Kararınızı merak ediyorum: Bu günleri unutacak mıyız yoksa unutturmamak için özel çabalar mı sarf edeceğiz?

26
Reklam

Can kayıplarının yüksekliği, yıkılan ve yıkılacak binalar yüzünden yerlerinden olanlar ile çadırlarda, derme çatma yerlerde yaşamak zorunda kalanların varlığı yüzünden bu günlerin unutulmayacağı sanılıyor.

Oysa doğal akışına bırakılırsa bu günler de unutulacak.

Tıpkı 20 bine yakın insanın hayatını kaybettiği, 100 binlerin uzun süre konteyner kentlerde yaşadığı 1999 Marmara depreminin, üzerinden bir süre geçtikten sonra unutulduğu gibi…

Seçimli bir yıl olmasaydı şimdilerde karşımıza çıkan gelişmeler çok daha farklı yaşanabilirdi; birkaç ay sonra sandık başına gidileceği için deprem sonrasının harareti bize bu günlerin uzun süre unutulmayacağı hissini veriyor.

Unutulacaktır, unutacağız.

Genç-yaşlı nesillerin el ele sergiledikleri dayanışma tabloları, kendi insanlarımız yanında dünyanın neredeyse bütün ülkelerinden yardımımıza koşan gönüllülerin fedakar çabaları, bu acılı dönemden  zihinlerimizde mutlaka yer edecek.

Tabii bir de olumsuz görüntüler…

Eleştirilere küfürle, hakaretle mukabele edilmesi…

Reklam

İleride hesabı sorulmak üzere olduğu anlaşılan notların kaydedildiği bir veya birden fazla defterin varlığı…

Sansür denemeleri…

Muhalif bilinen medyaya tehdit amacıyla sallanan parmaklar, muhabirlere çekiçle saldırılar…

Döneminde yeterli tedbirler almadığı depremde bütün açıklığıyla ortaya çıkan bir belediye başkanının, partisi lideri önünde seçmeni tarafından istifası talep edildiğinde, “Diğer on belediye başkanı istifa etsin ben de ederim” cevabını vermesi…

Aradan ne kadar zaman geçerse geçsin benim hafızamda herhalde bunlar bu dönemden kalacak izler olmayı sürdürecek…

Depremin sarstığı illerimiz ve yerleşim yerlerinde hissedilen acıları hafifletmek, başlarını sokacak bir çatı bulunmayan, başka illerde kendilerini misafir edecek yakınları olmadığı için deprem bölgesinden ayrılamayan, içecek bir tas çorba, def-i hacet edecek tuvalet, yıkanmayı sağlayacak duş bulamayan depremzedelerin hiç değilse bazı temel ihtiyaçlarının karşılanması için seferber olan insanların dayanışma hassasiyeti bir yana…

Aynı dönemde, eski kötü alışkanlıklarına yenilerini de ekleyerek bildikleri kötü yoldan ayrılmayanların hoyratlıkları diğer yana…

Birilerinin ‘asrın felaketi’ adıyla anılmasını istedikleri depremi gerçek anlamda ‘felaket’ haline dönüştüren bence bu ikinci söylem ve tavırlar… Felakete maruz kalanların kaybettikleri yakınları, çöken evleri, temel ihtiyaç maddelerinden mahrumiyetleri ile, onlar üzerinden süregiden siyasi tartışmaların üslubu çelişiyor.

Reklam

Kötülüğün sıradanlığı veya sıradanların kötülüğü…

İstifa bekleyenler daha çok bekleyecekler…

Nedeni istifası istenen belediye başkanının cevabında. Bizde samur kürk bile olsa kabahati kimse üzerine alınmaz. En fazla sorumlu olanlar, etraflarına baktıklarında kendilerinden önce hesaba çekilmesi gerektiğini düşündürecek başkalarını görür ve önce onların istifa etmesini bekler.

Onlarınn istifasını bekledikleri de aynı düşüncelerle istifa etmezler.

Ta ki, metal yorgunu oldukları gerekçesiyle görevlerini başkalarına bırakmaları kendilerinden istenene veya görevlerinden af edildiklerini sürpriz şekilde haber bültenlerinden öğrenene kadar, bütün sorumlular yerlerinde kalmaya devam ederler bizde.

