Kılıçdaroğlu ‘devlet’ ve ‘derin devlet’ karşısında tavır aldı, desteği hak ediyor…

60
Reklam

‘Başörtüsü’ konusunda özgürlükçü bir çözüm için yasaya ihtiyaç var mı?

Şu andaki fiili duruma baktığımızda bu soruya verilmesi gereken cevap “Hayır, yok” olabilir.

Peki anayasaya yeni bir madde eklemek veya var olan bir-iki maddeyi yeniden kaleme almak gerekir mi?

Anayasanın şimdiki hali bile aslında yasakçı yaklaşıma izin vermeyecek kadar açık; başörtüsü yasağına müsait değil anayasa.

Sorun ne o halde?

Bu soruya cevap vermek için önce arkaya yaslanıp iyi bir soluklanmak gerekiyor.

Türkiye’de sorun anayasa ve yasalardan değil, yasakçı zihinlerden kaynaklanıyor çünkü.

Cumhuriyet tarihimizin önemli bir bölümünde, başörtüsü yasağının da içerisinde yer aldığı özgürlük karşıtı pek çok uygulamaya itiraz ve o itirazları geçersiz saymak için verilen mücadeleye tanık olundu.

Reklam

Karşıt görüş sahipleri, birbirini dinlemek ve uzlaşma arayışına girip doğruda birleşmenin yollarını aramak yerine, farklı görüşlere söz hakkı tanımamayı, karşıt olanı yok etmeyi, o olamıyorsa onu gözü önünden uzaklaştırmayı yeğledi.

Siyasi iktidar elindeyse bunu yaptı, vatandaş kendisinden oyunu esirgemişse, ‘devlet’ gücünü kullanarak aynı sonucu almaya çalıştı, bunu sağlamak amacıyla gerekirse ‘derin devlet’ adı verilen heyulayı devreye sokmayı bildi.

Anayasaya aykırı Anayasa Mahkemesi kararları böyle çıktı. Partiler kapatan, bazı kesimlerin haklarını kısıtlayan kararlar alabildi, 27 Mayıs (1960) ihtilali sonrasında askerler tarafından kurulmuş Anayasa Mahkemesi…

Feci halde ‘kumpas’ olduğu izlenimi alınan olaylar sonrasında, anayasayı veya ulusal güvenliği koruma amaçlı olma iddiasıyla, özgürlükleri kısıtlayıcı yasalar Meclis’ten böyle geçti.

Ülkemizde arkasında ‘sorunu’ sözcüğü bulunan ne kadar netameli konu varsa, hepsi, anayasada yer alan ifadeler hilafına yürütülen uygulamalarla irtibatlıdır.

En belirginleri, ‘sorunu’ sözcüğünün önünde en sık kullanılan ‘Alevi’ ve ‘Kürt’ sıfatlarıyla anılan kitleler olsa da, pek çok zaman, herhangi bir etnik veya sosyal etikete sığdırılamayacak geniş kitleler de, ‘tehdit’ algısı içine sokularak, temel hak ve özgürlüklerini tam anlamıyla kullanmaktan mahrum edilebildiler.

Belli bir tarihe kadar ‘sorun’ olarak görülmemiş ‘başörtüsü’, bir tarihten sonra birdenbire ‘yasak’ kapsamına alınabildiyse, sebebi, onunla irtibatlanan kişiler ve kitlenin ‘tehdit’ değerlendirmesi içerisine alınmasıdır.

Kendi ailemin ‘başörtüsü yasağı’ ile tanışmasını anlatırken altını çizmeye çalışmıştım: Son geleneksel askeri darbe olan ’12 Eylül’ (1980) öncesinde, başörtülü öğrenciler herhangi bir sorunla karşılaşmadan derslere girebiliyor, hatta içlerinden başarılı görülenler üniversitelerde hocalık yapabiliyorlardı.

Reklam

Eşim Nebahat Koru ve değişik fakültelerde okuyan dönem arkadaşları, bütün öğrenim hayatlarında başörtülüydüler. Eşim dahil içlerinden bazıları akademik kariyeri seçtiler ve öğretim üyesi de oldular.

Aynı dönemde İmam Hatip Okulları’na kız öğrenciler de alınmaya başlanmıştı ve o öğrencilerin çoğu okullarına başörtüsüyle gitmekteydi.

Hepsi için sorun 12 Eylül 1980 sonrasında başladı.

Darbeciler eğitimde başörtüsünü yasakladılar. 

[Rahmetli Yavuz Gökmen’in darbe sonrası getirilen yasaktan çektikleri mağduriyeti İmam Hatip’in kız öğrencileri ağzından aktardığı haberini, ABD’de yüksek lisans yaptığım üniversitenin kütüphanesine alınan gazetede okumuş, askeri dönemde böyle cesur bir habere imza attığı için kendisine takdir hisleriyle dolmuştum.

Yalnız öğrenciler için çıkmadı o yasak, eşim gibi öğretim üyesi olanlar da sonrasında akademik hayat dışına itildiler…

Anayasa veya yasa ile gerçekleştirilmedi yasak. Keyfi bir uygulamaydı. Ancak Anayasa Mahkemesi ve mahkemeler yasaktan yana kararlar almakta hiç zorlanmadılar.

Turgut Özal’ın başbakanlığa gelmesiyle birlikte siyasi iktidar yasağa karşı çıktı, ancak yasağı ortadan kaldırabilmeyi başaramadı.

‘Devlet’ vatandaşın oyunu alarak iktidara gelmişlere izin vermedi.

Farklı sorunların çözüme kavuşmasına da bugüne kadar izin verilmemesi gibi…

Zaten bu yüzden de, AK Parti sözcüleri, rahatlıkla “Biz gidersek başörtüsü yasağı geri gelir” diyebiliyorlar.

Gerçekten de yasakçı bir ortamla karşılaşılırsa eski duruma dönülebilir.

Yasağın titizlikle uygulanmasında başı çeken CHP’nin günümüzdeki genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, iktidar bileşenlerine yaptığı, “Gelin, bir yasayla yasağı gündemden çıkartalım” çağrısı işte bu sebeple önemli.

AK Parti sözcülerinin bu çağrıyı yetersiz bulmaları, anayasa değişikliğiyle aynı sonucu alma karşı çıkışını yapmaları fazla bir anlam taşımıyor. 

Önemli olan CHP adına bu çağrının yapılabilmesidir.

Nitekim, CHP’ye ve Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığına destek veren çevreden o çağrıya karşı çıkanlar da çok oldu. Eminim, CHP’de çeşitli düzeylerde politika yapanlar arasında da, konu başörtüsü olduğu için, yasağın hortlatılmasını imkansız kılacak girişimi benimsememişler mutlaka vardır.

AK Parti gibi partilerin varlığına da karşıdır o tipler…

Şimdi o tipler ile AK Parti birlikte Kılıçdaroğlu’nun çağrısına karşı çıkıyorlar.

Garip ama ülkemizin gerçeği bu.

Önünde ‘sorunu’ sözcüğü bulunan konularda çözüm arayışlarına girildiğinde, sorunun varlığı sebebiyle hak ve özgürlükleri kısıtlandığına inanan kesimler içerisinden bazıları da, arayış AK Parti’den geldiği için, girişime karşı çıkabilmişlerdi.

Karşı olmakta AK Parti içerisinden birileriyle ortak hareket ettikleri görülmüştü.

Böyle bir ülke bizim ülkemiz. Bütün potansiyeline rağmen hak ettiği konuma bir türlü gelememesinin en önemli sebebi de bu zaten.

Ezber bozucu bu son girişimi için CHP lideri tebriki ve desteği hak ediyor.

ΩΩΩΩ 

Reklam

60 YORUMLAR

  1. 10 yıl sonra da Ayasofya yı ibadete açar.
    Siz de şimdi yapamadığınız Ayasofya yorum ve sevincini o gün yapar ve tebrik edersiniz?

  2. ama Belarus ta! TR de olsaydı bu yassah, nelere gelmesini, uygulanmasını isterdiniz?
    asgari ücrete? emekli aylıklarına?
    harçlara vergilere? akaryakıta??
    dövizin faizin artması yasaklansın istermisiniz?
    okul ücretleri yemek gıda fiyatları!..
    çiğ süt mü zamlansın, et fiyatları mı ?😯
    yaaa .. boşverin bee…
    masanın üzerine 2×2 bir bez parçası!….

