayacağını anlamalı.
    Kendi ülkesini koruyacağım, kurtaracağım bunun içinde her türlü yolu deneyeceğim derken dünyayı ateşe verecekler, haberleri yok.
    Bizden söylemesi…

  3. İsveç’in NATO’ya girmesini zorlayan ekip İsveç’in FETÖ’sü, yani içindeki paralel yapılanmasıdır.
    İsveç içindeki küresel çetenin kriptoları, Amerika’dan aldığı talimatla İsveç’in NATO’ya girmesi için her yolu deniyorlar.
    Bu saha gerçeği herkes tarafından çok net görülüyor.
    Ancak İsveç içindeki ulusalcı kanatta NATO’ya girmemek için her şeyi yapıyor.
    Bu gerçek de herkes tarafından çok net görülüyor.
    Ulusalcı cephe en kolay ve en mantıklı yolun Türkiye’yi kışkırtmak olduğunu görüyor ve bu yöntemle NATO riskinin ortadan kalkacağını düşünüyor.
    Hesap İsveç muhasebesine göre baktığında doğru, ancak dünya muhasebesine göre baktığında inanılmaz yanlış ve tehlikeli.
    İsveç’in göremediği husus bu.
    Oyunu çok tehlikeli oynuyorlar ve oyun diye ateşle oynuyorlar.

  4. Sevgili Fehmi Koru,

    Kuran yakma ya da Hz. İsa’yı porno filmlerinde oynatma … vb. üç etkinlikler kitlesel olaylar değildir, münferit vakalardır ve sahneye koyanları sarhoş kafalılar dahi dikkate almazlar, onları, kafayı yemiş zavallılar olarak görürler. Bir şartla; Müslümanlar mahallesinde, evrensel “çoğu kez de hristiyan batı) değerlerine aykırı, kabul edilemez bir büyük olay ceryan etmiş olmasın. Büyük katliamlar, ses getiren terör faaliyetleri… vb. Bu noktada, ırkçı diye sıfatlandırdığımız marjinal örgütler devreye girerler.

    Danimarka’da, “Muhammed Resimleri” vakasında, Başbakan Rasmussen idi; Merkez sağ bir partiden. İş adamları, ihracatçılar… fırsatını bulsalar, resimleri çizen meczup kişiliği bir bardak suda boğacaklar, çünkü, ihracatlarında milyarlar kaybedecekler; Başbakan da hiç memnun değil, ancak, hiç birisinin gıkları çıkamıyor kamuoyu nezdinde. Sebebi ise, akıl ve mantık sınırlarını aşmış bir “Fikir ve vicdan hürriyeti yasası” var.

    Rasmussen çıkıp da “o meczup’un yaptığı yanlıştır” diyerek bir beyanda bulunsaydı, saat geçmezdi, meclisin önüne bir milyon kişi “istifa! istifa!” diye yığılırdı.

    “Ytringsfrihed” dedik mi burada sular durur! (Sayın Rasmussen’in NATO Genel Sekreterliği adaylığı hususunda Türkiye’nin çekincesine ve boykotuna binaen, yukardaki hususları Sayın Erdoğan’a, bir kopyasını da Sayın Rasmussen’e mail mektub ile, federasyon başkanı olarak bildirmiştim; Faydası da olmuştu, veto kaldırılmıştı ve Sayın Rasmussen de ertesi günü bana bir teşekkür mektubu göndermişti)

    Kuran yakma eylemleri, şu son aylardaki haliyle kitlesel değil, tamamen istihbari faaliyetlerdir, istihbarat örgütlerinin işidir. Abd ağırlığının daha çok hissedildiği bu ülkelerde karşı casusluk örgütünün eylem yapabilmesi düşündürücüdür. Bu noktada, Alman ağırlıklı AB tarafı da göz önüne alınmalıdır.

    Kopenhag’dan selamlar.
    Saygılarımla…

  5. Avrupa’nın siyasi gidişatı pek hayırlı değil. Macaristan, İtalya, İspanya, Fransa, Finlandiya… çoğu ülkede aşırı sağ ya iktidarda ya iktidar ortağı ya da oy oranları yükselişte. Bunun sebeplerinden en bilineni mülteci göçü. Son yıllarda kontrolsüz şekilde artan bu göç beraberinde yabancı -özelde İslam ve Müslüman-nefretini de getirdi. Kutsal değerlere saldırılar bu işin tepe noktası.Göçün temel sebebi malum ekonomik ve sosyal zorluklar. Batı bunları kaynağında çözmek yerine göçü engellemek için tampon ülkeler-biri de malum, ülkemiz-oluşturmak hatasına düşüyor. Geçenlerde İtalya’ya lideri Meloni bu durumu ifade etti. Onlar da geç de olsa hatalarını fark ediyor. Kontrolsüz göçün bir diğer sıkıntısı da göç eden kitlelerin İslam’ı temsil adına iyi bir profil çizmemesi. Fakirlik cehaletle birleşince Avrupalı gözünde durumu kafanızda resmedin. Eğitimli Müslümanların çevrelerine örnek olduğu ve ciddi sayıda insanı İslam’a çektiği de biliniyor. Sözün özü Avrupa’nın bundan sonrası çok aydınlık değil ama bu işin düzelmesine yine onlar aracılık etmeden sorunlar çözülmeyecek görünüyor.