Körfez geçiş köprüsü inşaatında çalışan Japon mühendis, kendisine ait olmayan bir kabahati üzerine alıp cezayı en ağır biçimde kendisine biçer, ama onu intihara sevk eden kabahatin yerli sahibi işine devam eder…

Hayat da böylece devam eder gider…

Geriye bir dizi yalan, akıl almaz propagandalar ve onlara eşlik eden hayali senaryolar kalır.

Bütün bunların sonucunda da, unutulmaz sanılan hatıralar, bir bakmışsınız, bir gün gelmiş ve unutuluvermiş…

Tam iki yılımızı evlere kapanarak, maskeli hayata zorlanarak geçirdiğimiz koronalı günlerde de az insanımızı kaybetmedik; kaybettiklerimizin acısını hisseden yakınları dışında hepimiz o günleri hafızalarımızın en gerisine itmedik mi?

Bugünlerde yaşadıklarımızı -daha doğrusu bizlere yaşatılanları- unutmayacağımıza nasıl inanabiliyoruz?

Eğer gerçekten de bugünleri iyi-kötü taraflarıyla unutmaz, hafızalarımızı olabildiğince canlı tutabilir ve bundan sonraki hayatımızı şu sıralarda gördüklerimiz, bilir hale geldiklerimiz, özümüzde hissettiklerimiz istikametinde kurma kararlılığı gösterebilirsek, geleceğimizden de o kadar emin olabiliriz.  

Şu sıralarda sağda-solda o kadar çok “Unutmayacağız, unutturmayacağız” ifadelerinin geçtiği metinle karşılaşıyorum ki, onların etkisiyle kendim de bu günleri unutmaya direndiğim gibi, unutturmak isteyenlerin bu niyetini kursaklarında bırakmak da istiyorum.

Zorluğunu bile bile…

Bu yazıyı da unutmanın kaçınılmaz olduğunu hatırlatarak o zorluğun üstesinden gelmek için yazdım.

Unutmak doğal ama unutturmamak için çok özel çabalar sarf etmek gerekiyor.

Varsanız ben de varım.

ΩΩΩΩ

Reklam

26 YORUMLAR

  1. Menşur y.yılın felaketinin izlerini bugünleri bugünün çocukları UNUTAMAYACAKLAR!ömür boyu malesef.
    Bir teselli ki;
    bu çocuklar bu tarihten sonraki sağlam konutları yapacak!
    Sağlam hastaneleri okulları köprüleri yolları yapacak!
    Yaparken de,
    Hiç kimseye herhangibir “haketmediği, hakkı haricinde bişey vermeyecekler!!
    Bu arada fay hattına beton tabutlar, bu tabutları yapan yapımına izin verenler asla!
    UNUTULMAYACAKLAR!

  2. UNUTMAK ACILARI HAFİFLETİR
    DERS ÇIKARMAK GELECEĞİMİZİ KORUR
    ŞİMDİ SORALIM HEP BİRLİKTE BİZE HANGİSİ LAZIM ?
    UNUTMAK MI YOKSA DERS ÇIKARMAK MI

    • Kaç bina zemin nedeniyle yıkılıyor? Kaç bina mühendislik hatasıyla yıkılıyor? Kaç binada denetleme sorunu var? Yönetmeliğe uygun kaç bina yıkılmış? Elinizde istatistik veri var mı? Daha önceki örneklerden genellemeler yapabilir miyiz?
      Bu sorulara maalesef cevap verene rastlamadım. Genelde “çoğu”, “bazısı”, “pek çoğu”, “kimisi” gibi muğlak ifadelerle karşılaşıyorum. Bence asıl sorun da burası. Bilim insanları bize ders almamızı önereceğine şu rakamları önümüze koysa belki biz de kendimizce bir ders çıkarabilirdik ama elde bir rakam olmadığı için neye odaklanacağımızı da maalesef bilemeyeceğiz.
      Dahası üstten bir dil kullanarak, “Hâlâ zayıf binalarda denetimden kaçan bilinçsiz insanlar var” gibi ifadeler kullandıklarında acım iki katına çıkıyor. Bazı insanların sırf bilinçsizlik nedeniyle kendi canını tehlikeye atabilecek olduğunu düşünme duyarsızlığına sahip olmaları beni çileden çıkartıyor. Herkes tabii ki en güvenli evde yaşamak ister. Ama aynı insan çaresizlik durumunda birçok riski göze alabilir. “Doğrudur” diye söylemiyorum. “Gerçektir” diye söylüyorum. Bu gerçekliği göz ardı ederek hiçbir ders çıkartamazsınız. Benden söylemesi.