  3. 22 senedir Saraylar, ABD ye İşhanlari ve Osmanli mahalleleri, Moskovaya 177 miliyon dolara artı 103 tannsi dış ulkeler olmak uzere içerdede 100 lerce camiler imam hatip okuları ve buna benzer Din hızmetleri yapmaktan vakit bulamamış olacalarki!
    SAĞ OLSUN
    Şimdi Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın talimatıyla Mevzuat Genel Müdürlüğü, başörtüsü düzenlemesine yönelik anayasa değişikliğine ilişkin kanun teklifiyle ilgili teknik çalışmalara BAŞLATMIŞ.
    *******
    Kamuda başörtüsü yasağını kaldıran Danıştay Daire Başkanı Hakim Kasım Davas, 15 Temmuz sonrası KHK ile mesleğinden ihraç edildi. Daha sonra gözaltına alınan Davas, halen hapiste.
    *********
    Davas siz kim oluyorsunuzda Resin reklamlarının önünu kesiyorsunuz.
    İşte bizim DINI BÜTÜN İDARECILERIMIZIN ADALETİ.
    bakın siz koteslerde
    Çürürken bizim DIN ALIMLERI Uçan saraylar binerek Dünyaya Din Ihraç ediyorlar.
    Bunuda bizlerin Sünnü, Alevi, Ateist, Şii, Hırıstiya, Müsevi Vatandaşlarin vergileri ile yapiyorlarki TOP YEKÜN hep birlikte Cennete gidelim diye.
    EYYY VATANDAŞ VE Kılıçdaroğlu!
    CENNET gitmek o kadar KOLAY DEĞIL.
    Size bunu yedirmezler. Yani milleti uyutmakta usta birisi ile başa çıkamak o kadar kolay değil.

    Çıraklı, Kalfalı ve Ustalık dönemlerini bitirmiş ve 15 Temmuz 2016 Uzman usta olarak yanınada bu konuda tam teşekkülü yetişmış Çook Değerli Perinçek ve Bahçeli ile hızmetlerini şahlandırarak devam ediyorlar.

  4. Erdoğan kılık kıyafet özgürlüğüne anayasal güvence sağlayacak önerisiyle
    6+1 masasına bombayı koydu.
    6+1 masasının testi olacak bu anayasa önerisi…
    Başkanlık sistemi sen nelere kadirsin!…Muhalefet eşbaşkanları boşuna başbakanlık diye
    tutturmuyorlar…Vesayet başka türlü olmuyorda ondan.
    Durmak yok yola devam,Yoldan çıkanlarla değil yoldaş olanlarla…

  5. Fehmi bey boşuna uğraşıyorsunuz..
    Halk Partisi, İttihadcıların bozuk kısmının cinayetleri ve hem cumhuriyetin birinci reisinin Sevr Muahedesiyle ve çok siyasî desiselerin icbarıyla, onbeş senede yaptığı icraatının kısm-ı a’zamı tamamıyla eski partiye yüklendiği için, bu asil Türk milleti ihtiyarıyla o partiyi kat’iyyen iktidara getirmeyecek. Çünki Halk Partisi iktidara gelecek olursa, komünist kuvveti aynı partinin altında bu vatana hâkim olacaktır.Bu millet kendi ihtiyari ile iradesi ile bu partiyi iktidar yapmayacak.

    • Gündemi 50-60 sene öncesinden takip etmek nasıl bir duygu acaba diye hep merak etmişsindir. Atatürkçülerle duygudaş kardeşlerim benim.

  6. Sn Sinan bey ve dğer akpliler için hatirlatma
    *******
    “Sinan
    6 Ekim 2022 At 09:51
    Sayın Koru; yapmayın Allah aşkına! siyaset oy alma sanatıdır. Kılıçdaroğlu doğal olarak seçim yatırımı yapıyor. İktidarda çözdüğü problemin oy meyvesini rakibine kaptırmama telaşında. Niyet sorgulaması yapmayalım lakin, tarihimiz de ferasetimizin mihenk taşıdır.”
    ******

    Türkiyede Başörtüsü konusunu AKP değil Kılıçtaroğlu çözdü.
    Bir ülkenin ismi Milletin meclisi olan salonda 13 sene önce AK trollerin ilklerinden bir bayan TC vatandaşı değil ABD vatandaşi oln BAŞÖRTÜLÜ millet vekilini meclisten kovan CHP genel başkani Ecevit gibi kurulmuş Tuzağa düşmiyerek ve kamu oyunu bu saçmalıklarla meşgül ettirmeyip
    Meclise başörtüsü ile girenlere onlar için bizimde bacılarımız dedi ve konuyu kapattırdı.
    Ne oldu. 10 sene sonra Başörtülü Millet vekilinin eşi evinin mahremini gizlice çektiği video ile sirf rüşfet ve para hırsından dolayi Dünyaya teşhir etti. AKP #1 DİN tücari bir partı. Din satarak Türkiyeyi batırdı ve batırmayada devam ediyor.
    Sarayda Cami olmasına rağmen
    Her cuma 35 zırhli araçlar eşliğinde başka camilere cuma namazına gitmesinin sebrbide oy değilmi.

    Dindar idareciler. KUL HAKKINI TIKA BASA YEMESİ ile yetinmeyip har vurur harman savurmaz.
    Her haftayibirak hafyada en az 2 uçakla ülke ülke gezmez. Sadece 2 üçağın boş gidip gelmesi bile miliyolaca dolara mal oluyor.

  7. Chp ve 6’lı masa Türkiye’yi zayıflatmaya çalışan hdp gibi, amerika gibi odaklara karşı milli bir duruş gösterse daha çok oy alır diyeceğim ama anlamazlar, işitmezler, duymazlar, dinlemezler

  8. Bir twitter kullanıcısı hatırlatmış:
    Hem iktidar hem de muhalefet başörtüsü konusunda ne kadar samimi değil mi?!
    Başörtüsü meselesinin çözülmesi hakkında yargı kararı veren, yasağı kaldıran Danıştay Heyetinin Başkanı Kasım Davas “terör/iltisak” hâlâ hapiste!
    8 yıl 9 ay cezası var!

    • Sayın çakan 8yıl 9ay dediğiniz nedir ki yatar çıkar, asıl bu başörtüsü yasağına danıştayda imza atmayıp tek itiraz eden merhum hakimin akibetine ne demeli değil mi?
      Saldırgan(avukat!) kaçarken merdivenlerde “allahuekber” diye bağırdı diyerek bizlere ışık tutan dönemin danıştay başkanı bayan çölaşan ile kocası da bugün fetönün en yaman savunucuları öyle değil mi?
      Bilin bakalım danıştayın o günkü güvenlik kamerası kayıtlarını kim/ler silmiştir? Güvenlik firması oyakındı, hemen yandaki sıhhiye ordu evinin kameraları da o gün bozukmuş iyi mi?
      Allahın uyanıkları…

  9. Keşke dersimli kemal giyim kuşamla ilgili yasa tasarısı teklif etmek yerine şehirlerimizde başıboş dolaşan, ölüm saçan sokak hayvanlarıyla ilgili bir düzenleme önerseydi, milyonlarca seçmen de kendisini alkışlardı!
    Allah bilir belki de şu anda toplum güvenliğini tehdit eden bu sahipsiz köpeklerden kurtulmak için iktidar da işe koyulmuş olurdu…
    Millet nasıl olsa ne giyip ne giymeyeceğine kendisi karar verebiliryani, ama sokaklarımızda kol gezen köpek sürüleri aynı vatandaşlarımıza, çocuklara saldırırken pek giyim kuşam da gözetmiyorlar benden söylemesi!!!!

    • CHP lideri, ‘Geçmişte CHP başörtüsü konusunda hata yaptı’ diyerek helalleşme istiyor.
      Tek hatası keşke başörtüsü olsa!
      CHP’nin kendisi baştan ayağı hata!

  10. 2013 yılında çözülen başörtüsü yasağını 18 Haziran 2018 de katıldığı bir tv programında başörtüsü sorununu ben çözdüm demişti Kılıçtaroğlu. Yüzü de kızarmamıştı. Demek ki çözememiş başörtü sorununu.
    Chp Yasa teklif etti. Akparti yasa olmaz Anayasa karşılığını verdi. Yıllardır Akpartiyi din sömürüsü yapıyorlar diye eleştirirdi. Seçimden önce yola geldi. Başkanlık sistemini eleştirenler şunu görsün Chp iktidar olabilmek için bakın nasıl kuzu kuzu yola getiriliyor.Herkese mavi boncuk dağıtıyor. Hiç değilse bu başkanlık sistemi sayesinde oluyor.
    Acele etmeyin Fehmi bey Chpyi tebrik için. Başörtüsü için Anayasa teklifi meclise gelsin ondan sonra tebrik edin bence

    • Peki…! Başörtüsü yasaklarının uygulandığı dönemin sembol isimlerinden eski TBB başkanı Metin Feyzioğlu’nu sırf iktidarda kalabilmek için Lefkoşa’ya büyükelçi atayanlara ne diyorsun Fatih??

  11. Şu an saat tam 1200 , en son Metin isimli arkadaşın yorumu dahil hepsini okudum .
    Muzaffer Sever hariç herkese teşekkürler !
    Muzaffer kardeşim ,Allahını Peygamberini seversen bu AKP militanlığından vazgeç , biraz gerçekleri gör , biraz muhalefetin açısından da bakmaya çalış !
    Sen inançlı bir insana benziyorsun , bu haksızlıklara sahip çıkmanın bil ki öbür dünyada hesabı da olacak , benden söylemesi kardeşim!
    Allaha emanet ol

    • Büyük mağduriyet yaşamış imam hatip öğrencileri, başörtüsü zulmüne maruz kalmış kızlarımız ve kadınlarımız
      KILIÇDAROĞLU’na
      neden haklarını helal etsinler?
      CHP’ye hakkımızı helal etmiyoruz…

  12. Anayasa da başörtüsü yasağı mı var?
    Hayır yok!
    Başörtüsünü kim nasıl yasakladı yazar güzelce anlatmış.
    Kılıçdaroğlu yapması gerekeni daha önce yapmıştı şimdi pekiştirmiş oldu.
    Bence başörtüsü konusu gündemden çıkmalıdır artık.
    İslam başörtüsünden ibaret değil.
    Bu konu artık istismar edilemez.
    Kılıçdaroğlu bu çıkışı ile AKP nin elinden oyuncağını almıştır.
    Helal olsun adama!