  6. Düğün değil bayram değil iken sen Bakire Meryemi getir cariye gibi nikahlayacağın günü tarihi de belirterek İslam peygamberine nişanla…Düşündükçe beyinsiz hocaların dine ettiği kötülüğe diyanet niye sessiz kaldı bilemiyorum. Dünyada kadın kız bitti ille Bakire Meryem gelin edilecek…Adam sana cevap verir haddi aşar terbiyesizleşir… Söylenen sözler nerelere gider ağzından çıkanı kulağı duyan din hocaları nerde gören yok. Herkes galiba Menzilden hisse ayarlama derdinde…

    • karşısında buğzumuzu -hıncımızı sözlü veya yazılı olarak dile getirebiliriz, ama fiilî bir eylem ve itiraz’a başvurmanızı asla tavsiye etmem, şahsen..

      Hem, ‘Onlar bizim kitabımızı yaktılar, öyleyse biz de onların kitabını yakalım, kutsallarına saldıralım, zarar verelim..’ diyemeyiz. Bu, bizi ısıran köpeği ısırmaya kalkışmamız gibi bir saçmalık olur.

      Kaldı ki bizim, başka dinlerin kutsallarına, kitaplarına veya aziz bildiklerine hakaret etmememiz; bizim şahsî meziyet ve faziletimizden değil, inancımızdan kaynaklanır. Çünkü bütün ilahî peygamberler (enbiyaullah), bizim de peygamberlerimizdir ve onların eliyle insanlığa sunulan Tevrat, Zebur ve İncil gibi kitabların, tahrif edilmemiş aslî şekilleri ilâhî olduğundan, o kitabların aslına da iman ederiz ve bunu ‘Amentü’yü okurken, devamlı tekrarlarız..

  7. Bu haysiyetten yoksun ve bir maşa olan zavallıların bu eylemlerdeki amaçlarının , kısmen islamiyete
    duyulan öfke olmakla birlikte çok farklı ve değişik olduğu kesindir.
    Sosyal , demokratik ve cagdas değerler konusunda en önde gelen ülkelerde , bu değerler bahane edilerek bunlara izin verilmesi de bir o kadar iğrençtir!
    Bütün bunlara rağmen özellikle bizim ülke olarak hop oturup hop kalkmamız da bir o kadar gereksiz ve yanlıştır, yetmiyor islam teşkilatı olağanüstü toplanıyor , kuru laftan başka bir şey yok , kendilerini rezil ediyorlar !
    Üstelik bizler böyle yaptıkça o reziller , daha çok bu eylemlere yönelip damarımıza damarımıza
    basıyorlar !
    O müslüman gencin yaptığı gibi kişisel düzeyde daha ince , esprili , zekice , onlarla alay eden basit tepkiler olabilir ve bence de yeterlidir.
    Çünkü Hz.Muhammed’in dedesinin , Ebrehe’ye dediği gibi o Kur’anın bir koruyucusu var ,O yeter !

    • İsveç ve benzeri ülkelerde sergilenen bu İslâm düşmanlığı tavırlarına NATO dünyası, kesin bir reddiye getirmezse, bu ilkellikler, İslam’a kaşı açık bir düşmanlık sergilemek için Hristiyan halkları, İslâm’a ve Müslüman dünyasına karşı, düşmanca duygularla doldurmaya yönelik çabaların devamından başka bir şey olmayacaktır. Almanya’da yapılan son kamuoyu yoklamalarının da, halktaki İslam düşmanlığının giderek yoğunlaştığını göstermesi, müslüman halkımız ve onun yöneticilerini de daha bir kararlı hale sevkedecektir.
      Ama, müslüman halkımız, Başkan Erdoğan’a, her şeyden önce, kendi aslî değerlerinin bekçiliğinin hakkıyla yapılması için ve onu bu konuda en liyakatli şahsiyet olarak gördüğünden, ona yeni bir 5 yıl için daha yetki vermiş bulunmaktadır. Ve o da bu konunun en kararlı takipçisi olduğunu, bu zamana kadar 20-25 yıldır olduğu gibi, bundan sonra da gösterecektir, inşaallah..

  8. Avrupa başkentlerinde Kur’an-ı Kerimler alçakça yakılırken, Batılı siyasetçiler “Bu bir ifade özgürlüğüdür” diyerek çanak tutarken, Türkiye yeni bir hamle yaptı. Dışişleri Bakanlığı, tüm gönül bağımızın olduğu ülkelerde Sivil Toplum Örgütlerini de harekete geçirip muhteşem bir işbirliğine imza attı.
    İslam ve Türk coğrafyasındaki devasa yumuşak gücünü başarıyla kullanan Türkiye’nin girişimiyle Birleşmiş Milletler’de “Kutsal kitapların yakılması insanlık suçudur” kararı çıkartıldı. Artık bu alçaklığa yol veren ülkeler, insanlık suçu işlemiş olacaktı.