  3. Ülkemizde makam koltuklarının bir süredir her türlü olumsuzlukların, tüm şiddetlerine hatta depremin bile tüm şiddetlerine dayanıklı olduğu ortaya çıktı. Dünyada bu konuda tek… (Gerçi birçok olumsuzlukta ilk sıralarda yer alıyor).

  4. Darbeye Allahın Lüfu Dediler Şehir içinde Çok askeri tesisler kalmıştı iyi ki Askerde kalmış diyorduk Çünkü bu alanları asker ağaç dikiyordu şehirler nefes alıyordu.

    AKP Demek Şantiye demek,
    AKP Demek 5’li İnşaat (Beşli çete) fima demek,

    Allahın Lütfu Diyerek Darbeden sonra askeri alanlar Mimara açıldı Ne yazık ki.
    Yaptıkları yol, Ev Bir depremde yıkıldı. Şehirlerin, çarpık yapılaşma ile içine Tükürdüler. Karadeniz yayları Müstakil ev yapıldı imar affı ile yaylalar bozuldu yani Mandıra alanları kalmalı Görüyorsunuz hayvancılık Tükendi. İstanbulda Depremde Tüm Toplanma alanlarına AVM Yaptılar.

    Şehircilik mesleğinden gelen Ekrem imamoğlu boş bir alan bulsa hemen yeşil alan yapıyor.

  5. Durmadan müteahhit tutukluyorlar. Hepi topu 200 kadar. Onbinlerce bina yıkılmış. Müteahhit bu zincirin en son halkası. En başta siyasetten ve bu felakete yol açanlardan hesap sormazsak göstermelik bir tiyatro yine. Aynı felaketi her alanda tekrar tekrar yaşarız. Darbenin sorumlusu baklavacı börekçi olduğu gibi. Bir tane siyasiye dokunmadılar. Pensilvanya’yı tavaf edenler, hocama laf ettirmem diye milleti teşvik edenler, parsel parsel ne istedilerse verenler, Allah affetsin diye kendilerini kurtardılar bugün bakan veya dekanlar hala.

  6. İşin Özü aslında liyakat, Türkiyede Herşey kuralına getirilmeli.
    Misal Herkes Belediye başkanı olmamalı İnşaat , mimarlık , şehircilik okumuyanlar Belediye başkanı Seçilmemeli.

    Amerikada Psikoloğlar araştırmışlar Kendi dindarları , dinsizleri veya farklı görüşte insanları ilk 5 sene güzel çalışmışlar ikinci 5 senede yemeye başlamışlar. Böyle bir Bilimsel araştırmadan sonta Amerika Bir başkan 10 seneden fazla başkanlık yapamıyor.

    Artık vakti Geldi. Bu ülkeye 20 senedir Yaapamayıp Şimdi ne yapacaklar onun için bu Hükümetten kurtulun.
    Bundan iyisi yok mantığı Çok yanlış. Sen Hangi muhalif Partileri Başa getirdinde AKP ile kıyaslıyon.
    Korkularınızı yenin Muhalif partilere verin. Hükümeti Beğenmediniz demi 5 sene sonra başka partiye verin.
    Kral sizsiniz Beğenmediğiniz Hükümetleri gönderin.

  7. Önemli olan, unutmak veya unutmamaktan ziyade, yüz yılın felaketiyle yüzleşerek ondan ders çıkarabilmek…

    Yüzleşmek hataları kabul etmekle mümkün.

    Kabullenilmeyen bir hatadan, ihmalden ders çıkarmak mümkün mü?

    Yüzleşince yüz yılın ihmali mi, felaketi mi olduğu olduğu ortaya çıkacak.

    Imar aflarının sorumluları nerede? Görevlerinin başında…

    Hatalarını kabul ediyorlar mı? Hayır…

    Imar affı sorumlularını televizyona çıkarıp hesap sorabilen var mı?