    • Başörtüsü çıkışı ile Kılıçdaroğlu kazdığı kuyuya düştü.
      Aklınca Cumhur İttifakını, Erdoğan’ı köşeye sıkıştıracaktı.
      Durup dururken, kimsenin mesele etmediği bir konuyu, siyasî istismar vesilesi yapıp kanayan yara ilan etti, “Kadınların giyim kuşamını siyasetin tekelinden çıkarıyoruz.” dedi.
      CHP Grup toplantısından sonra da üç maddelik bir yasa teklifi verildi.
      Cumhurbaşkanı Erdoğan dün kaçak güreşmeye çalışan Kılıçdaroğlu’nu mindere çekti: “Kılıçdaroğlu samimiyse çözümü yasa değil, anayasa düzeyinde sağlayalım.” dedi.
      Kılıçdaroğlu’nun afra tafrası bir anda bitti.
      Öyle ki, CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, “Yeni Anayasa, yeni Meclisin işi olacak.” deyip Erdoğan’ın teklifine anında ret cevabı verdi.
      Erdoğan da gazetecilerin sorusu üzerine “Olacağı buydu zaten. Bunlar dürüst değil.” dedi.
      Kılıçdaroğlu’nun, başörtüsü nereden aklına geldi? Neden böyle bir çıkış yaptı?
      Kendisinin adaylığını destekleyenler bile şaşırdılar.
      Bir ağızdan, “Türkiye’nin gündemi bu mu?”, “Kılıçdaroğlu’nun yaptığı bir seçim hazırlığı.” dediler.
      Kılıçdaroğlu, herkesin aklıyla alay etmeye kalktı.
      Geçmişte başörtüsü zulmünün savunucusu ol, Meclis’ten geçen değişikliği Anayasa Mahkemesine götürüp iptal ettir, ikna odalarının zalimlerini hem de üst üste iki defa milletvekili yap, bugün mesele çözüldüğü halde “imana gelmiş” gibi davran…
      Kılıçdaroğlu başörtüsünü, öylesine siyaset malzemesi yaptı ki, yayınladığı videoda, “Türkçülüğün Esasları kitabı ile tespihi masada görünür şekilde öne çıkardı.
      Mesele başörtüsü ise bu ne?
      Başörtüsü meselesini Erdoğan, AK Parti-MHP çözdü. Kurumların aldığı kararlarla, yönetmeliklerle bu mesele halloldu.
      Diyelim ki, yarınlar için bir endişe var. Erdoğan’ın dediği gibi asıl Anayasa düzeyinde temel bir çözüm aranmalı. Eh, CHP buna da hemen “hayır” diyor. Demek samimiyetsiz olan Kılıçdaroğlu yönetimidir.
      6’lı masa jantta giderken, o masada havanda su dövülürken Kılıçdaroğlu yeni bir abuk sabukluk daha yaptı. Bir tuhaflık daha sergiledi. (Akşener öyle diyor.)
      CHP Genel Başkanı, Türkiye’nin gerçek meselelerine odaklanmak yerine 6’lı masadaki 5’linin, ya da “ajans”ın aklıyla gündem değiştirmeye kalkıyor. “Biz daha iyi yönetmeye talibiz” diyor ama nasıl yöneteceğine dair henüz bir şey duymadık.
      Bir defa makul çoğunluk, CHP zihniyetinin samimiyetine inanmıyor.
      Eğer Kılıçdaroğlu samimi ise, Ayasofya cami olmamalı, hatta Sultanahmet camii bile müze olmalı diyene, Kur’an kurslarına bühtanda bulunana, İHA’lara SİHA’lara düşman muamelesi yapana, “Türkiye Azerbaycan’a maalesef silah gönderiyor diyene…
      Bir laf söylesin bakalım.
      Desin ki, “Ben başörtüsü için ‘bir metrekarelik bez barçasıdır’ demiştim. Pişmanım, özür diliyorum…”
      Hadi desin.
      Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü hamlesi tam bir istismar, tam bir siyasî cambazlık örneğidir.
      Cumhurbaşkanı Erdoğan, Meclis’teki dünkü konuşmasıyla Kılıçdaroğlu’nu rezil etti. Boks maçı olsaydı Kılıçdaroğlu nakavt olmuştu…
      Erdoğan sahalara dün indi. İndiğinde neler olacağı gördük. Acaba daha ne hazırlıkları var?
      Kılıçdaroğlu, başörtü hamlesi ile kendi ayağına sıktı. Kazdığı kuyuya düştü.
      Üstelik Cumhurbaşkanlığı adaylığına umut bağlamış kim varsa hepsini tedirgin etti, morallerini bozdu. Şimdi onlar, “arkadaş Kılıçdaroğlu ile olmaz, onunla seçim kazanılmaz. İşte dakika bir, gol bir…” diye söylenip duruyorlar.
      Erdoğan’ın Anayasa zeminini işaret etmesinden sonra Akşener, Karamollaoğlu, Davutoğlu, Babacan, Uysal ne yapacak?
      AK Parti ve MHP’nin hazırlayacağı Anayasa değişikliği teklifinde nasıl oy kullanacaklar?

  13. Sadece siyasetçiler değil bu konunun o kadar çok taliplisi var ki şu ana kadar bir hayli yorum almış, adeta köşe dolmuş ; bunları , ben de kısaca ahkam kestikten sonra dikkatlice okuyacağım zira bir hayli farklı okurlar var !
    Aslında Fehmi Bey özet olarak da olsa her şeyi açık açık yazmış ,teşekkür ederiz ; pek ilaveye gerek olduğunu sanmıyorum .
    Evet ,İngiltere’de yazılı bir anayasa olmamasına rağmen çok sağlam gelenek ve göreneklerle hiç bir sorun yaşanmadan sorunlar çok rahat bir şekilde halledilebilmektedir .
    Bizde ise yazılı anayasa da olsa 367 kararında olduğu gibi ne yapar ne eder onun arkasından dolanmasını mutlaka beceririz ; çünkü bizde diyalog ve uzlaşma kültürü ve amacı yoktur , varsa yoksa hizipçilik esastır !
    Nitekim bütün hızıyla tekrar gündemimize giren ve bu gün bir çok yazarın da konu ettiği bu başörtüsü meselesindeki tutum ve davranışlar bunu apaçık ortaya koymaktadır !
    Aslında bu başörtüsü konusunun mesele haline gelmesi de esasen bunu siyasete ve siyasi menfaatlerine alet eden , siyasi ve dini bir simge olarak kullanmak isteyen siyasetçi ve bazı artniyetli grupların yüzündendir ; yoksa Anadolu’da analarımız , bacılarımız , eşlerimiz zaten çok çok eskiden beri inançları veya gelenek görenek gereği başlarını örtmektedir .
    Ben dini konularda bir uzman değilim ama oturup tartışacak kadar da konulara vakıf olduğumu , gerekirse inceleyip araştırmaya çalıştığımı söyledikten sonra şunu belirterek konuyu kapatmak istiyorum .
    Başörtüsü , ne islamiyetin ne de imanın farzı değildir, ayrıca ne 32 farzda ne de 52 farzda yeri yoktur , biraz inanç ve ağırlıklı olarak de geleneğin bir sonucudur ; ayetin çıkış nedeni de o devirde sokaktaki fuhuş yapan kadınlardan , müslüman kadınların ayırdedilmesini ve emniyetini sağlamaktır .( Prf.H.Kahraman’ın görüşü de böyledir )
    Hem bu nedenlerden dolayı ve hem de siyasi ve dini bir simge olarak suistimal edilmesinden dolayı ben şahsen sadece devlet kurum ve kuruluşlarında kullanılmasını doğru bulmuyorum ; bunun dışında isteyen istediğini giymekte serbesttir , zaten kıyafet konusunu yasalarla düzenlemenin de ne medeni dünyada ve ne de çağdaş hukukta yeri yoktur .
    Selamlar saygılar

    • Hocam sizin çok ilginç görüşleriniz var ben de hep merak ederdim acaba bu düşünceleri nerden alıyorlar diye:)) hayretttin Karaman’dan görüş alırken çok dikkatli olmalısınız, zira Arap yarımadasında erkekler de çocuklar da kadınlar da yani herkes başlarını örterler. Çünkü güneş çarpmasını en iyi onlar bilir. Hayrettin Karaman’ı çarpanın güneş olmadığını da anlamış olduk böylece:))

  14. Başörtüsü/Türban Yine Yeniden Gündem Oldu.

    Neden acaba? Aslında bu sorunun cevabı çok basit ve hazır. Sorunun cevabını sona saklayarak kısa bir tahlil yapalım.