  9. TEK YAPILMASI GEREKEN
    Avrupanın her bir ülkesinde ayrı ayrı konsolukların önünde tüm inançlara ait kutsal değerleri göğüs hizasında (masada değil!) bir kitaplık vitrin gibi bir şekilde tanıtıp ŞOV yapmaktır!
    “Biz tüm inançlara eşit mesafede bakarız ve tüm inananlara aynı sevgi şevkati gösteririz!”
    Not:kitapları rafa sergi yerine koyarken ve toplarken ayrı bir ritüel şov ile masanın üstüne konulacak kutuya koyup özenle naklini sağlamayı unutmayın!.
    Ayrıca Türkiye de:
    Tüm var olan imam papaz süryanisi ermenisi bilinen din alimi (resmen!) elinde kitapları göğsünde!
    Sultan Ahmet meydanında gösteri ve açıklama- kınama gösterisi yapacaksın!!!!
    (Bunları resmen yapacaksın ki ciddiyetin anlaşılsın!)⚫️

    • Atilla bey ortalama avrupalı insan cahildir ama umum dinlere saygılıdırlar, çoğu yakmak için bile eline kitap almaz, hele ki kuran veya incil… Papazlar daha birkaç yıl önce şehir meydanlarına getirip yığdıkları harry potter serisi kitapları gazyağı döküp cayır cayır yakarken(sayın koru dahil) aklınız neredeydi?
      Kimsenin jk rowlinge geçmiş olsun dediğini duymadık,
      sahtekarlığın lüzumu yok,
      şimdi de gelmişsiniz burda estek köstek diyorsunuz!?

      • Batılı kendini besleyen eli ısırmaz!
        Bunu doğu coğrafyaya da angaje etmedilermi en nihayetinde.
        Tanrının yeryüzündeki temsilcisi vs..
        Açtırma ağzımı şimdi.

  10. Amacı her ne olursa olsun yapılan eylemleri insanlık dışı buluyorum.
    İnsana ve insanlığın ortak değerlerine hürmet etmek insanlığın gereğidir. İnsan insanlıktan çıkınca da yabancılaşıyor kendine.

    Bu eylemleri yapan ve destek verenlerin tarihi derinliklierinde haçlı zihniyetinin kalıntılarını taşıdığını zannediyorum. Sebebine gelince, İslam’ın dünyada hızlı bir şekilde yayılmasıdır.

    “ABD’li araştırma şirketi Pew, 2070’e kadar İslam’ın dünyanın en büyük dini olabileceğini açıkladı.
    Pew’in araştırmasına göre İslam, dünyada en hızlı büyüyen din.” (BBC News Türkçe)

    Bununla beraber Batı’nın anti-semitizm duyarlılığı karşısında İslam’a saldırganlıklara karşı müsamahakar tutumunu başka nasıl açıklanabilir ki?

    Son olarak, eylemin ve eylemlerin arkasında kötülüğün bulunduğudur. Tepkisini güzel bir şekilde ortaya koyan Müslüman kardeşimizi de kutlarken yorumumu bir ayetle bitiriyorum.

    “İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki candan bir dost olur.”
    Fussilet Süresi 34. Ayet Diyanet Vakfı Meali

    • Daha dün burada müminlere dil uzatıp kapitalist tiranlarla birlikte garibanları da töhmet altında bırakırken bakıyorum şimdi de “İnsana ve insanlığın ortak değerlerine hürmet etmek insanlığın gereğidir.” falan filan diyorsunuz,
      ne iş????

      • Yorumumu anlamanız için tekrar okumanızı tavsiye ettim fakat okumadığınız anlaşılıyor. Kasten yanlış anladığınızı düşünmeye başladım. Kasten yanlış anlıyorsanız şayet bu iyi bir ruh hali olmasa gerek.
        Ben o günkü yorumumda ne müminlere dil uzattım ne de garibanları töhmet altında bıraktım. Demek istediğim dünyada aç insan varsa ve insanlar açlıktan ölüyorsa insanlık bundan sorumludur. Buna diğer gruplar gibi tüm din mensuplarını da dahil ettim. Bilmem bu sefer anlatabildim mi? Nihayet lafın tamamını söylettiniz kendinize .

        Bir soruyla nihayete erdireyim. Konuyla irtibatlı bu Hadis-i Şerifte anlatılmak istenen nedir? “Komşusu açken tok yatan bizden değildir”
        Sizin anlayışınıza göre burda da aynı şey mi söz konusu? Değilse benim yorumda belirttiğimle çelişen tarafı nedir?

  11. Hülagünün öküzleri her yerde, düne kadar insan yakan soysuzlar şimdi de kitap yakıyorlar, vatikandan tık yok!

Yoruma kapalı.