    2002 yılından bu yana 8 imar affı çıkarandan çözüm beklenir mi?

    Felaket olmasa, meclise verilen yeni imar affı da bu günlerde gündeme gelecekti…

  8. İstifa bekleyenler daha çok bekleyecekler…
    Nedeni istifası istenen belediye başkanının cevabında. Bizde samur kürk bile olsa kabahati kimse üzerine alınmaz. En fazla sorumlu olanlar, etraflarına baktıklarında kendilerinden önce hesaba çekilmesi gerektiğini düşündürecek başkalarını görür ve önce onların istifa etmesini bekler.
    Onların istifasını bekledikleri de aynı düşüncelerle istifa etmezler.

    Çok güzel bir tesbit. ortalıkta bakıyorum bu depremden dolayı bir tane istifa yokdiye güya iktidarı hedef alanlar adana ve Hatay belediye başkanlari istifasını hiç gündeme getirmiyorlar.halbuki muhalefet başkanlar önce istifa edecekler ki iktidarı köşeye sıkıştıracakve onlarında istifa etmeleri noktasında kamuoyu baskısı yapacaklar…ama bizim muhalefet işi gücü Erdoğan.sanki depremi erdoğan yaptı veya Hatay ve adana belediyelerini erdogan yönetiyor.
    yıkılan binalardan sorumlu belediyeler suçu iktidara atıp kendilerini aklamaya çalışiyor.burda esas benim hedefim muhalefet.çünki iktidar istifa ederim…etmez.sen muhalefet olarak onu istifaya zorlayacak…ama sen istifa etme….başkasından bekle …böyle muhalefet ye olmaz güven de verilmez.

  9. 40 MİLYON 530 BİN BATTANİYE
    Deprem bölgesine gönderilen battaniye sayısı değil.
    Bu bölgeye gönderilen battaniye sayısı üç(3) milyon.
    40.530.000 nereden çıktı?
    Çanakkale köprüsünün 2022 yılının 9 ay 14 günlük garanti ödemesi 4 milyar 53 milyon TL.
    Bir battaniye 100 TLden karşılığı, bu sayı ediyor.
    Bir garantili soygun projesinin, bir yıllık bile olmayan bedeli.

  10. Unutmayacağız. Bu durumda halkı depremzedeyi korumak kollamakla tehditi birbiriyle karıştıranlar yarın ortaya çıkacak sakin kafayla!
    Onlarca trollü hiç kimseçıkaramaz aklından.
    Bir siyasetçi yada parti mobing gibi uygularsa bildiği sözde siyaseti,
    yarın terörle beraber yürüyorlar diye suçladıkları Hdp vb parti bilemedin kazara (Allah göstermesin birdaha) fötö yüremeye başlarsa masa etrafında dplanmaya, paralel yürümeye başlarsa mazallah!!!
    Yani, bu yolu derhal kapatmalı yol yakınken!

  11. “SEÇİM–MEÇİM OLMAZ”
    Depremden önce bu iddiada bulunmuştum.
    Sadece seçim yapacakmış gibi yapacaklar demiştim.
    Suriye ile yakınlaşma “görüntüsü”nün de bunun için olduğunu ileri sürmüştüm.
    Güney illerimize bazı davetsiz misafirlerin olabileceğini.
    Biz herşeye hazırdık.
    “Hay aksi şeytan” diyebilmek için.
    Daha açıkçası Suriye için “Biz barış adımı atıyoruz, onlar bize füze atıyor” diyebilmek için.
    Füze de nereden çıktı derseniz, o iş dostumuz Putinde idi.
    Seçimler için bir yıllık doğalgaz ödemesini öteleyen biri, bu kadar basit bir güzelliği de yapar.
    Deprem nedeniyle ortalık daha da kaotik hale geldi.

  12. Bana göre bu yazı, dünkü yazının bir nevi cevabı olmuş; dün neden bu bitmez tükenmez felaketlerin hep bizim başımıza geldiği araştırilıyordu , bu gun ise bunun cevabı ortaya çıkmış oldu : Unuttuğumuz için !!!