    Bilindiği üzere eskiden olduğu gibi/kadar başörtüsü yasağı uygulanmıyor ülkemizde. Bu hem kamusal alanda hem de “özel alanda” böyle. İyi de, ne oldu da bu yasak uygulanmaz oldu?…

    Bu soruya bir çoğumuzun ortak cevabı, “muhafazakar bir parti ve onun dindar lideri uzun zaman ve güçlü bir şekilde iktidarda olduğu için bu yasak uygulanmıyor” olacaktır.

    Bu soruyu da soralım: Peki, Anayasa ve yasalarda “başörtüsü yasağı” diye bir yasak var mı? Ne Anayasada, ne de yasalarda böyle bir yasak var. Bu cümleden sonra şu soru da sorulacaktır: “İyi de, Anayasa ile kanunlarda böyle bir yasak yokken yıllarca bu yasak nasıl ve neden, kim/ler eliyle uygulandı?.. Kime sorsanız CHP ve bürokrasisi der. Doğru mu doğru.

    Kimi kurumlar, gruplar ya da kişiler, ülkemizde, kendini anayasa ve kanunların üstünde görerek kendilerince yasaklar koyabilmekte ve gerekçe olarakta; “devletin/milletin bekası, bölünmez bütünlüğü ve en özeli de “laiklik ilkesinin gereğini” öne sürmekteler. Yani gerektiğinde anayasa ve yasaların dışına çıkılabilmektedir! Bunu yapabilmenin şartı da devleti ve kurumlarını elinde bulunduracak ve yönlendirebilecek güce sahip olmaktır. Bu durumda da milli irade tecelli etmemekte, milletin seçmiş olduğu siyasi irade, hükümetler var olduğu halde devre dışı kalmaktadır.

    Yukarıda sorduğumuz “İyi de, Anayasa ile kanun maddelerinde böyle bir yasak yokken yıllarca bu yasak nasıl ve neden, kim/ler eliyle uygulandı? sorusuna, “Kime sorsanız CHP der. Doğru mu doğru.” cevabımızdaki CHP, gerçekten devleti ve onun kurumlarını elinde bulundurup, yönlendirebilecek bir güce mi sahipti, yoksa başka odaklar adına mı bu gücü kullanan bir siyasi parti idi? Çünkü CHP, baş örtüsü yasağının uygulandığı yıllarda iktidar partisi değildi ve 1950 Demokrat Parti, Menderes iktidarlarından günümüze CHP, kısmi ve kısa zamanlı koalisyon hükümetleri dönemleri hariç hiç bir şekilde iktidar olamadı.

    CHP ve onun şimdiki genel başkanı Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü/türban hakkındaki görüş, demeç ve menfi/aleyhte girişimlerini biliyoruz. Partisinin ve kadrosu ile kendisinin bu görüşleri orta yerde duruyorken Sn. Kılıçtaroğlu, iktidar partilerine “Gelin birlikte başörtüsünü güvenceye alan bir yasa çıkaralım” çağrısını neden yaptı? Bu soruyada hepimizin genellik arz eden ortak cevabı kısa ve kapsamlıca “Cumhurbaşkanı olmayı, olmak içinde muhafazakar kesime şirin gözüküp oylarını almayı istiyor da ondan” olacaktır. Yani siyasi nedenlerle…

    Yazıya başlarken, sorunun cevabını sonda vereceğim dediğim cevabın bir kısmını bu teşkil ediyor. Siyasi nedenler… Asıl cevap çok farklı. Neyse oraya da geleceğim. (Yazının uzadığının farkındayım.)

    Şimdi uygulanan başörtüsü serbestisi aslında yasal bir dayanaktan yoksun. Yani farklı bir iktidar/zihniyet iktidara geldiğinde yeniden başörtüsü yasağının uygulanmayacağına kimsenin garanti vereceği yok. Öyleyse Kılıçdaroğlu’nun teklifini iktidar hemen kabul etmeyip içerisine başka tekliflerinde gireceği ve meselenin aslının kaçırılarak konunun sulandırılacağı “Anayasa Değişikliği” karşı teklifiyle neden çıkıldı? Başörtüsü yasağının yasal güvenceye kavuşturulmasında AK Parti mi, yoksa CHP’mi samimiyetsiz? İkisi de samimi olsalar bile başörtüsü yasağını yasal veya Anayasal güvenceye kavuşturmaları imkansız. Neden mi?

    Nedeni Sn. Kılıçdaroğlu’nun “Başörtüsü siyasetin tekelinden alınsın” ile Sn. Erdoğan’ın “…gelin çözümü yasa değil Anayasa düzeyinde sağlayalım.” deyip meseleyi uzun zamana yayarak gündemden kaçıran sözlerinde saklı…

    Kılıçdaroğlu “Başörtüsü siyasetin tekelinden alınsın” demekle kendi alanını, siyasi alanı işaret etmekte devletin alanına girmemekte, hakeza, Erdoğan’da süreci çeşitlendirip uzatmakla devletin alanına gir(e)memektedir. (Zımni -gizli/saklı- bir danışıklı dövüş)

    Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın bu teklife olumlu cevap ver(e)meyip topu taca atarak başörtüsü sorununun yasal çözümünden kaçacak cevabını bilerek böyle bir çıkış yaptı galiba. İkisinin de -Erdoğan ile Kılıçtaroğlu’nun- bildiği şey şu: İktidarda da olsalar, iktidar ile analı-babalı muhalefet olarakta kafa kafaya verip başörtüsü sorununa Anayasal veya yasal güvence sağlayacak girişimleri boşa çıka(rtıla)cak, izin verilmeyecektir.

    Vaktiyle Sn. Erdoğan uzun zamandır terk ettiği şu cümleyi sıklıkla kurardı: “İktidar olduk ama muktedir olamadık”. Şimdi durum ne? Tabi ki iktidardalar ve muktedir değiller.

    Aslında ülkemizde siyaset kurumu milli iradeyi yansıtacak mutlak bir iktidar ya da muktedir yürütme gücünü oluşturamadı.

    Başa dönelim: ‘Başörtüsü/Türban Yine Yeniden Gündem Oldu.’

    Neden acaba? Aslında bu sorunun cevabı çok basit ve hazır. Sorunun cevabını sona saklayarak kısa bir tahlil yapalım.’ Demiştim. Sorunun cevabı, Siyaset ve “derin devlet yapısı” ile aralarındaki ilişki olsa gerek.

    Her ülkenin “derin devlet” gerçeği var, galiba bizimkisi daha derin ve daha gizemli.

  15. Özgürlükler yasalarla değil, ar, haya, utanma, merhamet, vicdan gibi değerlerle korunur. Köyünden üniversite kazanmış bir kızın başörtüsü ile üniversite okuma, devlet memuru olma özgürlüğü arsızlık, hayasızlık, utanmazlık, merhametsizlik ve vicdansızlık ile elinden alınmıştır. Burası bir müstemleke mi ki bu milletin tarihten tevarüs ettiği, din, gelenek, yaşam kültürü yönetenlerin duvarına çarparak durduruldu. Hangi yasayı çıkarırsanız çıkarın bu değerlerden mahrum siyaset ve bürokrasi takımının elinde bir hükmü olmayacaktır.

  16. K.Kılıçdaroğlu nun evde tek başına kendi alıp kendi verdiği karar, kendini (mi) bağlar?
    yoksa masadan da mı ona destek olurlar!!!???
    ben bileme dim gari..
    Menderes’in asılmasını, 80 hatta 15 temmuz hikayelerini de belki Susurluk çetesini bile..
    masaya yatıracaklar mı aceba??!!??
    çözmüşken pasta yesinler sözü de gelsin gündeme😠. malum ekmek…
    binaaleyh…
    bunları çözeceğim diyerek iktidara gelmek möhim bir şey olsa gerek 🙁.
    “iktidara yapacak iş bırakmamak gerek!”
    der dururum hep🤗.

  17. ekonomiden anlayan bir başganımız var çok şükür ki,
    bu kadar economik ve dramatik bir dönemin üstüne türban örtülüyor yine yeniden!
    helal olsun bu yönetenlere👏👏👏
    (yaa hükümet değilmiş diyorlar gündeme balıklama giren masa mıymış neymiş)
    enflasyon 83 (birilerine göre 183 😂😂😂)
    yüzde yüz makarna bulgur bile .
    ekmek 🍞 !!!???
    maaşlar ücretler!!!???
    Nasrettin hoca fıkrası gelir böyle dırumlarda aklıma hep,
    bir fil yetmez az gelir 10 ver padişahım.

  18. Dün sayın yazar özalın defalarca başörtüsünü serbest bırakma girişimine şahit olduğunu yazmıştı. _Özalın çıkardığı yasalar anayasaya aykırılık nedeniyle iptal edildiğini de çok iyi biliyor. Yani başörtüsü konusunda yasa çıkarmanın anlamı yok, nasılsa bir chp linin başvurusu ile 2023 sonrası anayasa mahkemesi bu maddeyi laikliğe aykırı bularak iptal eder. Aslında onların tam olarak düşüncesi de bu.
    Hukuki durum böyle iken konuya ilişkin bir düzenleme yapılacaksa Anayasada bir değişiklik yapılmalı. Sayın cumhurbaşkanımız da bu yönde teklifde bulundu. Tabi bütün hayatı hinlik olan kılışdaroğlu anayasa değişikliği teklifini de alevilere bağladı. Şimdi ne alakası var başörtülülere verilecek özgürlüğün alevilerle ilgili düzenleme ile diye ortalık ayağa kalması lazımken 2023 pozisyonları gereği şak şak çılar sırada. Böylece kılışın samimi olmadığı da anlaşılmış oldu, zerre başörtülüleri düşünse, bunun bir insan hakkı olduğunu düşünse böyle bir şarta bağlar mıydı. Sayın yazarın da durumu bizzat yaşayarak çok iyi bilmesine rağmen kılışa destek vermesi ne diyim, bir türk büyüğünün deyimi ile “İnsan gerçekten hayret ediyor”

  19. Sayın Koru; yapmayın Allah aşkına! siyaset oy alma sanatıdır. Kılıçdaroğlu doğal olarak seçim yatırımı yapıyor. İktidarda çözdüğü problemin oy meyvesini rakibine kaptırmama telaşında. Niyet sorgulaması yapmayalım lakin, tarihimiz de ferasetimizin mihenk taşıdır.

    • Başörtüsünü azgın bir dille savunanlar bile Kemal Kılıçdaroğlu’na tepkilerini neredeyse kısık sesle yapabiliyorlar, bu bir kazanım değil mi?

  20. Kemal Bey’in açıklamasını dikkatle izledim. Masada yeşil bir tespih var. Gümüş tespih özenle yerleştirilmiş. Önündeki kitap ise Ziya Gökalp’in Türkçülüğün Esasları. Kapak tasarımından Ötüken neşriyatın yakın dönem baskılarından olduğu belli. Mesajlar net. Ben de sağcı olabilirim.
    Kemal Bey ,Altılı Masa’yı ikna etmek ve aday olabilmek için çok gayret sarf etti. Ortanın solundan sosyal demokrasiye, çarşaf açılımından Kemal Bey’in sağcılaşmasına kadar Türkiye solunun yaşadığı bu dönüşümde şüphesiz Erdoğan’ın güçlü karizması var.
    Bütün gayretine rağmen muhalif seçmen Kemal Bey’in Cumhurbaşkanı Erdoğan karşısında şansı olmadığını düşünüyor. Erdoğan’ın anayasa değişikliği önerisi ise CHP’de kazan kaynatacak kadar güçlü bir hamle oldu.
    Oysa CHP Altılı Masa’yı gerçekten bir sağcı aday çıkararak da ikna edebilir. İlhan Kesici, Abdüllatif Şener, Aytun Çıray gibi isimler sağ siyasetten geldiler CHP’ye. Eğer hala üvey evlat muamelesi görmüyorlarsa onların sağdan oy alması Kemal Bey’in sağdan oy almasından daha kolay görünüyor.
    Kemal Bey bu hızla muhafazakar-sağ seçmene neler vaat edecek göreceğiz. Bu dönüşümü hafife almıyorum. Aksine CHP’nin toplumu ve değerlerini gerçekten anlaması için bir fırsat olarak görüyorum.
    Sağcılaşma hikayesi Kemal Bey’in önündeki bariyerleri kaldıracak mı bilinmez ama Erdoğan’ın siyasi tecrübesini ciddiye almak zorundayız. Altılı Masa aylardır yemek yerken Erdoğan’ın boş durduğunu düşünmeyin. Siyaset her zaman kameralar önünde yapılmaz çünkü.

    • ülkenin Türkiye’deki insanların derdi tasası sorunu chp yada hdp partilerinin açılımları yada değişimleri midir ki??
      yüzde 80’leri aşan sağ kesimin 99’a ulaşması kime ne şekilde hizmet eder? derseniz..
      yeni sol’lar.. mı çıkarmak istemek bunun derin kısmısı!?

  21. Bir defa makul çoğunluk, CHP zihniyetinin samimiyetine inanmıyor.
    Eğer Kılıçdaroğlu samimi ise, Ayasofya cami olmamalı, hatta Sultanahmet camii bile müze olmalı diyene, Kur’an kurslarına bühtanda bulunana, İHA’lara SİHA’lara düşman muamelesi yapana, “Türkiye Azerbaycan’a maalesef silah gönderiyor diyene…
    Bir laf söylesin bakalım.
    Desin ki, “Ben başörtüsü için ‘bir metrekarelik bez barçasıdır’ demiştim. Pişmanım, özür diliyorum…”
    Hadi desin.
    Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü hamlesi tam bir istismar, tam bir siyasî cambazlık örneğidir.

  22. Kurulduğu günden bu yana bir kere bile halkın oylarıyla iktidara gelemeyen CHP’nin takıyeci lideri, 2023’te gireceği “hayatının imtihanı” için yeni bir “dindarlık tiyatrosu” sahneliyor. Kılıçdaroğlu, CHP mağduru dindarlara bir süre önce uzattığı “borç ödemeden helalleşelim” oltasının ucuna şimdi de “Başörtüsünü yasal güvenceye alalım” yemi taktı!
    Siyaset arenasında herkes her şeyi konuşur ama siyasetçinin kalite ölçüsü; samimiyetidir.
    100 yıllık yol haritası ve doğal akışı İslâm düşmanlığı olan CHP’nin, dindarları ve başörtülüleri savunması; tabiatına aykırıdır. Bu yüzden böyle bir dönüşüm, asırlık vesayetin günümüzdeki temsilcilerinin hedefi olmayı göze alacak kadar güçlü bir irade gerektirir.
    Sayın Kılıçdaroğlu şayet “helalleşme”de samimi ise CHP’nin, tek parti dönemi zulümlerinin yanlış olduğunu itiraf etmeli ve Müslümanlardan özür dileyerek yepyeni bir sayfa açmalıdır. Sırf imanı ve Kur’an’ı için zulüm gören hatta can veren “İskilipli”lerle nasıl helalleşeceğini de kendisi bilir!
    Başörtüsü konusundaki son manevrasında da samimi ise bütün “düşmanca” beyanlarını geri almalı ve sırf başörtüsü düşmanlığı yaptıkları için partiye dahil ettiği “Nur Serter”leri, Kur’an Kursu düşmanlığı yapan; Meclis’te “aptes şeysi” avına çıkan “Özgür Özel”leri uzaklaştırmalıdır.
    Kısaca, CHP gerçekten “tövbekâr” olmuşsa, başörtüsü konusundaki Anayasa değişikliğine önderlik etmelidir.
    Sayın Kılıçdaroğlu, beni şaşırtabilecek misiniz?
    Gerçekten samimi misiniz? Yoksa basit bir takıyeci misiniz?

  23. Yanılıyorsun sn ýazar.
    Size bir ornek idam yasak değil mi anayasaya göre.
    Kimseyi idam edebilir misin,ancak anayasadan bu hüküm kalkarsa gerçekleşir.
    Gelelim mevzuya anayasaya koydun kılık kıyafet serbesttir dini inanç gereği insanlar başörtüsü örter diye ,kim yasağı uygulayabilir.
    ancak kanun ile yaptık salt cogunlugu bulan isterse kanunu değiştirebilir ama anaýasayi değiştirmek zordur.
    şimdi işin özü kilicbey anayasa ilavesine destek verse ne olur çok basit bir soru.

  24. Kılıçdaroğlu, “Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan da olmak” üzere…
    Genel Başkan, gündemi değiştirmek, Mersin’deki saldırıyla köşeye sıkışmışlıklarını, hazırladıkları ‘tutuklu gazeteciler’ listesinde adı geçen terörist Dilşah Ercan konusunu kapatmak için ciddi bir hamle yaptı ama… Çoğu zaman olduğu gibi arkasında duramayacağı, boyunu aşan bir işe kalkışmış gibi görünüyor… Bu tutarsızlıkla arzu ettiği ‘sonuçlara’ ulaşması imkânsıza yakın…

  25. Kılık-kıyafet serbestisi konusunda kanun yada Anayasa değişikliği çıkarılırsa AKP’nin halkı korkutma kalemlerinden biri elinden alınmış olur. İşe yarar mı bilmiyorum. Çünkü ülkede zaten ne anayasa takılıyor ne yasa.
    Türkiye’de muhalefet partilerindeki siyasetçilerin çoğu da dahil olmak üzere siyaset bir rant aracı olarak yapılıyor. Bu kişiler kolayca derin devlet (DD) tarafından kontrol edilebiliyor. Edilemeyenler veya kontrol dışına çıkanlar risk oluşturursa ortadan kaldırılıyor. Fetvası da hazır. Hayrettin Karaman’ın Muhsin Yazıcıoğlu ile ilgili makalesine bakabilirsiniz. Başörtüsü vs. hepsi birer manivela. İhtiyaca göre piyasaya sürülen konular bunlar. Elbette DD’nin bu manuplasyonları milyonlarca canı yaktı. Şimdi KHK’larla yapıldığı gibi. Bu tarz DD oyunları ile ülkeyi avuçta tutmak mümkün oluyor. Bunu da ellerinde tuttukları kirli siyasetçiler üzerinden yapıyorlar.
    Bunu aşmak için ülke elitlerinin ortak hareket etmesi gerekiyor. Dünkü yorumumda ülke elitlerinin hangi konularda mutabakat sağladığını yazmıştım. Siyasetin rant için yapılmaması konusunda kimsede bir irade yok. Herkes o rantı kendisinin ve kendi grubunun alması gerektiği konusunda hemfikir. Bu durumda bize düşen hayırlı olsun demek oluyor. Biraz negatif bir yazı oldu biliyorum ama teşhisi doğru koymazsak tedaviyi asla yapamayız. Bu başörtüsü tartışması ise bir tuluat olarak algılanabilir.