  13. Depremi mepremi afeti tusunamiyi unutun, hele bir beri bakın:
    1 milyona maliyetli ev için>%20 (150-200bin belediyeye harç veya birilerine iddia ettiğin avantayı vermiş olsan)
    Evi yine birmilyonamı satarsın?
    yoksa1200bin’e mi satarsın? ey mütahit!
    Gelelim “İŞTE KAMERASIZ İFŞA” ya:
    Her bi halde cebine girecek 300-500 milyon kar! Lakin, doymuyor!!!!
    -maldivlere de gidecek göstermelik arabistanada!
    -yetmedi tırtıklamayı, yolunu belledi; kanalı açtı taşları döşedi:
    (bu arada avanta verdikleri de koltuğu sağlama aldı!)
    Şimdi “SUYUN BAŞINA BİR GEÇEBİLİRSEM AAAHHHH!.. keşkem keşkem!”
    Kolıçtaroğlu aldınmı eline 40! cm ip?
    At onu mitingde halkın üstüne bakiimm sende! Hadi görem karaoğlan!

  14. Unutmamak lazım evet. Ama neyi unutmayacağımızı da unutmayalım. Demokrasi yokluğu ülkenin tek sorunu. Depremlere dayanıksız oluşumuzun, hazinenin tam takır oluşunun, yüksek enflasyonun, paramızın kıymetinin olmamasının, dünyada itibarımızın olmamasının, yoksulluğun, fakirliğin, yolsuzlukların, hırsızlıkların, adaletsizliğin ve hukuksuzluğun, tek adam rejiminin, yani her kötülüğün sebebi demokrasi olmaması. Önce anlaşalım, demokrasi istiyor muyuz? Sandık demokrasisi değil ama, gerçek demokrasi. Hesap soran ve hesap veren demokrasi. Yoksa, boşuna kendinizi yormayın. Unutun gitsin.

  15. Darılma, sui zann ise bağışlamanı dilerim ama sanki hiç hatırlamamış gibi yazıyorsun.

  16. Dün bir haber vardı malum TV lerde Buyukçekmece Belediye başkanı H… konuştu:Artık vatandaşın keyfini beklemiyeceğiz ,KANUNUN BİZE VERDİĞİ YETKİYİ sonuna kadar Kullanarak
    çürük evleri YIKACAĞIZ.ne anlıyoruz bundan sen belediye başkanısın mahalli idareyi yönetmek senin görevin ve sen bu görevi yapmıyorsun.Peki İstanbulda deprem olsaydı kimi suçlayacaktık,vur abalıya Erdoğan ı mı yoksa GÖREVİNİ YAPAMAYN BU VE BUNUN GİBİ hangi parti ve düşünceden olanları mı ?
    Evet bugün bu soruyu da soralım kendimize .
    merak ediyorum TELE 1 ve HALK TV ve Sayın Kılıç bey bu habere ne diyecek ?
    Sabahtan akşama salvo atışları ile süçladıkları idareye karşı aynaya bakıp ya SUÇ HEPİMİZDEYMİŞ DİYECEK Mİ ?Çuvaldız iyne meselesi.

    • ÜÇ(3) MİLYON BATTANİYE
      Deprem bölgesine üç milyon battaniye gönderilmiş.
      En yetkili ağızlardan büyük bir iş yapmış gibi lanse ediliyor.
      Bir battaniyenin dolar cinsinden fiyatı 5,3 dolar.
      Üç milyon battaniye 15 milyon 900 bin dolar.
      Haydi 16 milyon dolar kabul edelim.
      Bir Avrupalı, depreme gönderilecek deyince bir(1) Euro’ya verebilirim demiş.
      Sanki bir lütuf gibi bunu pazarlıyor.
      Yapılan, yapılması gerekeninin binde biri bile değil.

    • Tabiki En Suçlu Merkezi hükümet. Hükümet geleli 20 sene olmuş Her yıl 4000 çadır alsaydın 80.000 çadırımız olurdu. Listeyi uzatın….

      İstanbulda Her yıl 1000 konut yenileydin 20000 konut edecekti.
      İstanbulda İyi görünümlü ama depreme dayanıklı olmayan 3000 konuta Güçlendirme yapaydın 60.000 konut yapacaktı.

      Yani uzatmaya gerekmez “istanbula ihanet ettik” Dedilermi dediler.