    • Kılıçdaroğlu ortaladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan topu doksana çaktı. Bir anda 14 yıl geriye sardık. CHP başörtüsü düzenlemesini 14 yıl önce Anayasa Mahkemesi’ne götürerek iptal ettirmişti. AK Parti de sorunu yönetmelikler aracılığıyla çözmüştü. Nereden çıkardı bilmem. Hangi cin fikirli danışmanından akıl aldıysa anlamam. Tam Kılıçdaroğlu yasal düzenleme fikrini ortaya atarak aklınca siyasi bir atak yaptığını sanıyordu ki, Erdoğan o iş öyle yapılmaz böyle yapılır diyerek eli yükseltti ve anayasa güvencesini gündeme getiriverdi. Siyasi tarihin en güzel gollerinden birini filelere bıraktı. Gol oldu. Hem de jeneriklik gol.
      Topu kalesinde gören CHP için normal şartlar altında geriye iki seçenek kalır. Ya Erdoğan’ın teklifini kabul edecek ve anayasal düzenleme fikrini benimseyecek. Böylece Erdoğan’ın peşine takılarak Erdoğan’a muazzam bir siyasi zafer kazandırmış olacak. Ya da CHP topu taca atacak ve başörtüsü konusundaki testten bir kez daha sınıfta kalacak.
      Birinci seçeneğe ihtimal veremiyoruz. CHP’nin başörtüsü konusundaki tavrının gerçekte değişmediğini hepimiz biliyoruz. AK Parti’nin teklifine “evet” derse hem AK Parti’ye bir zafer armağan etmiş hem AK Parti’nin siyasi gündemi önünde diz çökmüş olur. Böylece varlık sebebini yitirir. CHP bu işe gelemez.
      O nedenle hemen yan çizmeye başladı. Dakikalar içinde “hayır” diyeceğini belli etti. Tabi bunun da bir bedeli olacak hem CHP hem de kurduğu masa için. Öncelikle varlığını CHP’nin varlığına armağan etmiş olan ve CHP’den güvence alabileceğini sanan küçük ortaklar ellerindeki tek kozu da yitirmiş olacak. Toplum önünde bundan sonra CHP’yi ve CHP ile ortaklıklarını utanmadan savunabileceklerini sanmıyorum. Dahası bu gündem tüm seçim sürecini etkileyecek. Eğer bir de Ak Parti değişiklik teklifini Meclis’e getirecek olursa seyredin o zaman çarşı-pazar nasıl karışacaktır. O konuyu önümüzdeki günlerde bolca konuşacağız zaten.
      Şimdilik başka bir soruyu cevaplayalım. Neden mi böyle oldu? Tane tane sıralayalım.
      Bir: Erdoğan büyük siyasetçi ve siz her seferinde onu hafife almaya kalkıyorsunuz.
      İki: Muhalif partilerin ciddi bir liderlik ve liyakat sorunu var. Siyasetçi falan değiller. Başlattıkları siyasi bir hamlenin iki adım ötesini bile öngöremeyecek derecede konudan habersizler.
      Üç: Konforlu muhalif siyasete o kadar alışmışlar ki, gerçek bir siyasi gündemin içine ilk girdikleri dak-i kada paramparça oldular.
      Şimdi oturup Erdoğan’a lanet okuma seanslarına geri döneceklerdir. Israrla anlatmaya çalışıyoruz. Ama muhalifler, siyasetçisinden seçmenine, bunu da anlayamıyor.
      Erdoğan’a kızmaya hakkınız yok. Kızacaksanız parti yönetimlerinize kızın. Dahası siyaseten böylesine beceriksiz yönetimlere inanmaya ve oy vermeye devam eden kendinizi sorgulayın. Siz kendi içinizdeki liderlik ve liyakat sorununu çözmedikçe Erdoğan’a karşı seçim falan kazanmazsınız. Erdoğan sizi evire çevire yener. Bakın, adaylık falan üzerinden devam eden düzmece siyaset tiyatrosu son bulduğunda ve ilk gerçek siyaset tartışması başladığında ne hale geldiniz? Siz bu gerçekleri görmezden gelip olmayacak dualara âmin derseniz, siyaset bilmeyen parti kadrolarına tahammül etmeye devam ederseniz, siyasi dizaynlarla seçim kazanacağınızı sanırsanız, tiyatro bitip sahaya her çıktığınızda ağır dayak yemeye devam edersiniz.

  26. çok kanlı bir coğrafyada yaşıyoruz.
    karanlık bir cehaletin taliban zihniyetinin hüküm sürdüğü gelişemeyen, gönenemeyen bir coğrafyada. insan hayatının ucuz ve değersiz olduğu bir bölgede.
    öyleyse toplumsal uzlaşıya dönük her hareket çok değerli,
    elbette takdir edeceğiz ve destekleyeceğiz,
    aksi davranışın faydası nedir zaten, kime ne faydası var?
    efendim sayın kılınçdaroğlu samimi değilmiş, olabilir, olmayabilir, efendim oy için yapıyormuş, herkes gibi. kendini iktidarda tutacak bürokratlarına 5 yerden milyon milyon para öderken işçisine memuruna 300 tl maaş farkı verip sabır diyenler mi samimi yoksa kritik bir seçim öncesi aklına halk gelen, askeri ücrete 2 katı zam yapmayı düşünenler mi oy peşinde değil?
    ben sayın koruyu da tebrik ediyorum, böyle bir uzlaşıya lanetle, nefretle değil, içtenlikle, affedicilikle yaklaştığı için. dindar kesimde de çok olumlu geri dönüşler var, bu davranışın değerli olduğunu düşünenler dindar kesimde çoğunlukta, ekrandan memnuniyetle izledim. evet, ben bir dönem mağduru değilim, okuma ve çalışma hakkı elimden alınmış değil, bu acıyı anlayabilirim ama özdeşlik kuramayabilirim lakin bunu nefretle de çözemeyiz.
    üstelik bugün daha mı az mağduruz?
    israflarla, yakınlara ihalelerle, yanlış ve günlük kararlarla, zenginleşen yöneticiler, yolsuzluklar yüzünden refahımızdan mahrum değil miyiz? temel gıdasını alamayan insanlar, çocuğunu okutamayanlar, ağır ekonomik buhran dolayısıyla işsiz kalan insanlar, üretim yerine tüketime yönelen iktidar nedeniyle iş bulamayan gençler yok mu? mağdur değiller mi?
    biz de bugünün mağduruyuz.
    ülke, uçurumdan aşağı düşen bir taş gibi her alanda gerilemiş, önemli endekslerde kabile devletleriyle aynı sıralara düşmüş ekonomi 17. sıradan 21. sıraya devrilmiş, aramız bozulmadık komşumuz kalmamış
    mağdur değil miyiz?
    dünya büyük bir değişikliğin arifesindeyken, biz saraylar inşa ediyoruz, yöneticilerimiz halkın sahip olduğu en güzel koyları kapatıp kendilerine yazlık saray yaptırıyor, ülke yetmedi yurt dışında da inşa ediyorlar, bakanlara köşkler, dünyanın en pahalı araçlarının filosu yöneticilerimizin garajında, kimse de olmayan uçaklar yöneticilerimizin hangarında, kimseye nasip olamayacak sağlık giderlerini ödüyoruz
    mağdur değil miyiz?
    paramız bütün zamanların en büyük değer kaybını yaşıyor, enflasyon ölçülemeyecek seviyelere gelmiş, kara para aklama konusunda risk içeren ülkelerin gözetim altında tutulduğu gri listeye girmişiz, cds le ölçülen itibarımız çok değer kaybetmiş
    biz mağdur değil miyiz?
    sayın erdoğanın sayın kılınçdaroğlu nun geçmiş söylemlerini göstermesi bugün katedilen mesafeyi ve harcanan çabayı ortaya çıkarması açısıdan son derece yerindeydi, zaten chp yapılan yanlışları inkar etmedi,
    kabullendi ve yüzleşti ve şimdi bir toplumsal uzlaşı öneriyor.
    aynı şekilde sayın kılınçdaroğlu da sayın erdoğanın geçmiş söylemlerini göstersin, aradaki farklarla akp de yüzleşsin. böyle videolu bir konuşma sayın kılınçdaroğlundan da bekliyoruz.

    • Kılıçdaroğlu’nun dediğine göre başörtüsü sorunu CHP tarafından çözülmüş!

      Başörtülüler güya CHP’nin ilgisi, saygısı ve özverisi sayesinde kurtulmuş dışlanmaktan!

      Okullarından, işlerinden, Milletin Meclisinden CHP iradesiyle atılıp ikinci sınıf insan muamelesi gören milyonlarca kadın dünü unutsun, yapıp ettiklerimizi geride bıraksın ve minnet duyarak oylarını bize versin” diyordu Kılıçdaroğlu.

      Büyük hata ediyordu.

      Yasaklar yüzünden kazandıkları okullarda okuyamayan, devlet memurluğundan atılan, oğlunun kardeşinin orduevlerindeki düğününe giremeyen seçmen bunca zulmü unuttu sanıyordu.

      Oysa bunca zulmün sahibi, destekçisi, imzacısı, ısrarcısıydı CHP.

      Her zamanki mesnetsiz, çelişik, çift dilli kibriyle Bay Kemal bir de meydan okudu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a:

      “Gelin başörtüsü özgürlüğünü yasal güvenceye alalım”.

      Herkesi şaşırttı bu söz. Neden icap etti acaba dedirtti.

      Üstelik “istismarı önleyelim” diyerek “istismar etmek” tam da ona göre bir el çabukluğu marifetti.

      Ama asıl şaşıran masanın diğer ortakları oldu. CHP tabanı dondu kaldı. Aralarında gergin bir rekabet olduğu görülen Akşener dün hiç söz etmedi mesela söz konusu vaatten.

      Anlaşılan ondan da rol çalmış Kılıçdaroğlu.

      Ama hedefine ulaşamadan da suçüstü yapıldı.

      Tüm özgürlükler ve haklar için, demokrasi için destansı bir mücadele veren, bedeller ödeyen Erdoğan’a yapılacak şey mi bu?

      Erdoğan affetse de millet CHP’yi affeder mi?

      Cumhurbaşkanı Erdoğan dünkü grup toplantısında gereğini yaptı zaten.

      Yasağın CHP zihniyetiyle ve eliyle icra edilen 28 Şubat günlerinden başlayarak Kılıçdaroğlu’nun yalan ve yasak sicilini döküverdi ortaya.

      Ardından da “Madem bu kadar isteklisin, anayasal güvenceye kavuşturalım” diyerek ayağına gelen pası şık bir gole çevirdi.

      Kılıçdaroğlu’nun ve badilerinin bugünün konforlu siyasi zemininde gönüllerince atıp tutarak, unutup uçarak seçmeni yanıltmaya kalkmasına sağlam bir turnusol uzattı Erdoğan.

      Bu saatten sonra ne olacağı başka konu ama iki günde iki siyasi aktör arasında yaşananlar bile öyle büyük bir seyir zevki ve kalite teşhisi sundu ki seçmene. Ortam aniden güzelleşti.

      CHP kurmayları işin içinden nasıl çıkacağız diye kara kara düşünüyor olmalı.

      Geçmişi unutturup muhafazakar seçmenden oy almayı planlayan Bay Kemal, öyle bir hesap hatası yaptı ki yaşayanların unuttuğu, gençlerin dönüp bakmadığı yasak günlerini milyonlarca izleyicinin değerlendirmesine kendi elleriyle sundu.

      Sicilini düşünmeden, arşivlerdeki “başörtüsü yasaklansın” imzalarını, beyanlarını akıl etmeden, rakibim hamleme ne cevap verir diye düşünmeden ajans gazıyla video çekmenin ceremesini çekiyor şu an muhalefet lideri.

      Bu fecaatin diğer adı da siyaset bilmezliktir.

      • yerel seçim öncesi de böyle yorumları çok gördük, ne oldu?
        siyaseti çok bilenler çok yanıldı. çiğ çiğ yer dediğinizi çiğ çiğ yediler. az gole kanmadınız bu defa çok gollü yendiler.
        geçiniz.
        bazen gerçekleri görmek istemeyiz.
        chp kendi seçmenini korurken akp oyunun yarısını kaybetti, dindarlar geri dönmemek üzere sizi terketti.
        bu iş bitmiştir.
        en geç ocak sonrası siz bile anlarsınız.

    • “üstelik bugün daha mı az mağduruz?
      israflarla, yakınlara ihalelerle, yanlış ve günlük kararlarla, zenginleşen yöneticiler, yolsuzluklar yüzünden refahımızdan mahrum değil miyiz? temel gıdasını alamayan insanlar, çocuğunu okutamayanlar, ağır ekonomik buhran dolayısıyla işsiz kalan insanlar, üretim yerine tüketime yönelen iktidar nedeniyle iş bulamayan gençler yok mu? mağdur değiller mi?”
      Didem hanım yalancılık ayıptır, günahtır;
      bu yazdıklarınızı kanıtlayın biz de inanalım?

      • sevgili arkadaşım kanıt istemiş
        ne yani hayır mı diyeceğim,
        istersen emojiye de çevireyim
        ne dersin? 🎭

  27. Dillerinden düşürmedikleri kutuplaşma var ya hani!
    Başkanlık Sistemi bunun da panzehri oldu.
    Yüzde 50+1’e ulaşmak için AK Parti nasıl ki her kesimi kucaklamak mecburiyetinde ise…
    CHP de aynı şekilde buna esir düştü.
    Terör gibi ülkeyi tehdit eden unsurlar hariç, bu sistemde herkes herkesle uzlaşmak zorunda artık.
    Bütün mesele, seçim sonrasında da bu samimiyetin sürmesi… Toplumun yüzde 50+1’i yanılırsa fena!
    İşte şimdi bunu ölçmek için de fırsat doğdu.
    Seçim öncesi Meclis’e sunulacak Anayasa değişikliği teklifi önemli bir gösterge olacak.
    Görelim bakalım, turnusol kâğıdı bize ne gösterecek!

  28. Kemal Bey’in, geçmişte söyledikleri ve yaptıklarıyla ilgili hiç öz eleştiri yapmadığı, nedamet getirmediği hâlde sanki hiçbir şey olmamış gibi sıkılmadan “Başörtüsünü güvenceye alacak yasa teklifi vereceğiz” demesi komikten öte kendisi açısından artık acıklıydı. Anladık, adaylık için gözünü kararttı ama böyle yalı çağanozu gibi oraya buraya çarparak ilerlediğinde artık CHP içinden de tepki almaya başlıyor.
    Anayasa teklifi yapmış olsaydı biz bile tamam derdik. Nitekim Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da dünkü grup konuşmasında aynen şunları söyledi:
    “Madem bu konuyu kendisi gündeme getirdi. Öyleyse biz daha öte bir teklifle mukabele edelim. Eğer dürüstse, bu zat gençlerimizin en büyük hassasiyetleri olan özgürlük alanlarından biri olan bu meselenin arkasındaysa gelin çözümü yasa değil Anayasa düzeyinde sağlayalım.”
    Bu arada Cumhurbaşkanı’nın dediği gibi kendisinin sosyal medya yayınında söylediği ile götürülen yasa teklifinin birbiriyle alakası yok.
    Kısaca seçim yatırımı için manevra.

  29. Fehmi bey sen ne anlarsın derin devletten beya,
    Taha kıvanç olsa neyse,

  30. Benim adayımda Kılıçdaroğlu, hep beraber tarihin çöplüğüne doğru hızlı adımlarla gidiyorsunuz Enderciğim, by

  31. hala aynı noktadayız. Tarihi örnekler ile nasıl ki milliyetçilik iddiası olan derin devletin, Devleti eli ile Uygur mezaliminin müsebbibi Çin reyisine Türk devletinin özel nişanı taktırılmış ve bütün iddiaları yere atılmış bir değersiz tükürük misali yalattırılmış ise, dindarlık iddiasında olanlara davamız, Ayasofya falan dedirtilip ahlaki erozyon ve dünyevilik yaygınlaştırılmış, milli sanayi ve milli tarım hamlelerini hayatının mefkuresi kabul eden rahmetli Erbakan hocanın mirasını yiyenler eli ile bu ikisi de inkıta uğratılmış ve ithal ikamesi, israf tüketim toplumu inşa ettirilmiş ise şimdi de cehape zihniyeti eli ile bu sefer müstetir erdemliler hareketi siyaset adına dahi olsa bir büyük toplumsal rahatlamanın işaret fişeğini ateşlemişlerdir. Teemmel

    • Fatih Erbakan’ı takdir ediyorum, çünkü rahmetli babasının siyasi mirasına sahip çıkıyor, maddi mirasını da bu siyasi miras yolunda sarf ediyor.