      Kanun Çıkaraydılar İşin ehli isteriz diyeydi; Böylemi olurdu. Marketçiden Mütahit olursa Böyle olur.
      Okumuş belirli Ahlak Dersi almış İnşaat veya Mimarlık okulunu bitirenlerde Sahtekar çok az çıkar. Bu Hükümet okumuş adam düşmanı.

      Buradan Söyleyim Ahmet İsim vererek ne zaman AKP Hükümetide hatalı Derse Türkiyede bazı şeyler Değişmeye başlamıştır.

  17. “Seveceğiniz insandan bir gün nefret edeceğinizi, nefret ettiğiniz insanla bir gün dost olacağınızı düşünerek hareket ediniz” ilkesini unutmamak gerekir.

    • Bunu kendinize söylüyorsanız ne ala. Elbette demokratlar aynen böyle düşünüyorlar. Kimseye ulu kurtarıcı muamelesi yapmıyoruz. Her gelen hesap verebilir olması gerekir diyoruz, hesap sorarız diyoruz. Yani reyizciler ve biatçılar düşünsünler bunu iyi. Bizim gözümüzde kimse hatasız değil. Kimse ilelebet koltuğa yapışık da değil.

    • Bizim hesabımız burada. Kimsenin öteki taraftaki hesabı bizi ilgilendirmez. Allah affetsin diye kimse kurtulamaz. Kendi beceriksizliğini kadere de yükleyemez. Demokrasiler hesap sorma rejimleri. Çatır çatır hesap sorulacak. Yetim kalanların hakkı savunulacak. Bunu yapacak cesaretiniz yoksa sizden demokrat da olmaz vatandaş da olmaz.

      • Biz moderin çağda, 1,500 sene öncenin çöl cahiliyetinden daha cahiliz.
        O zamanlar, kız çocuklarını diri diri toprağ gömenler arasında merhametlileri çıkarken, şımdı oda yok olmuş.

        Ben 2 gün once bu siteye 1970 ve 1980 lerde telef olan sağdan ve soldan ığdam edilenlerin dönemın siyasetçileri ile bu dönemin siyasetçileri arasındakı farkı görebilirmiyiz düçüncesi ile
        buraya videolarını paylaştım fakat yayınlanmadı.

        O zamanda zararı sıradan insanlar sağ sol olaylarında canlari ve malları ile ödedi şimdide aynısı oluyor.

        Bizde geçmişdeki hatalar değıl bazi paranoyakların iftira ile hırsızlıklarını gizleyip unutturmak için. Hiç kusura bakmasınlar en başta gazeteci, yazar ve siyasetçiler uyumaya gönüllu halkı aydınlatmak yerine uyumaları için yardımcı oluyorlar.

        Sorumluluk taşiyan, Ihtirdardaki hükümet kendi vazifesini yapmak yerine muhalefete ve onların sıradan seçmenlerine iftira atip tuzaklar kurdurmak için dünyaya troller üretırmı?
        Maalesef bizde bu fazlası ile mevcüt.
        Tıpkı Rahmetli Baykal, ve MHP li Millet vekillerine kurulan hatta ayni kaseti baykala 2 kez uygulayarak işini halledenler varsın bu ülkeyi batırsınki ölüp gittikten sonra cehennem odunları eksik olmasın.

        Dünya seferber oldu troller halen daha dış güçler iç güçler diye ortalığı karıştırmaya devam ediyorlar.

        Kimmiş bizim düşmanımız?
        Depremzadelerin rizkını ve sesini kesen TC mi yoksa ansızın gideceğiniz ülkemi?

        Sosyal medyada göçük altinda ayrıntılı adersi de dahil video sunu çekip yardım istiyenlerin yardım yerine seslerini kısan kimdi?

        Oysaki biz depremi anında duyduk ve duyar duymaz Elon Musk’a Twit atip Türkiyeye Sitar Lik talep ettik.
        Musk aninda izin için faliyete geçti fakat değil kabul etmrk red ettiler Gayeleri sosyal medyayi susturmaktı.
        Göçük altından telefon edenlerin çoğu donarak ölmüş. O gece yardım istiyenler kendi telefon ve akrabalarını tell numaraları yazdılar.
        Telefon ettiğim O numaralar halen daha telefonumda duruyor.

Yoruma kapalı.