      Oysa, babasından kalan pek çok malvarlığını keyfi yolunda kullanabilir ve oldukça müreffeh bir hayatı keyfe keder yaşayabilirdi ve bunlar da ona ömrü boyunca yeterdi. Ancak tabii babasının davasından hiç nasipli olmamış olsaydı…

      Ancak Fatih Erbakan böyle yapmadı. O, yapması gerekeni yaptı. Kendisinden bekleneni ve kendisine yakışanı yaptı. Erbakan soyadına layık olanı yaptı. Babasının davasına sahip çıktı. Babasına layık bir evlat olduğunu gösterdi, ispat etti.

      İşte bu yüzden, değerli kardeşimiz Fatih Erbakan’ı gönülden kutluyoruz. Kendisine siyasi ve milli davasında samimiyetle başarılar diliyoruz. Biz, kendisinden razıyız, bu yolda devam ettiği müddetçe. Yolu açık olsun diye dua ediyoruz…

      Fatih Erbakan’ın tuttuğu ve gittiği yol doğrudur, isabetlidir. Türkiye Siyasetinde her zaman alternatif olabilecek ve olması gereken bir 2. (ikinci) Parti mutlak manada gereklidir. Bu haliyle Fatih Erbakan’ın Yeniden Refah Partisi de bu şartları hakkıyla yerine getirmektedir. Üstüne üstlük Yeniden Refah Partisi’nde daha başka çok değerli dava insanları da bulunmaktadır, bunlardan bazılarını şahsen tanımaktayız.

      Bilgili, Akıllı, İnançlı ve Şuurlu bir Milli Muhalefet Partisi fıtraten ihtiyacını Yeniden Refah Partisi layıkıyla karşılamaktadır.

      Ezcümle, Fatih Erbakan’ı gönülden tebrik ediyoruz. Memleketimize de ileride güzel hizmetler edebileceğini biliyoruz ve bekliyoruz inşallah…

  32. Yasalar ülkemizde maalesef herkese işlemiyor. Çünkü hukuk sistemi bağımsız değil. Benim savcım, benim hakimim, güçler birliği, voltranı kurduk dönemi bu dönem. Rüşvet yasak, ihaleye fesat karıştırmak yasak, yolsuzluk yasak, ama dinleyen kim. Kimlerin bu yasaları her gün gözümüzün önünde delik deşik ettiklerini, hazineyi boşaltıp iç ettiklerini, lüks içinde saraylarında ve boğaza nazır villalarında yediklerini görüyoruz. Ye-Ye-Ye dönemi bu dönem. Benim adayım da Kılıçdaroğlu. ÖTV’yi kaldıracak ve araba alabileceğiz artık. Millete arabayı, telefonu lüks gören, ama uçaklarından inmeyen bu sefil iktidar da tarihin çöplüğüne gitsin artık.

    • Endercim “… araba alabileceğiz artık.” demişsin de, hadi gözünaydın, 29ekimde yerli ve milli elektrikli arabamız da çıkıyor inşallah, ha gayret!

    • Şimdi, birinci soru şudur:
      Neden bu ülkenin kadim düşmanları Erdoğan’dan nefret ederken, muhalefeti destekliyor?
      İkinci soru da şu:
      Erdoğan’ın sayesinde makam – mevki edinenlerin birçoğuna baktığımızda neden “Bizden birilerini” görmekte zorlanıyoruz. Neden gördüklerimiz sadece makamlar, mevkiler, makam şoförlerinden ibaret kalıyor? Neden “Bizden biri” olarak yola çıkanların birçoğunu tanımakta zorluk çekiyoruz?..
      Erdoğan’ın “Bizden biri” olarak bu aziz milletle kuruduğu gönül köprülerine zarar vermenin dışında bunların marifetleri nedir?..

      • Deli sorular aklımda!
        -Bu ülkenin kadim düşmanları kimlerdir?
        -Bizden biri olarak çıkanları tanımakta zorluk çeken ‘biz’ kimdir?
        -Tanınmakta zorluk çekilenler kimlerdir?
        -Aziz milletin gönüllerine kurulan köprüler kaç şeritlidir, gidiş geliş midir?
        -Mezkur köprüler yap-işlet-ödeme şeklinde mi yapılmıştır?
        -Ve doğu karedeniz nüfusuna kayıtlı hangi müteakitler tarafından yapmıştır?
        Teemmel

        • Sayın Erdoğan “Bizden biri” imajıyla yarışmaya (seçimlere) kazançlı girdi ve her yarışta da bu kazancını artırarak sürdürdü.
          Peki ya şimdi?
          Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Varoşlardan gelen adam” imajı sona mı erdi?
          Muhalif güruhun dillerinden düşürmediği saraylar, köşkler, konvoylar, makamlar, makam araçları, ila ahir, “Bizden biri” imajını bitirdi mi?
          Kesinlikle bitirmedi.
          Yürüyüşünden bakışına, fikir öfkesinden gülüşüne kadar sahiciliğinde, samimiyetinde, içtenliğinde hiçbir şey değişmedi.
          Hiçbir duruşu, tavrı, duygusu fake değil; hâlâ neyse o.
          Tek bir fark var; eskiden “Bizden biri” olduğunu sadece Türkiye biliyordu şimdi bütün dünya biliyor.
          Nefretleri de “Bizden biri” olmasından kaynaklanıyor. Alışmışlardı “kendilerinden birileriyle” çalışmaya.
          “Bizden biri” olduğu için yeryüzü egemenlerine boyun eğmiyor ve “Bizden biri” olduğu için müstevliler ve işbirlikçilerinin nefretini kazandı.
          Zaten “Bizden biri” olduğu için bu milletin özünün dışavurumu mesabesinde bir özgüvenle, “O Biden ise ben de Erdoğan’ım” diyebiliyor.
          “Bizden biri” olduğu için en son olarak da İsveç devlet televizyonu (SVT) Erdoğan’a hakaretler yağdırırken PKK’yı övüyor.

  33. Çünkü Derin Devletin (yani kendisini hukukla sınırlandırmayan ve onu işine gelmediğinde tanımayan yapılanmanın) partileri yer değiştirdi. Derin devletin eski partisi ile son yıllarda devşirilmiş partisi iktidardalar. Ondan dolayı da makul bir teklife kanun tanımaz yapılanma karşı çıkıyor.

    • Erdoğan, CHP’nin başörtüsü yasağı konusundaki geçmişini hatırlattı. Hafızaları tazeledi. Başörtüsü yasağını kaldırmak için verdiği mücadeleyi gündeme getirdi. Böylece ekonomik sıkıntıların yaşandığı bir dönemde muhafazakâr kesime, sorunun iki kilo domates sorunu olmadığını, başörtüsü zulmünü hatırlattı. Erdoğan, bu fırsatı kendisine verdiği için Kılıçdaroğlu’na ne kadar teşekkür etse azdır.
      Kılıçdaroğlu başörtüsü konusunda pası kaldırdı, eski bir futbolcu olan Erdoğan da golü attı. Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın rakibi değil destekçisi olsa bu kadar güzel bir pas veremezdi.

    • Erdoğan reste rest dedi. Başörtüsü konusunda yasa teklifi sunan Kılıçdaroğlu’na Anayasa restiyle karşılık verdi.
      Şimdi bu olay Kılıçdaroğlu için samimiyet testine döndü. Başörtüsü konusu CHP hakkında turnusol kâğıdı haline geldi.
      CHP 24 saat geçmeden samimiyet testinden sınıfta kaldı. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, “Anayasa’yı değiştirecek halimiz yok” diyerek gerçek yüzlerini ortaya koydu.
      Kılıçdaroğlu sadece CHP’yi yakmadı, 6’lı masayı da başörtüsü testine soktu.
      Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anayasa değişikliği için 6’lı masaya çağrı yaptı. AK Parti’nin teklifi Meclis’e geldiğinde CHP ne yapacak? İYİ Parti destek verecek mi vermeyecek mi? DEVA, Gelecek ve Saadet Partisi milletvekili ne yönde oy kullanacak? CHP hayır oyu verse samimiyetsiz olduğu ortaya çıkacak. DEVA, Saadet, Gelecek ve DEVA Partisi evet oyu verse 6’lı masa fiilen bölünmüş olacak.

      • Olay hepimizin gözleri önünde oldu. Siz olayı ikinci yarısından itibaren anlatıyorsunuz. Ama biz tamamını izledik, hiç de anlattığınız gibi değil, bu bir.

        İkincisi de Erdoğan’ın derdi başörtüsü serbestliğini anayasaya sokmak değil, onun derdi otoriter ucube sistem olan başkanlık sistemini anayasayla pekiştirmek. CHP
        başörtüsü ile sınırlı tek maddelik anayasa değişikliği teklif ederse, yasal düzenlemeyi kendilerine kurulmuş tuzak olarak gören akpartinin anayasa hukukçuları buna Erdoğan’ın olur vermesine müsade ederler mi?

        Akpartililer tuzağı bir türlü farkedemeyen şaşkın ördek gibiler. Önce tuzak kuruyorlar, sonra kurdukları tuzağın kendilerine döndüğünü anlayınca tuzaktan kaçabileceklerini sanıyorlar. Erdoğan akpartisi öyle bir tuzak kurdu ki ondan kaçıp kurtulabilmesi mümkün değil. Mucize tuzak:))

Yoruma kapalı.